Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1834 E. 2020/539 K. 14.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1834 Esas
KARAR NO : 2020/539 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/164 Esas – 2018/653 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/05/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı ile davalının İstanbul Ticaret Siciline … Sicil kayıtlı … Tic. Ltd. Şti.’nde eşit paya sahip ortaklıklarını ve şirkette her bir ortağın münferiden temsile yetkili olduğunu, …Ltd. Şti’ne 2005, 2006, 2007 yılları arasında ticari faaliyetlerinden ötürü ilgili vergi dairesi tarafından vergi tahakkuk ettirildiğini, tahakkuk ettirilen vergilerin bir bölümünün …. Ltd. Şti. tarafından ödenmediğini, yeniden yapılandırma uyarınca … Ltd. Şti’nin borcunun yaklaşık 1.800.000TL olarak yapılandırıldığı ve taksite bağlandığını, takibe konu olan alacağın … tarafından … Ltd. Şti. adına %50 hissesine düşen vergi borcu dahil yapılan ödemelere ilişkin olduğunu, vergi ödemelerine ilişkin alındı makbuzları toplamının 46.654.94.TL olduğunu ve bunun %50′ si 23.327.47 TL’ nin davalı adına ödenen kısım olduğunu, şirket içi sorumluluğunu aşan vergi borcu ödemesini yapan ortağın diğer ortaklar adına ödediği vergiler için de ilgili ortağa rucu hakkına sahip olduğunu, limited şirkette pay oranında sorumluluk ilkesi uyarınca davalının dava konusu vergi borçlarının %50’sinden sorumlu olduğunu, TTK 20. maddesi uyarınca basiretli tacir olarak hareket etme yükümlülüğü altında vergi borcunu bilmesi ve payına düşen ödemeleri yapması talep edilmesine rağmen ödemeleri gerçekleştirmediğini, alacağın likit olması nedeniyle davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, arz ve izah edilen nedenlerle fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, … Esas sayılı dosyasına yapılmış itirazın iptaline, takibin devamına, davalı aleyhine % 20′ den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, icra takibine konu borcun … Ltd. Şti’ nin 2005, 2006 ve 2007 yıllarındaki faaliyetlerine ilişkin vergi borçları olduğunu, VUK 114/1 maddesinde yer alan taraf ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler yıllık zaman aşımına uğrar hükmüne göre zaman aşımına uğradığından davanın reddi gerektiğini, borcun varlığını ispatla yükümlü tarafın davacı olduğunu, davacı vekilinin müvekkilinin vergi borcuna ilişkin sorumluluğunu ikrar ettiği iddiasının tamamiyle mesnetsiz bir iddia olduğunu, davacı tarafından başlatılan takiplerin mükerrer olduğunu, davacının işbu dava ve diğer mükerrer takiplere ilişkin görülmekte olan davalardaki beyanlarında …. Ltd. Şti.”nin toplam borcunun 1.800.000 TL olarak yapılandırıldığını belirtildiğini, bu güne kadar müvekkili aleyhine vergi borçları sebebiyle başlatılan takiplerin toplam tutarının 2.572.881TL’sını bulduğunu, ortaklık ilişkisinden kaynaklanan borç denilerek davacının kardeşi olan … temlik edildiğini, bu borçlara karşı açılan menfi tespit davalarında ise davacı tarafın fikir değiştirerek borcun … Ltd. Şti.’nin yapılandırılmış borcu olduğunu iddia ettiğini, davacının tahsilini talep ettiği vergi borcu diğer dosyalarla mükerrer olup, davacının işbu dava ile kötü niyetli olarak ileri sürdüğü talebinin reddi gerektiği, davacının itirazın iptali davasının reddine, dosyaya sunulu icra dosyalarının incelenmek üzere celbine, yargılama harç ve masrafları ile ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/07/2018 tarih ve 2016/164 Esas – 2018/653 Karar sayılı kararında; “Tüm dosya kapsamı, tarafların dava dışı şirket olan …Ticaret Ltd. Şti. ünvanlı şirkette eşit paylı hissedar oldukları, davacının şirketin vergi borçlarının ödemesinden sonra davalının da bundan sorumlu olduğu iddiası ile yapılan icra takibi bakımından davalının eşit oranda şirkette pay sahibi olması ve kar ve zararda ortaklık prensibi, davacının şirket dışı vergi alacaklısı değil şirket hissedarı olması sebebine