Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1860 E. 2019/95 K. 23.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1860 Esas
KARAR NO : 2019/95 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/1102 Esas
TARİH : 13/09/2018 (Ara Karar)
DAVA :Ticari Şirket (Hisselerin Terekeye Aidiyetinin Tespiti Tereke Hesabına Kayıt ve Tescili, Olmadığı Taktirde Miras Payları Oranında Tescil) – İhtiyati Tedbir Talebi.
KARAR TARİHİ: 23/01/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacılar vekili 03/08/2018 ve 03/09/2018 tarihli dilekçeleri ile; 03/07/2017 tarihli ara karar ile teminat karşılığında kısmen tedbir kararı verildiğini, tespit olunan teminat miktarlarının yüksek olması sebebiyle teminat yatırılamadığından tedbir kararının uygulanamadığını, öğrenilen bazı bilgiler sebebiyle bu kere teminat belirlenmeksizin tedbir taleplerini yineleme zorunluluğunun hasıl olduğunu, ….nin sahip olduğu bir adet helikopteri satış için işlemler yürüttüğünü, ….nin Ayvalık İlçesinde kayıtlı yaklaşık 50-60 adet taşınmazdan en az 30 tanesini sattığını, davalı firmaların tüm mal varlığının peyder pey satılarak kaçırıldığını, şirketlerin içinin boşaltıldığını ileri sürerek …Servisleri A.Ş., … A.Ş.ve….A.Ş.de bulanan … hisselerinin %97 si üzerine teminatsız olarak tedbir konulmasına davalı …’ın davalı her üç şirketteki temsil ve yönetim yetkisinin kaldırılarak şirketlere kayyım atanmasına bu mümkün olmadığı takdirde temsil ve yönetim yetkisinin özellikle şirket aktifleri ve malvarlığının azaltılması ve devrine yönelik olarak sınırlandırılmasına şirketleri borçlandırma, şirket gayrimenkulleri ile menkulleri üzerinde tasarrufta bulunma yetkisinin kaldırılmasına ve denetim kayyımı atanmasına şirket hesapları, taşınmazları, taşınırları ve tüm aktifleri üzerinde yapılacak tasarruflar için mahkeme onayı veya denetim kayyımı onayının gerektiğine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, davacılar vekilinin tedbir taleplerinin daha önce defaatle mahkemece teminat mukabilinde değerlendirildiğini, tedbir kararı verilmesine rağmen teminat yatırılmadığından tedbirlerin mürtefi olduğunu, taleplerin kötü niyetli yapıldığını, Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2016/734 Esas sayılı dosya ile müvekkili … hakkında şirket hisselerinin emaneten verildiğinden bahisle tenkis davası açıldığını mahkemece davacının taleplerinin reddedildiğini, davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun da reddedildiğini, dosyada mevcut sicil kayıtlarına göre ….nin davacılarla 1973 senesinde kurulduğunu, muhtelif tarihlerde sermaye arttırımı yapılarak günümüzdeki hisselere ulaştığını, muris …’ın bu sermaye arttırımına hiç katılmadığını, bu sebeple hisselerin küçüldüğünü, davacıların ise sermaye artırımına katıldığını ve bugünkü hisse seviyesine ulaştıklarını ….nin yönetiminin müvekkili … tarafından 42 senedir yapıldığını, .. A.Ş.nin ise müvekkili …tarafından 1997 senesinde kurulduğunu ve yönetildiğini, …nin 2009 yılında müvekkili … tarafından kurulduğunu, davacılar ve muris … ile hiçbir ilgisinin olmadığını, davacıların bu yöndeki iddialarını ispata yarar hiçbir yazılı somut delil ibraz edemediklerini, davacılar vekilinin… A.Ş.adına kayıtlı bir adet helikopterin satışı için işlem yürütüldüğü, şirketin içinin boşaltıldığı iddiasının asılsız olduğunu, söz konusu helikopterin dava tarihinden 4 ay sonrasına … A.