Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1677 E. 2020/325 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1677
KARAR NO: 2020/325
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2018
DOSYA NUMARASI: 2016/995 Esas – 2018/733 Karar
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 05/03/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, davacı …Ltd. Şti deki hisselerini davacı …’e 23/06/2015 tarihinde tescilli devir sözleşmesi ile devrettiniği, ve devir alan … ile devir eden … arasında imzalanan 12/04/2016 tarihli sözleşmeye göre, keşidecisi davacı …Ltd.Şti olan … Bankası Dudullu Şubesine ait … numaralı 150.000,00 ve … numaralı 150.000,00 TL bedelli iki adet çekin teminat çeki olarak hissesi devredilen …LTd.Şti nin kamu borçlarının olmadığı ve kamu borçlarının ödenmemesi halinde kullanmak üzere teminat olarak davalı tarafa verildiğinin, davacı … Otomasyonun kamu borcu olmamasına rağmen hisselerin devrinden sonra çeklerin davacı …’e iade edilmediği, teminat çeki olmalarına rağmen ödeme amacıyla bankaya ibraz edildiği ve çeklerin yazıldığından bahisle çeklerden dolayı borçlu olmadıklarının tespitine ve tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinin müphem olduğu, zira 3 davacının bulunduğu, davalıdan alacaklarının bulunduğunu, zira pay bedelinin bir kısmının ödendiğini, yine … Ltd. Şti.’ nin kamu borçlarına karşılık verilen çek olmadığını, yine kamu borçlarının olup olmadığına dair belge sunulmadığını, dayanılan sözleşmenin dosyaya sunulması gerekirken, kamu borçları için çeklerin verildiği kabul edilse bile borçların ödenmediğini bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 02/07/2018 tarih ve 2016/995 Esas, 2018/733 Karar sayılı kararı ile; ” … Çek keşidecisinin dosyamız davalısı … Ltd. Şti. olduğu ve açılan davanın da bu çeklere karşı menfi tespit davası olduğu, davacı … dışındaki diğer davacıların çekte aval veren veya ciranta olarak imzalarının bulunmadığı, bu nedenle davacı … ve davacı …Ltd.Şti yönünden açılan davada aktif husumetlerinin olamayacağına kanaat getirilmiştir. Bu nedenle de bu davacılar yönünden aktif husumet yokluğundan davalarının reddine karar vermek gerekmiştir. Dosyamız diğer davacısı … Ltd. Şti. yönünden ise, doğrudan doğruya çeklerin teminat olarak verildiğini gösterir protokolde yer almamasına rağmen, sunulan protokoldeki imzanın inkar edilmemiş olması nedeniyle, davalı tarafça da çeklerin teminat olarak verildiğinin kabul edilmiş sayılacağı ve buna göre de davacı …LTd.Şti’ nin davalının 6183 sayılı AATUHK 35 maddesinden kaynaklanan müteselsil sorumluluk dönemini kapsar dönemini içerir tarihler yönünden bir kamu borcu bulunmaması veya varsa ödenmiş olması halinde bu çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitini talep edebileceği, ancak bunun için davalının sorumlu olduğu dönemlere ait açıkça vergi dairesinden ve SGK dan alınacak borcu yoktur yazısı üzerine davacının bu davayı açması gerekmesine rağmen bu yönde bir yazı almadan aksine, davacılar vekilinin bilirkişi raporuna itirazlarını içerir 22/06/2018 tarihli dilekçesinin 2. Sayfasının 1. Paragrafında açıkça ikrar edildiği gibi 33.000,00 TL lik davalının sorumluluk dönemini kapsar 6183 sayalı AATÜHK 35 maddesi uyarınca müteselsil sorumluluğun bulunduğu SGK borcunun olduğu sabit olup, bu borç miktarının bilirkişi tarafından yapılan tespitte ise belirtilen rakamdan daha yüksek bir borç olduğu ve bunun ferileri ile birlikte ödenip davalının sorumluluğunun bulunduğu döneme ilişkin borcun kalmadığına dair bir yazı, belge alınmadan açılan davada , dava tarihi itibariyle davalının kamu borçlarından sorumluluğu nedeniyle elinde teminat çeklerini bulundurmasının doğru olduğu, ödeme tarihinin belirsiz ve ödenmesi halinde dahi ana para, işlemiş faiz ve gecikme zamlarının ne kadara baliğ olacağının bilinememesi nedeniyle, bu davacı tarafından açılan davanın da zamansız