Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1700 E. 2020/378 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1700
KARAR NO : 2020/378
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/05/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/105 Esas – 2018/558 Karar
DAVA: Tanıma
KARAR TARİHİ : 12/03/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesine özetle; davalının Güney Kore’de müvekkili hakkında alacak davası açtığını, davanın reddine karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, davanın bu kez aynı alacakla ilgili olarak İstanbul 12 ATM’de 2014/668 esas sayılı davayı açtığını, bu davada kesin hüküm itirazında bulunduklarını, buna ilişkin itirazın reddedildiğini ve kendilerine tanıma konusunda dava açmakta muhtariyetine karar verildiğini belirterek Güney Kore Chang Won Bölge Mahkemesi Masan Şubesi Hususi Hukuk Mahkemesi’nin 2013 KAHAP 270 numaralı 21.11.2014 tarihli asıl davaya ilişkin hükmünün tanınmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yabancı mahkeme kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizi için bir kısım ön şartların yerine getirilmesi gerektiğini MÖHUK 4. maddesi gereğince verilen kararın tanınabilmesi için karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması gerektiğini, ilgili ülkeler arasında böyle bir anlaşma, kanun hükmü veya fiili uygulamanın bulunmadığını, dolayısıyla anılan kararın tanınması ve tenfizinin istenemeyeceğini, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 17/05/2018 tarih ve 2017/105 Esas – 2018/558 Karar sayılı kararı ile; ” Davacı tarafça tenfiz talep dilekçesine yabancı mahkeme ilâmının o ülke makamlarınca usulen onanmış örneği ve onanmış tercümesinin, ilâmın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin sunulduğu, Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunmadığı, ilâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir konuda verilmiş olmadığı, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmadığı, yabancı mahkeme kanunları uyarınca, tarafların mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılıp temsil edildikleri, Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmü veya fiilî uygulama bulunmamakta ise de MÖHUK.nun 58. maddesi gereğince tanımada bunun zorunlu bir unsur olmadığı, dolayısıyla tanıma koşullarının gerçekleştiği sonucuna ulaşıldığı … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kabulüyle Güney Kore Chang-Won Bölge Mahkemesi Masan Şubesi Hususi Hukuk Mahkemesi’nin 2013 KAHAP 270 numaralı 21/01/2014 tarihli (kesinleşme 09/12/2014) kararının asıl davadaki…. Ltd. İle …. Ltd. Şti. Bakımından verilen kararın tanınmasına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel Mahkeme kararının kabulünün mümkün olmadığını, Davalının tanıma davasını açmakta hukuki yararı olmadığını, MÖHUK 58. maddesinin; “Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır.” şeklinde ifade edildiğini, Tanımanın hukuki niteliği gereği, tanıma kararı sonrasında icrası gereken bir karar olmadığı, bir diğer ifade ile yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesinin yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlı olduğunu, Yine tanıma ve tenfiz kararının kabul edilebilmesi için gereken esasa ilişkin şartların MÖHUK 58. maddede düzenlendiğini, MÖHUK 54. maddesinde yer alan tanıma ve tenfizin esasına ilişkin şartlar arasında yer alan Türkiye Cumhuriyeti ile ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir antlaşma yahut o devlette Türk Mahkemeleri’ nden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunması gerektiğini, Yabancı derdestlikle ilgili olarak, görülmekte olan İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/668 E.sayılı dosyasına cevaben gelen Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Md.nün 08/07/2015 tarihli “Tanıma/Tenfiz Mütekabiliyeti” Konulu Yazısında ise şu hususun açıkça ifade edildiğini, “Konuya ilişkin olarak ilgi b (03/04/2015) yazımız ile … ayrıca Güney Kore ile Ülkemiz arasında yabancı mahkeme kararlarının tenfizi hususunda doğrudan mütekabiliyet öngören ikili veya çok taraflı uluslararası anlaşma BULUNMADIĞI…” bildirildiğini, Aynı yazıda Dış İşleri Bakanlığı’ ndan gelen 26/06/2015 tarihli Yazıya istinaden Tanıma ve Tenfiz ile ilgili Güney Kore Hukuk Muhakeme Usulü ve İcra Kanunu’ ndaki Tanıma ve Tenfiz ile ilgili kanun maddeleri bulunduğunu, bu maddelerin Türkiye ile Güney Kore arasındaki özel bir durumu, anlaşmayı veya mütekabiliyeti göstermediğini, Anılan yazılarda her iki ülke arasında tanıma ve tenfiz konusunda mütekabiliyet öngören bir anlaşma bulunmadığının açıkça ifade edildiğini, Tanıma kararının kesin hüküm veya kesin delil olarak kabul edilebilmesi için tenfiz şartlarını taşıması gerektiğini, Yukarıda da açıklamış olduğumuz üzere, tenfizin şartlarından birisi de mütekabiliyet ilkesi olup, Ülkemiz ile Güney Kore arasında mütekabiliyet öngören bir anlaşma bulunmadığını, dolayısı ile tanınmasına karar verilen Güney Kore Mahkemesi kararının kesin hüküm veya kesin delil olarak kabul edilebilme imkanına sahip olmadığını ve bu nedenle ayrıca Yerel Mahkemece tanınmasına karar verilen Güney kore Mahkemesi kararının, kendileri tarafından ikame edilmiş bulunan İstanbul 12. Asliye Ticaret mahkemesi 2014/668 E. sayılı dosya ile ilişkilendirilmesi mümkün olmayacağından söz konusu mahkeme kararının tanınmasında hukuki bir yarar bulunmadığını, MADDE 52 – (1) Kararın tenfiz edilmesinde hukuki yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir. Tenfiz istemi dilekçe ile olur. Dilekçeye karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.” MÖHUK hükümlerinde de açıkça görüleceği üzere, tanıma ve tenfiz talebinde bulunabilmek için kanunun aradığı tek şartın hukuki yararının bulunması olup, bu husus için de sadece ideal veya ekonomik yararın bulunmasının yeterli görülmediğini, Doktrinde hukuki yararın varlığının kabul edilebilmesi için tarafın hakkına kavuşabilmesi için mutlaka mahkeme kararına ihtiyacı bulunması gerektiğinin ifade edildiğini, yani bir yabancı mahkeme kararının tanınması veya tenfizinde talepte bulunan tarafın hukuki yararının bulunduğunun kabul edilebilmesi için, tarafın o kararın tanınması ve tenfizinde güncel, hukuki veya ekonomik yararın bulunması ve bu yararın sadece mahkeme yoluyla elde edilebilme zorunluluğu bulunması gerektiğini, Bu doğrultuda MÖHUK 54. maddesinde yer alan tanıma ve tenfizin esasına ilişkin şartları oluşmadığından davacının davasının reddi gerekmekte iken Yerel Mahkemece tarafından tanıma talebinin kabulüne karar verildiğini, Davacının işbu davayı ikame etmesinde hiçbir hukuki yararı bulunmadığını, Tanınan dava ile yerel mahkeme huzurunda görülmüş olan davanın konu ve tarafları farklı olduğunu, İkame edilen İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/668 E. sayılı dosya ile tanıma kararı verilen Güney Kore Mahkemesi dosyasının tarafları ve konularının birbirinden farklı olduğunu, Yerel Mahkemece tanınmış olan Güney Kore Mahkemesi’ nin vermiş olduğu kararda dosya davalıları …. LTD ŞTİ ile … iken, ikame edilen davanın davalısının işbu davanın davacısı ….LTD ŞTİ olduğunu, Tanımanın bir dava türü değil, tanıma bir karar olduğunu ve bu nedenle tanıma kararlarının kesin hüküm ve kesin delil şeklide değerlendirilemeyeceğini, Tanıma ve Tenfiz talepleri mahkeme sonucunda verilen kararın hüküm niteliği olmadığı için taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi şekli anlamda sona erdirirken ve maddi anlamda sona erdirmeyeceğini, böylece tanıma ve tenfiz taleplerinin kesin hüküm içermediği için bir dava olmadığını, bu nedenle verilen mahkeme kararının da bir hüküm değil, talep sonucu olduğunu, tanıma ve tenfiz taleplerinde davacı v davalı terimlerine bu nedenle başvurulamayacağını, Yerel Mahkemece tanıma talebinin bir davaymış gibi hukuki dayanaktan yoksun şekilde ele alınıp karara bağlanmasının