Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1832 E. 2020/590 K. 04.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1832 Esas
KARAR NO: 2020/590 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DOSYA NUMARASI: 2017/646 Esas 2018/613 Karar
TARİH: 22/06/2018
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/06/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının 26/03/2016 tarihinde kişisel Twitter hesabından yapmış olduğu paylaşımlarla …ndaki olayla davacıyı ilişkilendirerek davacı şirketin çocuk tecavüzüne sponsor veya destek olduğu yönünde son derece ağır, haksız ve hukuka aykırı ithamlarda bulunarak davacı şirketin kişilik haklarına ve ticari itibarına ağır şekilde saldırıda bulunduğunu, davacının gençlere ve eğitime verdiği desteğin karalama kampanyasına dönüştürüldüğünü, Twitter isimli sosyal medya platformunun yalnızca ülkemizde değil dünyada yüz milyonlarda kişi tarafından kullanıldığını, paylaşılan bir yazının dakikalar içerisinde binlerce hatta milyonlarca kişi tarafından okunarak paylaşılabildiğini, TMK nun 25. maddesi ve TBK nun 49 ve 58 madeleri ile Türk Ticaret Kanunu 55-56 maddeleri uyarınca davacı şirketin kişilik haklarının ve ticari itibarının ihlal edildiğini, davalının açıklamalarının TTK nun 55 maddesine aykırı olup haksız rekabet hallerinden sayılan başkalarını veya onların faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek yada gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunarak üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek niteliğinde olduğunu, davalının paylaşımı ve paylaşıma konu olayın hassasiyeti nedeni ile davacının telafisi güç manevi zarara uğradığını, davalının davacı şirketin kişilik haklarını ve ticari itibarını ağır bir biçimde ihlal eden ve aynı zamanda TTK madde 55 uyarınca gerçeğe aykırı ve incitici beyanlarla davacı şirketin rakibini rekabette öne çıkararak haksız rekabete sebebiyet veren açıklamaları nedeni ile 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verimesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, yetkili mahkemenin ikametgah adresi nedeni ile Çanakkale Mahkemeleri olduğunu, davaya konu paylaşımların kendisi tarafından yapılmadığını, davaya konu paylaşımın yapıldığı hesabın kendisine ait olmadığını, söz konusu paylaşımın hakaret niteliği taşımamakla birlikte eleştiri niteliğinde olduğunu, halen üniversite öğrencisi olduğunu ve geçimini ailesinin katkısı ile sağladığını, 10.000,00 TL tutarındaki manevi tazminatın fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/06/2018 tarih 2017/646 Esas 2018/613 Karar sayılı kararında; “Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamı itibariyle, gerek AİHM ‘nin ilgili kararlarında ifade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendisini geliştirmesinin temel koşulunu oluşturduğu, ifade özgürlüğünün çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin gereği olduğu ve dar yorumlanmaması konusundaki kararları, gerekse davalının somut olayda “tecavüzcüleri desteklemeyi bırakıyorum” paylaşımının yapıldığı tarihlerde kamuoyunda dava dışı … bünyesindeki bir yurtta öğretmen tarafından çocuklara cinsel saldırı niteliği taşıyan eylemlerin yazılı ve görsel basımda ve sosyal medyada uzun süre yer aldığı, toplumun büyük kesiminden tepki aldığı ve infial yarattığı, davacı şirketin ise bu infialin yaşandığı dönemde vakfa sponsor olduğunun öğrenilmesinin tepki çektiği, her ne kadar davacının bu vakıfla ve saldırı niteliği taşıyan eylemle birlikte anılmasının doğru olmadığı kabul edilmesi gerekli ise de, bir yandan da tüm toplumca kabul edilen ve … A.Ş. firmasının güvenilirliğine ve bu yönde bir eylemle birlikte anılmasının toplum psikolojisinde bir algı yarattığı, davalının paylaşımının kamuoyuna yansıyan olayla ilgili bir tepki niteliğinde olduğu ve eleştiri niteliğinde sayılması gerektiği ve gerek AİHM sözleşmesi, gerekse Anayasanın 26. maddesi gereğince ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davalının kişisel twitter hesabındaki paylaşımın davacı aleyhine rakipleri karşısında haksız rekabete meydan verecek mahiyette bulunmadığı ve ticari itibarına saldırı niteliğinde bulunmadığı ….”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Davalı tarafından müvekkili hakkında “… hatlarımızı iptal ediyoruz kampanyası: https://….com/…” şeklindeki ifadeleri ile müvekkiline yönelik son derece ağır bir somut olgu isnadında bulunulması ve bu yolla müvekkilinin kişilik haklarına saldırılarak ticari itibarı ve saygınlığının ciddi biçimde zedelenmesi nedeniyle davalıya karşı 10.000,00.TL talepli işbu manevi tazminat davası açıldığını, Davalının müvekkili hakkında mesnetsiz ve aşağılayıcı ifadeleri ile müvekkiline karşı gerçek dışı bir olgu isnadında bulunduğu, bunun sonucunda müvekkilinin kişilik haklarının ihlal edilmesi nedeniyle manevi tazminat talep etme zorunluluğu doğduğu, dava dilekçesinde de davalının söz konusu paylaşımıyla müvekkiline yöneltmiş olduğu, gerçeklikten uzak ve müvekkilini kamuoyu önünde hedef gösteren bu iddiaların HMK’nın 190.madde uyarınca ispat edilmesi