Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1790 E. 2020/509 K. 30.04.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1790
KARAR NO: 2020/509
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/1155 Esas- 2018/891 Karar
TARİH: 07/09/2018
DAVA: Çek İstirdadı
KARAR TARİHİ: 30/04/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili davacıya ait işyerinde gerçekleşen hırsızlık eylemi sonucunda müvekkilinin kasası ile bu kasa içerisinde mevcut bir çok kıymetli evrakın çalındığını,konuyla ilgili olarak yaptıkları şikayet sonucunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/52796 Sor. no’lu soruşturma dosyası üzerinden açılan soruşturmanın halen devam ettiğini, çalınan kıymetli evrakların zayi nedeniyle iptali için İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/628E. Sayılı dosyası üzerinden açılan davanın da derdest olduğunu, çalınan çeklerden … Bankası A.Ş. Manavgat Şubesi’ne ait Keşidecisi … Ltd. Şti. Olan … no’lu 15/04/2016 keşide tarihli 22.750,00 TL tutarlı çekin davalı tarafça bankaya ibraz edildiğini,kıymetli evrakın iptali istemi ile açılmış olan davada mahkemece kendilerine çeki elinde bulunduran kişiye karşı ikame edilmek üzere istirdat davası açmak için süre verildiğini, istirdatı talep edilen çekin lehdar durumundaki müvekkilinin rızası dışında elinden çıktığını çekin arkasında müvekkiline ait olarak görünen kaşenin ve kaşe üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, ilk cironun sahte ve hukuken yok hükmünde olduğunu, ciro zincirinde kopukluk oluştuğunu, ayrıca ilgili banka şubesine çek çalınır çalınmaz gerek savcılıktan gerekse mahkemeden gerekli müzekkereler gönderilerek çekin çalıntı olduğu bilgisi verildiğini, dolayısıyla bu aşamadan sonra çeki sonradan istirdat eden kişi iyi niyetli olarak kabul edilemeyeceğini,zira ticari örf ve adetlere göre hiçbir çekin sorgulanmadan kabul edilmediğini, davalının basiretli bir tacir gibi davranmadığını,çeki iktisapta ağır ihmal seviyesinde kusurlu olduğunu beyanla çekin yetkili hamili ve gerçek alacaklısı olan davacıya iadesini, dava konusu çek üzerine tedbiren ödeme yasağı konulmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; “davacı taraf çekin ellerinden zorla çıktığını, savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu ayrıca çek zayi davası açıldığını” beyan etmekte ise de müvekkilinin dava konusu çeki ciro yoluyla iktisap eden iyi niyetli 3.kişi olduğunu,müvekkilinin çeki davacıdan almadığını, arada 2 cirantanın daha olduğunu, müvekkil şirketin tekstil ticareti ile uğraştığını ve basiretli bir tacir olduğunu, çeki üçüncü kişiden alan müvekkilinin çalıntı olduğunu bilmesinin mümkün olmadığını,ayrıca çekin mü- vekkili tarafından bankaya ibraz edildiğini ancak banka tarafından çekin karşılığının öden- mediğini, çekin hali hazırda Savcılıkta bulunduğunu, müvekkilinin çek ile ilgili olarak savcılıkta ifade verdiğini, hem alacağını alamadığını, hem de bu dava ile karşı karşıya kaldığını,ayrıca iyi niyetle ticari ilişki karşılığında almış olduğu çekten de olduğunu, 6102 sayılı TTK Madde 792 ‘de ‘Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790 ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.’ denildiğini, anılan madde hükmü gereğince müvekkilinin çeki edinme nedenini ispat yükümlüğünün bulun- madığını, müvekkilinin sorumlu olabilmesi için çekin davacını elinden zorla çıktığını bilmesi ve ona göre hareket etmesi gerektiğini, çekin rıza dışında elden çıkması halinde de ispat yükünün çekin yetkili hamili olduğunu ve rızası dışında elinden çıktığını iddia eden davacıya ait olduğunu ve davacının iddiasını kesin ve inandırıcı deliller ile ispatlaması gerektiğini, mü- vekkilinin istirdat konusu çekin, davacını elinden rızası dışında çıktığını bildiği iddiasının hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, müvekkili şirketin kayıtları incelendiğinde iyiniyetli 3. kişi olduğunun anlaşılacağını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 07/09/2018 