Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1823 E. 2020/536 K. 07.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1823 Esas
KARAR NO: 2020/536 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/05/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/367 Esas – 2018/469 Karar
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/05/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davalının karşılıklı mutabakat ile işyerini kapattıklarını, davalı tarafa borçları olmadığı halde 40.000,00 TL tutarındaki teminat mektubunu iade etmediklerini, gönderdikleri e maille 18300,01 TL ödeme yapıldığı taktirde teminat mektubunun iptal edileceğini bildirdiklerini, parayı banka yoluyla ödemelerine rağmen teminat mektubunu paraya çevirerek müvekkilini zarara uğrattığını, sözleşmede teminat mektubunun paraya çevrilmesi ve ceza işleminin tesisi için üç defa uyarı mahiyetinde tebligat yapılmasının zorunluğu olduğunun hüküm altına alındığını, davalı tarafın talep ettiği 18300,01TL’nin 5000,00 TL’sinin ceza işlemine ilişkin faturadan kaynaklı olduğunu, bakiye kısmın ise karşılıklı mutabakatla sözleşme feshi ile işyerinin kapatılmasından önceki tarihte doğmuş açık hesaptan kaynaklanan mal alım bedeline ilişkin olduğunun iddia edildiğini, o tarihte müvekkillerinin ödenmemiş borcu olmadığı gibi ceza işleminin de sözleşmeye ve hukuka aykırı olduğunu belirterek 18300,01 TL ile paraya çevrilen 40.000,00 TL’den şimdilik 10.000,00 TL’sinin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle harç ikmalinin gerektiğini, teminat mektubunun paraya çevrilmesi konusunda defalarca ihtarat çekildiğini, ayıplı mal iddiasının dayanağının olmadığını belirterek açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 07/05/2018 tarih ve 2017/367 Esas – 2018/469 Karar sayılı kararında; “Dosya kül halinde bilirkişiye tevdi edilmiş olup tanzim olunan bilirkişi raporunda özetle, taraflarca ibraz edilen ticari defterlerin lehlerine delil niteliğinin bulunduğu, davacı tarafından talep edilen 18.300,31 TL’lik alacağın taraf yasal defterlerindeki kayıtlara göre davacının davalı tarafından satın almış olduğu mal bedeli borçlarına ilişkin olduğundan bu talebinin yerinde olmadığının kabulünün gerekeceği, davalı tarafından kesilen cezai şart bedelinin yerinde olup olmadığının mahkeme tarafından takdir edilmesinin gerektiğini, söz konusu faturanın taraflar arasındaki anlaşma şartlarına göre tanzim edildiği kanaatinin oluşması halinde davacı alacağının oluşmayacağı, faturanın taraflar arasındaki sözleşme şartlarına uygun olmadığı ve haksız tahsil edildiği kanaatinin oluşması halinde fatura miktarının davalı teminat mektubunun paraya çevrilmesi yolu ile 40.000 TL’si olarak tahsil edildiği nazara alındığında davacının davalı yandan 40.000,00 TL alacaklı olacağı belirtilmiştir. Davacı vekili tarafından ibraz edilen ıslah dilekçesi ile dava değeri 30.000 TL arttırılarak 40.000,00 TL’nin tahsili talep edilmiştir. Taraflar arasında Ürün Alım Satım Sözleşmesi ve Franchise sözleşmesi yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmayıp, davacı taraf taraflar arasındaki ticari ilişkinin karşılıklı mutabakatla kapatıldığını, kendilerinden haksız yere 18300,31 TL’nin tahsil edilerek teminat mektubunun nakte çevrildiğini belirtmiş, bilirkişi raporundan sonra ibraz ettikleri ıslah dilekçesinde ise 18.300,31 TL’lik taleplerini atiye bıraktıklarını, 40.000,00 TL’nin ise tahsilini talep ettiklerini beyan etmiştir. Davalı taraf ise sözleşmeyi ihlal ettiği ve haksız durumda bulunduğunu, cezai şart bedelini ödemekle yükümlü