Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1767 E. 2020/415 K. 19.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1767
KARAR NO: 2020/415
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 22/06/2017
NUMARASI: 2016/537 Esas – 2017/562 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 19/03/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili adına davalı bankada 29/04/2015 tarihinde … hesap numaralı hesap açıldığını, müvekkili tarafından anılan hesaba hesabın açıldığı tarihte 221.234,69 TL yatırıldığını, ancak bu hesap üzerinde, müvekkilinin ilgisi ve bilgisi dışında birçok işlemler gerçkleştiğini, bu işlemler neticesinde hesaptaki bakiyenin günden güne azaldığını, hatta eksilere düştüğünü, müvekkilinin bu işlemler neticesinde zarara uğradığını, taraflarınca davalı bankaya çekin 07/08/2015 tarihli ihtarda hesap üzerinde yapılan işlemlerin ve bu işlemlerin dayanağının taraflarına bildirilmesini talep ettiklerini, davalı banka tarafından yapılan incelemede zarar tazminini gerektirecek bir durumla karşılaşılmadığını, bankadan taraflarına verilen işbu cevapta, bütün işlemlerin onaylanarak gerçekleştirildiği belirtilmişse de müvekkili tarafından davalı bankaya verilmiş hiçbir onayı bulunmadığını, davalı bankadan müvekkilinin zarar uğradığından bahisle iş bu davayı açtıklarını beyanla şimdilik 1.000,00 TL. nin dava tarihinden itibaren işlelecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının dava konusu etmiş olduğu 29/05/2015 – 18/08/2015 tarihleri arasındaki tüm işlemlerin davacının bilgi ve onayı ile gerçekleştiğini, davacının zararı olmuş ise bu zararın bizzat davacı tarafından verilen emirler sonucu ortaya çıktığını, davacının gerçekleştireceği işlemler konusunda azami özeni göstermek yükümlülüğü altında olduğunu, kendisine verilen bilgileri kontrol etmesi gerektiklerini, sonrasında işlem gerçekleştirmesi için emir vermeleri gerektiklerini, davacının zarar ettiği kadar karının da bulunduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/06/2017 tarih ve 2016/537 Esas, 2017/562 Karar sayılı kararında; ” … Davacının davalı bankanın Çiftlik şubesi müşterisi olduğu ve davacı ile davalı arasında 24.04.2015 tarihinde Sermaye Piyasası Araçları Muhafaza İşlem Sözleşmesi imzalanarak 476081 sayılı yatırım hesabının açıldığı, ayrıca davacının Sermaye Piyasası işlemleri risk bildirim formunu imzaladığı, bundan sonra davacının 04.05.2015 tarihinde başlayıp, en son 21.07.2015 tarihinde alış ve 13.08.2015 tarihinde satış işlemi yapmak suretiyle işlemlere son vermiş olduğu dosyada bulunan hesap ekstresinden anlaşılmıştır. Davacının hesap hareketlerinden alım satımı yapılan hisse senetlerinin …, …, …, …, …, … ve … hisse senetleridir. Ayrıca davalı banka tarafından dosyaya sunulan CD içeriğinden davacının dava konusu yatırım işlem hareketlerinin tamamına telefonla onay verdiği saptanmıştır. Ayrıca dosyada bulunan internet bankacığı görüntüleme ekstresinden davacının internet bankacılığı kullandığı ve hesabını an be an takip ettiği görülmektedir. Ayrıca taraflar arasında aktedilen Sermaye Piyasası Araçları Kredi Sözleşmesi’nin 7. maddesine göre davalı tarafından davacıya her ay sonunda yatırım araçlarınına ilişkin hareketlerin de yer aldığı hesap ekstrelerinin gönderildiği dosyada bulunan gönderi formlarından da anlaşılmaktadır. Davacının banka görevlisi ile görüşmelerinden birinde “zararı kurtarabildiğinde işlemleri sonuçlandırabileceğini” beyan etmiş, bu beyandan da yapılan işlemlerin bizzat kendisi talimatı ile yapıldığını ve oluşan zararın da farkında olduğunu ikrar ettiği görülmektedir. Yine CD içeriğindeki konuşmalarda, davacının baskı ve korkutma şeklinde bir yönlendirmeye muhatap