Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1804 E. 2020/615 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1804
KARAR NO : 2020/615
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 10/04/2018
NUMARASI : 2016/472 Esas – 2018/490 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 11/06/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı şirketin 26/01/2016 tarihinde yayınlanan basın duyurusu ile de açıklandığı üzere … A.Ş ile entegrasyon süreci başlatarak mobil, internet, ev telefonu, TV ve kurumsal servisler alanında hizmet veren … markalarını “…” tek markası altında birleştirdiğini, davalı tarafından televizyon, açıkhava gösterilerinde ve internet dahil tüm işitsel, görsel ve yazılı mecralarda 01/04/2016 tarihinden bu yana “Dünyanın en hızlı interneti gerçek … 4.5G” başlıklı reklam ve 11/04/2016 tarihinden itibaren ise reklamın yeni versiyonu “Dünyanın en hızlı interneti …” başlıklı reklam yayınlandığını, bu reklam ile tüketicilerin kasıtlı olarak yanıltılarak yanlış bilgilendirildiğini, reklamda dünyanın en hızlı interneti “gerçek 4.5G.nin” sadece … olduğu, diğer operatörler tarafından 4.5G hizmetinin sunulamadığı yönünde bir algı yaratıldığını, Türkiye’de faaliyet gösteren tüm operatörlere 4.5G hizmeti sunmak için yetki belgesi verildiğini, 4.5G teknolojisi Türkiye’de 01/04/2016 tarihinde tüketiciler tarafından kullanılmaya başlanmış olup davacı şirket tarafından da tüketicilere işbu tarih itibarı ile 4.5G hizmetinin sunulmaya başlandığını, reklamda “dünyanın en hızlı interneti yani gerçek 4.5G sadece …” ifadesiyle diğer GSM operatörlerinin 4.5G hizmetine ilişkin olarak açık bir karşılaştırma yapılmakta olup, bu karşılaştırmanın açık bir şekilde aralarında davacı şirketin de bulunduğu rakip operatörlerin 4.5G internet hizmetlerinin gerçek olmadığı yönündeki ifadesiyle davacı şirketin 4.5G hizmetini kötülediğini ve bu suretle haksız rekabet yaratıldığını, davalının kötüleme fiilinin yalnızca reklamla sınırlı kalmayıp internet sitesinde konuya ilişkin yer alan açıklamalarda da aralarında davacı şirketinde bulunduğu rakip operatörlerin ürünlerinin kötülenmeye devam edildiğini, esasen … “gerçek 4.5G” tanımladığı internetin, başta davacı şirket olmak üzere diğer rakip operatörlerin sunduğu internetten farklı bir internet olmadığını, Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nin İspat Külfeti başlıklı 9.maddesi uyarınca davalının reklamın herhangi bir yerinde “gerçek 4.5G” nin yanlızca kendisi tarafından sunulabildiğine dair herhangi bir rapor ve/veya araştırmaya yer vermediğini, söz konusu reklamın davacı şirket tarafından Reklam Özdenetim Kurulu’na şikayet edildiğini, RÖK’ün reklam hakkındaki görüşünü oluşturduğunu, buna göre “Reklamda dünyanın en hızlı interneti yani gerçek 4.5G” sadece …’de iddiasına yer verilmiştir. Söz konusu iddia, reklamda tanıtılan … 4.5G hizmetinin “gerçek” 4.5G internet hizmeti olduğu ve sadece … tarafından sunulduğu şeklinde yorumlanmış, rakip GSM operatörleri tarafından sunulan 4.5G hizmetlerinin “gerçek 4.5G” olmadığı yönünde bir anlam içerdiği, rakip hizmetlere yönelik tüketici nezdinde açık olmayan bir mesaj verildiği ve negatif bir algı yarattığı sonucuna varılmıştır. Reklam filminde “dünyanın en hızlı interneti, yani gerçek 4.5G sadece …” iddiasına yer verilmesi özdenetim esaslarına aykırı olarak değerlendirilmiştir.” dendiğini, ayrıca RÖK’ün görüşünde …’den reklamın mevcut haliyle yayınlanmamasının da istendiğini, reklamda kullanılan şarkı sözü ve görsellerdeki ifadelerde de tüketicilerin açıkça yanıltıldığını ve bu yolla haksız rekabet yaratıldığını, reklamın müziğinde yer alan “havada karada bağlıyız biz, dağı başında bağlıyız biz” “ıssız koyda, ovada, orada….” ifadeleri ile tüketicilere Türkiye’nin her yeri ve her köşesinin davalı yanın kapsama alanına dahil olduğu, 4.5G hizmetinin Türkiye’nin her yeri ve her köşesinde sunulabileceği/sunulmakta olduğu şeklinde bir algı yaratıldığını, davalının reklamın herhangi bir yerinde kanıt ortaya koymaksızın ovada, karada, ıssız ovada, denizde, havada hatta yüksek hızlı