Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1698 E. 2019/1273 K. 27.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1698 Esas
KARAR NO : 2019/1273 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/1077 Esas 2018/405 Karar
TARİH : 17/04/2018
DAVA : Alacak (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/09/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalılardan … talebi doğrultusunda diğer davalı bankada dava dışı bir kısım satıcıların sahip oldukları hisselerin toplam 4 Milyar USD bedelle …. satışında aracılık eden müvekkilinin söz konusu satışın gerçekleşmesi nedeniyle hak ettiği aracılık ücretinin faiz kanununun 4/a maddesi gereğince yürütülecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, ücretin tarife veya teamüle göre tespit anına kadar HMK 107.maddesi gereği davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü ile fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 USD bedelin faizi ile birlikte davalılardan hükmen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş vekili cevap dilekçesi ile; Türk Mahkemelerinin görülmekte olan davada milletlerarası yargı yetkisinin bulunmadığını, 5718 sayılı Kanunda Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisi ve yargı hakkının düzenlendiğini, anılan Kanunun 40 ve 49 maddeleri uyarınca; davanın Türkiye’de Türk Mahkemelerinde görülemeyeceğini, uyuşmazlığın, Avusturyada yerleşik davacının … hisselerinin dava dışı … Grubundan diğer davalı … satışına ilişkin sözde simsarlık sözleşmesi uyarınca Avusturya ve Rusya’da simsarlık faaliyetinde bulunduğu iddiasına dayalı ücretin ödenmesine ilişkin olduğunu, davacının Avusturya vatandaşı olup, Türkiye’de yerleşik olmadığını, diğer davalının ise Rusya’da faaliyet gösterdiğini, hem davacı hem de davalı … Türkiye’de sabit ikametgahı veya ticari merkezi bulunmadığından HMK 114/1-a maddesi gereğince Türk Mahkemelerinin yargılama hak ve yetkisinin olmadığını, bu koşulun kamu düzenine ilişkin olup, davanın bu nedenle reddi gerektiğini, alacağın belirsiz olmadığını, bu nedenle HMK 107 maddesi hükmüne göre; belirsiz alacak davası açılamayacağını, simsarlık sözleşmesinin davacı iddiasına göre; diğer davalı ile yapıldığı ileri sürüldüğünden müvekkili bankanın herhangi bir sözleşmenin tarafı olmadığını ve yükümlülüğünün bulunmadığını, davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, mail yazışmalarının delil niteliğinin bulunmadığını, Türk Hukukuna göre; borcun sebeplerinden hiçbirisinin somut olayda mevcut olmadığını belirterek MÖHUK 40-49 maddeleri ve HMK nın 114/1-a maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan, MÖHUK 124/ son maddesi gereğince ve husumet yönünden davanın reddine, esasa ilişin olarak da kanıtlanmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı …. vekili cevap dilekçesi ile; davacının müvekkili banka ile aracılık sözleşmesi bulunduğunu ve …. hisselerinin satış bedeli üzerinden %4 komisyon ödeneceğini iddia ederek belirsiz alacak davası açtığını, müvekkilinden 160.000.000,00 USD bedelli alacaklı olduğunu, bedelin yarısı için fatura kestiğini iddia etmesine rağmen belirsiz alacak davası açılmasınada hukuki yarara ilişkin dava koşulunun bulunmadığını, talep değeri açıkça belli olmasına rağmen bu şekilde dava açılamayacağını, uyuşmazlık bakımından Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisi (yargı Hakkı) bulunmadığını müvekkili bankanın Rusya da yerleşik bir banka olup, yabancılık unsuru taşıyan bir davada Türk Mahkemelerinin yer itibarıyla yetkisi bulunmadığından yargı hakkına ilişkin dava koşulunun gerçekleşmediğini, davacının ve müvekkili bankanın Türkiye’de mal varlıklarının bulunmadığını, sözleşmeyi