Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1661 E. 2020/348 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1661
KARAR NO: 2020/348
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/09/2017
DOSYA NUMARASI: 2015/151 Esas – 2017/647 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ : 05/03/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ in müvekkili ile arasında addedilen iş sözleşmesinde kararlaştırılan rekabet yasağı hükmüne aykırı surette diğer davalı nezdinde çalışmaya başlaması nedeniyle fazlaya ait talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000-TL’nin ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine ve fazlaya ait hakların saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirket yönünden davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davacının rekabet sözleşmesinin varlığı iddiası ile cezai şart talep edemeyeceğini, müvekkilinin rekabet yasağı uygulanabilecek bir iş ve görevde çalışmadığını, rekabet yasağı sözleşmesi kurulması için gerekli koşulların bulunmadığını, davaya konu rekabet sözleşmesinin sınırlandırılmadığından geçersiz olduğunu, sözleşmede belirtilen cezai şartın fahiş olduğunu, Borçlar Kanunu’ nun 20. maddesi kapsamında sözleşmede bulunduğu iddia edilen hükmün genel işlem koşulları kapsamında geçersiz olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 20/09/2017 tarih ve 2015/151 Esas – 2017/647 Karar sayılı kararı ile; ” … Dava; davalının iş sözleşmesi ve rekabet yasağına aykırı davranmama taahhüdüne rağmen aynı alanda faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmaya başlaması nedeniyle rekabet yasağına aykırı davrandığından dolayı açılan tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmamaktadır. Davanın TBK 444 ve 447.maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir ve TTK 4.maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliğindedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 2011/13747 Esas, 2012/356 Karar sayılı kararındada belirtildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti başlıklı 48 ve devamı maddelerinde herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu bildirilmiş, BK 19/1.maddesinde (TBK 26) bir aktin mevzunu kanunun gösterdiği sınır dairesinde serbestçe tayin olunacağı belirtilmiş, BK 20.maddesinde (TBK 27) ise kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz olduğu düzenlenmiştir. Sözleşmenin tarafları sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu belirlemekte özgür iseler de bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemeyecektir. Buna göre taraflar arasındaki sözleşmenin rekabet yasağını düzenleyen 9. Maddesi hükmü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olması ve tarafların aralarında imzalayacakları bir sözleşme hükmü ile bu özgürlüğü ihlal anlamına gelecek herhangi bir düzenleme yapmalarının mümkün bulunmaması nedeniyle geçersizdir. Açıklanan bu nedenlerle davalı … açısından yerinde görülmeyen davanın reddine karar vermek gerektiği, diğer taraftan davalı şirketin, davacı ile diğer davalı arasında akdedilen sözleşmenin tarafı olmadığından ve eğer taraflar arasında TBK 444 ve devamı maddelerine göre usulüne uygun düzenlenmiş ve geçerli bir rekabet yasağı sözleşmesi olsa dahi bu hususun ancak sözleşmenin taraflarını bağlayacağından dolayı davalı şirkete yönelik davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Davalı … A.Ş.’ ye yönelik davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine, 2-Davalı …’ e yönelik davanın yerinde görülmediğinden reddine, … ” karar verilmiş verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk Derece Mahkemesi’ nin davanın reddine dair kararının, eksik incelemeye ve yanılgılı hukuki değerlendirmelere dayalı, açıkça haksız ve hukuka aykırı bir karar olduğunu, TBK’ nun İş Sözleşmelerinde rekabet yasağını düzenleyen 444 – 447 madde hükümlerine uygun olarak rekabet yasağı düzenlemesi yapılabileceği, bunun Anayasamızdaki çalışma hürriyetine aykırı bir yönünün olmadığını, İlk Derece Mahkemesi kararında, müvekkili ile davalı arasındaki iş sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin hükmünün hangi hukuki gerekçeler ile TBK’ nun 444 – 445 maddelerine uygun bulunmadığına ilişkin