Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1684 E. 2020/339 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1684
KARAR NO: 2020/339
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2018
DOSYA NUMARASI: 2018/108 Esas – 2018/757 Karar
DAVA: Şirketin İhyası
KARAR TARİHİ: 05/03/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde; borçlu … Şirketi ile müvekkili arasında genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için Anraka … İcra Müdürlüğü’ nün … ve … Esas sayılı dosyaları ile Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyalarında icra takibi yapıldığını, takip sırasında borçlu şirketin Ticaret Sicil Müdürlüğünce sicil kaydının resen silindiğinin tespit edildiğini, takiplerin sonuçlandırılması için borçlu şirketin ihyasının gerektiğini bildirmiş, borçlu şirketin ihyasına tasfiye memuru olarak şirketin son yetkilisi …’ ın atanmasına, icra dosyasındaki satış işlemine devam edilmesi için aynı kişinin kayyım olarak atanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı müdürlüğün TTK’ nun 32 hükmü çerçevesinde işlem yaptığını, TTK’ nun geçici 7. maddesi uyarınca yasal zorunluluk nedeniyle şirketin terkinine karar verildiğini, davalının dava açılmasına sebep olmadığını bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacakları bildirmiş, o davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 19/07/2018 tarih ve 2018/108 Esas, 2018/757 Karar sayılı kararı ile; ” … Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ile Anraka … İcra Müdürlüğü’ nün … ve … Esas sayılı dosyaları ile Ankara … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyasındaki icra takiplerini sürdürülebilmesi ve sonuçlandırabilmesi için davaya konu terkin edilen borçlu şirketin ihyası zorunlu bulunmakla davanın kabulü ile şirketin ihyasına, davanın yalnız üç icra dosyasına yönelik olarak açılması nedeniyle ihyanın yalnız derdest olan üç adet icra dosyası ile sınırlı tutulmasına, ek tasfiye işlemlerini yerine getirmesi için ihyasına karar verilen şirketin son yetkilisi …’ ın tasfiye memuru olarak atanmasına, atanan tasfiye memurunun şirketin terkinden önceki ortağı ve genel müdürü olması nedeniyle ücret ödenmesine gerek görülmemekle tasfiye memuru ücreti konusunda hüküm kurulmamasına karar vermek gerekmiştir. Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün yasal hasım olmasına rağmen Anraka … İcra Müdürlüğü’ nün … ve … Esas sayılı dosyaları ile Ankara … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası terkin tarihine derdest iken ve TTK’nun geçici 7. maddesi kapsamında terkin öncesi ihtarı yalnız ilan yoluyla yaptığı, şirket yetkililerine ihtarı tebliğ etmediği, böylece usulsüz şekilde terkin işlemini yaptığı, buna bağlı olarak dava açılmasına sebebiyet verdiği gözönünde tutularak davalı yargılama giderlerinden sorumlu tutulmuştur … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı iken 6102 sayılı Yasanın geçici 7.maddesi gereğince sicil kaydı kapatılan … Limited Şirketi’nin Anraka …İcra Müdürlüğünün … ve … Esas sayılı dosyaları ile Ankara …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyalarının görülüp sonuçlandırılması ve infazı işlemleriyle ilgili ek tasfiye işlemleriyle sınırlı olmak kaydıyla Ticaret Siciline yeniden tescili ile ihyasına, 2-İhya kararı doğrultusunda her üç icra dosyasında terkin edilen şirketi temsil etmek üzere ve ek tasfiye işlemlerini yapmak üzere şirketin terkin edilmeden önceki son yetkilisi …’ ın tasfiye memuru olarak görevlendirilmesine, 3-Kararın Ticaret Siciline tescil ve ilanına, 4-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 35,90 TL maktu harçtan peşin yatırılan 31,40 TL harcın indirilmesi ile geriye kalan 4,70 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Davacı yararına takdir edilen 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı tarafça yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 TL peşin harç, 116,75 TL sekiz adet tebligat gideri ve 6,50 TL bir adet müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 186,05.TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilin dava konusu işlemi hukuka uygun olduğu halde, müvekkil bakımından açılan davanın kabul edilerek; müvekkil aleyhine “yargılama giderleri” ve “vekâlet ücreti”ne hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğini, Dava konusu olayda, müvekkilin re’sen terkine ilişkin işlemlerinde hiçbir eksiklik olmadığından ve dava konusu re’sen terkin işleminin, re’sen terkin işlemlerine ilişkin geçici m.7 ve buna ilişkin ikincil Mevzuata uygun bulunduğundan; kanun gereği işlem tesis etmesi zorunlu olan müvekkil aleyhine, yerel Mahkeme