Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/169 E. 2018/655 K. 04.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/169
KARAR NO : 2018/655
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/06/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/715 Esas – 2017/496 Karar
DAVA : Kıymetli Evrak( Çek) İptali
KARAR TARİHİ : 04/07/2018
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, keşidecinin elden ödemiş olduğu dava konusu 12 adet çeki keşideciye iade etmeden kaybettiğini ve tüm aramalara rağmen bulamadığını iddia ederek çeklerin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi 12/06/2018 tarih 2016/715 Esas – 2017/496 Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” İptal isteminde bulunan kişi, poliçe elinde iken zıyaa uğradığını inandırıcı bir şekilde gösteren delilleri mahkemeye sağlamak ve senedin bir suretini ibraz etmek veya senedin esas içeriği hakkında bilgi vermekle yükümlüdür. ” emredici hükmü gereğince açıklamada bulunması için davacı vekiline kesin süreli ihtarat çıkarıldığı ancak verilen süre içerisinde beyanda bulunulmadığı, iptali istenen çeklere ilişkin bilgi verilmediği gibi dilekçe ekinde çeklerin zayi olduğuna dair hiçbir bilgi belge sunulmadığı, davacının çeklerin meşru hamili olduğuna ve elinde iken zayi olduğuna ilişkin delilleri Mahkemeye sunmak zorunda oluduğu, emredici hükmün aksine somut durumda davacının çeklerin hamili olup olmadığı belli olmadığı gibi zayi olduğuna dair yetkili makamlara yapılmış bir başvuru da bulunmadıı … ” gerekçeleri ile; ” talebin REDDİNE, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Yerel Mahkemenin kendilerine gönderilen kesin süreli ihtarata rağmen bilgi verilmediğine ilişkin gerekçesinin doğru olmadığını, Mahkemenin 15.07.2016 tarihli tensip zaptının kendilerine 25.08.2016 tarihinde tebliğ edildiğini, yerel mahkeme ara kararının, yapılacak ilanın hazırlanıp hazırlanmadığını öğrenmek üzere kaleme gittiklerinde haricen öğrenildiğini, iptali istenen çeklere ilişkin eksik olan bilgilerin kendileri tarafından, 12.08.2016 tarihli dilekçe ile Mahkemeye bildirildiğini, bunun üzerine, Mahkeme tarafından, 23.08.2016 tarihinde, dava konusu çeklere ilişkin Ticaret Sicil Gazetesinde yapılacak ilanın hazırlandığını ve hazırlanan ilanın kendileri tarafından 26.08.2016 tarihli makbuzla ücreti ödenerek, Ticaret Sicil Gazetesinde ilan ettirildiğini,
TTK madde 759 fıkra 2′ ye göre iptal isteminde bulunan kişi poliçe elinde iken zıyaa uğradığını inandırıcı bir şekilde gösteren delilleri mahkemeye sağlamak ve senedin bir suretini ibraz etmek veya senedin esas içeriği hakkında bilgi vermekle yükümlü olduğunu, Kanunun lafzından anlaşılacağı üzere dilekçe sahibinin senedin bir suretini ibraz edemese de esas içeriği hakkında bilgi vermesi gerektiğini,
01.07.2016 tarihli dava dilekçelerindeki eksikliklerin, 23.06.2016 tarihli dilekçeleri ile giderildiğini, dava konusu çeklerin banka isimleri, şubeleri, muhatapları, hesap numaraları, çek numaraları ve keşidecilerinin tek tek isimlerinin belirtilerek çeklerin esas içerikleri hakkında kapsamlı bilgi verildiğini, bundan sonra Mahkeme tarafından ilan hazırlandığını ve Ticaret Sicil Gazetesinde gerekli ilanların yaptırıldığını,
Yerel Mahkemenin, müvekkilinin dava konusu çeklerin meşru hamili olduğunu belli olmadığı gibi, bu çeklerin zayi olduğuna ilişkin yetkili makamlara da bir başvurusunun bulunmadığı şeklindeki değerlendirmesinin de, hukuka ve kanunun lafzına uygun olmadığını,
Yerel Mahkemeye, dava konusu çeklerin bütün ayrıntılarıyla bilgilerinin sunulduğunu, dava konusu çeklerin çok eski tarihli olduğu da (10 yıl ve üzeri) göz önüne alındığında, bütün bu bilgileri Mahkemeye sunan müvekkilin, dava konusu çeklerin meşru hamili olduğunun kabulü gerektiğini, bunun aksinin kanunun uygulanmasını imkansız hale getireceğini,
İleri sürerek; İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/715 E ve 2017/496 K sayılı talebin reddine dair kararının istinaf yolu ile bozularak,davanın kabulü ile dava konusu çeklerin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME:
Dava, hukuki niteliği itibariyle zayi nedeniyle çek iptaline ilişkin olup hasımsız olarak açılmıştır.
Davacı dava konusu çeklerin bedellerini keşidecilerinden harici olarak aldığını ancak çekleri iade edemeden kaybetiğini iddia ederek iş bu davayı açmıştır.
Dava dilekçesinde çeklerin kişide tarihlerinin ve miktarlarının dahi gösterilmediği ancak mahkemenin bu konuda verdiği süre üzerine çek keşide tarihlerinin ve miktarlarının gösterildiği, davacı vekilinin 12/08/2016 tarihli dilekçesine göre; 11 adet çekten her birinin miktarının 900 TL’nin altında, bir adet çekin miktarının ise 4.000 TL olduğu, çeklerden 2 sinin 1997 yılına, 6 sının 1998 yılına, 2 sinin 2005 yılına, 1’inin 2006 yılına ve 1’inin de 2011 yılına ait olduğu anlaşılmıştır.
Kıymetli evrakta hakkın çeke bağlı olması nedeniyle, çekin zayi edildiği durumlarda, çeke bağlı hakkın çeksiz de ileri sürülebilmesi için TTK 651.ve 652.maddelerinde hamile iptal davası açma hakkı getirilmiştir. İptal kararı alan hamil hakkını çek olmadan ileri sürebilecek ya da borçludan yeni bir senet tanzim edilmesini isteyebilecektir.
Dava dilekçesinde dava konusu çeklerin bedellerinin keşidecilerden harici olarak alındığı açıkça kabul edildiğinden artık davacının mahkemeden alacağı “çek iptal kararı” üzerine keşidecilere karşı ileri sürebileceği bir hakkı ve TTK’nın 652/1. maddesine göre korunmaya değer hukuki bir yararı yoktur.
6100 Sayılı HMK’ nın 114/1-h maddesine göre; hukuki yarar dava şartı olup, aynı yasanın 115/1 maddesine göre; mahkeme tarafından resen dikkate alınması gerekir.
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesince hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu husus dikkate alınmaksızın davanın esastan reddine karar verilmesi doğru değil ise de; sonuçta davanın reddine karar verildiğinden sonucu itibariyle doğru olan karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90 TL istinaf karar harcından istinaf eden davacı tarafından yatırılan 31,40 TL’ nin mahsubu ile bakiye 4,50 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansı varsa talep halinde davacıya iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesince davacı tarafa tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 04/07/2018 tarihinde HMK’ nun 362/1-ç maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.