Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1830 E. 2019/1629 K. 20.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1830 Esas
KARAR NO : 2019/1629 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/666 Esas 2018/682 Karar
TARİH: 27/06/2018
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
KARAR TARİH: 20/11/2019
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkili …’in davacı … Tic. Ltd. Şti’nin sahibi olduğunu, davalı …’nın ise müvekkili şirketin eski müdürü olup aynı zamanda müvekkili şirketle aynı alanda iştigal eden kendi aile şirketi olan … San. ve Tic. Ltd. Şti’nin ortağı olduğunu, davalı şahsın dava dışı Kemal İmanoğlu ile iş birliği içerisinde 3. şirketlere kendilerini müvekkili şirketin sahibi olarak tanıtarak malları kendi aile şirketine teslimlerini sağlarken, faturaları müvekkili şirket adına kestirdiğini, müvekkili şirket adına kesilen faturalar neticesinde Lifcom şirketine teslimini sağlamaları neticesinde müvekkili şirketin zarara uğratıldığını, davalının kendi aile şirketine haksız kazanç sağladığını, haksız menfaat elde ettiklerini gizlemek amacıyla müvekkili şirketin bazı imalatlarını … San ve Tic. Ltd. Şti’ne yaptırdığını ve faturalandırdığını, söz konusu imalat bedellerinin mahsup edildikten sonra müvekkilinin ortağı olduğu şirketin 604.834,07-TL zarara uğratıldığını, haksız kazancın tahsili amacıyla İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, borca haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/481 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, davalının müvekkili şirketi üçüncü kişiler nezdinde borçlandırdığını, davalının şirket müdürü vasfını kullanarak müdürlük görevini üstlendiği şirketi zarara uğrattığını ve müvekkili şirketin ticaret hayatını bitirme noktasına getirdiğini, davalı hakknda ceza davası başlatıldığını, davalı şirket müdürünün kusuruyla verdiği zarardan müvekkili şirkete karşı sorumlu olduğunu, bu nedenlerle öncelikle teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesine, kabul görmemesi halinde teminat mukabilinde ihtiyati haciz kararı verilmesini, davalının şirket müdürü olarak vermiş olduğu maddi zararın tespiti ile şimdilik 10.000-TL maddi tazminatın avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkili şirket … San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti’ye verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin ortağı olduğu … isimli şirketin 2005 yılında kurulmuş asansör sektöründe güçlü, köklü ve tecrübeli firma olduğunu, davacı … asansör pazarında yeni bir ürün geliştirilmesi için …. Şirketine 2013 yılının Şubat ayında teklifte bulunduğunu, bu teklife göre farklı isimle vemarkayla bir asansör şirketi kurulacağını ve bu şirketin … şirketinin asansör konusunda geçmişe dönük deneyimini, proje, çizim ve kabin tasarımlarını kullanarak davacı Konstantin vasıtasıyla Rusya pazarında işler yapacağını, söz konusu teklifin müvekkili tarafından ilerde büyük işler başarılacağı inancıyla kabul edildiğini, bunun üzerine Almanya’da şirket kurulduğunu, davacı … talebiyle müvekkilinin her iki şirketin de temsilci ve müdürü olduğunu, kurulan işbirliği sebebiyle müvekkilinin ortağı olduğu … şirketinin elinde bulunan asansör şirketi için gerekli olan tüm teknik veriyi … Şirketinin kullanımına bıraktığını, bunun karşılığında 250.000-EURO bedel ödenmesi kararlaştırıldığını ancak hiçbir zaman ödenmediğini, müvekkili sayesinde … uluslararası marka tescili yaptığını ve Rusya piyasasında ürünün satılabilmesi için hem Almanya’daki merkez firması için hem Türkiye’dki yerleşik … Ltd. için “Gost Ru” asansör uygunluk sertifikası aldığını, müvekkilinin şahsi kredi kartı ödemelerini müvekkili şirket hesaplarından yapmadığını, olayın tam tersi olduğunu, müvekkili ve annesinin davacılar için kendi kredi kartlarını kullandıklarını ve yaptıkları harcamaları davacı şirket tarafından iade edildiğini, … Şirketinin tüm kurumsal ve hukuksal işlerinin müvekkili tarafından yürütüldüğünü, teknik ve saha işlerinin ise müvekkilinin ortak olduğu … şirketi teknik ekibi tarafından idare edildiğini, bu açıdan bakıldığından … Şirketini kuran ve işler hale getirenin müvekkili ve ortağı olduğu şirket olduğunu, davacıların müvekkili tarafından söz konusu para çıkışlarının ve ödemelerinin yapıldığı iddialarının tamamen iftira olduğunu, zira şirket hesaplarının şirketin Rus patronu davacı … tarafından