Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/171 E. 2018/903 K. 10.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/171
KARAR NO : 2018/903
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/07/2017
DOSYA NUMARASI : 2014/1410 Esas – 2017/701 Karar
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ : 10/10/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil … ile karşı taraf … nun … Ltd. Şti’nin %50 şer paylı ortakları olduğunu , … nun 22/10/2003 tarihinden 01/07/2014 tarihine kadar münferiden imzaya sahip şirket müdürü olarak görev yaptığını ve 01/07/2014 tarihinde … ve …’ın şirket müdürleri olarak atanmış müşterek imza yetkisi ile şirketi birlikte temsil ve sorumlu kılındıklarını, tarafların ortak oldukları, … Ltd. Şti’nin kurulduğu tarihten itibaren 11 yıl süresince şirketi tek başına temsil eden …’nun davacı ortağa hiçbir zaman şirket hakkında herhangi bir mali gerçek bilgi bilgi vermediğini, şirketin 2 müdür olarak çalışmasına karar verilmesinden sonra Mali Müşavir … tarafından şirket kayıtları üzerinden yapılan inceleme neticesinde 02/08/2014 tarihli ve 6100 sayılı HMK .293 maddesi gereğince düzenlenen bilirkişi raporunda da …’nun borcunun 1.148.090,64 TL. olduğunun tespit edildiğini, şirketin hiçbir kayıtlarında … tarafından şirket hesaplarından çekilen miktarlara raslanılmamış olmasının, şirketten borç alınma olarak değil, davalı’nın şirketin gerçekten içinin boşaltmaya çalıştığının açık bir delilli olduğunu, davalı …’nun belirtilen tutum ve davarnışları ve şirket kaynaklarının kendi şahsi menfaati doğrultusunda kullanması, şirket bünyesinde bulunan miktarları çekerek ve şirkete ödemeyerek şirketin , bankalara ve üçüncü kişilere borçlandırılması sonucunu oluşturan tutum ve davranışının “güveni kötüye kullanma” suçunu oluşturduğunu ve bu nedenle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/104664 soruşturma nolu ,2014/38938 Esas no, 2014/18603 İddianame nolu, iddianamesi ile karşı taraf … hakkında Bakırköy 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/570 E. Sayılı dosyası üzerinden ceza davası açıldığını, davalının, … Ltd. Şti. kaşesi ve imzası ile davalının eşi … ve Kızı … Ltd. Şti’ne … Bankası A.Ş. den almış olduğu kredilere …Maddeleri Ltd. Şti’ ni müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla” kefalet borcu altına soktuğunu, bu kapsamda şirket icra takibine maruz kaldığını, diğer yandan davalı …. Ltd. Şti. tarafından…A.Ş ve …A.Ş ye ortaklığı ve şirket müdürlüğü bulunduğu …Ltd. Şti’nin borçlarını da “şirket hesabından yapılan ödemeler” ile ödenmiş olduğunun tespit edildiğini belirterek, davalının müdürlük yetkisinin kaldırılmasına, kararın tescil ve ilanına, ortaklıktan çıkartılmasına kararın tescil ve ilanına, davalının tutum ve davranışları nedeniyle ….Ltd. Şti. nezdinde oluşan zararın daha fazla olması nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak tespit edilen 4.000.000 TL nin şirket e ödenmesine, söz konusu ve tespit edilecek diğer alacaklara alacak doğum tarihinden itibaren en yüksek Banka İşletme kredisine uygulanan değişken oranlarda faiz uygulanmasına, bunun mümkün olmaması durumunda ise reeskont faiz uygulanmasına, şirket kayıtlarının incelenmesine, mahkemece karar verilinceye kadar davalının müdürlük yetkisinin dondurulmasına, diğer müdür ….’