Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1800 E. 2020/557 K. 14.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1800 Esas
KARAR NO : 2020/557 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/358 Esas – 2018/190 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/05/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkili banka ile dava dışı borçlu arasında 08.07.2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, davalı borçluların da işbu genel kredi sözleşmesine kefaletlerinin bulunduğunu, GKS uyarınca dava dışı borçluya kredili mevduat hesabı tahsis edilerek kredi kullandırıldığını, kredi ilişkisinden kaynaklanan borcun zamanında ödenmemesi üzerine, ihtarname keşide edilerek borcun ödenmesi gerektiğinin bildirildiğini, borcun ödenmemesi üzerine davalılar aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu, davalıların yapmış olduğu haksız itirazın iptaline, %20’den aşağı olmak kaydıyla icra inkâr tazminatına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkillerinin kredili mevduat hesabı açılmasına ilişkin sözleşmede imzasının bulunmadığını, bu nedenle taraf olmadıkları sözleşme sonucu ortaya çıkan borçtan müvekkillerinin kefil olarak sorumlu tutulamayacaklarını, müvekkillerinin kefil olarak imzalamadıkları, müzakere etmedikleri sözleşmeden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, nitekim Yargıtay 19.Hukuk dairesinin 30.01.2013 tarih ve 2012/15421 E. ve 2013/1789 K.sayılı kararında da özetle; “davacı, davalı banka ile dava dışı M. arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzaladığını, dava konusu borcun ise, davacının imzası bulunmayan kredi kartı ve tüketici kredi sözleşmelerinden kaynaklandığı dosya içeriğinden anlaşıldığını, davacı kefilin, kefil olarak imzalamadığı sözleşmelerden doğan borçtan sorumlu tutulmasının doğru olmadığı, her ne kadar mahkemece genel kredi sözleşmesinin 41.1 madde hükmüne dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de anılan sözleşme hükmü davacıyı, imzası bulunmayan sözleşmeler nedeniyle sorumluluk altına sokacak biçimde yorumlanamayacağı” yönünde karar verildiğini, dava dilekçesinden kredili mevduat hesabının genel kredi sözleşmesine istinaden açıldığı anlaşılmakla, kefillerin muvafakati ve imzası alınmaksızın genel kredi sözleşmesine istinaden açılan kredili mevduat hesabından kefillerin sorumlu tutulamayacağını, kefalet sözleşmesinde, müşterinin doğmuş ve doğacak borçlarının 130.000,00- TL tutarına kadar kefil olduğunun düzenlendiğini, asıl borçlu ve borcun kaynağı belli olmaksızın kefilin sorumlu olacağı en yüksek meblağ gösterilmek suretiyle alınan kefaletin geçerliliğinin bulunmadığını, kefalet borcunun fer i karakterinin, ferdileştirilmiş belli bir borç için tekeffülü zaruri kılmakta olduğunu, asıl borç belli olmaksızın sadece kefilin sorumlu olacağı en yüksek meblağ gösterilmek suretiyle verilmiş olan kefaletin geçerli olamayacağını, kabul manasına gelmemek üzere; kefillerin kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olduklarını, müvekkillerinin daha evvel temerrüde düşürülmediğinden takip tarihine kadar olan faiz talebinin reddine karar verilmesi gerektiğinı, kredili mevduat hesap sözleşmesinin ne zaman yapıldığı anlaşılmakla bu sözleşmenin 01.07.2012 tarihinden sonra yapılmış olması halinde 6098 sayılı T.Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde kefalete ilişkin koşulların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiğini belirterek açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkiller aleyhine açılan davanın reddine, davacı aleyhine alacağın % 20’sinden aşağı kalmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 20/02/2018 tarih ve 2016/358 Esas – 2018/190 Karar sayılı kararında; “Dava konusu uyuşmazlık; dava dışı asıl kredi borçlusu …San ve Tic.Ltd.Şti.’nin davacı bankanın Kartal Çarşı Şubesinden kullandığı kredi kapsamında davalıların söz konusu krediye kefil olup olmadıkları, davalıların davacının Çayırova şubesi ile imza etmiş oldukları kefaletnamenin davaya dayanak kredi konusu borç kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, hesap kat ve takibe dayanak edilen genel kredi sözleşmesi kapsamında icra takip tarihi itibariyle bakiye borç varsa asıl ve ferileriyle birlikte tutarının ne olduğu, faiz oranlarının ne olduğu, davalıların kefalet limitlerinin ne olduğu, takibe konu borç nedeniyle davalı kefillerin sorumluluklarının bulunup bulunmadığı, varsa kefalet limitleri dikkate alınarak sorumluluk miktarlarının ve kendi temerrütleri dikkate alınarak faizlerden sorumluluk miktarlarının ne kadar olduğu, bu kapsamda takip tarihi itibariyle davacının davalılardan alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı ile itirazın iptali şartlarının bulunup bulunmadığı konularında