Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1752 E. 2020/522 K. 30.04.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1752 Esas
KARAR NO: 2020/522 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DOSYA NUMARASI: 2018/4 Esas 2018/639 Karar
TARİH: 28/06/2018
DAVA: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/04/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket ile … A.Ş.’i arasındaki ticari ilişki kapsamında; … Bankası Pendik E-5 Şubesi’ne ait … İban nolu hesap sahibi … A.Ş. tarafından keşide edilen, … nolu, 03.03.2017 keşide tarihli ve 50.000,00-TL meblağlı bir adet çekin lehtar olarak müvekkili şirketin alacaklarına mahsuben teslim edildiğini, müvekkili şirket sahibi … lehdar olduğu için çekin arkasına ciro imzasını attığını, bahsi geçen çekin, müvekkili şirket tarafından yitirilmiş olup; çekin ne suretle kaybedildiğine dair (çalınma, düşürme, vs.) bilgisi bulunmadığını, savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu ve şirket yetkilisinin ifade verdiğini, haklı hamil sıfatıyla müvekkili şirketin lehtar olduğunun tespitine, … Bankası Pendik E-5 Şubesi’ne ait … İban nolu hesap sahibi … A.Ş. tarafından keşide edilen, … nolu, 03.03.2017 keşide tarihli ve 50.000,00-TL meblağlı bir adet çekin, aksi halde çek bedeli olan 50.000,00-TL’nin ödendiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … isimli kişiden istirdatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davaya konu çekin keşidecisi tarafından … Ltd. Şti. adına düzenlendiğini, ciro silsilesine bakıldığı zaman, … Ltd. Şti,’nin çeki … isimli kişiye ciroladığını, …’in ise … Ltd. Şti’nin ortağı ve yetkilisi olduğunu, davacının çekin …’in uhdesinde iken kaybolduğunu kabul etmiş olmasına rağmen çek iptali davasını gerekse iş bu davayı … Ltd. Stİ adına açtığını, her ne kadar … davacı şirketin ortağı ve yetkilisi olsa dahi çeki şahsen cirolayarak hukuki olarak çek iptali davasını ve iş bu davayı açması gereken kişi konumuna geçtiğini, davacı şirketin, çeki rızası dışında elinden çıkmış gibi gösterse de çekin davacı şirket tarafından, davacı şirket yetkilisi …’e ciro edildiğinin izahtan vareste olduğunu bu cihetle bakıldığı zaman davacı şirket ciro yapmak suretiyle keşideciden alacağını …’in şahsına devrettiğini, dolayısıyla davacı şirketin iş bu davayı açmasının usul ve yasaya aykırı olup öncelikle davanın usulden reddi ile haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/06/2018 tarih 2018/4 Esas 2018/639 Karar sayılı kararında; “Dava konusu olayda uygulanması gereken TTK 790 maddesinde “ cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa bile, kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır” ve TTK 792 maddesinde “çek herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa ister hamile yazılı ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek sözkonusu olupda hamil hakkını 790. maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş yeni hamil ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür” hükümlerini içermektedir. Açıklanan bu maddeler kapsamında, zayi olan çekin istirdadı talebiyle açılan işbu davada ispat yükü davacıda olup, davacının öncelikle çekin yedinde iken rızası hilafına elinden çıktığını, ardından da çeki elinde bulunduran hamilin kötüniyetli veya iktisabında ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir (benzer mahiyette Y. 11. HD’ nin 2016/2775-2017/4963 E-K sayılı ilamı) Somut olayda, dava konusu çekin şirket elinden rıza hilafına çıkmadığının anlaşılmasına rağmen, çeki ibraz eden davalının da kötüniyetli veya iktisabında ağır kusurlu olduğunun ispatlanamamış olması …”gerekçesi ile, Açılan davanın ispatlanamamış olması sebebiyle REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili şirket ile … A.Ş.’i arasındaki ticari ilişki kapsamında; … Bankası Pendik E-5 Şubesi’ne ait … İban nolu hesap sahibi … A.Ş. tarafından keşide edilen, … nolu, 03.03.2017 keşide tarihli ve 50.000,00-TL meblağlı bir adet çekin lehtar olarak müvekkili şirketin alacaklarına mahsuben teslim edildiğini, Bahsi geçen çekin, müvekkili şirket tarafından yitirilmiş olup; çekin ne suretle kaybedildiğine dair (çalınma, düşürme, vs.) müvekkilinin bilgisi bulunmadığını. Bu konu ile ilgili olarak şirket yetkilisi … tarafından savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/10238 Soruşturma nolu dosyası ikame edildiğini, öncelikle Sayın Mahkemece de takdir edileceği üzere, müvekkilinin çeki rızası dışında yitirmiş olduğundan şikayette bulunduğunun açık olduğunu, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin gerekçesinde, “rıza hilafına