Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1788 E. 2020/556 K. 14.05.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1788 Esas
KARAR NO : 2020/556 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2018
DOSYA NUMARASI : 2016/827 Esas – 2018/384 Karar
DAVA: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/05/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Müvekkilinin imza yetkilisi olduğu …San ve Tic. Ltd. Şti. adına davalı bankada … nolu kredili mevduat hesabı açıldığını, söz konusu hesaba banka tarafından 10.000,00 TL kredi limiti verildiğini, hesap açılışı esnasından müvekkilinden teminat olarak vade ve tanzim tarihi boş bırakılmış ödeme tutarı 50.000,00 TL, lehdarı …San ve Tic. Ltd. Şti. olan bir senet imzalatıldığını, müvekkilinin söz konusu şirketteki ortaklık hissesinin tamamını 14.12.2014 tarihinde … devrettiğini, … 20 yıl süre ile şirket müdürü olduğunu, söz konusu hususun 24.12.2014 tarih 8722 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde de yayınlandığını, 24.12.2014 tarihinde şirketin adresinin taşınması ve ünvanının …Sanayi Ticaret Limited Şirketi olarak değişmesine dair alınan kararın Ocak 2015 tarih 860 sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığını, 2015 Eylül ayında …. şirketin Ticarct Sicil Gazetesi kayıtları ile bankaya müracaat ederek davalı bankaca söz konusu şirketin kredi limitini 25.000,00,- TL ye yükseltilerek ve 25 yapraklı çek defteri verildiğini, şirket ortağı … keşide ettiği çek bedellerini ödemediği gibi kredi limitinin tamamını kullandığını, davalı bankaca ödemek zorunda kaldığı çek yaprağı başına 1.290,00,-TL için ayrı ayrı ilamsız icra takipleri başlatıldığı, müvekkilinin bu takiplere itiraz etmesi neticesinde davalı bankanın, itirazın iptali davası açmak yerine kötü niyetle müvekkilinin ilk hesap açılırken teminat olarak verdiği senetteki boşlukları tamamen afaki bir şekilde doldurarak ve ihtiyati haciz kararı alarak İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından müvekkiline ait araçları haczederek menkul haczine geldiğini, haciz tehdidi altındaki müvekkilinin, haksız yere davalı bankaya ödeme yapmak zorunda kalarak 22.07.2016 tarihinde icra dosyasına ödediği 59.400,10- TL nin geri alınması için dava açılması zarureti hasıl olduğunu, davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti ile davalı bankanın müvekkilinden usul ve yasaya aykın olarak fazla tahsil ettiği 59.400,10- Türk Lirasının bankaya ödenme tarihi olan 22.07.2016 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalı bankadan istirdadına ve müvekkiline ödenmesine, avukatlık ücreti dahil yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacının mevcut borçtan sorumlu olduğunu, ayrıca … tarafından, …San. Tic. Ltd. Şti adına 05.03.2013 tanzim ve 16.06.2016 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli bono tanzim edildiğini, … Ltd. Şti.’nin söz konusu bonoyu ciro ederek müvekkili bankaya verdiğini, bono bedelinin ödenmemesi üzerine, müvekkili banka tarafından Beykoz …. Noterliğinin 20.06.2016 tarih, … yevmiye nolu ödeme protestosu çekildiğini, borçlular … ve … Ltd. Şti aleyhine ihtiyati haciz kararı alındığını, işbu ihtiyati haciz kararına istinaden İstanbul Anadolu ….lcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla takibe geçildiği, akabinde davacının borca ilişkin ödeme yaptığını, davacı vekili tarafından bahsedilen takiplerin kaynağının karşılıksız çek bedellerine ve kredili mevduat hesabına ilişkin olup ilamsız nitelikle olduğunu, söz konusu takiplerin sebebinin … dava dışı borçlu …’nın borçlarına müvekkili banka nezdinde doğmuş ve doğacak olan borçlardan müştereken ve mtiteselsilen kefil sıfatıyla sorumluluğundan