dayalı takip yapıldığından önceden şirket tüzel kişiliğine başvurma zorunluluğunun bulunmaması, bilirkişi tarafından yapılan tespitler doğrultusunda da davacının yapılan ödemelerinin tespit edilmiş olması nedenleriyle davacının davasının 2004 sayılı İİK md. 67 gereğince “genel hükümler dairesinde” ispat edildiği kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Alacak likit olup davalının takibe itirazı haksız bulunduğundan 2004 sayılı İİK md. 67/2 gereğince davacı yararına icra-inkar tazminatına karar verilmiştir. …”gerekçesi ile,1-Davanın KABULÜ ile, 2- Davalının İstanbul …. İcra müdürlüğünün … Esas sayılı takibe itirazının İPTALİNE, takibin kaldığı yerden asıl alacak ve faiz üzerinden DEVAMINA, 3-Kabul edilen alacağın (23.327,47 TL) %20’ı tutarında icra inkar tazminatı olan 4.665,49 TL takdirine, takdir olunan bu icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, davacı tarafından ödenen ve müvekkili hissesine düştüğü idda edilen vergi borçlarının kanunen ortadan kalkmış borçlar olup, davacının rızai ödemeleri ile vergi dairesinde kabul edildiğini, söz konusu borcun oratadan kalkmış olmasına rağmen davacı tarafın rızası çerçevesinde ödenmesi ile müvekkil aleyhine rücu borcu doğmayacağını, Bununla birlikte, kabul manasına gelmemek kaydıyla, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 35. maddesinde de bu hususun açık bir şekilde hüküm altına alındığını, söz konusu kanun hükmüne aykırı olarak şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen bir borçtan sorumluluk halinde şirket ortaklarının amme alacağından sermaye hisseleri oranında sorumlu olduğunu, davacı tarafından yapılan bir ödemenin olması halinde ancak kendi sermaye hissesi oranında ödeme yapması gerektiğini, kendi sermaye hissesi oranında yapmış olduğu ödemeden kaynaklı olarak diğer hissedara rücu edemeyeceğini, hissesi oranından fazlasını ödemiş ise de müvekkili nam ve hesabına böyle bir ödemede bulunma yetkisi bulunmadığı gibi işbu ödemenin müvekkilden rücu suretiyle talep edilmesinin de kanun hükmünden de görüleceği üzere imkan bulunmadığını, Yine 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, vergi borçlarının ”ancak ilgili şirket tüzel kişiliğinden kısmen veya tamamen tahsil edilemez ise kanuni temsilcilere rücu imkanının” doğacağı belirtilmiş olup, verginin mükellefinin öncelikle şirketin ortağı değil bizzat şirket tüzel kişiliğinin olduğunu, Dolayısıyla özetlemek gerekirse, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’un 35. maddesi, limited şirket ortaklarının, şirketin amme borçlarından dolayı ortağın sorumlu olabilmesinin ön koşulu, amme borcunun limited şirketten tahsil imkanının bulunmamasıdır. Dolayısıyla limited şirketin amme borcundan dolayı öncelikle limited şirkete karşı takibin başlatılacağı, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından dolayı ortakların sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla, davaya konu vergi borcunun şirket ortaklarından talep edilebilmesi için öncelikle şirketin tüzel kişiliğine karşı başlatılan icra takibinin semeresiz kalması gerektiğini, asıl ve birincil sorumluluk doğrudan doğrudan müvekkilinin ortağı bulunduğu tüzel kişiliğe ait olmasına karşılık doğrudan müvekkile karşı icra takibi tanzim edilmesinin davacının kötü niyetli ve haksızlığını ortaya koyduğunu, Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 24.06.2010 tarih ve 2008/14085 E. 2010/7336 K. sayılı kararı ile işbu hususlara değindiğini: “Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’un 4369 sayılı Yasa ile değişik 35. maddesi, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağını ve bu Kanun hükmüne göre takibe tabi tutulacağını hükme bağlamıştır. Ortağın anılan bu borcu, onun limited şirkete karşı taahhüt ettiği veya ödediği sermaye borcundan ayrı, bağımsız bir borçtur. Sorumluluk, sermaye payı oranıyla sınırlıdır. Fakat, bahse konu borcun doğabilmesinin ön koşulu, amme