Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1660 E. 2020/261 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1660 Esas
KARAR NO: 2020/261 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 26/04/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/194 Esas 2018/414 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 27/02/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı şirket arasında yapılan ticari taşıma sözleşmesinde,davacı şirketin asli borcunu yerine getirdiğini ve bu kapsamda davalının istediği tarihlerde malları davalıya teslim ettiğini, ancak davacının taşıma sözleşmesi kapsamında ödemesi gereken malların bedelini ödemediğini, alacağın tahsili için davalı aleyhine İst. Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu öne sürerek, itirazın iptaline ve % 20 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının ardiye bedeli, vinç hizmeti ve yurtiçi nakliye bedelini tahsilini istemiş ise de bunun dayanağının olmadığını, zira, müvekkil şirketin İsviçre menşeli, biri freze makinesi, diğeri taşlama makinesi olmak üzere iki adet makine satın aldığını, iki makinenin CIF kıymetinin ayrı ayrı 9.626,43 ve 12.451,17 olduğunu, söz konusu malların Erenköy Gümrük Müdürlüğüne geldikten sonra davalı şirket tarafından bu makinelerin ithal edilmesinden vazgeçildiğini ve malların gümrüğe terkedildiğini, Gümrük Kanununun 177. maddesi gereğince terk edilen malların tasfiye edilecek eşyalar kapsamına girdiğini, tasfiye neticesinde elde edilen satış bedelinin % 15’lik bölümünün “hizmet karşılığı alacaklar ve yapılmış masrafların karşılığı olarak” hak sahiplerine dağıtılması gerektiğini, somut olayda malların müvekkilince gümrüğe terkedildikten sonra mallar hakkında Tasfiye Tespit ve Tahakkuk Belgesi düzenlendiğini, 29.06.2015 tarihi itibariyle tasfiyelik hale geldiğinin anlaşıldığını, bu nedenle davacının talep ettiği alacak kalemleriyle ilgili bir sorumluluğunun kalmadığını, zira bu malların artık müvekkilinin değil, gümrüğün malları olduğunu savunarak davanın reddini ve % 20 kötü niyet tazminatına mahkumiyetini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 26/04/2018 tarih 2017/194 Esas – 2018/414 Karar sayılı kararında; “…Hukuki değerlendirme ve sonuç: Yukarıda açıklanan ve değerlendirilen bilirkişi raporuna göre; davacının, takip tarihi itibariyle davalı şirketten ardiye alacağı konusunda haklı olduğu, ancak eşyaların antrepoda kalma süresi hakkında, ifası davacı antrepo işleticisi sorumluluğunda olan, Gümrükler Genel Müdürlüğünün 2010/41 sayılı genelge usullerinin davacı tarafından işletilmediği, bu sonuca bağlı, Tasfiye sürecinin zamanında başlatılmaması ile eşyaların uzun süre antrepoda kalmasına davacının sebebiyet vermiş olduğu, davalı şirketin her ne kadar eşyanın terki konusunda beyanları mevcut ise de, bu konuda müracaat belgesi olmamakla birlikte, Antrepo Beyannamesi tescili ile Antrepo işleticisine karşı ardiye ücretinden sorumlu olduğu, ancak bunun yanında 2010/41 sayılı Genelge usulüne bağlı olarak Antrepo işleticisinden herhangi şekilde bildirim almadığı ve eşyalarının depolanmasının devamına onay vermiş olmadığından, bilirkişi raporunda hesaplandığı şekilde davalının 64.777 TL ardiye ücretine karşı kısmi sorumlu olduğu kanaatine ve davalının itirazının bu miktar üzerinden iptaline, kalan kısımla ilgili itirazın iptali isteminin reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır. 5-İşlemiş faizle ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı-alacaklı icra takibinde alacağına 1.772.79 TL avans faizi talep etmektedir. Davacı delilleri arasında; takip konusu alacağın ödenmesini içeren bir ihtarnamenin davalıya ulaştırıldığını gösteren bir belge bulunmamaktadır. Takip konusu faturanın, davalı defterinde de bir kaydının olmadığı tespit olunmuştur. Bu nedenle davalının temerrüdü saptanamadığından davacı-alacaklının işlemiş faiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. 6-İcra inkar tazminatı ile ilgili gerekçe: Davacı taraf, davalıdan icra-inkar tazminatı istemiştir. İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, alacak likid olmayıp, alacak miktarı yargılama sonucunda belirlendiğinden davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. 7-Kötü niyet tazminatı ile ilgili gerekçe: Davalı taraf, kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuştur. Kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için alacaklı-davacının, icra takibinin haksızlığı yanında, ayrıca kötüniyetli olduğunun da kanıtlanması gerekir. Yani davalının, davacının takip ve dava konusu alacağın hiç doğmadığını veya sona erdiğini bilmesine ya da bilebilecek durumda olmasına rağmen takip başlattığını veya dava açtığını ispatlaması gerekir. Olayımızda davacı ile davalı arasında hukuki ilişki mevcut olup, davacı davaya konu borcun bir kısmının varlığını ispatlayamamıştır. Bu nedenle davalı taraf, davacının icra takibini yaparken veya dava açarken kötü niyetli olduğunu ispatlayamadığından kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiş…”gerekçesi ile; ”1- Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalı borçlunun İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyası üzerinden yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin 64.777,00 TL. asıl alacak ve takip tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesine göre avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi üzerinden