trenlerde 4.5G hizmeti sunabileceğini iddia ettiğini, oysa 4.5G ihale şartnamesi uyarınca bahse konu alanlarda 01/04/2016 tarihi itibarı ile sunulması olanaksız olan 4.5G hizmetinin davalı yan tarafından herhangi bir kesinti olmadan Türkiye’nin 81 ilinde en ücra köşelerde dahi sunulmaya başlandığı şekinde bir algı yaratıldığını, reklamda kullanılan yanıltıcı ve gerçek dışı beyanların açıkça davalı yan lehine avantaj sağladığını ve haksız rekabete neden olduğunu, davalının iddialarının bununla da sınırlı kalmayıp reklamda yer verdiği YHT görsellerinde de YHT.de dahi 4.5G hizmetinin sunulabildiği yönünde bir algı yaratıldığını, ne var ki ihale şartnamesi uyarınca GSM operatörlerinin 4.5G interneti için yetkilendirmeyi almasının ardından 3 yıl içerisinde otoyollar, hızlı ve yüksek hızlı tren hatları ve 1 km.uzunluğun üzerindeki tüm tünellerin en az %99.unu, 6 yıl içerisinde bölünmüş karayollarının en az %95.ini ve 10 yıl içerisinde konvansiyonel tren hatlarının en az %90.ını kapsama alanı içine alma yükümlülüğü bulunduğunu, davalının ihale şartnamesi uyarınca 3 yıl içerisinde otoyollar, hızlı ve yüksek hızlı tren hatlarında ancak sunulabilecek olan 4.5G hizmetini ovada, karada, havada ve bilhassa YHT.lerde 01/04/2016 tarihinden itibaren nasıl sunmaya başladığını yönetmeliğin 9. maddesi tahtında ispat etmesi gerektiğini, bu hususla ilgili olarak da RÖK’e başvurulmuş olup RÖK’ün anılan reklamda yer alan “havada karada bağlıyız biz, dağı başında bağlıyız biz” ” her saniye bağlıyız biz” “ıssız koyda ovada, orada….” ifadelerini de Özdenetim Esaslarına aykırı bulduğunu, bahse konu reklamın 06/04/2016 tarihli ve 16/RÖK-D3370/169 sayılı durdurma yönündeki görüşüne rağmen 10/04/2016 tarihine kadar yayınlanmaya devam edildiğini, 11/04/2016 tarihinde ise aynı reklamın farklı bir versiyonunun yayına sokulduğunu, davalının haksız rekabet fiilini oluşturan reklam söylemlerine devam ederek “… 4.5G öyle üç beş şehir merkezinde değil 81 ilde” ifadesini kullanmaya başladığını, söz konusu söyleminde doğrudan rakip operatörlerin sunduğu 4.5G hizmetini hedef aldığını, zira reklamda yer verilen “öyle” zamiri ile başta davacı şirket olmak üzere diğer rakip operatörlerin sadece üç beş şehir merkezinde 4.5G hizmeti sunabildiği yönünde bir algı oluşturulduğunu, davalı yanın 4.5G hizmetini Türkiye’nin 81 ilinde sunabildiğini ispat etmesi gerektiğini, davalının bu iddiasının ispatı yönünde herhangi bir bilgi ve belgeye reklamın herhangi bir yerinde yer vermediğini, öte yandan davalının reklamın ikinci versiyonunda da kullandığı “Dünyanın en hızlı ihterneti …’de” sözünün de aldatıcı nitelikte olup ispata muhtaç olduğunu, yönetmeliğin 7. maddesi uyarınca reklamların ortalama tüketici nezdinde yaratılan algı çerçevesinde yorumlandığını, dolayısı ile reklamda kullanılan ifade ile ortalama tüketicinin algısının dünyada halihazırda sunulabilen tüm mobil internet hizmetleri içerisinde en hızlı internetin Turcell tarafından sunulabildiği olduğunu, bu ifade ile ilgili olarak da RÖK’e başvurulduğunu ve RÖK tarafından ifadenin özdenetim esaslarına aykırı olarak değerlendirildiğini, öğreti ve yerleşik Yargıtay inançlarında benimsendiği şekilde davalının anılan reklamlarla 4.5G.ye ilişkin mobil telefon kullanıcılara bilgi verirken orta seviyede zekaya sahip tüketicilere eksik ve yanlış bilgi vererek yanılttığı ve bu suretle dava konusu reklamların haksız rekabet oluşturduğunu, bu nedenlerle TTK.nun 54 ve devamı maddeleri uyarınca, davalı yanca davacı aleyhine yaratılan haksız rekabetin varlığının tespitine, ortadan kaldırılmasına ve önlenmesine, TTK.56. maddesi uyarınca davacı şirketin oluşan zararlarının telafisi amacıyla, maddi tazminatta dahil olmak üzere 200.