Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1807 E. 2020/518 K. 30.04.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1807
KARAR NO: 2020/518
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/05/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/250 Esas – 2018/337 Karar
DAVA:Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/04/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkilinin işletmenin devri sözleşmesi ile … A.Ş. Acenteliğini, daha önceki işletme sahibi …’ dan 100.000 TL bedel karşılığında devir ve teslim aldığını, … A.Ş. acentesi olarak sigorta işleri faaliyetinde bulunan davacının yetkili olmadığı alanlarda yetkili olan başka acentelerden teklif almak suretiyle müşterilerinin poliçe işlemlerinin onların menfaatlerine en uygun olacak şekilde yapılması hususunda aracılık faaliyetini yerine getirdiğini, bu şekilde uygun teklif aldıkları davalıların müşterileri ile poliçe düzenlemelerine de aracılık ettiğini, ancak daha sonra davalıların düzenledikleri poliçelerin sahte olduğu ortaya çıktığını ve davacının acentelik sözleşmesinin … tarafından iptal edildiğini, … A.Ş. Tarafından acentelik sözleşmesi iptal edildiği için davacı sigorta poliçesi işlemlerine aracılık etme faaliyetinden dolayısıyla komisyon ücreti ve şirketin sağladığı diğer menfaatlerden yararlanma hakkı da ortadan kalktığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL olmak üzere davacı müvekkilinin … A.Ş. İle yapılmış olan acentelik sözleşmesinin iptali sebebiyle uğradığı zararın davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen tazminine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; … Limited Şti.’nin 14.05.2015 tarihinde kurulduğunu ve 22.05.2015 tarih ve 8825 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi ile ilanı yapıldığını, bu tarihten önce vekil eden şirket faaliyeti olmadığı gibi herhangi bir başka kişi veya şirketle de ticari ilişkisi bulunmadığını, davaya konu sahte sigorta sözleşmesi tanzim etmek ve bu sözleşmeleri kullanmak eylemini vekil eden şirket veya çalışanının yapmadığını, davaya konu sigorta sözleşmelerinin taraflarına tebliğ edilmediğini, hangi sebeple ve ne şekilde işlem yapıldığını vekil eden şirketin bilmediğini, davacının iddialarının somut delillere ve maddi gerçeğe dayanmadığını, davacı ile vekil eden şirket arasında ticari bir sözleşme bulunmadığını, ticari olarak vekil eden şirketin davacı ile arasında yetkili/yetkisiz poliçe düzenleme, bu poliçelerden kazanç elde etme gibi bir ilişkisi de mevcut olmadığını, vekil eden şirket yeni kurulmuş bir sigorta aracılık şirketi olup kendi yetkili olduğu konularda poliçe tanzim etmekte ve kazanç sağladığını, davacının belirtmiş olduğu işletme devri ve sahte poliçeler konusunda bilgi sahibi olmadığını, 14.05.2015 tarihinden önce vekil edenin sigorta hizmet dökümünde de göründüğü üzere … Şirketinde işçi olarak çalıştığını, 25.06.2010 tarihinden 31.01.2014 tarihine kadar bu şirkette çalışmış olup herhangi bir sigorta işi yapmadığını, poliçe düzenlemediğini, vekil eden işçi olarak çalıştığı şirketten ayrıldıktan sonra aktif olarak çalışmadığını, babasının şirketinde zaman zaman eski işi olduğu için yardımcı olduğunu, bu zaman zarfında sigorta işlerini araştırdığını ve bu konuda kendisini geliştirdiğini, ancak kendi şirketini kurana kadar herhangi bir işverenlikte çalışmadığını ve poliçe düzenlemediğini, sigorta poliçesi düzenleyebilmek için öncelikle bu konuda firmalar tarafından yetkilendirilmek, bazı eğitimleri almak gerektiğini, vekil eden kendi şirketini kurana kadar herhangi bir firmanın yetkilendirmesi altında olmadığını, bazı zamanlar çevresindeki dostlarının yanında poliçe düzenlettirmek için bulunduğunu, bazı bildiği firmaları dostlarına tavsiye ettiğini, ancak hiçbir şekilde poliçe düzenleyip, poliçe imzalama gibi bir yetkisi olmadığını, davaya konu sahte olarak düzenlendiği iddia edilen poliçelerden vekil eden haberdar olmadığını, tüm bu açıklamalara ek olarak sigorta faaliyetleri yürüten bir firmanın nasıl başka firma veya kişilerden poliçe temin ettiği ve poliçeleri kullandığının anlaşılamadığını, poliçe tanzim etmek için öncelikle ilgili firmanın vermiş olduğu yetkileri kullanmak ve bu yetkiler ile ana firmadan poliçe teklifi almak gerektiğini, bu durumda hiçbir yetkisi olmayan vekil edenlerin … A.Ş.’ den poliçe teklifi alması hayatın olağan akışı uygun olmadığı gibi sigorta uygulamalarına da uygun olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 09/05/2018 tarih ve 2016/250 Esas – 2018/337 Karar sayılı kararında; “Davacı vekili 10.03.2017 tarihli celsedeki beyanında davayı … Sigorta olarak değiştirmek istediklerini, o tarihte … Sigortanın olmadığını öğrendiklerini belirtmiş ise de HMK 124/3 maddesine maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edileceği düzenlenmiş, aynı maddenin 4. Fıkrasında ise dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceği düzenlenmiş olup, yasa maddesinde belirtilen şartları taşımadığından davacı vekilinin taraf değişikliği talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Tüm dosya kapsamı, tanık beyanları ve gelen müzekkere cevapları değerlendirildiğinde her ne kadar davalılar tarafından sahte kesildiği iddia edilen sigorta poliçesinden dolayı davacının acenta sözleşmesinin iptal edildiği gerekçesi ile tazminat talep etmiş ise de, … Sigorta şirketinden gelen yazı cevabında davacı ile şirketleri arasındaki acentelik sözleşmesinin davacının talebi üzerine sonlandırıldığı belirtilmiş olmakla ,davalı … yönünden red, diğer davalı … Sigortanın kuruluş tarihinin 15.05.2015 olması , dava konusu edilen poliçenin ise 18.08.2014 olması sebebi ile … Sigorta yönünden husumetten reddine karar vermek gerekmiş, red gerekçelerinin farklı olması sebebi ile ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Müvekkil davacının dava konusu şirketi, … Sigorta A.