Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/203 E. 2018/976 K. 17.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/203
KARAR NO : 2018/976
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/12/2017
DOSYA NUMARASI : 2017/127 Esas – 2017/1050 Karar
DAVA : GENEL KURUL KARAR İPTALİ
KARAR TARİHİ : 17/10/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının ortağı bulunduğu davalı şirketin 2016 yılına ait 07/12/2016 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında, şirket ana sözleşmesinin sermaye başlıklı 6.maddesinin tadil edilerek,¨200.000,00 olan Esas sermayenin % 1000 oranında arttırılıp ¨2.000.000,00’ye çıkartılmasına karar verildiğini, kurucular …’ün 69.975, …’m 69.975, Eyüp Müslüm’ün 25, …’ın 25 ve davacının da 60.000 hisseye sahip iken zaman içerisinde değişen şartlar sebebiyle ve dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısından birkaç ay önce diğer hissedarların hisselerini …’e satıp devrettikleri, değişen hisse oranları neticesinde davacının 60.000 adet hisseye sahip iken, diğer ortak …’ün 140.000 adet hisseye sahip olarak hakim ortak konumuna geldiğini, hakim ortak konumunda bulunan …’ün talebi ile toplantı gündemi yayınlanarak şirket ortaklarına olağanüstü genel kurul toplantısı yapılacağının bildirildiğini, 07/12/2016 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında şirket esas sermayesinin ¨200.000’den ¨2.000.000,00’ye çıkartılmasının görüşüldüğü ve bu kararın tamamen usul ve yasaya aykırı şekilde kabul edildiğini, şirket esas sözleşmesinin değiştirilmesine ilişkin genel kurul toplantısının en az 15 gün önce ilan ve taraflara tebliğ edilmesi zorunlu olduğundan buna aykırı biçimde ilan yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye arttırılmasına ilişkin kararın, sermaye artırımının şirketin sermaye ihtiyacından ziyade, pay sahibi olan davacıyı zarara uğratmak, ortaklıktaki kar, tasfiye payı ve oy oranlarını azaltmak, rüçhan haklarını ihlal etmek amacı ile gündeme taşınarak karara bağlandığını, öncelikle %1000 oranında yapılan sermaye artırımının şirket için objektif olarak gerekli olup olmadığı ve hangi gerekçe ile bu fahiş miktarda sermaye artırımının yapılmak istendiğinin ortaya konmasının gerekmekte olduğunu, davalı şirketin geçmiş yıllar ve içinde bulunan mali yıl finansal tablolarına bakıldığında sermaye artırımına ihtiyacının bulunmadığının açık olduğunu, davalı şirket kayıtları incelendiğinde şirketin kasasında dağıtılmayan sadece 2015 yılı kârının ¨377.869 olduğunu, şirketin bu bedeli dağıtmayarak sermaye artırımına gidebilecek iken davacıya zarar vermek kastı ile sermaye artırımına gitmesinin hukuka aykırı olduğundan bahisle öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve davalı şirketin 07/12/2016 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı’nda şirket ana sözleşmesinin esas sermayeye ilişkin hükmünün tadil edilerek,¨ 200.000,00 olan esas sermayesinin ¨2.000.000,00’ye çıkartılmasına ilişkin alınan yasaya, sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eden kararın iptaline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili … A.Ş. İstanbul Ticaret Müdürlüğünde …Sicil numarada kayıtlı olup Bağlar Mah. …Bağcılar/İstanbul adresinde “Ev Dışı Tüketim” sektöründe her türlü gıda, temizlik, kırtasiye ve ofis malzemeleri, giyim, elektrikli ve elektronik cihazlar ile her türlü diğer ihtiyaç maddelerini almak, satmak, ithalatını ve ihracatını yapmak, toptan ve perakende satışını yapmak, gerekli olan satış mağazalarını açmak işletmek, kiralamak ve kiraya vermek.” alanında faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin sermayesi son sermaye artışından önce en son 08.12…. tarihinde artırılmış ve o tarihte belirlenen ¨200.000,00 sermaye değişen, gelişen büyüyen ekonomik ve finans koşulları neticesinde çok ama çok yetersiz kaldığı müvekkilinin artan rekabet ortamında ayakta kalabilmesi için sermayenin artırılmasına ihtiyaç duyulduğunu, müvekkili şirketin sermaye arttırarak ekonomik durumunun güçlendirmesi kuruluşunun gereği olduğunu, bu ve diğer konuları görüşmek üzere