toplanmaktadır. Tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporundaki tespitler doğrultusunda mahkememizce yapılan değerlendirme neticesinde, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında 08.07.2011 tarihinde Kartal Şubesi ile düzenlenen çerçeve niteliğindeki, süresiz Genel Kredi Sözleşmesi, Cari hesap sözleşmesi ve İşletme Kart Tahhütnamesi kapsamında, dava dışı asıl borçlu şirkete 02.02.2015 tarihinde 10.000,00- TL tutarında kredili mevduat hesabı ile kredi kullandırıldığı, davacı bankanın Çayırova şubesinde davalılar ile ayrı ayrı düzenlenen 08.07.2011 tarihli 130.000,00- TL limitli olarak imza edilen kefaletnamelerin 2. maddesinde sözleşmenin konusunu, asıl borçlu ile aktedilen 08.07.2011 tarih ve K1 004099114 No’lu Genel kredi Sözleşmesine bağlı 1 no’lu ek sözleşmenin oluşturduğu, dolayısı ile davalıların, kefaletnamelerde müşterek borçlu müteselsil kefil olarak kefalet imzaları bulunduğundan ve Sözleşmeler Genel Kredi Sözleşmesi (GKS) ile irtibatlandırılmış olduğundan dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan kredi kapsamında ödenmeyen borçtan sorumlu oldukları, şubelerin farklı olmasının bu hukuki sonucu değiştirmeyeceği, kredi hesaplarının kat edildiği ancak hesap kat ihtarnamelerinin davalılara tebliğe çıkarılan adreste tanınmamaları sebebiyle tebliğ edilemediği, dolayısı ile davalılar hakkında işletilecek faizin başlangıcı olarak hesap kat ihtarındaki sürenin değil takip tarihinin esas alınması gerektiği, davacı bankanın sözleşme gereği takip talebinde % 36,36 oranında temerrüt faizi talep ettiği ancak dava konusu alacak için talep edilebilecek faiz miktarı TCMB Kredi Kartlarına uygulanacak akdi ve gecikme faiz oranlarına tabi olduğundan takip tarihinde yıllık % 30,24 oranını geçemeyeceği, bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere ve talebe bağlı kalınarak yapılan hesaplama doğrultusunda 16.07.2015 icra takip tarihi itibariyle davacı bankanın 10.000,00- TL asıl alacak, 1.205,26 TL işlemiş faiz, 60,27 TL islemiş faiz üzerinden % 5 BSMV ve 227,73 TL masraf olmak üzere toplam 11.493,26 TL alacaklı olduğu, bu talebi aşan kısım yönünden alacak talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılarak davanın kısmen kabulü ile, İstanbul Anadolu .. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın 11.493,26-TL üzerinden iptaline, asıl alacak yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı yanın icra inkar tazminat talebinin ise alacak yargılama neticesinde belirlendiğinden likit olarak değerlendirilmemiş ve tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Bunun yanında her ne kadar kısa kararda belirtilmemiş ise de gerekçede açıklandığı üzere davacının faiz talebi TCMB faiz oranları genelgeleri doğrultusunda takip tarihinden borç tamamen ödeninceye kadar ve takip tarihi itibariyle geçerli olan % 30,24 oranı dikkate alınarak kabul edilmiş olduğundan takibin yıllık % 30,24 faiz oranı üzerinden devamına, yine davanın kısmen kabulü sebebiyle red edilen miktar yönünden davalı yanın kötüniyet tazminatı talebinin davacının kötü niyetli olarak takip başlattığı ve itirazın iptali davası açtığı dosya kapsamından anlaşılamaması sebebiyle reddine ilişkin hükümlerin kısa kararda yazılmadığı gerekçeli karar yazıldığı aşamada fark edilmiş ancak kısa karar ile gerekçeli karar farklı olamayacağından zorunlu olarak tefhim edilen kısa karar gereği aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur. …”gerekçesi ile, Davacı yanın itirazın iptali istemi İ.İ.K. 67. maddesinde değerlendirilerek, 1-Davanın kısmen kabulü ile, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın 11.493,26-TL üzerinden iptaline, asıl alacak yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-Davacı yanın icra inkar tazminat talebinin alacak yargılamayla belirlendiğinden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkillerinin imzası bulunmayan, taraf olarak yer almadıkları sözleşme nedeniyle doğan borçtan sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının Kartal şubesince düzenlenen GKS’ ye dayandırdığı iddiasını ispat için boş kredi sözleşmesini sunduğunu, davacının mahkemeye sunmaktan imtina ettiği GKS’nin 01/07/2012 tarihinden sonra düzenlenmekle bu tarihten sonra düzenlenen sözleşmenin teminatını teşkil eden kefaletlerin ne şekilde olacağının TBK 583-584 maddelerinde düzenlendiğini, müvekkillerinin bu sözleşmenin tarafı olmadığı gibi imzaları da bulunmadığını, kesin süreye rağmen takip dayanağı GKS’ yi dosyaya sunmayarak davacının bu delile dayanmaktan vazgeçtiğini, vazgeçilen delil davanın dayanağı olan borcun kaynağı olup ispatlanamayan davanın reddi gerektiğini, Tarihsiz, boş ve imzasız olduğu mahkemece kabul edilen GKS şablon sözleşmesi üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece davacıya GKS’yi