Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1850 E. 2019/697 K. 08.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1850 Esas
KARAR NO : 2019/697 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/843 Esas 2018/584 Karar
TARİH : 22/05/2018
DAVA : Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 08/05/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin internet üzerinden … adli siteden gidiş …, dönüş … olmak üzere 31/10/2016 tarihinde Londra’ ya gidiş-dönüş bileti aldığını, dönüş tarihi olan 07.05.2017 tarihinde Londra/Gatwick hava alanına geldiğinde … hava yollarına ait kontuarı bulamadığını, müşteri hizmetleriyle görüştüğünde Gatwick hava alanından yapılan … uçuşlarının iptal edildiği bilgisini aldığını, trenle yaklaşık 2 saat uzaklıktaki Stansteed hava alanında sefer olduğunun söylendiğini, müvekkiline iptal konusunda bilgi verilmediğini, bunun üzerine aynı hava alanında birkaç saat sonra kalkacak olan … ait bir uçak bileti alarak Türkiye’ye döndüğünü, Türkiye’ye döndüğünde bileti aldığı acente … ve … yetkilileri ile mail yoluyla yaptığı yazışmalarda ise ‘uçuş iptalinin mail yoluyla 08.02.2017 tarihinde bildirildiği, aynı mesajın yeniden gönderilmesinin istenmesine rağmen bilgilendirme mesajının gönderilmediğini, müvekkilinin Londra’dan dönüş tarihinin 07.05.2017 olduğunu, seferin iptal edildiğinin bildirildiği tarihin ise şubat ayı olduğunu, normal şartlarda seferin iptali ile birlikte kredi kartına ücret iadesi yapılması gerektiğini, ücret iadesinin Türkiye’ye dönüş tarihinden sonra yapılan başvurular üzerine 19.05.2017 tarihinde kredi kartına aktarıldığını, … uçuş iptali durumunda AB çıkışlı yolcular için uygulaması gerekli prosedürü müvekkili hakkında uygulamadığını, davacı vekilinin 16.04.2018 tarihli beyan dilekçesi ile müvekkilinin kişisel sebeplerle seyahate çıktığını, bu nedenle müvekkilinin maddi manevi zarar gördüğünü ileri sürerek, uğradıkları zararlar nedeniyle 1.000,00 TL manevi, 2.400,00 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 3.400,00 TL tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, yasal süresi içinde bildirildiği takdirde uçuş iptali hallerinde müvekkil şirketinin tazminat yükümlülüğünün olmadığını, davaya konu uçuşa ilişkin iptal bildiriminin, uçuştan 3 ay öncesinde (07.02.2017 ) tarihinde davacı yanca bileti satın alınan acentaya sistem üzerinden gönderilen mesaj ile bildirildiğini, davacının bileti satın alığı acenta bu bilgiye istinaden 8 şubat 2017 tarihinde iptale ilişkin bildirimi, davacı yana rezervasyon esnasında belirtmiş olduğu …@hotmail.com adresine mail yoluyla bildirim yapıldığını, davacının bildirdiği iletişim bilgileri doğrultusunda bildirimler yapıldığını, müvekkili şirketin sorumluluğunu yerine getirdiğini, … yolcu yönetmeliğine göre tüm yasal yükümlülüklerin yerine getirildiğini, ek masraflara ilişkin maddi tazminat talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, manevi tazminat talebinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, manevi tazminat şartlarının oluşmadığını savunarak, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 22/05/2018 tarih 2017/843 Esas 2018/584 sayılı kararında;”Dava, havayolu ile taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Dava tarihi olan 01/08/2017 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Kanun’un 73/1 madde ve fıkrasında da; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu itibarla, tüketici konumundaki davacı tarafından açılan işbu davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu nazara alınarak…”gerekçesi ile, Mahkememizin görevsizliğine, kararın kesinleşmesi ve talep halinde dosyanın İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Davaya konu olan uyuşmazlığın havayolu ile taşıma işinden kaynaklanması sebebiyle Ticaret Mahkemelerinin görev alanına dahil olduğunu, 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanunu’nun 2. maddesi hükmü “Bu Kanun, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin havacılık sahasındaki faaliyetlerini kapsar.” şeklinde olduğunu, dolayısıyla uyuşmazlığa konu havayoluyla yolcu taşıma işine uygulanması gereken Kanun’un 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanunu olduğunu,Havayolu taşıma işinden kaynaklı bir uyuşmazlık söz konusu olduğunda, Sivil Havacılık Kanunu’nun 2. maddesinin atfıyla 106. madde hükmüyle önce 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanunu hükümlerine, burada hüküm bulunmaması halinde 2073 sayılı Kanun ile kabul edilen Varşova Konvansiyonu-Lahey Protokolü ve 5866 sayılı kanun ile kabul edilen 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu’na ve burada da uygulanacak hüküm