Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1687 E. 2020/340 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1687
KARAR NO: 2020/340
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/06/2018
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 05/03/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında implant ( diş protezi ) alımı konusunda sözlü olarak anlaşma sağlandığını, ödemenin 10 adet senet karşılığı gerçekleşmesi konusunda mutabakata varıldığını, davalı firmanın 2013 yılına ait Nisan ve Mayıs aylarına ait iki adet senedi işleme koyarak icra takibi başlattığını, davanın kabulü ile müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı firma aleyhine % 20 den az olmamak kaydı ile tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile birlikte ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; takip konusu senetlere … isminin sonradan yazıldığı iddiasının hukuki geçerliliği olmayan ve yazılı delil ile ispatlanması gereken soyut ve sonuca etkili olmayan iddilar olup, hukuki dayanaktan yoksun haksız ve yersiz olarak açılan davanın ve davacı taleplerinin tümünün reddine, yargılama masraflarının ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 29/06/2018 tarih ve 2015/748 Esas, 2018/743 Karar sayılı kararı ile; ” … Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde açılan dava icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, davalı ile implant alımı konusunda sözlü olarak yapılan sözleşme gereği 10 adet senet düzenlendiğini takibe konu 2 senette kefil ismine yer verildiği, … isminin yanlış yazıldığını ve bedelin 1.500 USD olarak belirtildiğini iddia ederek borçlu olmadıkları iddia etmiş ise de gerek takibe konu senetler gerekse taraflar arasında verildiği ve ödendiği belirtilen senetler üzerinde yapılan karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi sonucunda takibe konu senetlerde ve verildiği kabul edilen senetlerde vade tarihlerinin, bedel kısmının sıra no’larının ve borçlu imzalarının aynı evsafta kalemle tanzim edildiği, 12 senedin bu anlamda birbiriyle örtüştüğü, zaten borçlu imzalarının inkar edilmemiş olduğu, bedel kısımlarının sonradan doldurulduğu iddiasını alınan bilirkişi raporuyla çürütülmüş olduğu, takibe konu senetlerde farklı borçlandırma yapılmış olmasının senetlerin kambiyo senedi vasfı taşımadığı anlamına gelmeyeceği, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” Davanın, REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin davanın reddine karar verdiğini, verilen kararın usul ve yasaya uygun olmadığını, Müvekkil … Ltd. Şti. ile davalı şirket arasında implant ( Diş Protez ) alımı konusunda sözlü olarak anlaşma sağlandığını,ödemenin ise 10 adet senet karşılığı gerçekleşmesi konusunda mutabakata varıldığını, Davalı firmaya verilen asıl senetler incelendiğinde borçlu kısmında yer alan ismin yalnızca … Ltd. Şti.’ ne ait kaşenin olduğu ve kefil kısmının ise boş olarak bırakıldığını, Oysa, takibe konu edilen iki adet senedin ise elle sonradan doldurularak kaşenin üzerine … ve kefil kısmına ise de …’ nin yazıldığının çok net bir biçimde anlaşıldığını, ancak bilirkişinin bunun tam aksi yönünde rapor hazırladığını, Bu zamana kadar ödemiş oldukları senet bedellerinin her biri için 1.200 $ iken, takibe konulan senetlerin bedellerinin her bir senet için 1.500 $ olarak yazıldığını, Zaten yanlış ve fazladan doldurulup sonradan kendilerine iadesi sağlanmayan senetlerin de bu senetler olduğunu, Davalı firmanın takibe koymuş olduğu senetlerle ilgili olarak her bir senedin no kısmına numaralandırma yaptığını, dolayısıyla ortada tek bir alışverişten yani bağımsız olmayan bir ticari akitten bahsedilmekte olduğunu, Müvekkillerinin davalı firmaya hiçbir borcu olmadığını, …’ nin ise söz konusu alışverişle ilgili olarak hiçbir bağı ve ilişkisi dahi bulunmadığını, firmasının isminin bile ” … ” olarak yanlış bir biçimde yazıldığını, hatta sonradan doldurulmuş iken böyle bir borcu kabul etmelerinin mümkün olmadığını, Yaptırılan bilirkişi incelemesinde, bilirkişinin yalnızca senedin muhteviyatı ile ilgili olarak inceleme yaptığını, kalem renkleri, aynı kalemden atılmış olması ve sıra numaraları gibi hususlarda rapor hazırladığını, Ancak kendi taleplerinin şu şekilde olduğunu; – Davalı firmaya verilen asıl senetler