Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1894 E. 2020/619 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1894 Esas
KARAR NO : 2020/619 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 31/05/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/676 Esas – 2018/599 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 11/06/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin, davalı şirketin 256.000 pay ile hissedarı olduğunu, davalı şirketin 22/03/2016 tarihinde gerçekleştirilen 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararların yasaya ve dürüstlük kuralına aykırı olması nedeniyle iptalinin gerektiğini, toplantı gündeminin 2. maddesinde “Yıllık faaliyet raporunun okunması ve müzakeresi”, 3. maddesinde “Finansal tabloların okunması, müzakere ve tasdiki”, 5. maddesinde “Yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmeleri”, 6. maddesinde “Yönetim kurulu üyelerinin seçimi” konularının ele alınmasının ön görüldüğünü, 2, 3 ve 5. gündem maddeleri kapsamında pay sahiplerine şirketin finansal ve mal varlığı durumunu gerçeğe uygun bir şekilde yansıtan rapor ve tablolar sunulmadığını, bu konuda yeterli ve tatmin edici bilgi verilmediğini, müzakere edilmediğini, bu nedenle geçersiz olduğunu, … A.Ş.’nin davalı şirketin toplam 66.000.000 payından 65.744.000 TL payına sahip olduğunu ve hakim şirket olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulunun bir bağlılık raporu hazırlayarak sonuç kısmını faaliyet raporuna eklemesinin gerektiğini, pay sahiplerinin hakim şirket ile ilişkiler hakkında doğru ve gerçek bilgiden mahrum kaldığını, davalı şirketin 29/02/2016 tarihli yönetim kurulu teklifinde teyit edilen mevcut finansal durumu gereğince TTK 376 fıkrasının 3. maddesi gereğince işlem yapılması gerektiğini, yönetim kurulu üyelerinin şirket ve kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapmaması ve şirketle rekabet yaratabilecek herhangi bir faaliyette bulunmaması gerektiğini, bu itibarla yönetim kurulu üyelerine TTK 395-396 maddesi gereğince izin verilmesine ilişkin kararın iptal edilmesi gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalı şirketin 22/03/2016 tarihli 2015 yılına ilişkin olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, 22/03/2016 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların Türk Ticaret Kanunu’nun 413. maddesinde belirtilen hususların görüşülüp karara bağlandığı rutin bir toplantı olduğunu, söz konusu toplantıda 2015 yılı faaliyet dönemine ilişkin faaliyet raporları, finansal tabloları, yönetim kurulu üyelerinin ibraları ve TTK madde 395-396 göre yönetim kurulu üyelerine izin verilmesi ve bağımsız denetçi seçimi, davacının muhalefeti dışında diğer hissedarların oy birliği ile karara bağlandığını, şirketin davacı dışında … A.Ş. ve bu holdingin hissedarlarından oluştuğunu, dava konusu şirketin yapısının davacı tarafın 38/1000 oranında sahipliğinden oluştuğunu, şirketin müflis hale gelmesinin büyük hissedarın zararlarının artmasına neden olacağını, şirketin ekonomik halinde bir zorluk olmadığından bahisle mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 31/05/2018 tarih 2016/676 Esas – 2018/599 Karar sayılı kararında; “Dava, davalı şirketin 22/03/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 2, 3, 4 ve 6 nolu kararların iptali istemine ilişkindir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 445-451. maddelerinde genel kurul kararlarının iptali konusu düzenlenmiştir. İptal sebeplerinin düzenlendiği TTK 445 maddesinde 446. maddede belirtilen kişilerin kanun veya esas sözleşme hükümlerine, özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren 