Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1890 E. 2020/543 K. 14.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1890
KARAR NO: 2020/543
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 24/05/2018
NUMARASI: 2015/1211 Esas – 2018/565 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/05/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında 15/05/2013 tarihinde bağıtlanan sözleşme kapsamında müvekkilinin sipariş ettiği toplam 500.000,00 TL + KDV tutarlı malzemelerin sözleşmedik projelerde kullanıldığını, davalının ödenen toplam bedel üzerinden %2 oranında destek primini ödediğini, sözleşmede kararlaştırılan %9 oranındaki proje priminin 25.000,00 TL olarak ödendiğini, eksik kalan 20.000,00 TL + KDV nin ise ihtarname keşide edilmesine rağmen ödenmediğini belirterek 20.00,00 TL nin 08/04/2015 ihtarname tarihinden itibaren yürütülecek temerrüd faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında bağıtlanan 15/05/2013 tarihli sözleşeme içeriğini doğrulamış, davacının Babaeksi Hastane, Irak Stadyum ve … Projeler kapsamındaki siparişlerini 2013 yılında verdiğini, malzemeleri teslim aldığını, bu projeler kapsamında 500.000,00 TL + KDV tutarında satın alma yapmadığı için %9 oranında proje primini hak kazanmadığını, sözleşmenin 2013 yılı sonunda sona erdiğini, yeni verilen siparişleri sözleşmedeki projelerle ilgili olmadığından istemin yerinde olmadığını, davacının sipariş verdiği, malzemeleri alınan projelerde kullandığını, kanıtlaması gerektiğini, bu konuda hiçbir delil sunmadığını belirterek davanın haksızlığını savunmuş ve reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/05/2018 tarih ve 2015/1211 Esas – 2018/565 Karar sayılı kararında; “Dava; alacağın ödetilmesi istemine ilişkindir. Taraflarca gösterilen deliller toplanmış, 15/05/2013 tarihli sözleşme, davacı tarafından düzenlenen prim faturaları, taraflarca keşide edilen ihtarname örnekleri, ilgili Gümrük Müdürlüğünden getirtilen ihracat beyannameleri örnekleri, taraflar arasındaki elektronik posta yazışma örnekleri, cari hesap extresi getirtilerek dosya içine alınmış, dosya içeriği deliller ve taraf şirketlerin uyuşmazlık dönemine ilişkin ticari defter ve kayıtları üzerinde uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılarak rapor düzenlenmesine karar verilmiştir. 30/01/2017 Tarihli bilirkişi kurulu raporunda; davacının 2013-2014 yıllarına ait ticari defterlerinin usulüne uygun düzenleyip birbirini doğruladığı, davalının da 2013 yılı ticari defterlerini birbirini doğruladığı, taraf deftele delil niteliğini taşıdığı, davacının ticari defterlerine göre 2013 yılı sonu itibarıyle davalıya 236.499,64 TL borçlu durumda olduğu, davalının ticari defterlerine göre de; davacıdan aynı tutarda alacaklı olduğu ve bu konuda taraf defterlerinin örtüştüğü, 2014 yılı davacı defterlerine göre; davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığı tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmede belirtilen 3 adet proje kapsamında davacının 2014 yılı içerisinde davalıya mail yoluyla çeşitli siparişlerin verildiği, sözleşmede belirtilen projelerin 2014 yılında devam ettiği, davacı tarafından 2014 yılı da dahil olmak üzere, dava dışı … Ltd. Şti ne çeşitli faturaların düzenlendiği, sözleşmenin 2014 yılında devam ettiğinin kabulü halinde davacının istiyebileceği ciro tutarının 57.424,75 TL olup, yapılan 29.500,00 TL lik ödemenin düşümü sonrasında davalıdan 27.924,75 TL isteyebileceği, davalı tarafından 19/01/2015 tarihinde fesih bildiriminde bulunulduğu, daha önce sözleşmenin devam ettiği, ancak mahkemenin aksi görüşte olması ve 2014 yılında sözleşmenin devam ettiğini, kabul edilmemesi halinde prim alacağının bulunmadığı belirtilmiştir. İtirazlar üzerine düzenlenen 06/03/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki ticari ilişkinin 15/05/2013 tarihli sözleşme ile başlayıp 2014 yılında da sürdüğü, anılan yıllarda davacı tarafından davalıya verilen siparişler 500.000,00 TL yi geçtiğinden davacının sözleşme uyarınca, %9 oranında prim almaya hak kazandığı ve hesaplanan alacağının 27.924,75 TL olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporu ve ek rapor yerinde görülerek hükme dayanak alınmıştır. İddia, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında 15/05/2013 tarihli sözleşme imzalanarak ticari ilişki