Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1768 E. 2020/526 K. 30.04.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1768 Esas
KARAR NO: 2020/526 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/05/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/155 Esas – 2018/563 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/04/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, Taraflar arasında 15.01.2014 tarihli “Otogaz LPG Bayi Sözleşmesi” imzalandığını, davalının 16.03.2014’te LPG alımına başladığını, alımları cüz’i miktarda iken rekabet nedeniyle yeterli kazanç elde edemediği gerekçesi ile Sivas … Noterliği’inin 07.11.2014 tarih … yevmiyeli ihtarı ile bayilik sözleşmesini aynı yıl içerisinde feshettiğini, davalının fesih ihtarında belirtilen hususların haklı sebebe dayanmadığını, davalının sözleşmeyi feshederek aynı adreste başka bir LPG otogaz dağıtım şirketinin (…) bayiliğini aldığını, davalının bu davranışlarının sözleşmeye açıkça aykırılık oluşturduğunu, Bakırköy …Noterliği’nin 21.11.2014 tarih … yevmiye sayılı cevabi ihtarı ile Bayilik Sözleşmesi’nin 9. maddesi uyarınca müvekkilin kar mahrumiyetinin ve sözleşmenin erken feshi nedeniyle sözleşmenin 12.5 maddesi uyarınca 50.000.-USD cezai şartın 10 gün içinde ödenmesini, 290,57.-TL cari borcun derhal ödenmesini; ariyetlerin de 3 gün içinde teslim edilmesini ihtar ettiğini, davalının ariyetleri iade etmiş, cari borcunu kapatmış ise de kar kaybı ve cezai şart alacaklarını ödemediğini, Bayilik Sözleşmesi’nin 9. Maddesi “…Bayiinin kusurundan dolayı Bayilik Sözleşmesi’nin süresinden evvel sona ermesi halinde … sözleşmenin sona ermesine kadar kar mahrumiyeti talep edebilir.” Hükmü gereğince hesaplanacak kar mahrumiyetinin ödenmesini, yine sözleşmenin 12.5 hükmü gereğince teminat tutarının 5 katı tutarında ve dava tarihindeki TL karşılığı olan 124.390,00.-TL tazminatı ödemesi gerektiğini, davalı, aynı adreste davacının önceki bayisi olan dava dışı … Ltd. Şti.nden iş bu dava konusu olan bayiliği 15.01.2014 tarihinde devir aldığını, devir taahhütnamesine göre, dava dışı şirketin davalı …’ya kefil olduğunu, dava dışı şirketin davalıya kefaletine istinaden kendi bayiliği döneminde verdiği 20.000,00.TL teminat mektubunun paraya çevrilerek bunun davalının borcuna istinaden irat kaydedilerek davalının 124.390,00.-TL cezai şart borcundan mahsup edildiğini, netice olarak davalının cezai şart borç tutarının 104.390,00.-TL olduğunu, sonuç olarak cezai şart alacağı olan 104.390,00 TL’nin temerrüdün oluştuğu 14.12.2014 tarihinden itibaren MB kısa vadeli avanslara uyguladığı faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsili ile belirsiz alacak olan kar mahrumiyetinin şimdilik 610,00.-TL’lik kısmının 14.12.2014 tarihinden itibaren işleyecek MB kısa vadeli avanslara uyguladığı faiz oranı ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacıya fesih nedeniyle ariyetleri teslim ederek cari borcunu da kapattığını, cezai şartın amacının, borçluyu borca uygun davranmaya sevk etmek olduğunu, cezai şartın, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güttüğünü, davalının davacıya borcu bulunmadığını, hal böyle iken davacının cezai şart talebinde bulunmasının kötü niyetli olduğunu, akaryakıt istasyonunun mevki ve akaryakıt satış durumu göz önüne alındığında belirtilen söz konusu cezai şartın ödemesinin davalının mahvına sebep olacak derecede ağır olduğunu ileri sürerek davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/05/2018 tarih 2015/155 Esas 2018/563 Karar sayılı