borcunun limited şirketten tahsil imkanının bulunmamasıdır.” Bununla birlikte, söz konusu şirket o dönemde ticari hayatına devam eden aktif bir şirket olmakla, şirketin kendisine ait bir malvarlığının da buluduğunu, hatta 2012 yılında … Bankası tarafından … Şirketine 262.725,00 TL tutarında kredi kullandırıldığını, bu sebeple davacı tarafından henüz borcun … Şirketi tarafından ödenmesi imkanı varken vergi borcunu yapılandırarak ödemesi durumunda da ödemiş olduğu tutarlar için öncelikle şirkete rücu etmesi gerektiğini, Nitekim bire bir aynı nitelikteki İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/572 E. – 2018/501 K. sayılı kararında davacının işbu davayı ikame etmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu tespit ederek, davasının reddine karar verildiğini. Söz konusu kararın şu şekilde olduğunu: ”Bir sermaye şirketi türü olan limited şirketlerde ortaklar açısından sınırlı sorumluluk ilkesi geçerlidir. Ortağın asıl borcu, taahhüt ettiği sermayeyi ödemektir. Sermaye borcunu tam olarak yerine getiren ortağın sorumluluğu sona ermektedir. İlke olarak kanun, ortaklarla limited şirket alacaklıları arasında bir ilişki kurmamış, alacaklılara gerektiğinde ortaklara başvurma imkanını tanımamıştır. Ancak bu ilkenin bir istisnası kamu borçlarından dolayı ortakların sorumluluğudur. Amme Alacakları’nın Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 4369 Sayılı Yasa ile değişik 35’inci maddesi, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağını ve bu kanun hükmüne göre takibe tabi tutulacağını hükme bağlamıştır. Benzer düzenleme içeren VUK’nun 10. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca vergi yükümlüsü tüzel kişilerin malvarlığından karşılanamayan vergi ve buna bağlı alacaklarda temsilciler kişisel malvarlıkları ile sorumludurlar. Bu nedenle davalı ortağın yargılama konusu borçtan sorumlu olmasının ön koşulu, amme borcunun limited şirketten tahsil imkanının bulunmamasıdır. Başka bir anlatımla, amme borcunun muhatabı şirket olup, incelenen sicil kayıtlarına göre amme borçlusu …. Dış Tic. Ltd. Şti.’nin faal olduğu anlaşıldığından, öncelikle şirket öz kaynaklarından bu borcun karşılanması gerekmektetir. Bu durumda amme borcunun limited şirketten tahsil imkanı bulunduğu halde şirket ortağı davalıdan bu bedelin tahsil edilmesi mümkün olmadığından davanın reddine; başlatılan takipte alacaklı tarafın kötüniyeti kanıtlanamadığından davalı tarafın tazminat isteminin reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir.” Ayrıca, yapılandırıldığı iddia edilen bu borcun neden yapılandırıldığı ve kim tarafından yapılandırıldığının da ortaya konulmadığını, yapılandırmaya ilişkin belgelerin dosyaya sunulmadığını, davacı tarafından benzer istemlerle çok sayıda icra takibi başlatılmış olup ödemenin mükerrer olup olmadığının dahi yerel mahkeme tarafından incelenmediğini, Sonuç olarak, yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere, yerel mahkeme tarafından kanunda yer alan ön koşul değerlendirilmeden ve eksik inceleme neticesinde oluşturulan işbu kararın tarafımızca kabulü mümkün olmadığını, dolayısıyla, yerel mahkeme tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak “davanın kabulüne” karar verildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2016/164 Esas – 2018/653 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, dava dışı, tarafların %50 ortak ve münferit temsile yetkili oldukları İstanbul Ticaret Siciline … Sicil kayıtlı … Tic. Ltd. Şti.’in ödenen vergi borcunun davalı hissesine düşen miktarının rucüen tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Davacı vekili, tarafların % 50 ortak oldukları dava dışı …Tic. Ltd. Şti.’nin vergi borçlarının yapılandırıldığını, bu yapılandırılan vergi borcunun 46.654.94 TL’lik taksidinin müvekkili tarafından ödendiğini, kamu borçlarından dolayı ortakların hisseleri oranında sorumlu olduklarından davalının hissesine düşen miktarın rucüen tahsili için yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. TTK’ nın 602. maddesine göre şirket borçlarından dolayı şirket mal varlığı ile sorumludur. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’un 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağı ve bu kanunun hükmüne göre takibe tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır. “Türk Hukuku’ nda ortaklar, limited şirketin borçlarından şahsen sorumlu değildirler. Ancak, sınırlı sorumluluk ilkesinin, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’ nın 532. maddesinde düzenlenen açığı kapama yükümlülüğü, 531. maddesinde hüküm altına alınan selef sıfatıyla sorumluluk gibi istisnaları da mevcuttur. Bu istisnalardan biri de kamu borçlarından dolayı sorumluluk halidir. 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’un 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağı ve bu kanunun hükmüne göre takibe tabi tutulacağı hükme bağlanmıştır. Ortağın anılan bu borcu, onun limited şirkete karşı taahhüt ettiği veya ödediği sermaye borcundan ayrı, bağımsız bir borçtur. Sorumluluk, sermaye payı oranıyla sınırlıdır. (Yargıtay 11 HD 2016/6154 E., 2017/6477 K.)Buna göre aslolan şirket borçlarından dolayı şirketin sorumlu olmasıdır. Şirket ortakları veya yetkilileri istisnalar dışında şirket borçlarından sorumlu tutulamazlar. Şirket adına borç ödemiş olan ortak veya yetkilinin ödemiş olduğu bu bedeli kamu borçları da dahil olmak üzere öncelikle şirketten tahsil etmesi gerekir. Kamu borcunu ödemiş olan ortağın kendi hissesinden fazla yaptığı ödemeyi diğer ortaktan tahsil edebilmesi için bu alacağını şirketten tahsil imkanının bulunmaması gerekir.Dosya içine dava dışı şirketin ticaret sicil kayıtları getirtilmiştir. İstanbul Ticaret sicil Müdürlüğünün yazısından dava dışı şirketin ticaret sicilinde kayıtlı olduğu, en son tescilinin 2007 yılında yapıldığı anlaşılmıştır. Yine dosyada bulunan taraf iddia ve savunmalarına göre ilgili şirketin fesih ve tasfiyesi için İstanbul kapatılan 49. ATM’de 2011/511 E. sayılı dava açılmıştır. Uyaptan yapılan kontrolde ilgili davanın davacısının …, davalılarının …Ltd. Şti. ve … olduğu, mahkemece 05/05/2013 tarihinde kabul kararı verildiği kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği görülmüş ise de davanın taraf iddiasında olduğu gibi şirketin feshi davası olup olmadığı anlaşılamamıştır. Mahkemece bu dosya taraf dilekçelerinde belirtilmiş olmasına rağmen getirtilmemiştir. Alınan bilirkişi raporunda da ilgili şirketin faal olup olmadığı, tasfiye olup olmadığının dosya içeriğinden anlaşılamadığı belirtilmiştir.Mahkemece dava dışı şirketin tasfiye olup olmadığı, şirket aleyhine fesih ve tasfiye davası açılıp açılmadığı, şirketin tasfiyesinin tamamlanıp tamamlanmadığı araştırılmadan ve davaya konu borç dava dışı şirketin vergi borcu olduğundan bu borcun ilgili şirketten tahsili imkanı olup olmadığı, vergi dairesinin borcun tahsili için öncelikle borçlu şirket aleyhine takip yapıp yapmadığı, vergi borcunun borçlu şirket tarafından değil de neden davacı tarafından ödendiği açıklattırılmadan, dolayısıyla şirket ortaklarının kamu alacaklarından sorumluluklarının olayda gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmadan ve davalının zaman aşımı itirazı değerlendirilmeden, davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.Bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile eksik inceleme nedeniyle mahkeme kararının kaldırılmasına yukarıda belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 02/07/2018 tarih 2016/164 Esas – 2018/653 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, toplam (35,90.TL+1.558,00.TL=) 1.593,90.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş-dönüş masrafı 37,90.TL ilk derece mahkemesince davacı gider avansından kesildiğinden, davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/05/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.