Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/217 E. 2018/985 K. 17.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/217
KARAR NO : 2018/985
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : … 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2017
DOSYA NUMARASI : 2015/446 Esas – 2017/948 Karar
DAVA : Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan İstirdat
KARAR TARİHİ : 17/10/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Avcılar Şube müşterisi olduğunu, davalı banka ile müvekkil arasında düzenlenen 06/03/2013 tarihli 7.000.000,00 TL tutarında ticari kredi sözleşmesi imzalandığını, hesabın 07/11/2015 tarihinde kapatılarak ilişik kesilmek istendiğinde 14.391.138,82 TL hesap çıkarıldığını, müvekkilinin bu bedeli ödeyip krediyi kapattığını, ancak dökümün incelenmesinde müvekkil şirketten 472.500,00 TL erken kapama komisyonu tahsil edildiğinin anlaşıldığını, bunun neye göre hesaplandığının belli olmadığını, erken ödeme komisyonu oranın banka tarafından keyfi olarak arttırılamayacağını belirterek şimdilik 5.000,00 TL’ nin 07/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak banka mevduat faiziyle birlikte istirdatını talep ve dava etmiş olup, 15/11/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 152.618,33 TL’ ye çıkarmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasındaki sözleşmenin nakit akışına ilişkin madde hükümlerine göre tüm para trafiğinin kendi bankaları üzerinden yapılacağı yönünde taahhüt olmasına rağmen davacının sigorta işlemlerini hiç bir dönem yaptırmadığını, KKB raporlarına göre yıllık takas hacmine nazaran davacının 1 yılda bankalarından düşük miktarda nakit ve çek ödemesi yaptığını, sigorta ve vergi ödemelerini de kendi bankalarından yapmadığını, sözleşme hükümlerinin ihlali nedeniyle % 2 cezai şart kesintisi yapıldığını, erken kapama yönünden ise sözleşme uyarınca belirlenen oranın faiş olmadığını sözleşme öncesi bilgilendirme formunda da bu masrafın alınacağının davacıya bildirildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 29/11/2017 tarih ve 2015/446 Esas – 2017/948 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … ilgili banka yöneticisi davalı bankanın ticari vekili konumunda olup özellikle ilgili şubesi tarafından yapılan sözleşmelerde oran belirleme yetkisi mevcuttur. Dosyada mübrez mail yazışmalarında da %2 oranında mutabık kalındığı anlaşılmakta olup, diğer bankaların emsal erken kapama oranlarının artık uygulanma olanağı yoktur.
Sözleşme hükmündeki boşluk taraflarca doldurulmakla bu noktadan sonra diğer bankaların yüksek miktardaki emsal uygulamalarının ileri sürülmesi TMK’nın 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına da aykırılık teşkil edecektir. Bu nedenle %2’yi aşkın tutardaki fazla alınan erken kapama bedelinin iadesine ilişkin talep yerinde görülmüştür. Buna göre tüm bu anlatımlardan sonra usulüne uygun ıslah dilekçesi doğrultusunda kesinti tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte aşağıdaki şekilde davanın kabulü ile aşkın bedelin istirdatına … ” gerekçeleri ile;
” Davanın KABULÜ ile;
1-Aşkın kesinti tutarı 152.618,33 TL’nin ödeme tarihi 07/01/2015 tarihinden itibaren 3095 sayılı faiz kanunun 2/2 maddesi uyarınca avans esasına göre değişen oranlarda işleyecek ve hesaplanacak faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel Mahkemenin cezai şartın varlığını kabul etmesinin hukuka aykırı olup, bozmayı gerektirdiğini,
Davalı bankanın sanki davacı müvekkilin krediyi erken kapatmasının cezası olarak, erken kapama komisyonunun yanında bir de ceza-i şart tahsil ettiğini beyan ettiğini, bu bağlamda davalı bankanın krediyi erken kapayan davacı şirketi, hukukun korumadığı bir şekilde çifte cezaya çarptırdığını, davalı bankanın cezai şart uyguladığına ilişkin iddiasının hukuken korunamayacağının Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 2012/19-670 E.2013/171 K sayılı kararıyla da sabit olduğunu,