kararında; “Dosya arasına alınan bilgi, belgeler üzerinden bilirkişi incelemesi yapılmış, 23/12/2016 tarihli bilirkişi raporundan, Davacı şirketin 2014 yılına ait kanuni defterlerin Türk Ticaret Kanunun hükümlerine uygun olduğu, lehine delil teşkil ettiği, taraflar arasında 15.01.2014 tarihli sözleşme akdedildiği, sözleşmenin başlangıcının Bayinin ilk otogaz alımı yaptığı fatura tarihinden başlayarak 5 yıl olduğu, davalının Sivas … Noterliğinden 07.11.2014 tarih ve … sayılı ihtarnamesinde “… bölgedeki fiyat rekabeti. aLınan LPG Otogaz fiyatının yüksek olduğundan satış yapamadığını ve işletme giderlerini karşılayamadığını, ekonomik krize girdiğinden istasyonun kapatıldığı…” gerekçesiyle tek taraflı olarak sözleşmeyi fesih ettiği, davacı tarafın Bakırköy … Noterliğinin 21.11.2014 tarih ve … sayılı cevabi ihtarnamesinde özetle; ” davalıya teslim edilen ariyetlerin 3 gün icesinde iade edilmesini, erken fesih nedeniyle sözleşmenin 9. maddesi gereğince mahrum kalınan karın 10 gün içerisinde ödenmesini, 12.maddesi gereğince 50.000.-USD tutarındaki cezai şartın 16 gün icesinde ödenmesini ve son olarak 290,57.-TL tutarındaki cari hesap bakiyesinin ödenmesini…” Talep ettiği aksi halde yasal yollara başvurulacağını ihtar ettiği, davalı şirketin ilk LPG alımının 16.03.2014 tarihinde olduğu, sözleşmenin hitam tarihinin 16.03.2019 olduğu, davalının sözleşmeyi tek taraflı fesih ettiği 07.11.2014 tarihinden 8 ay önce 10.03.2014 tarihinde aynı adreste bayilik lisansı aldığı tespit edilmiş olup davalının sözleşmeyi haklı bir gerekçeyle sonlandırmadığı, sözleşmeye göre davacının cezai şart, kar mahrumiyeti talep edebileceği anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki Bayilik Sözleşmesinin 12.5. maddesinde “iş bu anlaşma hitam tarihinden önce (01.07.2013 tarihinden önce) Bayii tarafından mücbir sebepler dışında tek taraflı fesih edilemez. Edildiği veya feshine sebebiyet verildiği takdirde Bayii, …’a verdiği/vermiş olduğu teminat tutarının 5 katı kadar tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Ancak cezai şart miktarı 50.000,00.-USD den az olamaz” Yine sözleşmenin 9.5 maddesinde “Bayiinin kusurundan dolayı Bayilik sözleşmesinin süresinden önce sona ermesi halinde, … Bunun yanında, sözleşmenin sona ermesine kadar mahrum kalınan kar mahrumiyetini talep edebilir.” hükümleri yer almaktadır. Davalının cezai şart ödemesi bayilik sözleşmesinin süresinden önce feshetmesine dayandığı, davalıdan önceki bayi tarafından verilmiş ve devir protokolünde önceki bayinin kefil olduğu 20.000.00.-TL olarak davacıya verilmiş olan teminatın 5 katı tutarında cezai şart ödemesi gerektiği, Sözleşmenin 9.5 maddesinde cezai şart tutarının 50.000.00.- USD den az olamayacağının kararlaştırıldığı, 11.02.2015 dava tarihi itibariyle 50.000.00.-USD’nin TL karşılığının ( 50.000 USD x 2,4841 10.02.2015 tarihli MB döviz alış kuru) 124.205.-TL olduğu, Davacının 20.000.-TL teminat mektubunun nakde çevirdiğinden bakiye cezai şart alacağının 104.205.00.-TL olduğu, Taraflar arasındaki sözleşmenin 9.3 maddesinde “… Ayrıca sözleşmede kararlaştırılan ceza-i şartların yanında, mahrum kaldığı kar kaybını da Bayiden talep edebilir.” ve Yine sözleşmenin 9.5 maddesinde “Bayiinin kusurundan dolayı Bayilik sözleşmesinin süresinden önce sona ermesi halinde, … Bunun yanında, sözleşmenin sona ermesine kadar mahrum kalınan kar mahrumiyetini talep edebilir.” hükümleri yer aldığı, Yargıtay’ ın yerleşik kararlarında kar mahrumiyeti talebinin değerlendirilmesinde. mahrum kalınan karın, davacı şirketin