Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1798 Esas
KARAR NO : 2020/616 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/04/2018
NUMARASI : 2014/1187 Esas 2018/488 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/06/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı … San.ve Tic.A.Ş.ile davalı arasındaki 06/11/2013 tarih ve … nolu sipariş sözleşmesine istinaden davalının 02/12/2013 tarihli faturayla teslimi yapılan 6.686,43 TL değerindeki 1.784 metre boyalı sıcak baskı kumaşının satın alındığını, davacı tarafından imalatı yaptırılan 1.535 adet … model bayan ceketinin davacı …Tic. Ltd. Şti. tarafından … firmasına 10/01/2014 tarihli faturayla 38.528,50 Euro tutara 11/01/2014 tarihli gümrük beyannamesiyle ihracat yoluyla satıldığını, ürünlerin piyasaya sunumundan ve son kullanıcılar tarafından kullanılmaya başlanmasıyla birlikte ürünle ilgili ayıp bildirimleri geldiğini, …. firmasının bildirimi üzerine alınan 08/04/2014 tarihli raporda astarın beklenen mukavemeti göstermediğinin anlaşıldığını, böylece ürünün ayıplı olduğunun netlik kazandığını, hadiseyle ilgili tüm görseller ve raporların davalıya gösterilip verildiğini ancak davalının malın ayıplı olduğunu kabul etmediğini, sipariş sözleşmesine konu astarın ayıplı olduğunun Bakırköy …. Noterliğinin 11/04/2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davalı şirkete ihtar edildiğini ve aynı gün fakslandığını, 17/04/2014 günüde tebliğ edildiğini, davacıların müşterisi, ürünlerin alıcısı … 18/05/2014 tarih ve 15.512,20 Euro tutarlı iade ürün/reklamasyon faturası ile ürünleri iade ettiğini, iade ürünlerin teslim alınarak depoya konulup sayım ve tespitinin yapıldığını, ürünün iadesi nedeniyle yapılan 4.823,76 TL ilave masraf zararlarının da olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 15.612,20 Euro alacağın dövize uygulanan en yüksek banka faiziyle ve 4.823,76 TL masrafın avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı ile alım satım sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmeden önce davacıya 3 metrelik astarın numune gönderildiğini, davacının kabulü üzerine talep ettiği miktar olan 1736 metre astar daha gönderildiğini, … firması tarafından verilen 05/03/2014 tarihli rapora göre “Kopma ve dikiş mukavemeti testlerinden geçti” sonucu alındığını ve davacılara gönderildiğini, gönderilen ürünlerin ambalajları üzerinde “Kumaşları kesmeden önce kontrol ediniz. Kesilmiş kumaştan hiçbir şekilde mesuliyet kabul edilmez” şeklinde uyarı yazısı bulunduğunu, buna rağmen üründen ziyade kesim ve dikiş hatalarının davalıya mal edilmesinin hem etik olmayan hemde basiretli tacir esaslarına aykırı bir durum olduğunu, davacılar tarafından gönderilen 08/04/2014 tarihli … test raporunda aynı zamanda ürünlerin kopma mukavemetinin 2 katı çıktığının da görüldüğünü, Ticaret Kanunu 23. maddesi c bendine göre malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcının iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmesi gerektiği, açıkça belli değilse alıcının malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek ve incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olduğunu, malın teslim tarihi 02/12/2013 olup ihbar yükümlüğünün yerine getirilmediğini, davacıların dava dışı 3. kişilere bayan ceketi sattıklarını, davalı ile olan ilişkilerinin ise sedece astar satımına ilişkin bir sözleşme olduğunu, davacının belirsiz alacak davası açma hakkı olmadığını, çünkü 11/04/2014 tarihli ihtarlarında 38.528,50 Euro talep ettiklerini, dava açarken ise tutarı 15.612,20 Euro + 4.823,76 TL olarak gösterdiklerini, Yargıtay 11.HD.2012/19128 esas, 2013/20655 karar sayılı, 15/11/2013 tarihli ilamında da belirtildiği gibi ihtarname ile belirlenen alacaklar sebebiyle belirsiz alacak davası açılamayacağını, bu nedenlerle öncelikle davanın reddine, mahkeme aksi kanaatte ise harcın tamamlattırılmasına, davacılar aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 10/04/2018 tarih 2014/1187 Esas 2018/488 Karar sayılı kararında;” 6098 sayılı TBK’nın ” Madde 219- Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur. Madde 221- Satıcı satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, ayıptan sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. Madde 222- Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu olur. Madde 223- Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” hükümlerine amirdir. Yine “Alıcının Seçimlik Hakları” başlıklı Madde 227 vd “Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir: 1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme. 2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme. 3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme. 4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme. Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır. Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir. Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir. Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir…. Satış sözleşmesinden dönen alıcı, satılanı, ondan elde ettiği yararları ile birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür. Buna karşılık alıcı da, satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir: 1. Ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesi. 2. Satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin ödenmesi. 3. Ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesi. Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle yükümlüdür. hükümlerine amirdir. Tüm dosya kapsamı sunulan bilirkişi raporları yukarıda izahı yapılan yasal mevzuat ile birlikte değerlendirildiğinde; davacının davalı firmadan satın aldığı astarları kullanarak ihraç ettiği ceketleri müşterisi dava dışı şirkete gönderdiği, ceketlerin piyasaya sürülmesinden sonra müşterilerden gelen şikayetler üzerine durumun davacı şirkete bildirildiği, yaptırılan inceleme ve testler sonucunda astarın dikiş yerlerinden uygulanan olağan kullanım kuvveti ile açıldığının, ürünlerin ayıplı olduğunun tespit edildiği, dava dışı şirket tarafından söz konusu malların davacı şirkete iade edildiği, yine mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesinde tekstil mühendisi bilirkişinin kumaşlardan aldığı numuneler üzerinde yaptığı incelemede dikiş metodundan kaynaklanan bir sorun olmadığı, kullanılan dikiş ipliğinin ve dikiş sıklığının uygun olduğu, açılmanın astarın doku seyrekliğinden kaynaklı dikiş kayması probleminden meydana geldiği, ayıbın davalı tarafça davacıya satılan astarlardan kaynaklı olduğu ve meydana gelen zararın astarın niteliğinden kaynaklandığı, ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu, iade edilen malların mevcut halinde ekonomik değerinin bulunmadığı, piyasaya arzının mümkün olmadığı, astarın değiştirilmesi veya başka bir suretle ürünlerdeki sorunun giderilerek ürünlerde aynı kalitenin yakalanmasının mümkün olmadığı, sorunun astarın değiştirilmesi veya farklı şekilde giderilemeyeceğinin tespit edildiği, mallardaki gizli ayıbın davacı tarafça makul süre içerisinde davalıya bildirildiği, şu hale göre davalı satıcının satılandaki gizli ayıp sebebiyle davacıların uğramış olduğu zarardan sorumlu olduğu anlaşılmakla bilirkişi heyet raporu hükme esas alınmak suretiyle sübut bulan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş …”gerekçesi ile, Davanın KABULÜ ile;-15.612,20 EURO’ nun dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4a maddesi gereği kamu bankalarının EURO cinsine uyguladığı en yüksek yıllık mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, -4.823,76 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, davaya konu sipariş sözleşmesinin … ile yapılmış olup hem davacı tarafça gönderilen ihtarda hem davada hem de davaya esas olarak kullanılan eklerde …Dış Ticaret Ltd. Şti.’nin de geçtiğini, müvekkili şirketin herhangi bir sözleşmesinin bulunmadığı bu firmanın dosyaya davacı olarak kabulü ve hükmün de bu şekilde kurulmasının usul ve yasalara aykırı olduğunu, kaldı ki davacının talep ettiği bir çok masrafın da yine bu dava dışı olması gereken firmanın faturaları olduğunu, Davacının süresinden sonra gönderdiği ihtarda talebinin 38.528,50 € iken davanın başka bir miktar ile belirsiz alacak davası olarak açılması ve yürütülmesinin hukuka ve yasalara aykırı olduğunu, HMK “MADDE 107– (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.” hükmüne göre davacıların belirsiz alacak davası açma hakkı bulunmadığını, çünkü davacıların 11.04.2014 tarihli Bakırköy …. Noterliği … yevmiye Nolu İhtarlarında 38.528,50 Euro talep ettiklerini, dava açarken tutarı 15.612,20 euro + 4.823,76 TL olarak gösterdiklerini, Bu hususa ilişkin cevap dilekçesinde belirttikleri Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin E. 2012/19128 K. 2013/20655 kararını tekrar sunduklarını (“Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 109/2. ve 107 maddesine göre davacının açıkiça talep konusu uyuşmazlığın miktarını