Genel işlem şartlarının sözleşmede bulunuyor olmasının da cezai şartın kabul edilmemesi gerektiğine başka bir sebep olduğunu, davalı taraf her ne kadar genel işlem koşullarının tacirlere uygulanmayacağını iddia etse de, durumun öyle olmadığını, TBK’nın yürürlüğe girmesi ve yeni TTK ile artık tacirler arasında da genel işlem koşullarından dolayı zayıf olan taraf korunmakta olduğunu, işletmelerin, ilgili piyasada kendilerinden ekonomik olarak daha üstün teşebbüslerle yapmış oldukları sözleşmelerde, tüketiciler gibi tacirlerin de genel işlem şartları denetiminden yararlanması gerektiğinin, hem doktrinde hem de Yargıtay içtihatlarında kabul edilmiş olduğunu, ayrıca TBK’da genel işlem koşullarının denetimine ilişkin düzenlemelerde tüketici/tacir ayırımı yapılmadığını, bu sebeple davalı bankanın genel işlem koşullarının tacirlere uygulanmayacağı iddiasının asla kabul edilemeyeceğini beyanla;
Yerel Mahkeme kararının murafaalı olarak incelenerek cezai şart yönünden talepleri doğrultusunda bozulmasını ve davalı tarafın istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Taraflar arasında akdedilen sözleşme ile erken kapama komisyonunun en az %2 kararlaştırıldığını tutara ilavereten kapama tarihindeki fonlama maliyeti ile kredi faizi arasındaki fark kadar ilave yapılarak belirleneceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin her iki taraf için de bağlayıcı olduğunu, sözleşmenin karşılıklı müzakere edildikten sonra imzalandığını,
Erken kapama komisyonu belirlenirken bu oran sözleşmeye uygun şekilde %2 erken kapama komisyonu oranına ilaveten kredi faizi ile fonlama maliyeti arasındaki farkın ilave edilmesi + BSMV uygulanmak sureti ile belirlendiğini, bilirkişilerin sözleşme hükümlerini yorumlayamadıklarını, %2′ nin asgari oran olarak kararlaştırılmış olup bu tutarın üzerine , kredi faizi ile fonlama maliyeti arasındaki fark +BSMV uygulanacağının sözleşme kapsamında açıkça belirlendiğini, dolayısı ile sözleşme hükümlerinde de herhangi bir boşluk olmadığını,
Bilirkişi raporu ile bankaların ortalama kapama komisyon oranı %5,33 oranı esas alınarak yapılan hesaplamada müvekkil bankanın diğer bankalardan da az kapama ücreti almış olduğunun tespit edildiğini, % 5,33 oranı esas alınarak yapılan hesaplamada bankanın tahsil etmeye yetkili olduğu toplam tutarın 586.183 TL tespit edildiğini, müvekkil bankaca tahsil edilen tutarın ise cezai şart da dahil toplam 472.5000 TL olduğunu,
Her iki taraf da tacir olup sözleşme şartlarının karşılıklı müzakere edildiğini, davacının erken kapama komisyonu ve cezai şartı öder iken hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmediğini, davacının kredisini başka bir bankaya taşıdığını, bankayı elde edeceği faiz gelirinden yoksun bıraktığını, davacının davasında haksız ve kötü niyetli olduğunu, böylesine bir kötü niyetin hukuken himaye edilemeyeceğini, davacının davasında haksız ve kötü niyetli olduğunu,
Sözleşme hükümlerinin gerek banka adına gerekse davacı tarafından müzakere ederek imzalandığını, banka adına temsil ilzam yetkisi bulunmayan bir şahsın maili dayanak gösterilerek imzalı sözleşme içeriğinin değiştirilemeyeceğini, böylesine bir yorumun hukuken kabul edilemeyeceğini,
Davacının, krediyi kullanırken itiraz etmediği erken kapama ücretini müvekkil bankaya öderken de hiçbir çekince, ihtirazi kayıt ileri sürmediğini ve bu bedele ne yazılı ne şifahi itiraz dahi etmediğini, müvekkil bankanın da bu güvence ile erken kapama ödemesini kabul ettiğini, kapama yapıldıktan sonra ödenen bedelin iadesi talepli dava ikamesinin kötü niyetli ve reddi gerektiğini,
Müvekkil bankada temsil ilzam yetkisi bulunmayan fethiye kızak isimli personelin maili dayanak gösterilerek sözleşme hükümlerinin değişirildiği erken kapama komisyonunun icap kabul ile % 2 gibi kabul edildiği gibi bir yorumun kabul edilemeyeceğini,
