Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1910 E. 2020/648 K. 18.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1910
KARAR NO: 2020/648
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/05/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/313 Esas – 2018/581 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 18/06/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı ile davalı arasında çerçeve sözleşmesinin imzalanarak davalı firmaya uzun bir süre süt ve süt ürünleri satışı ve pazarlama ticareti yapıldığını, işbu sözleşme ile uzun bir süre satış yapılmış olup, bir süre sonra yapılan satışlardan davacıya iade edilmesi gereken mallara ilişkin kasa ve paletlerin geri dönmediğini, bunun üzerine davacı tarafından davalı firmanın bölge müdürlüklerine sevk edilen mamuller ile birlikte gönderilen yoğurt kasası, ayran kasası ve tahta paletlerin iadesi için muatabakat yapılması yönünde e-mailler gönderildiğini, bu e-maillerin çok azına cevap verildiğini ve kesin bir neticeye ulaşılamadığını, bunun üzerine davacı tarafından mezkur faturalar tanzim edilerek davalı firmaya gönderildiğini, davalıya iade faturalarının kesildiğini, davalının bu fatura bedellerini ödemediği ve ödemekten imtina etmesi üzerine davalıya ihtarname gönderildiğini, ihtarnameye cevap verilmediğini, davalıya tanzim edilen kasa vs.fatura bedellerinin ödenmediği gibi bugüne kadar iyi niyetli olarak yapılan yazışmaların da sonuçsuz kaldığını, davacının maddi olarak zarara uğradığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000TLnin davalıdan ihtarname tarihinden aksi halde dava tarihinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili 26/02/2018 tarihli dilekçesi ile, davalarını ıslah ederek 421.118,52TL alacağın faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı ile davalı arasında çerçeve sözleşme adlı sözleşmenin akdedildiğini ve işbu sözleşme devamında süt ve süt ürünleri satışı ve pazarlama ticaretinin başladığını, hiçbir kabul ve ikrar anlamına gelmemek kaydıyla, taraflar arasında akdedilen sözleşme içerisinde kasa ve paletlerin iadesine ilişkin hiçbir şekilde bir düzenleme yapılmadığını, bu yönde herhangi bir hüküm veya işbu durma ilişkin herhangi bir protokol de bulunmadığını, davacı yanın akdedilen sözleşmede bulunmayan şartları teamülde ve uygulamada varmış gibi gösterip kasaların ve paletlerin iadesini davalı şirketin yapması gereken bir yükümlülük gibi göstermesinin kötü niyetli olduğunu, davacı tarafça yoğurt kasası, ayran kasası, tahta paletlerin iade edilmediği öne sürülerek herhangi bir belgeye dayanılmadan tek taraflı davalı şirket aleyhine tanzim edilmiş kendilerine tebliğ edilmeyen fatura bedellerinin kesinlikle gerçeği yansıtmadığını, kendilerine tebliğ edilmeyen faturaların kabulünün mümkün olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 02/05/2018 tarih ve 2016/313 Esas – 2018/581 Karar sayılı kararında; “Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları, tanzim olunan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında çerçeve sözleşme adlı sözleşmenin imzalanarak davalı firmaya uzun bir süre süt ve süt ürünleri satışı ve pazarlama ticareti yapıldığı, işbu sözleşme ile süt ve süt ürünleri sipariş sevkiyat şartlarının belirlendiğini, sözleşmenin alıcı tarafından 1 ay, satıcı tarafından 3 ay öncesinden ihbar ile her zaman ve teminatsız feshedilebileceğinin düzenlendiği, süt ve süt ürünleri sevkiyatının kapalı kasalı araçlar ile yapılmakta ve kasaların da tahta paletler üzerinde araçlarla taşınmakta olduğu, taraflar arasındaki anlaşmazlığın konusunun, imalatçı satıcı firmaya, davalı firmanın Bölge Müdürlüklerince zamanında iade edilmeyen taşıyıcı kare yoğurt kasası, ayran kasası ve tahta paletlerle ilgili olduğu, imzalanan çerçeve sözleşmesinde kasa ve paletlerin iadesine ilişkin hiçbir