kaynaklandığını, davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin şirket hissesinin tamamını 14.12.2014 tarihinde … devrettiğini beyan ettiğini, şirketteki ortaklığını devretmesi durumunda sorumluluğunun ortadan kalkamayacağını, davacı vekilinin dava dilekçesinde ihtiyati hacze konu bonunun … tarafından imzalandığını ikrar ettiğini, bononun davacıdan sadır olduğu açıkça ortada olduğunu, ayrıca bononun müvekkili banka tarafından afaki şekilde doldurulduğu iddiası gerçek dışı olup, bu bağlamda ispat yükünün davacıda olduğunu, davacı tarafın ticari teamüller ve TTK’na göre basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunduğunu, imzaladığı bononun hukuki önemini ve sonuçlarını algılayabilecek düzeyde olması gerektiğini, dava dilekçesinde de ikrar edildiği üzere meblağı belli bononun imzalanmasında hukuki sonuçlarına katlanması gerektiğini, kıymetli evrakta mücerretlik ilkesi gereğince; senet borç ilişkisinden soyutlanmış, bağımsız bir varlık kazandığını, bu ilke gereği temel borç ilişkisini, borcun olmadığını yazılı belge ile ispat yükünün davacı tarafa ait olduğunu, iddialarını resmi veya imzası ikrar edilmiş belge ile ispat edemeyen davacının davasının reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/04/2018 tarih ve 2016/827 Esas – 2018/384 Karar sayılı kararında; “dava, davacının dava dışı … San ve Tic. Ltd Şti’nin şirket hissedarı ve yetkilisi olduğu dönemde davalı bankadan kredili mevduat hesabı açılarak kredi kullanıldığı, bu dönemde davalı bankaya vade tarihi ve tanzim tarihi boş olarak bırakılmış 50.000 TL tutarlı teminat senedi verildiği, davacının 14.12.2014 tarihinde şirketteki hisselerini devrettiği, daha sonra şirket tarafından davalı bankadan kredi kullanıldığı ve çek karnesi alındığı, kullanılan kredi borcunun ödenmemesi ve çek sorumluluk tutarlarına ilişkin olarak daha önce davacının imzalayarak verdiği teminat senedinin takibe konduğu bundan dolayı Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına 59.400,10 TL ödeme yapıldığı, davanın ödenen bu miktarın davalı bankadan istirdatı talepli istirdat davasıdır. İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı icra dosyası incelendiğinde; 16/06/2016 tarihli 50.000 TL tutarlı bonoya dayalı olarak 50.215,75 TL üzerinden takip başlatıldığı, borçlu tarafından 22/07/2016 tarihinde 59.400,10 TL icra dosyasına ödeme yapıldığı görülmüştür. Dosyamız arasına alınan hüküm kurmaya elverişli 13/10/2017 tarihli bankacı bilirkişi raporuna göre asıl alacağın 49.474,64 TL olduğu, işlemiş faizin ise 303,03 TL olduğu belirtilmiş ise de işlemiş faizinin yanlış hesaplandığı görülmekle mahkememizce avans faizi oranı üzerinden temerrüt tarihi üzerinden yapılan hesaplamada 469,59 TL işlemiş faizin bulunduğu anlaşılmakla, toplam borç miktarının takip tarihi itibariyle 49.945,23 TL olduğu, borçlu tarafından icra dosyasına 22/07/2016 tarihinde 59.400,10 TL ödeme yapıldığı görülmekle bankacı bilirkişi raporunda davalı alacaklı bankanın işlemiş faizin mahkememizce düzeltilmesi neticesinde toplam 49.945,23 TL olduğu anlaşılmakla yapılan ödeme miktarından bu miktarın çıkartılması neticesinde davacının fazladan 9.454,87 TL ödeme yapmış olduğu anlaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE,9.454,87 TL’nin 22/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesi 3. bendi uyarınca, mahkeme kararlarında “sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerinin”gösterilmesinin zorunlu olduğunu, Mahkemenin gerekçeli kararında müvekkilinin borçtan sorumlu olduğu sonucu ve bunun hukuki sebeplerini gösterilmeksizin, 13.10.2017 tarihli bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişi olduğundan bahsedilerek alacaklı bankanın işlemiş