sahip olduğu internet şifresi ile bizzat kontrol edildiğini, bununla birlikte dava dışı … tarafından yapılması icap eden ödemelerin ise davacının onayı ile gerçekleştiğini, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında hiçbir şekilde müdürün kötüniyetli veya kusurlu olarak şirkete zarar verdiği hususunun değerlendirilmediğini, başka birdeyişle bu dosyanın müdürün kusurluluğunu ispatlamaya elverişli bir dosya olmadığını, hatalı inceleme yapıldığını, tüm şirketler hakkında inceleme yapılması gerekirken sadece … ve … şirketlerinin inceleme altına alındığını, bu nedenlerle öncelikle aynı konuda başka bir dava (İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesi) görülmekte olduğundan huzurdaki davanın derdestlik sebebiyle reddine, bu talepleri kabul edilmediği taktirde İstanbul Anadolu 44. Asliye Ceza Mahkemesinin ceza dosyasının bekletici mesele yapılmasına, haksız davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 27/06/2018 tarih 2017/666 Esas 2018/682 Karar sayılı ara kararında;”Mahkememizin ön inceleme duruşmasında davacı şirket vekiline müdürün sorumluluğu davası açılması için alınmış genel kurul kararı olup olmadığını bildirmesi ve sunması için iki hafta kesin süre verilmiştir. Davacılar vekili 19/02/2018 tarihli dilekçesi ile davalı …’nın müvekkili şirket nezdindeki müdürlük görevine 03/07/2015 tarihinde son verildiğini, bu davanın açıldığı tarih itibariyle müdür sıfatı olmadığından ayrıca bir genel kurul kararı alınmasına gerek olmadığını beyan ettiği anlaşılmıştır.İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 26/02/2018 tarihli yazı cevabına göre; davacı şirketin ortakları olarak …, …, … isimli kişilerin kayıtlı olduğu, bu kişilerden … ile … münferit yetkili oldukları, diğer ortak … müştereken yetkili olduğu anlaşılmıştır. İTO’dan gelen yazı cevabına göre davalı …’nın hem ortak hem de münferit yetkili göründüğü, ayrıca diğer ortak … 24/06/2015 tarihinden itibaren münferit, ortak …’in 24/06/2015 tarihinde müşterek yetkili göründüğü anlaşılmakla davacı vekiline davalının müdürlük görevi ve yetkisine son verildiğine ilişkin karar örneğini sunması, kararın Ticaret Sicilde tescil ve ilanına ilişkin belgeleri sunması için süre verilmiştir.Davacı vekili tarafından 13/06/2018 tarihli dilekçe ekinde sunulan 03/07/2017 tarihli ticaret sicil gazetesi örneğine göre; Davacı … San. Ve Dış Tic. Şti’nin 24/06/2015 tarihli genel kurulunda “…’nın müdürlük görevine son verilmesine ve şirket müdürlüğüne 5 yıllığına … atanmasına” karar verildiği ve ilan edildiği anlaşılmıştır.Sorumluluk davasında önemli olan zarar iddialarını oluşturan eylemlerin net olarak ortaya koyulması ve zararın oluştuğu tarihte davalının yönetici olup olmadığı, dolayısıyla sorumlu olup olmadığının belirlenmesidir. Bu nedenle görevi sona ermiş olsa bile müdüre karşı sorumluluk davası açılması için genel kurulun bu konuda karar alması gerekmektedir. Davacı tarafa verilen süre içerisinde bu konuda alınmış bir genel kurul kararı sunulmamıştır. Genel kurul kararı bu davanın görülebilmesi için özel dava şartı niteliği taşıdığından ve dava şartı yerine getirilmediğinden …” gerekçesi ile; Davanın 114. Ve 115. Maddeleri gereği dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile;Müvekkili … diğer davacı … SAN. VE DIŞ TİC. LTD. ŞTİ.’nin sahibi ve aynı zamanda söz konusu limited şirketin tek ortağı olduğu, Davalı … ise müvekkili şirketin eski müdürü olup aynı zamanda müvekkili şirket ile aynı alanda iştigal eden kendi aile şirketi olan … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı olduğu, Davalının, 31.07.2014 tarihinde şirkete müdür olarak görevlendirildiği ve 03.07.2015 tarihinde de şirkete zarar verdiğinden ve kendi ortağı bulunduğu şirkete haksız menfaat sağladığından müdürlük görevine son verildiğini, Davalının müvekkili şirkete verdiği zararın tazmini için huzurdaki dava açıldığı ancak İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/06/2018 tarihli 2018/682 sayılı kararı ile, “..görevi sona ermiş olsa bile müdüre karşı sorumluluk davası açılması için genel kurulun bu konuda karar alması gerekmektedir. Genel kurul kararı bu davanın görülebilmesi için özel dava şartı niteliği taşıdığından ve dava şartı yerine getirilmediğinden..” gerekçesi ile dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verildiğini, Dilekçelerinde ileri sürmelerine rağmen usulden reddedilmesi hukuki