Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/226 E. 2018/1106 K. 15.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/226 Esas
KARAR NO : 2018/1106 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/590 Esas 2018/35 Karar
TARİH : 26/01/2018
DAVA : Tespit
KARAR TARİHİ: 15/11/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı dava dilekçesi ile, davalı bankanın Mimaroba-İstanbul Şubesinde şube yöneticisi-müdür ünvanı ile çalışmakta iken 04/07/2013 tarih, 17187 sayılı atama tebligatı ile imza yetkililerinin kaldırılarak, banka içinde pasif bir görev atandığını, sonraki süreçte iş akdinin feshedildiğini, gerek pasif bir göreve atanması, gerekse iş akdinin feshine ilişkin tasarrufun genel müdürlük yetkisi ile yapıldığını, yönetim kurulunun şube müdürlerinin atanması ve görevden alınmasına ilişkin, genel müdüre yetki devri yapan kararlarının TTK 375, 391 ve 1350. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek, yapılan yetki devrinin ve bu yetki devri sonucu yapılan atamanın batıl olduğunun tespitini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının iş akdinin bankanın iç yönergesinin 2.4 maddesinde düzenlendiği şekli ile yönetim kurulunun, genel müdüre devrettiği yetki kapsamında, önce 08/07/2013 tarihinde atamasının genel müdürlüğe yapıldığını, sonrasında da 21/04/2014 tarihli genel müdürlük onayına istinaden, iş akdinin tüm hakları ödenmek suretiyle 23/05/2014 tarihinde feshedildiğini, atama ve iş akdinin feshi işlemlerinin yönetmelik hükümleri, çalışanların tabii olduğu kurallar ve düzenlemeler çerçevesinde gerçekleştiğini, bankanın iş yönergesinin yürürlükte olan mevzuata uygun olarak hazırlandığını, yönetim kurulu tarafından yetki devredilmek surtiyle atama ve iş akdi fesh edilen davacı şube müdürünün, TTK 375. maddesinde belirtilen müdür kapsamına girmediğini, banka iş yönergesi hazırlanırken alınan hukuki mütaalada da bu hususun belirtildiğini, davacının iyi niyetle hareket etmediğini, iş akdinin feshi sonrasında açtığı işe iade davasının mahkemece kabul edildiğini ve kendisine iş güvencesi tazminatı ödemesi yapıldığını, bu aşamadan sonra iş akdi feshi kararının geçersiz olduğunun iddia edilmesinin iyi niyetle bağdaşmadığını savunarak, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 26/01/2018 tarih 2015/590 Esas 2018/35 sayılı kararında;
“…toplanan delillere, iddia ve savunmaya göre, dosyanın bankanın iç yönetim yönergesinin, müdürlerinin atanması konusunda genel müdüre yetki veren maddesinin, TTKnun 375/d maddesine aykırı olup olmadığı, şube müdürlerinin TTK’nun 375/d maddesi kapsamına girip girmediği hususlarında Ticaret Hukukçusu ve Bankacı-Hukukçu bilirkişilerden rapor alınmış, bilirkişiler 29/06/2016 tarihli raporlarında: Davalı …Bankası A.Ş.’nin, banka ana sözleşmesinin 20. maddesinin 2, fıkrasına ve Türk Ticaret Kanunun 367/1. maddesi gereğince Yönetim İç Yönergesi düzenlediği, Yönetim İç Yönergesinin “Yönetim Kurulunun Devrettiği Görev ve Yetkiler” başlıklı 2.4. maddesininin 9. fıkrası ile yönetim kurulu Bankanın Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, İç Kontrol ve Risk Yönetimi grubundaki Daire Başkanları ve I. Hukuk Müşaviri ünvanı dışındaki personelin atanmasını yapma, gerektiğinde Banka ile yapılmış hizmet sözleşmesini fesh etme, yetkilerini Genel Müdüre devrettiği, Şubeler Personel Görev Tanımlan Uygulama Talimatında, Şube Müdürü’nün görevinin kapsamının;“Şuberine verilen hedeflere ulaşması için gerekli planlama ve yönlendirmeleri yapar, şubesindeki her türlü bankacılık hizmetlerinin. Bankamız mevzuatı İle iş akışlarına uygun olarak zamanında, hatasız ve eksiksiz bir şekilde yürütülmesini sağlar” olarak tanımlandığı, Bankanın organizasyonel bağlılıklarında Şube Müdürünün Genel Müdür Yardımcısı ve Bölge Koordinatörüne bağlı olduğu, bankanın üst yöneticileri arasında yer almadığı, Genel Müdürün yönetim kurulundan aldığı yetki çerçevesinde; Genel Müdür Yardımcısı, Teftiş Kurulu Başkanı, İç Kontrol ve Risk Yönetimi grubundaki Daire Başkanları ve 1. Hukuk Müşaviri gibi üst yönetimde yer almayan davacı şube müdürünün atamasını yaparak, iş sözleşmesini fesh ettiği, Bankacılık Kanunu ve Yönetmeliklerdeki tanımlar ve üstlenilen görev itibariyle yapılan değerlendirmede banka şube müdürlerinin TTK.375/l-d maddesinde ifade edilen “müdür”, yöneticiler arasında olmadığı, şube müdürlerinin atanmaları ve görevden alınmalarının yönetim kurulunun devredilemez yetkileri arasında olmadığı bildirildiği anlaşılmakla…”gerekçesi ile,
Davacının davasının reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı istinaf dilekçesi ile,
01.07.2012 Tarihinde yürürlüğe giren yeni TTK’nun 2. Kitap “Ticaret Şirketleri”, 4. Kısım “Anonim Şirket”, 2. Bölüm “Yönetim Kurulu” ve “Devredilemez Görev ve Yetkiler” alt başlıkları altındaki 375. maddesine göre yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev yetkilerinin;
“a) Şirketin üst düzeyde yönetimi ve bunlarla ilgili talimatların verilmesi.