tarafından karar verilerek, müvekkil aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca bu yönde verilen yerel mahkeme kararının, davanın açılmasına esas sebep olan, derdest icra takipleri bulunduğu hususunu, müvekkile bildirmeyen (şirkete gönderilen ihtara rağmen, tasfiye memuru atamayan) dava konusu şirket yetkililerinin ve yine müvekkile, alacakları ile ilgili herhangi bir bildirimde bulunmayan icra takibinin alacaklısı durumundaki davacıların sorumluluğunu da bertaraf ederek, hakkaniyete aykırı bir sonuç doğurmakta olduğunu, Müvekkil Ticaret Sicil Müdürlüğüne … ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan dava konusu şirketin sicil dosyasında yapılan incelemede, dava konusu şirketin; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici m.7 ile 30.12.2012 tarihli ve 28513 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan “Münfesih Olmasına Veya Sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler İle Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin Tebliğ” gereğince, re’sen terkin kapsamına alındığı ve Mevzuatta öngörüldüğü şekilde tebligat ile ilan prosedürlerinin yerine getirilmesine müteakip de, sicil kaydının resen terkin edildiğinin anlaşıldığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu geçici m.7 uyarınca, re’sen terkin kapsamına alınan şirketlerin/kooperatiflerin, bu durumun kendilerine tebliğ edilmesinden itibaren iki ay içerisinde, münfesih olma sebeplerini ortadan kaldırarak, buna ilişkin ispat edici belgeleri, müvekkile ibraz etmesi ya da bu kapsama alınan şirketin/kooperatifin faaliyetinin devamının mümkün olmaması halinde, aynı süre içerisinde tasfiye memurunu bildirmesi ve ayrıca, mezkur hüküm kapsamına giren şirketin/kooperatifin davacı ya da davalı sıfatıyla sürmekte olan davasının bulunması halinde (Müvekkil Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından, bu hususun tespit edilmesi mümkün olmadığından), buna ilişkin yazılı beyanın, müvekkil Müdürlüğe verilmesi gerektiğini, Müvekkil Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından, dava konusu şirkete, belirtilen süre içerisinde münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğinin ispatlayıcı belgelerle birlikte bildirilmemesi ya da tasfiye memurunun bildirilmemesi halinde, (dava konusu) ilgili şirketin unvanının ticaret sicilinden silineceği, şirkete ait malvarlığının kaydın silinme tarihinden itibaren on yıl sonra Hazineye intikal edeceği ve bunun kesin olduğu ihtarında bulunulduğunu, ancak bu ihtara rağmen, dava konusu şirketin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, Müvekkilin dava dilekçesinde de ortaya konulduğu üzere, re’sen terkin kapsamına giren dava konusu şirkete 10.07.2015′ te ve davacıya da 07.07.2015′ te mevzuat gereğince ve buna uygun bildirimler (ihtar) gönderildiğini ve fakat şirket yetkilisi olan davacının ve şirketin sicil kayıtlarındaki adreslerine ihtar yazılarının ” adres yanlışlığı ” gerekçesi ile iade edildiğini, yani mevzuat gereğince yapılması gereken tebligatların eksiksiz yapıldığını, Dava konusu şirketin, kaydının açılmasının, müvekkile bildirimi dahi yapılmayan icra dosyalarına ilişkin olması üzerinde de durulması gerektiğini, re’sen terk kapsamına alınması zorunlu bulunan şirketin, şirkete gönderilen ihtar ve yine, yukarıda açıklanan ihtara rağmen, dava konusu icra takibi ile ilgili hiçbir sorumluluğunu yerine getirmediği, davayı açan davacının da, yine müvekkile, bu konuya dair herhangi bir bildirimi olmadığı dikkate alınmaksızın, mevzuata uygun işlem yapan, müvekkil aleyhine hüküm kurulmasının hakkaniyete ve de hukuka uygun olmadığını, Müvekkil müdürlüğün, re’sen işlem yapma yetkisinin çok sınırlı hallerde Mevzuatta öngörüldüğü ve bu hususun düzenlenmediği hiçbir halde, müvekkilin, re’sen tescil işlemi yapamayacağı gibi, sicil kayıtlarını re’sen de düzeltemeyeceğini, sicil kayıtlarından re’sen terkin edilen dava konusu şirketin, sicil kayıtlarını bir kez silen müvekkilin, bu kayıtları, herhangi bir mahkeme kararı bulunmaksızın düzeltmesinin hukuken mümkün olmadığını, müvekkilin re’sen terkin ettiği şirketleri, herhangi bir mahkeme kararı bulunmadan, yeniden tescil etmesi mümkün olmamakla; yani müvekkilin re’sen terkin ettiği şirketlerin yeniden sicil kaydının açma konusunda herhangi bir tasarruf yetkisi bulunmadığını, bunun sonucu olarak da; işbu dava konusu olaya ilişkin, müvekkilin sulh olmasının hukuken imkansız olduğunu, Sonuç olarak; her ne kadar re’sen terk prosedürünü durduramasa da, davacının derdest icra dosyası bulunduğuna dair sicil kayıtlarına intikal eden hiçbir bildirimi bulunmamasına rağmen ve işbu