ın tek başına müdür olarak görevinin devamına, bunun mümkün olmaması durumunda ise müvekkil şirket ortağı …’nun şirket müdürü olarak temsil ve ilzam ve yetkilendirilmesine, bunun mümkün olmaması durumunda ise davalı yerine kayyum atanmasına, şirket kayıtlarına buyunmayan 3. kişilerin haksız hak ve alacak taleplerine karşı , davalıya ait şirket hisseleri ve davalının banka hesapları üzerinde tedbir konulmasına, şirket alacaklarına teminat olmak üzere davalının hisselerine tedbir konulmasına, yargılama ve vekalet ücretinin … ‘ya yükletilmesini vekaleten arz ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın mesnetsiz ve şirketten müvekkilini çıkartmak için kötü niyetli iddialardan oluştuğunu, dava konusu şirketin … in Türkiye distribütörü …A.Ş ile arasında alt franchise sözleşmesi olduğunu, müvekkilin şirket defterlerinde gözüken cari hesaplarının bankalardan temin edilerek incelenmesi gerektiğini müvekkiline ait şahsi banka hesaplarını bildireceklerini, böylece 2010 yılı sonu genel mizana göre kasada gözüken 320.263 TL nin 2011 yılı işlemlerinde nasıl yansıtıldığının tespiti ile …’ın bu konuda şahit olarak dinlenmesini talep ettiklerini, davacının müvekkilini tehdit ve baskı ile işyerinden çıkarttığını, şirket müdürü ve ortağı olarak hiçbir şirket kaydına erişim sağlayamadıklarını , şirket işleyişini bilen tarafsız olacağına inandıkları Av. ….’ ın kayyum olarak atanmasını talep ettiklerini, müvekkilinin eşi olan …’nun yakın arkadaşı olan davacı 11/12/2003 de bu şirkete ortak olduğunu, o günden beridir aradaki iş ilişkisi ve arkadaşlık ilişkisi devam ettiğini, davacının her zaman şirkete gidip gelip şirket hesaplarını incelediğini, karar defterlerindeki kararlara imza attığını, hiçbir şekilde alınan kararlara ihtirazı kayıt koymamış denetçi atanmasını istemediğini, davacının bu davayı açarak 10 yıl öncesine dair hesapları isteyerek müvekkilin para kaçırdığını iddia etmesi kötü niyetli olduğunu, öyle bir durumun olması halinde neden 10 yıl beklediğini bunun sadece şirketi ele geçirmek müvekkilinin bunca emeğinden sonra saf dışı bırakmak olduğunu bu nedenlerle şirket defter kayıtları tüm banka kayıtları vs. şirkete ait her türlü kurumdan gelecek tüm kayıtları üzerinde müvekkilinin şahsi hesapları da incelenmek sureti ile ayrıntılı bilirkişi incelemesi yapılmasını, müvekkilin Şubat 2015 ten beri şirkete girmemesi nedeni ile şirkete mahkemenin resen atayacağı ya da kendilerince uygun olan AV. …’ın kayyım olarak atanmasını, cevap dilekçelerinin kabulü ile haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 19/07/2017 tarih ve 2014/1410 Esas – 2017/701 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” … davalının ortağı ve temsilcisi olduğu … Ltd Şti.adına kullanmış olduğu kredilerden dolayı fazladan ödenen faiz kapsamında şirketi toplam 453.288,00TL zarara uğrattığı, davalının yönetici olarak iş bu zarardan sorumlu tutulması gerektiği ve belirlenen zararında şirkete ödenmesi gerektiği, davalının şirketi kötü yönetmesi ve yönetiminden kaynaklı haksız rekabeti nedeniyle kendisinin müdürlük görevinden azledilerek yeni bir müdür seçilene kadar taraflarında mutabık kaldığı ve şirketi fiilen yöneten …’ın yetkili müdür olarak görevlendirilmesine, iki ortaklı şirkette davacı ortağın diğer davalı ortağı haklı nedenle ortaklıktan çıkarabilmesi için bu hususta genel kurulda nitelikli çoğunlukla karar alınması gerektiği, iki ortaklı şirket bakımından böyle bir kararın alınmasının hukuken ve fiilen mümkün bulunmadığı ( Yargıtay 11 HD. 2015/10688 Esas, 2016/4780 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere) dikkate alınarak bu yöndeki talebin dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerektiği … ” gerekçeleri ile;
” 1-Davacının davasının KISMEN KABULÜNE,
