Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1779 E. 2020/508 K. 30.04.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1779
KARAR NO: 2020/508
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 24/04/2018
NUMARASI: 2015/771 Esas – 2018/285 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 30/04/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFIN İDDİASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkilinin alacağının tahsili için icra takibinde bulunduğunu, davalıların icra dosyasında itirazda bulunduklarını, takipte İstanbul İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, davalı şirketin borçlu bulunduğunu, sunan belgelerden bunun anlaşıldığını, bu nedenlerle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasına davalılar tarafından yapılan itirazın iptaline, 74.475 TL üzerinden takibin devamına, davalıların asıl alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebi ile dava ettikleri anlaşıldı. Davalıların cevap dilekçesi vermediği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/04/2018 tarih ve 2015/771 Esas, 2018/285 Karar sayılı kararında; “…Davanın garanti sözleşmesi ve bayilik sözleşmesine dayalı cari hesap alacağına ilişkin takipte itirazın iptaline ilişkin olduğu, davacı tarafından davalı aleyhine 74.475 TL asıl alacak, 95,90 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 74.570,90 TL alacağın tahsili için genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi yapıldığı, davalı tarafından yasal 7 günlük süre içinde borcun tamamına, faize ve tüm ferilerine itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durduğu, yasal bir yıllık süre içerisinde İİK 67 maddesi gereğince itirazın iptali davası açıldığı, davalı tarafın icra dairesinin yetkisine yönelik itirazının taraflar arasındaki sözleşmede yetki şartı nedeniyle İstanbul İcra Daireleri yetkili olduğundan HMK 17.maddesi gereği tacir olan taraflar arasındaki yetki şartı nedeniyle reddine karar verilerek davanın esasına geçildiği, yapılan yargılama sonucunda davacının cari hesap kapsamındaki faturalara konu mal ve hizmeti yapıp teslim ettiği hususunu ispatlayacak herhangi bir delil ileri süremediği, sunulan faturalar irsaliyeli fatura olmayıp mal ve hizmetin teslim edildiği hususunu ispatlar nitelikte herhangi bir kesin delil ileri süremediği, bu hususta davalı tarafın imzasını taşıyan irsaliyeli faturalarıda dosyaya sunamadığı gibi 3.nolu karar celsesindeki beyanında bu yönde imzalı irsaliyelerin olmadığını belirttikleri, davacı tarafın defter ve kayıtları TTK göre usulüne uygun tutulmamış olup, kendi lehine delil olmadığı gibi davaya cevap vermeyerek davacının dayandığı bütün olguları inkar etmiş sayılan davalıya karşı davacının üzerine düşen ispat yükünü yerine getiremediği, davacı tarafça tek taraflı düzenlenip teslim olgusunu ispata elverişli olmayan faturaların davacı lehine tek başına iddialarını ispata elverişli delil niteliği bulunmadığı anlaşıldığından…”gerekçesi ile, Davacının davasının reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldırılması gerektiğini, dava konusu malların davalı firmaya teslim edildiğini, Davalıların bu malları teslim aldığını ve birçoğunun da satışını yapmış olduğunu, faturalarla birlikte gönderilen irsaliyelerin nakliye firmasından talep edildiğini, ancak müvekkiline teslim edilemediğini, ancak davalı tarafın dava öncesinde ve dava sırasında malların teslim edilmediğine dair bir itirazı olmadığı gibi malların hasarlı olduğuna dair bir itirazı da olmadığını, bu nedenle malların tesliminin ispat edilememiş olmasının, otomatik olarak malların teslim edilmediği anlamına gelmediğini, davalı tarafın faturası sunulan malları aldığını,, müşterilerine satışını dahi yaptığını, parasını aldığını, ancak müvekkili şirkete ödemelerini yapmadığını, mağdur durumda olan tarafın davacı müvekkili olduğunu, BS/BA kayıtlarının durumu netleştireceğini, Davalıların vekil ile temsil edilmemesine rağmen lehine vekalet ücreti takdir ediğini, vekalet ücretine ilişkin kısmın kaldırılması gerektiğini, davalı …’ ün garantörlük sözleşmesine göre borçtan sorumlu olduğunu, Mahkemenin her iki davalı yönünde de davanın reddine karar verdiğini, Ancak dava konusu alacağa ilişkin olarak taraflar arasında yapılan garantörlük sözleşmesinde davalı şirket ile davacı müvekkil arasında yapılan cari hesap şeklinde işleyen kredili ve kredisiz mal alımı, faturalı, çekli/çeksiz, senetli/ senetsiz ve/veya her ne sebeple doğmuş ve doğacak tüm borçlardan dolayı davalı …’ün sorumluluğu kabul ettiğinin göründüğünü, Dava sırasında yapılan incelemede davalı şirketin ticari defter ve kayıtlardan ve faturalardan kaynaklı olarak 92.884 TL borçlu olduğunun tespit edildiğini, Bu durumda görülmekte olan davada talep ettiğimiz 74.475 TL yönünden davalı …’ÜN garantörlüğü nedeniyle borçlu olduğunun da sabit olduğunu, Açıklanan nedenlerle davalı … yönünden davanın kabulü gerektiğini, İleri sürerek ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme ile 92.884 TL borçlu olduğu tespit edilmiş olduğundan davanın kabulüne, garantörlük sözleşmesi ile davalı şirkete ait her türlü borçtan sorumluluğu kabul eden davalı …’ ün borçtan sorumlu olduğunun net olarak ortaya çıkması nedeniyle, davalı … yönünden davanın kabulüne karar verilmesini , aleyhe hükmedilen haksız vekalet ücreti yönünden istinaf incelemesi