açılmış olduğu ve takibin davadan sonraya ait olduğu, bu nedenle bu davacı yönünden de davasının zamansız açılmış olması nedeniyle reddi gerekmiştir. Davalı tarafça, her ne kadar açılan davadan sonra çeklerin ibraz müddeti içinde bankaya ibrazının gerekmesi ve başka daha ileri tarihli çekler ile değiştirilmemiş olması nedeniyle, bankaya ibrazında karşılığı yoktur şerhi üzerine dava açılması ve davadan sonra icra takibine konu edilmesi yönünden yapılan incelemede; takip öncesi yapılan menfi tespit davası yönünden inceleme yapılmasına gerek olmadığı, toplam yapılan borç miktarı, bunun ne zaman ödeneceği ve ferilerdi ile birlikte, ulaşacağı meblağın bilinmemesi nedeniyle, davalının , davadan sonra yapmış olduğu takip için ise hem davalı yönünden çekteki zaman aşımı sürelerine ilişkin korunma gayesi ile yapılan takip nedeniyle bir değerlendirme yapılmasına gerek duyulmamış ve davacı tarafın borcu yoktur belgesi olmadan açmış olduğu davada, bilirkişilerce yapılan tespitte, davalının kamu borcu müteselsil sorumluluğun bulunduğu ve bunun ödeme tarihleri bilinmediğinden, ferileri ile birlikte miktarının da bilinemeyecek olması nedeniyle, açılan davanın erken açılmış olduğu, başkaca araştırma yapılmasına gerek bulunmadığı ciheti ile bu yöndeki itirazları da dikkate alınmamış ve zamansız açılan davanın reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Davacılar … ve ….’ nin davalarının aktif husumet yokluğundan reddine, 2-Diğer davacı … Ltd. Şti.’ nin davasının zamansız açılmış olması nedeniyle reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalı tarafça icra takibine konulan çeklerin teminat karşılığı verildiğinin ispat edildiğini, Davalı …’ nun … Ltd. Şti’ deki davacı …’ e ait hisseleri 23.06.2015 tescil tarihli hisse devri sözleşme ile devraldığını, bu hisse devri sırasında davacı … ile davacı … arasında imza edilen 12.04.2016 tarihli sözleşmeye göre; …’ in davalı …’ ya iki adet keşidecesi …olan … Bankası Dudullu Şubesi’ ne ait … çek numaralı 150.000-TL bedelli ve keşidecesi …olan … Bankası Dudullu Şubesi’ ne ait … çek numaralı 150.000-TL bedelli teminat çeki verdiğini, İşbu dosyada aslı mübrez sözleşmede; hususları imza altına alındığını, davalı tarafça öncelikle sözleşmedeki imzanın inkar edildiğini, daha sonrasında ise imza inkarının hakim önünde geri alındığını, 23.10.2017 tarihli duruşmada davalı vekili tarafından verilen beyanın ” Müvekkilimiz sözleşme altındaki imzanın kendisine ait olduğunu sözleşmeyi inceledikten sonra gördüğünden dolayı hazır etmedik, sözleşme altındaki imza müvekkilimize aittir, ” şeklinde olduğunu, İcra takibine konu çeklerin 12.04.2016 tarihli sözleşmede teminat olduğu kararlaştırılan çekler olduğunu, Yerel Mahkemenin de gerekçeli kararında “Dosyamız diğer davacısı … LtdŞti yönünden ise, doğrudan doğruya çeklerin teminat olarak verildiğini gösterir protokolde yer almamasına rağmen, sunulan protokoldeki imzanın inkar edilmemiş olması nedeniyle, davalı tarafça da çeklerin teminat olarak verildiğinin kabul edilmiş sayılacağı” şeklindeki değerlendirmesiyle işbu çeklerin teminat çeki olduğunu kabul ettiğini, Müvekkillerin davalı ile muaccel ticari borcu olmadığı ticari iş ilişkisi olmadığının bilirkişi raporunda tespit edildiğini, Davalı tarafın cevap dilekçesindeki beyanları ile; müvekkilin kendisine borcu olduğunu bu çeklerin borca karşılık verildiğini, hisse devirleri nedeniyle borcunun ödenmediğini iddia ettiğini, oysa davalı ile yapılan dosyada mübrez hisse devir sözleşmesinde hisse devir bedellerini tam ve eksiksiz olarak aldığını beyan ederek noter huzurunda sözleşmeyi imzaladığını, Müvekkil şirketin ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda ise davalı tarafa borcunun olmadığının bilirkişi raporunda tespit edildiğini, ticari defter ve kayıt incelemesinde karşı tarafın ticari olarak hiçbir kayıt dosyaya ibraz etmediğini, Bilirkişi raporunun görev ve yetkisini