çıkmadığının anlaşılmasına rağmen” denilmekle bu sonuca nasıl ulaşıldığının anlaşılamadığını, zira müvekkili şirket yetkilisinin, çekin elinden rızası dışında çıktığı için şikâyetçi olduğunu, Müvekkili tarafında yapılan bu suç duyurusuna ilişkin soruşturma dosyasının celp edildiğini, dosya incelendiğinde, soruşturma dosyasının takipsizlik nedeniyle kapatıldığını, ancak takipsizlik gerekçesinde “Müştekiye ait çekin çalındığına ve zilyedin elinden çıkan eşya üzerinde tasarrufta bulunulması ve bulan kişinin yetkili makamları haberdar etmediğine ya da eşya üzerinde malik olarak tasarrufta bulunduğuna dair müştekinin soyut iddiasından başka kamu davasının açılmasını sağlayacak ve şüpheyi haklı kılacak nitelikte ve yeterlilikte delil bulunmaması nedenleri ile iddia edilen olay hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına,…” şeklinde karar verildiğini, bu karara karşılık itiraz etmediklerinden kararın kesinleştiğini, ancak Sayın Mahkemece de takdir edileceği üzere, soruşturma dosyası hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın, sadece müvekkili şirket yetkilisinin soyut beyanı olduğu ve başkaca bir delil olmaması nedeniyle verildiğini, yani, bu kararın çekin şirketin elinden rızası ile çıktığının anlaşılması nedeniyle verilmiş olan bir karar olmadığını, hal böyle olup; İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bu soruşturma dosyasına dayanarak, çekin şirket elinden rıza hilafına çıkmadığının anlaşılması şeklinde bir gerekçe göstermesinin kesinlikle kabul edilemez olduğunu, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce yapılan incelemede, müvekkil şirket ile davalı arasında herhangi bir ticari ilişki olup olmadığının dahi araştırılmadığını, bu konuda tarafların ne tür bir iş ile iştigal ettikleri ile ticari ilişki içerisinde olup olmadıkları konusunda hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi tarafların ticari defterlerinin incelenmediğini ve emniyet araştırması da yapılmadığını, Halbuki benzer bir davaya ilişkin olarak verilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2016/4868 Esas ve 2017/539 Karar sayılı kararında, “Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafından dava konusu çekin dava dışı … Ltd Şti’den teminat çeki olarak alındığı ve bu çekin kaybedildiği ileri sürülmüş, dava dışı şirket yetkilisi tarafından ise çekin davacı şirkete verildiği, davalı ile aralarında hiçbir ticari ilişki bulunmadığı ve çekin davalıya verilmediği beyan edilmiş ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı ile dava dışı şirket kayıtlarının birbirini doğruladığı belirtilmiş ve mahkemece de bu deliller esas alınmak suretiyle davanın kabulü ile dava konusu çekin istirdadına karar verilmiş…” denildiğini, örnek olarak sunulan bu davaya ilişkin kararda tarafların ticari defterleri incelenerek birbiri ile olan ticari ilişkileri ve ticari ilişkinin var olup olmadığının değerlendirildiğini, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce yapılan yargılama sırasında hiçbir şekilde esasa girilmediğini ve iddialarını ispatlamaya yarayacak delillerinin sunulmasına izin verilmediğini, huzurdaki davanın ilk duruşmasında delillerini sunmak için taraflarına süre dahi verilmediğini ve ilk celsede herhangi bir araştırma yapılmadan davanın reddedildiğini, işbu huzurdaki davanın eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmiş olması nedeniyle, verilen kararının kaldırılması ve yeniden yargılama yapılması gerektiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/6308 Esas ve 2015/15011 Karar sayılı kararında, “Davacı, davaya konu çekin rızası dışında elinden çıktığını iddia etmektedir. Yargılama sırasında aldırılan bilirkişi raporu kapsamına göre davacı ve dava dışı … Ticari defterlerinde davaya konu çekin kayıtlı bulunması bu çekin rıza dışında elden çıktığını ispat için yeterli değildir. Davacının öncelikle usulüne uygun delillerle çekin rızası dışında elinden çıktığını kanıtlaması gerekir. Davacının bu iddiasını ispatlamasından sonra ise davaya konu çekin son hamili olan davalılardan … 6102 Sayılı TTK 792. maddesi uyarınca bu çeki kötüniyetli şekilde iktisap ettiğini ispatlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Mahkemece belirtilen bu olgular üzerinde durulmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir.” denilmekte olup; eksik inceleme ile verilen kararın bozulduğunu, Ayrıca mahkemece yazılan gerekçeli kararda, davalı yanın kötü niyetli ve iktisabında ağır kusurlu olduğunun ispat edilemediğinden bahsedilmiş olmakla, itirazlarını yineleyerek İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bu