sonuna kadar TEHİR-İ İCRA KARARI verilmesini, davalılar vekil ile temsil edilmediğinden davalılar lehine hükmedilen vekalet ücretine dair kararın kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, açık hesap ticari ilişkiden kaynaklı bakiye alacağın tahsili için yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davacı tarafça tek taraflı düzenlenip teslim olgusunu ispata elverişli olmayan faturaların davacı lehine tek başına iddialarını ispata elverişli delil niteliği bulunmadığı gerekçesi ile, davacının davasının reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı borçlular icra dosyasına verdikleri itiraz dilekçesinde; alacaklı ile gerek yetkilisi olduğu şirket,gerekse şahsı arasında hiçbir hukuki ilişki olmadığını, karşı tarafa borçları olmadığını,asıl alacağa,faize ve tüm ferilerine itiraz ettiklerini belirtmişlerdir. Davalılar davaya cevap vermemiş ve münkir sayılmışlardır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. HMK 190/1 maddesine göre ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’ nin 2016/7819 Esas ve 2017/2738 Karar sayılı içtihadı,Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’ nin 2014/12574 Esas – 2014/16692 Karar sayılı içtihadı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, fatura içeriği malların teslim edildiğinin ispat külfeti davacıya aittir. Davacı vekilinin BS/BA kayıtlarının getirtilmediği ve eksik inceleme ile karar verildiği, davalıların vekil ile temsil edilmemesine rağmen lehine vekalet ücreti takdir edildiği, davalı …’ün garantörlük sözleşmesine göre borçtan sorumlu olduğuna yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde; HMK’ nın 222/1 ve TTK’ nın 83/1 maddesine göre ticari davalarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden karar verebilir. Ayrıca HMK’nın 31. maddesinde hakimin davayı aydınlatma görevi düzenlenmiştir. Maddeye göre hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda maddi ve hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlarda taraflara açıklama yaptırabileceği gibi soru sorabilecek ve delil gösterilmesini isteyebilecektir. Somut olayda, davacı ticari defter ve kayıtlara delil olarak dayanmış, süresinde kendi ticari defter ve belgelerini bilirkişi incelemesi için sunmuştur. Davalı tarafa ticari defterlerini bilirkişi incelemesi için inceleme gününde hazır etmeleri hususunda tebligat yapılmasına rağmen ise ticari defterleri bilirkişi incelemesine ibraz etmemiştir. Alınan bilirkişi raporunda; davacı tarafın defter ve kayıtları TTK göre usulüne uygun tutulmamış olduğu ve davacı defterlerine göre davaya ve takibe konu faturalar kayıtlı olup takip tarihi itibarıyla davacı davalıdan takipte istenen asıl alacak miktarı kadar alacaklı olduğu belirtiltilmiştir. Takibe ve davaya konu faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması halinde veya davalının bağlı olduğu vergi dairesi müdürlüğüne BA formları ile bildirilmiş olması halinde fatura içeriği malların davalıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay 19. HD’nin 2015/12329 E., 2016/6138 K. ve 2014/11846-15110 E.K. sayılı kararları da bu yöndedir.) Mahkemece, davalının davaya ve takibe konu faturaları BA formu düzenlemek suretiyle vergi dairesine bildirip bildirmediği araştırılmamıştır. Bu nedenle, mahkemece alacağın varlığına ilişkin davalının bağlı olduğu vergi dairesinden fatura dönemine ait mal ve hizmet alımına ilişkin BA formlarının getirtilerek takibe konu faturaların içeriğini oluşturan mal ya da hizmetin, borçlu olduğu öne sürülen davalıya verilip verilmediğinin net bir biçimde belirlenerek ve davalıya ticari defterlerini ibrazı için ihtarlı davetiye çıkartılarak bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle icra takibinden dolayı davacının takip tarihi itibariyle bir alacağının olup olmadığı duraksamaya yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekirken, davanın esası ile ilgili deliller toplanmadan ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Dosya arasında davacı ile davalı şirket arasında 13/02/2013 tarihinde imzalanan bayilik sözleşmesi ve davacı ile davalı … arasında 16/05/2013 tarihinde imzalanan garantörlük sözleşmesi olup davalı taraf davacı ile arasında ticari ilişki olmadığı yönünde itirazda bulunduğundan, davalılara bayilik sözleşmesi ve garantörlük sözleşmesi eklenmek suretiyle usulüne uygun isticvap davetiyesi çıkartılıp sözleşme içeriği ve altındaki imzanın kendisine ait olup olmadığı hususunda beyanının alınmadığı görülmüştür. Dosyada davalılara ait vekaletname bulunmaksızın davalılar lehine neden vekalet ücreti taktir edildiğinin gerekçesinin de yazılmaması hatalı olmuştur. 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Tarafların davada ileri sürdükleri iddia ve savunmalarının bir kısmının hiç bir şekilde değerlendirilmemiş olması halide HMK’nın 353/1-a-6 maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli ve esasa etkili olan delillerin toplanmamış ve değerlendirimemiş olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 24/04/2018 tarih ve 2015/771 Esas – 2018/285 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10 TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş-dönüş masrafı 23,50 TL olmak üzere toplam: 121,6 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/04/2020 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.