olduğundan bahisle davanın reddini talep etmiştir. Davacı tarafın 18.300,31 TL’ye yönelik talepleri bakımından mahkememizce alınan bilirkişi raporunda bu miktarın her iki yan ticari defterlerinde mal alımına ilişkin olarak kayıtlı olduğu, davalı tarafça ödenmesi gerekli ve ödenmiş bulunan bu miktarın iadesi talebinin yerinde olmadığı, davacı tarafça ibraz edilen ıslah dilekçesinde bu kısma yönelik taleplerini atiye bıraktıklarını beyan etmişler ise de, davalı tarafın bu hususta açık muvafakatının bulunmadığı anlaşılmakla bu talep yönünden red kararı verilmiştir. Davacı tarafın iadesini talep ettiği nakde çevrilen teminat mektubu yönünden ise, taraflar arasında tanzim olunan sözleşmeler kapsamında davalı tarafça yapılan denetimlerde 16/12/2015 tarihinde 3.kişilerden onaysız ürün alındığının, 14/07/2016 tarihli denetim ile dışarıdan et ürünleri alındığının, 17/08/2016 tarihinde onaylı tedarikçiden ürün alınmadığının, 18/10/2016 tarihinde köfte ürünleri satıldığının, 26/01/2016 tarihinde uygunsuz alım yapıldığının, 11/02/2016 tarihinde ise Torku marka ürünlerin satıldığının tespit edildiği, bu hususta davacıya ihtarnamelerin keşide edildiği, akabinde davacı tarafın sözleşmeyi feshettiği ve davalı tarafından 50.000 TL cezai şart faturası kesildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında tanzim olunan franchise sözleşmesinde müşterinin mağazayı şirketin yazılı onayı olmaksızın devretmesi, devretmeye çalışması, satması hallerinde belirlenen 100.000 euro cezai şart bedelini ödeyeceği, şirketin sözleşmeye uygun davranmasına rağmen feshetmek istemesi halinde de belirlenen cezai şart bedelinin ödeneceği kararlaştırılmıştır. Yine sözleşmede belirlendiği üzere, müşterinin (davacının) sözleşmede yer alan cezai şartların şirketin (davalının) mesleki tecrübesi ve emeğini temsil eden markasının korunması için sözleşmeye eklendiği ve makul olduğunu kabul edeceği hüküm altına alınmıştır. Davalının gıda sektörü ile iştigal ettiği, tespit edilen ihlallerin insan sağlığına da zarar vermesi ihtimali nazara alındığında kesilen cezai şart faturasına konu bedelin sözleşme şartlarına uygun olduğu kanaatine varıldığı, davacının iadesini talep edemeyeceği anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Açılan davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkili şirketin, iş yerini davalı tarafla karşılıklı mütabakatla kapatırken tüm borçlarını da ödediğini, karşı tarafa herhangi bir borçları olmadığı halde, sözleşme sırasında verdikleri 40.000-00TL tutarındaki bankada nakdi karşılığı bulunan teminat mektubunun iadesini talep ettiklerinde davalı firma yetkililerinin, önce, borçları bulunmadığından, teminat mektubunu iade edeceklerini söyleyerek oyaladıklarını ve akabinde gönderdikleri elektronik iletide de açıkça belirttikleri gibi ‘18.300,31 TL ödemeyi yaptığınızda teminat mektubunuz bankanızdan iptal edilerek istediğiniz borcu yoktur yazısı tarafınıza gönderilecektir’ şeklinde bir talepte bulunduklarını ve bunun üzerine müvekkilinin, karşı tarafa defalarca ısrar etmesine rağmen, karşı tarafın katı tutumu nedeniyle, sırf teminat mektubunun iadesini sağlamak için akrabalarından kısa süreliğine borç olarak temin ederek davalı tarafa banka yoluyla ödeme yaptığını fakat, bu ödeme karşılığında teminat mektubunu iade edecekleri sözü veren davalı taraf bu sözünü de tutmayarak teminat mektubunu paraya çevirerek haksız yere müvekkilini zarara uğrattığını, davalı şirketin teminat mektubunun iade edileceği yönündeki beyanı resmi elektronik posta adresinden yapılan yazışmalarda kayıt altında olup, iş