Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1897 E. 2020/535 K. 07.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1897 Esas
KARAR NO: 2020/535 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/05/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/1013 Esas – 2018/652 Karar
BİRLEŞEN İSTANBUL 12.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2017/854 ESAS SAYILI DOSYASINDA:
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/05/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı-birleşen dosya davacı vekili asıl dosya dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin … Cad. N. … … Kat. … Şişli/İstanbul adresindeki şubesinin yer döşemesi tefrişatı ve boşa işlerinin yapım işi için gerekli malzemeleri davalı … Ltd.Şti.den satın aldığını, malzemelerin işçiliğini ise davalı …’un yaptığını, gerek malzeme gerekse işçilik bedelinin fatura karşılığında ödendiğini, ancak uygulanan granitlerin çok büyük kısmının ayıplı olduğunu, granitlerin orjinal hallerinden farklı olarak orjinal renginden farklı, silik, çizik, kirli ve aşınmış bir görüntüye sahip olduğunu, davalılardan …’ında davaya konu malzemenin ayıplı olduğunu Gebze … Noterliğinin 25/08/2016 tarih, … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesinde de açıkça kabul edildiğini, ayıbın giderilmesi amacıyla yapılan tüm görüşmelerin sonuçsuz kaldığını, davacı şirketin kurs hizmeti sunuyor olup söz konusu şubesinin merkez şubesi konumunda olması nedeniyle en fazla gözönünde olan şubesi olduğunu, zemindeki granitlerde bulunan söz konusu ayıpların giren çıkan kursiyerlerin dikkatini olumsuz yönde çektiğini ve bu durumun şirketin itibarını zedelediğini, bu nedenlerle öncelikle granit zemindeki ayıpların tespitini ve ayıplı malların sökülerek ayıpsız olanları ile değiştirilebilmesinin ne kadar zaman alacağının, bunun için gerekecek işçilik ve malzeme bedelinin tespitini ve ayıplı mallardan kaynaklanan zararın giderilmesi amacıyla şimdilik 1.000 TL alacağın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-birleşen dosya davalı … Ltd. Şti. vekili asıl dosya cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin ve diğer davalının adresi Darıca ve Gebze olmakla Gebze Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkili şirketin dava konusu emtiaları … Ltd.Şti.den, … A.Ş.adlı şirketten satın alarak dava konusu emtiaların ticari sirkülasyonu satış ile piyasada el değiştirdiğini, dava konusu emtiaların müvekkilinin ihtarnameden sonra yaptığı istihbaratta ayıplı olmadıkları, sağlam olduklarının tespit edildiğini, emtiaların iddia edildiği üzere diğer davalı …’un işçilik montaj vs.işlemlerinde hasarlandığı ve ayıplı hale geldiklerini, müvekkili şirketin sadece malların satış bedelinden sorumlu olup, işçilik ve uygulama bedelinden sorumluluğu bulunmadığını, işçilik ve uygulama işlerinden …’un sorumlu olduğunu, dava konusu emtiaların ayıbı var ise üretici firma …’nun ilk elden tüm davacı ve davalılara karşı sorumlu olduğunu, diğer taraftan üretici …’ın ayıplı malları satışa arz ettikleri için bu emtialarla ilgili tüm zarar, işçilik vs.zarar ve işlemlerden sorumlu olduklarını, bu nedenlerle şekli bakımdan yeti itirazlarının kabulüne, davanın yetkili Gebze Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, esas bakımından davanın reddine, davanın … Ltd. Şti. ve … A.