a-Davalının tarafların ortağı olduğu dava dışı ….Ltd Şti’ deki müdürlük görevinin sona erdirilmesine, şirkete yeni müdür seçilene kadar müdürlük görev ve yetkilerini kullanmak üzere …’ın görevlendirilmesine, görevlendirmenin ayrıca ilanına,
b-Davacı tarafın tazminat talebinin kısmen kabulüne, 453.288,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tarafların ortak olduğu ….Maddeleri Ltd. Şti.’ye ödenmek üzere davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine,
c-Davacının, davalının, ortaklıktan çıkartılması yönündeki talebinin dava şartı yokluğu nedeni ile reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel mahkemenin, şirket zararını oluşturan ve davalının hukuka aykırı şekilde zimmetine geçirmiş olduğu/hesabına aktarmış olduğu 3.305.980,82-TL’ nin şirkete ödenmesi yönünde karar vermemiş olmasının açık bir bozma nedeni olduğunu,
Dava dilekçelerinde davalının şirketten sürekli ve yüksek oranda çekmiş olduğu miktarların şirket zararı olarak tespiti ile tespit edilen bu miktarın şirkete ödetilmesinin talep edildiğini, söz konusu talebin 6335 sayılı yasanın 358b madde gerekçesine de uygunluk taşımakta olduğunu,
Dosya kapsamında yapılmış olan bilirkişi incelemesi neticesinde, bilirkişiler tarafından şüpheden yer olmayacak şekilde şirketin banka hesap hareketlerini incelemek suretiyle yapmış oldukları tespitte davalının tek başına şirket müdürü olduğu dönem içinde, müvekkilin veya şirketin ortaklar kurulu kararı olmaksızın ve davalıya da bu yönde onay verilmeksizin hukuka aykırılık oluşturacak şeklide, sürekli ve fasılasız olarak zimmetine 3.305.980,82-TL.yi geçirmiş olduğunu tespit ettiklerini,
Yerel Mahkeme’nin davalının hukuka aykırı şekilde şirketin hesabından kendi hesabına aktarmış olduğu kısmın şirket zararı olarak şirkete ödenmemesine ilişkin gerekçesi de kararda bulunmadığından, red kararının gerekçesinin anlaşılamadığını,
Şirket ORTAK ve YÖNETİCİLERİNİN acil ihtiyaç veya makul miktar ve vade ile çekilen paralar haricinde yüksek miktarlarda ve uzun süreli çekilen miktarların güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu yasa koyucu tarafından açık olarak belirtildiğini,
Davalının uzun süreli olarak ve hemen hemen iki günde bir yapmış olduğu şirketten “para çekme” eylemlerinin şirketin içini boşaltmak amacını taşıyan, hiçbir surette “haksız alınan kar payı” niteliği taşımayan ve 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olmayan görüntüde “borç alma olan” ve fakat gerçekte “şirketin içini boşaltma” eylemini oluşturan bu davranışın mütemadi eylemlerde oluşturduğu tespit edilerek, herhangi bir zamanaşımı süresi öngörülmeden şirketin kuruluşundan dava tarihine kadar ki hesap hareketlerinin incelenerek şirket zararı’nın tespiti ve şirkete ödenmesine karar verilmesi gerektiğini,
Yerel Mahkemenin de, bilirkişiler tarafından tespit edilmiş olan davalının şirketten çekmiş olduğu miktarın da şirkete zarar veren bir eylem olarak kabul edilerek şirkete ödetilmesine karar vermesi gerekir iken aksi yönde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu;
Şirket zararı olan toplam 3.305.890-TL’ nin tespit edilerek Şirket’e ödenmesi gerekir iken, davalı tarafından zimmetine geçirilmiş olan ve %50 si hiçbir şekilde kayıtlarda gösterilmemiş olan bu miktarın tespiti ve şirkete ödenmesi talep edilmiş olmasına rağmen yerel mahkeme’nin herangi bir gerekçe olmaksızın red yönündeki kararı açıkça hukuka, hakkaniyete ve vicdana aykırı olduğunu beyanla;