kendisi tarafından keşide edilen ihtarname ile, 45.000,00 TL olduğunu belirlemiş olmasına rağmen, bu bedelin yalnızca fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 10.000,00 TL’si tutarında kısmi dava açmış olduğundan, uyuşmazlık konusunun davacı tarafça açıkça belirlenmiş olması nedeni ile, kısmi dava açmakta hukuksal yararı bulunmadığı gibi, yine davanın konusu ve davacının açık talebi karşısında, ortada belirsiz alacak davasının koşullarının da bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 114/h maddesi uyarınca, davanın hukuksal yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 03,15 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 15.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” )Karardan da görüldüğü üzere davacının ihtarname ile bir talepte bulunduğu ve dava açarken başka bir bedel belirterek “belirsiz alacak davası” açtığı ve davasının dava dilekçesindeki tutar üzerinden kabul edildiği, gerekçeli kararın bile belirsiz alacak talebi olmadığını gösterdiğini,TTK 23/c maddesine göre 2 günlük sürenin kesin olduğunu, davacıların iddialarına göre tespiti 08.04.2014 tarihinde yaptıkları ancak ihtarı 11.04.2014 tarihinde gönderdiklerini, davacının ürünleri 02.12.2013 tarihinde teslim aldığını, Tekstil sektöründe çalışan davacının ayrıca sipariş sözleşmesinden önce inceleme için 3 metre numune kumaş aldığını, olağan bir gözden geçirmeden ziyade inceleme ve muayene için gerekli ölçü ve zamana sahip olduğunu, davacının numuneleri alıp inceledikten ve test ettikten sonra 02.12.2013 tarihinde ürünleri teslim aldığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre de davacının süresinde ihbarda bulunmadığından bahisle davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul, yasa ve içtihatlara aykırı olduğunu, “Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2016/6467 K. 2017/289 T. 23.1.2017 (Satın alınan fırının randımanlı çalışmaması nedeni ile sözleşmeden dönme ve bedelin iadesi – malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcının iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmekaçıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlü olduğu/ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı araştırılarak karar verilmesi gerektiği”
“Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2016/1974 K. 2016/15653 T. 12.12.2016 SÜRE GEÇTİKTEN SONRA AYIP İHBARI (Davacı davaya konu şarj aletlerini 07/08/2012 tarihinde satın ve teslim aldığı ve 06/11/2012 tarihinde kargo vasıtasıyla ayıp ihbarında bulunduğu/davacının satın aldığı malları 6102 S.K. Md.23’te öngörülen süreler içerisinde inceleyip varsa ayıp durumunu tespit etmesi mümkün iken bu süreleri geçirdikten sonra kargo yoluyla ayıp ihbarında bulunduğunu beyan etmesi karşısında süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığınun kabulü gerekeceği)”Davacı tarafça iddia edilen ayıbın dikiş kayması olarak belirlendiği, dikiş işlemini yapanın davacı olduğu, bu sebeple dikişin düzgün yapılmamış olmasının müvekkilinin hatası olmadığını, karara esas alınan raporda astarın polyester olduğu ve kayma yapma olasılığının yüksek olduğunun belirtildiği, davacının bu sektörde uzun yıllardır çalışan bir firma olarak bu astarın kayma yapıp yapmayacağını biliyor ve kontrol ediyor olması gerektiğini, kaldı ki davacının numune almış ve yeterli incelemeleri yapmış olduğunu,Astar gibi bir ürünün muayanesinin sadece rengine bakmakla veya basiretli bir tacirin olağan muayenesinin bu kadat basit olmayacağının açık olduğunu, bu sebeple var olduğu iddia edilen ayıbın gizli olma olasılığı bulunmadığını, Raporun 5. Sayfası 27 ve 28. Maddelerinde … Firmasına 10.01.2014 tarihli … nolu fatura ile 1535 adet bayan ceketinin fatura edildiği ve … firmasına 03.09.2014 tarihli … nolu fatura ile 735 adet bayan ceketinin fatura edildiğinin görüldüğünü, davacıların 11.04.2014 tarihinde taraflarına ihtar çektiğini ve sonrasında yine 03/09/2014 tarihli … nolu fatura ile 735 adet satış gerçekleştirdiklerini, yani iddia ettikleri gibi bir ayıp va ise davacıların bile bile bu satışı gerçekleştirdiklerini ve taraflarına fatura etmeye çalıştıklarını,Satın alınan astar ile yapılan 1535 ve 735 adet ceketten 622 tanesinin iade edildiğinin iddia edilmiş olması bu ceketlerin hepsinde müvekkilinden alınan astarların kullanılıp kullanılmadığının belirlenmemiş olması ve kalan ceketlerin ne olduğunun bildirilmemiş olması ve bu hususların dosya içerisindeki bilirkişi