aşar şekilde değerlendirme içerdiğini, Dosyada mübrez bilirkişi raporunda; Müvekkil Şirketlerin defter ve kayıtlarının delil vasfına haiz olduğunun tespit edildiğini, Davacının hisse devri tarihinin 14.06.2016 olup, bu tarihten sonraki borçlardan sorumlu olmadığının yasal olarak ortada olduğunu, hal böyle olunca kabul anlamına gelmemek kaydı ile davalının riskinin 187.509,19-TL olmadığını, bu konuda SGK tarafından verilen cevapta müvekkilin yıllara ilişkin SGK borcunun listelendiğini, bu hususun bilirkişilerce hesaplanmadığını, bu nedenle de bu kısımla ilgili hususun yeniden değerlendirilmesini talep zorunluluğu doğduğunu, bu nedenle bilirkişilerin davalı …’ nun sorumluluğuna gidilebilecek dava tarihi itibariyle müvekkil şirketlerin kamu borcunun olup olmadığının tespitinin yapılmadığını, bu nedenle bu sonuca ilişkin kısma da itiraz etmelerine rağmen eksik inceleme sonucunda Yerel Mahkeme tarafından dosyadan karar verildiğini, Yerel mahkemenin davanın zamansız açıldığına dair değerlendirmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, Teminat olduğu davalı tarafça bilinen, bu husus yazılı sözleşme altında hüküm altına alındığı halde bankaya ibraz edildiğini, müvekkile bu konuda hiçbir suretle yazılı veya sözlü başvuru yapılmadan kötü niyetli olarak tahsilat yapılmak istendiğini, çeklerin bankaya ibraz edildiği öğrenildikten sonra da derhal menfi tespit davasının açıldığını, işbu davanın açılmasında hukuki yararlarının olduğunu, Yerel Mahkemenin, çeklerin teminat çeki olduğunu kabul etmesine rağmen çeklerin kambiyo senedi olması nedeniyle takibe konulmasını haklı bularak çelişkili karar verdiğini, oysa teminat olan çekerin kambiyo senetlerine özgü icra takibine konu edilerek tahsilinin sağlanmasının mümkün olmadığını, çek bedellerinin toplam 300.000,00 TL olup davalı tarafın 300.000,00 TL alacağı olduğunun da ispat edilmediğini, Davalı tarafça başlatılan icra takibi öncesinde çekleri bankaya ibraz etmiş olup, çekler için davalının … Bankası’ ndan toplam 3.667,17-TL banka yükümlülüğünden ödeme aldığının dosyaya banka tarafından ibraz edilen 19.10.2016 tarihli yazıdan anlaşılmakta olduğunu, davalı tarafın haksız tahsilatı bulunduğunu, Davalı tarafın teminat altına alınan alacağının muaccel hale gelmediğini, Müvekkillere ve davalı tarafa karşı kamu borçları nedeniyle yasal işlem başlatılmadığını, Yerel Mahkemenin, teminata bağlanan asıl borcun muaccel hale gelmediği hususunda araştırma yapmadan karar verdiğini, asıl borç muaccel olmamasına rağmen teminat olarak verilen çeklerin sadece ibraz müddeti içinde bankaya ibraz edilmesi, çeklerin zamanaşımına uğramaması için takibin haklı olduğu davanın ise zamansız açıldığı bu nedenle menfi tespit değerlendirilmesinin yapılmasına gerek duyulmadığına yönelik gerekçe ile davanın reddine ilişkin verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, Davalı tarafın, kamu borcu nedeniyle hiçbir ödeme yapmamasına rağmen elinde çek bulundurması yanı sıra takibe koyarak müvekkillerden haciz tehdidi altında haksız bir nedenle tahsilat yapması halinde sebepsiz zenginleşeceğini, Davalı elindeki çeklerin zaten teminat sözleşmesine bağlı olduğu, bu çeklerin zamanaşımına uğrasa bile teminat vasıflarını yitirmeyecekleri, davalı tarafın bu sözleşmeye ve çeklere dayalı olarak müvekkilden alacağını talep imkanı bulunmadığını, hal böyle iken halihazırda derdest olan icra takibinin haksız ve mesnetsiz olarak devamına imkan veren kararın kaldırılmasını talep zorunluluğu doğduğunu beyanla; ( Yargıtay 12. HD 2005/13297 Esas – 2005/17545 Karar ve 20/09/2005 T. ) Açıklanan nedenlerle; – İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/995 Esas – 2018/733 Karar sayılı ve 02/07/2018 tarihli kararının yapılacak inceleme sonucunda kaldırılarak davanın kabulüne, -Tehir-i icra ve duruşma yapılması hususlarındaki taleplerinin kabulüne, -Dosyaya yatırmış oldukları teminatın kendilerine iadesine, -Yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Keşidecisi … LTD. ŞTİ, Lehdarı … olan 15/09/2016 keşide tarihli,150.000,00TL.Bedelli ve 30/09/2016 keşide tarihli,150.000,00 bedelli çeklerin teminat çeki olduğu, bu çeklerden dolayı borçlu olunmadığı iddiası ile açılan menfi tespit davasıdır. Mahkemece, 1-Davacılar … ve … Ltd.