olmadığı, işlemleri kendi hür iradesi ile yaptığı anlaşılmaktadır. Mahkememizce Bankacı Bilirkişi …’ den alınan bilirkişi raporunda da bu hususlara yer verilmiş ve işlemlerin genel olarak davacının talimatı ve bilgisi dahilinde ve dosyada suretleri bulunan sözleşmeler çerçevesinde yapıldığı rapor edilmiştir. Bilirkişi dosyada bulunan diğer delillerle örtüştüğünden mahkememizce hadiseye ve hukuka uygun görülüp hükme esas alınabilir kabul edilmiştir … ” gerekçesi ile, ” 1-Davanın REDDİNE, 2-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine, … ” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İş bu kararda müvekkili aleyhine olan kısımların hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, Banka tarafından yapılan işlemlerin müvekkilinin onayı sonucunda yapılmış olsa dahi uzmanlık gerektiren bu işlemlerin gerçekleştirilmesinde müvekkilinin bilgisinin olabilmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, banka tarafından yapılan işlemlerde müvekkilinin menfaatlerinin gözetilmediğini ve özen borcunun yerine getirilmediğini, bu nedenle davalı bankanın, müvekkilinin uğramış olduğu zarardan sorumlu olduğunu, buna karşın hukuka aykırı bilirkişi raporu sonucunda davanın reddine karar verildiğini, Davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte aleyhe hükmedilen vekalet ücreti miktar olarak da fazla olduğunu, kararın bu yönüyle de hatalı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi davanın reddine ilişkin kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan Sermaye Piyasası Araçları Kredi Sözleşmesi, Sermaye Piyasası Araçları Alım Satım İşlem Çerçeve Sözleşmesi dahilinde davacının davalı banka nezdindeki hesaplarından gerçekleştirilen yatırım işlemleri sonucu davacının zarara uğratıldığı iddiasıyla açılan kısmi tazminat davasıdır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf açısından uyuşmazlık konusu, taraflar arasında kurulan sözleşmeler dahilinde davacının davalı banka nezdindeki hesaplarından gerçekleştirilen yatırım işlemlerinde davalının gerek dürüstlük kuralları, gerekse ticari teamüller ile hukuk kurallarına aykırı davranıp davranmadığı, bu bağlamda kusurlu olup olmadığı, davacının zarara uğrayıp uğramadığı, uğramışsa miktarı ve davalının bundan sorumlu olup olmadığı noktalarındadır. Davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik esasa ilişkin istinaf sebepleri incelendiğinde, Taraflar arasında” 24/04/2015 tarihli Sermaye Piyasası Araçları Alım Satım İşlem Çerçeve Sözleşmesi, 25/05/2015 tarihli 650.000,00 TL.miktarlı Sermaye Piyasası Araçları Kredi Sözleşmesi, 08/06/2015 tarihli 750.000,00 TL.miktarlı Sermaye Piyasası Araçları Kredi Sözleşmesi, Sermaye Piyasası Risk Bildirim Formu, 08/06/2015 tarihli Müşteri Tanıma Formu,Sermaye Piyasası Araçları Kredisi İstek ve Bilgilendirme Formu,Tahsilat Talimatı, Rehin Muvafakat Yazısı, Olağanüstü Durum Formu, Bireysel Müşteriler İçin Müşteri Tanıma Formu’nun doldurularak imzalandığı anlaşılmış olup sözleşme örnekleri dosyaya getirtilmiştir. Sermaye Piyasası Araçları Muhafaza ve İşlem Çerçeve Sözleşmeleri, taraflar arasında kurulan bu sözleşmesel ilişki bağlamında davacının gerçekleştirdiği tüm işlemlere ilişkin kayıt belge ve dekontlar bankacı bilirkişi tarafından incelenmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda,davalı banka tarafından sunulan CD.nin çözümü konusunda uzman olmamasına rağmen dosyaya sunulu CD.yi dinlediğinde tüm hisse senedi alım/satım işlemlerine ilişkin davacı tarafından telefon aracılığı yoluyla talimatlar verilmiş olduğu,gün içi işlemde bulunulmasına yönelik şube personeli tarafından öneride bulunulmakla birlikte söz konusu tavsiye/yönlendirmenin davacının bu yöndeki iradesini