faizinin mahkemece düzeltilmesi neticesinde toplam 49.945,23 TL borçlu olduğundan bahisle, fazladan yapılan 9.454,87 TL ödemenin davalıdan tahsiline hükmedildiğini, ancak BK 583 açık hükmü ve Yargıtay içtihatları doğrultusunda müvekkilinin borçtan sorumlululuğunun bulunmadığını, davanın tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini,Kredi Sözleşmesinin BK 583 de yer alan şartları taşımadığını, BK 583. maddenin şu şekilde olduğunu: “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.”Davalı bankanın kanunun emredici hükmünü dolanarak müvekkilini kefil yaptığını, şirketin ticari defterlerine bakıldığında da müvekkili … ile ticari bir ilişki olmadığının görüleceğini, Bilirkişi raporunda yer alan, 01.03.2013 tarihli Ticari Kart Sözleşmesinin, davalının delilleri arasında dosyaya sunulmadığını, bilirkişi incelemesi sırasında bilirkişiye gönderildiğini, söz konusu sözleşmenin kanunun aradığı geçerlilik unsurlarını taşımadığını, Geçerli kredi sözleşmesinin kabulü halinde dahi müvekkilinin 10.000 TL borç ve ferileri üzerinden sorumluluğu bulunduğunu, bononun bu kredinin teminatı olarak verildiğinin mahkemece tespit edildiğini, geçerli bir kredi sözleşmesinin varlığının kabulü halinde dahi 10.000 TL kredi limitli hesap için 20.000 TL üzerinden müvekkilinin kefil olduğu düşünülür ise müvekkilinin sorumluluğunun sadece 10.000 TL borç ve ferileri ile sınırlı olduğunu, Bilirkişi raporunda “16.06.2016 vade tarihi olarak belirlenen 50.000 TL tutarında bono, 5850-6992903 nolu kredili mevduat hesabının TEMİNATINI OLUŞTURMAK AMACIYLA, …Tic Şti.’nin cirosu ile davalı bankaya geçtiği tespit edilmiştir.” denildiğini, dolayısıyla bu durumda Yargıtay 19. HD nin 26.09.2016 tarihli kararına göre ” teminatını teşkil ettiği kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredi borcu bulunup bulunmadığının bilirkişi marifetiyle saptanması gerektiğini”Bilirkişi raporunda banka alacağının oluşumu incelendiğinde, dava dışı kredi borçlusuna kullandırılan KMH kredisinden kaynaklandığı, diğer kredi alacaklarının ise çek hamillerine yapılan banka sorumluluk tutarlarının dava dışı kredi borçlusuna tahmilinden kaynaklandığının tespit edildiğini,Müvekkilinin söz konusu şirketteki ortaklık hissesinin tamamını 14.12.2014 tarihinde …’a devrettiğini ve … 20 yıl süre ile şirket müdürü olduğunu, 2015 Eylül ayında … şirketin Ticaret Sicil Gazatesi kayıtları ile bankaya müracaat ederek şirketin 10.000 TL olan kredi limitini 25.000 TL ye yükselttiğini ve 25 yapraklı çek defteri aldığını,Yargıtay içtihatları uyarınca bononun bankanın sözleşmeden kaynaklanan alacağı oranında teminat teşkil edeceğini,Yargıtay 19 Hukuk Dairesi emsal bir kararının şu şekilde olduğunu,”Takibe konu bononun davacının kefil olduğu sözleşmeden dolayı teminat maksadıyla verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda bononun bankanın sözleşmeden kaynaklanan alacağı oranında teminat teşkil edeceği görülmekle davacının kefili olduğu sözleşmedeki gerçek borç miktarı hesaplanarak bu miktarla sınırlı olmak üzere bono ile ilgili karar verilmesi gerekirken taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin devam ettiğinden bahisle davanın tamamen reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir” (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 03.10.2016 tarih Esas No:2016/2189 Karar No:2016/12837.)Bu sebeplerle ilk derece mahkeme kararının eksik inceleme sonucunda hukuken hiçbir izahat bulunmayan, yetersiz, BK 583 hükmüne ve yukarıda yer verilen Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına açıkça aykırı olduğunu,İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili banka ile davacı … kefil olduğu dava dışı … San. Tic. Ltd. Şti. arasında Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi imzalandığı ve bu sözleşmeye istinaden dava dışı şirkete KMH kullandırıldığı,Davacı … tarafından dava dışı şirket adına 05.03.2013 tanzim ve 16.06.2016 tarihli ve 50.000,00 TL bedelli bono tanzim edildiği, vade tarihi gelen bononun bedelinin müvekkili bankaya ödenmediği ve müvekkili tarafından davacıya ödememe protesto çekildiği,Borçluların mal kaçırma kastı içinde olduğu ve müvekkilinin alacağının tehlikeye düşmesi nedeniyle borçlular … ve … Ltd. Şti. aleyhine ihtiyati haciz kararı alındığı ve bu karara istinaden İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı dosyası ile takibe geçildiği, icra takibi akabinde davacının dava konusu borca ilişkin 22.07.2016 tarihinde icra müdürlüğüne 59.400,10 TL ödeme yaptığı, Davacı her ne kadar dava dilekçesinde 14.12.2014 tarihinde şirket hissesini devrettiğini belirtmişse de bu devrin sorumluluğunu kaldırmayacağı hususunun yargılamayı yapan mahkeme tarafından da tespit edildiğini, Yerel mahkemenin atadığı bilirkişinin hesaplama yaparken dava dışı şirketin karşılıksız çeklerden kaynaklanan sorumluluk bedellerini faiz ve masrafları ile birlikte 49.474,64 TL olarak hesapladığını ve asıl alacağa takip tarihine kadar temerrüt faizi işleterek davacının takip tarihindeki borcunu 49.777,67 TL olarak bulduğunu, bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada kesinleşen takibe ilişkin vekalet ücreti, takip tarihinden sonra asıl alacağa işletilecek faiz, tahsil harcı, harçlar toplamı ve masraflar yer almadığından mahkemenin yalnızca takip tarihindeki salt alacak miktarının istirdattan mahsubu işleminin eksik ve hatalı olduğunu. Şöyle ki; Takipte kesinleşen miktarın bilirkişi tarafından da hesapladığı şekilde 49.777,67 TL olduğunu, bu miktar üzerine takipten sonra işletilecek faiz, vekalet ücreti, tahsil harcı, harçlar toplamı ve masraflar eklendiğinde borçlu/davacının ödediği miktarın ortaya çıktığını, kaldı ki tahsil harçları ve cezaevi harçları düşüldüğünde müvekkili adına hesaba yatırılan miktarın 54.077,23 TL olduğunu, bu miktarın da müvekkilinin, borçludan olan asıl alacağını, faiz, masraf ve vekalet ücreti ile birlikte zaten karşılamadığını, borçlunun, müvekkilinden istirdatını isteyebileceği bir alacağı bulunmadığını, oysa yerel mahkeme, bilirkişi tarafından hesaplanan asıl alacağa yukarıda saydıkları alacak kalemlerini eklemeksizin hüküm kurduğundan, verdiği kararda hataya düştüğünü ve alacaklarını eksik hesapladığından borçlu/davacının haksız davasının kısmen kabulüne karar verdiğini İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2016/827 Esas – 2018/384 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, dava dışı asıl borçlunun davalı bankadan kullanacağı kredinin teminatı olarak verilen bonoya dayalı olarak yapılan takipten dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile haciz baskısı altında ödenen bedelin istirdadına ilişkindir.Davacı, yetkilisi olduğu şirketin davalı bankadan 10.000 TL bedelli kredili mevduat hesabı açarak kredi kullandığını, kredili mevduat hesabı açılırken kendisinin keşideci, dava dışı şirketin lehdar olduğu ve tanzim ile vade tarihleri boş olan 50.000 TL bedelli bononun teminat olarak alındığını, kendisinin şirket ortaklığından ayrıldığını, yeni şirket müdürünün şirketin kredi miktarını 25.000 TL’ye çıkartarak ayrıca bankadan çek karnesi aldığını, çek borçlarını ödemediği için davalı bankanın ödemek zorunda kaldığı çek teminat bedelleri için takip yaptığını, yapılan takiplere itiraz ettiğini, davalının itirazın iptali davası açmak yerine elinde teminat olarak bulunan bononun tanzim ve vade tarihlerini doldurarak bonoyu takibe koyduğunu, haciz baskısı