Davacının davasının reddi gerekmekle birlikte, davacının davasını hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte mahkemece dava dilekçesi ile talep 5.000 TL’ ye dava tarihinden ıslah edilen tutara ıslah tarihinden itibaren faiz hükmedilmesi gerekirken , 152.618,33 TL’ ye ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmesiinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkil bakımından temerrüt oluşmadığını, ödeme tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesinin hiçbir yasal dayanağı bulunmadığını, yerel mahkeme kararının bu açıdan da hatalı olduğunu beyanla;
İstinaf taleplerinin kabulü ile İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/446 Esas, 2017/948 Karar sayılı davanın kabulüne ilişkin 29.11.2017 tarihli kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini, istinaf taleplerinin duruşmalı olarak incelenerek ve Tehiri icra Taleplerinin kabulü ile karar kesinleşinceye kadar icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlık konusu, taraflar arasındaki ticari kredi sözleşmesi kapsamında davacıdan tahsil edilen kredi erken kapama ücretinin içeriği ve taraflar arasındaki sözleşmeye ve hukuka uygun olup olmadığı, uygun değilse miktarıdır.
Taraflar arasında 06/03/2013 tarihli 7.000.000,00 TL bedelli kredi çerçeve sözleşmesi bulunduğu ve 18 ayı ödemesiz toplam 60 ayda ödemesinin kararlaştırıldığı davacının 07/01/2015 tarihinde 14.391.132,82 TL yi bankaya havale yaparak kredi borcunu tamamen kapatması ve davacıdan yapılan tahsilatın miktarı konusunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki sözleşme öncesi bilgilendirme formu Erken ödeme halinde uygulanacak oran konusunda bir açıklık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki Kredi Çerçeve Sözleşmesinin bir parçası olan Nakit Akışına İlişkin Sözleşmenin D- Ücret ve Komisyon Tarifesi’ nin 8. maddesinde erken kapama ücreti ve oranına ilişkin olarak kapama gününde kalan bakiye tutar üzerinden maksimum % 2 nin altında kalmayacak şekilde kapama gününde kalan bakiye tutar üzerinden kapama gününde geçerli olan banka fonlama maliyet ve mevcut kredi faiz oranı arasındaki fark kadar ilave erken kapama ücreti ödeneceğinin düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı bankanın davacıya tahsis ettiği kredinin erken kapanması durumunda yükümlendiği riskin karşılığı olarak % 2 oranında erken kapama ücreti tahsil etmesine karar verilmesi sektörel uygulamalar ile cari bankacılık teamüllerine uygundur.
Bunun dışında bu oranın (%2) davacı ile davalı banka Avcılar Şubesi Kobi Bankacılığı Portföy Yöneticisi arasındaki e.posta yazışmalarında da teyit edildiği anlaşılmaktadır. Davacı kredi kullanan firmanın bankada muhatap olduğu görevlinin davalı bankanın yetkilisi olmadığı yönündeki savunma hukuken geçerli olmayıp bir tüzel kişilik olan davalı bankanın şubesine başvuran kredi talep eden şahısların şubede bu iş açısından muhatap olduğu personelin bu işlerde yetkili olup olmadığını bilmesi ve araştırması düşünülemez. Davacıya kredi tahsis edildiğine ve erken ödeme yapılırken bilgilendirme yapıldığına göre davacının muhatap olduğu şahsın kredi işlemlerinin geri ödenmesi esnasında bildirdiği kredi erken kapama oranının davacıya davalı tarafça bildirildiği ve böylelikle % 2 erken kapama ücreti alınacağı yönünde taraflar arasında mutabakat oluştuğu anlaşılmaktadır. İşlem gerçekleştikten sonra işlemde davacı ile muhatap olan şahsın yetkili olmadığının savunulması hakkın kötüye kullanılması mahiyetindedir. 4721sayılı TMK’nın 2. Maddesine göre bir hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Erken kapama oranının diğer bankaların ortalaması esas alınarak belirlenmesi gerektiği yönündeki davalı istinafı bu nedenle yerinde değildir.