hissedarları, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 04/11/2016/91991 sayılı nüshasında toplantı gündemi de yayınlanarak genel kurul toplantısına davet edildiğini, dava konusu toplantıya ortaklardan … bizzat, davacı … ise vekil vasıtası ile iştirak ettiklerini, bahse konu toplantıda diğer hususların yanı sıra iş bu davaya konu şirket sermayesinin artırılması görüşülerek, şirket sermayesinin, yetersiz olmakla ¨2.000.000,00’ye çıkarılmasına tamamen kanun, kural ve ticari kaidelere uygun olarak karar verildiğini, sadece bayiliklerini yapmış olduğu şirketlere ¨12.900.000,00 teminat veren müvekkili şirketin ¨200.000,00 sermaye ile çalışmasının düşünülemeyeceğini, müvekkili şirketin davadışı şirket ortağı …’ün ve sahibi bulunduğu davadışı … A.Ş. ve davadışı eski hissedar …’ın kefaletleri ile bankalardan kredi alabildiğini, davacının iptalini talep ettiği genel kurul kararlarının yasa, sözleşme ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olmadığını, dava konusu sermaye artırım kararı davacının iddiasının aksine hiçbir menfaat güdülmeden tamamen müvekkili şirketin menfaatleri ve sermaye ihtiyacı doğrultusunda gerçekleştirildiğini, özellikle 2016 yılının muhasebe ve finans tablosuna bakıldığında esas sermaye artırımının ne kadar gerekli ve elzem olduğu açıkça görüldüğünü, ayrıca genel kurulda sermaye artırımının gerekliliği açıkça ve detaylı olarak ortaya konulduğunu, yapılan işlem dürüstlük kuralına da uygun olduğunu, dürüstlük kuralına uymayan davacının kendisi olduğunu, davacının, ortağı olduğu müvekkili şirketin satış, finans, depo, idari işler ve diğer kadrolarında bulunan çalışanlarının tamamına yakınını 2016/8 ve 9. aylarda ayırarak Başakşehir’de faaliyete geçirdiği ve müvekkili ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren … A.Ş.’de işe başlatarak müvekkili şirketi yüzüstü bıraktığını, sırf bu kişilerin davacı tarafından müvekkili şirketten ayrıltılmaları nedeniyle müvekkili şirketin toplam ¨600.000,00 TL tazminat ödenmek zorunda kaldığını, davacı, müvekkili şirkette genel müdür olarak çalıştığı dönemde edindiği şirket sırlarını ticari bilgilerini ve müşteri portföyünü de alarak bahse konu şirkete götürdüğünü ve müvekkili şirkete karşı haksız rekabet oluşturacak şekilde kullandığını ve kullanmaya devam ettiğini, davacıdan kaynaklı bir çok sebeple son dönemlerde müvekkili şirketin durumu finansal yönden bozulduğunu, müvekkili şirketin nakit ihtiyacı nedeniyle ortaklarından …’ün kendi cebinden bugüne kadar yaklaşık ¨2.500.000,00 şirkete nakit koymak zorunda kaldığını, bunun bile tek başına sermayenin artırılmasına geçerli neden oluşturduğunu, davacı tarafın iddiasının aksine sermayeye ilave edilebilecek iç kaynak bulunmadığını, yani TTK’nun 462.maddesinin 1. fıkrasında belirtilen bilançonun sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği herhangi bir fon ve iç kaynak bulunmadığını, bu nedenle bütün gereklilikler hep birlikte değerlendirilerek sermayenin nakit artırılma yoluna gidilmiş olup, bu kararın doğru olduğunu, ayrıca sermayenin artırılması şekli davacının iddiasının aksine 1/4’ü yasada belirtildiği gibi kalan miktar daha önce ödenmesini talep etme imkanı ve gerekliliği olmasına rağmen 24 aya bölündüğünü, bu durumun dürüstlük kuralına ve azınlık haklarına uygun davranıldığını gösterdiğini, dava konusu genel kurul kararının kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kuralına uygun olduğunu, davacının sermaye artırımında rüçhan hakkı sahibi olmasına rağmen aynı sektörde başka şirkete ortak olup müvekkili şirket ile haksız rekabet halinde olduğu için bu hakkını kullanamadığını, sermaye artırımının şirketin sermaye ihtiyacından kaynaklı olduğunu, davacının iddiasının aksine pay sahiplerini zarara uğratmak ve onların ortaklıktaki kâr, tasfiye payı ve oy oranlarını azaltmak amacıyla yapılmadığının açıkça ortada olduğunu, müvekkili şirketin ihtiyaçlarının ön planda tutulduğunu, ayrıca kanunun, esas sermaye artırımının geçerli olabilmesi için haklı bir gerekçenin gösterilmesini de şart koşmadığını, sonuç olarak davacı tarafından haksız, hukuka aykırı ve hiçbir mesnedi olmayan, dayanaktan