Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1844 E. 2020/541 K. 14.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1844 Esas
KARAR NO : 2020/541 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/869 Esas – 2018/708 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/05/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi: TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının ….Bankası Kadosan Sitesi şubesindeki hesabından 20.04.2016 tarihinde bilgi ve onayı olmaksızın talimatı dışında alıcısı …; miktarı 48.000,00 TL olmak üzere usulsüz havale işleminin gerçekleştirildiğini; davacının havale işleminden telefonuna SMS olarak gelen “Bekleyen işleminiz var” mesajıyla haberdar olduğunu; mesajın gelmesini müteakip internet bankacılığına erişmeye çalışmışsa da banka sistemine tanımlı olan telefon numarasının yine talimat dışında tanımlı durumdan çıkarılmış olması nedeniyle davalı bankaya ait internet bankacılığı sistemine erişemediğini; davacının önce davalı bankayı arayıp sonra şubeye gidip şube müdürüne durumu izah ettiğini; zararının giderilmesini istediğini; gerekli tedbir ve sistem güvenliğini sağlamak ve korumakla asli yükümlü olan davalı bankanın davacının maddi zararını karşılamadığını; davalı bankanın davacının maddi zararından asli kusurlu olarak sorumlu olduğunu; güvenlik ve kimlik doğrulama sistemlerindeki zafiyetin sonucu olarak davacının maddi zarara uğradığını; davacının davalı bankadaki hesabından tek seferde aktarabileceği azami miktarın 25.000 TL olduğunu; hesabından bu bedelin üzerinde havale yapıldığını; açıklanan nedenlerle, fazlaya ilişkin tüm dava ve talep haklarını saklı tuttuklarını beyan etmek suretiyle şimdilik 10.000 TL’nin davalı banka ve …’dan 20.04.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı banka vekili cevap dilekçesi ile, olayın nasıl gerçekleştiğinin ve sorumluluğun kimde olduğunun belli olmadığını; davacının da elektronik bankacılık işlemlerini gerçekleştirmesini sağlayan gizli bilgileri korumakta ihmal gösterdiğini ve zararın ortaya çıkmasına sebebiyet verdiğini; davacının şifrenin kötüniyetli üçüncü kişiler eline geçmemesi için gerekli önlemleri aldığını ispatlaması gerektiğini; davalı bankanın uluslararası olarak kabul gören tüm güvenlik önlemlerini aldığını; davacının telefon numarasına, davalı banka tarafından “Bekleyen işleminiz var” şeklinde mesaj gönderilmediğini; davacının dava dilekçesinde bahsettiği telefon numarasının sistemde kayıtlı numarası olmadığını; 20.04.2016 tarihinde tanımlı “Limit Üstü Giden / Havale Bildirimi” tanımı MTV’de bulunamadığını; açıklanan nedenlerle, davanın reddini talep etmiştir.Davalı … 20.04.2017 tarihli duruşmadaki beyanında; havalenin yapıldığı gün yanına tanımadığı yaşlı bir amcanın geldiğini; kendinden rica ettiğini ve … Bankasında hesabı olduğu için kabul ettiğini; paranın 10.000,00 TL’sini çektiğini; o bankada para olmadığı için başka şubeye gittiğinde geri kalan paranın bloke olduğunu; çekemediğini; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 05/07/2018 tarih 2016/869 Esas – 2018/708 Karar sayılı kararında;”İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmaları, denetlenebilir bilirkişi raporu içeriğine göre, davacı …San. Ve Tic. Ltd. Şti. davalı …Bankası A.