başlatılmıştır. Uyuşmazlık; sözleşmenin 2014 yılında devam edip etmediği ve davacının sözleşme kapsamında prim alacağına hak kazanıp kazanmayacağına ilişkindir. Bağıtlanan sözleşme ile; Babaeski Kombinasyon, Irak Stadyum Projesi ve … Projeleri için davacı şirket tarafından dava dışı şirketlere kesilen faturalar kapsamında; toplam siparişin davalı tarafından faturalandırılması ve alıcı firma tarafından ödemesinin zamanında gerçekleştirilmesi halinde, iskontoların kullanılması sonucu oluşacak net tutar üzerinden %9 oranında davalı tarafından davacıya proje primi ödemesinin yapılacağı kararlaştırılmıştır. Davalı tarafından davacıya 25.000,00 TL prim ödemesi yapıldığı çekişmesizdir. Davacı tarafça ödemelerin her fatura kesiminden sonra yapıldığını, sözleşmede belirtilen 500.000,00 TL + KDV tutarındaki malın alındığını, bedelinin ödendiğini, bu ürünlerin sözleşmedeki projelerde kullanıldığını, buna rağmen davalının eksik prim ödemesi yaptığını ileri sürmektedir. Tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna göre; sözleşmenin 2014 yılında da devam ettiği, 2014 yılında düzenlenen satış faturalarına konu malların sözleşmede belirtilen projelerde kullanıldığı belirlenmiştir. Davacıya ödenmesi gereken tutar 15/05/2013 tarihli sözleşmenin “IV ödeme” başlıklı maddesinde belirlendiği üzere, KDV dahil tutar olup, varsa iskontaların düşülmesi gerekmektedir. 2013 ve 2014 yıllarında davalı tarafından davacıya düzenlenen satış faturaları toplamı 2013 yılında KDV dahil 546.659,14 TL olup, 2014 yılında KDV dahil tutar 91.393,64 TL dir. Buna göre; davacının istiyebileceği toplam ciro prim tutarı 57.424,75 TL olarak hesaplanmıştır. Davalı tarafından davacıya 29.500,00 Tl prim ödemesi yapıldığı çekişmesiz olduğundan bu ödemenin tenzili ile davacının bakiye prim alacağının 27.924,75 TL olduğu anlaşılmış ise de; talebi ile bağlı kalınarak 20.000,00 TL prim alacağının ihtarnamenin tebliğine göre, 14/04/2015 temerrüd tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile davacı yararına davalının tahsili gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki biçimde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, ” Davanın KABULÜNE, 20.000,00 TL’nin 14/04/2015 Temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline,’ karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; ilk derece mahkemesinin verdiği kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, eksik ve hatalı incelemeye dayandığını, Davalının muvafakati olmamasına rağmen davacının dilekçeler teatisi sona erdikten sonra delil listesinde bulunmayan delilleri dosyaya sunduğunu ve bu delillere dayanılarak bilirkişi raporu hazırlandığını, usule aykırı delillerin incelenmesi ve yerel mahkeme tarafından buna uygun karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının iddiasını ispat edememesi nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, Davacının bilirkişi incelemesinin yapılacağı gün, delil listesinde dayanmadığı ve dosyaya daha önce sunmadığı delilleri mahkemeye ibraz ettiğini ve tarafa hiçbir şekilde muvafakat edilmemesine ve bu hususun belirtilmesine rağmen bilirkişinin “usul ekonomisi” gerekçesiyle insiyatif alması sonucunda bu belgelere dayanılarak bilirkişi raporu hazırlandığını, (6100 sayılı HMK 145.) daha önce dayanılmayan delillere sonradan dayanılmasının, savunma ve adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğunu, dosyaya sunulmasına muvafakati olmayan usule aykırı delillere dayanılarak verilen kararın ortadan kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkeme kararına dayanak bilirkişi heyetinin hazırlamış olduğu raporda dava dosyasına Erenköy Gümrük Müdürlüğü tarafından sunulan gümrük belgeleri arasında davacı tarafından sonradan sunulan İzmit ve Mardin Gümrüğü tarafından hazırlanan belgelerin bulunmadığının açıkça belirtildiğini, yani davacı, İzmir ve Mardin Gümrüğü tarafından hazırlanan gümrük belgelerini mahkemeye usulüne aykırı olarak sunduğunu, davalı muvafakati olmadan dava dosyasına sunulan belgelere dayanılarak karar verilmesinin mümkün olamayacağını, ancak bilirkişi heyeti davacının usule aykırı sunmuş olduğu Mardin Gümrüğü tarafından düzenlenen belgeye dayanarak davacının Al-Ambar Olimpik Stadyum Kompleksi İnşaatı’nın şantiyesine gönderildiğini ve davacının sözleşme kapsamında ihracat yaptığını ve davasının haklı