tarih ve 2016/1155 Esas- 2018/891 Karar sayılı kararında; “Toplanan deliller ile dosyadaki bilgi ve belgelere göre yapılan yargılama sonucu ; davacının yasal ve meşru hamili olduğu dava konusu çekin davacının işyerinde gerçekleşen hırsızlık eylemi sonucunda kasa ve kasa içerisinde mevcut bir çok kıymetli evrak ile birlikte çalındığı, olayla ilgili İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/52796 Sor. No’lu dosyası üzerinden açılan soruşturmanın faili meçhul olarak zamanaşımı bürosunca yürütüldüğü, davacının çalınan kıymetli evrakların zayi nedeniyle iptali talebiyle İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/628E. Sayılı dosyası üzerinden açtığı dava sırasında dava konusu edilen … Bankası Manavgat Şub. Keşidecisi … Ltd. Şti. olan … nolu 15/04/2016 vadeli 22.750,00 TL bedelli çekin davalı tarafından bankaya ibraz edilmesi üzerine çeke savcılık makamınca el konulduğu, ayrıca İstanbul Anadolu 8 ATM’nce davacıya çeki Bankaya ibraz eden aleyhine istirdat davası açması için 10 günlük kesin süre verildiği, davacının da huzurdaki çek istirdatı davasını açtığı, ancak 6102 sayılı TTK ‘ nun 792 md hükmünden anlaşılacağı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında vurgulandığı üzere da- valının dava konusu çeki iktisap sebebini ispat ile yükümlü olmadığı, davacı tarafın “davalının söz konusu çeki iktisapta ağır kusurlu veya kötü niyetli olduğu” hususunu ispata yarar yasal delil sunamadığı anlaşılmakla…”gerekçesi ile, Davanın REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verildiği, karar hukuka aykırı olup iptali gerektiğini, Yerel Mahkeme kararının gerekçesinde ”6102 TTK mad. 792 ve Yerleşik Yargıtay İçtihatları gereğince davalının çeki iktisap sebebi ile ispat zorunluluğu olmadığı, davacı tarafın çeki iktisapta ağır ihmali ya da kötü niyetli olduğunun ispat edilmesi gerektiği ancak bunun yasal deliller ile yapılmadığı” ifade edildiği, Kararda da geçtiği üzere dava konusu edilen çek müvekkilinin işyerinden kasanın çalınması sonucu çalıntı olarak piyasaya sürüldüğü, bunun gibi bir çok çek çalıntı olarak piyasaya sürüldüğü, taraflarınca çekin çalınmasının hemen akabinde tüm finans kuruluşlarına savcılık kanalı ile çalıntı olduğu bilgisi bildirildiği, dolayısıyla çekin çalıntı olduğu ibraz süresinden çok çok önce belli olduğu, buna göre ifade etmek gerekirse; Temel uyuşmazlık noktası: Herhangi bir tacirin piyasadan çalıntı bir çeki sorgulamadan iktisap etmesi TTK mad. 792 anlamında ağır ihmal sayılacağı, zira normal sıradan bir vatandaş olarak belki böyle bir sorgulama yapılması kendisinden beklenmeyebileceği, ancak A.Ş. olarak faaliyet gösteren bir tacirin bir çeki sorgulamadan hatta onun çalıntı bir çek olduğunu dahi anlamadan iktisap etmesi beklenemeyeceği, bu ağır bir ihmal olduğu, Ayrıca lehtar olarak müvekkili adına çek arkasına sahte olarak vurulan kaşe ve kaşe üzerindeki imza çıplak gözle bile bakıldığında bir imza niteliğinde olmayıp şüpheli bir durumun olduğunu düşündürmekte olduğu, dolayısıyla yine davalının bu hususu atlaması en azından şüphelinip sorgulatması ve çeki öyle iktisap etmesi gerekmekteyken bunu dahi yapmamış olması yine ağır ihmal derecesinde bir kusur olduğu, Özetle ifade etmek gerekirse basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünde olan herhangi bir tacirin kayıtdışı olarak hiç bir sorgulama yapmadan çeki incelemeden iktisap etmesi normal karşılanamayacağı, kötü niyetli olamasa da en azından ağır ihmalli olduğunun kabulü gerektiği, aksi durumda ağır ihmalin ispatı imkansızlaşacağı, yasa maddesinin uygulama alanı ortadan kalkacağı, dolayısıyla davalının ağır ihmalli olduğunun kabulü ile davanın kabüle karar verilmesi gerekmekte olduğunu, Yerel mahkeme tarafından karar taraflarına tebliğ edilmediği ancak davalının kararın tebliğini beklemeden vekalet ücretini takibe koyduğu, icra emrinin gönderildiği ve bununla beraber gerekçe karardan haberdar olunduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1155 