altında borçlu olmadığı bedeli ödemek zorunda kaldığını belirterek takipten dolayı borçlu olmadığının tespiti ile fazla ödediği bedelin istirdadını talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, taraf vekilleri bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının, hesap açılışında teminat olarak verilen bononun tanzim ve vade tarihlerinin davalı tarafından daha sonradan afaki olarak doldurulduğu iddiasının hukuki nitelikte olduğundan değerlendirilmesinin mahkemeye ait olduğu belirtilmesine ve davacının dava dilekçesinde, cevaba cevap dilekçesinde bu yönde iddiası bulunmasına rağmen ilk derece mahkemesince bu konuda yani söz konusu bononun kredi hesabının teminatı olarak verilip verilmediği, tanzim ve vade tarihlerinin sonradan doldurulup doldurulmadığı, bononun geçerliliği, teminat bonosu olup olmadığı, keşideci davacının bonodan dolayı sorumluluğu ve miktarı, davacının kredi hesabının kefili olup olmadığı ve kefaletinin geçerliliği konusunda ve davacının asıl borçlu şirket ortaklığından ayrılması hususunda her hangi bir değerlendirme yapılmamıştır.Kabule göre, yine hükme esas alınan bilirkişi raporunda davaya konu takip dayanağı kredi borcundan kaynaklı asıl alacak tespit edilmiş ise de, ferileri takip tarihi itibarıyla tespit edilmiştir. Mahkeme de temerrüt faizinin bilirkişice yanlış hesaplandığından bahisle takip tarihi itibarıyla temerrüt faizi yeniden hesaplanarak davacının sorumlu olacağı miktar takip tarihi itibarıyla tespit edilmiştir. Oysa dava haciz baskısı altında ödenen bedelin istirdadı davası olduğundan davacının söz konusu takipten dolayı borçlu olduğunun kabulü halinde sorumlu olduğu alacağın tespiti için ödeme tarihinde asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihine kadar işlemiş faizi ve ferileri ile birlikte takipten sonra fiili ödeme tarihine kadar işleyen faizi ile icra masraf ve giderlerinin de hesaplanması buna göre tahsili gereken miktar tespit edilerek var ise davacının fazla ödeme miktarının tespiti gerekirken takip tarihi itibarıyla hesaplama yapılarak buna göre karar verilmesi hatalı olmuştur. Davacının ödeme tarihi itibarıyla ve dava tarihi itibarıyla fazla ödeme yapıp yapmadığı konusunda bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre değerlendirme yapılmalıdır. Kararın nasıl yazılacağı konusundaki şekil 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde gösterilmiş olup, bunlar arasında en önemlilerinden biri de kararların gerekçeli olmasıdır. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır. Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtildiği gibi aynı zamanda Anayasa’nın 141. maddesinin de amir hükmü gereğidir. Bilirkişi raporunun aynen hükmün gerekçe kısmına yapıştırılması veya hükümde bilirkişi raporuna atıf yapılıp başkaca bir değerlendirme yapılmaması usulün aradığı anlamda bir gerekçe yazılması değildir. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir.Gerekçesiz bir kararın Bölge Adliye Mahkemesi tarafından denetlenmesi de mümkün değildir.6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.Bu nedenle, eksik incelemeye ve iddia ve savunmaları karşılamayan gerekçeye dayalı olarak ve davanın istirdat davası olmasına karşın olaya uygun olmayan takip tarihine göre alacak miktarının tespiti ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Tarafların istinaf başvurularının KABULÜ ile; 1-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/04/2018 tarih 2016/827 Esas – 2018/384 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran tarafa iadesine, 3-İstinaf aşamasında sarfedilen giderlerin taraflar üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/05/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.