bulunmaması halinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nu hükümlerine bakılması gerektiğini, 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanunu ve 2073 sayılı Kanunu ile kabul edilen Varşova Konvansiyonu-Lahey Protokolü ve 5866 sayılı kanun ile kabul edilen 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu’nda havayolu taşıma işlerinden kaynaklı uyuşmazlıklara bakmakla görevli mahkemelere ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığından, 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanunu’nun 106. maddesi gereğince Türk Ticaret Kanunu hükümlerinden faydalanılması gerektiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1 maddesi “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk dâvaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda tanzim olunan hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.” şeklinde olduğunu, aynı Kanun’un 19/2. maddesi “taraflardan yalnız biri için ticari iş mahiyetinde olan mukaveleler, kanunda aksine hüküm olmadıkça, diğeri içinde ticari iş sayılır” şeklinde olduğunu, Bu nedenle, Türk Ticaret Kanununda düzenlenen bütün hususlardan doğan hukuk davaları, mutlak ticari dava sayıldığını, dolayısıyla huzurdaki uyuşmazlık ve aynı nitelikteki uyuşmazlıkların Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, bu nedenle davacı tarafından ilk derece mahkemesi nezdinde açılmış olan davanın taşıma sözleşmesinden kaynaklandığı göz önüne alındığında görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi değil, Tüketici Mahkemesi olduğuna dair karar tesis edilmiş olmasının yerinde olmadığını, Yargıtay ve BAM kararları da bu tür uyuşmazlıklarda TTK’nın uygulanması gerektiğinden bahisle Tüketici Mahkemesinin görevli olmadığını davaya bakmakla görevli olan mahkemenin Ticaret Mahkemeleri olduğuna hükmettiklerini, (Yargıtay 11. HD. E.2012/9513-K. 2012/11823-T.4.7.2012, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2016/11654 E. 2016/11009 K., Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/14600 E. ve 2017/281 K. 16.1.2017 T.)Yargıtay ve BAM’ın güncel kararları doğrultusunda dosyanın Tüketici Mahkemesine gönderilmesi için yolcunun seyahat amacının gezi olduğunu delillendirmesi gerektiğini, yerel mahkemenin salt davacı beyanı ile seyahatin gezi amacıyla yapıldığına kanaat getirerek görevsizlik kararı vermesinin hukuka aykırı olduğunu, BAM’ın vermiş olduğu son güncel kararda da davacının seyahatinin ne amaçla yapıldığının tespitinden sonra görevli mahkemenin hangisi olacağına karar verildiğini, (İstanbul BAM 12. HD E.2017/602-K. 2018/209-T. 8.3.2018) Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/14600 E. ve 2017/281 K. sayılı ve 16.1.2017 tarihli kararında da seyahat amacı yeterince araştırılarak karar verildiği, karar da tüketici mahkemesinin vermiş olduğu görev yönünden ret kararı onanarak dosya Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderildiğini, Davacının herhangi bir delil göstermeksizin salt beyanına riayet edilerek davacının tüketici olduğuna kanaat getirilmesi de yasaya, usule ve yerleşik uygulamaya aykırı olduğunu, Havayolu taşımacılığından kaynaklı ihtilaflar da görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğunu, eğer davacı tarafından gerçekleştirilen seyahatin gezi amacı ile yapıldığı yeterli kanaat oluşturulacak şekilde delillendirilebilirse görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri olduğuna hükmedilebileceğini, fakat davacının seyahatini gezi amacı ile yapıldığını iddia ettiği salt beyanı ile davacının tüketici olduğuna kanaat getirilip dosyanın tüketici mahkemesine gönderilmesi yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi görevsizlik kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/843 Esas 2018/584 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava hava yoluyla taşıma sözleşmesinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Her ne kadar taşıma sözleşmesi TTK’da düzenlenmişse de, 28.05.2014 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasa’nın 3/k bendinde “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” tüketici, 3/ı bendinde ise “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceğine değinilmiştir.Somut olayda davacı 6502 sayılı yasa 3/k bendinde tanımlanan tüketici olup, uyuşmazlık konusu da tüketici işlemine ilişkin olduğundan uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme tüketici mahkemesidir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcının istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 8,50 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/05/2019 tarihinde HMK’ nun 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.