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, TTK.59. maddesi uyarınca kararın Türkiye çapında tirajı en yüksek günlük 3 gazeteden birinde haftada 2 kez olmak suretiyle 5 gün yayınlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davaya konu her iki reklam filmi de incelendiğinde reklamların hiç birinde davacıya ait ürün veya hizmetlerle karşılaştırma yapılmadığı gibi, davacıya ait herhangi bir ürün ya da hizmetin kötülenmediğini, sadece davalı şirketin sunduğu hizmetin kalitesi üzerinden hikayeleştirme yapıldığı ve bir takım öğeler ile süslenerek anlatıldığını, konusu her ne olursa olsun tüm reklamları diğer tanıtım yöntemlerinden ve fikir açıklamalarından farklı kılan özelliğin, reklam konusu ürün ya da hizmetin, çarpıcı ve dikkat çeken şekilde, yer yer abartılı ifade ya da görsellerle ve ekseriyetle bir hikaye kurgusu içinde hitap edilen kitleye aktarılması olup bu durumun reklam kavramının doğası gereği olduğunu, davaya konu reklam filmlerinin de tam olarak bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini, anılan reklam fimlerinde herhangi bir kötüleme yapılmadığı gibi tüketicileri yanıltıcı bir unsur/ifade de bulunulmadığını, reklam filmlerinde yer alan “dünyanın en hızlı interneti” ve “gerçek” ifadeleri ile kastedilenin, iddia edildiği gibi rakip operatörlerin hizmetlerinin kötülenmesi değil, bilakis davalı şirket tarafından sunulan hizmet kalitesinin mevcut ve potansiyel abonelere duyurulmasından ibaret olduğunu, davalı şirketin bunu yaparken afaki bir iddiada bulunmadığını, tamamen somut verilerden yola çıktığını, BTK tarafından 26/08/2015 tarihinde yapılan IMT Hizmet ve Altyapılarına İlişkin Yetkilendirme İhalesi’ nde 5 frekans bandı için 20 paketin ihaleye çıktığını ve bunun 18 adedinin ihale edildiğini, anılan ihalede davalı şirketin 5 frekans bandının tamamında paket aldığını ve 18 paketten 8 paketin ihalesini kazandığını, yine davalı şirketin 172.4 MHz, Vodafone 82.8 MHz, …’ nın ise 110.2 MHz band genişliği kullanım hakkını aldığını, bu bant genişliklerine göre davalı şirketin Vodafone’ a göre %108, …’ ya göre %56 daha fazla frekans kaynağı kullanım hakkını bu ihalede elde ettiğini, bu somut veriler karşısında davalı şirket tarafından sunulan hizmet kalitesinin rakip operatörlerden daha üstün oldğu açıkça görülmekte ise de, davalı şirketin dürüst rekabet ilkelerini benimsemiş bir şirket olarak dava konusu reklamlarda hiçbir rakip operatöre gönderme yapmaksızın sadece sunduğu hizmetin kalitesini haklı olarak ön plana çıkardığını, davalı şirketin spektrum ihalesi sonucu kullanım hakkına sahip olduğu frekanslar ile 01/04/2016 tarihinde 4.5G lansmanı yaptığını, gerekli altyapı ve erişim noktalarını da en yüksek verimi sağlayacak şekilde donattığını, davalı şirketin spektrum ihalesi dökümanında belirtilen IMT-Advanced teknolojisi ve ona atfedilen 3GPP Rel-10 ve sonrası özelikleri sağlayan bir şebeke altyapısı kurduğunu, davalı şirketin 3GPP tanımlı 4.5G özelliklerini standartlara uygun surette, 26/08/2015’de almaya hak kazandığı en geniş spektrumda ve yüksek hızlar için gerekli yatırımları yaparak abonelerine sunduğunu, GSA tarafından en son 16/01/2016 tarihinde yayınlanan raporda mobil operatörler tarafından açıklanmış en yüksek mobil internet data hızının 600 Mbps olduğunun görüldüğünü, bu hızın dünyada sayılı operatörler tarafından sağlanabildiğini, davalı şirketin lisanslı frekansları kullanılarak şebekesinde 600 Mbps’ e kadar indirme hızlarına ulaşılmasına imkan veren, 20 MHz bant genişliğinde 3 taşıyıcı birleştirme, 2×2 MIMO ve 256 QAM teknolojilerinin beraber sunulduğunu, bu hızlara Türkiye’ de servis veren diğer operatörlerin mevcut spektrumlarını kullanarak ulaşmasının mükmün olmadığını, davalı şirket şebekesindeki 1800 MHz ve 2600 MHz bandında çalışan radyo ünitelerinin 4×4 MIMO destekler durumda olduğunu, 4×4 MIMO destekleyen terminaller piyasaya sürüldüğünde bu teknoloji sayesinde data iletim hızlarının gene 2×2 MIMO teknolojisine oranla 5 kat daha artacağını, tüm bu somut bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu reklamlarda yer alan ifadelerin afaki olmadığınının somut ve gerçek vaatlere dayandığının açıkça görüleceğini, 01/04/2016′ da hayatımıza giren 4.5G henüz hayatımıza girmeden davalı şirketin 4.5G şebekesini test ettiğini, İstanbul, Erzurum, Samsun, Adana ve İzmir’ de düzenlenen eş zamanlı teslerde 4.5′ de en yüksek hıza 390 Mbps ile ulaşıldığını, tüm bu somut verilerden de anlaşıldığı