olduğunu belirttiğini, mahkemenin ise bu hususa dayanarak karar verdiğini, hukuka uygun delillerle davasını ispatlayamayan davacının davasının reddinin gerektiğini, Gerekçeli karara dayanak yapılan bilirkişi raporunda sevk irsaliyelerinin dosyaya sunulması halinde dava konusu uyuşmazlığın açıklığa kavuşturulacağının belirtildiğini ancak dosyaya hiçbir sevk irsaliyesi sunulmadan davanın kabulüne karar verildiğini, Kararın ortadan kaldırılması gerektiğini, Bilirkişi heyeti hem kök raporunda hem de ek raporunda dava dışı şirketlere kesilen faturalarda ürünlerin hangi şantiyelere gittiği konusunda not düşüldüğünü, yurtdışına gönderilen ürünlere ait faturalara gümrük belgeleri eklenmiş ise de bunların ispata elverişli olmadığını, sevk irsaliyelerinin dosyaya sunulması halinde dosyanın açıklığa kavuşabileceğini belirttiğini, ancak bu beyanı ile tamamen çelişkili olarak davacı tarafından usule aykırı olarak sunulan Mardin Gümrüğü tarafından hazırlanan tek bir gümrük belgesine dayanarak davacının Müvekkil Şirket’ten temin ettiği malları sözleşme harici bir işte kullanmadığı kanaatine vardığını belirttiğini, davacının dosyaya sevk irsaliyelerini sunamadığını, davaya sonradan sunmuş olduğu ve HMK gereği delil olarak dosyaya sunulmasına hiçbir şekilde davalı tarafından muvafakat edilmeyen gümrük belgesine dayanarak davanın haklı olduğunun belirtildiğini, sayın bilirkişi hem kök raporunda hem de ek raporunda gümrük belgelerinin davaya konu uyuşmazlığı ispata elverişli olmadığını açıkça belirtmesine rağmen, usule aykırı olarak sunulan bir gümrük belgesine dayanarak davacının malları sözleşme harici bir işte kullanmadığına kanaat getirdiğini belirttiğini, Davada gerekçeli karara dayanak yapılan bilirkişi raporunda yalnızca 17.02.2014 tarihli gümrük beyannamesine dayanarak davacının Müvekkili Şirket’e ait malları Irak’taki projeye gönderdiğini kabul ettiğini, halbuki gümrük beyannamesine ekli aynı tarihli faturada açıkça görüldüğü üzere Irak’a gönderilen bu mallar içerisinde Müvekkili Şirket’e ait hiçbir mal bulunmadığını, Müvekkili Şirket’in elektronik pano satışı yapmakta olup, faturada belirtilen çelik bilye, dübel, köşe somun ya da askı kelepçesi gibi ürünlerin satışını yapmadığını, tam tersine, Irak’a gönderilen ürünlere ilişkin 17.02.2018 tarihli faturada davacının Irak’a Müvekkili Şirket’e ait olmayan ürünleri göndermiş olduğu açıkça görülmekte olduunu, Davacının dava dosyasına sunduğu bu faturalara dayanılarak Müvekkili Şirket’in mallarının sözleşme kapsamında kullanıldığının ispatının mümkün olmadığını, aksine, bu belgeler Müvekkil Şirket lehine bilgiler ihtiva etmekte olduğunu, davacının davasının ispat edemediğinden cihetle davanın reddi gerektiğini, bu nedenle yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasının talep edildiğini, Davacının prim alabilmesi için gerekli ön koşulun davacının Müvekkili Şirket’ten almış olduğu ürünleri direkt ürün satış işlemlerinde bulunmaması olup, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacı tarafından verilen mallar …’ya satıldığını, bilirkişinin davacıya direkt satış yaptığına ilişkin ihtarname gönderildiğine dair belgenin dosyada bulunmadığı yönündeki beyanının dosya ile hiçbir alakası bulunmadığını, zira işbu sözleşme maddesinin geçerli olması için davacıya ihtarname gönderilmesinin geçerlilik şartı olmadığını, davacının Müvekkili Şirketten almış olduğu ürünleri direkt ürün satış işlemlerinde kullanması halinde prim almaya hak kazanmayacağı açıkça belirtildiğini dolaylı yolla …’ya ürün satan davacının davasının yalnızca bu sebeple dahi reddi gerektiğini, İleri sürerek İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 18/12/2015 tarihli 2015/1211E – 2018/565 K sayılı ilamının Müvekkili Şirket lehine bozularak ortadan kaldırılmasına ve haksız davanın reddine, yargılama sonuçlanıncaya kadar davalı tarafa tehir-i icra kararı verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, prim alacağından kaynaklı alacak davasıdır. Mahkemece, Davanın kabulüne, 20.000,00 TL’ nin 14/04/2015 Temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekilinin, Davalının muvafakati olmamasına rağmen davacının dilekçeler teatisi sona erdikten sonra delil listesinde bulunmayan delilleri dosyaya sunduğunu ve bu delillere dayanılarak bilirkişi raporu hazırlandığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Davacı