Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1900 E. 2019/919 K. 26.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1900 Esas
KARAR NO : 2019/919 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/09/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/619 Esas – 2018/1072 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 26/06/2019
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin %33 oranında hissedarı olduğunu, 05/05/2017 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 6 nolu karar gereğince şirketin sermayesinin 80.000-TL’ den 4.500.000-TL’ ye çıkartılmasına karar verildiğini, alınan kararın TTK amir hükümlerine ve iyiniyet kurallarına uygun olmadığını, şirketin sermayesini arttırmasını gerektirir herhangi bir durumun bulunmadığını, diğer ortakların müvekkilini zor durumda bırakmak için ve kötüniyetli olarak sermaye arttırımına karar verdiklerini, bu nedenlerle alınan kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, şirketin mali yapısı itibariyle sermaye arttırılmasının zorunluluk arz ettiğini, bu nedenlerle yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 28/09/2018 tarih ve 2017/619 Esas – 2018/1072 Karar sayılı gerekçeli kararı ile;
” … Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davalı şirketle ilgili gerek mahkememizce aldırılan iki ayrı raporda, gerekse 6.ATM 2015/612 esas sayılı dosyasında düzenlenen raporların tamamında şirketin mali yapısı itibariyle sermayesinin artırılmasının zorunluluk arz ettiği hususunun belirlendiği, her ne kadar bilirkişi heyeti … ve arkadaşları tarafından düzenlenen 11/06/2018 tarihli raporda şirketin ticari defter ve kayıtlarının gerçeği yansıtmadığı, ortakların borçlar hesabının da gerçeği yansıtmadığından bahisle sermaye artırımının bu hesaptan yapılmasının uygun olmadığı belirtilmiş ise de, söz konusu tespitlerin ancak şirket yöneticilerinin sorumluluğu kapsamında dava konusu yapılacağı, olayımızda şirketin mevcut mali yapısı ve sermayesi dikkate alındığında dava konusu yapılan genel kurulda alınan sermaye artırımına ilişkin kararın şirket yönünden zorunluluk arz ettiği, davacı ortağı zor durumda bırakmak ve kötüniyetli olarak sermaye artırımı kararı alındığı hususu ispatlanamadığından açılan davanın reddine karar vermek gerektiği … ” gerekçeleri ile;
” 1-Sabit görülmeyen davacının davasının REDDİNE,… ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel Mahkeme kararının TTK’ nın ilgili hükümlerine ve yerleşik yüksek mahkeme uygulamasına aykırı olduğunu,
Somut olay incelendiğinde, iptali istenen sermaye artırımına ilişkin kararın TTK 445 hükmüne ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, bu nedenle iptal edilmesi gerektiğini,
Davalı şirketin ve şirket yönetiminin en önemli görevlerinden bir tanesinin şirket defter ve kayıtlarını gerçek duruma ve usule uygun tutmak ve şirket kaynaklarını hakkaniyetli kullanmak olduğunu, herkesin görevini ifa ederken dürüstlük kuralına uymakla yükümlü olduğunu, yerel mahkeme kararından hareketle, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını gerçeğe uygun tutmadığını, bu durumun hem kanuna hem de dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, somut olayda şirket müdürü ve hakim ortağının kendi denetiminde olan şirket kayıtlarını kendi menfaati çerçevesinde gerçeğe aykırı tuttuğunu ve bunun sonucunda yine gerçeğe aykırı olarak teşekkül eden ortak alacakları hesabından sermaye artırımı tasarrufunda bulunduğunu, Yerel Mahkemenin kabulünde olan bu aykırılığın mevcudiyetine rağmen bu teşekkülden oluşan kararı sadece sermaye artırımının gerekli olduğu durumu ile izah etmenin ve temize çıkarmanın mümkün olmadığını, açıkça TTK 445. maddede ifade edilen kanun ve dürüstlük kuralı kriterine aykırı bulunan genel kurul kararının iptal edilmemesinin yasanın açık ihlali olup kabul edilebilir olmadığını,
Yine Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında sermaye artırım kararının davacı ortağı zor durumda bırakmak için ve kötü niyetli olarak alındığının ispatlanamadığını ifade ettiğini, bu gerekçenin de dosya kapsamına uygun olmayıp gerçeği yansıtmadığını, Somut olayda, davaya konu genel kurul kararı ile yapılmak istenilen sermaye artırımının, şirketin çıkarları yerine oy çokluğunu elinde bulunduran diğer iki ortağın çıkarlarını korumak ve kötü niyetli olarak müvekkili, şirketteki pay, oy, kâr ve tasfiye oranlarını âdeta sıfırlayarak zarara uğratmak amacı ile yapılmış olduğunun aşikâr olduğunu, bütün bu delilleri yok sayıp kötü niyetin ispatlanamadığını tespit ile karar ihdası somut olayın gerçekliğine aykırı olup istinafen bozma gerektirdiğini beyanla;
Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını/ bozulmasını ve incelemenin duruşmalı yapılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, davalı şirketin 05.05.2017 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında sermaye artışına ilişkin 6 no.lu kararının iptaline ilişkindir.