raporunda ve gerekçeli karar da açıklanmamış olmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu,… test, denetim, gözetim, belgelendirme ve sertifikasyona kadar çok çeşitli endüstri kollarında hizmet sağlayan bir firma olup bu firmaya davaya konu astarların gönderildiğini ve 05.03.2014 tarihli ve ekte bulunan rapora göre “Kopma ve dikiş mukavemeti testlerinden geçti (G)” sonucu alındığını ve davacılara bu sonucun gönderildiğini,Gönderilen ürünlerin ambalajları üzerinde “Kumaşları kesmeden önce kontrol ediniz. Kesilmiş kumaştan hiçbir şekilde mesuliyet kabul edilmez” şeklinde uyarı yazısı bulunduğunu, bu yazıya rağmen üründen ziyade kesim ve dikiş hatalarının davacılar tarafından müvekkiline mal edilmesinin hem etik olmayan hem de basiretli tacir esaslarına aykırı bir tutum olduğunu,Davacılar tarafından gönderilen 08.04.2014 tarihli … test raporundan da anlaşıldığı üzere davaya konu ürünlerin yırtılma ve kopma mukavemetinden geçtiğini, ayrıca yine aynı raporda ürünlerin kopma mukavemetinin normalden 2 katı çıktığının da görüldüğünü, Davacıların dava dışı 3. Kişilere bayan ceketi sattıklarını, müvekkili ile olan ilişkilerinin ise sadece astar satımına ilişkin olduğunu, davacıların kendi üretimlerinden, dikiş iğne boyutlarından, makinelerinden veyahut sair sebeplerle oluşabilecek hatayı taraflarına yüklemeye çalışmak için iş bu davayı açtıklarını ve ilk derece mahkemesince de bu husus usul ve yasaya aykırı olarak karara bağlandığını,Müvekkilinin kesim, dikim gibi hizmetler vermediğini, ürünlerde çıktığı iddia edilen ayıptan sorumluluğun davacılarda olduğunu,Bilirkişi raporunda ürünler ile ilgili yeterli incelemenin yapılmadığını, kaç ürünün iade olduğu, kaç ürünün davacıların uhdesinde olduğunun belirtilmediğini, ayıplı olduğu iddia edilen ürünün dikiş testine tabi tutulmadığını, bilirkişilerin inceleme için ürünleri denemediklerini veyahut deneme testine de tabi tutmadıklarını, müvekkili şirketten de inceleme için ürün talep etmediklerini,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1187 Esas – 2018/488 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ayıplı ürün nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkindir.Davacılar vekili, müvekkillerinden …San.ve Tic. A. Ş.ile davalı arasındaki 06/11/2013 tarih ve … nolu sipariş sözleşmesine istinaden astarlık kumaş satın alındığını, müvekkilinin imalatını yaptığı bayan ceketlerin diğer müvekkili … Tic. Ltd. Şti. tarafından … firmasına satıldığını, satılan ürünlerin son kullanıcılar tarafından kullanılmaya başlanmasıyla birlikte ürünle ilgili ayıp bildirimleri geldiğini, … firmasının bildirimi üzerine alınan 08/04/2014 tarihli raporda astarın beklenen mukavemeti göstermediğinin anlaşıldığını, böylece ürünün ayıplı olduğunun netlik kazandığını, ürünlerin bir kısmının bu nedenle iade edildiğini, ayıplı ürün nedeniyle uğranılan zararın tazminini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı, dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğunu belirtmiş ise de dava kısmi dava olarak açılmış, davacı fazlaya ilişkin taleplerini saklı tutmuş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalının belirsiz alacak davası açılamayacağı yönündeki istinaf sebebi yerinde değildir. Davalı savunmasına göre taraflar arasındaki satış numune üzerine satıştır. TBK’nın 247 ve 248. Maddelerinde örnek üzerine satış düzenlenmiştir. Mahkemece davalının bu savunması üzerinde durulmamış, taraflar arasındaki satımın örnek üzerine satış olup olmadığı, davalının davacıya numune gönderip göndermediği değerlendirilmemiş, numune göndermiş ise davaya konu ürünlerin numune ile aynı özelliklere sahip olup olmadığı, davacının numuneyi kontrol etme yükümlülüğü bulunup bulunmadığı, davacı tarafça yapılacak kontrolle kumaşta bulunduğu belirtilen ayıbın ortaya çıkıp çıkmayacağı, yapılacak kontrolle bu ayıp ortaya çıkmakta ise davacının numune üzerine satış nedeniyle bu ayıbı bildiği veya bilmesi gerektiği davaya konu ürünü buna rağmen alıp kabul edip etmediği buna göre tarafların hukuki sorumlulukları değerlendirilmemiştir.Yine taraflar arasındaki ilişki astar kumaşı alım satımına ilişkindir. Taraflar arasındaki sözleşmede satıma konu kumaşın kalitesi yönünde bir belirleme yapılmamıştır. Davacı satın aldığı astar kumaşının kendi yapacağı üretime uygun olup olmadığını denetlemelidir. Kumaşın yapılan üretime uygunluğunun davalı tarafça ayrıca taahhüt edilip edilmediği, kumaşın yapılan üretime