gibi dava konusu reklam fimlerinde yer alan hiçbir ifade ile rakip operatörler kötülenmediği gibi davalı şirketin iddia etitği gibi en hızlı erişimi sunabildiğini, dava konusu reklam filmlerinde yer alan “bağlıyız biz” ifadesiyle kastedilenin … ile hayata bağlanmak, kurulan gönül bağı olduğunu, 4.5G ile …’e gönülden bağlanmakla ilgili olduğunu, bu ifade metafon amaçlı kullanılmış olup uzun yıllar reklam kampanyaları ile … markası özdeşleştirilmesi sağlanmış olan “Turkcelle bağlan hayata” sloganı ile bağlantı kurulduğunu, reklam filmlerinde “iyi çeker, iyi bağlanır, hızlı, çok hızlı, daha hızlı, her yerden çeker” gibi iddiaları içeren, simgeleyen sözel, görsel figürlere gerek reklam mekanlarında, gerekse reklam akışını destekleyen şarkı sözlerinde yer verilmediğini, dolayısı ile kapsama sağlandığına veya kesintisiz hizmet sunulduğuna yönelik bir iddia belirtilmediğini, “orada” ifadesiyle kastedilenin ise “her yer” olmadığını, anılan ifadenin “uzakları” temsil ettiğini, anılan reklamda yer alan YHT görselinin davalı şirket tarafından sunulan erişim hızını ifade ettiğini ve bu hıza YHT üzerinden metafor yapıldığını, kaldı ki YHT güzergahının tamamında 4.5G hizmeti sunulmadığı gerekçesi ile YHT görselinin kullanılamayacağı iddiasının kabul edilmesinin mümkün olmadığını, bir firmanın sahip olduğu ürün ve hizmetlerin kalitesini ya da özelliklerini lanse etmesinin rakiplerin bu özelliklere sahip olmadığını iddia ettiği gibi yorumlanamayacağını, dava konusu reklamda yer alan “üç beş şehir merkezinde değil 81 ilde” ifadesi ile kastedilenin rakip operatörlerin üç beş şehir merkezinde 4.5G hizmeti sunabildiği olmayıp davalı şirketin çok yoğun çalışma ve çabalar neticesinde kurduğu alt yapı sayesinde 81 ilde 4.5G hizmeti sunabileceği olduğunu, nitekim RÖK’ünde “… 4.5G öyle 3-5 şehir merkezinde değil, Türkiye’nin tam 81 ilinde” ifadesini kötüleme olarak değerlendirmediğini, bilakis bilgi paylaşımı olarak kabul ettiğini, davacının davalı şirkete ait reklamlar ile haksız rekabete sebebiyet verildiği iddiasının kamuoyunda oldukça beğeni ve takdir toplayan söz konusu reklamların yarattığı olumlu havayı dağıtmaya ve zedelemeye yönelik asılsız, yersiz ve haksız iddialar olduğunu, RÖK tarafından verilen kararların esasen ne adli ne idari makamlar nezdinde ne de aleyhine karar verilen reklam veren nezdinde hukuki bir bağlayıcılığı olmadığını, TTK.na göre haksız rekabete ilişkin hükümler ile güdülen amacın ve bu doğrultuda ortaya konan ilkenin, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması olduğunu, davacının tamamen kendi menfaati doğrultusunda dava konusu reklamlarda yer verilen ifadelerin tamamının haksız, kötüleyici, yanıltıcı olduğunu iddia ettiğini, iş bu dava ile karşılaştırma kisvesi altında davalının ticari varlığını sürdürme, yeni hizmetlerini tanıtma ve en nihayetinde rekabet etme hakkını elinden almayı, hiç değilse mümkün olabildiğince kısıtlamayı amaçladığını, dava konusu reklamlardan salt davacının rahatsız olmasının, bu reklamların kişilik haklarını zedeleyici ve dolayısı ile hukuka aykırı olduğu sonucunu doğurmayacağını, zira her ticari işletmenin rakibinin reklamlarından huzursuz olduğunu, bunun rekabetin doğası gereği olup her ticari işletmenin buna tahammül göstermek durumunda olduğunu, dava konusu reklamlar hiçbir şekilde ve surette davacının kişilik haklarını ihlal eder mahiyette olmadığından manevi tazminat talebinin reddi gerektiğini, bir an için mahkeme aksi kanaatte olsa dahi talep olunan manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, davalı şirketin reklamlarında hiçbir şekilde davacı şirketin unvanına, markasına, logosuna veya hizmet kalitesine yönelik beyanlara yer vermediğini, davacının kararın ilanı talebinin de fahiş denecek seviyede ölçüsüz ve orantısız olduğunu, ilanın şeklini mahkemenin tayin edeceğini düzenleyen TTK.m.59 hükmüne de aykırılık teşkil ettiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/04/2018 tarih 2016/472 Esas 2018/490 Karar sayılı kararında; “Dava; davalının reklamları ve internet sitesinde yer alan beyanlarıyla haksız rekabet fiilini işlediğini beyanla haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin tespiti ile ortadan kaldırılmasına ve önlenmesine, TTK. 56. maddesi uyarınca davacı şirketin oluşan zararlarının telafisi amacıyla, 200.