Yerel mahkemenin ortaklıktan çıkarma talebine ilişkin değerlendirmesinin de hukuka aykırı olduğunu, Yüksek Daire içtihatlarına ilke tutulan “Şirketlerin devamlılığı” ilkesi gereğince, YTTK’nın 636/3 maddesinde belirtilmiş olan “…duruma uygun düşen kabul edilebilir diğer çözüme hükmedebilir…” düzenlemesi gereğince davalının ortaklıktan çıkartılıp çıkartılmayacağına ilişkin değerlendirme yapılması gerekmekte iken aksi yöndeki değerlendirmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Ceza mahkemesi’nin bekletici mesele yapılmadan hüküm kurulmasının da açık bir bozma nedeni olduğunu,
Zararın tespiti ile ilgili olarak eksik inceleme yapıldığını,
Dosya kapsamında davalının şirket müdürlüğünün azline ilişkin gerekçeler fazlası ile ortaya çıkmış olup yerel mahkemenin davalının müdürlük görevinden azline ilişkin kararının hukuka uygun olduğunu beyanla;
1-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1410E., 2017/701K. sayılı kararının istinaf yolu ile tetkik edilerek bozulmasına,
2-Davalının …Ltd. Şti. den hukuka aykırı olarak çekmiş olduğu miktarların da …. Ltd. Şti. ye ödenmesine,
3-TTK 636/3 hükmünün kıyas ile uygulanarak Davalının ortaklıktan çıkartılmasına,
4-Yargılamanın murafaalı olarak yapılmasına,
5-İcra takibine maruz kalınmaması amacıyla hüküm verilinceye kadar tehiri icra kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Davanın, hem bir tespit davası hem de eda davası olduğunu, davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını, bu bakımdan davanın zamanaşımından reddi gerektiğini, davacı yanın 2003 yılında şirket kurulduktan sonra şirket kararlarına imza attığını, bu imzalarında herhangi bir ihtirazi kayıt vs koymamış, şirketin işleyişi hakkında daima bilgi almış, davalı müvekkilin eşi…’ya defalarca vekaletname vermiş bu vekaletnamelerle dava konusu şirkette kendi adına işleri denetlemesi için yetki vermiş olduğunu, buna rağmen davacının, şirketin geriye dönük 10 yıllık hesaplarının incelenmesini müvekkilin ortaklıktan çıkarılmasını talep ettiğini, ancak bu durumun tamamen hakkın kötüye kullanılması olduğunu ve hukuk düzeni tarafından kabul edilemeyeceğini,
Şirketin kullandığı kredilerin ve leasing kredilerinin evraklarının bankalardan getirtilmediğini, müvekkilin dava konusu şirkette müdür olduğu 2009 yılında, ana tedarikçi olan… AŞ, hem tüm …bayilerine hem de müvekkile bir mail talimatı göndererek bundan sonra kendilerine ödemelerin nakit veya çekle değil, bayinin bankalardan kullancağı DBS sistemli krediler ile ödenmesini talep ettiklerini, bu mailin ekte olduğunu, yani dava konusu şirket için çekilen DBS kredilerinin, müdür olan müvekkilin seçimi ile değil, ana tedarikçi ve ana bayinin talebi ile olduğunu, bu yön itibariyle dava dosyasında evrakları ödemeleri bulunan …Bankası Beşiktaş Şubesinden kullanılan DBS kredisinin de ana bayinin talebi doğrultusunda çekildiğini, şirketin bazen bu krediyi ödemekte zorlandığında davalı müvekkilin eşinin şirketi olan …Ltd Şti den ödendiğinin dekontları ile birlikte dosyada mevcut olduğunu, bütün bunlara rağmen müvekkilin hem bu DBS kredisinin hem de diğer DBS kredilerinin faizleri toplamı olan 453.288,00 TL den sorumlu tutulmasının ve şirketi 453.288,00 TL zarara uğrattığının kabul edilemeyeceğini, bu yön itibariyle müvekkilin müdürlükten azlinin de hukuken doğru bir karar olmadığını,
Müvekkil …’ nun, şirketin kurulduğu 2003 yılından 2014 yılına kadar şirketin tüm işlerini üzerine aldığını ve yürüttüğünü, elbette bu hizmetin de bir bedel karşılığında takdir edilmesi gerektiğini, eksik belgelerle eksik inceleme yapıldığını beyanla;