Ş.’ nin İstanbul Kadosan Şubesi müşterisi olduğu, davalı banka nezdindeki … nolu hesabında 20/04/2016 tarihinde saat 13:57:39 da ilgili İP adresi cihazı kullanılarak davalı …’ a ait yine davalı bankanın Zeytinburnu şubesinin … nolu hesabına 48.000,00 TL tutarında havale yapıldığı, bu havalenin davacı bilgisi dahilinde olmadığı, davacı cep telefonuna gelen bir mesajla havaleden haberdar olduğu ve akabinde bankaya başvurması neticesinde yapılan havalenin kısmen iptal edildiği ve bloke konulduğu ancak yapılan havalede 10.000,00 TL miktarın davalı … tarafından çekildiği anlaşılmış, denetlenebilir ve olaya uygun bilirkişi raporu ile gerek 5411 Sayılı Bankacılık Kanununun 61. maddesi, gerek 4389 Sayılı Bankalar Kanununun ilgili maddesine göre mevduat sahiplerinin yasal hakları ve TBK nun 386 ve 387. maddeleri kapsamında değerlendirildiğinde, davalı bankanın güvenli internet bankacılığı hizmeti çerçevesinde usulsüz çekilen paranın bankanın zararı niteliğinde bulunup mevduat sahibinin bankaya karşı alacağının aynen devam ettiği, bu usulsüz işlemde mevduat sahibinin müterafik kusurundan bahsedilemeyeceği, davacıya ait şifrenin davacı kusurundan kaynaklı olarak ele geçirilmesinin söz konusu olmadığı, diğer davalı … ‘ın ise haksız olarak hesabına gönderilen parayı mal edinerek sebepsiz zenginleşiği gözönüne alındığında, bu sebepsiz zenginleşme miktarı olan 10.000,00 TL alacağın 20/04/2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesi gerektiği …”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile,10.000,00 TL alacağın 20/04/2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı banka vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı banka vekili istinaf dilekçesi ile, Davacının, davalı banka nezdindeki hesabından 20.04.2016 tarihinde şirket adına tahsis edilmiş olan internet bankacılığı sayfasından bilgisi dışında toplam 48.000,00-TL’lik havale işlemi gerçekleştirildiğini, bu havalenin bilgisi dahilinde olmadığını bu nedenle sorumlu olmadığını, sorumluluğun müvekkili bankaya ait olduğunu beyan ve iddia ettiğini, davacının hesabından çekilen meblağ nedeni ile meydana gelen ve bu nedenle uğramış olduğunu iddia ettiği maddi zararın sorumlusunun, müvekkili banka olmadığını,Bilirkişi raporunda davaya konu işlemin İnternet bankacılığı dolandırıcılığı eylemi olduğunun tespit edildiğini, hal böyleyken sorumluluğun müvekkil bankada değil söz konusu dolandırıcılık eylemeni gerçekleştiren kişi veya kişilere ait olduğunu, davacının dava dilekçesinde de açıkça belirtildiği üzere … adlı şahıs tarafından davaya konu bedelin kendi hesabına aktarıldığını, bu nedenle dava konusu talebin davalı bankaya yöneltilmesinin mümkün olmadığını, zira müvekkili bankanın davacının iddia ettiği üzere herhangi bir ihmali veya kusuru bulunmadığı gibi herhangi bir yararı da bulunmadığını, bu nedenle işbu davanın müvekkili banka yönünden husumetten reddi gerekirken yerel mahkeme tarafından kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,Müvekkili bankanın alınabilecek bütün önlemleri almış olup, bu nedenle huzurdaki davaya konu ihtilaf ile ilgili müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini,Davacı şirketin, müvekkili banka aleyhine ikame ettiği işbu davada, sadece güvenlik açığı olduğu iddiasında bulunarak, müvekkili bankaya kusur izafe etmeye çalıştığını, ancak davacının işbu mesnetsiz iddiasının hiçbir surette gerçeği yansıtmadığını, davacının elektronik bankacılık işlemlerini gerçekleştirmesini sağlayan gizli bilgileri korumakta ihmal gösterdiğini ve zararın ortaya çıkmasına sebebiyet verdiğini, Somut olayda, internet bankacılığı işlemi sırasında davacının kullanıcı adı ve şifresinin kullanıldığını ve bu bilgilerin davalı bankanın bilgisayar sisteminden öğrenilmediğini, müşterinin şifrenin kötüniyetli üçüncü kişiler eline geçmemesi için gerekli önlemleri almış olduğunu ispatlaması gerektiğini, şifrelere ait gizliliğin sağlanmasının sorumluluğunun taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında müşteriye ait olması nedeni ile müvekkiline herhangi bir kusur izafe edilemeyeceğini, İnternet bankacılığı hizmeti sunan bankaların asli