Ş. adlı şirketlere ihbarına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı-birleşen dosya davacı vekili birleşen dosya dava dilekçesinde özetle; davalıya karşı Mahkemenin 2016/1013 esas sayılı davası ile davacı şirketin … Cad. N. … … Kat. … Şişli/İstanbul adresindeki şubesinin ayıplı malzeme dolayısıyla uğradığı zararın giderilmesi davası açtıklarını, söz konusu davada 28/08/2017 tarihli bilirkişi heyet raporu ile haklılıkları teyit edilerek ayıplı malzemenin sökülerek eski hale getirilmesi için gerekli sürenin de 20 işgünü olduğunun tespit edildiğini, söküm ve imalat için tespit edilen 20 işgünlük sürede davacı şirketin mecuru kullanamayacağını, kira bedelinin 20 işgününe tekabül eden tutarının KDV dahil 18.573 TL olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile, alacaklarının faizi ile birlikte tahsiline, işbu davanın Mahkememizin 2016/1013 esas sayılı davası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili birleşen dosya cevap dilekçesinde özetle; dava konusu işlemin 20 günlük süre içinde yapılması iddiasının ve bilirkişinin görüşünün hadiseye uygun düşmemekte olup bu kadar uzun sürede yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının dosyaya sunduğu kira sözleşmesinin gerçeği yansıtmadığını, kira sözleşmesinde KDV hesaplanmasının mümkün olmadığını, taraflar arasındaki kira sözleşmesi adi yapılmış olup, her zaman hazırlanabilir bir sözleşme olduğunu, sözleşmenin geçerli olabilmesi için ilgili vergi dairesinden açıklattırılarak tespit edilmesi, tarafların vergi dairesine bildirmiş oldukları kira sözleşmesi ile ibraz ettikleri kira sözleşmesinin aynı olup olmadığı, değilse vergi dairesine beyan ettikleri kira sözleşmesinin vergi dairesinden celp ettirilerek dosyaya alınması ve buna göre kira sözleşmesinde kiralayan olarak gözüken mal sahibinin kira alacağı ile ilgili olarak ne miktar üzerinden ne kadar kira vergisi ödediğinin tespit edilip, buna göre taraflar arasındaki resmi vergi dairesindeki beyan edilen kira sözleşmesine göre hesaplama yapılmasını talep ettiklerini, yapılacak işler için kursun komple boşaltılması ve tahliyesi işlemi yerine her bölüm için kısmi olarak ifa yapılıp, davacının bu işleminin kamera kayıtları ile önceden tespit ettirilip iş yaptıktan sonra ancak ispatı ile mümkün olup, işi yapmadan işyerinin boş kalacağı iddiasının gerçek dışı olup samimi olmadığını, davacının bilirkişi raporuna göre davadan önce kamera kayıtları tutarak ne kadar sürede işi yaptırdığını tespit ettirip ancak ondan sonra boşta geçen süre için kira alacağı kadar tazminat talep edebileceğini, bu nedenlerle davanın reddine, yapılacak işleri tamamlayıp, delillerini oluşturduktan sonra dava açmakta muhtar bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Asıl davanın davalılarından … -… adına dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmesine rağmen davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 15/05/2018 tarih ve 2016/1013 Esas – 2018/652 Karar sayılı kararında; “Birleşen dosyadaki talepler yönünden, alınan bilirkişi raporunda tadilat için gerekli süre belirlendiğinden ve davacı tarafından kira sözleşmesi ve aylık kira bedeline ilişkin deliller dikkate alındığında resen hesaplama yapılabileceği anlaşılmakla usul ekonomisi dikkate alınarak aylık kira bedeli üzerinden 20 günlük kira bedeli hesaplanmıştır. Davacı vekili 28/03/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesinde talep ettikleri 1.000 TL zarar meblağının 26.314,47 TL artırılarak 27.314,47 TL.ye çıkartılmasına, birleşen dosyada talep ettikleri 18.573 TL kira kaybı zararı olmak üzere toplam 45.887,47 TL zarar meblağının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 6098 sayılı TBK’nın ” Madde 219- Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur. Madde 221- Satıcı satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, ayıptan sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. Madde 222- Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olur. Madde 223- Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” hükümlerine amirdir. Yine “Alıcının Seçimlik Hakları” başlıklı Madde 227 vd “Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme. 2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme. 