husus değerlendirilmeden ve yine, anılan icra takibi ile ilgili sorumluğu bulunanların (davanın açılmasına neden olan şirket yetkililerinin- veyahut da icra alacaklısı davacının) değil de, mevzuat gereğince yapması gereken işlemleri eksiksiz yapan müvekkil aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ve bozulması gerektiğini, mevzuat gereği sorumluluğu bulunan ve bu yanıyla davanın açılmasına neden olan şirket yetkilileri aleyhine hüküm kurulmamasının hukuka uygun olmadığını ve hakkaniyete de aykırı olduğunu, Müvekkil sicil müdürlüğünün, dava açılmasına sebep olacak herhangi bir işlem yapmadığını, re’sen terkin sürecinin 6102 sayılı TTK’ nun geçici m.7 ve yine “Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyelerine ve ticaret sicili kayıtlarının silinmesine ilişkin tebliğ” kapsamında, ticaret siciline kayıtlı şirketler bakımından belirli kriterlerin varlığı halinde uygulanan bir süreç olup; yukarıda da belirtilen (mevzuata uygun) gerekçeye binaen re’sen terk kapsamına alınan dava konusu re’sen terk işleminde hukuka aykırılık bulunmadığını, bu nedenle davanın açılmasında herhangi bir kusuru bulunmayan müvekkilin, yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağını, Davanın açılmasına sebebiyet vermeyip de, davanın niteliği gereği ” Yasal Hasım ” konumunda bulunan müvekkil aleyhine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, nitekim Yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 09.02.2015 tarih, 2014/16398 E. ve 2015/1464 K. , 29.01.2007 tarih, 2005/14259 E. ve 2007/927 k. gibi çok sayıda ilamı ve yerleşik uygulamasının da bu yönde olduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen açıklanan nedenlerle; Yerel mahkemenin 2018/108E ve 2018/757K sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde ‘kaldırılmasını’ ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda, müvekkil bakımından davanın reddine karar verilmesi ve davanın açılmasına neden olmayan müvekkil aleyhine yüklenen “yargılama giderleri” ve “vekalet ücreti”ne ilişkin hükmün kaldırılarak, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, TTK geçici 7.maddesi uyarınca sicilden resen terkin edilmiş olan şirketin ihyası istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulü ile yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Uyuşmazlık, davalı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmesinin hukuka uygun olup olmadığı noktasındadır. 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde limited şirketlerin hangi şartlarda ve usullerle sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Aynı maddenin 1. fıkrasının d bendi uyarınca, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılmaması terkin sebebi olarak sayılmış olup, anılan maddenin 4. fıkrasının a bendi ile Ticaret Sicili Müdürlüklerince; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, 4/c bendine göre terkin sebepleri bulunan şirketlerin faaliyetlerini devam ettirme isteğinde bulunmaları halinde, münfesih olma nedenini verilen süre içinde ortadan kaldırıp ticaret siciline bildirmelerinin ihtar edileceği, aynı maddenin 11.bendi uyarınca, ihtara rağmen süresinde işlem yapmayan şirketin unvanının ticaret sicilden resen silineceği düzenlenmiştir. Yargıtay 11.HD.nin 11/12/2019 tarih ve 2019/4755 E – 2019/8101 K sayılı kararında, TTK geçici 7. maddeye aykırı terkin işlemi yapan ticaret sicil müdürlüğünün davaya karşı koyması halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiğine karar verilmiştir. Somut olayda, ihyası talep edilen şirket aleyhine yapılan icra takiplerinin varlığına rağmen şirketin, TTK’ nın geçici 7. maddesine göre 09/10/2015 tarihinde re’sen terkin edildiği, terkine ilişkin ihtarın yalnız ilan yoluyla yapılıp, TTK’nın geçici 7. maddesinin 4. fıkrasının “a” bendi uyarınca sicil kayıtlarına göre şirketi temsile yetkili kişilere ayrıca tebligat yapılmadığı anlaşılmakla, terkin işlemini TTK’ nın geçici 7. maddesine uygun olarak yapmayan davalı kurumun yargılama giderlerinden sorumlu olacağı açıktır. Ayrıca davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü terkin işlerini yapması ve yargılamanın ilk celsesinde davayı kabul etmemesi nedeniyle de yargılama giderlerinden sorumlu olup ilk derece mahkemesince davalının vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasında isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL’nin istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/03/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-ç maddesi gereğince(YHGK.nun 13/12/2018 tarih ve 2017/11-2924 Esas – 2018/1935 Karar) kesin olarak oy birliği ile karar verildi.