3 ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi’nde iptal davası açabilecekleri belirtilmiş, iptal davası açabilecek kişilerin düzenlendiği TTK 446. maddesinde genel kurul toplantısında hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu, kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Somut olayda davacının, davalı şirketin %0,39 oranında (pay adedi 256.000, pay tutarı 256.000,00-TL) pay sahibi olup, dava konusu genel kurul toplantısına katıldığı ve iptali talep edilen kararlar aleyhine oy kullanarak bu muhalefetini toplantı tutanağına geçirttiği, dolayısı ile aktif dava ehliyetinin olduğu anlaşılmıştır. Davalı şirketin sicile kayıtlı olduğu adresin Sarıyer/İstanbul adresi olduğu, bu yerin yargı yetkisi bakımından mahkememize bağlı olduğu, dolayısı ile TTK 445 maddesinde kesin yetki olarak belirlenen genel kurul kararının iptali davası bakımından mahkememizin yetkili olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu genel kurul kararı tarihi 22/03/2016’dır. Dava 21/06/2016 tarihinde açılmış olup, TTK 445 maddesi uyarınca davanın 3 aylık yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememizce davalı şirketin sicil dosyasının onaylı sureti, davaya konu genel kurul toplantı tutanağının onaylı örneği, gündem ve hazirun cetveli getirtilmiş, taraflarca dosyaya sunulan deliller incelenmiştir. Tüm dosya kapsamına göre davaya konu genel kurul kararlarının meydana gelişi veya içeriği itibari ile yasaya, ana sözleşmeye, dürüstlük kuralına, eşitlik ilkesine aykırı olup olmadığının tespiti yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından davalı şirketin 2015 yılına ait ticari defter ve kayıtları incelenmiştir. 17/03/2017 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında özetle “davalı şirketin 2015 yılı faaliyet zararının -1.379.153,36-TL olduğu görülmekle zaten çok düşük olan gelir miktarı karşısında 2.670.230,66-TL tutarındaki genel yönetim giderlerinin bu durumda etkin olduğunun anlaşıldığı, şirketin aynı zamanda son derece düşük gelir miktarına karşılık 2.240.040,89-TL finansman giderinin olması da kullanılan kredilerin efektif değerlendirilmediğini ortaya koyduğunu, kredilerin şirket içerisinde ne şekilde kullanıldığının da dosya içerisindeki belgelerden anlaşılamadığını, ayrıca 25.672.575,42-TL tutarındaki diğer olağan dışı gider ve zararlar hesabının da …A.Ş.’nin hisselerinin satışından kaynaklanan zarardan ibaret olduğunun görüldüğünü, şirketin bu anlamda yüksek zararına sebep olunduğunun müşahede edildiğini, şirketin kapanış maddesinde 2007-2008-2009-2010-2011-2012 ve 2013 yıllarında şirketin sürekli zarar ettiği ve toplam geçmiş yıllar zararının 57.590.581,41-TL’ye ulaştığı, şirketin sadece 2012 yılında 410.197,19-TL kar elde ettiğinin müşahede edildiği, şirketin 22/03/2016 tarihli 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında sunulan faaliyet raporunda şirketin …. A.Ş.’de sahip olduğu 21.000.000,00-TL nominal bedelli tüm hisselerinin 813.766,00-TL satış bedeli ile devir edildiği, bununla birlikte devir işleminin nominal bedeli dahil bu bedelin altında gerçekleştirilmiş olmasına ilişkin olarak herhangi bir açıklamanın yer almadığı, 2015 yılı faaliyet kârlılığının bütçeye paralel gerçekleşmiş olmakla birlikte …. A.