yoksun olarak açılmış olan iş bu davanın ve tedbir talebinin reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 14/12/2017 tarih ve 2017/127 Esas – 2017/1050 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … Davalı şirketin 07/12/2016 tarihli genel kurul toplantısında, şirketin nakit ihtiyacının (efektif artırım gerekçesinin) izah edilemediği, miktar ve ödeme süresi yönünden azınlık pay sahiplerine zarar verme kastının açık olduğu, emredici nitelikteki TTK madde 462/3 hükmü karşısında iç kaynakların tamamı sermayeye eklenmeden dış kaynaklardan artırım yapılmasının hukuka aykırı olduğu, 07/12/2016 tarihli Genel Kurul toplantısı esnasında artırıma esas alınan 6 aydan yakın tarihli bir ara bilançonun mevcut olmaması ve iç kaynaklardan sermayeye ilave edilebilecek fonların tasrih edilmemiş olması nedeniyle somut olayda TTK. M 462/2 hükmünün de ihlal edilmiş olduğu, anlaşıldığından davalı şirketin 07/12/2016 tarihli 2016 yılına ait olağan üstü genel kurul toplantısında 3 nolu gündem maddesi ile alınan ve şirket ana sözleşmesinin esas sermayeye ilişkin hükmünün tadil edilerek ¨200.000,00 olan esas sermayenin ¨2.000.000,00 ‘ye çıkartılmasına ilişkin kararın iptaline karar verilmesi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” … Davanın KABULÜ ile; Davalı şirketin 07/12/2016 tarihli 2016 yılına ait olağan üstü genel kurul toplantısında 3 nolu gündem maddesi ile alınan ve şirket ana sözleşmesinin esas sermayeye ilişkin hükmünün tadil edilerek ¨200.000,00 olan esas sermayenin ¨2.000.000,00 ‘ye çıkartılmasına ilişkin kararın İPTALİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Dava konusu sermaye artırım kararının hiçbir şahsi menfaat güdülmeden tamamen müvekkili şirketin menfaatleri ve sermaye ihtiyacı doğrultusunda gerçekleştirildiğini, ayrıca genel kurulda sermaye artırımının gerekliliği ve gerekçelerinin açıkça ve detaylı olarak dilekçelerinde belirtildiği gibi ortaya konulduğunu, yapılan işlemin dürüstlük kuralına da uygun olduğunu, dürüstlük kuralına uymayanın bizzat davacı olduğunu,
Davacının, ortağı olduğu müvekkil şirketin satış, finans, muhasebe, depo, idari işler ve diğer kadrolarında bulunan çalışanlarının tamamına yakınını 2016/8 ve 9. aylarda ayırarak Başakşehir’ de faaliyet geçirdiği ve müvekkil ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren ….A.Ş.’ de işe başlattığını, müvekkil şirketi yüzüstü bıraktığını ve müvekkil şirket ile haksız rekabet yapmakta olduğunu, bu haksız rekabete ilişkin davacı hakkında dava açılmış olup bu davanın halen derdest olduğunu,
Dava konusu genel kurul kararının kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kuralına uygun olduğunu, davacının sermaye artırımında rüçhan hakkı sahibi olmasına rağmen aynı sektörde başka şirkete ortak olup müvekkil şirket ile haksız rekabet halinde olduğu için bu hakkını kullanamadığını, sermaye artırımının şirketin sermaye ihtiyacından kaynaklı olduğunu, davacının iddiasının aksine pay sahiplerini zarara uğratmak ve onların ortaklıktaki kâr, tasfiye payı ve oy oranlarını azaltmak amacıyla yapılmadığını, müvekkil şirketin ihtiyaçlarının ön planda tutulduğunu, ayrıca kanunun, esas sermaye artırımının geçerli olabilmesi için haklı bir gerekçenin gösterilmesini de şart koşmadığını, ancak olayda birçok haklı gerekçenin de olduğunu, bu nedenlerle Mahkeme kararının doğru olmadığını,
Dosyada alınan bilirkişi raporunun da denetime ve karar vermeye elverişli bir rapor olmadığını, dosyanın yeniden atanacak konusunda uzman bir bilirkişi kuruluna tevdi edilerek denetime elverişli rapor alınması taleplerinin hiçbir gerekçe gösterilmeden kabul edilmediğini ve denetime ve karar vermeye elverişli olmayan rapor yeterli kabul edilerek karar verilmesinin doğru olmadığını beyanla;
İstinaf taleplerinin kabulüne, usul ve kanuna aykırı Mahkeme kararının kaldırılmasına ve talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlık, dava konusu 07/12/2016 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye artırım kararının 6102 sayılı TTK’nın 445-447 maddeleri kapsamında iptal koşullarının oluşup oluşmadığı yönündedir.