borcunun, elektronik bankacılık işlemlerinin güvenle yapılabilmesini sağlamak olduğunu, bu hizmetten yararlanan müşterilerin ise internet bankacılığı işlemlerine açık olan hesabına ait şifre ile kullanıcı kodu, parola ve diğer kişisel bilgilerinin üçüncü kişilerin eline geçmesini engellemek için gerekli önlemleri almakla yükümlü olduğunu,Müvekkili bankanın, Türkiye’nin önde gelen bankalarından biri olarak, 3D Secure, sisteme girerken SMS gönderimi, … Bankası internet şubesi dijital sertifikası, güvenlik kodu, sanal klavye, saldırı tespit sistemi, statik – dinamik şifre (mobil onay kodu), para çekimi ve hesap hareketlerini SMS veya sözlü veya mail ile bildirmek (işlem onay kodu ile birlikte bu bilgi verilmektedir), elektronik imza, 128 bit SSL, firewall, anti phishing ve sair programlar, teknikler ile gerekli önlemleri aldığını,Bu önlemlere ek olarak, müvekkili bankanın, tüm müşterilerinin, internet bankacılığı yapacağı anda, güvenlik konularına ilişkin hususları okumasını sağladığını, ayrıca müvekkili bankanın ana sayfasında güvenlik konularının hepsine dair bilgilerin yer aldığını, bu bağlamda, müvekkili bankanın gerek internet bankacılığı gerekse ilgili diğer hususlarda alınabilecek tüm önlemleri aldığını, olası tehditlere karşı güncel gelişmeleri yakinen takip ederek, bilgisayar sistemine entegre etmekte, uluslararası güvenlik standartlarını uygulamakta, müşterileri tarafından kullanılmasını sağlamakta, hatta müşterilerini, bu önlemleri almaya mecbur kıldığını, alınan önlemlerin, müşterilerin güvenliğinin sağlanması anlamında fazlasıyla yeterli olduğunu, müvekkili bankanın ayrıca güvenlik konuları ile ilgili müşterilerine düzenli olarak, bildirim, uyarı ve tavsiyelerde bulunduğunu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, müvekkili bankadan söz konusu önlemlerin ötesinde başka bir fiilin ifa edilmesinin beklenmesinin makul olmayacağını ve hakkaniyetle bağdaşmayacağını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 12/07/2007 T., 2007/2343 E. VE 2007/7377 K.”… Davacı vekili, davalı bankanın internet bankacılığı hizmetlerindeki güvenlik açıklarından yararlanılarak müvekkilinin hesabından üçüncü kişilerin hesaplardan aktarılan para nedeniyle zarara uğradığını bu zararın tahsili için icra takibi yapıldığını davalının icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ve tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, internet bankacılığı işlemlerinde müşteri numarası şifre ve parolanın doğru girilmesi durumunda hesaba ulaşıldığını, dava konusu havale işlemlerinde davacnın bu kişisel bilgileri kullanılarak havale işleminin gerçekleştirildiğini bankanın sisteminden davacının bu kişisel bilgilerinin ele geçirilmesinin mümkün olmadığını davacının yeterli önlemi almayarak şifre ve parolasını koruyamadığını belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre havale işlemlerinde davalı bankanın herhangi bir kusuru bulunmadığı davacının şifresini iyi koruyamaması nedeni ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle 10.04.2006 tarihli uzman bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına … karar verildi. ” şeklinde hüküm kurulmak suretiyle ifade edildiğini,Dolayısıyla mezkûr olayda, alınabilecek bütün önlemleri almasından ve işbu sebeple kusur izafe edilemeyecek olmasından dolayı, müvekkili banka aleyhine ikame edilen haksız davanın reddi gerekirken hatalı bilirkişi raporu dayanak gösterilerilerek davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu,Davaya konu olay bakımından yasal ve akdi düzenlemeler doğrultusunda kart ile ilgili bütün sorumluluğun kart hamiline dolayısıyla davacıya ait olduğunu, 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’ nun ” Kart kullanımına