Ş.’deki hisselerin satışından kaynaklanan zarardan dolayı vergi öncesi zararın oluştuğunun bildirildiği, şirketin öz kaynaklarının güçlendirilmesi gerekmekle birlikte 31/12/2015 tarihi itibari ile borca batıklık durumu ile ilgili bir tespitin bulunmadığının ifade edildiği, şirketin finansal yapısının güçlendirilmesi için uzun vadeli proje finansmanı ile ilgili çalışmaların bulunduğunun bildirildiğinin görüldüğü, tüm bu tespit ve değerlendirmeler ışığında şirketin borca batık olduğu dikkate alınarak şirket ortaklarının şirketten olan alacaklarını sermayeye ilave etmek sureti ile şirketi borca batık olmaktan kurtarabilecekleri, bununla birlikte bu artırımın şirkete likit kaynak sağlamayacağı, bu itibarla şirketin faaliyetlerinin devamı açısından ayrıca nakit sermaye ilavesi yapılması gerekeceği bu önlemlerin alınmaması halinde yönetim kurulunun bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesi’ne bildirerek şirketin iflasını istemesinin gerektiği, diğer yandan davacı tarafın davalı şirkete ait finansal rapor ve tabloların hem eksik ve hem de davalı şirketin gerçek durumunu yansıtmadığı yönündeki iddialarına açıklık getirmediği, bir başka ifade ile finansal rapor ve tabloların hangi bölümünün eksik olduğunun ya da gerçek durumun hangi yönden yansıtılmadığını açıklamadığının görüldüğü, şirketin faaliyet raporunu olumsuzlukların varlığı konusunda bildirimlerin yapıldığı, şirketin durumunun iyi olduğu yönünde herhangi bir ifade yer almadığı ayrıca 17/03/2016 tarihli bağımsız denetim raporunda finansal tabloların 31/12/2015 tarihi itibari ile muhasebe uygulamaları genel tebliğine uygun olarak şirketin gerçek finansal durumunu yansıttığının ifade edildiği, davacının davalı şirkette pay sahibi olduğunu, dava konusu genel kurul toplantısına katıldığını ve iptali talep edilen kararlar aleyhine oy kullanarak bu muhalefetini toplantı tutanağına geçirttiğini ve dava konusu genel kurul toplantısından itibaren 3 ay içinde huzurdaki davanın açıldığını, TTK 446 maddesi kapsamında dava şartlarının gerçekleştiğini, dava konusu genel kurul toplantı tutanağının 2 nolu gündem maddesine ilişkin olarak yönetim kurulu faaliyet raporunun genel kurulda okunduğu ve müzakere edildiğinin görüldüğü, davacının faaliyet raporunun şirketin finansal ve mali durumunun gerçeğe uygun bir şekilde yansıtmadığını beyan ettiğini, yönetim kurulunun faaliyet raporunu sadece müzakere ettiğini, herhangi bir oylama yapmadığını bu nedenle iptali gereken bir kararın bulunmadığını, 3 nolu gündem maddesine ilişkin olarak finansal tabloların onaylanması için yapılan oylamada davacının muhalefet şerhine rağmen oy çokluğu ile finansal tabloların onaylandığını, 4 nolu gündem maddesine ilişkin olarak davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin ibralarına davacının muhalif oylarına karşın oy çokluğu ile karar verildiğini, davalı şirketin finansal tablolarının eksik, gerçeği yansıtmayan, yetersiz olduğu hususlarında yapılan incelemelerde herhangi bir bulgunun tespit edilemediğini, 6 nolu karar hususunda davalı şirketin yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396 gereğince yetki verilmesinin oylandığını ve davacının muhalif oylarına karşın oybirliği ile söz konusu iznin yönetim kurulu üyelerine verilmesine karar verildiğini, davaya konu genel kurulda alınan 2, 3, 4, 6 numaralı kararların iptalini gerektirecek kanuna, esas sözleşmeye ya da dürüstlük kuralına bir aykırılık tespit edilemediği” yönünde görüş bildirilmiştir. Taraflarca kök rapora karşı sunulan beyan ve itirazların değerlendirilerek ek rapor alınmasına karar verilmiş olup, 23/10/2017 tarihli bilirkişi ek raporunun sonuç kısmında özetle kök rapordaki kanaatlerin değişmediği yönünde görüş bildirilmiştir. Bilirkişi raporları denetime elverişli, oluşa uygun, kanaat oluşturmaya yeterli kabul edilmiştir. Tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; davalı şirkette pay sahibi olan davacının yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere TTK 446 maddesi uyarınca aktif dava ehliyetinin olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu genel kurul toplantı tutanağında 2 nolu gündem maddesine ilişkin olarak yönetim kurulu faaliyet raporunun genel kurulda okunduğu ve müzakere edildiğinin anlaşıldığı, herhangi bir oylama yapılarak karar alınmadığı, bu itibarla yönetim kurulu faaliyet raporuna ilişkin olarak 2 nolu gündem maddesi ile ilgili iptali gereken bir karar olmadığı anlaşılmıştır. Dava konusu genel kurul toplantı tutanağında 3 nolu gündem maddesine ilişkin olarak finansal tabloların onaylanması için yapılan oylamada davacının muhalif oyuna karşılık oy çokluğu ile finansal tabloların onaylandığı, 4 nolu gündem maddesine ilişkin olarak davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin ibralarına davacının muhalif oyuna karşılık oy çokluğu ile karar verildiği, davacının 3 ve 4 nolu karara karşı faaliyet raporunun şirketin finansal ve mâli durumunu gerçeğe uygun bir şekilde yansıtmadığı, yeterli ve tatmin edici bir bilgi içermediği ve eksik olduğu gerekçesi ile muhalif kaldığı anlaşılmıştır. Yukarıda ayrıntılı şekilde yazılan bilirkişi raporundan davalı şirketin finansal tablolarının eksik, gerçeği yansıtmayan, yetersiz olduğu hususunda herhangi bir bulgu tespit edilmediği, bunun yanı sıra davacının bu konuda herhangi bir açıklamada bulunmadığı ve delil ileri sürmediği anlaşılmıştır. Dolayısı ile 3 ve 4 nolu kararların alınmasında herhangi bir usulsüzlük olmadığı, bilirkişilerce incelenen mali tablo ve raporların gerçeği yansıtmadıklarına ilişkin herhangi bir somut veriye rastlanmadığı, bu nedenle 3 ve 4 nolu kararların iptali talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan yönetim kurulu üyelerine Türk Ticaret Kanunu’nun 395 hükmü uyarınca şirketle işlem yapma ve 396 hükmü uyarınca şirketle rekabet etme yönünde izin ve yetki verilmesine ilişkin 6 nolu gündem maddesine davacının muhalif oyuna karşılık oy çokluğu ile karar verildiği anlaşılmıştır. Kural yönetim kurulu üyelerinin şirketle işlem yapamaması ve rekabet edememesi olmasına rağmen genel kurul tarafından yönetim kurulu üyelerine bu konularda izin verilebilir. 6 nolu karar ile genel kurul bu izinleri yönetim kurulu üyelerine vermiştir. Diğer yandan 6 nolu kararın iptali için yöneticilerin almış oldukları izin ve yetkiyi kötüye kullanacaklarına dair herhangi bir somut veriye rastlanmadığından 6 nolu kararın iptali talebinin yerinde olmadığı, dava konusu genel kurulda alınan 2, 3, 4 ve 6 nolu kararların iptalini gerektirecek kanuna esas sözleşmeye ya da dürüstlük kuralına aykırılık tespit edilmediğinden tüm bu sebeplerden dolayı subut bulmayan davanın reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkeme kararının hatalı olduğunu, eksik inceleme neticesinde hazırlanan ve davalının ticari defter ve kayıtlarının incelenmediği bilirkişi raporundaki afaki yorumlara dayandığını, Davalı tarafından yapılan haksız fesih nedeniyle müvekkili tarafından, davalı aleyhine Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2012/528 E. Sayılı dosyası ile dava ikame edildiğini, mahkeme yaptığı yargılama sonucunda, davalının haksız ve eylemli olarak hizmet sözleşmesini feshettiğini kararına vardığını ve davalıyı tazminata hükmettiğini, bu kararın Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleştiğini, Davalının projenin başına ehil olmayan kişileri geçirdiğini ve durum böyleyken şirketin içinin tamamen boşaltarak şirketi tasfiyeye soktuğunu, Tasfiye sürecine giden süreçte müvekkilinin, yapılan tüm genel kurullarda