Yerel mahkemece, müvekkilin şirkete kullandırdığı kredilerden ve bu kredilerin faizinden dolayı şirketi 453.288,00 TL zarara uğrattığı, bu bedeli şirkete ödemesi gerektiği ve zarara uğratarak şirkete zarar verdiği gerekçesi ile müvekkilin müdürlük görevinden azline dair olan kararın bozulmasını ve dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere yerel mahkemeye gönderilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Davada birden fazla talep birlikte bulunmaktadır. Bu anlamda dava HMK 110 anlamında davaların yığılmasıdır.
Dava, temel olarak 6102 sayılı TTK’ nın 630/2. maddesi ile TTK 644 yollamasıyla TTK’nın 553-555 Maddelerine dayanan bir davadır.
TTK’nın 630/2-3. Maddelerine göre: (2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.
(3) Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.
TTK’nın 553/1 ve TTK’nın 555/1. Maddelerine göre de: Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.
DAVACININ İSTİNAF NEDENLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
1-Davacı tespit edilen şirket zararının karşılanmadığını öne sürmektedir. 14/04/2017 tarihli ek raporda bilirkişi heyeti, şirketin 2007-2014 yılları arası kayıt ve hesap hareketlerini analiz ederek, davalının şirkete olan borcunun banka ekstrelerine göre -3.305.980,82 TL, şirket kayıtlarına göre ise 2.289.803,06 TL olduğunu, bankalar aracılığıyla davalıya aktarılan tutarların muhasebeleştirilmediğini, (1.016.177,762 TL’nin kaydedilmediğini) kasa hesabının günlük hareketlere göre tutulmadığını, tahmini yürütüldüğünü ve denetlenmesinin mümkün olmadığını, davalının kasadan aldığı ve ödediği tutarların tespit edilemediğini, şirketin kredisinden dolayı aleyhine yapılan icra takip dosyasına 08/01/2015 tarihinde 235.000 TL davalının yaptığı ödeme düşüldüğünde davalının dava dışı şirkete olan borcunun 3.070.980,82 TL olduğu ifade edilmiştir. Belirlenen bu tutar, dava dışı şirketin, yönetici ve paylı ortağından alacağı kapsamında olan bir miktardır. Dolaysıyla dava dışı alacaklı şirket, borçlusu olan yönetici ortağında olan alacağının her zaman tahsilini isteyebilir.
Buna ek olarak davalının şirketten çektiği para toplamının 12.277.160.98 TL olduğu, şirketin kullandığı genel kredi toplamının 19.010.240,47 TL olduğu, davalının şirketten çektiği paralar nedeniyle kredi kullanmak durumunda kaldığı, yapılan oranlama ile, 2007-2014 arası kullanılan kredilere ödenen faizin % 64,50 sinin davalının şirketten çektiği paralar nedeniyle ödendiğinin belirlendiği bu bağlamda da şirketin ödediği, 453.288,76 TL faizden dolayı dava dışı şirketin zarara uğradığı ifade edilmiş olup, mahkeme, 453.288,76 TL faiz zararını şirket zararı kabul etmiş ve bu miktarın dava dışı şirkete ödenmesine hükmetmiştir. Yöneticinin, ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Ortaklığın doğrudan zararı ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Mahkemece hükmedilen zarar şirketin doğrudan zararı olup davacı ortağın da dolaylı zararını oluşturduğu için hükmedilen tutar yerinde bir tutardır. Şirketin davalı ortak ve yöneticisinden olan toplam alacağınının şirket zararı olarak ödettirilmesine karar verilmesi gerektiği yönündeki istinaf sebebi açısından belirlenen tutar dava dışı şirketin ortağından alacağı mahiyetinde olup, banka kayıtları ile de sabittir. Dava dışı şirketin davalı ortağından müdürü olduğu döneme ilişkin olarak verdiği iddia olunan ve kayıtlarla sabit olan alacağını tazmin yönünde her zaman dava açma hakkı olduğuna göre usul ve yasaya uygun mahkeme kararına karşı istinaf nedenleri yerinde değildir.