Ş.den 04/04/2016 tarihinde satın alındığını, helikopterin hukuki ayıplı çıktığını, bu ayıbın giderilmesi için İstanbul 1 ATM nin 2017/598 Esas sayılı dosyası ile tazminat davası açıldığını, helikopter ayıplı olduğundan şirketin helikopterin satılıp yerine yenisinin alınması için karar veridiğini, iddianın aksine satış kararının davacılardan mal kaçırmak için değil şirketin menfaatlerin korunmasına yönelik alındığını, yine iddiaların aksine Balıkesir ile Ayvalık ilçesinde bulunan villaların şirketin kar elde etmesi amacıyla inşa edildiğini, bu nedenle satışının ticari faaliyetlerin sürdürülebilmesi için zorunlu olduğunu, davacılar vekilinin hukuka aykırı tüm ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 13/09/2018 tarih 2015/1102 Esas sayılı ara kararında;
“Açılan davanın niteliği, incelenen sicil kayıtları, 01/03/2005 tarihli beyannamedir başlıklı 2 adet belge, takipsizlik kararı, mirasçılık belgesi ile tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde; HMK 392/1 maddesindeki teminatsız tedbir kararı verilmesini gerektirir şartların oluşmadığı, daha evvel verilen tüm tedbir kararlarının teminat yatırılarak uygulanması talep edilmediğinden yasa gereği kendiliğinden kalktığı, davacılar vekilinin son dilekçelerinde ısrarla teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiği, talebin koşullarının oluşmadığı, davalılar vekilinin iddialara yönelik savunmaları ile tüm dosya mevcudu birlikte ele alındığında teminatsız tedbir verilmesi taleplerinin reddine, yine açılan davanın niteliği de gözetilerek yaklaşık ispat koşulları oluşmadığından yinelenen kayyım atanması, tasarruf yetkisinin kısıtlanması, malvarlığı üzerine tedbir taleplerinin de reddine…”gerekçesi ile,
Davacılar vekilinin ihtiyati tedbir taleplerinin birden fazla kez değerlendirildiği, daha önce de teminatsız olarak tedbir talebinde bulunduğu, teminat takdir edilerek bir kısım ihtiyati tedbirlere karar verildiği, davacılar tarafından yasal süre içerisinde teminat yatırılıp tedbirin uygulanması talep edilmediğinden tedbirlerin kendiliğinden kalkmış olduğu, yinelenen teminatsız tedbir talebinin ise önceki ara kararlarda ifade edildiği gibi istisnai bir durum söz konusu olmadığından yasa maddesi de açık olduğundan reddine, keza yinelenen kayyım atanması, tasarruf yetkisinin kısıtlanması, malvarlığı üzerine tedbir taleplerinin de reddine karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile, Her ne kadar mahkemenin 03.7.2017 tarihli kararı ile tedbir yönünden talepleri tamamıyla karşılanmaksızın ve yaklaşık ispat koşulu gerçekleştiği nazara alınarak teminat karşılığında kısmen tedbir kararı verilmiş ise de, tespit edilen teminat miktarlarının oldukça yüksek bedellerde olması sebebiyle teminatın yatırılamaması sebebiyle tedbir karar infaz edilemediği ve uygulanamadığını, Dava derdest olarak sürmekte iken, öğrenilen bazı bilgiler sebebiyle yeniden ve bu kere teminat belirlenmeksizin tedbir talebini yineleme zorunluluğu hasıl olduğunu,….’nin yeddinde bulunan sahip olduğu bir adet helikopteri satış için işlemleri yürüttüğü ve daha önce de yine bu yıl içinde bir adet helikopterini de satmış olduğunun öğrenildiğini, ….’nin de sahip olduğu Balıkesir ili Ayvalık ilçesi tapusunda kayıtlı olan yaklaşık 50-60 taşınmazdan en az 30 tanesini de bu süre zarfında satmış olduğunun öğrenildiğini,
İşbu durumun gerek davalı şirketlerin kayıtlarından gerekse de ilgili havacılık müdürlüğü ve tapu müdürlüğü kayıtlarından teyit edilebilecek nitelikte açık bilgiler olduğunu, ve bu bilgilerin davalı vekilinin tedbir talebine ilişkin dilekçeye karşı verdiği beyan dilekçesi ile ikrar ve kabul edildiğini, Ancak buna rağmen mahkemece teminatsız tedbir konulmasına ve …’ın davalı şirketlerdeki yönetim yetkisinin kaldırılması ve bu şirketlere kayyım atanması talebinin reddedildiğini,