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, TTK.59. maddesi uyarınca kararın Türkiye çapında tirajı en yüksek günlük 3 gazeteden birinde haftada 2 kez olmak suretiyle 5 gün yayınlanmasına karar verilmesi talebinden ibarettir. 6102 TTK’ nun 54. maddesi uyarınca iktisadi rekabetin her türlü kötüyü kullanımı haksız rekabettir. 6102 sayılı TTK’ nun 54 ve devamı. Maddeleri ile ” haksız rekabet düzenlenmiş, buna göre haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerin amacı bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasının amaçlandığı, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır,” hükmüne yer verilmiştir. Aynı yasanın 55. maddesi uyarınca da dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar belirtilmiştir. Yine dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar nedeniyle hukuki sorumluluk basın yayın iletişim ve bilişim kuruluşlarının sorumluluğu ve mahkemece davayı kazanan tarafın istemi ile gideri haksız çıkan tarafından alınmak üzere hükmün kesinleşmesinden sonra ilan edilmesine de karar verilebileceği ilanın şekli ve kapsamının mahkemece belirleneceği hükme bağlanmıştır. Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporu ile birlikte bir arada değerlendirildiğinde; davalının gerçekleştirmiş olduğu eylemlerinin haksız rekabete yol açacak nitelikte olduğu tespit olunmakla dava dilekçesindeki TTK 55 vd maddelerine uygun bulunan taleplerinin ve davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, davalı … tarafından TV, radyo, internet gibi değişik işitsel, görsel ve yazılı mecralarda “Dünyanın en hızlı interneti gerçek … 4,5G, Dünyanın en hızlı interneti …’ de, Dünyanın en hızlı yani gerçek 4,5G sadece …’ de, bu teknoloji ülkemize 4,5G ismi ile 1 nisanda hayatınıza girdi, dünyada bu kadar geniş bir coğrafyanın tamamında en ileri 4,5G teknolojisi ile kurulmuş başka alt yapı yok, …’ in rekabete göre avantajları ve farkları nedir, gerçek 4,5G deneyimi sadece …’ de diyebiliriz, gerçek 4,5G deneyimi en yüksek kapsamı ile yine … olarak biz sunmaktayız” şeklindeki yayınların haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile tespite konu reklamların radyo, TV, gazete, internet gibi mecralarda yayınlanmasının men’ine, davalı yanın haksız rekabet teşkil eden eylemleri göz önünde bulundurularak davanın konusuna, tarafların sıfatına, olayın meydana gelmesindeki özelliklere göre 100.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ilanın şekli ve kapsamı yönünden takdirin mahkemede olduğu dikkate alınrak (6102 sayılı TTK’nun 59 maddesi uyarınca) masrafı haksız çıkan taraftan alınmak üzere karar kesinleştiğinde ilamın Türkiye genelinde tirajı en yüksek 3 büyük gazetede bir kez ilanına dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur … ” gerekçesi ile, 1-Davacı ….’ nin açmış olduğu haksız rekabetin tespiti ve men’ ine ilişkin davanın KABULÜ ile davalı … tarafından TV, radyo, internet gibi değişik işitsel, görsel ve yazılı mecralarda “Dünyanın en hızlı interneti gerçek … 4,5G, Dünyanın en hızlı interneti ….’ de, Dünyanın en hızlı yani gerçek 4,5G sadece …’ de, bu teknoloji ülkemize 4,5G ismi ile 1 nisanda hayatınıza girdi, dünyada bu kadar geniş bir coğrafyanın tamamında en ileri 4G teknolojisi ile kurulmuş başka alt yapı yok, …’ in rekabete göre avantajları ve farkları nedir, gerçek 4,5G deneyimi sadece …’ de diyebiliriz, gerçek 4,5G deneyimi en yüksek kapsamı ile yine … olarak biz sunmaktayız” şeklindeki yayınların haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile tespite konu reklamların radyo, TV, gazete, internet gibi mecralada yayınlanmasının men’ine, 2-Haksız rekabete ilişkin karar özetininin TTK 59 uyarınca karar kesinleştiğinde tüm Türkiye de yayınlanan trajı en yüksek 3 büyük gazetede masrafı davalıya ait olmak üzere 1 defaya mahsus ilanına, 3-Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Davalının, “Dünyanın En Hızlı İnterneti …’de” başlıklı reklamın dış sesinde “Dünyanın En Hızlı İnterneti Yani Gerçek 4.5G Sadece …’de” ifadelerine yer vererek tüketicileri kasıtlı olarak yanıltmakta ve yanlış bilgilendirmekte olduğunu, davalının bu reklamda, dünyanın en hızlı internetinin “gerçek 4.5G’nin” sadece ….’ de olduğunu, diğer operatörler tarafından 4.5 G hizmetinin sunulamadığı yönünde bir algı yarattığını, Bu hususların bilirkişi raporunda da tespit edildiğini ve bilirkişilerin, davalı …’in diğer GSM operatörlerine göre dünyanın en hızlı internetine sahip olduğunu ispat eden bir belgenin dosyadan anlaşılamadığını,
Müvekkili şirketin hizmetlerini haksız ve yanıltıcı beyanlar ile kötülediğini, tüketiciler nezdinde müvekkili şirketi haksız yere dezavantajlı kendisini ise avantajlı konuma koyduğunu, dürüst rekabet ilkelerine ve hukuk aykırı olacak şekilde bir karşılaştırma yaptığını,Müvekkili şirketin, anılan sebeplerle abone kaybetme riski altında olduğu göz önüne alındığında reklamın müvekkili şirketin kurum kimliğine büyük zararlar verdiğini, Hakimin takdir ettiği tazminatın, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile somut olayın diğer koşulları içerisinde adalete uygunluk ölçüsünü karşılayacak miktarda olmadığını, Davalının birden çok haksız rekabet eylemi olduğunu, ancak; ilk derece mahkemesi tarafından, manevi tazminat istemi değerlendirilirken belirtilen hususların dikkate alınmadığını ve hakkaniyete uygun düşmeyen bir tazminata hükmedildiğini, İlk derece mahkemesi tarafından öngörülen tazminatın, müvekkilinin şahsından doğan zararları telafi etmemesinin yanı sıra, davalı tarafın haksız rekabet teşkil eden eylemine karşılık uygun bir bedel olmaması açısından da hakkaniyete uygun olmadığını, davalı şirketin, yanıltıcı reklamlarıyla haksız bir yarar sağladığını ve rekabet koşullarının taraflar açısından hakkaniyete aykırı bir şekilde geliştiğinin mahkeme tarafından hükmedilen miktarın cüziliği nedeniyle de haksız rekabet teşkil eden davranışı müeyyidesiz kalmakta olduğunu ve manevi tazminat miktarı dava açmakla elde edilmek istenen faydayı müvekkili açısından karşılayamadığını, Mütevazi bir rakam olan manevi tazminat talebinin gerekçesiz olarak ve hakkaniyete, dava açmakla beklenen faydanın özüne zarar verir şekilde kısmen kabulünün hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece Mahkemesi’nin 10.04.2018 tarih 2016/472 E. ve 2018/490 K. sayılı manevi tazminat talebinin kısmen kabulü kararının kaldırılarak 200.000,00-TL manevi tazminat taleplerinin tümden kabulüne karar verilmesini gerektiğini ileri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının manevi tazminat yönünden istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, manevi tazminat taleplerinin tamamının kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, ilk derece mahkemesi davanın haksız rekabetin tespiti ve men’ine ilişkin kısımlar açısından kabulüne; manevi tazminata ilişkin kısım açısından kısmen kabulüne ve netice olarak tespite konu reklamın radyo, TV, gazete, internet gibi mecralarda yayınlanmasının men’ine, hüküm kesinleştiğinde masrafı davalıdan alınmak üzere tirajı en yüksek 3 büyük gazetede bir defaya mahsus ilanına, 100.000,00. TL tutarında manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiğini, Davaya konu her iki reklam filmi incelendiğinde, reklamların hiçbirinde davacıya ait ürün veya hizmetlerle ilgili karşılaştırma yapılmadığını davacıya ait her hangi bir ürün ya da hizmetin kötülenmediğini, Dava konusu reklamlarda yer alan “Dünyanın En Hızlı İnterneti” ve “Gerçek” ifadeleri ile kastedilen müvekkili şirket tarafından sunular 4.5G hizmetinin ulaşabildiği “Hız” olup, müvekkili şirketin bu hızlara gerçekten ulaşılabildiğini, bu nedenle davanın konusu reklam filmlerinde yer alan ifadelerin yanıltıcı olmadığı gibi haksız rekabet de teşkil etmediğini, her hangi bir kötüleme yapılmadığını, IMT Hizmet ve Altyapılarına ilişkin Yetkilendirme İhalesinde 5 frekans bandının tamamında paket aldığını ve 18 paketten 8 paketin ihalesini