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme. 4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme. Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır. Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir. Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir…. Satış sözleşmesinden dönen alıcı, satılanı, ondan elde ettiği yararları ile birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür. Buna karşılık alıcı da, satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir: 1. Ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesi. 2. Satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin ödenmesi. 3. Ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesi. Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle yükümlüdür. hükümlerine amirdir. Tüm dosya kapsamı asıl ve birleşen dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporu ve yukarıda izahı yapılan yasal mevzuat ile birlikte değerlendirildiğinde; davacının şubesinin yer döşemesinin yapımı için gerekli malzemeleri davalı … Ltd.Şti.den satın aldığı, malzemelerin işçiliğini ise diğer davalı …’un yaptığı, uygulanan granitlerin çok büyük bir kısmının ayıplı olması nedeniyle davacı tarafından asıl dava ve birleşen dava ile davalılardan zararın giderilmesinin talep edildiği, her ne kadar davalı yetki itirazında bulunmuş ise de davanın sözleşmenin ifa edildiği yer itibarı ile yetkili olan mahkememizde açıldığı dikkate alındığında yetkiye yönelik itirazının yerinde olmadığı, alınan bilirkişi raporu ile yerinde yapılan incelemede zemin katındaki ve asma kata çıkan merdivende 60cm*60cm ebadındaki süper beyaz seramiklerin %70.inde renk farklılıkları olduğu, seramiklerin dokularında grileşme olduğu ve bu renk değişimlerinin üretimden kaynaklı gizli ayıp olduğunun gözlemlendiği, yapılan seramik uygulama işçiliklerinde herhangi bir hataya rastlanmadığı, tespit konuşu taşınmazın giriş katı ve asma kata çıkış merdiveni alanındaki zemin seramik kaplaması %70 oranındaki renk farklılıkları ile alakalı olarak yapılan 331,50 m² alanındaki zemin seramik kaplamasının sökümü yapılırken tamamı kırılacağından dolayı tamamının sökülüp yeniden yapılması gerekmekte olup sökülüp yapılma maliyetinin KDV dahil 19.491,07 TL olabileceği ve 20 iş gününde yapılabileceği nin tespit edildiği, mallardaki gizli ayıbın davacı tarafça makul süre içerisinde davalıya bildirildiği, şu hale göre davalı satıcının satılandaki gizli ayıp sebebiyle davacıların uğramış olduğu zarardan sorumlu olduğu, ancak diğer davalı … yönünden yapılan seramik uygulama işçiliklerinde herhangi bir hataya rastlanmadığı anlaşılmakla bilirkişi heyet raporu hükme esas alınmak ve aylık kira bedeli üzerinden 20 günlük kira hesaplanmak suretiyle (27.860/30*20=18.573) davalı … yönünden davacının sübut bulan asıl ve birleşen davasının kabulüne, asıl dosya davalısı … – … yönünden ise açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur…”gerekçesi ile, 1-Asıl davanın davalı … Ltd. Şti. yönünden KABULÜ ile 27.314,47 TL nin 18/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalı … – … yönünden açılan davanın REDDİNE, 2-Birleşen davanın KABULÜ ile 18.573,00 TL nin 28/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı ve birleşen dosya davalısı … Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl ve birleşen dosya davalısı … Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesi ile;’ Yerel mahkemenin kararının usul ve yasaya aykırı olup, kaldırılmasını talep ettiğini, Müvekkili şirketin dava konusu emtiaları … Ltd. Şti’den, …, … A.