aynı bölgede yeniden bayilik kurulabilmesi için geçecek makul, süre için talep edilebileceği, (Y.HGK’nun 12.06.1996 tarih ve 1996/11-372 E, 1996/485 K.S.lı kararında: ..akdin feshinden sonra davacının aynı mıntıkada bayilik kurup kurmadığı…akaryakıt istasyonun işletmeye açılması için işletme ruhsatının ne kadar sürede alınabileceği hususları dikkate alınarak davacının bu şartları yerine getirmesi halinde ne kadar sürede yeni bir bayilik kurabileceğinin tespiti icap eder… Denildiği) Bu kapsamda, dava konusu kar mahrumiyeti hesabı için aynı bölgede bayilik sözleşmesi yapabilmesi için geçecek makul sürenin ortalama 6 ay olabileceği, 5015 sayılı Petrol Piyasası ve 5307 sayılı LPG Piyasası kanunu ve bağlı yönetmeliklerde belirtilmiş olan şehirler arası yollarda akaryakıt ve LPG otogaz istasyonları arası 10 km. mesafe, şehir içi yollarda en az 1 km. mesafe tahdidi ve ayrıca da istasyon ruhsatı alabilecek arsa bulma zorluğu söz konusu makul sürenin belirlenmesini, dolayısıyla ne kadar sürede yeni bir bayilik kurulabileceğinin tespitini güçleştirebileceği, aynı şekilde davacının, bayilik ilişkisinin sözleşme süresi boyunca devam etmesi durumunda mal satışı yapabileceği, mal satımına binaen bir takım faaliyet giderlerine de katlanmak mecburiyetinde kalacağı gerçeğinden hareketle mahrum kaldığı kar hesaplamasında Faaliyet kar marjı oranına göre hesaplama yapılması gerektiği, davacının talep edebileceği kar mahrumiyetinin; sözleşme sonuna kadar hesaplanması durumunda 2.252.34.-tl olduğu. yeni bir bayilik için gerekli olan 6 aylık makul süre icin 269.15.-TL olduğu, davacı talebinin 610.00.-TL olduğu, davacı tarafın talep edebileceği Cezai şart Tutarının 104.205.00.-TL olduğu, davacı dilekçesinde ariyet malzemeleri ile cari hesap alacağını aldığını beyan ettiğinden bu yönde herhangi hesaplama yapılmadığı, Rapora itiraz sonucunda 13/02/2018 tarihli ek bilirkişi raporu alındığı, kök rapordaki heyet görüşünde bir değişikliğin olmadığı, kar mahrumiyetinin: brüt kar marjına göre; Sözleşme sonuna kadar hesaplanması durumunda 23.438,39 TL olduğu, yeni bir bayilik için gerekli olan 6 aylık makul süre için 2.800,81 TL olduğu, Faaliyet Kar Marjına Göre, Sözleşme sonuna kadar hesaplanması durumunda 2.252,34 TL olduğu, yeni bir bayilik için gerekli olan 6 aylık makul süre için 269,15 TL olduğu, davacı talebinin 610.00.-tl olduğu ve davacının Bakırköy …Noterliğinin 21.11.2014 tarih ve … sayılı ihtarnamesi ile dava kapsamındaki taleplerinin 10 gün içerisinde ödenmesini talep etmiş ve ihtarnamenin 03.12.2014 tarihinde tebliğini takiben 10 günün hitamı olan 14.12.2014 tarihinde davalıyı temerrüde düşürdüğünden avans faiz oranında %10,5 faize hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerektiği…”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulü ile 104.205,00 TL cezai şart ve 610,00 TL kar mahrumiyetinin 14/12/2014 tarihinden itibaren %10.50 avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, taraflar arasında, 15.01.2014 tarihinde “Otogaz LPG Bayii Sözleşmesi” imzalandığını, müvekkili …’nın (…), … İle yapmış olduğu 15.01.2014 tarihli Otogaz LPG Bayii Sözleşmesinde, taraflar arasında ki anlaşmanın, müvekkili bayiinin ilk LPG Otogaz alımı yaptığı fatura tarihinden itibaren başlayacağı ve bu tarihten itibaren 5 yıl süreceği konusunda mutabakata varıldığını ve müvekkilinin 16.03.2014 tarihinde davacı şirketten LPG alımına başladığını, müvekkilinin, davacı ile karşılıklı imzalamış olduğu 15.01.2014 tarihli Otogaz LPG Bayii Sizleşmesini, Sivas …Noterliği’inin 