bu yazışma metni dökümleri Mahkemeye sunulduğu ve esasında dava konusu uyuşmazlığın en önemli delili olduğu halde, tüm taleplerine rağmen Mahkemece bu delil üzerinde durulmadığı ve bu hususta karşı tarafın beyanına veya isticvabına başvurulmadığını, dava sırasında dahi davalı tarafla yapılan tüm görüşmelerde teminat mektubundan kaynaklanan mağduriyetin ilgili birimlerle görüşülerek giderileceği yönünde beyanlarda bulunduklarını, davanın böyle bir kararla sonuçlanmasına karşı tarafı bile şaşırdığını, Mahkemenin eksik inceleme nedeniyle dava konusu uyuşmazlığı çözemediğini ve uyuşmazlığa konu asıl konuyu çözümlemek için son derece önemli olan davalı tarafça müvekkiline gönderilen elektronik iletilerin içeriğini irdelemediğini, Davalı tarafın, müvekkilini teminat mektubunun iadesinden bahisle oyaladığını hatta bakiye borcun kapatılması halinde iade edileceği yönünde hukuken bağlayıcı nitelikte yazılı beyanlarda bulunduğunu, borç tamamen kapatıldığı halde, bu taahhüdünü ve yükümlülüğünü ihlal ederek teminat mektubunu iade etmediğini, sırf ileride ikame edilecek davalarda haklı çıkmak için, müvekkili şirketin karşılıklı mutabakatla iş yerini kapatarak ticari faaliyetini sonlandırdığı tarihlerde ceza faturaları kestiğini, Mahkeme, bilirkişi incelemesi yaptırırken alacak borç karşılaştırılması yapıldığında kesilen ceza faturalarının teminat mektubu miktarına denk getirildiğinin anlaşıldığını, Dava sırasında Mahkemece davalı şirket yetkililerinin borcunuzu kapatın teminat mektubunuz iade edilecektir şeklindeki yazılı beyanı üzerinde durulmamış olması, dava konusu uyuşmazlığın aydınlatılması ve çözümü hususunda en önemli delil olan elektronik posta iletileri içeriğinden ibaret bu delilin üzerinde dahi durulmamış olması açıkça kanuna ve hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy 2 Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/367 Esas -2018/469 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Ürün Alım Satım Sözleşmesi ve Franchise sözleşmesi gereğince verilen teminat mektubunun haksız nakde çevrildiğinden bahisle bedelinin istirdadı ve haksız tahsil edilen paranın iadesi talepli alacak davasıdır. Mahkemece, açılan davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin,dava konusu uyuşmazlığın aydınlatılması ve çözümü hususunda en önemli delil olan elektronik posta iletileri içeriğinden ibaret bu delilin mahkemece değerlendirilmediğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Taraflar arasında Ürün Alım Satım Sözleşmesi ve Franchise sözleşmesi yapıldığı, Dosyada bulunan ihtarnamelerden, davalının 30/12/2016 tarihli ihtarnamesi ile davacı tarafa, ”müvekkili Bereket Döner ile imzalanmış olan Franchise sözleşmesine aykırı hareket edildiği,işletmede başka marka döner alındığının tesbit edildiğini,müvekkili şirket lehine hak ihlali cezai şartı olarak 75.000 USD. Cezai şart ödemesi gerekmekte olduğunu, tarafınızdan sözleşmehaksız olarak feshedilip faaliyetinize son verilmiş olması nedeniyle haksız fesihten kaynaklı 100.000 USD. Cezai şart bedelinin müvekkiline ödenmesi gerektiğini, sözleşme sona ermesine rağmen lisanssız olarak faaliyete devam etmeniz sebebiyle lisanssız faaliyet süresince isim hakkı bedelinin ödenmesi gerektiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000 TL.nin bir gün içinde ödenmesi aksi halde tahsili için yasal işlem yapılacağı ihtar edilmiştir. Davalı tarafından, sözleşmenin 9. Maddesindeki cezai şartlar ve keşide edilen ihtarnamelere istinaden cezai şart bedeli olarak 30/12/2016 tarih ve 2548 no.lu 50.000,00 TL.lik faturanın tanzim edildiği ve söz konusu cezai şart bedeli olarak kesilen fatura bedelinin teminat mektubunun nakde çevrilmesi sonucu tahsil edildiği anlaşılmış olmakla beraber teminat mektubunun ne zaman nakde çevrildiğine dair dosyada kayıt ve bilgi olmadığı görülmüştür. Franchise sözleşmesinin 4.2.6.6 maddesinde;”Müşteri,Şirketten sağlayacağı malzeme ödemesinde olabilecek aksamalara meydan vermemem şirketin anlaşmalı olduğu bir bankadan en az 50.000 TL. Limitli bir hesap açarak DBS sistemine kayıt olacaktır.