Toplantı öncesinde davalı şirketin sermayesi 200.000,00 TL olup, davacının payı 60.000 pay, davalı şirketin aynı zamanda yönetim kurulu başkanı olan diğer ortağın ise 140.000 payı olduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu genel kurul toplantısının 3. Maddesiyle şirket esas sözleşmesinin sermaye yapısını düzenleyen 6. Maddesi değiştirilerek sermayenin 2.000.000,00 TL’ya çıkarılmasına karar verildiği, nakden ödenmesi kararlaştırılan artırılacak miktarın 1/4 ünün değişikliğin tescilinden önce nakden ödendiği, kalan tutarın tadilin tescilinden sonra yönetim kurulunun kararıyla 24 ay içinde nakden ödeneceğinin karara bağlandığı, kararın oy çokluğu ve davacının muhalefetiyle alındığı.
Davacının 6102 sayılı TTK’nın 446/1. Maddesi uyarınca iptal davası açmaya hakkının olduğu, toplantıda hazır bulunup karara olumsuz oy verdiği ve muhalefetini tutanağa geçirdiği anlaşılmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 447. maddesine göre (1) Genel kurulun, özellikle;
a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararları batıldır.
Dava konusu kararın bu niteliklerde olup olmadığı analiz edilmelidir.
Bilirkişi heyeti, genel kurul toplantısı öncesinde sermaye artırımının gerekli olduğunu gösterecek nitelikte bir ara bilançonun sunulmadığını belirtmiştir. Bilirkişi heyeti, 2016 yıl sonu bilançosunu esas alarak davalı şirketin sermaye artırım ihtiyacının bulunduğunu fakat yapılması öngörülen artırımın şirketin finansal yapısında %16,80 iyileştirme sağlayabileceğini fakat TTK’nın 462/3. Maddesi uyarınca bilançoda sermayeye eklenmesine mevzuatın izin verdiği fonların bulunması halinde bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüt edilemeyeceği yönündeki hükmü uyarınca bilançodaki fonlar sermayeye dönüştürülmeden sermaye arttırımına gidildiğini bunun yasaya aykırı olduğunu ifade etmiştir. Dosyada bulunan 30/11/2016 tarihli ara bilançonun sonradan tedarik edildiği ve genel kurulun onayına sunulmadığı ifade edilmiştir. Bilirkişi heyeti, davalı şirketin 30/11/2016 tarihli ara bilançoda yasal yedeklerin 704.647,32 TL olduğunu, olağanüstü yedeklerin ise 1.142.423,59 TL olduğunu belirterek toplam (yanlış bir hesaplama yapılmış) 1.747.070,91 TL kar yedeklerinin (doğrusu 1.847.070,91 TL olmalı) sermaye artırımında kullanılması gerektiğini, genel kurulun bunu yapmayarak doğrudan sermaye artırım kararına gitmesinin yasaya aykırı olduğunu, sermaye artırım kararından önce bir ara bilanço oluşturulmadığı için 2015 yıl sonu bilanço verilerinin esas alınması gerektiğini, rüçhan hakkının kullanılması açısından pay sahiplerine 15 gün süre verilmesinin böyle büyük bir sermaye artırımında yeterli sayılamayacağı TTK 461/3. Maddesinde yeni pay alma hakkının kullanılabilmesi için pay sahiplerine en az 15 gün vereceğinin ifade edildiği, esasen yönetim kurulu kararının dava konusu olmadığı için bu konunun da gerekli olmadığı, mevcut sermaye artırım kararının davacı rüçhan hakkını kullanmaması durumunda artırım öncesinde %30 payının artırım sonrasında % 3 e inmesi anlamı taşıdığı ifade edilmiş, mahkeme de bilirkişi raporunu esas alarak davayı kabul etmiş bulunmaktadır.
Davalı tarafın bilirkişi raporuna karşı itirazı konusunda bir ek rapor alınmamış olmakla birlikte, dava konusu sermaye artırım kararının 6102 sayılı TTK’nın 462/3. Maddesine aykırı olduğu, sermaye artırım gereksiniminin toplantı öncesinde çıkarılan ve bu gereksinimi ortaya koyan bir ara bilançoya dayanmadığı, 31/12/2015 tarihli yıl sonu bilançonun değerlendirildiği (dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısından 9 ay önce yapılan) 09/03/2016 tarihli genel kurul toplantısında bu hususun ve gereksinimin dile getirilmediği, ek olarak 850.000,00 TL net kar dağıtımına karar verildiği, yapılan sermaye artırım kararının davacı pay sahibinin TTK’nın 447. maddesinde belirtildiği şekliyle genel kurula katılma, asgari oy, dava kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki hakların sınırlandıran veya ortadan kaldıran, anonim şirketlerin sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan batıl kararları niteliğinde bulunduğu, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmış ve HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90 TL istinaf karar harcı istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde davalı tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 17/10/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.