07.11.2014 tarih … yevmiyeli ihtarı ile “Değişen piyasa koşulları ve Sivas bölgesinde başlayan fiyat rekabeti ve davacı şirketin ticari çalışma koşullarında almış olduğu LPG Otogazın alış fiyatının yüksek olduğundan dolayı piyasa fiyatları ile rekabet edemediği için satış yapamıyor olması, istasyonun işletme giderlerini karşılayamaması bu nedenden dolayı maddi krize girmiş olması, istasyonunun kapatıldığı ve girmiş olduğu maddi krizin davacı şirkete daha fazla zarar vermesinin önüne geçmek amacıyla” alımları cüz’i miktarda iken rekabet nedeniyle yeterli kazanç elde edemediği, alınan LPG Otogaz fiyatının yüksek olduğundan satış yapamadığı ve işletme giderlerini karşılayamadığı gerekçesi ile feshettiğini, Taraflar arasında imza edilen Otogaz LPG Bayii Sözleşmesinin; MÜCBİR SEBEPLER başlığı altında ki 10. MADDESİ; “… Tarafların kontrolü haricinde zuhur eden haller, her iki taraf için de mücbir sebep sayılır. Sadece mücbir sebeplerin devamı süresince, bayii, …’a yazılı bildirim yapıp 3 gün cevap bekledikten sonra LPG ihtiyacını başka suretle teminde, … da malını başka kimselere satmakta serbest olacaktır.” TAZMİNAT VE CEZAİ ŞARTLAR başlığı altında ki 9. MADDESİ; “BAYİİNİN kusurundan dolayı bayilik sözleşmesinin süresinden önce sona ermesi halinde Habaş tüm teminatları nakde çevirebileceği gibi ayrıca sözleşme veya ekinde bulunan satış taahhütnamesi veya ek protokollerde kararlaştırılan cezai şartı talep edebilir. Bunu yanında sözleşmenin sona ermesine kadar mahrum kalınan kar mahrumiyetini de talep edebilir.” DİĞER HUSUSLAR başlığı altında ki 12. MADDESİ; “işbu anlaşma hitam tarihinden önce bayii tarafından mücbir sebepler dışında tek taraflı olarak feshedilemez Edildiği veya feshine sebebiyet verildiği takdirde bayii Habaş’a vereceği vermiş olduğu teminat tutarının beş katı kadar tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Ancak cezai şart miktarı 50.000 USD aşağı olamaz. ” şeklinde olduğunu, Yukarıda ayrıntılı olarak yazılan sözleşme şartlarından yola çıkıldığında; müvekkilinin, Sivas … Noterliği’inin 07.11.2014 tarih … yevmiyeli ihtarında bahsi geçen sebeplerin, taraflar arasında tanzim edilen sözleşmede sayılı mücbir sebepler arasında olduğunu, zira, tarafların kontrolü haricinde zuhur eden sebeplerin her iki taraf içinde mücbir sebep olduğu noktasında taraflar arasında mutabakata varıldığını, müvekkilinin, sözleşme hükümlerine dayalı olarak, “alımları cüz’i miktarda iken rekabet nedeniyle yeterli kazanç elde edemediği, alınan LPG Otogaz fiyatının yüksek olduğundan satış yapamadığı ve işletme giderlerini karşılayamadığı” şeklinde ki kendisinden kaynaklı olmayan mücbir sebepler dolayısıyla sözleşmeyi feshettiğini, Sayın mahkemenin dikkatine sunmak istedikleri bir diğer konunun ise; Her ne kadar davacı, davalının sözleşmeyi başka bir LPG otogaz dağıtım şirketinden bayilik aldığı gerekçesiyle feshettiğini, davalının huzurda ki davaya konu sözleşmeyi feshederek başka bir Lpg Otogaz dağıtım şirketinin (…) bayiliğini aldığını, davalının bu davranışlarının sözleşmeye açıkça aykırılık oluşturduğunu iddia etmişse de, taraflar arasında 15.01.2014 tarihinde tanzim edilen sözleşmenin 11. Maddesinde belirtildiği üzere; “iş bu anlaşma 15.01.2014 tarihinde imzalanmış olup, bayinin ilk Lpg Otogaz alımı yaptığı fatura tarihinden itibaren başlar ve bu tarihten itibaren 5 yıl sürelidir.” uyarınca, Otogaz LPG Bayii Sözleşmesinin hüküm ve sonuçlarının, bayinin ilk LPG Otogaz alımı yaptığı fatura tarihinden itibaren doğurmaya başlayacağını, nitekim, dava konusu