anlamda bir karmaşaya yol açmaması ve diğer uyuşmazlıklar açısından da emsal olması gerektiği kanaatin olduklarından davada esasa girilmesi gerektiğini, Dava şartı bir uyuşmazlığın esasına girilmesi için mevcut olması gereken şartları ihtiva etmekte olduğu, ancak işbu uyuşmazlık konusunda bir dava şartı eksikliği bulunmadığını, 6762 sayılı Eski Türk Ticaret Kanunu’nun 341. maddesinde müdürler aleyhinde sorumluluk davası açılabilmesi için bu konuda genel kurul kararı alınması gerektiği, bunun bir dava şartı olduğu belirtilmekte iken şuan yürürlükte bulunan 6102 Sayılı yeni TTK’ya göre müdürlerin sorumluluğuna gidilebilmesi açısından genel kurul kararı alınması veya azlığın bu yönde bir talebinin olması gerektiği yönünde açıkca bir hüküm bulunmadığını, Yeni TTK’da böyle bir hüküm bulunmamasına rağmen İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin davamızı usulden reddetmesinin bir dayanağı olmadığını, söz konusu uyuşmazlık ve bunun gibi olabilecek diğer davalar açısından bu boşluğun doldurulması gerektiğini, Kanun boşluğundan söz edilebilmesi için ortada somut olaya uygulanabilecek yazılı bir kural bulunmamalı veya bir kural bulunmakta birlikte yetersiz olmalı, uygulanması dürüstlük kurallarına aykırı olmalı veya kural içerik itibarıyla genel bir kural olup içeriğinin doldurulması ihtiyacı olması gerektiğini, işbu dava açısından da müdürün sorumluluğuna gidilmesi hususunda açık bir hüküm bulunmamasına rağmen özel dava şartı eksikliği gerekçesi ile usulden reddedildiği, dolayısıyla bu boşluğun doldurulması adil bir yargılama yapılarak hakkaniyete ve dürüstlük kurallarına uygun bir karar verilmesi açısından önem arz ettiğini, Ayrıca TTK’nın 616. ve devamı maddelerinde limited şirketlerde karar alınması gereken haller açıkca belirtilmiş olup yukarıda da belirttiğimiz üzere müdür aleyhinde sorumluluk davası açılması için böyle bir kararın dava şartı olduğundan bahsedildiği, görevine son verilmiş eski müdürün sorumluluğuna gidilmesi bakımından bir şart koyulmadığı için kanunun lafzı ve amacına göre yorumlanarak boşluğun doldurulması gerektiğini, Objektif zamana uygun yorum ismi de verilebilecek amaçsal yorum metodu, kanunun koyduğu zamanki anlam ve amacını değil, uygulanacağı andaki gereklere verebileceği cevabı araştıran, bunun düzeltilmesini kanun koyucuya bırakan yorum metodu olduğu, bu yöntemde kanunun sözünden ve oluşturulduğu dönemdeki toplumsal koşullardan ziyade kanunun uygulanacağı dönemdeki toplumsal koşullara ve toplumun gereklerine bakılarak yorum yapılacağını, Açıklandığı üzere işbu davaya uygulanacak bir hüküm bulunmamasına rağmen usulden reddine karar verilmesi yerinde olmayacağını, dolayısıyla öncelikli olarak burada kanun koyucunun iradesinin ne yönde olduğuna bakılması gerektiğini, Eski kanunda müdürün sorumluluğuna gidilmesi açısından belirli şartların mevcut olması gerekliliğinin yeni yapılan TTK ile kaldırılması özel dava şartı eksikliği gerekçe gösterilerek verilen usulden ret kararının hukuka ve yasaya aykırılığını ortaya koymakta olduğunu, Kanun koyucu özel dava şartının gerekçe olarak gösterilmesi için HMK 114/2′ de “diğer kanunlarda bulunan özel dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” diyerekten bunun açık bir şekilde ortaya konulmasını istediği, her ne kadar ilk derece mahkemesi “HMK 114 ve 115 maddeleri gereği dava şartı yokluğundan usulden reddine” şeklinde bir karar vermiş olsa da görevi sona ermiş olsa bile müdüre açılacak sorumluluk davasında genel kurul kararı alınması gerektiğini gerekçe göstermesi olanaksız olduğu, Hiçbir şekilde genel kurulun müdürün sorumluluğuna gideblimesi için karar alması anlamına gelmeyecek şekilde yine belirtmek gerekir ki kanun koyucunun TTK’nın hazırlanması aşamalarında ve şirketler hukukuna uygulanacak hükümlerinin amacına bakıldığında esas olan şirketin karar almaya yetkili organlarının iradesi olduğu, dolayısıyla işbu davada, özellikle yukarıda da belirtildiği üzere müvekkilinin şirketin tek sahibi ve tek ortağı olması da göz önünde bulundurulduğunda somut olaya uygulanacak hükmün şirketin iradesini koruyucu bir hüküm olması gerektiğini, Müvekkili …. isimli Limited şirketinin tek ortağı ve aynı zamanda huzurdaki davanın da davacısı konumunda olduğunu, dolayısıyla yine aksi şekilde anlaşılmamak üzere belirtmek gerekir ki genel kurul kararının alınması şartı bulunduğu gerekçesiyle verilen usulden