Ş adlı şirketinden satın alarak dava konusu emtiaların ticari sirkülasyon satışı ile piyasada el değiştirdiğini, Dava konusu emtiaların müvekkilinin ihtarnameden sonra yaptığı istihbaratta ayıplı olmadıkları, sağlam olduklarının tespit edildiğini, işbu emtiaların iddia edildiği üzere diğer davalı …’un davacı tarafından anlaşmaları üzerine işçilik montaj vs. işlemlerinde hasarlandığı ve ayıplı hale geldiğini, Görüleceği üzere dava konusu emtiaların gizli ayıplı olmasının mümkün olmadığını, nitekim buna dair itirazlarını dosyaya bildirdiklerini, iddia edilen ayıpların her zaman çıplak gözle görülebilir ayıplar olduğunu, nitekim bu gözleme ve bilgi üzerine davacı süresinde ihbar ve vesaik külfetini yerine getirmediğini, süresi dışında yapılan ihtarnamelere karşı müvekkilinin inkar cihetine gitmiş kusuru olmadığını beyan ettiğini, Şayet ayıp olsa bile ayıpla ilgili merasimin BK. TTK amir hükümlerine göre davacı tarafından ifa edilmediğini, kanundaki hak düşürücü sürelere dahi dikkate alınmadığını, oysa bu süreler hakim tarafından resen dikkate alınmasının gerektiğini, Davacı ve davalılar tacir olup, olay hakkında TTK hükümlerinin uygulanması gerekli iken, BK genel hükümlere gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu zira TTK satım ve teslim ve ayıpla ilgili hükümlerin davada olaya uygulanmadığını, BK.nun genel hükümlere gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacının olayda uygulanacak hemen haber verme yükümlülüğünü dahi ifa etmediğini, davacının ihtarı hemen haber vermesinin çok sonrasındaki işlem olup, bu kaidenin dahi yanlış uygulandığı kanaatinde olduğunu, Müvekkili şirketin sadece malların satış bedelinden sorumlu olup, işçilik ve uygulama bedelinden müvekkilinin bir sorumluluğunun bulunmadığını, Bahse konu işçilik ve uygulama işlerinden Diğer davalı … sorumlu olup, en geniş anlamda dava konusu emtiaların ayıbı var ise diğer davanın ihbar edilen şirketlerinin müvekkiline karşı sorumlu olduğunu, Dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunu kabul etmedikleri halde bilirkişi imalat hatası ve malzeme vs. maliyeti KDV dahil 19.491-TL. olarak hesapladığını, gerekçe kısmında aynı kanaatte olan mahkemenin hüküm kısmında ise bu zararı 27.314.47-TL. olarak karara bağladığını, görüleceği üzere hüküm kısmı ile gerekçedeki rakamlar çelişik olup, bu yanlışlığın iptalinin gerektiğini, bununda nedeni davacının ıslah dilekçesinde 27.314-TL. talebine mahkemenin inceleme yapmadan aynen karar vermesi olduğunu,bariz olarak yapılan hatanın gerekçeli kararda dahi düzeltilmemesinin müvekkilinin fazladan aleyhine hüküm tesisine sebebiyet verdiğini, yapılan maddi hata ile hükmün bu hali ile ortadan kaldırılmasının gerektiğini, Davacının esas davasındaki talepleri, ayıp, ihbar, ihbar süresi, TTK hükümlerine göre nitelendirme yapılmaması, ayıbın gizli değil ancak açık ayıp olduğunun kabulü ve buna göre değerlendirilme yapılmaması sebebiyle kararın esastan inceleme yapılarak öncelikle tümü ile ortadan kaldırılmasını talep ettiğini,
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN; 2017/854 E. Davacının birleşen dava içinde 20 günlük kira alacağının talep etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,buna dair itirazlarını dosyaya açıkça beyan etmiş bulunduklarını,zira dosyaya sunulan kira kontratı her zaman davacı ile kiralayan arasında düzenlebilir bir sözleşme olup, bu sözleşmenin denetlenmesi ve doğru olup, olmadığının ilgili vergi dairesinden sorularak, vergi dairesinde, hatta elektrik, Su idaresi, İGDAŞ gibi kurumlara davacının kira kontratını vermiş olduğu, vergi dairesinde ne kira üzerinden kira ödemesi yapıldığı vs. tüm değerlerin incelenerek, buna göre kira sözleşmesinin resmi kuruma verilen nüshasının esas alınarak buna göre kira zararının hesaplaması yapılması gerektiğini, Yine davacı … kurumu olup, öncelikle