Kararın gerekçesiz, kısa ve açıklama ve detay içermeyen, kanun lafzının tekrarından ibaret olduğunu,
Dosyada davaya dayanak gösterilen, müvekkillerinin dava açısından haklılıklarını ve davaya konu şirket hisselerinin asıl sahibi miras bırakanın mirasçıları olması dolayısıyla miras haklarına sahip olduklarını gösteren, savcılık ve ceza mahkemesi tarafından verilen kararlar sonucunda gerçekliği ve sarihliği ispat olunduğu ve artık tartışılamayacak nitelikte belgelerin varlığı mahkemece de kabul edildiği ve bilindiğini, hatta bu belgelerin varlığı da gerekçe de ayrıca belirtildiğini, Bu belgelerin varlığı sebebiyle, davanın yaklaşık ispat koşulunun oluştuğunu, mahkemenin halen bu belgelerin niteliğini dikkate almadan yaklaşık ispat koşulunun oluşmadığı değerlendirildiğini, belgesi ile ispatlı bir hususta, aksini ispat artık davalılara düştüğünü, ki bu husustaki şikayetleri doğrultusunda yapılan soruşturma neticesinde bu belgelerin gerçek ve sarih olduğu kesin biçimde karara bağlandığını,
Mahkemenin, doğrudan talep konusu şirketlerin hisse sahipliği konusunda var olan gerçek ve sarih bir belgeyi hukuki olarak bir iddiadan ibaret olarak görmesi ve bu belgenin hukuki nitelendirmesini hatalı biçimde yapması, müvekkillerin mağduriyetine sebep olduğunu, Davalı firmaların tüm malvarlığı peyder pey satılarak firmaların malvarlığı sıfırlanmaya çalışılmakta, mallar kaçırılmakta ve firmaların içi boşaltılmakta olduğunu, bu haliyle, müvekkili davacılar … ve …’in mirasçılıktan doğan haklarını almak için açmış olduğu davalardan lehine hükmedilebilecek haklarını almasının önüne geçilmeye ve hatta haklarını alması tamamen engellenmeye çalışılmakta olduğunu,
Kaldı ki; daha evvel de teminat karşılığında da olsa tedbir taleplerinin kısmen kabul eden mahkemenin yaklaşık ispat koşulunun yokluğuna dayanması kendi içinde dahi çelişki oluşturmakta olduğunu, kanun maddesi gereği daha önce kabul edilen tedbir taleplerinin kabulünün yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştirilmiş olması gerektiğini, daha önce tedbir taleplerini kabul eden mahkemenin, yaklaşık ispat koşulunun yerine geldiği nitelendirmesiyle hareket etmiş olması gerektiğini, öyleyse yaklaşık ispat koşulunun varlığı hukuki dayanağına dayanmak zorunda olan tedbir talebinin kabulü yönündeki önceki ara kararların, dosyada yaklaşık ispat koşulu açısından bir sorun olmadığını ve bu açıdan koşulun yerine getirilmiş olduğu sonucunu doğuracağını, bu nedenle mahkemenin yaklaşık ispat koşulunun yokluğunu iddiası hem hukuka aykırı hem de kendi karar ve hukuki değerlendirmeleri ile de çelişkili olduğunu,
Ayrıca teminatsız tedbir kararı verilmesinin koşullarının oluşmadığı gerekçesi de kanunun lafzı ve amacıyla uyuşmadığını, HMK’nın 392/1. maddesine göre talep resmi belgeye, baskaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve kosullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıklamak sartıyla teminat alınmamasına da karar verebileceğini,Dava içinde daha önce kısmen kabul edilen tedbir taleplerinin dava sonucunda haklı çıkma ihtimalleri sonucunda haklarının tahsilinin imkansız hale gelmesini engellemeye yönelik olduğunu, Mahkemece eğer ki dava sonucu elde edecekleri haklarının alınmasının imkansız hale gelmesi yönünde kanaat oluşmuşsa ve HMK’nın 392/1. maddesine göre kabul edilen ve savcılık ve kovuşturma makamlarınca gerçekliği ve sarihliği tespit edilmiş bir belge mevcut ise teminat alınmaksızın da tedbir kararı verilmesinin mümkün olduğunu, Davalıların da kabulünde olduğu üzere