fesada uğratacak nitelikte bir tazyik içerip içermediği konusunda ise davacının kararlarını baskı altında almaya,davacıyı zorlayıcı ve iradesini fesada uğratan bir unsura rastlanmadığını,işlemlerin davacı talimatı ve bilgisi dahilinde gerçekleştirilmiş olduğunu,kendisine gönderilmiş aylık hesap ekstrelerine itirazda bulunmamış olması nedeniyle davacının bilgisi dışında işlem yapıldığına yönelik iddiasının yerinde olmadığını, mahkeme aksi kanaatte ise ve davalının alım satım zararlarından sorumlu olduğu kanaatine vardığı taktirde davacının almış olduğu hisse senedi bazında zararının 96.529,40 TL.olduğunu belirtmiştir. Davacı, nitelikli yatırımcı olmayıp bu yönde de bir belgenin imzalanmadığı görülmüştür. Her ne kadar sözleşmeler davacıyı haksız duruma sokuyorsa da borsalar sözleşmeler yanında günümüz davranış ekonomisi ve psikolojiside dikkate alındığı yatırım alanıdır. Davalı matbu şekilde hazırlanmış sözleşmelerle ve müşterisine yaptırdığı alım-satımlarla haksız göstermekle birlikte müşterisinin profilini, yatırım mazisini ve psikolojisini iyi analiz etmesi gerekir. Davalının yatırımcı mazisi olmayan müşterisine bire 3 katı kredi kullandırılması ve kısa süreli alım ve satıma yönlendirmesi iyiniyet ve dürüstlük kuralına aykırıdır. Davalının cevap dilekçesinde gösterdiği örnek dahi davacı müşterinin acemi biri olduğu ve psikolojisini yansıtmaktadır. Davacı zarardayken yatırımcı psikolojisinde başa baş gelebilme sendromuyla (ilk yatırdığı paraya kavuşabilme isteği) riske girme etkisiyle kredili işlemlere yönlendirilmiş veya mecbur bırakılma psikolojisine maruz bırakılmıştır. Davalı taraf davacının doktor olduğunu sürekli öne sürerek mantıklı kararlar verebileceğini söylemektedir. Davacının doktor olması para yönetme uzmanı olduğunu göstermeyecek olup kaldıkı uzman olmadığı cevap dilekçesinde belirtilen banka çalışanı ile davacı arasında geçen diyaloglardan da anlaşılmaktadır. Kaldıki bu işte uzman olan taraf davalı bankadır. Davalı, müşterisini kısa süreli alım ve satıma yönlendirmeyip yatırıma teşvik edip sözleşmelerin imzalandığı 2015 yılında bu müşterisine uzun vadeli tavsiyelerle hisse aldırılmış olunsaydı müşteri kar elde etmiş olacaktı. Buda davalı bankanın müşteri menfaatlerini gözetmediği ve özen borcu çerçevesinde hareket etmediği anlaşılmış olup bu sebeple davalı bankanın davacının zararından sorumlu olduğu anlaşılmakla; ilk derece mahkemesince davanın kabulü yerine yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi yerinde olmayıp davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizce yeniden hüküm kurularak davanın kabulüne yönelik karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 22/06/2017 tarih 2016/537 Esas – 2017/562 Karar sayılı kararının HMK’ nun 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, 1-Davacının davasının KABULÜ ile; 1.000,00 TL’ nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İLK DERECE YÖNÜNDEN: 2-Alınması gereken 68,31 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubu ile 40,61.TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan toplam 59,50 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından İlk Derece Mahkemesi’ nde yargılama sırasında sarf edilen 600,00 TL bilirkişi ücreti ve 222,5 TL posta/ tebligat gideri olmak üzere; toplam 822,5 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediğinden, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 1.