kabul etmemekle birlikte sözleşmeden doğan para borcunun ifa yerinin Avusturya vatandaşı olan davacının yerleşim yeri olduğunu, HMK’nun 9 ve 10.maddeleri gereğince de Türk Mahkemelerinin yetkili olmadığını, HMK’nun 7. maddesi uyarınca birden fazla davacı varsa bunlardan birinin ikametgahı mahkemesinde dava açılabileceğinin öngörüldüğünü, ancak diğer davalı Denizbank’ın iş bu davada yalnızca Rus menşeili … yetkisiz Türk Mahkemeleri önüne çekmek için taraf gösterildiğini, HMK’nun 7/2 maddesindeki kuralın uygulanması ve müvekkili hakkındaki davanın tefrik edilerek Milletlerarası yetki eksikliği sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiğini, MÖHUK 24. maddesi gereğince Avusturya hukukunun uygulanacağını, … hisselerinin satışı aşamasında davacının hiçbir katkısının bulunmadığını, iddiasına dayanak gösterilen 10 adet elektronik postanın dev bir banka satışına aracılık etmek için yeterli delil olarak kabul edilemeyeceği gibi, içerikleri ile satış arasında nedensellik bağının bulunmadığını Avusturya Medeni Kanunun 1486/1 maddesi gereğince davada 3 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davanın bu nedenle de reddi gerektiğini, taraflar arasında bir aracılık sözleşmesinin bağıtlanmadığını, davacının buna ilişkin iddiasının HMK 190 ve 200 maddeleri uyarınca yazılı delille kanıtlaması gerektiğini, davacı ile yazışma yaptığı iddia edilen kişilerin bankayı temsil yetkilerinin bulunmadığını, yetkisiz temsil halinin sözleşmenin kurulmasına engel sayılacağını, elektronik posta yazışmaları ile sözleşme olduğu varsayılsa dahi nedensellik bağı bulunmadığından davacının ücrete hak kazanmadığını, fatura ve teyit mektubuna itiraz etmemenin sonuca etkili olmadığını belirterek davanın usul ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 17/04/2018 tarih 2016/1077 Esas 2018/405 sayılı kararında;”Dosya içeriği delillere göre; davalı …’a karşı Türk Mahkemeleri nezdinde dava açabilmek için diğer davalı …k’ın davaya dahil edildiği, HMK nın 7/2 maddesinin somut olayda uygulanması gerektiği bu durumda davalı … açısından yukarıda açıklanan iç yetki kurallarına göre; mahkemenin milletlerarası yetkisi bulunmadığı, milletlerarası yetki itirazının ilk itirazlardan olduğu, davalı tarafından süresinde yetki itirazında bulunulduğu, davalı … hakkındaki davanın mahkemenin milletlerarası yetkiye sahip olmaması sebebiyle yetki yönünden reddine karar verilmesi gerektiği,Davalı … yönünden husumet itirazında bulunulduğu, davacı tarafından dosyaya sunulan e-mail yazışmaları ve davalıların imzasını içermeyen taslak sözleşmelere göre; simsarlık ilişkisinin davacı ile davalılardan … arasında yürütüldüğü iddia edildiği, davalı …k’a karşı havale ilişkisine dayanılarak ücret istenildiği, davacının simsarlık ücretinin ödenmesi için …k tarafından …k’a talimat verildiğini ileri sürdüğü, TBK nın 557. maddesi uyarınca havale ilişkisinin gerçekleşmesi için havale ödeyicisinin çekince belirtmeksizin havaleyi kabul ettiğini, havale alıcısına bildirmesi gerektiği, dava dilekçesindeki anlatımdan …nk’ın dava konusu ve havale ilişkisiyle bağlantısının bulunmadığı, havale konusu miktar itibarıyla iddianın HMK 200 maddesi uyarınca yazılı delille kanıtlanması gerektiği, davada bu yönde bir delil bildirilmediği gibi, varlığı iddia edilen havale ve simsarlık sözleşmesi tarihinde …. … ortağı olmadığından bu şekilde bir yönlendirmenin ….k’ı bağlamayacağı, sonuç olarak davacı ile davalı … arasında hukuki bir ilişki bulunmadığı ve adı geçen bankaya husumet yöneltilemeyeceği …”gerekçesi ile, Davalı … hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,Davalı … hakkındaki davada milletlerarası yetki bulunmadığından