hatalı olduğunu, kararın bu şekli ile de bozulması gerektiğini, Dolayısı ile davayı ikame edilmekte hukuki yararı bulunmayan davacının davasının reddini gerektirmekte iken, Yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen göz önüne alınacak nedenlerle; 1-) İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2017/105 E – 2018/558 K sayılı ve 17/05/2018 tarihli kararının yeniden incelenerek, Yerel Mahkemenin tanıma kararının ortadan kaldırılarak tanıma talebinin reddine ilişkin hüküm kurulmasına, 2-)Kendileri lehine vekâlet ücreti ve yargılama gideri takdir edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, yabancı mahkeme kararının tanınması istemine ilişkindir. Mahkemece, Davanın kabulüyle Güney Kore Chang-Won Bölge Mahkemesi Masan Şubesi Hususi Hukuk Mahkemesi’nin 2013 KAHAP 270 numaralı 21/01/2014 tarihli (kesinleşme 09/12/2014) kararının asıl davadaki …. Ltd. İle …. Ltd. Şti. Bakımından verilen kararın tanınmasına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davalı vekilinin Türkiye ile Güney Kore arasında arasında karşılıklılık esasına dayanan bir antlaşma, bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunmadığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,Yabancı mahkeme kararının tanınması şartları MÖHUK 58. Maddesinde düzenlenmiştir.MÖHUK 58 Maddesinde;” (1) Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz. (2) İhtilâfsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tâbidir. (3) Yabancı mahkeme ilâmına dayanılarak Türkiye’de idarî bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır,” hükmünün düzenlendiği, Yine aynı yasanın 54. maddesinde tenfiz şartları düzenlenmiş olup buna göre;” (a) bendinde;Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması,” b) bendinde; İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması. c) bendinde; Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması. ç) bendinde; O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması,” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda; davacı tarafça dava dilekçesinde Güney Kore Chang-Won Bölge Mahkemesi Masan Şubesi Hususi Hukuk Mahkemesi’nin 2013 KAHAP 270 numaralı 21/01/2014 tarihli (kesinleşme 09/12/2014) kararının asıl davadaki …. Ltd. İle … Ltd. Şti. Bakımından verilen kararın tanınması talep edilmiş ve apostille aslını ve onaylı tercümesinin sunulmuş, tanıma için MÖHÜK 54/a bendinde düzenlenen ”Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması,” şartının gerekmediği anlaşılmakla, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davalı vekilinin davacının tanıma davasını açmakta hukuki yararı olmadığına yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde, Davacı vekili, tanıma davasına konu aynı maddi ve hukuki ilişkiye dayalı, aynı alacak için, aynı kayıt ve faturalar delil gösterilerek davalı tarafından müvekkiline karşı İstanbul 12 ATM. Nin 2014/668 Esas sayılı dosyası ile alacak davası açıldığını beyan ettiğinden, yabancı mahkeme kararının bu davada kesin hüküm-kesin delil niteliğinin değerlendirilmesi için Güney Kore Chang-Won Bölge Mahkemesi Masan Şubesi Hususi Hukuk Mahkemesi’nce verilip kesinleşen mahkeme kararının tanınması gerektiğini ileri sürdüğünden, iş bu tanıma davasını açmada davacının hukuki menfaati olduğu anlaşılmakla, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri ilk derece mahkemesinin gerekçesi ve değerlendirilmesine göre yerinde görülmemiştir. Davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında ayrı ayrı ve detaylı şekilde tartışılıp değerlendirildiği, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davalı vekilinin istinaf sebepleri ilk derece mahkemesinin gerekçesi ve değerlendirilmesine göre yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 40,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,40 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 12/03/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.