Şirket müşteriden aylık alım hacmine göre bu limit artırmasını talep edebilir.Söz konusu DBS hesabı bir teminat ve ödeme aracı olduğu için ürün alımları,hizmet alımları ve her türlü cezai şart bu hesaptan tahsil edilebilecektir.Başka sözleşmelerde buna dair hükümler olması halinde bu maddede yer alan sınırlar geçerlidir,” hükmünün düzenlendiği, Franchise sözleşmesinin 4.2.6.6 maddesinde;”Müşteri,yukarıda belirtilen şekilde DBS. Sistemine kayıt olmaz yahut DBS.sisteminden çıkarsa şirkete 50.000,00 TL. Tutarında kesin ve süresiz teminat mektubu verecektir.Teminat Mektubu şirkete ulaştırılmadıkça şirket müşteriye ürün sağlamak zorunda değildir. Süreli teminat mektubu verilmesi halinde müşteri teminat mektubunun süresi bitmeden en az 15 gün öncesinde teminat mektubunu yenilemelidir.Yenilenmeyen veya süre uzatması yapılmayan teminat mektupları sürenin son gününde herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın şirket tarafından nakde çevrilebilecektir.Söz konusu DBS hesabı ve teminat mektubu iş bu sözleşmenin eki olan alım,satım sözleşmesinin de teminatıdır ve bu sözleşme içinde kullanılacaktır,” hükmünün düzenlendiği, Franchise sözleşmesinin 5.2.1.1 maddesinde;”Müşteri,Şirkete olan herhangi bir borcunu vadesinde ödemediği durumda şirket alınmış olan teminatları uğrayacağı zararı tazmin hakkını kendisinde saklı tutar,”hükmü düzenlenmiştir. Davacı delilleri arasında bulunan davalı şirket tarafından davacıya çekilen elektronik iletide de;” Bakiyeniz olan 18.300,31 TL ödemeyi yaptığınızda teminat mektubunuz bankanızdan iptal edilerek istediğiniz borcu yoktur yazısı tarafınıza gönderilecektir,” şeklinde mesaj gönderildiği, bunun üzerine davacı tarafından davalı hesabına … Bankası internet şubesi kanalıyla 16/11/2016 tarihinde 18.650,31 TL. Havale yapıldığı dosyada bulunan dekonttan anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince davalı tarafından davacıya gönderilen elektronik iletinin içeriğinin değerlendirilmediği ve bu delille ilgili davalı tarafın beyanının alınmadığı anlaşılmıştır. HMK’nın 353/1-a-6. maddesinde tarafların davanın esası ile gösterdikleri delillerin toplanmadan veya deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olmasını inceleme yapılmadan kararın kaldırılarak yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesi sebeplerinden saymıştır. Sonuç itibariyle, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, davacının delilleri değerlendirilmeden karar verildiğinden, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın usulüne uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacın istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/05/2018 tarih ve 2017/367 Esas – 2018/469 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf aşamasında davacı tarafından sarf edilen 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 35,00.TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş – dönüş masrafı olmak üzere toplam: 133,10.TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 07/05/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.