ilişkin yükümlülükler ” başlıklı 15. maddesinin 1. fıkrası, ” Kart kullanımından doğan sorumluluk, sözleşme imzalandığı ve kartın zilyetliğine geçtiği veya fizikî varlığı bulunmayan kart numarasının öğrenildiği andan itibaren, kart hamiline aittir. ”Bildirim zorunluluğu başlıklı 16. maddesinin 1. fıkrası, ” Kart hamili, kendisine tevdi edilen kartı ve kartın kullanılması bir kod numarası, şifre veya kimliği belirleyici başka bir yöntemin kullanılmasını gerektiriyorsa bu bilgileri güvenli bir şekilde korumak ve başkaları tarafından kullanılmasına engel olacak önlemleri almak, kartın kaybolması, çalınması veya iradesi dışında gerçekleşmiş herhangi bir işlemi öğrenmesi halinde kart çıkaran kuruluşu derhal haberdar etmek zorundadır. ” hükümlerini ihtiva ettiğini,Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2016/1979 K. 2016/10630 T. 14.6.2016″Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay .. …sayılı ilamında belirtilen ‘Dava, davalı banka nezdinde bulunan ve davacıya ait kredi kartı hesabındaki paranın davacının bilgisi ve izni dışında kullanılması sebebiyle ödenmek zorunda kalınan bedelin tahsiline ilişkindir. Davaya konu işlemin, davalı bankanın internet bankacılığı sayfasında “mail order” yöntemi ile … numaralı telefona tek kullanımlık şifre gönderilmek sureti ile yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak dosya kapsamından şifrenin gönderildiği hattın kime ait olduğu, sahte bir hat olup olmadığı, hat davacıya ait olsa bile SİM kartın kopyalanmış olup olmadığı hususunun araştırılmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davacının bilgisi dışında harcama yapıldığını iddia ettiği konuda davacının kusuru ya da müterafik kusuru olup olmadığı araştırılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. gerekçeleriyle hüküm bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere ve alınan ek bilirkişi raporuna göre, davacının ağır ihmali veya kasti bir davranışının olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle yasa gereği davacının sorumlu olduğu 150 TL dışında 2.655 TL nin davalı banka tarafından iadesinin gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Bozma ilamından sonra mahkemece yapılan araştırma sonucunda telefon numarasının davacı asile ait olduğu tespit edilmiştir. Sim kartının kopyalandığı ya da sahte sim kartı düzenlendiği kanıtlanamadığı dikkate alınarak bankaya atfedilebilecek bir kusur bulunmadığından davanın reddi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.” şeklinde hüküm kurulmak suretiyle ifade edildiğini,Dolayısıyla yasal mevzuatlar çerçevesinde kart kullanımından doğan sorumluluğun kart hamilinde olduğu ve kart hamilinin gerekli olan şifrelerin başkaları tarafından kullanılmasına engel olması gerektiği, İstanbul 9. Tüketici Mahkemesinin 2016/251 2017/782 Esas, Karar sayılı kararının bu yönde olduğunu,Hatalı bilirkişi raporu dayanak gösterilerek karar oluşturulmasının hukuka aykırı olduğunu,HMK MADDE 266 “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” HMK MADDE 267 “Mahkeme, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir. Ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür.” dendiğini, kanunda açıkça görüldüğü üzere bilirkişi incelemesinin söz konusu olduğu halde mahkemenin yalnızca bir kişi görevlendirebileceğini, gerekçesi açıkça gösterilmek üzere tek sayıda birden fazla kişiden oluşan bir heyetin oluşturulmasının da mümkün olduğunu, bu halde dosyada yapılan bilirkişi incelemesinde bilirkişi sayısının iki olması; başka bir ifade ile bilirkişi sayısının çift sayıda olmasının hukuka ve usule aykırılık teşkil ettiğini, bu sebeple söz konusu bilirkişi raporuna karşı itiraz ederek tek sayıdan oluşan bir