sözleşmenin, müvekkilinin davacı şirketten ilk LPG alımına başladığı 16.03.2014 tarihinden itibaren hüküm ve sonuçlarını doğmaya başlayacağını, önceki dönemlere ilişkin davacı tarafından bir hak iddia edilemeyeceğini, dolayısıyla, 15.01.2014 tarihinde tanzim edilen sözleşmenin hüküm ve sonuçlarından, 16.04.2014 tarihinden itibaren sorumlu olmaya başlayan müvekkilinin, 16.04.2014 tarihinden önce yapmış olduğu işlemler ve sözleşmelerin, taraflar arasında ki Otogaz LPG Bayi Sözlemesi’ne aykırılık teşkil etmediğini, Davacının, iddialarının ispatına yönelik olarak sunduğu EPDK çıktısında, müvekkilinin, … Şirketinden 10.04.2014 başlangıç tarihli bir alımı gözüktüğünü, huzurda ki davanın tarafları arasında tanzim edilen sözleşmenin 16.04.2014 tarihinden itibaren hüküm ve sonuç doğurmaya başladığından, sözleşmenin etkisinin henüz zuhur etmediği 10.04.2014 tarihinde müvekkili ile … A.Ş. arasında sözleşme yapılmış olmasının davacının haksız fesih iddialarına dayanak teşkil etmediğini, Ayrıca, yerel mahkemenin gerekçeli kararında, HİTAM TARİHİ olarak 01.07.2013 tarihini gösterdiğini, Müvekkilinin söz konusu sözleşmeyi, gerekçeli kararda gösterilen hitam tarihinden çok sonra feshettiğini, dolayısıyla, davacı tarafın feshe dayalı olarak müvekkilinden hak talep edebileceği her hangi bir alacağı bulunmadığını, (“Taraflar arasındaki Bayilik Sözleşmesinin 12.5.maddesinde ‘iş bu anlaşma hitam tarihinden önce (01.07.2013 tarihinden önce) Bayii tarafından mücbir sebepler dışında tek taraflı fesih edilemez. Edildiği veya feshine sebebiyet verildiği takdirde Bayii, …’a verdiği/vermiş olduğu teminat tutarının 5 katı kadar tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Ancak cezai şart miktarı 50.000,00.-USD den az olamaz’) Ceza koşulunun, asıl borç olarak nitelendirilen bir borcun hiç yada gereği gibi yerine getirilmemesi halinde alacaklının borçluya ifa etmekle yükümlü olduğu edim borcu olduğunu, davacının talep ettiği, cezai şartın amacının, borçluyu borca uygun davranmaya sevk etmek olduğunu, ceza koşulunun geçerli olabilmesi için öncelikle geçerli bir asıl borç ilişkisi olmalı, bunun yanında ceza koşulunun asıl borçtan bağımsız ve parasal bir nitelik taşıması gerektiği, asıl borç ile ceza arasında fer’ilik ilişkisinin olması ve ceza koşulu, asıl borcun tabi olduğu geçerlilik şekline uygun olarak kararlaştırılması gerektiğini, görüldüğü üzere, cezai şartın, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı gütmekte olduğundan, davacının cezai şart talebinin koşullarının somut olayda oluşmadığını, Ayrıca, somut olayda sözleşmenin feshine ilişkin müvekkiline atfedilebilecek hiç bir kusur olmadığını, Türk Borçlar Kanununun, ceza koşulunun talep edilebilmesini borçlunun kusuruna bağladığını, müvekkilinin, feshetmiş olduğu sözleşme uyarınca davacıya borcu bulunmadığını, hal böyle iken, müvekkili tarafından haklı olarak feshedilmiş olan sözleşme uyarınca, davacının cezai şart talebinde bulunmasının kötü niyetli olduğunu, akaryakıt istasyonunun mevki ve akaryakıt satış durumu göz önüne alındığında belirtilen söz konusu cezai şartı ödemesinin müvekkilimin mahvına sebep olacak derecede ağır olduğunu, Müvekkili tarafından haklı nedenlere dayalı olarak feshedilen sözleşmenin, davacı tarafa iş bu davayı açma hakkı vermediğini, nitekim bu hususu hüküm altına alan, karşılıklı borç doğuran sözleşmelerin bir tarafça haksız olarak feshedildiği hallerde diğer tarafın Türk Borçlar Kanununun ilgili hükümlerinde düzenlenen temerrüt hükümleri gereğince doğan haklara başvurarak uğranılan zararın tazminini talep edebileceği hüküm altına alınmışken davacı tarafından iş bu davada müvekkilden talep edilen tüm alacakların haksız ve dayanaksız olduğunu, Ayrıca dosyaya sunulu bilirkişi raporlarından yola çıkıldığında; 23/12/2016 tarihli bilirkişi raporunda; “davacının talep edebileceği kar mahrumiyetinin; sözleşme sonuna kadar hesaplanması durumunda 2.252.34.