şirketlere ait malvarlıkları peyder pey satılıyor iken, yani dava sonucu elde edecekleri haklarının tahsili imkansız hale geliyor iken ve bu husus çok açıkça ortadayken, halen HMK 392/1. Maddesinin uygulama alanının var olmadığından bahisle teminatsız tedbir verilemeyeceğinin gerekçe gösterilmesi kanunun ne lafzına ne de amacına uymadığını, Davada haklılıkları sebebiyle davamızın kabulüne karar verildiğinde, müvekkillerinin anılan davalı şirketler yönünden hisseleri devralacaklarını, bunun da şirketlere ait malvarlıkları ve getirilerinin de müvekkili davacılar yönünden davanın doğrudan konusu olduğunu, bu hali ile doğrudan dava konusu malvarlıklarına tedbir konulması taleplerinin doğrudan hukuki ve kanuna uygun olduğunu,
Daha önce teminat karşılığı tedbir kararı verildiğinden bahisle yeniden tedbir kararı verilmemesinin ise hukuka aykırı olduğunu, tedbir talep edilen tüm malvarlığı davanın konusu olduğunu, ortada kesin delil niteliğinde belge olduğunu, yaklaşık ispat koşulu oluştuğu ve yeni ortaya çıkan ve davalı tarafça da kabul edilen davalı yanca şirket aktif ve mallarının elden çıkarılmasının söz konusu olduğunu, hal böyle iken, sadece müvekkillerinin maddi olumsuzluklar nedeniyle ödemekte güçlük çektikleri aşikar ve fahiş tutarda olan teminat miktarının ödenmediğinden bahisle tedbir talebinin reddi ve teminatsız olarak tedbir kararı verilemeyeceği gerekçesi kanunun açık düzenleme ve amacına aykırı düştüğünü,
Ayrıca, mahkemece davalı …’ın şirketlerdeki yönetim yetkisine yönelik tedbir taleplerinin reddi kararının da eksik ve hukuka aykırı olduğunu, bu talepte amaçlanan hukuki yarar dava sonucu elde edilebilecek şirket hisselerinin içi boş bir hisse haline gelmesinin asıl amaçlanan hukuki menfaatin gerçekleşmemesi riskinin engellenmesi olduğunu, mahkemenin bu hukuki menfaatin korunması gerekçesi ile her ne kadar şirket hisseleri üzerine daha evvel de tedbir konulmasını kabul etmiş ve karar vermişse de bu şirket hisselerine ait malvarlıkları ve aktiflerin korunması şeklinde asıl hukuki faydayı bir türlü değerlendirmediği ve hukuki taleplerini reddettiğini, Reddedilen tedbir talebini içerir son dilekçede de açıkça yazılı olduğu halde ve davalı yanca da bildirilen şirket aktiflerinin satışı hususu açıkça kabul edildiği halde mahkemenin dava sonucu elde edilebilecek hukuki yararlarının yok olmasına tüm taleplerine karşın kayıtsız kalması ve hatta hukuki yararın yok olmasına göz yumma niteliğindeki ret kararının hukuk ve hakkaniyet çerçevesinde anlaşılamadığını, Mahkemenin, daha önce de belirtilen ve yine yukarıda belirtilen hukuki gerçek ve izahatlar karşısında, dava sonucu elde edilebilecek hukuki yarar ve menfaat olan davalı şirketler hisseleri ve asıl somut menfaat olan bu hisselere bağlı malvarlığı ve şirket aktiflerinin devrine engel olmaması ve hak ve menfaatlerimizi korumaması hem kanuna açıkça aykırı ve objektif olmaktan uzak bir tutum olduğunu, Mahkemenin …’ın davalı şirketlerdeki yönetim yetkisine kısıtlama getirilmesi talebinin, kendisi de davalı olan …’ın müvekkillerinin işbu davayı açmaktaki amacı olan haklarına ve şirketlerden doğan maddi ve mali haklara ulaşmasını engelleyici ve imkansız hale geirici tutumları engellemeye yönelik olduğunu, Mahkemece …’ın şirketlerdeki yönetim yetkisine tedbir konularak kısıtlama getirilmesi talebimiz baki olmak kaydıyla; en azından hukuki hak ve menfaatler arasındaki denge de gözetilerek davalı şirketlere ait malvarlıklarının devrine engel olacak nitelikte tedbire yanaşmaması ve bu taleplerimizi reddi hakkaniyete de hukuka ada aykırıdır.