tek bir kelime gerekçe gösterilmeksizin yasaya uygun bir sözleşme hükmü geçersiz kabul edilerek davalarının reddedildiğini, Taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6098 sayılı TBK 444 vd madde hükümleri çerçevesinde çözülmesi gerekirken, anılan yasa hükümlerinin hiçbir şekilde nazara alınmaksızın TBK’ nun 27. maddesi gerekçe gösterilerek davalarının reddinin yasa ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, ( Yargıtay 11. HD 11.04.2018 tarih ve 2016/9270 Esas – 2018/2596 Karar – Yargıtay 11 HD 30.10.2017 tarih ve 2016/4060 Esas – 2017/5899 Karar ) TBK 444/2 maddesi ve Yargıtay içtihatları uyarınca, sözleşmeden kaynaklanan rekabet yasağını ihlal eden işçinin, rekabet yasağına aykırılık nedeni ile sorumlu tutulabilmesi için, ” (A) işçinin, işverenin müşteri çevresi ve üretim sınırları hakkında ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlayacak pozisyonda çalışmış olması ve ( B ) işçinin bu bilgileri kullanması neticesinde işverene bir zarar verebilme ihtimalinin bulunması ” nın yeterli olduğunu, Davalının hizmet ilişkisi uyarınca müvekkili şirketin müşterilerini, satış, pazarlama rakamlarını, satış – pazarlama yöntemlerini, iş tekniğini ve stratejilerini, müvekkili şirketin ticari sırlarını bilen kişi konumunda olup, İlk Derece Mahkemesi’ nce bu gerçeğin gözden kaçırıldığını, davalının müvekkiline ait ticari sırlara, müşteri çevresine erişebilme imkanı ve ihtimalinin bulunup bulunmadığı bile araştırılmaksızın hatalı gerekçelerle davanın reddi yönünde hüküm kurulduğunu, Rekabet yasağının ihlalini tespit için müvekkili şirketin somut bir zarara uğramış olması gerekmediği gibi davalının da somut olarak ticari sır niteliğindeki bilgilere sahip olması ve bu bilgileri davacı aleyhine kullanmasının da gerekmediğini, Davalı tarafın bu bilgilere ulaşabilme ve müvekkili davacı işverene zarar verebilme ihtimal ve riskinin mevcut olup olmadığı araştırılmaksızın, hatalı gerekçelerle davalarının reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davalılardan …’ in görevi gereği müvekkili şirketin müşterilerini, satış, pazarlama rakamlarını, satış – pazarlama yöntemlerini, iş tekniğini ve satış stratejilerini son derece iyi bilen ve dolayısıyla müvekkilinin ticari sırlarına vakıf bir kişi konumunda olduğunu, bu şahsı transfer ederek davalıya aynı işi yaptıran diğer davalı … A.Ş.’ nin müvekkili şirketin ekonomik ve ticari sırlarını elde ettiği, bu bilgileri kendi menfaatine kullanmak sureti ile haksız rekabette bulunduğu ve dolayısıyla işbu davada pasif husumet ehliyetinin bulunduğunun açık olduğunu, nitekim Yargıtay 11. HD’ nin 08.02.2016 tarihli ve 2015/6937 Esas – 2016/1074 Karar sayılı kararının da bu yönde olduğunu, bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini beyanla; Açıklanan ve re’ sen gözetilecek sebeplerle; istinaf taleplerinin kabulü ile İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20/09/2017 tarih ve 2015/151 Esas – 2017/647 Karar sayılı davanın reddine dair kararının istinaf başvurularının duruşmalı incelenerek kaldırılmasına, davanın esası hakkında yeniden karar verilerek davanın kabulüne ve icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Davacı ile Davalı … arasında imzalanan hizmet aktinde yer alan rekabet yasağına ilişkin hükümlerin ihlali nedeniyle cezai şart istemine ilişkindir. Mahkemece, 1-Davalı … A.Ş.’ ye yönelik davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine, 2-Davalı …’ e yönelik davanın yerinde görülmediğinden reddine, karar verilmiş verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf açısından uyuşmazlık konusu, taraflar arasındaki iş sözleşmesinde öngörülen rekabet yasağı hükmünün geçerli olup olmadığı, geçerli ise sözleşmenin sona ermesindeki kusur durumu ve davacının sözleşmede öngörülen cezai şart tutarını talep edip edemeyeceği noktalarındadır. Davacı ile Davalı … arasında 03/06/2013 tarihli Gizlilik Sözleşmesi başlıklı sözleşme ve aynı tarihli İş Sözleşmesi başlıklı belirsiz süreli iki ayrı sözleşme imzalanmış olduğu ihtilafsızdır. Davalı …, davacı şirkette 03/06/2013 tarihinden 03/10/2014 tarihine kadar Dijital Pazarlama Uzmanı olarak çalıştığı ve davalı … 02/09/2014 tarihli istifa dilekçesi ile kendi istek ve arzusu