sunması için kesin süre verilmesine rağmen davacı tarafça GKS’nin dosyaya sunulmadığını ve imzasız GKS örneği üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, Davacı tarafından dosyaya sunulan kefaletnamenin davacı bankanın Çayırova şubesince düzenlenen kredi sözleşmesine ait olup, dava konusu borcun kaynağı olan ve Kartal şubesince düzenlenen kredi sözleşmesinden 2 yıl önce düzenlendiğini, bu bakımdan dava konusu borcun kaynağı olan Kartal şubesince düzenlenen GKS’yi kapsamadığını, her ne kadar davacı beyan dilekçesinde asıl sözleşmenin Kartal şubesince düzenlendiğini, kefalet sözleşmesinin ise Çayırova şubesinde düzenlendiğini iddia etmiş ise de verilen kesin süreye rağmen Kartal şubesince düzenlenen sözleşmeyi sunmadığından bu iddiasını ispat edemediğini, bu nedenle mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2016/358 Esas – 2018/190 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, GKS ile asıl borçluya kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle yapılan takibe kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olduğu iddia edilen davalıların itirazının iptaline ilişkindir.Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı borçlu arasında 08.07.2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, davalı borçluların da işbu genel kredi sözleşmesine kefil olduklarını, GKS uyarınca dava dışı borçluya kredili mevduat hesabı tahsis edilerek kredi kullandırıldığını, borcun ödenmemesi üzerine yaptıkları takibe davalıların haksız itiraz ettiklerini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Uyuşmazlık, davacı bankanın Kartal/Çarşı şubesi tarafından asıl borçluya kullandırılan Kredili Mevduat Hesabından kaynaklı alacaktan davalıların sorumlu olup olmadıklarından kaynaklanmaktadır.Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir. Kefalet borcunun feri karakteri, ferdileştirilmiş bir borç için tekeffülü zorunlu kılmaktadır.Gerek öğretide, gerekse uygulamada sınırları belli olmak şartıyla devamlı, değişik içerikli, birden ziyade yükümlülüğü içeren borç ilişkileri için geçerli olarak kefil olunabileceği kabul edilmektedir. Kefaletin asıl borçlunun çeşitli yükümlülüklerinden sadece birisi için verilmesi zorunlu değildir. Azami miktar ile sınırlı olmak üzere kefilin borçlunun belirli birden fazla yükümlülüğünü aynı kefalet sözleşmesinde tekeffül etmesi mümkündür. Ancak kefil olunan yükümlülüklerin neler olduğunun kefalet sözleşmesinden anlaşılması gerekir. Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez (11.06.1969 gün ve 1969/4-6 sayılı YİBK’nın Gerekçesi). Somut olayda, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında 08.07.2011 tarih ve K1 004099114 No’ lu Genel kredi Sözleşmesi ile davacı bankanın Çayırova Şubesi ile asıl borçlu şirket arasında yine aynı tarihli ve bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz bir parçası olan 130.000 TL limitli, sözleşme no 1- Ek A Cari Hesap Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davalıların davacının Çayırova şubesi ile imzaladıkları 08/07/2011 tarihli Kefaletname ile asıl borçlunun davacı banka ile akdettiği 08.07.2011 tarih ve K1 004099114 No’lu Genel kredi Sözleşmesine bağlı 1 nolu ek sözleşmeye 130.000 TL limitle müteselsil kefil olmayı kabul ettikleri sabittir. Davalı kefiller davacı bankanın asıl borçlu ile imzaladığı 08.07.2011 tarih ve K1 004099114 No’lu Genel kredi Sözleşmesinin eki niteliğinde bulunan ve Çayırova şubesi ile asıl borçlunun imzaladığı 1 nolu Ek A Cari Hesap Kredi sözleşmesine belirtilen limitle müteselsil kefil olmuştur. Davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında 08.07.2011 tarihinde bankanın Kartal Şubesi ile düzenlenen çerçeve niteliğindeki süresiz Genel Kredi Sözleşmesi, Cari hesap sözleşmesi ve İşletme Kart Tahhütnamesi kapsamında, dava dışı asıl borçlu şirkete 02.02.2015 tarihinde kredi kullandırıldığı, davalıların, kefaletnamelerde müşterek borçlu müteselsil kefil olarak kefalet imzaları bulunduğundan ve sözleşmeler Genel Kredi Sözleşmesi (GKS) ile irtibatlandırılmış olduğundan dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan kredi kapsamında ödenmeyen borçtan sorumlu oldukları, şubelerin farklı olmasının bu hukuki sonucu değiştirmeyeceği, asıl borçluya kullandırılan kredi borcunun ödendiğinin veya başka bir nedenle sona erdiğinin ispatlanmadığı gibi ileri de sürülmediği, davalıların istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davalıların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 785,10’ar.TL istinaf karar harçlarından, istinaf edenler tarafından yatırılan 196,27’şer.TL harcın mahsubu ile bakiye 588,83’er.TL’nin istinaf eden davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/05/2020 tarihinde HMK ‘nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.