gerektiği, müvekkilinin uğramış olduğu kişilik hakkı ihlali nedeniyle meydana gelen manevi zararın TMK’nın 24,25 ve TBK’nın 49,58.maddeleri gereğince tazmin edilmesi zorunluluğu ilgili kanun maddeleri, Yargıtay kararları ve doktrin görüşleri çerçevesinde detaylıca izah edildiğini, Yerel mahkeme tarafından verilen kararın son derece maddi gerçeklikten uzak ve hukuka aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin dava konusu paylamışın ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı yönündeki kararının isabetsiz olduğunu, Yargıtay’a ve doktrinlere göre de, kişilik hakları ile düşünce özgürlüğü karşı karşıya geldiğinde, düşünce özgürlüğünün geri planda durması, kişilik haklarının korunması gerektiğini, Bu hususun birçok Yargıtay kararında vurgulandığını, (Yarg. 4.H.D. 12/07/1971 E. 5298 K.6927, Yarg. 4. H.D. 22/11/1973 E. 970/9274 K. 9474, Yarg. 4. H.D. 11/02/1985 9517/958, Yarg. HGK 26/03/2003 161/201 Bkz. KILIÇOĞLU, S.182) Hukuk düzeni, bir kimseye çocuk tecavüzlerini desteklediği ve tecavüzcülere sponsor olduğu yönünde bir ithamda bulunulmasını ifade özgürlüğü kapsamında korumadığını, bu noktada ortada bir eleştiriden değil, olsa olsa ispatlanamayan bir iddiadan ve hakaretten bahsetmek gerektiğini, Müvekkilinin toplum nezdindeki şeref, saygınlık ve ticari itibarını ağır şekilde zedelendiğini, buna ilişkin olarak müvekkilinin kişilik haklarına yapılan bu saldırı nedeniyle uğramış olduğu manevi zararın, davalı tarafından tazmini gerektiğini, kanundaki ilgili düzenlemeler, Yargıtay görüşleri de bu yönde olduğunu, (TMK mad.25, TBK mad.49, TBK mad.58) Karaman’da yaşanan adli bir vaka ile müvekkili tarafından öğrencilere sağlanan eğitim desteğinin ilişkilendirilmesinin açık bir biçimde hukuka aykırı olduğunu, Huzurdaki işbu davanın asıl konusunun kişilik haklarının ihlali sebebiyle talep edilen manevi tazminat olmasının yanı sıra davalının davaya konu paylaşımının haksız rekabet teşkil etmesi olduğunu, Davalının müvekkilinin, yanlış açıklamalarla kötülemesi, yanıltıcı açıklamalarla kötülemesi veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemesi seçimlik eylemlerinden yalnızca birini gerçekleştirmesi haksız rekabetin koşulunun oluşması için yeterli olacağını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mankemesi 2017/646 Esas 2018/613 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava hukuki niteliği itibariyle, davalının paylaştığı sosyal medya içeriğinin davacının kişilik haklarına zarar verdiği, davalının eyleminin aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğu, davacıyı rakipleri karşısında küçük düşürdüğü iddiasına dayalı manevi tazminat talebine ilişkindir. İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Von Hannover/Almanya, B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012 ve AYM; Kemal Kılıçdaroğlu (3), B. No: 2015/1220, 18/7/2018). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir. Yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında olgu isnadı ile değer yargısı arasındaki farklara dikkat çekmiştir. Olguların varlığı kanıtlanabilirken, değer yargılarının doğruluğu ispata açık değildir. Bir değer yargısının doğruluğunun kanıtlanması şartını yerine getirmek mümkün olmayıp, bu durum 10. madde tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının temel bir parçasını oluşturan düşünce özgürlüğünü bizzat ihlal etmektedir. AİHM kararlarında internet yayınlarının da basın özgürlüğü kapsamında olduğu kabul edilmektedir. Somut olayda, davalı tarafından yapılan paylaşımda, o dönem kamuoyunda gündeme gelen dava dışı … bünyesindeki bir yurtta öğretmen tarafından çocuklara cinsel saldırı niteliği taşıyan eylemlerde bulunulması ve davacı şirketin de bu vakfa sponsorluğunun bulunması nedeniyle tepkinin dile getirildiği, eylemin çocuklara karşı yapılmış olması nedeniyle toplum vicdanında infial duygusu yarattığı, toplumun tepkisini hem vakfa hem de vakfa sponsor olan davacı şirkete yönelttiği, davalının sosyal medya hesabından yaptığı “…” şeklindeki paylaşımının eleştiri hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, eleştirinin sadece olumlu karşılanan veya zararsız veya tarafsız görülen bilgi ve fikirleri değil, demokratik toplumun gereklilikleri olan çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin parçası olan, rencide eden, şoke eden, rahatsız eden bilgi ve fikirleri de koruma altına aldığının AİHM’nin birçok kararında ifade edildiği, bu nedenle davalının sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımın kişisel değer yargısı niteliğindeki ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında ağır eleştiri olarak kabulü gerekmektedir. Ayrıca davalının sosyal medya hesabından yaptığı “… hatlarımızı iptal ediyoruz kampanyası: ….com/…” paylaşımı nedeniyle davacı kişilik haklarının ve ticari itibarının ağır şekilde zedelendiğini, mali olarak zarara uğradığını, ticari rakibi olan diğer şirketler karşısında rekabet ortamının ihlal edildiğini de ispatlayamamıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/06/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.