finansal tablo ve raporların eksik ve gerçeği yansıtmadığını defaatle dile getirdiğini, Davalı şirketin ticari defter ve kayıtları işin doğası gereği davalı nezdinde bulunduğu için, deliller arasında davalının ticari defter ve kayıtlarına dayanıldığını, yerel mahkemenin davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdiği halde bilirkişilerin, defter ve kayıtlar üzerinde inceleme yapmadan sadece dosya üzerinden inceleme yaparak rapor sunduklarını, yerel mahkemenin de söz konusu eksik incelemeye dayanan bilirkişi raporunu hükme dayanak yaptığını, bu yüzden yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğini, Hükme dayanak yapılan eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporunun kendi içinde de çelişkiler yarattığını, Bilirkişi Heyeti, finansal tabloların davalı şirketin gerçek durumunu yansıtıp yansıtmadığına ilişkin herhangi bir tespit ve değerlendirme yapmadıklarını örtülü olarak kabul ettiklerini, buna karşılık davalı şirketin atamış olduğu bağımsız denetim şirketinin raporunda söz konusu finansal tabloların şirketin gerçek finansal durumunu yansıttığına dair açıklama bulunduğunu söylediklerini, bilirkişiler tarafından atıf yapılan bağımsız denetçi raporunun dosya içerisinde olmadığını, dolayısıyla bilirkişi raporunun bu haliyle denetime elverişli olmadığını, Bilirkişi raporundan davalı şirketin borca batık durumda olduğunu ve sermayesinin tamamını yitirdiğinin anlaşıldığını, hem bilirkişi raporunda hem de yerel mahkeme kararında bu hususlar hakkında da herhangi bir değerlendirme yapılmaması ve “genel – geçer” ifadeler ile, herhangi bir bulgu tespit edilmediğinin söylenmesi anlaşılır olmadığını ve kabul edilemeyeceğini, yerel mahkeme kararının eksik incelemeye dayalı ve hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle bozulması gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının davacı müvekkili lehine bozularak kaldırılmasına, davanın kabulüne, istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/676 Esas – 2018/599 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, şirket genel kurulunda alınan kararların, yasa, ana sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğundan bahisle iptali istemine ilişkindir.Davacı, davalı şirket ortağı olduğunu, davalı şirketin 22/03/2016 tarihinde gerçekleştirilen 2015 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararlardan 2, 3, 4 ve 6 nolu kararların yasaya ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğundan bahisle iptalleri için dava açmış mahkemece davanın reddine karar verilmiş karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.İptali istenen genel kurul kararlarından 2. Nolu gündem maddesinde davalı şirketin faaliyet raporu müzakere edilmiş olup, maddede her hangi bir oylama yapılarak karar alınmamıştır. 2 nolu gündem maddesinde alınmış bir karar bulunmadığından bu maddenin iptali talebi yerinde değildir.3. Nolu gündem maddesinde finansal tabloların onaylanmasına, 4. Nolu gündem maddesinde yönetim kurulu üyelerinin ibrasına, 6. Nolu gündem maddesinde ise yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. Maddelerde yazılı hususlarda yetki verilmesine ilişkin karar alınmış olup tüm bu maddelerin oylamasında davacı olumsuz oy kullanmış, muhalefet şerhini tutanağa kaydettirmiştir.Dosyada bilirkişilerden rapor alınmış, itiraz üzerine ek rapor alınmıştır. Bilirkişiler her ne kadar mahkeme ara kararında belirtilmesine rağmen davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapmadan dosyaya sunulan belgeler üzerinde inceleme yaparak raporlarını sunmuşlar ise de davada iptali talep edilen genel kurulda