Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1938 E. 2020/548 K. 14.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1938 Esas
KARAR NO : 2020/548 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 04/06/2018
NUMARASI : 2015/885 Esas – 2018/540 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/05/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket ile davalı arasında 01.08.2011 tarihli 5 yıl süreli istasyonlu bayilik sözleşmesi yapıldığını, ancak davalı şirket tarafından 19.06.2015 tarihinde gönderilen ihtarname ile uygulanan ticari koşulların rekabetçi fiyatlarla satış yapılmasına imkan vermemesi nedeniyle pazardaki büyümeye rağmen satışların artırılmaması ve ilaveten piyasa koşullarında oluşan olumsuzluklar ve ürün fiyatlarının yüksekliği nedeniyle kar marjının daraldığını bu nedenle sözleşmenin 01.07.2015 tarihi itibariyle fesih edildiğini ifade ettiklerini, sözleşmenin 5 yıllık olup henüz fesih koşullarının oluşmadığını, davalının basiretli bir tacir gibi davranması gerektiğini, sözleşmenin feshi nedeniyle sonuna kadar geçecek 13 ay yönünden kar mahrumiyetlerinin bulunduğunu 366.263,74 TL KDV dahil bu bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesine masraf ve ücreti vekalete karar verilmesi talep ve dava olunmuştur. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, zaman aşımı definde bulunduklarını, sözleşmenin ekonomik sebeplerle haklı nedenle feshedildiğini, haksız davanın reddine, müvekkilin adresi dikkate alındığında İstanbul mahkemelerinin yetkili olmayıp Anadolu Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğu nedeniyle önce yetki ve esasen de davanın reddine karar verilmesi istenilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/06/2018 tarih ve 2015/885 Esas – 2018/540 Karar sayılı kararında; “Dosyada davalı tarafça ekonomik nedenlere dayalı olarak sözleşmenin sona erdirildiğinin ifade edildiği, ancak sözleşmede bayi tarafından belirli süreli bayilik sözleşmesinin süresinden önce tek taraflı irade beyanı ile herhangi bir nedene dayanarak veya nedensiz olarak olağan ve olağan üstü fesih imkanı ile sona erdirebileceğine ilişkin bir hükmün bulunmadığı, bu koşullarda tarafların basiretli bir tacirden beklenen özeni göstermesi gerektiği, sözleşmenin 20 ve 32. maddeleri incelendiğinde sözleşmenin haksız feshi halinde ileriye dönük kar mahrumiyetinin ödeneceği tarafların imzaları ile karar altına alındığı, incelenen kayıtlarda davalının yapmış olduğu satışların defterlerinin denetlenmesi ile bir önceki yıla nazaran % 6 oranında artış gösterdiği ve bunun da kar artışı anlamına geldiği feshe dayalı ekonomik nedenin bu koşullarda haklı fesih olarak nitelendirilmesinin düşünülemeyeceği ve her iki tarafın da karşılıklı serbest iradeleriyle yapmış oldukları 2011 yılında düzenlenen bayilik sözleşmesini davalının tek taraflı feshi ile 19.06.2015 tarihinde gönderdiği ihtar ile 01.07.2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere fesih ettiğini bildirir ihtar gerekçelerinin kabul göremeyeceği zira kayıtlarıyla da son yıllarda satışının artmasıyla kar oranının da orantılı olarak artığının rapor ile belirlendiği tespit edilmiştir. Tüm bu deliller, izleme olanağı sağlayan bilirkişi raporu değerlendirilmiş davacının sözleşmenin geri kalan süresine ilişkin sözleşme hükümleri doğrultusunda talep ettiği kar mahrumiyeti taraf kayıtlarıyla uygun olarak hesaplanıp miktar olarak da belirlenmiş olmakla ve feshin haklı nedene bu şekilde dayanmadığı ve davalının davacıya kalan süre için kar mahrumiyetini ödemesi gerektiği … ” gerekçesi ile, Davanın kabulü ile 366.263,74 TL nin davalıdan talep gibi dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Cevap dilekçelerinde ve ihtarnamede belirtildiği üzere müvekkil şirketin bayilik sözleşmesini piyasadaki karlılığın azalması ve rekabetçi firmaların fiyatları ile rekabet etme imkanı kalmaması nedeniyle haklı olarak feshettiğini, müvekkili şirketin bu beyan ve iddiasının dikkate alınmadığını, yapılan bilirkişi incelemesinde bu hususun hiçbir şekilde araştırılmadığını, eksik incelemeye dayalı kararın kaldırılması gerektiğini, Sözleşmenin feshinin haksız olduğu kabul edilecek olsa dahi yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca kar mahrumiyeti tazminatının davacının yeni bir bayilik sözleşmesi yapabilmesi için aranan makul sürenin dikkate alınarak hesaplanması gerektiğini, mahrum kalınan kar tazminatının yerel mahkeme kararında olduğu gibi sözleşmenin fesih edildiği tarihten, sözleşme süresi sonuna kadarki zaman baz alınarak hesaplanmasının kabul edilemez olduğunu, zira birçok Yargıtay kararında da değinildiği üzere mahrum kalınan karın “kesinti” yöntemi ile hesaplanması gerektiğini, TBK’nun 52. Maddesinin “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir” hükmünü havi olup, Yargıtay’ca işbu madde hükmüne atıfla, alacaklının sözleşme süresi sonuna kadar başka bir müşteri ( yada bayi vbg.) bulmadan beklemesi ve zararın artmasına neden olmasının kabul edilemez olduğundan, hesaplanacak kar tazminatının sözleşme süresinin sona ereceği süreye göre değil, alacaklının yeni bir sözleşme yapabileceği makul süreye göre hesaplanması gerektiğini belirttiğini, bu nedenle öncelikle mahkemece ilgili sektörde yeni bir bayilik sözleşmesi kurulabilmesi için makul bir sürenin ne kadar olduğunun araştırılması gerekirse bunun için sektör bilirkişisinden rapor alınması, belirlenecek bu süreye göre mahrum kalınan kar kaybının hesaplanması gerekirken bunun yapılmadığını, Diğer yandan 10.03.2018 tarihli raporda ve talimat raporunda müvekkili şirketin yıllara göre ciro artışı ve kar artışına değinildiğini, akabinde ise davacının talep ettiği kar kaybının haklı ve (miktar yönünden) doğru olduğunun belirtildiğini, davacının kar kaybının hesaplanması için davacı defterlerindeki ciro ve karın değerlendirilmesi gerektiğini, davacının müvekkilinin işlettiği bayilik nedeniyle yıllar bazında ne kadar kar elde ettiğinin incelenmediğini, ya da bu hususa raporda hiç değinilmediğini, bu nedenle raporun sonuç bölümünde davacının mahrum kaldığı karın nasıl belirlendiğinin hiçbir şekilde anlaşılamadığını, müvekkilinin bilançolarından davacının mahrum kaldığı karın hesaplanmasının abesle iştigal olduğunu, Ayıca davacının talebinde ve bilirkişi raporunda değinilen KDV tutarının da izahının bulunmadığını, KDV elde edilen kar üzerinden devlete ödenen bir ücrettir ve keşide edilen fatura üzerinden ödenir. Sözleşmenin feshedildiği dönem itibariyle davacı tarafça herhangi bir fatura düzenlenmediği gibi devlete bu gelirin KDV’ sinin de ödemediğini, bu nedenle talep edilen KDV tutarının mahrum kalınan bir kar olmadığını, mahkemece herhangi bir tazminata hükmedilmesi halinde de KDV mükeleffiyeti doğmadığını zira, yargı kararlarıyla hükmedilen tazminat tutarlarının KDV’ ye tabi olmadığını, Tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/885 Esas 2018/540 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, haksız fesih nedeniyle kar kaybı alacağının tahsili istemine ilişkindir.Davacı, taraflar arasında imzalanan 5 yıl süreli bayilik sözleşmesinin davalı tarafından tek taraflı olarak süresinden önce haksız olarak feshedildiğini belirterek haksız fesih nedeniyle kar kaybı zararlarının tazminini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş karara karşı davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Yargıtay ilgili dairelerinin yerleşik içtihatlarına göre, haksız fesih nedeniyle talep edilebilecek kar mahrumiyeti süresi feshedilen sözleşmenin, fesihten sözleşmenin sonuna kadar olan bölümü için değil davacının aynı bölgede benzer bir bayilik kurabilmesi için gerekli makul süre kadar olmalı ve brüt kar değil net kar olarak hesaplanmalıdır. (Yargıtay 19. HD.2018/2661 E., 2019/2508 K; 2018/2046 E., 2019/5241 K. ; 2017/4479 E, 2018/1825 K.; Yargıtay 11. HD2017/1605 E., 2018/7615 K.; ) Mahkeme hükmüne esas alınan bilirkişi raporlarında kar mahrumiyeti fesih tarihinden sözleşme süresinin sonuna kadar hesaplanmıştır. Davacının aynı bölgede benzer şartlarda yeni bir bayilik ilişkisi kurması için gerekli makul süreye ilişkin bir hesaplama yapılmamıştır. Ayrıca hesaplanan kar mahrumiyeti denetlemeye elverişli değildir. Kar mahrumiyetinin net kara göre hesaplanıp hesaplanmadığı anlaşılamamaktadır. Yine dava konusu kar mahrumiyeti, KDV kanunu’nda KDV matrahları arasında yer almadığı için bu talebe, yani davacının varsayıma göre hesaplanan kar mahrumiyeti zararına KDV eklenmesi de kanuna aykırı olmuştur. (Yargıtay 19. HD 2018/450 E., 2019/3558 K.). Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 20. maddesinde de kar mahrumiyeti zararına KDV ekleneceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Mahkemece bu hususlar değerlendirilmeden eksik bilirkişi incelemesine göre karar verilmesi hatalı olmuştur.Bu nedenle davalının istinaf sebepleri yerinde olup istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen şekilde araştırma yapılarak alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere HMK’ nın 353/1-a-6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 04/06/2018 tarih ve 2015/885 Esas – 2018/540 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 6.255,00.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10 TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş – dönüş masrafı 36,00.TL olmak üzere toplam 134,40 TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/05/2020 tarihinde HMK’ nın 353/1-a6. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.