Esas- 2018/891Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, çek istirdadı davasıdır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Somut olayda, dava konusu … Bankası Manavgat Şub. Keşidecisi … Ltd. Şti. olan … nolu 15/04/2016 vadeli 22.750,00 TL bedelli çekin davalı tarafından bankaya ibraz edilmesi üzerine çeke C.B.S. tarafından el konulduğu, çek örneğinde davacı çekte lehdar ve ilk ciranta olarak yer almakta olup davalı ciro yoluyla hamildir. Olayla ilgili İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’ nın 2015/52796 Sor. No’lu dosyası üzerinden açılan soruşturmanın faili meçhul olarak zamanaşımı bürosunca yürütüldüğü ve soruşturmanın tamamlanmadığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince tarafların ticari defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan rapora göre;Dava konusu çekin keşidecisi olan … ile davacı arasında araç alım/satımı hususunda; gerek dava konusu çekin çalınma tarihi olan 09.04.2015 tarihinden önce, gerekse bu tarihten sonra ve de 2016 yılında da devam eden sürekli ve yüklü bir ticari ilişki bulunduğu, dava konusu çekin çalınma tarihinden önce 31/03/2015 tarihinde bu şirketten 8 x 22.750,00 TL lik çek girişi yapıldığı, ancak; işbu çeklerin içinde dava konusu … nolu çekin olmadığı ve yine davacı ticari defterlerinde dava konusu çekin giriş kaydının tespit edilemediği,Davacı muhasebecisi tarafından, dava konusu çekin alınmasının hemen akabinde çalınması neticesinde, ticari defter kayıtlarına girişinin yapılamadığı beyan edildiği, gerçekten de çekin incelenmesinde, keşidecisinin dava dışı …, lehdannın davacı şirket olduğu görülmekle (hamiline değil), davacı ile dava dışı şirket arasında ki ticari ilişki neticesinde alınmış bir çek olduğuna kanaat edildiği, Davalı ticari defterlerinde ise, dava konusu çekin arkasında davalıdan önceki ciranta olan … ve Ort. İle davalı şirket arasında herhangi bir ticari ilişki tespit edilemediği ve dava konusu çekin 01/06/2015 tarihinde … ve Ort.’dan değil, Ortaklar cari hesabından giriş yapıldığını belirtmiştir. Dava, 6102 sayılı TTK’nın 792. maddesi uyarınca açılmış bulunan çek istirdadı istemine ilişkindir. Davacı lehtar, çekin rızası hilafına elinden çıktığını ileri sürerek işbu davayı açmış, davalı ise çekin yetkili hamili olduğunu savunmuştur.Yargıtay 11 Hukuk Dairesi’nin 2018/5363 Esas, 2018/7977 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, Davalının yetkili hamil olması için ciro silsilesinde yer alan imzaların gerçek cirantalara ait olup olmadığını tahkik zorunluluğu bulunmayıp, 6102 sayılı TTK’nın 686. maddesi hükmüne göre, bu hususta, ciro silsilesinin görünüşte düzgün olması yeterlidir. Dava konusu çekte mevcut ciro silsilesi içerisinde bu anlamda bir kopukluk bulunmadığı gibi, ciro silsilesinde ismi geçen lehtar ve cirantaların kaşe ve imzalarının sahte olduğunun tespiti bile davalının yetkili hamil olduğu gerçeğini değiştirmez. 6102 sayılı TTK’ nın 792. maddesiyle, çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790. maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamilin ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlü olacağı hüküm altına alınmıştır. Belirtilen kanun hükmü uyarınca davacının, kendisinin yetkili hamili olduğunu ve yeni hamilin çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğunu veya iktisapta ağır kusurlu bulunduğunu kanıtlaması gerekmektedir. Somut olayda, davacının bu husustaki ispat külfetini yerine getiremediği, davalının çeki kötü niyetle iktisap ettiğine veya iktisabında ağır kusurlu bulunduğuna dair delil ibraz edemediği, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerde de, davalının davaya konu çeki kötü niyetle iktisap ettiğini gösterir bir emare bulunmadığı anlaşılmakla; mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle; dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,5 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/04/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.