kazandığını, yine müvekkili şirketin 172.4 MHz, Vodafone 82.8 MHz, … ise 110.2 MHz band genişliği kullanım hakkını aldığını, bu bant genişliklerine göre müvekkili şirketin ….e’a göre %108, …’ ya göre % 56 daha fazla frekans kaynağı kullanım hakkını bu ihalede elde ettiğini, işbu somut veriler karşısında müvekkili şirket tarafından sunulan hizmet kalitesinin rakip operatörlerden daha üstün olduğunun açıkça görüldüğünü buna rağmen müvekkili şirketin dürüst rekabet ilkelerini benimsediğini, dava konusu reklamlarda hiçbir rakip operatöre gönderme yapılmadığını sadece sunduğu hizmetin kalitesini haklı olarak ön plana çıkardığını, Somut bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu reklamlarda yer alan ifadelerin afaki iddialar olmadığını, bilakis somut ve gerçek vaatlere dayandığının açıkça görüldüğünü, “Havada karada bağlıyız biz, dağ başında bağlıyız biz, ıssız koyda, ovada, orada..” ifadeleri ile kapsama alanı ile hizmetin kesintisiz sunulduğu konusunda tüketicinin kasıtlı olarak yanıltıldığına yönelik iddiaların yerel mahkemeyi yanlış yönlerdirme maksatı içerdiğini, her iki reklam filminden de açıkça anlaşılan bu metaforların davacı tarafından görmezden gelinerek yerel mahkemeye çarpıtılarak sunulması, dayanaksız davaya dayanak yaratma çabasının bir sonucu olduğunu, yerel mahkemenin de manipülatif beyanlar doğrultusunda davanın kabulüne karar vermesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dava dilekçesinde emsal olarak verilen Reklam Kurulu kararı ile davaya konu reklam filmleri arasında bir bağlantı olmadığını, bu nedenle işbu davada emsal alınmasının mümkün olmadığını, Reklamda yer alan “Üç beş şehir merkezinde değil 81 ilde” ifadesinin haksız rekabet yaratıldığına yönelik davacı iddiasının abesle iştigal olduğunu, 4.5G alt yapısına ilişkin yapılan kurulumlar için; -1.220.000 saat çalışma yapıldığını, – 790.000 km yol katedildiğini, – Ağrı Patnos’ ta -30 derecede, – Hakkari’ de 3200 metre yükseklikte kurulum yapıldığını müvekkili şirketin çok yoğun çalışma ve çabalar neticesinde kurduğu alt yapı sayesinde 81 ilde 4.5G hizmeti sunabileceğini, Davacının müvekkili şirkete ait reklamlar ile haksız rekabete sebebiyet verildiği iddiası, kamuoyunda oldukça beğeni ve takdir toplayan söz konusu reklamların yarattığı olumlu havayı dağıtmaya ve zedelemeye yönelik asılsız, yersiz ve haksız iddialar olduğunu, Davacının davanın esasını RÖK kararlarına dayandırıyor olmasının müvekkili şirket tarafından RÖK’ e verilen savunmalarda da teknik hususların ayrıntıları ile izah edildiğini, işbu dilekçede ayrıntıları ile izah edildiği üzere müvekkili şirketin rakiplerini ya da rakiplerinin hizmetlerini kötülemediği gibi onların çekim gücü, kapsama sorunu ve internet veri yüklemesi konularında bir iddiada da bulunmadığını, (TTK. m.54/1 – m.54/2 ) Dava konusu reklamların haksız rekabet yaratmadığını bilakis davanın mevcudiyetinin rekabeti ortadan kaldırma amacı taşıdığını, Yerel mahkeme tarafından hükme esas alınan Bilirkişi Raporunun hatalı tespit ve değerlendirmeler içerdiğini, mezkur raporun bu yönü hükme esas alınamayacağını ve üst mahkeme denetimine elverişli olmadığını,
Huzurdaki davada haksız rekabetin ortadan kaldırılması/önlenmesine, kararın ilanına ve manevi tazminata hükmedilmesinin açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, Haksız rekabetin ortadan kaldırılması/önlenmesine karar verilebilmesi için her şeyden evvel somut olayda hukuka aykırı bir fiil’in olması gerektiğini, her iki reklam filmi incelendiğinde hukuka aykırı bir unsur bulunmadığını, bu sebeple davacının “haksız rekabetin kaldırılması/önlenmesi” ne karar verilmesine yönelik talebin mesnetsiz olup reddi gerektiğini, Türkiye’de tirajı en yüksek üç gazetede hükmün ilanına dair kararın da Yüksek Mahkeme’ye ait olmak üzere ölçüsüz ve orantısız olduğunu, davacının kişilik haklarını ihlal eder mahiyette olmayıp bu sebeple manevi tazminat talebinin reddi gerektiğini, ileri sürerek tehir-i icra talebinin kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalının reklamları ve internet sitesinde yer alan