Dava sonucu elde edilebilecek alacak ve hak miktarı gözetildiğinde, davalı şirketlerin malvarlıklarına ihtiyati tedbir konulması da mümkün iken, en azından tapu, trafik tescil ve şirketlerin ticaret sicil kayıtlan üzerine konacak olan tedbir sebebiyle davalı taraf mağdur olmayacağı gibi tedbir istenen taşınmaz, araç ve şirket hisselerinin dava sırasında devredilmeleri yüzünden hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlanabileceği ya da tamamen imkansız hale gelebileceği veya gecikme sebebiyle bir sakınca yahut ciddi bir zarar da doğabileceği endişesi de gözetilerek, mahkeme gerekçesinde belirtildiğinin aksine tedbir taleplerinin tarafların menfaat dengesi ve ihtiyati tedbirin amacı birlikte düşünüldüğünde Hukuk Muhakemesi Kanununun ilgili maddeleri gereğince kabulü ile ihtiyati tedbir kararı konulması gerektiğini, Davalı yanca tedbir talebinin reddine gerekçe olması maksadıyla dosyaya sunulan Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/734 Esas sayılı dosyasından verilen ve taraflarınca istinaf incelemesine götürülen tedbir talebinin reddi kararının da beyan edilenin tam aksine, dilekçe ve daha evvelinde yineledikleri tedbir taleplerinin Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesince işbu dosyadan verilmesi gerektiğini teyit edici nitelikte olduğunu, zira bu kararda dava konusu şirketlere ilişkin davanın işbu dosyada görüldüğü, yani bu tedbir kararının bu davanın konusu olduğunun belirtildiğini,
Ancak, öte yandan tüm haklılıklarına rağmen, dava konusu şirketleri ve bunlardan kaynaklı ekonomik gücü haksız olarak elinde bulunduran davalılar karşısında hak ve hukuk mücadelesi veren müvekkillerinin, davalıların ekonomik gücünden yoksun olmakla yüksek bedelli teminatları karşılamakta güçlük çekmekte olduklarını, Mahkemenin daha evvel de tespit etmiş olduğu yaklaşık ispat koşulunun varlığı ve işbu dilekçede belirtilen mal kaçırma hususları da gözetildiğinde, teminatsız olarak tedbir kararı verilmesi taleplerinin reddi, müvekkillerin dava sonucunda mahkemece tespit edilecek haklarını alması ve tahsil etmesi imkansız hale getirmekte ve telafisi imkansız sonuçlar doğurmakta olduğunu,
İleri sürerek istinaf başvurularının kabulü ile, ilk derece mahkemesi ara kararının istinaf incelemesi sonucu ortadan kaldırılarak, …, …. ve ….’de bulunan … hisselerinin %97’si üzerine teminatsız olarak tedbir konulmasına, davalı …’ın davalı her üç şirketteki temsil ve yönetim yetkisinin kaldırılarak şirketlere kayyum atanmasına, bu mümkün olmadığı takdirde temsil ve yönetim yetkisinin özellikle de şirket aktifleri ve malvarlığının azaltılması ve devrine yönelik olarak sınırlandırılmasına ve şirketleri borçlandırma, şirket gayrımenkulleri ile menkulleri üzerinde tasarrufta bulunma yetkisinin kaldırılmasına ve denetim kayyumu atanmasına ve/veya şirketlerin aktif ve malvarlıkları kayıtları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, şirket hesapları, taşınmazları, taşınırları ve tüm aktifleri üzerinde yapılacak tasarruflar için mahkeme onayı veya denetim kayyumu onayının gerektiğine, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1102 Esas sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek istinaf incelemesi yapılmıştır.