adı geçen davalının yetki ilk itirazının kabulü ile mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesince …. merkez adresinin Moskova Rusya olması sebebiyle, … açısından davanın yetki yönünden reddine karar verildiğini, söz konusu kararın hakikate, hukuka, mevzuata, adalete ve hakkaniyete aykırı olduğunu, MÖHUK mad.40’a göre bir davaya Türk Mahkemelerinin bakıp bakmayacağının tespitinin Türk hukukunun yer itibariyle yetki kurallarına göre yapılacağını, MÖHUK’un atıfta bulunduğu HMK 6. maddesi, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinin yetkili mahkeme olduğunu, bu mahkemenin bir Türk Mahkemesi olması halinde ise, o davada MÖHUK mad. 40 atfı gereği Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin mevcut bulunduğunu düzenlediğini, Yerleşim yerinin nasıl belirleneceği hususunda ise HMK mad. 6/2, TMK’ya atıf yapıldığı, TMK mad.51 tüzel kişilerin yerleşim yeri hakkında öncelikle tüzel kişinin kuruluş belgesine atıf yaptığı, orada bir düzenleme olmaması halinde ise, tüzel kişinin yerleşim yerinin işlerinin yönetildiği yer olduğunu ifade ettiğini, … yabancı uyruklu olup ikametgahı Moskova Rusya Federasyonunda bulunduğunu, ancak Yargıtay kararında kabul edildiği üzere TTK mad.117’de yer alan hüküm Türkiye’de merkezi veya şubesi olmayan ancak irtibat bürosu olan şirketlere de uygulanabilmekte ve acente hükümleri dairesinde tüzel kişiliği olmasa dahi irtibat bürosuna aktif veya pasif husumet yöneltilebilmekte olduğunu, (Yargıtay 15. HD. 09/02/2015 T. 2004/3562 E. 2005/634 K.)Yargıtay’ın irtibat bürolarının hukuki şahsiyeti bulunmamasına rağmen Türkiye’de merkezi veya şubesi olmayan, buna karşılık irtibat bürosu olan şirketlere karşı acente hükümleri dairesinde aktif veya pasif husumet yöneltilebileceğine hükmettiğini, bu durumda iştiraklerin hukuki şahsiyeti bulunduğundan, Türkiye’de merkezi veya şubesi olmayan, buna karşılık bir iştiraki olan şirketlere karşı acente hükümleri dairesinde aktif veya pasif husumet yöneltilmesi evleviyat prensibi gerektiğini, o halde Türkiye’de merkezi veya şubesi olmayan, buna karşılık İstanbul, Türkiye’de …ank ünvanlı iştirakı olan…. karşı acente hükümleri dairesinde aktif veya pasif husumet yöneltilebilmesi gerektiğini, hal böyle olunca işbu davada MÖHUK mad.40 anlamında Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisi olduğunu, İşbu davada diğer davalı … olup, TMK mad.51 gereği tüzel kişilerin yerleşim yeri hakkında öncelikle tüzel kişinin kuruluş belgesine atıf yapıldığından ve …’ın esas sözleşmesi mad.4/1 düzenlemesi gereği … merkezi İstanbul olduğundan, … TMK mad. 51 anlamında yerleşim yerinin İstanbul olduğunu, bu durumda … HMK mad.6 anlamında yerleşim yeri mahkemesi de İstanbul olduğunu, HMK mad.7 gereği davalı birden fazla ise dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceğini, dosyaya ekte sunulan İstanbul Üniversitesi Devletler Özel Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. … 21/06/2018 tarihli uzman görüşünde de belirtildiği üzere davalılardan biri olan ….’ın yerleşim yeri İstanbul’da olduğundan diğer davalı yabancı uyruklu olmasına ve ikametgahının Moskova’da bulunmasına rağmen HMK mad.7 gereği İstanbul mahkemelerinin bu davada yetkili olduğunu, hal böyle olunca işbu davada MÖHUK mad.40 anlamında Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisi olduğunu, Açıklamalar ışığında …’ın bu ilişkiye dahil edilmesi, müvekkilinin HMK mad.7/1’deki kuralı kötüye kullanması sonucu değil, tam tersine müvekkili ile ….nk arasındaki simsarlık sözleşmesine ilişkin komisyon ücretinin, ….k’ın vermiş olduğu yetkilendirme gereği, …k tarafından ödenmesi gerekmesi nedeniyle ortaya çıktığını, Dava konusu olayda aracılığa konu olan malın ….k’ın %99.8478 oranındaki hisseleri olduğunu, bu durumda …nk’ın TMK mad.51 anlamında yerleşim yeri İstanbul olduğundan HMK mad.9 gereği malvarlığı unsurunun bulunduğu yer mahkemesinin de İstanbul olduğunu, … … nezdindeki %99,8478 oranındaki hisseleri de HMK mad.9 anlamında bir malvarlığı olduğundan, işbu dava HMK mad.9 gereği … … nezdindeki %99,8478 oranındaki hisselerinin bulunduğu yer olan İstanbul’da açılabileceğini, Yargıtay kararlarında ve doktrinde savunulan birinci görüşe göre, maddedeki sözleşmenin ifa yeri ile kasdedilen … göre davanın açıldığı mahkemenin maddi hukukuna göre belirleneceğini, İlk derece mahkemesi kararında açılıkla kabul olunduğu ve dosyaya sunulan uzman görüşünde belirtildiği üzere müvekkili ile … arasında bir simsarlık ilişkisi bulunduğunu, simsarlık sözleşmesinin iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğunu, Somut olayda davacı olan müvekkilinin alacağının başka bir ifadeyle davalı … borcunun para borcu olduğunu, TBK mad. 89’a göre para borçlarında ifa yeri ödeme anındaki alacaklının ikametgahı olduğunu, Dava konusu simsarlık işinin konusu, … %99,8478 oranındaki hisseleri olduğunu, nitekim müvekkilinin edimini ifa etmekle, … ile satıcılar …bank ve … arasındaki satım sözleşmesi İstanbul’da akdedildiği, söz konusu taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesi İstanbul’da yapıldığı ve …’ın %99,8478 oranındaki hisselerin yeni malikinin pay defterine kaydının İstanbul’da yapıldığını, buna göre müvekkilinin simsarlık edimini, işin veya malın niteliği gereği, … hisselerin bulunduğu yerde ifa etmesi gerekli ve zorunlu olduğunu, üstelik müvekkilinin aracılık ücretine hak kazanabilmesi için, hisse devrinin yapılması gerektiğini, somut olayda … hisselerinin satışına ilişkin sözleşme 08/06/2012 tarihinde İstanbul’da yapıldıktan sonra, sırasıyla Rekabet Kurumu’na BDDK’na ve SPK’na başvurulduğu, bu kurumlardan gerekli izinler alınmasının akabinde ise satıcılar .. ve … pay defterinden silinerek, … pay defterine işlendiğini, … merkezi İstanbul olduğundan, söz konusu hisse devrinin pay defterine işlendiği yer de, hiç şüphesiz İstanbul olacağını, o halde dava konusu simsarlık sözleşmesinin ifa yerinin de İstanbul olduğunu, davada MÖHUK mad.40 anlamında Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisi olduğunu, TTK mad.202/1-e gereği alacaklıların açacağı davaya, kıyas yoluyla 553, 555 ila 557, 560 ve 561.maddelerin uygulanacağı ve hakim teşebbüsün merkezinin yurt dışında bulunması halinde tazminat davası bağlı şirketin merkezinin bulunduğu yerin Asliye Ticaret Mahkemesinde açılacağını, Dava konusu olayda … tarafından yapılan havalenin … tarafından kabul edilip edilmemesine TTK’nın Şirketler Topluluğu kurallarına göre gerek ve zorunluluk olmadığını, zira …, … %99,8478 oranındaki hisselerine sahip olmakla, … üzerindeki yani … genel kurulları ve yönetim kurulları üzerindeki yetkisinin mutlak olduğunu, TTK mad. 203’e göre hakim şirket … yavru şirket … talimat vermesi, bir borcunu havale etmesi halinde, … buna uyması kanuni zorunluluk olduğunu, Dava konusu olayda … müşterek imza yetkilileri … ve … tarafından … adına yapılan havalenin, … tarafından kabul edilip edilmemesine TTK’ın anonim şirketlerin temsil ve ilzam ükümlerine göre gerek ve zorunluluk olmadığını, … müşterek imza yetkilileri …ve … tarafından … adına yapılan bir havalenin, …k’ın da müşterek imza yetkilileri … ve … tarafından … adına kabul edilmesi gerektiğini iddia etmenin abesle iştigal olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, açıklamalar ve uzman görüşünde belirtilen kanaatler ışığında inceleme esnasında re’sen dikkate