incelendiğinde borçlu kısmında yer alan ismin yalnızca … Ltd. Şti.’ ne ait kaşenin olduğu ve kefil kısmının ise boş olarak bırakıldığı, – Oysa, takibe konu edilen iki adet senedin ise elle sonradan doldurularak kaşenin üzerine … ve kefil kısmına ise de …’ nin yazıldığının çok net bir biçimde anlaşılacağını, tek bir alışverişe ilişkin farklı şekilde borçlandırma yapıldığını, şirket haricinde bir de borca kefil alınmak istendiğini, bunun rızaları ile yapılmış bir işlem olmadığını, daha sonradan alacaklı firma tarafından yapılarak hukuka aykırı bir işlem gerçekleştirildiğini, Şirket sahibi ve imzaya yetkili kişinin … olduğunu, oysa senedin asıl borçlusu olarak gösterilmeye çalışan kişinin ise; ” … ” olarak yazılmak sureti ile hataya düşüldüğünü, yani aslında müvekkilin ismini yazmayı bilemedikleri için kendilerini burada ele verdiklerini, Ayrıca, bu zamana kadar ödemiş oldukları senet bedellerinin her biri için 1.200 $ iken, takibe konulan senetlerin bedellerinin her bir senet için 1.500 $ olarak yazıldığını, zaten yanlış ve fazladan doldurulup sonradan kendilerine iadesi sağlanmayan senetlerin de bu senetler olduğunu, bu anlamda her iki şirket defterlerinin de incelenmesinin hukuki bir gereklilik olup delil listelerinde bilirkişi incelemesinden kasıtlarının bu talebi de içerdiğini, Bu taleplerinin hiçbirisi karşılanmadan ve dosyanın adli tıp kurumu ihtisas dairesine veyahut üniversiteye gönderilmeksizin karar çıkartılmış olmasını kabul etmediklerini, söz konusu kararın kaldırılması için istinaf ettiklerini beyanla; Açıklanan nedenler ve re’sen gözetilecek olan yönlerden dolayı inceleme yapılarak yerel mahkeme kararının itirazen kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, kıymetli evraktan kaynaklı (bono) İİK 72. maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İDM. ce grafoloğ bilirkişiye yaptırılan inceleme sonucunda takibe konu senetlerde ve davacı tarafça verildiği kabul edilen ve dava konusu olmayan senetlerde vade tarihlerinin, bedel kısmının sıra no’larının ve borçlu imzalarının aynı evsafta kalemle tanzim edildiği, 12 senedin bu anlamda birbiriyle örtüştüğünün belirtildiği, davacı tarafça senet üzerinde atılı borçlu imzalarının inkar edilmediği, bedel kısımlarının ve kefil isminin sonradan doldurulduğu iddia edilmiş isede kefil olarak ismi yazılı davacı gerçek kişinin aynı zamanda davacı keşideci şirketin yetkilisi olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bononun iki imza ile düzenlendiği ve imzaların her ikisininde şirketi temsil ve ilzama yetkili olan davacı … ‘ye ait olduğu sabittir. Dava konusu bonolarda davacı Ltd. Şti. keşideci, davalı şirket ise lehtar olup, ihdas nedeni olarak “nakden” kaydı bulunmaktadır. Davacılar, nakden kaydı bulunan bono karşılığında mal almadığını, bononun bedelsiz olduğunu iddia etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, taraflar arasındaki ticari ilişkinin resmi olduğunu, bononun bu resmi alacaklarına mahsuben alındığını beyan etmiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesince davalı vekilinden ”resmi ticari ilişkiden” kastının ne olduğu açıklattırılıp ispat yükünün kimde olduğu belirlenerek taraf delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yukarıdaki şekilde karar verilmesi yerinde olmayıp davacılar vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Tarafların davada ileri sürdükleri iddia ve savunmalarının bir kısmının hiç bir şekilde değerlendirilmemiş olması halide HMK’nın 353/1-a-6 maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli ve esasa etkili olan delillerin toplanmamış ve değerlendirimemiş olması nedeniyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacıların istinaf başvurularının KABULÜ ile; 1-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/06/2018 tarih ve 2015/748 Esas, 2018/743 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacılar tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacılara iadesine, 3-Davacılar tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10 TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş – dönüş masrafı 23,5 TL olmak üzere toplam: 121,6.TL’ nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/03/2020 tarihinde HMK’ nın 353/1-a6. maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.