yeniden tadilat yaparken ana girişi kapatarak 20 gün eğitim vermeden işlerini devam ettirmesinin mümkün olmadığını, Davacının hem tadilatını yapıp hemde eğitim vs. faaliyetlerine devam etmiş olmasına rağmen, sanki tamamen 20 gün kapalı kalmış gibi zarar talep etmesinin mümkün olmadığını, bunun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, zira davacı … kurumu olup, 20 gün sürekli kapalı kalmasının olağan dışı bir durum olduğunu,yine şayet davacı bu durumu ispat edecekse, kendi kamera kayıtlarına göre kapalı kaldığı 20 günü kayda alıp, yeniden yaparak , ancak buna göre zararını somut olarak ispat ettikten sonra bir zarar istemesinin mümkün olacağını, Diğer yönden yapılan işin m2 olarak 20 günde yapılacağı tespit ve raporu fahiş olup, bu işin yapım süresinin azami 5 günü geçmesinin mümkün olmadığını, bu sürenin makul olup, olmadığının incelenmesi ve sordurulması gerektiğini, Davacı her zaman yapılabilen ve denetime açık olmayan kira kontratını mahkemeye sunup, kira zamanı kadar zarar talep etmesinin mümkün olmadığını, şayet kira sözleşmesi esas alınacaksa, davacının resmi vergi dairesi ve diğer resmi ve özel kuruluşlara vermiş olduğu kira sözleşmesine göre zarar talep edebileceğini, her iki ihtimalde de davacının 20 günlük kira bedeli zararının haksız bir talep olup, ispatlanmayan bu duruma göre davalının aleyhine hüküm verilmesinin ortadan kaldırılma nedeni olduğunu, Yukarıda izah edildiği üzere; a)Asıl dava yönünden usul ve yasaya aykırı kararın ortadan kaldırılmasına, usulden ve esastan inceleme yapılarak davacının davasının reddine, b)Birleşen dava yönünden kararın bozulmasına, itirazları gibi kira kontratının resmi mercilerden incelenerek buna göre ve diğer itirazları doğrultusunda esastan inceleme yapılarak kararın kaldırılmasına, davacının davasının reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: İstanbul 10 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1013 Esas – 2018/652 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl Dava; Davacının davalı … Şirketinden satın aldığı ve diğer davalı …’un işçiliğini yaptığı granitlerin ayıplı olduğu iddiasıyla açılan tespit ve zararın giderilmesi talepli alacak davası olup birleşen dava ise; tadilat süresince mecurun kullanılamaması sebebiyle bilirkişilerce tespit edildiği belirtilen 20 günlük kira bedelinin ödenmesi talepli alacak davasıdır. Mahkemece; 1-Asıl davanın davalı … Ltd. Şti. yönünden kabulü ile 27.314,47 TL nin 18/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalı … – … yönünden açılan davanın reddine, 2-Birleşen davanın kabulü ile 18.573,00 TL nin 28/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı ve birleşen dosya davalısı … Ltd.Şti.vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hukuki Dinlenilme Hakkı” başlıklı 27.maddesinde ise; “(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. HMK.nun 27.maddesinde düzenlenen “Hukuki dinlenilme hakkı” iddia ve savunmada bulunma hakkından daha geniş olarak ve Anayasanın 36.maddesine uygun bir düzenlemedir. Buna göre, davanın taraflarının, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere; bu hak, Anayasanın 36.maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların, yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini; yargı organlarının da, bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim, tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK.’nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı) HMK.nun 137.maddesinde; “(1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. (2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.” hükmü ile ön incelemenin kapsamı belirlenmiştir. HMK.nun 138/1.maddesinde de, “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.” hükmü