ŞTİ.’ nin davalarının aktif husumet yokluğundan reddine, 2-Diğer davacı … Ltd. Şti.’ nin davasının zamansız açılmış olması nedeniyle reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Somut olayda, davacılardan …, … Ltd.ŞTİ.’ ndeki 11.800 paya karşılık 297.000,00 TL. Bedelli hissesini GOP … Noterliği’nin 19/06/2015 tarih ve … yevmiye nolu limited şirket pay devri sözleşmesi ile davalı …’ya devir ettiği, devir sözleşmesinde devir bedelini nakden ve tamamen aldığının yazılı olduğu,19/06/2015 tarihli ortaklar kurulu kararı ile söz konusu devir kabul edilerek pay defterine işlendiği ve 29/06/2015 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafça dosyaya ibraz edilen 12/04/2016 tarihli ve sözleşme başlıklı sözleşme incelendiğinde;… Ltd.ŞTİ.’nin sahibi olan … bu firmanın kamu borçlarından dolayı …’den aşağıda bilgileri bulunan 2 adet çeki teminat olarak almıştır.Firma kamu borcunun ödenmesinden sonra 2 adet alınmış olan çek … tarafından …’e geri iade olacaktır,ibaresinin yazılıp teminat olarak verilen çeklerin dava konusu çekler olduğu ve sözleşme altını alıcı … ve Satıcı … tarafından imzalandığı görülmüştür. Davalı vekili 23/10/2017 tarihli duruşmada 12/04/2016 tarihli ve sözleşme başlıklı sözleşme altındaki imzanın müvekkiline ait olduğunu beyan etmiştir. İstinafa konu davada uyuşmazlık; davacı …’in hissedarı olduğu ve daha sonra hisse devri sözleşmesiyle hisselerini davalıya devrederek ayrıldığı ….’ nin kamu borçlarına karşılık teminat olarak alındığı iddia olunan dava konusu çeklerden dolayı davacıların davalıya borçlu olup olmadığı noktasındadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın TTK 1521 ve HMK 14/2 maddesinde belirtildiği gibi şirket ortaklığından ve pay sahipliğinden kaynaklandığı sabittir. HMK 14/2 maddesinde ”Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.” hükmü yer almaktadır. Davacı …’in davalı’ya devretmiş olduğu ….’ nin tescilli faaliyet merkezi … Ümraniye/ İSTANBUL’dur. İstinafa konu dava İstanbul Ticaret Mahkemesinde açılıp görülmüştür. Somut olaydaki davada, HMK’ nın 14/2 maddesi gereğince davacı ….’ nin tescilli faaliyet merkezinin bulunduğu yer olan İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemeleri kesin yetkilidir. ( Yargıtay 11. HD 17/06/2019 T. 2019/2229 Esas – 2019/4442 Karar ) Sonuç olarak; HMK ‘nın 14/2,114/ç maddeleri gereğince istinafa konu karar kesin yetki kuralına aykırı olarak yetkisiz mahkeme tarafından görülüp karara bağlandığından davacıların istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’ nın 355 ve 353/1-a3 maddeleri gereğince kaldırılarak, kayıtların kapatılarak dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne gönderilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine, dairemizce verilen karara göre davacıların sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacıların istinaf başvurularının KABULÜ ile; 1-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 02/07/2018 tarih ve 2016/995 Esas – 2018/733 Karar sayılı kararının HMK 355 ve 353/1-a3 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Kayıtların kapatılarak dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri’ ne gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Dairemizce verilen karara göre davacıların sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davacılar tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacılara iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/03/2020 tarihinde HMK’ nun 355 ve 353/1-a3 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.