ret kararıyla aslında şirketin iradesi hiçe sayıldığını, zira genel kurul kararı alınması gerekseydi şirketin tüm paylarını elinde bulunduran müvekkilin bunu yerine getirebilmesi açısından önünde bir engel bulunmayacağını, dolayısıyla huzurdaki dava bakımından uygulanacak açık bir hükmün olmaması ve müvekkilinin şirketin tek sahibi konumunda olduğu da göz önünde bulundurulduğunda yapılacak yorum ile şirketin iradesinin korunması gerektiğini, aksi halde müvekkili ve işbu davaya benzer nitelikte birçok uyuşmazlık hakkında verilecek kararlar hak kayıplarına yol açacağını, Ayrıca hükmün dayanağı olarak TTK 618/3-c fıkrasının gerekçe gösterilmesi ihtimaline karşılık en başından belirtmek gerekir ki bu fıkranın konulması ortaya çıkacak boşluğu doldurmak ve müdüre karşı açılacak sorumluluk davasının genel kurul kararı şartına bağlanması için değil, birden fazla ortaklı limited şirketlerin yönetiminde hakimiyet kurulmasını engellemekte olduğu, dolayısıyla bu fıkranın da dolaylı olarak gerekçe gösterilmesi halinde usul ve yasaya yine aykırılık oluşacağını, Bu hususta Prof. Dr. … ve Gümrük Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi …. doktrin ve makaleleri bulunduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/666 Esas 2018/682 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, davacı şirketin ve ortağının limited şirket eski müdürü olarak görev yapan davalının davacı şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayalı sorumluluk davası olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile davanın HMK. 114. ve 115. Maddeleri gereği dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.Mahkeme kararlarının neleri kapsaması gerektiği HMK’nin 297. maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca Anayasa’nın 141. maddesi “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli yazılır” hükmünü amirdir. Anılan HMK’nın 297/1-c maddesinde, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. Kararlarda bulunması gereken gerekçeler sayesinde taraflar, hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da kanun yolu incelemesi bu gerekçe ve hüküm sonucuna göre yapılabilecektir.Tarafların dava veya hukuki koruma tedbir talepleri yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve İstinaf Mahkemesi’nin hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup resen dikkate alınır. Bu anlamda İstinaf Kanun Yoluna tabi olan mahkeme kararı HMK’nin 297. maddesine uygun ve denetime elverişli gerekçeli biçimde oluşturulması gerekmekte olup anılan niteliklere uygun olmayan kararlar Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesini, HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlal edecektir. HMK 297/1-c ve 297/2. maddesi uyarınca taleplerden her biri hakkında ne hüküm verildiği ve gerekçesinin açıklanması gerekmektedir.Davanın … ile … tarafından açıldığı, ilk derece mahkemesince ön inceleme duruşmasında davanın; davacı şirketin ve ortağının diğer şirket ortağı ve eski müdür davalıya karşı tazminat davası olduğu tespit edildiği halde, kararın sadece davacı şirket yönünden verildiği ve davacı … yönünden bir değerlendirme yapılmadığı ve karar verilmediği, her iki davacı yönünden yürütülen tahkikat işlemleri bu işlemlerden ulaşılan sonuçların, gerekçeleriyle birlikte ayrıntılı olarak kararda belirtilmesi; bu taleplere ilişkin istinaf incelemesi yapılabilmesinin de hem anayasal hem de yasal düzeyde zorunlu bir gereğidir.Bu itibarla, denetime elverişli usulün aradığı niteliklere haiz bir kararın bulunması istinaf incelemesinin yapılabilmesinin ön şartı olup bu nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilebilmesi mümkün olmayacağından, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin HMK’nın 353/1-a4 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının bu sebeplerle kaldırılarak, HMK’nın 294-297. maddelerine uygun hüküm kurulmasının temini için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacıların istinaf başvurularının KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/06/2018 tarih ve 2017/666 Esas – 2018/682 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10.TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş- dönüş masrafı 31,50.TL olmak üzere toplam 129,60.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 20/11/2019 tarihinde HMK 353/1-a4 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.