bilirkişi heyetinden yeniden rapor alınmasını talep etmiş olmalarına karşın yerel mahkeme tarafından usul ve esas yönünden bir çok hata içeren bilirkişi raporu dayanak gösterilerek karar oluşturulduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/869 Esas – 2018/708 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının davalı bankada bulunan mevduat hesabından internet bankacılığı kullanılarak usulsüz şekilde havale yapılması nedeniyle maddi tazminat talebine ilişkindir.Davacı, davalı bankada bulunan mevduat hesabından internet bankacılığı yoluyla bilgisi dışında diğer davalının hesabına havale yapıldığını, havaleden telefonuna gelen mesaj ile haberdar olduğunu, davalı bankayı derhal arayarak hesaba bloke konulmasını istediğini, havale yapılan paranın 10.000 TL’sinin bloke konulmadan diğer davalı tarafından çekildiğini belirterek uğradığı zararın davalılardan tahsilini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı banka vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bankalar, özel yasa ile kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı ve katılım fonlarını sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan ve hem mudileri hem de üçüncü kişileri koruyucu tedbirler almak ile yükümlü kuruluşlardır. Bankalar sahip oldukları bu vasıfları sebebiyle bankacılık işlemlerinin güvenilen tarafı konumundadırlar. Bu durum, bankaların bir güven kurumu olarak kabul edilmesini ve bankanın sorumluluğunun özel güven sebebiyle ağırlaştırılmasını gerektirir (Battal, Ahmet; Güven Kurumu Nitelendirmesi Işığında Bankaların Hukuki Sorumluluğu, Ankara, 2001, s. 106). O hâlde, bankalar, ağırlaştırılmış sorumluluğun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında bulunmakta olup, buna karşılık hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2’nci maddesi gereğince; tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. Nitekim bankaların, tacir olarak bütün işlemlerinde basiretli davranma yükümlülüğü herhangi bir tacirden farklıdır. Bu sebeple bankalardan beklenen basiret ölçüsü ve özen yükümlüğü şüphesiz daha ağırdır. Özellikle birer itimat kurumu olan bankaların, aldıkları mevduatları ve açtıkları çek hesapları ile çek hamillerini sahtecilere karşı özenle koruma yükümlülüğünün daha da arttığının kabul edilmesi gerekmektedir (Yılmaz, Süleyman; Hukuki Açıdan İnternet Bankacılığı, Ankara, 2010, s. 152). İnternet bankacılığı işlemleri bakımından uygulamada ortaya çıkan en önemli sorun, hiç kuşkusuz güvenlik sorunu olup, banka hesaplarındaki paraların, müşterilere ait özel bilgiler kullanılarak üçüncü kişilerce başka hesaplara aktarılmasıdır. Bu sorun hem bankalar hem de müşteriler açısından önemli riskler oluşturmaktadır. Güvenli bir internet bankacılık hizmetinin sunulmasında, böyle bir hizmetin alınmasında, normal bankacılık işlemlerindeki yükümlülüklerin yanı sıra hem bankanın hem de müşterinin üzerine düşen bazı ek yükümlülükler vardır. Bu bağlamda, internet bankacılığı hizmetini müşterilerine bankalar sunduğuna göre, bankaların internet bankacılığı sisteminin güvenliğine yönelik tüm tedbirleri almaları ve sistem hatalarını ve eksikliklerini gidererek sistemi bilinen en son teknolojik gelişmeye uygun hâle getirmeleri büyük önem taşımaktadır. Müşterilerin internet bankacılığını kullanmakta olması bankaların mevduatı koruma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı gibi, sorumluluğunu da hafifletmeyecektir. Bu kapsamda işlemlerini internet ortamına taşıyarak daha fazla müşteri kitlesine ulaşmak ve dolayısıyla daha fazla kâr elde etmek isteyen bankanın, buna paralel olarak gerekli teknolojik ve yazılımsal önlemleri alması, gelişen teknoloji karşısında kötü niyetli üçüncü kişilerin