b) Şirket yönetim teşkilatının belirlenmesi.
c) Muhasebe, finans denetimi ve şirketin yönetiminin gerektirdiği ölçüde, finansal planlama için gerekli düzenin kurulması.
d) Müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları,
e)Yönetimle görevli kişilerin, özellikle kanunlara, esas sözleşmeye, iç yönergelere ve yönetim kurulunun yazılı talimatlarına uygun hareket edip etmediklerinin üst gözetimi,
f) Pay, yönetim kurulu karar ve genel kurul toplantı ve müzakere defterlerinin tutulması, yıllık faaliyet raporunun ve kurumsal yönetim açıklamasının düzenlenmesi ve genel kurula sunulması, genel kurul toplantılarının hazırlanması ve genel kurul kararlarının yürütülmesi,
g)Borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulması.” şeklinde olduğunu,
Bu madde ile bağlantılı Ticari Mümessil ve Vekiller başlıklı 368. madde metninin ise “Yönetim kurulu, ticari mümessil ve ticari vekiller atayabilir” şeklinde olduğunu, bu maddenin gerekçesinin TBMM’si tutanaklarında; “Yönetim Kurulunun ticari mümessil ve vekil tayin etme yetkisi devredilemez niteliktedir. Bu nitelik 368. ve 375. Maddenin (d)bendi hükmünden anlaşılmaktadır. Yönetimin 367. Maddeye göre devredilmiş olması, yönetim kurulunun söz konusu yetkisini ortadan kaldırmaz.” şeklinde olup, Borçlar Kanunu’nun “Ticari Temsilciler, Ticari Vekiller ve Diğer Tacir Yardımcıları” başlığı altındaki 547-554 numaralar arasındaki maddelere göre de Banka Şube Müdürü, Ticari Mümessil-Temsilci sıfatına haiz bir çalışanın yönetici olduğunu,
Yine Borçlar Kanunu 40. maddesinde Yetkili Temsil-Temsilin Hükmü’nün; ” Yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil olunanı bağlar.
Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu sıfatını bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları kendisine ait olur. Ancak, karşı taraf bir temsil ilişkisinin varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkarması gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil olunandan biri ile yapması farksız ise, hukuki işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana ait olur.
Diğer durumlarda alacağın devri veya borcun üstlenilmesine ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde olduğunu,
Maddenin gerekçesinin ise; “Madde esas itibariyle 6762 sayılı T.T.K. Kanunun 42.Maddesinin tekrarıdır……Hükmün 4.fıkrası şubenin yönetimi ve temsili için tam yetkili bir ticari mümessil tescilinin BK’ n da kabul ettiği bir kural olması sebebiyle korunmuştur ….” şeklinde olduğunu,
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere Anonim Şirket statüsündeki davalının, Şube Müdürleri ve imza yetkisi verdiği diğer tüm personeline ilişkin tasarruflarını Yönetim Kurulu yetkisinde yapmak zorunda olduğunu, 5 kişinin alacağı kararların bir kişinin alacağı kararlardan daha sağlıklı ve istikrarlı olacağından ve Yönetim Kurulunun kontrol-denetim sorumluluğundan kaynaklanmış, çağdaş bir uygulama olduğunu,
Sonuç olarak kendisinin, davalının Mimaroba/İSTANBUL Şubesinde Şube Müdürü olarak çalışıyorken 04.07.2013 tarihinde imza yetkisinin kaldırılarak Genel Müdürlük emrine-kızağa alınmasının, bunu takiben de iş akdimin feshedilmesi şeklindeki kararların, tasarruflar TTK’nun 375. maddesine aykırı düştüğünü, karar / tasarrufun yönetim kurulu karar ve imzası olmadan sadece genel müdür karar ve imzası ile yapıldığını, bu yetkiyi genel müdüre devreden yönetim kurulu kararının, dolayısıyla da genel müdürün kendisi ile ilgili yaptığı tasarrufun geçersiz olduğunu,
İlk derce mahkemesinin ilgili kanun maddelerinin esas ve gerekçeleri ile bu konuda iddia olunan şekilde işlem yapan ve örneklerini dava dilekçesinde sunulan diğer banka uygulamalarını ve sunulan makalelerdeki görüşleri dikkate almadan davanın sübut bulmadığı şekilinde karar verdiğini,