-tl olduğu. yeni bir bayilik için gerekli olan 6 aylık makul süre icin 269.15.-TL olduğu, davacı talebinin 610.00.-TL olduğu” şeklinde tespite yer verildiği, bilirkişi kök raporunda ki bu hususun davacı tarafından itiraza konu edildikten sonra, 13/02/2018 tarihli ek bilirkişi raporu alındığı, 13/02/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda; “Kök rapordaki heyet görüşünde bir değişikliğin olmadığı, kar mahrumiyetinin: Sözleşme sonuna kadar hesaplanması durumunda 2.252,34 TL olduğu, yeni bir bayilik için gerekli olan 6 aylık makul süre için 269,15 TL olduğu, davacı talebinin 610.00.-TL olduğu” yönünde tespite yer verildiği, Yerel mahkemenin, gerekçeli kararında tüm bu tespitlere yer verdiği ancak hüküm kısmında “Davanın kısmen kabulü ile 610,00 TL kar mahrumiyetinin 14/12/2014 tarihinden itibaren %10.50 avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” hükmettiği, Yerel mahkemenin, gerekçeli kararında, davacının kar mahrumiyet talebinin tamamı olan 610,00 TL yi neden tümden kabul ettiği yönünde, herhangi bir gerekçe bulunmadığı, Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. Gerekçesi yazılı olmayan bu kararın, neden tümden kabul gördüğü yününde ihtilaf bulunduğundan, bu kararın da hatalı olduğunu, Ayrıca, dosyaya sunulu bilirkişi raporuna karşı yaptıkları itirazların dikkate alınmadığını, Davanın kısmen kabulüne dair karara, hatalı avans faizi miktarına ve faizin başlangıç tarihine, bu karara bağlı olarak davacı lehine tesis edilen yargılama giderlerine, harcın taraflarına yüklenmesine, takdir edilen vekalet ücretine itiraz ettiklerini, Belirterek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/155 Esas – 2018/563 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, haksız fesih nedeniyle cezai şart ve kar mahrumiyeti alacağına ilişkindir. Davacı taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin süresinden önce davalı tarafça tek taraflı olarak haksız feshedildiğini belirterek sözleşme ile kararlaştırılan cezai şartın ve uğradığı kar kaybı zararının tazminini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 24. maddesi uyarınca tacir sıfatını haiz bir borçlu fahiş olduğu iddiasıyla ceza koşulundan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez ise de kararlaştırılan cezai şartın borçlunun ekonomik yönden yıkımına neden olacak tarzda fahiş olduğunun belirlenmesi halinde cezai şarttan indirim yapılabileceği Yargıtay uygulamasıyla kabul edilmektedir. Mahkemece cezai şartın davalının ekonomik yönden yıkımına neden olacak tarzda fahiş olup olmadığı araştırılmamış, bu konuda her hangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Davalı da cevap dilekçesinde istenen cezai şartın ekonomik olarak mahfına neden olacak şekilde fahiş olduğu itirazında bulunmuştur. Bilirkişice davacının talep edebileceği kar mahrumiyeti brüt kar marjına göre 6 aylık makul süre için 2.800,81 TL, Faaliyet Kar Marjına Göre ise 6 aylık makul süre için 269,15 TL olarak alternatifli hesaplanmıştır. Mahkeme ise gerekçesini belirtmeden ve hangi nedenle brüt kar marjına göre mi yoksa faaliyet kar marjına göre mi hesaplanan kar mahrumiyetini kabul ettiğini belirtmeden davacının talep ettiği kar marjı zararının tamamına hükmetmiştir. 