Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/170 E. 2018/992 K. 17.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/170 Esas
KARAR NO : 2018/992 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/433 Esas 2017/1146 Karar
TARİH : 13/12/2017
DAVA : Ortaklar Kurulu Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 17/10/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalı şirketin %10 oranında hissedarı olduğunu, müvekkiline karşı Bakırköy 5.ATM 2014/800 esas sayılı dosyası ile sorumluluk davası açıldığını, mahkemece verilen ara karar kapsamında ortaklar kurulu tarafından bu yönde dava açılması için karar alınması gerektiğinden bahisle ortaklar kurulu tarafından 14/03/2017 tarihli karar alındığını, kendilerine yapılan çağrı sonucunda gündeme madde eklenmesi amacıyla talepte bulundukları halde bu talebin yerine getirilmediğini, ayrıca şirketle ilgili diğer ortakların da şirketi zarara uğratmaları yönünde eylemleri bulunduğunu, bu kapsamda eşit işlem gereğince diğer ortaklar yönünden de karar alınması gerektiğini ileri sürerek, alınan kararın mevzuata aykırı olduğu ve bu nedenlerle iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, iptale konu edilen kararın Bakırköy 5.ATM 2014/800 esas sayılı dosyasında verilen ara karar kapsamında alındığını, alınan kararın şirket ana sözleşmesi ve TTK’nun emredici hükümlerine uygun olduğunu, davacı tarafın 2014/800 esas sayılı dosyasındaki yargılamayı uzatmak amacıyla iş bu davayı açtığını savunarak, yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 13/12/2017 tarih 2017/433 Esas 2017/1146 sayılı kararında;
“Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafın dava konusu yapılan ortaklar kurulu kararının iptal edilmesini gündeme madde eklenmesi talebi olduğu halde bu talebinin karşılanmadığı ve ayrıca diğer ortakların da şirketi zarara uğrattıkları yönünde eylemleri bulunması nedeniyle eşit işlem kuralına aykırı davrandığından bahisle talep ettiği, TTK 617/3 maddesi yollaması ile 411/2 maddesi gereğince “gündeme madde konulması istemi, çağrı ilanının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmasına ilişkin ilan ücretinin yatırılması tarihinden önce yönetim kuruluna ulaşması gerektiğinin” düzenlendiği, olayımızda ilan ücretinin 17/02/2017 tarihinde yatırıldığı, gündeme madde eklenmesine ilişkin talebin ise bu tarihten sonra 28/02/2017 tarihinde yapıldığı, dolayısıyla yasal düzenlemeye göre davacı tarafın gündeme madde eklenmesi yönündeki talebinin mümkün olamayacağı; ayrıca davacının, Bakırköy 6.ATM 2012/216-537 EK sayılı ilamıyla şirketi kötü yönetmesi nedeniyle şirket müdürlüğü görevinden azledildiği, dolayısıyla davacının konumunun diğer ortaklara göre farklılık arz ettiği, bu bağlamda TTK 357 maddesinde ön görülen eşit işlem kuralının ihlal edildiği hususunun da sabit olmadığı hususları hep birlikte değerlendirildiğinde dava konusu yapılan 14/03/2017 tarihli ortaklar kurulu kararının iptalini gerektirir herhangi bir neden bulunmadığından…”gerekçesi ile,
Davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesi kararının usule, yasaya ve hukuka aykırı olduğunu,
Mahkemece 20.11.2017 tarihli celse (1) no.lu ara kararı ile taraflara ihtilaf kapsamında delillerini bildirmek için 2 haftalık kesin süre verilmesine rağmen bu sürenin dolması beklenmeden davanın reddine karar verildiğini,
Dava dilekçesinde bildirilen davacı delillerinin hiç birisinin toplanmadığını,
Kısa kararda yer alan gerekçe ile gerekçeli karardan yer alan gerekçelerin birbirini tutmadığını,
09.05.2017 tarihli tensip tutanağı (1) no.lu ara kararında yargılamanın yazılı olarak yürütülmesine karar verilmişken 13.12.2017 tarihli celsede tarafsızlığı şüphe doğuracak şekilde basit yargılama usulüne atıfta bulunup çelişki doğuracak ve nedensiz şekilde yargılama usulünde değişikliğe gidildiğini,
Davaya cevap dilekçesi tebliğe dahi çıkarılmamış iken 08.07.2017 tarihli ara karar ile dilekçeler aşamasının tamamlandığının gerçeğe aykırı şekilde saptandığını,