Ş. ile yapılan sözleşme gereği buradan gelecek gelir ve komisyon alacaklarına güvenerek şirketi devralan iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, ancak davalıların düzenlemiş oldukları poliçelerin sahte olduğu ortaya çıkınca kendilerine ait olan … Sigorta A.Ş.’ nin acenteliğinin iptal edildiğini, Müvekkilin sigorta şirketini devralma ve satın alma amacının, şirketin … Sigorta A.Ş. üzerinden yapılacak olan sigorta ve aracılık hizmetlerinden gelecek gelir ile kazanç temin etmek olduğunu, Müvekkilin, satın aldığı şirket üzerinden kar elde etmeyi beklerken, … Sigorta A.Ş.’ nin davalıların düzenlemiş oldukları poliçelerin sahte olduğu ortaya çıkınca kendilerine ait olan … Sigorta A.Ş. acenteliğinin iptal edildiğini, kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olanın iyi niyetin varlığı olduğunu, iyi niyetin varlığı asıl olduğuna göre müvekkilin kötü niyetli olduğunu kanıtlama yükümlülüğünün bunu iddia edene düşeceğini ( TMK md 6 ) ( Yargıtay 2 HD 2015/4019 Karar – 2015/363 Karar – 2014/25332 Karar ) Dava dosyasındaki hiçbir delilin, müvekkilin kötü niyetli olduğunu ispat edemediğini, dinlenen tanıkların da müvekkilin iyi niyeti konusunda beyanda bulunduğunu, dosyaya delil olarak sunulan hiçbir yazılı delilin müvekkilin kötü niyetini ispat konusunda herhangi bir içerik taşımadığını, bu durumda yerleşik Yargıtay içtihatları dikkate alındığında müvekkilin kötü niyetli olduğunun ispatlanamadığının görülmekte olduğunu, müvekkilin iyi niyetli üçüncü kişi olarak … A.Ş.’ den alacağı komisyon ve aracılık hizmetlerinden gelecek gelire güvenerek yaptığı hak iktisabı hukuken korunarak istinaf incelemesi neticesinde yerel mahkeme kararı kaldırılarak müvekkilin talebi doğrultusunda yeniden karar verilmesi gerektiğini, ayrıca kararı veren mahkemenin ceza yargılamasını da beklemediğini, Yerel mahkemenin karar gerekçesinde, delil ve tanıklarından bahsetmediğini, davalıya da haksız olarak iki ayrı vekalet ücreti verilmesine de karar verdiğini, Müvekkilin sigorta acentesini devir alırken kar elde etme amacını da ortaya koyan bir davranış sergilediğini, sicile güven ilkesinden yararlanabilmesi için gerekli dikkat ve özeni gösterdiğini, Yasada öngörülen ve dayanağını Türk Medeni Kanunu’ nun 3. maddesinden alan iyi niyetinin aynı zamanda bu iddiada bulunana bir özen ve itina borcu yüklediğinin de kuşkusuz olduğunu, ancak bu özenin ve dikkatin sicile yönelik olması gerektiğinin tartışmasız olduğunu, sicile güvenin kişinin sicilin dayanağını oluşturan kayıt ve belgeleri inceleme yükümlülüğü olmadığını, ( Yargıtay 1. HD 2013/2777 Karar ) Müvekkilin, davalıların düzenlemiş oldukları poliçelerin sahte olduğu ortaya çıkınca kendilerine ait olan … Sigorta A.Ş. acenteliğinin iptal edilmiş olmasının da bir yükümlülük olarak kendilerine yüklenemeyeceğini, Bir hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişinin bu tescile dayanamayacağını ( TMK md 1024 ) Medeni Kanun’ a göre, yolsuz tescili “bilen veya bilmesi gereken kişi” nin başkaca bir delile gerek duyulmadan kötü niyetli addedileceğini, somut davada ise müvekkilin tescil yolsuz olsa bile bunu bilen veya bilmesi gereken kişilerden biri olmadığını beyanla; Açıklanan nedenlerle; – İstinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasına, – İstinaf taleplerinin kabulüne, – Mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Kocaeli 2 Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/250 Esas-2018/337 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. İlk Derece Mahkemesinin dosya kapsamında sunulan deliller ışığında ve … SİGORTA’ dan gelen cevabi yazı ve ekindeki belgelere göre yapılan tespitlere dayalı olarak kurduğu hüküm ve gerekçesinde de belirtildiği üzere acente … tarafından … nolu acenteliğin kendi isteği ile kapanması talepli imzalı dilekçesi üzerine davacı … ile … SİGORTA arasındaki acentelik sözleşmesinin davacı iddialarının aksine bizzat davacı acentenin talebi üzerine 15/0/1/2016 tarihli fesihname ile sonlandırıldığı anlaşılmış olup mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu, ilk derece mahkemesince her iki davalı yönünden ayrı hüküm kurulmaması usule aykırı isede, gerekçede açıklama yapıldığından ve usul hatası sonuca etkili görülmediğinden dairemizce kararın kaldırma nedeni olarak görülmemiş olup, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye18,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 30/04/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.