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 31,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 9-Davacı tarafından sarf edilen 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş masrafı 60,00 TL olmak üzere; toplam 145,70 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 10-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, 11-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 19/03/2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin bilgisi ve iradesi dışında işlemler yapılmak ve fazla fazla faiz ve komisyon kesilmek suretiyle zarara uğratıldığını iddia etmesine karşın, cevaba cevap dilekçesinde iddiasını değiştirerek, müvekkilinin hisse alımı konusundaki bilgisizliğinden yararlanılarak onay vermeye yönlendirilmek ve alım satımlarda zarar edilse dahi işlemlerden faiz, komisyon ve masraf kesilerek zarara uğratıldığını ileri sürerek tazminat talep etmiştir. Davacı tarafın dava dilekçesinde iddialarını, işlem bazlı somut vakaya dayalı olarak ispata ve denetime uygun şekilde ileri sürmediği görülmektedir. HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacaktır. Somut olayda davacının istinaf dilekçesinde de somut vakaya dayalı istinaf nedeni ileri sürülmemiştir. Davacının istinaf dilekçesinde özet olarak; banka tarafından yapılan işlemlerde müvekkilinin menfaatlerinin gözetilmediği ve özen borcunun yerine getirilmediği, bu nedenle davalı bankanın müvekkilinin uğramış olduğu zarardan sorumlu olduğu soyut bir şekilde ileri sürülmüştür. Davalı banka tarafından yapılan tüm alım satım işlerinin davacının talimatı ve onayı doğrultusunda gerçekleştirildiği dosya kapsamı ve davacı ikrarı ile sabittir. Davacının imzalamış olduğu sözleşmelerin hiç birinde, davacının yapacağı alım satım işlemlerinde, davalı bankanın davacıya kar etme veya zarar etmeme taahhütü veya garantisi bulunmadığı gibi, tam aksine, sözleşmelerde yapılacak işlemlerin çok riskli olduğu, paranın kısmen veya tamamen kaybedilme riski bulunduğu ve bu riskin tamamen davacıya ait olacağının acıkça belirtildiği görülmüştür. İlaveten yine sözleşmelerde, yatırım danışmanlarının tavsiyelerinin sübjektif olup danışmandan danışmana göre değişebileceği vurgulanarak, danışmanların tavsiyelerinin belirtilen nedenle bağlayıcılığı olmayıp, tüm karar, sorumluluk ve riskin davacıya ait olacağı açık ve net bir şekilde kararlaştırılmıştır. Mübrez sözleşme hükümlerine göre; yapılan ve onay verilen tüm alım satım işlemlerinde tüm dikkat, özen, ve karar verme yükümlülüğü ile sorumluluk ve riskler tamamen davacıya aittir. Davacının sosyo-ekonomik durumu ve eğitsel bilinç düzeyi gözetildiğinde, imzaladığı sözleşmelerin, bu doğrultuda yaptığı ve onay verdiği alım satım işlemlerinin tüm anlam ve sonuçlarını idrak kabiliyetine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Davalı bankanın sözleşme hükümlerine aykırı davrandığı ve bunun sonucunda da zarara uğradığı iddiasını, davacı taraf yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. Somut olayda, davalı bankanın kasten veya kusurlu eylemleriyle davacının iradesinin sakatlanarak hatalı işlem yaptırılıp davacıya zarar ettirildiği vakaya dayalı olarak somut bir şekilde ileri sürülmediği gibi, bu yönde de delil ibraz edilip davacı iddiası kanıtlanamadığından ve davalı lehine taktir edilen vekalet ücreti de AAÜT. hükümlerine uygun olduğundan, davacının aksi yöndeki istinaf taleplerinin reddi gerekir. Yargıtay 11.HD.sinin benzer davalardaki istikrarlı içtihatlarındaki benimsenen ilkeler, Dairemizce bu doğrultuda verilmiş önceki kararlar birlikte değerlendirildiğinde, istinafa konu İlk Derece Mahkemesi karar gerekçesi ve sonucu itibariyle; dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup kamu düzenine aykırılıkta tespit edilemediğinden, davacının tüm istinaf taleplerinin reddi gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun davacının istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına dair görüşüne katılmıyor, muhalif kalıyorum. 19/03/2020