Davacının krediyi kapatırken ödemeye çekince koymaması haksız tahsil edilen tutarı kabul ettiği anlamında yorumlanamayacağı gibi fazla ödenen tutarın iadesi yönündeki dava da hakkın kötüye kullanılması olarak kabul edilemez. Bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde değildir.
Dava açılırken belirsiz alacak şeklinde açılmış olan davada ödeme tarihinden itibaren faiz istenmiştir. HMK’nın 107/2.maddesi kapsamında davacının talebini artırdığı anlaşılmaktadır. Davacının dava tarihinden önce davalıyı temerrüde düşürdüğü yönünde bir ispat vasıtası bulunmamaktadır. Bu durumda dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken ödeme yapıldığı tarihten itibaren faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Davacıdan tahsil edilen cezai şartın, taraflar arasındaki Nakit Akışına İlişkin Sözleşmenin İşlemlerin gerçekleştirilmesi başlıklı 1-5 maddeler kapsamında davacının yükümlendiği taahhütleri yerine getirmemesinin karşılığı olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki 06/03/2013 tarihli Kredi Çerçeve Sözleşmesi ve bağlı sözleşmeler kapsamında kredi kullanan davacı firmanın bir takım işlemleri yerine getirmeyi taahhüt ettiği, bu kapsamda taahhütler de imzalandığı Nakit akışına İlişkin Sözleşmenin C bendinde düzenlenen işlemlerin gerçekleştirilmemesi üzerine E Sair Hususlar Başlığı altında yer alan 4. maddede borçlunun bu sözleşme hükümlerini ihlal etmesi hali de dahil olmak üzerer borçlunun temerrüdü hallerinde borçlu T-Bank’a %2 cezai şart ödemeyi kayıtsız şartsız kabul, beyan ve taahhüt eder. T-Bank, borçlunun bu protokole uymaması durumunda kredilere uyguladığı faiz ve komisyon oranının geçmişe de şamil olmak üzere değiştirme hakkına sahiptir düzenlemesi bulunmaktadır.
Davacıdan tahsil edilen tutarın içinde bu madde kapsamında yer alan cezai şartın da bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda bilirkişiler tarafından banka kayıtları üzerinden yapılan değerlendirmede kredinin teminatı olan ipotekli taşınmazın sigortası açısından davalı bankanın öngördüğü sigorta şirketinin verdiği fiyat ile davacının sigortalattığı firmanın fiyatı arasında bariz bir fark olmadığı ve Kredi Kayıt Bürosu verilerine göre davalı şirketin yıllık işlem hacmine göre davalı banka üzerinden yerine getirdiği işlemlerin toplam hacminin 1/4 üne dahi ulaşmadığı gibi, SGK ve vergi ödemelerinin de davalı banka üzerinden yapmadığı bu durumda taraflar arasındaki sözleşmeye uymayan davacının kredi borcunu erken kapatması durumunda sözleşmeye aykırılık nedeniyle cezai şart tahsilinin de yerinde olduğu, erken kapama ücreti kadar kadar cezai şart tahsilinde de bir hukuksuzluk olmadığı anlaşılmakta olup, davacı tarafın istinaf nedeni bu nedenle yerinde değildir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin hükümleri matbu ve genel işlem şartı hükmünde olmakla birlikte davalı bankanın davacıya kredi tahsisi kararıyla birlikte faiz oranını belirlerken davacının işlem hacmini ve bu işlemleri davalı banka üzerinden gerçekleştirilmesi halini de gözettiği, bu işlemlerin davalı bankaya sağlayacağı olası işlem hacmi ve menfaatleri de hesaba kattığı kabul edilmek durumundadır. Bu durumda salt genel işlem şartı olmasından yola çıkılarak bunun 6098 sayılı TBK’nın 20-25. maddeleri kapsamında geçersiz sayılması mümkün değildir. Bu hükümlerin dürüstlük kurallarına aykırı olmadığı, davacı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı bir hüküm olmadığı kabul edilmelidir. Bunun dışında kullanılan kredinin boyutu karşısında davacı ticaret