Aynı taraflar arasında Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/729 Esas sayılı dosyası ile; davalı şirketin 26.06.2015 tarihli genel kurul toplantısında sermaye artışına ilişkin alınan kararın iptali için dava açıldığı, bu Mahkemenin 25.05.2017 gün ve 2017/490 Karar sayılı ilamı ile davanın kabulü ile 4 nolu kararının iptaline karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’ nin 26.04.2018 gün ve 2017/727 Esas – 2018/473 Karar sayılı ilamı ile; ” Dava konusu genel kurul kararının sicile tescili sağlanmadığından geçersiz hale gelmiş olup, dava konusuz kaldığından ” gerekçesi ile “davalının istinaf başvurusunun kabulüne, belirtilen İDM kararının kaldırılmasına, konusu kalmayan dava nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına ” karar verildiği, ilamın taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleştiği, UYAP ortamında yapılan araştırma ile anlaşılmıştır. Dolayısı ile istinafa konu dava ile aynı mahiyette olan önceki davanın sonucunun bekletici mesele yapılmasına gerek ve neden olmadığı görülmüştür.Mahkemece, şirketin mevcut mali yapısı ve sermayesi dikkate alındığında dava konusu yapılan genel kurulda alınan sermaye artırımına ilişkin kararın şirket yönünden zorunluluk arz ettiği, davacı ortağı zor durumda bırakmak ve kötü niyetli olarak sermaye artırımı kararı alındığı hususu ispatlanamadığından açılan davanın reddine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında, davalı şirketin mali yapısı itibari ile sermaye artışına gerek olup olmadığının tespiti için iki ayrı bilirkişi heyetine inceleme yaptırılıp raporlar düzenlettirildiği, söz konusu bilirkişi raporlarında, şirketin mali yapısı itibari ile mevcut sermayesi ile ticari faaliyetine devam edemeyeceği ve sermaye artışının gerekli olduğu tespit edilmiştir. Aynı taraflar arasında davalı şirketin 26.06.2015 tarihli genel kurul toplantısında sermaye artışına ilişkin alınan kararın iptali için Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/729 Esas sayılı dosyasından alınan bilirkişi heyet raporunda da davalı şirketin faaliyetinin devamı için sermaye artırımının gerekli olduğu tespit edilmiştir. Mahkeme gerekçesine dayanak teşkil eden bilirkişi raporları ile davalı şirketin mevcut sermayesi ile ticari faaliyetini sürdürmesinin mümkün olmadığı, genel kurulda alınan miktarda sermaye artışının yapılmasının zorunlu hale geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacı vekilinin davaya konu genel kurul kararı ile yapılmak istenilen sermaye artırımının, şirketin çıkarları yerine oy çokluğunu elinde bulunduran diğer iki ortağın çıkarlarını korumak ve kötü niyetli olarak müvekkili, şirketteki pay, oy, kâr ve tasfiye oranlarını âdeta sıfırlayarak zarara uğratmak amacı ile yapılmış olduğuna ilişkin istinaf talebinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, davacı taraf iddiasını ispata yeterli delilde ibraz edememiştir.
Açıklanan nedenlerle; Mahkemece verilen karar, dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olduğundan, davacının yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına,
5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 26/06/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.