ile 03/10/2014 tarihinde işten ayrılmak istediğini belirtip istifa etmiştir. Taraflar arasındaki iş sözleşmesinin 9/a maddesinde;”Personel,görevi sebebiyle edindiği işyeri ve işverenle ilgili tüm bilgileri (belge,disket v.s.) gizlilik prensibine bağlı olarak saklamayı ve yasal mecburiyetler haricinde bu bilgileri ifşa etmemeyi, özel izin almaksızın işyeri dışına çıkartmamayı kabul ve taahhüt eder,” hükmünün düzenlendiği, İş sözleşmesinin 9/e maddesinde;”Personel,iş sözleşmesinin haklı nedenlerle işveren tarafından veya haklı nedenler olmaksızın kendisi tarafından feshedilmesi halinde,iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren 1 yıl süreyle merkezi Marmara, Ege ve İç Anadolu Bölgelerinde olup; faaliyet konusu işverenle tamamen veya kısmen aynı olan şirketlerde herne suretle olursa olsun çalışmamayı,bu gibi yerlerde ortak, danışman yahut benzeri sıfatlarla bulunmamayı,bu işleri kendi nam ve hesabına yapmamayı, aksi taktirde son aylık brüt ücretinin 10 katı tutarını cezai şart olarak ödemeyi ayrıca rekabet yasağına son vermeyi kabul ve taahhüt eder,” hükmünün düzenlendiği, Taraflar arasında imzalanan gizlilik sözleşmesinin 3.2 maddesinde; ”personelin hizmet ve görevi esnasında öğrendiği bütün gizli bilgileri korumayı,üçüncü şahıslara ifşa etmemeyi, çoğaltmamayı,kopyalamamayı,dağıtmamayı,davacı şirket mülkiyeti altında tutmayı, bu bilgileri ifşa etmemeyi, özel izin almaksızın işyeri dışına çıkarmamayı kabul ve taahhüt ettiği,” hükmü düzenlenmiştir. Öncelikle iddianın ileri sürülüş şekli itibariyle, 6102 sayılı TTK’ nın 54 vd. maddeleri uyarınca doğrudan ya da sözleşmeye aykırı davranma veya sırları ifşaya yöneltme hususunda davalı şirket eylemine yönelik bir iddianın bulunmaması, davanın rekabet etmeme ve gizlilik taahhüdü içeren sözleşmelerin ihlaline dayalı olarak açılmış bulunması ve bu itibarla da sözleşmeye taraf olmayan davalı şirketin akdi sorumluluğunun da bulunmaması nedeniyle davalı şirkete husumet yöneltilemeyeceği açıktır. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 01.03.2018 tarihli 2016/7957 E.,2018/1580 K. sayılı emsal kararı) Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklanan süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterli sayılmalıdır. T.B.K.’ nun 445/2 maddesine göre: “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir” (Yargıtay 11.H.D.’nin 2015/12450 E – 2016/6672 K.sayılı, 16.06.2016 tarihli kararı). Taraflar arasında akdedilen Hizmet Akdi 03/06/2013 tarihli olup, somut olayda 6098 sayılı TBK hükümleri uygulama alanı bulacaktır. 6098 sayılı TBK’nın 445. maddesi “(1)Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.(2)Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” hükmünü haiz olup, anılan madde hükmü ile 6098 sayılı Kanun 818 sayılı Kanun’dan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur. Ayrıca aynı Kanun’un 444/2. maddesi “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmü haiz olup, anılan madde hükmü uyarınca rekabet yasağının işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması halinde geçerli olacaktır.Bu durumda TBK 444/2 hükmü uyarınca öncelikle, rekabet yasağı düzenlemesinin geçerli olup olmadığının veya aşırı nitelikte olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.(Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 10.04.2019 tarihli 2018/1393 E., 2019/2838 K. sayılı emsal kararı). Somut olayda, rekabet sözleşmesinde rekabet yasağı süresinin 1 yıl ve rekabet mahalli olarak Marmara ,Ege ve İç Anadolu Bölgesi’nin belirlendiği, bu surette rekabet yasağı sözleşmesinin içerdiği coğrafi koşul aşırı nitelikte ise de davalının davacı iş yerinden ayrıldıktan sonra 1 yıl dolmadan davacının faaliyet gösterdiği alanda ve aynı il sınırları içerisinde başka bir işletmede işe girmesi karşısında, rekabet yasağının aynı il sınırları içinde geçerli olduğunun kabulü ve coğrafi sınırın aynı il ile sınırlandırılması neticesinde, TBK’nın 445/2. maddesindeki hüküm ve koşullar bakımından rekabet yasağı hükmünün geçerli olduğu ve davalı tarafından rekabet yasağının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. (Emsal nitelikte Yargıtay 11.HD’ nin 11.02.2019 tarih, 2017/3977 E., 2019/990 K.sayılı ilamı). Davalı …’in, davacı şirkette 03/06/2013 tarihinden 03/10/2014 tarihine kadar Dijital Pazarlama Uzmanı olarak çalıştığı ve davalı … 02/09/2014 tarihli istifa dilekçesi ile kendi istek ve arzusu ile 03/10/2014 tarihinde işten ayrılmak istediğini belirtip istifa etmesi sonucu davalı şirkette ise 15/10/2014 tarihinde işe başladığı ve Digital Pazarlama Müdür Yardımcısı olarak çalıştığı tespit edilmiş olup mahkemece alınan bilirkişi raporunda görev tanımlarının yapıldığı görülmüştür. Öte yandan yukarıda da açıklandığı üzere ayrılan işçinin söz konusu gizli bilgileri kullanmış olması veya kullanılan gizli bilgilerin fiilen önceki işverene zarar vermesi şart olmayıp, böyle bir ihtimalin varlığı yeterlidir. O nedenle somut olayda davalı …’in davacı şirkette Digital Pazarlama Uzmanı olarak çalışırken yaptığı iş nedeni ile müşterileri tanıma ve bu kapsamda şirketin sırlarına ve şirketin müşteri portföy bilgisine sahip olduğu ve sahip olduğu bu bilgilerin yeni işe girdiği davacının rakibi olan davalı şirkette kullanmaya başladığı takdirde, davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunduğu açıktır. Davalı …’in davacı şirketten istifa ile ayrılıp, kısa süre sonra aynı faaliyet alanında ve aynı ilde davalı şirkette çalışmaya başladığı gözetildiğinde, bu tehlikenin var olduğunun ve haksız rekabet yasağının ihlal edildiğinin kabulü gerekmiştir. Sözleşmede cezai şart son aylık brüt ücretin on katı tutarı olarak kararlaştırılmış olup, bürüt ücrete göre cezai şart miktarının 73.710,00 TL. Olduğu ve iş bu dava kısmi alacak davası olarak açılmış ve 5.000-TL cezai şart talep edilmiş olmakla, TBK 182.m. uyarınca talep edilen 5.000-TL tutar dikkate alındığında tenkisi gerektirir durum olmadığı kabul edilmiş olup İDM.ce davalılardan … hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yukarıdaki şekilde reddine karar verilmesi yerinde olmayıp bu nedenle davacı vekilinin istinaf sebebi kısmen yerinde görülmüştür.Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesince Davalı … A.Ş.’ ye yönelik açılan davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddi yönünde verilen kararda isabetsizlik görülmemiş ise de, davalı …’e yönelik açılan davanın kabulü gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş olup bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkeme kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılarak dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle, Davalı … A.Ş.’ ye yönelik açılan davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine, davalı …’e yönelik açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20/09/2017 tarih ve 2015/151 Esas – 2017/647 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-Davalı … A.Ş.’ ye yönelik açılan davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle REDDİNE, 2- Davalı …’e yönelik açılan davanın KABULÜ ile, 5.000,00-TL.’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’ den alınarak davacıya verilmesine,
İLK DERECE YÖNÜNDEN: 3-Alınması gereken 341,55 TL karar harcından, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 85,39 TL harcın mahsubu ile bakiye 256,16 TL’ nin davalılardan …’den tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan toplam: 117,19 TL harcın davalılardan …’den alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından sarf edilen 216,5 TL posta/ tebligat gideri ve 1.350,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam: 1.566,5 TL yargılama giderinin davalılardan …’den alınarak davacıya verilmesine, 6-Davalı … A.Ş. tarafından sarfedilen toplam 18,00.TL tebligat giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla AAÜT’ ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalılardan …’den alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalı … A.Ş. kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla AAÜT’ ne göre ret edilen miktar üzerinden hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 10-Davacı tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,5 TL dosyanın istinafa gidiş – dönüş gideri olmak üzere toplam: 129,6 TL’ nin davalılardan …’den alınarak davacıya verilmesine, 11-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 05/03/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.