konuda herhangi bir inceleme ve araştırma yapmadığını, kaldı ki davalının, davaya konu olan çeki hangi nedenle ve ne için iktisap ettiğini açıklamadığını, hal böyle olup; emniyet araştırması yapılarak çek arkasındaki cirosu bulunan kişilerin hangi iş ile uğraştıkları, çeki ne zaman ve nasıl iktisap ettikleri konusunda araştırma yapılmadığını, aynı zamanda müvekkilinin, çekin arka tarafında cirosu olan … ve … isimli kişileri tanımadığını, mahkemece araştırma yapılarak bu kişilerin gerek müvekkili gerekse de davalı arasında herhangi bir ticari ilişkisinin olup olmadığını araştırılması gerektiğini, Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış olmasına karşılık, İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce yapılan ilk celsede tanıklarını bildirmek üzere taraflarına süre dahi verilmediğini, davalarını ispatlamalarına elverişli hiçbir delilin kullanılmasına imkan sağlanmayarak, davanın ilk celsesinde reddedildiğini, bu konuda verilen bir davada, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2003/4245 Esas ve 2003/11356 Karar sayılı 01.12.2003 tarihli kararında, “Dava, kaybedildiği ileri sürülen çeklerin istirdadı istemine ilişkindir. Bu tür davalarda, davacının öncellikle yetkili hamil olduğunu, sonra da bu çeklerin rızası dışında elinden çıktığını ve yeni hamilin kötü niyetli olduğunu ispat etmesi gerekir. Somut olayda davacı, “tanık” deliline dayanmış ve 08.01.2003 tarihli dilekçe ile tanık ismi bildirmiş, buna karşılı davalılar da davalı …’nın yetkili hamil olduğunu, keşideci …’nin, ödemeyi geciktirmek amacıyla davacı ile birlikte bu davayı açmayı planladığını savunmuştur. Mahkeme, herne kadar yazılı delille ispat şartını aramışsa da, davacının önce sürdüğü maddi vakıanın tanıkla ispatı caiz olduğundan mahkemece, davacıya iddialarını ispat hususunda olanak tanınıp tanıkları dinlenmek ve davalıların savunmaları ile birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerekmiştir.” şeklinde karar verildiğini, işbu huzurdaki davada da eksik inceleme sonucu karar verildiğinden, davanın reddine dair kararın kaldırılması gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/4 Esas 2018/639 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, irade dışında elden çıkan çekin istirdadına ilişkindir. Davacı, lehdarı oldukları, dava dışı şirketin keşidecisi olduğu davaya konu çekin kaybedildiğini, çekin davalı tarafından bankaya ibraz edildiğini çekin istirdadını talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur. TTK 792 maddesi “çek herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa ister hamile yazılı ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek sözkonusu olupda hamil hakkını 790. maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş yeni hamil ancak çeki kötü niyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür” hükmünü içermektedir. Davaya konu çek, keşideci dava dışı şirket tarafından davacının ortağı olduğu şirket lehdar olmak üzere keşide edilmiştir. Çekte lehdarın cirosundan sonra davacının yetkilisi olduğu belirtilen …’in, ondan sonra da dava dışı kimselerin ciroları bulunmaktadır. Çekte ciro silsilesi düzgün olup, ciro silsilesine göre davalı yetkili hamildir. Davacı, davanın dayanağının hukuki bir fiil olduğunu ve her türlü delille ispatlanabileceğini, mahkemenin tanık dinletme talebini kabul etmediğini bu yüzden delillerinin toplanmadığını öne sürmüştür. Davacı ön inceleme duruşmasında tanıklarının çekin çalındığına ilişkin olduğunu ve ayrıca dava dilekçelerinde belirttikleri dışında başka delilleri olmadığını belirtmiştir. Dinlenecek olan tanık, davacının söz konusu çekin lehdarı olduğunu ve çeki rızası dışında kaybettiğini belirtse de söz konusu çekin istirdadı için davalı hamilin çeki kötüniyetli olarak iktisap ettiğinin veya iktisabında ağır kusurlu olduğunun ispatlaması gerekmektedir. Davacı tarafından davalının söz konusu çeki kötüniyetli iktisap ettiğine veya iktisabında ağır kusurlu olduğuna ilişkin bir delil bildirilmemiştir. Buna göre davacının çekin rıza dışında elinden çıktığını ve ayrıca hamilin çeki kötüniyetle iktisap ettiğini veya iktisabında ağır kusurlu olduğunu ispat edememiştir. Ayrıca dosyada bulunan çek örneğine göre çekin lehdarı davacı şirket ise de lehdarın cirosu ile çek …’e geçmiş olup, iddiaya göre çek …’in elinde iken kaybolmuştur. Yani çek davacı şirketin rızası hilafına elinden çıkmamıştır. Davacı çekin rıza hilafına elinden çıktığını da ispatlayamamıştır. Buna göre davacı istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/04/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.