düzenleme yapılmadığı, bu yönde herhangi bir hüküm veya işbu duruma ilişkin herhangi bir ek protokol/anlaşma bulunmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin tamamen süt ve süt ürünlerinin satışı üzerine olup, kasa veya paletlerin saklanması, depo edilmesi, iade edilmesi vb. şartları taşımadığı, ancak mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu tanzim olunan ve mahkememizce de benimsenen bilirkişi raporundaki tespitlerine göre, sektörde benzeri market zincirlerinde uygulamada satıcının teslim ettiği ürünün kasa ve tahta paletlerini bir sonraki sevkiyatta getirdiği, yeni mal tesliminde geri alarak sirkülasyon sağlamakta olduğu, her yeni mal tesliminde bir önceki teslimatın kasa ve paletlerini geri alarak dönüşümünün yapıldığı, dava konusu uyuşmazlığa esas teşkil eden kasa ve palet bedellerinin davalıdan talep edilip edilmeyeceği ile ilgili olarak taraflar arasında akdedilen sözleşmede bir madde bulunmamasına rağmen, yanlar arasında kasa ve paletler konusunda mutabakat yapılamasına yönelik dosyaya ibraz edilen yazışmalar bulunduğu, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonucu tespitlere göre, davacı tarafından davalı adına 89.758 adet 3 kg yoğurt kasası, 6.257 adet 1500 gr ayran kasası ve 3.569 adet tahta paleti iade etmediği yine taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri uyarınca davacı tarafından davalıya satışı yapılan ürünler için kesilen faturalar dikkate alındığında bu faturalara satışı yapılan ürünlerin kasalarının kasa fiyatlarının dahil olmadığı, sadece ürün bedellerine yönelik olduğu, sektördeki genel uygulamada dikkate alındığında bir önceki satışı yapılan mallara ait kasa ve paletlerin bir sonraki siparişte iade edildiği ve yeni getirilen mallara ilişkin kasa ve paletlerin alıcıya verildiği bu şekilde sirkülasyonun sağlandığı, ancak taraflar arasındaki mail yazışmaları ve taraf beyanları dikkate alındığından davacı tarafından davalıya teslimi yapılan 89.758 adet 3 kg yoğurt kasası, 6.257 adet 1500 gr ayran kasası, 3.569 adet tahta paletin iade edilmediği, mahkememizce de kabul gören bilirkişi raporuna göre iade edilmeyen kasa ve paletlerin değerinin 421.118,52 TL olduğu davacı tarafından kesilen bu faturada belirtilen bedelin davalı tarafından ödenmediği, yine kesilen bu miktarında uygun olduğu, anlaşıldığından davacının davasını kabulüne ve 421.118,52 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerektiği, …”gerekçesi ile, -Davacının davasının KABULÜ ile, 421.118,52 TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili ile davacı arasında; davacının süt ve süt ürünlerinin satışının esaslarını belirleyen “Çerçeve Sözleşme” akdedildiğini; tarafların işbu sözleşmede kararlaştırılan usul ve esaslara göre ticaret yaptıklarını, imzalanan çerçeve sözleşmede tarafların ticari ilişkisinin tüm usul ve esaslarının belirlendiğini; birinci maddede “Taraflar arasındaki her türlü hukuki ve ticari ilişkilerde Çerçeve Sözleşme uygulanacaktır.” hükmünün kararlaştırıldığını, işbu çerçeve sözleşmeye dayalı olarak davacının süt, yoğurt, ayran gibi ürünleri müvekkiline teslim ettiğini, teslim edilen ürünlerin toplam faturasını keserek müvekkiline teslim/tebliğ ettiğini; müvekkilinin de söz konusu teslim alınan ürünlerin tüm bedellerini tam ve eksiksiz olarak ödediğini, Davacının iddialarının aksine müvekkilinin teslim hususunda hiçbir yükümlülüğü bulunmadığını, Dava konusu palet ve kasaların bedellerinin, amortisman ve fire oranının eksik ve hatalı tespit edildiğini, Müvekkilinin söz konusu palet ve kasaların teslimine ilişkin hiçbir yükümlülüğü üzerine almamak kaydı ile, davacının yazılı talebi üzerine söz konusu paletlerin davacı tarafından müvekkili şirket depolarından teslim alınabileceğinin bildirildiğini ancak davacının gerekli özeni göstermeyerek palet ve kasaları teslim