alınacak sebepler kapsamında, ilk derece mahkemesinin davalılardan … açısından yetkisizlik ve davalılardan …k açısından pasif husumet yokluğu kararlarının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılarak mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1077 Esas 2018/405 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava; simsarlık sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili talebine ilişkindir. Davacı, … hisselerinin davalı … satışına aracılık ettiğini, bu aracılık nedeniyle hak ettiği ücretin ödenmesi konusunda davalı … tarfından diğer davalı …k’a havale talimatı verildiğini, buna rağmen ücretinin ödenmediğini belirterek alacağın tahsili için belirsiz alacak davası açmıştır.Mahkemece, sırf davanın Türkiye de görülmesi için davalı … hakkında dava açıldığından bahisle bu davalı hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddine, diğer davalı hakkındaki davanın ise milletlerarası yetki bulunmadığından mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş, bu karar davacı tarafça istinaf edilmiştir..Belirsiz alacak davası HMK’nın 107. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”Belirsiz alacak davası açılabilmesi için dava tarihinde alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenememesi, dava değerinin ancak yargılama ile veya karşı tarafın vereceği bilgi sonucunda tespit edilebilmesi gerekir.Somut olayda ise davacı simsarlık ücreti alacağını talep etmektedir. Alacağın dayanağı olan devrine aracılık edildiği iddia olunan hisse senetlerinin değeri ve hak edilecek simsarlık ücreti belirlidir. Alacağın varlığının ispat edilmesi ile alacağın miktarının belirli veya belirlenebilir olması birbirinden farklı hususlardır. Buna göre alacağın miktar veya değeri tam ve kesin olarak belirli olduğundan, davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır.HMK’nın 114/1-h maddesinde hukuki yararın bulunması dava şartı olarak belirlenmiştir. 115/1 maddesinde mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, 137/1 maddesinde mahkemenin ön incelemede dava şartlarını ve ilk itirazları inceleyeceği, 138 maddesinde dava şartları ve ilk itirazlar konusunda karar vereceği düzenlenmiştir.
Buna göre mahkemece davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermesi gerekirken farklı gerekçe ile davalılar hakkındaki davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Bu nedenle; davacının istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK 355, 353/1-b-2 maddeleri uyarınca kaldırılarak yeniden hüküm kurmak suretiyle hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/04/2018 tarih ve 2016/1077 Esas – 2018/405 Karar sayılı kararının HMK 355,353/1-b-2 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce maddesi yeniden hüküm kurulmak suretiyle, 1-Davanın HMK 114/h ve 115/2 maddeleri uyarınca hukuki yarar yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE, İLK DERECE YÖNÜNDEN : 1-Alınması gerekli 44,40.TL harçtan davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 5.332,97.TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.288,57.TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 2-Davacı tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 3-Davalı … A.Ş. tarafından sarfedilen toplam 50,00.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,4-Davalı… tarafından sarfedilen toplam 95,50.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 2.725,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN : 1-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansı olması halinde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 27/09/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.