uygunluğunun sorumluluğunun kimde olduğu mahkemece belirlenmemiştir. Davalının bu yönlerde bilirkişi raporuna itirazları bulunmakta ise de mahkemece bu hususlar araştırılmadığı gibi davalı savunmasında belirtildiği üzere taraflar arasındaki satımın örnek üzerine satım olup olmadığı konusunda taraf beyanları alınmamış bu konuda tarafların var ise gösterecekleri deliller toplanmamış, davalının iddia ettiği üzere satımdan önce numune gönderip göndermediği, davaya konu ürünlerin numune ile aynı vasıfta olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. Mahkemece yapılacak iş davalının numune üzerine satış savunması değerlendirilerek bu konuda taraf beyanlarının alınması, satışın numune üzerine satış olduğunun tespiti halinde numunenin getirtilmesi, bu konuda TBK’nın 248 maddesi hükmünün göz önünde tutulması, delillerin toplanması ve gerekmesi halinde bilirkişiden bu konuda yeniden rapor alınarak oluşacak sonuç ve hukuki duruma göre karar vermek olmalıdır.Mahkemece davalı savunmasında ileri sürülen bu hususlar değerlendirilmeden ve davalının alınan bilirkişi raporuna itirazları dikkate alınıp giderilmeden eksik inceleme ve buna dayalı alınan yetersiz bilirkişi raporu ile karar verilmesi hatalı olmuştur.Kabule göre de somut olayda davaya konu mallar, davalıdan sipariş üzerine davacılardan ….San. Ve Tic. A.Ş. tarafından satın alınmıştır. Yani davalı ile ticari ilişki içine giren taraf …San. Ve Tic. A.Ş.’dir. Bu şirket davalıdan aldığı astar kumaşı ile bayan ceketi üreterek diğer davacı aracılığı ile dava dışı yurt dışında bulunan … firmasına ceketleri satmış, bu firmada ayıplı ceketleri diğer davacıya iade etmiştir. İade edilen ürünlere ilişkin masraflarda diğer davacı tarafından yapılmıştır. Bu masraflar iade edilen ayıplı ürünlere ilişkindir. Ancak davacılardan … Tic. Ltd. Şti. ile davalı arasında ticari ilişki bulunmadığından ve ayıplı olduğu belirtilen ürünler doğrudan bu davacı tarafından alınmadığından bu davacının davada aktif husumetinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmemiş, bu konuda davalının itirazları karşılanmamış, bu davacının davalıdan talep hakkı olup olmadığı, talep hakkı var ise hukuki sebebi gerekçede belirtilmeden her iki davacının davasının da kabulüne karar verilmiştir. Bu husus HMK’nın 27. Maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ihlal niteliğindedir.6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Tarafların davada ileri sürdükleri iddia ve savunmalarının bir kısmının hiç bir şekilde değerlendirilmemiş olması halide HMK’nın 353/1-a-6 maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Tarafların iddia ve savunmaları konusunda göstermiş oldukları delillerin toplanmaması ve bu iddia ve savunmalarından bir kısmı hakkında her hangi bir değerlendirme yapılmaması veya bu konuda tarafların göstermiş oldukları delillerin değerlendirilmemiş olması veya gösterilen delillerin değerlendirilmesine yönelik teknik bilgiyi gerektiren bir hususta bilirkişi raporu alınmaması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir iddia ve delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır.Bu bakımdan ilk derece mahkemesince, davalının davaya konu satımın örnek üzerine satış olduğu yönündeki savunması üzerinde durulmadan, bu konuda taraf beyanlarının alınarak davaya konu satımın niteliği belirlenmeden ve gerekmesi halinde örnek ve davaya konu kumaşlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadan bu hususta deliller toplanmadan ve davalının bilirkişi raporuna itirazları giderilmeden, davacılardan … Tic. Ltd. Şti. yönünden davalının aktif husumet itirazları konusunda değerlendirme yapılıp gerekçesi belirtilmeden karar verilmiş olması bakımından istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen şekilde deliller toplanarak, tarafların iddia ve savunmalarının her biri hakkında değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile;1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/04/2018 tarih 2014/1187 Esas 2018/488 Karar sayılı kararının HMK’ nın 353/1-a6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, toplam (35,90.TL+3.378,86.TL=) 3,414,76.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,50.TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş – dönüş masrafı olmak üzere toplam 129,60.TL’ nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/06/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a6. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.