alınan 3 nolu karar davalı şirketin finansal tablolarının onaylanmasına ilişkin olup davacı bu maddeye verdiği muhalefet şerhinde soyut olarak finansal tabloların şirketin finansal ve mal varlığı durumunu gerçeğe uygun bir şekilde yansıtmadığını, yeterli ve tatmin edici bilgi içermediğini, 2015 yılına ait tablo ve raporların eksik olduğunu belirtmiş, somut bir neden belirtmemiştir. Dava dilekçesinde de iptal sebebi olarak soyut beyanlarda bulunmuş, finansal tabloların gerçeği yansıtmadığını eksik bilgi içerdiğini belirtmiştir. Bilirkişiler da raporlarında şirketin finansal tablolarının, bilanço ile uyumlu olduğunu, vergi dairesine bildirilen kayıtlarla ve bağımsız denetim şirketi raporu ile uyumlu olduğunu, şirketin bilançosunda yer alan gelir ve gider tablolarının finansal raporda yer aldığını, buna göre şirketin borca batık durumda olduğunun finansal tablolarla anlaşıldığını, gider tablosunda yer alan ve şirketin zararının önemli bir kısmının nedeninin yönetim giderleri olduğunun belirtildiğini, aynıca şirketin ortaklardan aldığı borçların kayıt altında olduğunu, şirketin sürekli zarar ettiğinin belirtildiği, bağlı ve hakim şirketlerle olan ilişkisinin açıklandığı, şirket finansal tablolarında eksik ve yanlış bilgi bulunmadığı belirtilmiş olup, yine ek raporda soyut olarak finansal tabloların gerçeği yansıtmadığına ilişkin ticari defter ve belgeler üzerinde inceleme yapılmasının uzun zaman ve emek harcanmasını gerektirdiği, bağımsız denetim şirketinin bile bu şekilde bir denetleme yapmasına olanak bulunmadığı, finansal tabloların bağımsız denetim şirketi raporu ile uyumlu olduğu, finansal raporlarda şirketin iyi durumda olduğu hususunun belirtilmediğini, bilirkişi raporunda da şirketin borca batık ve sermayesini kaybetmiş durumda olduğunun belirtildiğini ifade etmişlerdir. Davacı finansal tablolar ile ilgili olarak somut bir olgu isnat etmediğinden ve genel kurulda müzakere edilip oylanan finansal tabloların yeterli açıklıkta ve bilanço ve bağımsız denetim şirketi raporuna uyumlu olduğu bilirkişi raporu ile sabit olduğuna göre ve genel kurulda yeterli çoğunlukla finansal tabloların onaylanmasına karar verildiğinden davacının soyut finansal tabloların gerçeği yansıtmadığına ilişkin ve yeterli inceleme yapılamadığına ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Genel kurulda gündem maddesinde müzakere ve oylaması yapılan finansal raporların ekinde sunulan yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunun ekinde yönetim kurulunca, davalı şirketin TTK 199. Maddesine göre hazırlanmış bağlılık raporu bulunmaktadır. Ayrıca bağımsız denetim şirketinin raporu da dosya içine davalı şirket vekili tarafından sunulmuştur. Davacının bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir.Genel kurula sunulan finansal tablolara ve bilirkişi raporuna göre davalı şirket sermayesini kaybetmiş olup borca batık durumdadır. Bu durumda yönetim kurulunun TTK 376. Maddeye göre işlem yapması gerekmekte ise de bu hususa uyulmaması yönetim kurulunun hukuki sorumluluğunu gerektirir. Bu husus genel kurulda 2015 yılı faaliyetlerine göre yönetim kurulunun ibra edilmemesine neden olmaz. Şirketin finansal durumunun iyi olmaması, faaliyetleri nedeniyle zarar etmesi, sermayesinin bir kısmını zarar nedeniyle kaybetmiş olması yönetim kurulunun ibrasına engel teşkil etmemektedir. Genel kurulda usulüne göre yapılan oylama sonucu alınan kararla yönetim kurulu 2015 yılı faaliyetleri nedeniyle ibra edilmiştir. Bu nedenle davacının bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 11/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.