Ortaklar kurulu toplantısının davacıya tebliğ edildiği tarihin 18.02.2017 tarihi olduğu, ilan ücretinin ise bir gün öncesinde 17.02.2017 tarihinde yatırılmış olduğu, 18.02.2017 tarihinde toplantı olduğunu öğrenen davacının henüz toplantının varlığını bilmediği 17.02.2017 tarihinden önce gündeme madde ilave edilmesini istemesi fiilen imkânsız olduğunun gözetilmeden bu hususun hükme dayanak tutulmuş olmasının yine bu istinaf nedenine bağlı olarak ortaklar kurulu toplantı çağrı ilanına ilişkin ödemenin makul süreden önce yapılmış olduğunun ve bu nedenle toplantının usulsüz şekilde yapılmış olduğunun saptanarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken bu yola gidilmemiş olmasının kanunun koruduğu hukuki menfaate aykırı düştüğünü,
Gerekçeli kararın yazımında taraf asillerin adreslerinin yazılmamasının HMK 291/1-b maddesine aykırılık teşkil etiğini,
Gerekçeli kararda yer verilmiş bulunan Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2012/216 – 537 EK sayılı ilamı bağlamında davacının konumunun diğer ortaklara göre farklılık arz ettiği yönündeki ne anlama geldiği anlaşılmayan tartışmalı ibareye gerekçeli kararda yer verildiğini,
Dava dilekçesine ekli bilirkişi raporlarında şirketteki diğer ortaklar …ve …’ın sorumluluklarını ortaya koyan saptamalar doğrultusunda eşit işlem ilkesi uyarınca adı geçen şahıslara da dava ikame edilerek hukuki denetimin sağlanması yönündeki makul ve hukuka uygun talebin Mahkemece gözetilmesi gerekirken, bunun yerine eşit işlem kuralının ihlal edildiği hususunun sabit olmadığının gerçeğe aykırı şekilde gerekçe olarak zikredildiğini,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu ortadan kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/433 Esas 2017/1146 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir,
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Somut olayda, davacı vekili, mahkemece 20/11/2017 tarihli duruşmada 1 nolu ara kararla taraflara ihtilaf kapsamında delillerini bildirmek üzere 2 haftalık kesin süre vermesine rağmen bu sürenin dolmasını beklemeden davanın reddine karar verdiğini, tensip tutanağı 1 nolu ara kararında yargılamanın yazılı olarak yürütülmesine karar vermişken 13/12/2017 tarihli celse de basit yargılama usulüne atıfta bulunarak çelişkili şekilde ve nedensiz olarak yargılama usulünde değişikliğe gidildiğini, cevap dilekçesi tebliğ edilmeden 08/07/2017 tarihli ara kararla dilekçeler aşamasının tamamlandığı kararının alındığını bunların usulü aykırı olduğunu istinaf nedeni olarak ileri sürmüştür,
TTK 1521 . maddesine göre genel kurul kararlarının iptali davaları basit yargılama usulüne tabidir. Bu yasal bir zorunluluk olup mahkeme tensip zaptında yazılı yargılama usulünün uygulanacağının belirtilmesi yargılama usulünü değiştirmeyecektir. Kanunla belirlenmiş yargılama usulünü mahkeme değiştiremez. Nitekim mahkeme 29/11/2017 tarihli ara kararı ile yazılı yargılama usulünden dönmüş ve basit yargılama usulüne göre yargılamaya devam etmiş, cevap dilekçesinin verilmesi ile dilekçelerin verilmesi aşamasının tamamlandığı belirtilerek ön inceleme safhasına geçilmesine karar verilmiştir. Basit yargılama usulünde cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri aşamaları bulunmadığından mahkemenin bu yöndeki kararı doğrudur. Mahkemece her ne kadar 29/11/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında ara kararla taraflara delillerini bildirmeleri için 2 hafta kesin süre verilmiş ise de, basit yargılama usulünde taraflar delillerini dava dilekçesinde ve cevap dilekçesinde bildirmek zorundadırlar. (HMK 318. madde) Cevaba cevap ve ikince cevap aşamaları bulunmadığından taraflara delillerini bildirmeleri için ayrıca süre verilemez. Kanunen belirlenmiş olan delilerin bildirilmesi süresi mahkeme kararı ile değiştirilemez. Mahkemece bu yönde alınmış karar taraflara delil bildirmeleri için yeni bir süre kazandırmaz. Mahkemenin bu yöndeki kararı yok hükmündedir ve kanuni süresinden sonra bildirilen deliller yargılamada dikkate alınamaz. Mahkemede 13/12/2017 tarihli duruşmada bu hususa değinilerek davacının kesin sürenin dolmasının beklenmesi yönündeki talebini haklı olarak reddetmiştir. Bu nedenle davacının usule yönelik bu istinaf sebepleri yerinde değildir.