Kanun maddesinin hiçbir tereddütte yol açmayacak kadar açık olmasına rağmen, dosyanın bilirkişiye havale edilmesi ve bilirkişi görüşünü dikkate alarak karar verilmiş olmasının, yasama erkinin yetki ve görevinin gaspı ile Anayasa’nın 36. maddesi ile güvence altına alınmış olan hak arama hürriyetinin, kanıtların kaulü ve değerlendirilmesi, gerekçeli karar hakkı ve hukuki güvenlik ilkelerinin ihlali niteliğinde olduğunu,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/590 Esas 2018/35 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Davacı, …bankasında, 1475 sayılı yasa uyarınca belirsiz süreli iş sözleşmesi ile davalı şirkette çalıştığı, iş akdinin 23.05.2014 tarihinde davalı tarafından feshedildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusu, davacının iş akdi fesih edilmesinden bir sene sonra, 10/06/2015 tarihinde açılan işbu davada, şube müdürü olan davacının iş akdini fesih eden Genel Müdürün fesih etme yetkisinin olup olmadığı, bu şekilde fesih yetkisinin şirket yönetim kurulunun TTK 375. maddesinde belirtilen devir ve terk edemeyeceği görev ve yetkileri kapsamında kalıp kalmadığı yönündedir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre; TTK’nın 375/1-d maddesinde, müdürlerin ve müdürler ile aynı işleve sahip kişilerin ve imza yetkisini haiz kişilerin atanması yönetim kurulunun devredilmeyen yetkilerinden olduğuna dair düzenleme yapıldığı, davalının bankanın ana sözleşmesinin 20. maddesinin 2. fıkrası ve TTK’nın 367/1. maddesi gereğince Yönetim İç Yönergesi düzenlediği, yönergenin 2.4. maddesinin 9. fıkrası, 3.2 maddesinin 8. fıkrası, bankanın Şubeler Personel Görev Tanımları Talimatının kapsamı esas alındığında şube müdürlerinin banka ile yapılmış olan hizmet sözleşmesini fesih etme yetkisinin, banka genel müdürüne devir edildiği, ancak Bankacılık Kanunu ve Yönetmeliklerdeki tanımlar ve üstlenilen görev itibariyle yapılan değerlendirmenin banka şube müdürlerinin TTK’nın 375/1-d maddesinde ifade edilen müdür , yöneticiler arasında olmadığı tespit edilmiştir.
TTK’ nın 375. maddesinde, yönetim kurulunun devir ve terk edemeyeceği görev ve yetkilerine yer verilmiştir. Bu görev ve yetkileri yönetim kurulu doğrudan kendisi kullanmak ve karar almak zorundadır. Yönetim kurulu bu yetkileri ne esas sözleşmeyle ne de bir kararla genel kurula veya genel müdüre ya da kurulacak kurullara ve komitelere devredemez. Yönetim kurulu bu yetkilerden feragat da edemez. TTK’ nın 375. maddesine göre, belirtilen görev yetkiler, anonim şirket yönetim kuruluna ait olup, başka bir organa yahut üçüncü kişilere devredilemez ve vazgeçilemez.
Somut olayda; davalı banka genel müdürlüğünce, yukarıda bahsedilen mevzuat kapsamında, şube müdürü olan davacının iş akdinin fesih edildiği anlaşılmaktadır. Yönetim kurulunun yetki ve devrini düzenleyen yönetmeliğin uygulanmasından etkilendiğini ileri süren davacının, iş akdinin fesihinden sonra, her ne kadar İş Mahkemesinin yargılama aşaması ve karar sureti dosya kapsamında bulunmasa da, akdin feshine uyuşmazlığın İş Mahkemesi nezdinde karara bağlandığı, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere şube müdürlerinin TTK 375/1-d maddesinde ifade edilen müdür, yöneticiler arasında olmadığı gözetildiğinde mahkemenin ret kararı isabetli ise de, aksi görüşte dahi, İş Mahkemesinde iş akdinin fesih sonuçları karara bağlandığından davacının şahsında hukuki sonuç doğurmayacağı tüm dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Sonuç olarak mahkemenin davanın reddi kararı usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine de aykırı olmadığından HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcı istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 15/11/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.