almadığını, sayın ilk derece mahkemesi gerekçeli kararında “taraflar arasındaki ilişkinin tamamen süt ve süt ürünlerinin satışı üzerine olup, kasa ve paletlerin saklanması, depo edilmesi, iade edilmesi vb. şartları taşımadığı, ancak mahkememizde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda tanzim edilen ve mahkememizce de benimsenen bilirkişi raporundaki tespite göre, sektörde benzeri market zincirlerinde uygulamada satıcının teslim ettiği ürünlün kasa ve tahta paletini bir sonraki sevkiyatta getirdiği yeni mal tesliminde GERİ ALARAK sirkülasyonu sağlamakta olduğu…” denilmek suretiyle söz konusu taşınırların iadesine ilişkin yükümlülüğü tespit etsede işbu tespitin eksik ve hatalı yapıldığını. Zira sektörde var olduğu iddia edilen uygulamanın, taraflar arasında herhangi bir sözleşme yapılmamış olduğu ticari ilişkilerde var olduğunun kabul edilebileceğini, çünkü ticari teamüllerin ancak uyuşmazlık konusunda hukuki boşluk bulunması, taraflar arasındaki ticari ilişkinin yazılı olarak belirlenmediği hallerde uygulanacağını, ancak yargılama konusu uyuşmazlıkta taraflar arasında çerçeve sözleşme imzalandığını ve bu sözleşme ile de ticari ilişkinin tüm usul ve esaslarının belirlendiğini. Yazılı sözleşmenin var olduğu, herhangi bir hukuki boşluğun bulunmadığı bir durumda mahkemece sektörde uygulandığı iddia edilen uygulamaya dayalı olarak müvekkilinin tamamen tek taraflı olarak belirlenen 421.118,52 TL bedelden sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu,
Kaldı ki, sayın mahkemenin de gerekçeli kararında “… dava konusu uyuşmazlığa esas teşkil eden kasa ve palet bedellerinin davacıdan talep edilip edilmeyeceği ile ilgili olarak taraflar arasında akdedilen sözleşmede bir madde bulunmamasına rağmen, yanlar arasında kasa ve paletler konusunda mutabakat yapılmasına yönelik dosyaya ibraz edilen yazışmalar bulunduğu” demek suretiyle müvekkilinin yazılı olarak bu hususta sorumlu tutulmayacağını tespit ettiğini ancak taraflar arasında mail yazışmalarında mutabakat yapılmaya çalışılması nedeniyle müvekkilinin söz konusu 421.118,52 TL tutardan sorumlu tutulmasına karar verdiğini. Ancak yukarıda detayları ile belirttikleri üzere müvekkilinin bu konuda hiçbir yükümlülüğü bulunmadığını, hiçbir şekilde aleyhe kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için sektörde uygulandığı iddia edilen uygulamanın taraflar arasında da uygulanması gerektiği kabul edilse bile burada teslim etme yükümlülüğü değil ilk derece mahkemesi tarafından da tespit edildiği üzere söz konusu palet ve kasaların teslim alınması yükümlülüğü olduğunu. Ancak davacının, müvekkili şirketin Türkiye’nin 81 ilinde 40’ı aşkın bölge müdürlüğü ile faaliyet gösteren bir marka olduğu ve satış hacmi düşünüldüğünde birçok kez teslimat yaptığı ancak bu teslimatlarda söz konusu paletleri hiçbir şekilde teslim almadığını, teslim almayı teklif dahi etmediğini. Bu durumun bile mahkeme tarafından kabul edilen sektör uygulamasının taraflar arasında uygulanmadığını gösterdiğini, ilk derece mahkemesinin hatalı ve hukuka aykırı hüküm kurduğunu, zira davacının ticari ilişki devam ederken hiçbir şekilde teslim almadığı paletleri ve kasaları taraflar arasındaki ticari ilişki sona erdikten sonra talep ettiğini, bu talebin ardından tek taraflı olarak fatura düzenlediğini ve faturaları da tebliğ etmeyip huzurda görülen davayı ikame ettiğini. Hukukun temel kavramı olan “hukukun kötü niyeti korumayacağı/ korumaması gerektiği” ilkesinin hiçe sayıldiğını; davacının tüm kötü niyetli uygulamalarının ödüllendirildiğini. Davacı tarafın alacağını yazılı delille ispat etmesi gerekirken hiç bir yazılı delil sunmadığını, Taraf ticari defterleri üzerine inceleme yapılmış olup; söz konusu inceleme neticesinde davacı tarafından tanzim edilen toplamda 421.118,52 TL bedelli 8 adet faturanın müvekkiline tebliğ edilmediği, müvekkilinin ticari defterlerinde yer almadığı, sadece davacının tek taraflı olarak söz konusu faturaları düzenleyerek müvekkiline tebliğ/teslim etmeden; herhangi bir itiraz hakkı tanımadan ticari defterlerine kaydettiğinin tespit edildiğini. Taraflar arasındaki Çerçeve Sözleşmenin 15. Maddesi “ihtilaf vukuunda alıcı ticari defterleri HUMK 287. Maddesi gereğince geçerli ve doğru delil kabul edilmiştir.” şeklinde olup, işbu sözleşme gereği müvekkili şirket ticari defter ve kayıtlarının münhasır delil olarak kabulü gerektiğini, müvekkili şirket kayıtlarında davacıya hiçbir borcu olmadığının açıkça ortaya çıktığını, davacının tek taraflı olarak düzenlediği, müvekkiline tebliğ etmediği, sadece ticari defterlerine işlediği faturalara dayalı olarak hüküm kurulmasının mümkün olmadığını, Dosyada mübrez bilirkişi raporunda “uygulamada satıcı teslim ettiği ürünün kasa ve tahta paletlerini bir sonraki sevkiyatta getirdiği yeni mal tesliminde geri alarak sirkülasyonu sağlamaktadır. Her yeni mal tesliminde bir önceki teslimatın kasa ve paletlerini geri alarak dönüşümü yapmaktadır.” ve “süt ve süt ürünleri sektörü yerleşik uygulamalarında satıcı firma tarafından alıcı firmaya teslim edilen mamullerin kasa ve tahta paletlerine de sevk irsaliyesi düzenlenmektedir.” denildiğini, mahkeme gerekçeli kararında söz konusu 27.10.2017 tarihli bilirkişi raporunu benimsediğini belirtmişse de bilirkişinin işbu tespitini göz ardı ederek davacının sevk irsaliyelerini sorgulamadığını, söz konusu paletlerin ve kasaların teslim edilip edilmediğini tartışmadığını, bu sevk irsaliyelerinin davacı tarafından hiçbir şekilde dosyaya sunulmadığını, bu bağlamda davacının davasını hiçbir şekilde yazılı delillerle ispat edemediğini, ispat edilemeyen davanın REDDİ gerekirken davanın kabulü kararının kaldırılması gerektiğini, Taraflar arasındaki ticari ilişkide palet ve kasaları iade etme yükümlülükleri olduğu, iadede kusurlu olduklarını hiçbir şekilde kabul etmemek kaydı ile biran için böyle bir yükümlülükleri olduğu kabul edilse bile davacının tek taraflı olarak palet ve kasa sayılarını belirlediğini, bu kasa ve paletlere tek taraflı olarak bir bedel belirttiğini, yapılan yargılamada bu konuların netleştirilmediğini, davacının tek taraflı olarak belirlediği bedeller üzerinden hüküm kurulduğunu, Ayrıca yine dosyada mübrez bilirkişi raporunda “Satıcı imalatçı firmalar, sevkiyatta kullandığı bu taşıma kaplarını, hijyen kurallarına uygun olarak en az 8-10 seferde kullanıldıktan sonra geri dönüşüme göndermektedir” tespiti yapıldığını, ancak mahkeme tarafından: Müvekkile tebliğ edilip iade edilmediği iddia edilen palet ve kasalar kaç defa kullanıldığı, Kaç defa daha kullanılabileceği, bu konuda herhangi bir tespit ya da yazılı belge olup olmadığı, Faturalarda teslim edildiği iddia edilen palet ve kasaların sayılarının herhangi bir sevk irsaliyesi yokken neye göre ve nasıl belirlendiği, gibi sorular araştırılmaksızın ve bu konuda davacıdan bir bilgi, belge, yazılı delil istenmeksizin hüküm kurulduğunu, tüm bu nedenlerle dahi dava konusu alacağın ispat edilemediğini, davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki ticari ilişkide, davacı tarafça davalıya satılan süt ve süt ürünlerinin davalıya tesliminde kullanılan yoğurt ve ayran kasaları ile tahta paletlerin iade edilmeyenleri için kesilen fatura bedellerinden kaynaklı alacağa ilişkindir. Davacı, taraflar arasında süt ve süt ürünlerinin satışı konusunda çerçeve anlaşma bulunduğunu, bu anlaşma gereğince davalının çeşitli bölge müdürlüklerine süt ve süt ürünleri teslim edildiğini, bu ürünlerin taşınmasında kullanılan kasa ve tahta paletlerin iade edilmediğini, bunların bedeline ilişkin fatura düzenlendiğini, ihtara rağmen fatura bedellerinin ödenmediğini belirterek bunların tahsilini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Taraflar