2- Ortaklıktan çıkma yönündeki istinaf talebi açısından TTK’nın 621/1-h maddesi uyarınca bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılması için temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınacak karar gerekli olduğundan ve dava dışı tarafların ortak oldukları şirket her iki tarafın % 50 paylı ortaklığında olup, bu yönde bir karar olmadığından bu talebin reddi doğrultusundaki mahkeme kararı ve gerekçesi yerinde olup, buna yönelik istinaf nedenleri de yerinde değildir.
3-Davalının dava konusu eylemlerinden dolayı hizmet nedeni ile hizmeti suistimal suçlamasıyla hakkında kamu davası açıldığı ve Bakırköy 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/570 E sayılı dosyasında yargılamanın sürdüğü anlaşılmaktadır. 6098 sayılı TBK’nın 74. Maddesi kapsamında hukuk hakimi ceza hukukunun sorumluluk hükümleri ile bağlı olmadığından kovuşturmanın sonucunun beklenmesine gerek bulunmamaktadır. Şirketin ortağından olan alacağını tahsile yönelik her zaman dava açma hakkı olduğundan ceza mahkemesi karara bağlandığında şirketin bunu talep etmesi mümkün olduğuna göre bu istinaf nedeni de yerinde değildir.
4- Zararın tespitinin eksik yapıldığı yönündeki istinaf nedeni açısından bilirkişi heyeti dava dışı şirketin 31/12/2014 tarihli bilançosunun 131 ortaklardan alacaklar hesabının 1.806.450,11 TL olduğunu belirlemiştir. Bu tutarın adat faizi olarak uygulamada kabul edilen faiz hesabının yapılmadığı ve nihai tutarının bulunmadığı anlaşılmakla birlikte davalının şirkete olan ve bilançoda görünen borcuna adat faizi hesabının yapılarak dava tarihi itibariyle karşılığının bulunması şirketin ortağından alacağı olarak her zaman belirlenebilir ve dava edilebilir bulunmaktadır.
Davalının banka ekstrelerine göre şirkete olan borcu -3.305.980,82 TL ifade edilmiştir. (1.106.177,762 TL’nin kayıtlara intikal ettirilmediği ifade edilmiştir.) Şirketin 2014 yıl sonu bilançosunda 131 ortaklardan alacaklar hesabında …’nun 1.806.450,11 TL borçlu olduğu ifade edildiğine göre, davalının şirkete olan ve banka kayıtları ve ortaklardan alacaklar hesabında takip edilen tutar, davalının şirkete borcunu göstermektedir. Davalının banka kayıtları ile sabit olan borcu ile 131 hesap kodunda takip edilen şirket alacağı açısından dava dışı şirketin alacağını tahsil etme hakkı her zaman bulunduğundan kararın bu kısmına yönelik istinaf nedenleri yerinde değildir.