şirketinin bir anda bu sözleşmeyi imzalamadığı, ticari kredinin mahiyeti, kullanımı ve hesabın işleyişi ile geri ödenmesi konusunda davalı ile müzakere ettiği kabul edilmelidir. Aynı şekilde davacı firmanın davalı banka yetkilisinin gönderdiği e posta dökümü ile davacının kredi borcunu geri ödeme sürecinde davalı bankanın Avcılar şubesine yazdığı 08/01/2015 tarihli dilekçeden davacının kredi sözleşmesi ve koşulları ile geri ödenmesi konusunda bilgi alabildiği anlaşılmaktadır. Bu anlamda sözleşmenin asli unsurları mahiyetinde olan hükümleri içeren genel işlem şartlarının geçerli olduğu kabul edilmelidir.
Sonuç olarak kredinin erken kapatılması üzerine taraflar arasındaki sözleşmenin alt sınırı %2 üzerinden erken kapama ücretine hükmedilmesinin makul ve piyasa koşulları ile taraflar arasındaki mutabakata uygun olduğu, bunun dışında sözleşmede öngörülen işlem taahhüdüne uyulmaması nedeniyle cezai şartın da yerinde olup, her iki tutarın toplamını aşan ve davacıdan fazla alındığı belirlenen paranın davalıdan tahsiline karar verilmesi yönündeki mahkeme kararı usul ve yasaya, dosya içeriğine uygun olup, tahsil edilen tutarın geri ödenmesi konusunda davalı bankanın dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediği anlaşılmakla faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olması gerekmekle davalı taraf istinaf başvurusunun bu yönden yerinde olması nedeniyle hükmün HMK 353/1-b-2 maddesi kapsamında kısmen kaldırılması ve faiz başlangıç tarihinin düzeltilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
B-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile, İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/11/2017 tarih ve 2015/446 Esas – 2017/948 Karar sayılı gerekçeli kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak;
Davanın KABULÜ ile;
1-Aşkın kesinti tutarı 152.618,33 TL’ nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı faiz kanunun 2/2 maddesi uyarınca avans esasına göre değişen oranlarda işleyecek ve hesaplanacak faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Alınması gereken 10.425,35 TL harçtan peşin alınan 85,39 TL ile ıslah suretiyle tamamlanan 2.521,00 TL olmak üzere cem’an 2.606,39 TL harcın mahsubu ile, bakiye 7.818,96 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen 14.959,47 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Bu dava kapsamında sarfedilen, 154.40 TL posta ve tebligat masrafı, 2.100,00 TL bilirkişi masrafı, 85,39 TL Peşin Harç, 2.521,00 TL Islah Harcı, 27,70 TL Başvuru Harcı, 4.10 TL vekalet harcı olmak üzere cem’an 4.892,59 TL’den ibaret yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine; davalı tarafından sarf edilen 77.50 TL yargılama giderinin ise kendi üzerinde bırakılmasına,
İSTİNAF YÖNÜNDEN :
5- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
6-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90 TL istinaf karar harcı istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
7- Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davalı tarafından yatırılan 85,70 TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 2.607,00 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa iadesine,
8-İstinaf aşamasında davalı tarafından sarf edilen 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 68,5 TL dosya gidiş- dönüş masrafı olmak üzere toplam 154,2 TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Artan gider avansı olması halinde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 17/10/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.