arasında uyuşmazlık iadesi gereken kasa ve tahta paletlerin miktarı konusunda çıkmaktadır. Davacı tek taraflı olarak miktar belirleyip buna göre fatura düzenlemiştir. Bilirkişi raporlarında taraflar arasındaki mail yazışmaları, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafça davalıya satışı yapılan ürün miktarı, bu ürünlerin nakliyesi için kullanılabilecek kasa ve tahta palet miktarları, davalının iade etmediklerini kabul ettikleri kasa ve tahta palet miktarına ilişkin gerek davacıya ilettikleri gerekse bölge müdürlükleri ile kendi aralarında yaptıkları mail yazışmaları, sektörde uygulanan %10 fire oranı ve yine sektör bilirkişisi raporunda belirtilen ve bu kasa ve paletlerin belirli bir kullanımdan sonra imhası gerektiği yönündeki görüşü değerlendirilerek davalıya teslim edilen ve iade edilmeyen kasa ve paletler konusunda her hangi bir değerlendirme yapılmadan sadece davacı tarafça tek taraflı olarak düzenlenen ve davalıya tebliğ edildiği ispatlanamayan davacı faturalarında yer alan bilgiler esas alınarak davacının alacağı belirlenmiş, mahkemece de davalı tarafın hem cevap dilekçesinde hem de bilirkişi raporlarına itirazlarında buna ilişkin itirazı bulunmasına rağmen bu husus değerlendirilmemiş, mahkemece söz konusu iade edilmediği kabul edilen kasa ve palet miktarının nasıl tespit edildiğine ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece yapılacak iş; taraflar arasında imzalanmış bulunan ve ihtilaf olmayan alım satım sözleşmesi ile bu sözleşmede yer alan delil sözleşmesi hükümleri dikkate alınarak, taraflar arasındaki mail yazışmaları ile davalının bölge müdürlükleri ile yaptığı yazışmalar, taraf ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sözleşme tarihleri itibarıyla taraflar arasındaki alım satım miktarı, bunların nakliyesi için gereken kasa ve palet miktarlarının yaklaşık olarak tespiti, tarafların iade edilmediği konusunda mutabık oldukları miktar tespit edilerek, mutabakat dışında kalan miktar yönünden ispat külfeti değerlendirilip buna göre davalının iade etmediği kasa ve palet miktarının bilirkişiye tespit ettirilerek, bu miktar üzerinden fire oranı da düşüldükten sonra var ise davacının alacağını tespit etmektir. Mahkemece, davalıya teslim edilen ve iade alınmayan kasa ve palet miktarları yönünden taraf iddia ve savunmaları değerlendirilmeden ve teslimi gerçekleşmeyen kasa ve palet miktarı konusunda her hangi bir değerlendirme yapılmadan, bu konuda bilirkişi raporunda da her hangi bir açıklama bulunmadığı gözetilmeksizin, davacı tarafça tek taraflı olarak belirlenen miktar üzerinden düzenlenen faturalara itibar edilerek bunun gerekçesi açıklanmadan davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile uyuşmazlığın çözülmesi, hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili nitelikteki deliller sözedilmekte olup bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasının da 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira somut olayda olduğu gibi tarafların uyuşmazlığa ilişkin olarak göstermiş oldukları delillerin değerlendirilmemiş olması veya gösterilen delillerin değerlendirilmesine yönelik teknik bilgiyi gerektiren bir hususta bilirkişi raporu alınmaması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır. Bu bakımdan ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan deliller toplanmamış ve bu konuda her hangi bir değerlendirme yapılmamış olması bakımından davalının istinaf başvurusunun HMK’ nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen şekilde araştırma ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 02/05/2018 tarih ve 2016/313 Esas – 2018/581 Karar sayılı ilamının HMK’ nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/06/2020 tarihinde HMK’ nın 353/1-a6. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.