delilleri arasında faturalar, ödemeler tarafların ticari defter ve kayıtları,ihtarname ve cevapları,bilirkişi incelemesi olduğu, İlk derece mahkemesince 15/06/2017 tarihli duruşmanın 1 nolu ara kararı ile,Davacı vekiline bilirkişi raporunun 8.sayfasında belirtildiği gibi dava dışı şirketlere kesilen faturalarda belirtilen ürünlerin ihracının yapılıp yapılmadığı konusunda mahkemeye bilgi verilmesi için 1 ay kesin süre verilmesine,2 nolu ara kararı ile, Davacı vekili bilgi verdiğinde ilgili gümrük müdürlüğünden ihracatla ilgili belgeleri istenilmesine karar verilip yazı cevapları geldiğinde bilirkişi heyetinden ek rapor alınasına karar verilmiştir. HMK’ nın 145. maddesi uyarınca, taraflar, kanunda belirtilen sürelerden sonra yeni delil sunamazlar. Ancak, delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir. Bu açıklamalara göre, somut olayda,bilirkişi kök raporundaki tespitler sonucu, süresinde dosyaya davacı tarafından ibraz edilen yurt dışına gönderilen ürünlere ait faturalara gümrük belgeleri eklenmiş olup mahkemece ilgili gümrük müdürlüğünden ihracatla ilgili belgelerin istenilmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımadığı ve süresinde davacının elinde olmayan nedenlerle sunulamadığı ve davacının kusurundan kaynaklanmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin alınan malzemelerin sözleşmede belirtilen şantiyelerde kullanılmadığı,davacının Müvekkili Şirket’ten almış olduğu ürünleri direkt ürün satış işlemlerinde kullanması halinde prim almaya hak kazanmayacağı açıkça belirtildiğini dolaylı yolla …’ya ürün satan davacının davasının yalnızca bu sebeple dahi reddi gerektiğine ve mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Dosya arasında bulunan taraflar arasında akdedilen 15/05/2013 tarihli sözleşme incelendiğinde;”….Babaeski Hastane,Irak Stadyum ve … Projeleri kapsamında 500.000,00 TL.+KDV. Tutarlı toplam siparişin … tarafından faturalanması ve alıcı firma tarafından ödemesinin zamanında gerçekleştirilmesi halinde yukarıdaki iskontaların kullanılması sonrası oluşacak net tutar üzerinden,alıcı faturası karşılığında toplam proje primi %9 oranında ödenecektir…,” hükmünün düzenlendiği, Davalı,taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 2013 yılında sona erdiğini iddia etmekte olup gerek sözleşmede bu konuda herhangi bir düzenlemenin olmadığı,gerekse davalı tarafından davacıya keşide edilen 19/01/2015 tarihli ihtarname ile davalı tarafından davacıya yapılan fesih ihbarından önceki bir tarihte sözleşmenin feshine ilişkin herhangi bir delilin dosyaya ibraz edilmediği, Taraflar arasında imza altına alınmış olan 15/05/2013 tarihli sözleşmede sözleşme konusu projeler ile sipariş ve satın almaların 2013 yılında tamamlanması gerektiğine dair bir hüküm bulunmadığı,2013 yılı fiyat listesine atıf yapılmasının sipariş ve satın almaların 2013 yılında tamamlanacağı anlamına gelmemektedir. HMK 266 maddesindeki “Mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir…” ve yine HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde;Davadan önce davacı tarafından davalıya 05/08/2014 tarihli,022376 numaralı KDV. Dahil 29.500 TL. Tutarında fatura düzenlenmiş olduğu,bu fatura karşılığında da davalı tarafından davacıya 29.500 TL. lik prim ödemesinin yapılmış olduğu gözetildiğinde, davalı tarafından bakiye prim alacağı şartlarının oluşmadığı,yeterli ürün alınmadığı,alınan ürünlerinde sözleşmede belirtilen projelerde kullanılmadığına yönelik savunması TMK.2 maddesinde düzenlenen iyiniyet ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu nazara alınarak yerinde görülmeyip, İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, bilirkişi kök ve ek rapor içeriğindeki tespitler ışığında kurulan hüküm gerekçesinde davalı vekilinin istinaf nedenleri de karşılanmış olmakla; yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, İlk derece mahkemesince dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesi sonucu verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 mad. uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.366,2 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan toplam: 481,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 885,2 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/05/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.