Davacı vekilinin mahkemece delil listesinde belirttikleri delillerinin tamamı toplanmadan karar verilmiş olması ve kısa kararda yer alan gerekçe ile gerekçeli karardaki gerekçenin birbirini tutmadığı yönündeki usule ilişkin istinaf itirazlarına gelince, mahkemece davanın esasına yönelik taraflarca bildirilen tüm deliller toplanmış, ayrıca 13/12/2017 tarihli duruşmada verilen kısa kararda gerekçe belirtilmemiş olup gerekçeli kararla kısa karar arasında her hangi bir çelişki yaratılmamıştır. Davacının bu istinaf sebepleri de yerinde değildir.
Davacının esasa ilişkin istinaf sebeplerine gelince genel kurul toplantı çağrısı TTK 617/2 ve 617/3. maddesi yollaması ile uygulanacak olan 414. maddesinde belirtilen usule uygun olarak yapılmış, davalı pay sahibi usulüne uygun şekilde genel kurul toplantısına çağrılmış, davalı pay sahibi de genel kurula katılarak alınan kararlara muhalefet şerhini yazdırmıştır. Genel Kurul toplantısının usulüne yönelik bir aykırılık bulunmamaktadır. Anılan olağanüstü genel kurul, şirket eski müdürü olan davalı hakkında şirketi zarara uğrattığından bahisle sorumluluk davası açılmasına izin verilmesine dair tek gündem maddesi ile toplanmış olup, TTK’nın 413. maddesine uygun şekilde gündem maddesi görüşülüp bu konuda karar alınmıştır. Alınan karar yasa ve ana sözleşme hükümlerine uygun olup yeterli karar alma nisabı oluşmuştur. Bu nedenle alınan kararın iptali sebebi bulunmamaktadır. Davacı vekilinin genel kurul toplantısında gündeme madde eklenmesi yönündeki taleplerinin kabul edilmemesinin usulsuz olduğu ayrıca toplantı yapılacağının müvekkiline 18/02/2017 tarihinde tebliğ edildiği, toplantıya ilişkin ticaret sicil gazetesi ilan masraflarının ise bu tarihten önce yatırıldığı bu nedenle gündeme madde eklenmesi taleplerinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğu genel kurul toplantısının usulsüz olduğu yönündeki istinaf itirazı ise TTK 412. maddesinde azlık pay sahiplerinin gündeme madde ilave edilmesi taleplerinin reddi halinde bu konuda mahkemeye müracaat edebilecekleri düzenlenmiş olup, ayrıca genel kurul toplantı çağrısının usulsüzlüğü tek başına genel kurul kararlarının iptalini gerektirmez. Yargıtay 11. HD’nin 2016/9529 E., 2018/5070 K. sayılı kararı da bu yöndedir.
Genel kurulda davacı dışındaki diğer şirket ortak ve yöneticileri hakkında da sorumluluk davası açılması için karar alınması taleplerinin reddinin eşit işlem ilkesine aykırılık teşkil ettiği yönündeki istinaf sebebine gelince, TTK 413. maddesi gereğince genel kurulda gündem haricinde maddeler görüşülemez. Gündem ise genel kurulu toplantıya çağıran tarafça belirlenir. Davaya konu olağanüstü genel kurul toplantısında gündem maddeleri arasında söz konusu husus yer almadığından bu konunun görüşülmemiş olması yasaya aykırı değildir. Ayrıca davacının usulsüz işlemler yapıldığını ileri sürdüğü tarihlerde haklarında sorumluluk davasını açılmasını istediği kişiler şirket müdürü olmayıp pay sahibidirler. Davacı ise bu dönemde şirket müdürü olup haklarında sorumluluk davası açılmasını talep ettiği davalılar şirket ortaklarıdır. Tarafların hukuki statüleri farklı olduğundan bu hususta karar alınmaması eşit işlem ilkesine aykırılık teşkil etmez. Bu nedenle davacı vekilinin bu istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir.
Bu nedenle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90.TL istinaf karar harcı istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 17/10/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.