Dava, tarafların murisi tarafından davalı üç şirketteki hisselerin davalı … ‘ a emaneten geçici olarak bedelsiz olarak devredilen hisselerinin davacılara miras payları oranında iadesi ve şirket pay defterine tescili isteğine ilişkindir. Davacılar vekili, müvekkillerin müşterek muris …’ ın gerçek amacı devir olmayan geçici devir ettiğini, ortada gerçek bir devir iradesi bulunmadığından bir devir bedeli de alınmadığını ileri sürmüştür. Mahkemece, üç kez olmak üzere teminatlı davalı …’ ın % 97 oranında hisse payının satışının teminat karşılığında önlenmesine karar verilirken, şirketlere kayyım atanması ve şirketlerin mal varlığı üzerinde tasarruf hakkını kısıtlayıcı tedbir taleplerinin ret edildiği, teminatlı tedbir kararının da davacıların teminat miktarını yatırmamaları sonucu, tedbir kararının infaza konulamadığı, bunun üzerine de davacılar vekili 03/08/2018 tarihli talebi ile, tedbir taleplerini yenileyerek, tüm tedbir taleplerinin teminatsız verilmesini talep ettiği görülmüştür. Mahkemece, 2015/1102 Esas sayılı dava dosyası üzerinden 13/09/2018 tarihli ara karar ile; davacılar vekilinin teminatsız ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, davacılar vekili tarafınca istinafa başvurulmuştur. Davacılar vekili teminatsız tedbir koşulları oluştuğu gibi, tedbir taleplerinin ret edilmesinin isabetsiz olduğunu ileri sürmüştür. HMK’nın 392 inci maddesinde” ihtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmi belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez. Asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminat iade edilir.” hükmüne yer verilmiştir. HMK’ nın 391/2-ç maddesinde” Talepte bulunanın, ne tutarda ve ne türde bir teminat göstereceği yazılır”, bahsi geçen Kanunun 87. maddesinde ” Bir davada verilecek teminatın tutarını ve şeklini hakim serbestçe tayin eder.” hükmüne yer verilmiştir. İhtiyati tedbir taleplerinde teminat alınması yaklaşık ispata göre hakkında belli oranda el atılacak aleyhine tedbir talep edilenin haklarının korunması ve taraflar arasında menfaat dengesinin iyi kurulması, ilerde haksız çıkılması halinde karşı tarafın ya da üçüncü kişilerin zararların karşılanması için açılacak tazminat davasının sonucunun garantiye alınması açısından önemlidir. Teminatın tutar ve şeklini hakim takdir edecektir. Bu takdiri yaparken ihtiyati tedbirin türüne, karşı tarafa verebilecek zararın miktarına, ihtilaf konusu mal yada hakkın değerine göre bir takdir kullanılmalıdır. HMK 393/1 inci maddesi gereğince mahkemece teminat öngörülmesine rağmen teminat yatırılmaz ise, verilen tedbir kararı infaz edilemez. Kararın verildiği tarihten itibaren bir hafta içerisinde teminat yatırılıp infaz edilmediği takdirde tedbir kendiliğinden kalkmış sayılıcıktır. Zaten, istinafa konu edilen mahkemenin gerekçeli kararında da, öncesinde verilmiş, ancak teminat yatmadığı için tedbir kararlarının kendiliğinden kalktığı vurgulanmıştır. Teminat alınmayacak haller, talep, resmi belgeye, başkaca kesin delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına karar verilebilir. Burada bahsi geçen resmi belge ve kesin delil kavramları HMK 199 uncu maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Somut olayda, davacıların haklılığın gösterir resmi belge bulunmadığı, delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, bu nedenle teminatsız tedbir talebinin reddine yönelik verilen kararda yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da bulunmadığından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50.TL’nin davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/01/2019 tarihinde HMK’nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.