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Tarafların davada ileri sürdükleri iddia ve savunmalarının bir kısmının hiç bir şekilde değerlendirilmemiş olması halide HMK’nın 353/1-a-6 maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Zira somut olayda olduğu gibi davalının, cezai şartın ekonomik olarak mahfına neden olacağına ilişkin savunması konusunda ilk derece mahkemesince her hangi bir delil toplanmadığı gibi bu hususta bir değerlendirme de yapılmamıştır. Tarafların iddia ve savunmaları konusunda göstermiş oldukları delillerin toplanmaması ve bu iddia ve savunmalarından bir kısmı hakkında her hangi bir değerlendirme yapılmaması veya bu konuda tarafların göstermiş oldukları delillerin değerlendirilmemiş olması veya gösterilen delillerin değerlendirilmesine yönelik teknik bilgiyi gerektiren bir hususta bilirkişi raporu alınmaması halinde yargı sistemimiz bakımından benimsenmiş olan dar istinaf sisteminden uzaklaşılarak ilk derece mahkemesince değerlendirilmemiş olan konularda ilk defa istinaf mahkemesince bir iddia ve delile ilişkin olarak tartışma yapılarak yargıya varılacaktır ki bu da iki dereceli yargılama olan istinaf yargı sistemi ile bağdaşmayacaktır. Kararın nasıl yazılacağı konusundaki şekil 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde gösterilmiş olup, bunlar arasında en önemlilerinden biri de kararların gerekçeli olmasıdır. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır. Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtildiği gibi aynı zamanda Anayasa’nın 141. maddesinin de amir hükmü gereğidir. Bu nedenlerle; mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Ayrıca gerekçede tarafların taleplerinin her biri hakkında değerlendirme yapılmalı, taleplerinin her biri hakkında ayrı ayrı bunların neden kabul edildiği veya edilmediği belirtilmelidir. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın Bölge Adliye Mahkemesi tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Buna göre, mahkemece yapılacak iş, davalının cezai şartın ekonomik olarak mahvına sebep olacağı itirazı konusunda değerlendirme yapmak, bu savunmanın kabul veye kabul edilmeme gerekçesini yazmak, gerekmesi halinde bu konuda Yargıtay kararları doğrultusunda araştırma yaparak oluşacak sonuca göre karar vermek, davacının talep ettiği kar mahrumiyeti konusunda bilirkişice terditli olarak hazırlanan hesaplamalardan hangisine neden itibar edildiğini gerekçede yazmak olmalıdır. Bu bakımdan ilk derece mahkemesince, davalının cezai şartın fahiş olduğuna ilişkin savunması ile bilirkişice hesaplanan kar mahrumiyetinden hangisine neden itibar edildiği konusunda her hangi bir değerlendirme yapılmamış ve gerekmesi halinde delillerin toplanıp değerlendirilmemiş olması bakımından davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulü ile yukarıda belirtilen şekilde tarafların iddia ve savunmalarının her biri hakkında değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre gerekçesi yazılarak bir karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/05/2018 tarih ve 2015/155 Esas, 2018/563 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 1.800,00.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş-dönüş gideri İDM tarafından davacının yatırdığı gider avansından kesildiğinden giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/04/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a6. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.