5-Davacının 14/04/2017 tarihli ek bilirkişi raporuna karşı yapmış olduğu 18/07/2017 tarihli itirazın (zararın belirlenmesine ilişkin) nazara alınmadığı hususu yönündeki istinaf nedeni açısından davacı itiraz dilekçesinde davalının İstanbul .. İcra Md. nün … no.lu hesabında yapmış olduğu 235.000 TL ödemenin davalının ailesinin şirketi olan… Ltd. Şti .nin …Bankasından kullandığı taşıt kredisi kapsamında ödendiğini öne sürmüştür. … A.Ş nin dava dışı… aleyhine yaptığı İstanbul … İcra Md. Nün … sayılı dosyasındaki ödeme emrinde takibin…İcra Md. Nün … no.lu dosyasıyla bağlantılı olduğu belirtilmiştir. Davacının ailesinin şirketten kullandığı öne sürülen paralar ve şirkete fatura ettirilen özel harcamalara ilişkin araştırma yapılmadığı istinaf nedeni olarak öne sürülmüş ise de bu konularda bir ispat vasıtasının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Tedarikçi firma olan Tab gıda firmasına yapılan geç ödemeler nedeniyle (davalının kusuru nedeniyle) Tab gıda’nın … firmasından tahsil ettiği gecikme cezalarının tespit edilmediği öne sürülmüşse de Tab gıda’dan getirtilen kayıtların bilirkişiler tarafından değerlendirildiği anlaşılmış olup belirtilen istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.
DAVALININ İSTİNAF NEDENLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
1-Davalı davaya cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmamış olup, istinaf dilekçesinde zamanaşımı defisinde bulunmaktadır. HMK’nın 357. Maddesine göre istinaf safhasında davanın ıslahı dahi yapılamayacağına göre zamanaşımı defi istinaf safhasında öne sürülemez ve dairece değerlendirilemez.
2- Davacının dava dışı …’ ya vekaletname vermiş olmasına rağmen davalının şirket yönetimini nasıl gerçekleştirildiğinin araştırılmasını istemesi, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde değildir. Dava limited şirket yöneticisinin sorumluluğuna yönelik bir dava olup, davalı ortak ve yöneticisinin eylemleri dava konusu olup bu istinaf nedeni yerinde değildir.
3-Tedarikçi Tab firmasının… bayilerinden ödemeyi bayilerin bankadan kullanacağı DBS kredisi yoluyla yapılmasını istediği kredinin bu nedenle alındığı, davalının bu krediden ve faizlerden sorumlu tutulmasının haksız olduğu öne sürülmektedir. Davalı salt bu krediden dolayı sorumlu tutulmamıştır. Şirketin finansman ihtiyacında, davalının şirketten çektiği paraların tutarlarının yüksekliği nedeniyle işletme sermayesini düşürdüğü, şirketin finansman ihtiyacını tetiklediği belirlenmiş olup, bilirkişiler şirketin kullandığı kredilerde oranlama yaparak davalının sorumlu olduğu tutarı belirlemişlerdir. Açıklanan nedenlerle bu istinaf nedeni de yerinde değildir.
4- Davalının ana tedarikçi firmayla olan kayıtlarını birçok yıl düzensiz bir şekilde gerçekleştirdiği ve yıl sonunda tedarikçi firma kayıtlarıyla uyum sağlamak adına toplu kayıtlar yapıldığı bilirkişi raporunda ifade edilmiştir. Davalının şirket yöneticiliğinden çıkarılması için koşulların oluştuğu mahkeme kararının yerinde olduğu anlaşılmakla davalının tüm istinaf nedenleri yerinde değildir.
Sonuç olarak; istinafa konu karar dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olup, istinaf nedenleri yerinde olmadığından ve kamu düzenine aykırılıkta tespit edilemediğinden her iki tarafın istinaf nedenlerinin reddi doğrultusunda aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 85,70′ er TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından 15/12/2017 tarihli Sayman Mutemed Alındısı makbuzu ile mükerrer yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının karar kesinleştiğinde ve talep haline davalı tarafa iadesine,
4- Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 35,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5- Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 30.964,11 TL istinaf karar harcından istinaf eden davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 7.741,03 TL karar harcının mahsubu ile bakiye 23.223,08 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına,
7-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 10/10/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.