beyanlarıyla haksız rekabet oluşturduğundan bahisle, haksız rekabetin tespiti ile ortadan kaldırılmasına ve önlenmesine, TTK. 56. maddesi uyarınca manevi tazminata, TTK.59. maddesi uyarınca kararın ilanı istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK’ nun 54 ve devamı maddeleri ile haksız rekabet düzenlenmiş, 54. maddede “(1) Haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır,” hükmüne yer verilmiştir. Aynı yasanın 55. Maddesi uyarınca da dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar belirtilmiştir. Yasanın 56. Maddesinde haksız rekabet nedeniyle zarar gören veya zarar görme tehlikesi ile karşılaşanın açabileceği davalara yer verilmiştir. Somut olayda, davalının TV, radyo, internet gibi değişik işitsel, görsel ve yazılı mecralarda “Dünyanın en hızlı interneti gerçek … 4,5G, Dünyanın en hızlı interneti …’ de, Dünyanın en hızlı yani gerçek 4,5G sadece …’ de, bu teknoloji ülkemize 4,5G ismi ile 1 nisanda hayatınıza girdi, dünyada bu kadar geniş bir coğrafyanın tamamında en ileri 4,5G teknolojisi ile kurulmuş başka alt yapı yok, …’ in rekabete göre avantajları ve farkları nedir, gerçek 4,5G deneyimi sadece …’ de diyebiliriz, gerçek 4,5G deneyimi en yüksek kapsamı ile yine … olarak biz sunmaktayız” şeklinde reklamlarının ve bilgi açıklamalarının haksız rekabet oluşturduğu, gerek bilirkişi raporu ile gerekse … kararı ile sabittir. Davalı tarafından TV, radyo, internet gibi değişik işitsel, görsel ve yazılı mecralarda yayınlanan davaya konu ve yukarıda belirtilen, reklamlarında ve bilgi açıklamalarında kullanılan söz ve açıklamaların TTK’ nın 56 ve 57. maddesinde belirtildiği şekilde haksız rekabet oluşturduğu anlaşıldığından davalı vekilinin eylemin haksız rekabet oluşturmadığına ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. (Yargıtay 11. HD’nin 2015/5113 E., 2015/11559 K.; 2014/18348 E., 2015/3584 K.; 2012/8581 E., 2014/726 K.; 2012/16020 E., 2013/13876 K., 2012/16015 E., 2013/13234 K. Sayılı kararları da benzer şekildedir.) Söz konusu sektörde yer alan hizmet sunan şirket sayısı, hizmetin sunumunun ihale ile alınmış olması, ihalede söz konusu hizmeti sunmak üzere yetki alan şirketlerin belli olması karşısında, davalının TV, radyo, internet gibi değişik işitsel, görsel ve yazılı mecralarda kullandığı reklam ve açıklamalarında kullandığı “en hızlı internet, gerçek 4,5G, gerçek 4,5G deneyimi sadece …..’de” vb beyanları dikkate alındığında tüketiciler nezdinde diğer GSM operatörlerinin hizmetlerinin kıyaslandığı algısı oluştuğundan, davacının ve ürünlerinin doğrudan belirtilmediği ve diğer GSM operatörlerinin hizmetleri ile kıyaslama yapılmadığı, onların hizmetlerinin kötülenmediği yönündeki davalı istinaf sebebi yerinde değildir.Türk Borçlar Kanunu’ nun 58. maddesi hükmüne göre hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. (Yargıtay 11. HD. 2012/8581 E., 2014/726 K.) Somut olayda, tarafların ticari durumları, faaliyette bulundukları sektör, söz konusu sektörde faaliyet gösteren şirket sayısı, ticari gelirleri, haksız rekabet teşkil eden reklam filminin yayınlanma süreleri ile haksız rekabet nedeniyle davacının uğradığı manevi zarar dikkate alındığında, mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının olaya uygun olduğu, taraf vekillerinin hükmedilen manevi tazminat miktarına yönelik istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, TBK’nın 52/2 maddesine göre kararın yayınlanması da kamuoyunun bilgilendirilerek ticari itibarın düzeltilmesi yönünde manevi zararın bir giderim yolu olduğu gözetildiğinde davacının manevi tazminat miktarının az olduğu yönündeki istinaf sebebi de yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 98,10’ar TL istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacı taraftan alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalı taraftan alınması gereken 6.831,00 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 3.415,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.415,50 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 11/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.