ile dava şartları ve ilk itirazlar hakkında mahkemece verilecek karara ilişkin vurgulama yapılmıştır. Somut davada, ilk derece mahkemesince asıl dava yönünden 27/04/2017 tarihli duruşmada ön inceleme duruşmasının yapılıp tahkikate geçildiği, 10/07/2017 tarihli duruşmada,birleşen davanın dava dilekçesinin davalıya tebliğine ve dilekçe teati aşamasının beklenmesine ve dilekçe teati aşaması tamamlandıktan sonra dosyanın bilirkişi heyetine verilerek itirazlar ve birleşen dava yönünden rapor alınmasına ve duruşmanın 30/01/2018 tarihine bırakılmasına karar verildiği, 30/01/2018 tarihli duruşmanın ara kararı ile de;”1-Cevaba cevap dilekçesinin tebliğ işlemlerinin tamamlanmasının beklenmesine, 2-Davalı vekilinin mazeretinin kabulü ile duruşma gün ve saatini uyaptan öğrenmesine, 3-Bilirkişi incelemesi hususunun talep halinde celse arasında değerlendirilmesine, duruşmanın 15/05/2018 tarihine bırakılmasına,” karar verildiği ve 15/05/2018 tarihli duruşmada da birleşen dava yönünden ön inceleme duruşması yapılmadan ve 10/07/2017 tarihli duruşmanın ara kararı uyarınca bilirkişilerden ek rapor alınması ara kararından vazgeçilmeden asıl ve birleşen dava yönünden istinafa konu kararın verildiği anlaşılmıştır.(Benzer nitelikte Yargıtay 3 HD.nin 2015/9557 Esas-2015/17012 Karar sayılı içtihadı) Davacı tarafından verilen ıslah dilekçesine karşı davalı … Şirket vekili tarafından verilen beyan dilekçesinde ıslah edilen miktarın zamanaşımına uğradığını belirtip zamanaşımı itirazında bulunmasına rağmen İDM.ce zamanaşımı defi yönünden olumlu/olumsuz bir karar verilmediği görülmüştür. İDM.ce verilen kararda, asıl dava yönünden bilirkişi raporunda belirtilen tespitlere göre davacının talep edebileceği alacak miktarının 19.491,07 TL.olduğu belirtildiği halde hükümde ıslah edilen miktar olan 27.314,47 TL. üzerinden hüküm kurulması çelişki oluşturmuş olup gerekçesi açıklanmamıştır. Karşı dava yönünden ise mahkeme kararının gerekçesiz olduğu görülmüştür. HMK’ nın 297/2 maddesine göre mahkemenin tarafların taleplerinin her biri hakkında karar vereceği düzenlenmiş olup, yine 297/1-c. fıkrasına göre gerekçe yazılması zorunlu bulunmaktadır. HMK’ nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır. HMK’nın 353/1-a-6. maddesinde tarafların davanın esası ile gösterdikleri delillerin toplanmadan veya deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olmasını inceleme yapılmadan kararın kaldırılarak yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesi sebeplerinden saymıştır. Tarafların taleplerinin biri hakkında her hangi bir karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir. Sonuç itibariyle, Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ve birleşen dosya davalısı … Ltd.Şti.vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 355, 353/1.a.6. maddeleri uyarınca kaldırılmasına ve davanın usulüne uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Asıl ve birleşen dosyada davalı … Ltd. Şti.’nin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/05/2018 tarih ve 2016/1013 Esas – 2018/652 Karar sayılı kararının HMK’nın 355, 353/1-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, toplam (585,00.TL+86,15.TL=) 671,15.TL istinaf karar harcının talep halinde asıl ve birleşen dosyada davalı … Ltd. Şti.’ne iadesine, 3-İstinaf eden tarafından sarf edilen (98,10.TL*2=) 196,20.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,50.TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş – dönüş masrafı olmak üzere toplam: 227,70.TL’nin davacıdan alınarak asıl ve birleşen dosyada davalı … Ltd. Şti.’ne verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 07/05/2020 tarihinde HMK’nın 355, 353/1-a6 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.