internet bankacılığı sistemine girişimlerini anında engelleyecek güvenlik mekanizmasını oluşturması, sistemini sürekli güncelleyerek yenilemesi, herhangi bir usulsüz işlemle karşılaşıldığında gerekli önlemleri almanın yanı sıra müşterilerini de anında bilgilendirmesi gerekmektedir (Savaş, Abdurrahman; İnternet Bankacılığı ve Tarafların Yükümlülükleri, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 19, S. 2, s. 151.). Buna karşılık, hiç kuşkusuz, internet bankacılığı işlemlerinde müşteriler de kendilerinden beklenen her türlü tedbiri almak ve her türlü dikkat ve özeni göstermek zorundadırlar. Bu sebeple bilgisayarlarına başkalarının ulaşmasına imkân tanıyan her türlü gerçek ve sanal saldırıyı önleyici tedbirleri almaları ve bu konuda azami özeni göstermeleri gerekmektedir. Müşterilerin, internet bankacılığında kullanılmak üzere kendilerine verilen özel bilgilerini, banka ve kredi kartlarında olduğu gibi, üçüncü kişilerden özenle koruma ve saklama yükümlülüğü mevcuttur. Bu yükümlülüklerin ihlal edilmesi hâlinde müşterinin kendi kusurundan kaynaklanan bu durumun sorumluluğuna kusuru oranında katlanması gerekmektedir. Bu itibarla, müşterinin internet dolandırıcılığı eyleminin işlenmesinde ve kişisel bilgilerinin kötü niyetli üçüncü kişilerin eline geçmesinde kusuru var ise 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesi gereğince bu kusur, müterafik kusur olarak değerlendirilebilecektir. Bu durumda banka, sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirememesinde kusurlu olmadığını 6098 sayılı TBK’nın 112. maddesi gereğince ispat etmek durumunda olup, ayrıca müşterisinin müterafik kusurunu da ispat etmekle yükümlüdür (Yasaman, Hamdi; Banka Hukuku, İstanbul 2013, C. II, s.105) .Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. (5411 S. Bankacılık Kanunu’ nun 61. maddesi). Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usulsüz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. TBK. nun 386 ve 387. maddeleri uyarınca ödünç alan, akdin sonunda ödünç verilen parayı eğer kararlaştırılmışsa faizi ile iadeye mecburdur.Bu çerçevede, banka, mevduat sahiplerinin güvenli şekilde işlem yapabilmesi için gerekli güvenlik altyapısını hazırlamak zorundadır. Bu kapsamda bankanın interaktif bankacılık işlemleri sırasında şifre bilgilerinin üçüncü kişilerce ele geçirilmesini önleyecek bir güvenlik mekanizması oluşturması gereklidir. Sistem güvenliğinin sağlanmamasından kaynaklanan zararların sorumluluğu bankaya ait olacaktır.Somut olayda, davacının hesabında bulunan parası internet bankacılığı kullanılarak istemi dışında havale edilmiştir. Davalı banka söz konusu işlemde kusuru olmadığını, internet bankacılığı usulsüzlüklerine karşı gerekli güvenlik önlemlerini aldığını, davacının müterafık kusuru bulunduğunu ispatlayamamıştır. Bu nedenle bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. HMK’ nın 282 maddesindeki ” Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir” düzenlemesi dikkate alındığında; İlk Derece Mahkemesince gerekçesi de ortaya konularak bilirkişi raporu diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşan sonuca göre karar verilmiş olması nedeniyle davalı banka vekilinin bilirkişi heyetinin yasaya aykırı şekilde çift sayıda bilirkişiden oluşturulduğuna ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup davalı banka vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı bankanın istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 683,10.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 170,78.TL harcın mahsubu ile bakiye 512,32.TL’ nin davalı bankadan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/05/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.