devamına, 2- Davacının fazlaya ilişkin 181.022,28 TL asıl alacak ve 1.772,79 TL işlemiş faize ilişkin istemlerin REDDİNE, 3- Alacak likid olmadığından davacının inkar tazminatı isteminin reddine, 4- Alacaklının takibi başlatmada haksız ve kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalı yararına ayrıca tazminat takdirine yer olmadığına, ” karar verilmiş ve karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İlk Derece Mahkemesi 25/07/2018 tarihli ek kararı ile; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 346 madde gereğince yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Antrepo/ardiye ücretinin ödenmesinde müvekkili firmanın sorumlu herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, Malların gümrüğe terk edilmesi ile birlikte Gümrük Kanunu’nun 177. maddesi gereğince terk edilen mallar tasfiye edilecek eşyalar kapsamına girdiğini, mallar ile ilgili olarak tasfiye sürecinin başlatıldığını, gümrüğe terk edilerek tasfiye edilen malların tasfiyesinden sonra, ardiye- depolama masraflarının nasıl karşılanacağı ile ilgili olarak kanun koyucu ve bakanlık tarafından öngörüldüğünü, Tasfiye sonrasında elde edilecek paranın paylaştırılması ile ilgili olarak 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 180. maddesinde düzenlendiğini, Tasfiye neticesinde elde edilen satış bedelinin %15’lik bölümü “hizmet karşılığı alacaklar ve yapılmış masrafların karşılığı olarak” hak sahiplerine dağılacağını, tasfiye edilen mallar için alınan depolama, ardiye, antrepo hizmetleri de satış bedelinin %15’lik bölümünden karşılanması gereken masraf kalemi olduğunu, dolayısıyla hak sahibinin alacağına kavuşması için müvekkili firmaya fatura düzenlemek yerine tasfiye sonrasında ilgili idareye başvurmasının gerektiğini, Davacı firmanın tasfiye sonrasında ilgili idareye başvurup başvurmadığının tespit edilmediğini, Gümrüğe terk edilen dava konusu malların tasfiye edilip edilmediği, Tasfiye edildi ise hangi tarihte ve nasıl (hangi tasfiye usulüne göre) tasfiye edildiği, Tasfiye sonrası ne kadar gelir elde edildiği, Davacının ardiye-depolama hizmeti karşılığının tasfiye sonucu elde edilen gelirden ödenmesi için idareye bir başvurusunun olup olmadığı, Davacıya tasfiye gelirinden herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı yapıldı ise miktarının ne olduğu,hususlarının belirsiz olduğunu ve şu aşamada mevcut dosya içeriğinden anlaşılamadığını, bu hususların davacının iddia ettiği ardiye ücretinin belirlenmesi bakımdan önem taşıdığını, Gümrüğe terk edilen malların tasfiye edilmesi sonucu elde edilen gelirden antrepo ücretinin ödenmesi için davacı herhangi bir başvuru yapmadı ise; başvuru yapmadığı için kendisine ödenmeyen tasfiye neticesinde elde edilen satış bedelinin %15’lik bölümü davacının kendi sorumluluğunda olacağını, başvuru yapmadığı için alamadığı bu bedelin müvekkilinden talep edilmesinin mümkün olmadığını,Eksik hususların tespit edilerek açıklağa kavuşturulmasını mahkemeden talep ettiklerini, ancak mahkemece esasa müessir söz konusu taleplerinin görmezden gelinerek tahkikat gereği yapılmamıştır. bu durum tek başına kararın istinaf incelemesi sonrası kaldırılmasına yeterli olduğunu, Bilirkişi raporunda antrepo ücretinin davacının düzenlemiş olduğu fatura bedeli üzerinden hesaplanmasının hatalı olduğunu, Bilirkişinin hesaplamasına esas aldığı yorum, dürüstlük kuralına ve hakkaniyete açıkça aykırılık teşkil ettiğini, Bu nedenle hizmet bedelinin rayicine uygun olarak hesaplanması için dava konusu malların cins ve hacimlerine göre birkaç A tipi antrepo işletmecisinden emsal fiyat araştırması yapıldıktan elde edilen fiyatlar ışığında yeniden hesaplama yapılması gerektiğini, raporun bu yönüyle de hatalı olduğunu mahkemeye ısrarla beyan etmelerine rağmen bu taleplerine de mahkemece dikkate alınmadığını, bu hususu da istinaf nedeni olarak gördüğünü, Bu nedenle istinaf incelemesinde söz konusu itirazlarının doğrultusunda yeni bir bilirkişi raporu aldırılmasını da talep ettiğini, Davacının düzenlemiş olduğu fatura bedeli üzerinden KDV hesaplanmasının hatalı olduğunu, Kdv tahakkukuna yönelik itirazlarının ayrıntılı olarak değerlendirilmesi için bu konuda vergi uzmanı bilirkişiden rapor aldırılmasına yönelik taleplerinin mahkeme tarafından kabul görmediğini, Görüldüğü üzere yargılama aşamasında esasa yönelik araştırılmasını istedikleri tüm hususlar mahkeme tarafından hiçe sayılarak kabul edilmediğini, tahkikat gerektiği gibi yapılmadığını, araştırılmasını istedikleri hususlar da esasa doğrudan etkili olan önemli hususlar olduğunu, buna rağmen mehkemece kabul edilmeyecek hatalı şekilde hükmün tesis edildiğini, İleri sürerek, istinaf başvurusunun esastan kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının yapılacak istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, aksi kanaatte kararın bozulmasına, aksi kanaatte kararın bozulmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ardiye bedeli,vinç hizmeti,yurt içi nakliye ücreti için kesilen 05/01/2017 tarih ve 245.799,28 TL. miktarlı fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, Davanın kısmen kabulü ile; davalı borçlunun İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyası üzerinden yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin 64.777,00 TL. asıl alacak ve takip tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı Yasanın 2/2. Maddesine göre avans esasına göre hesaplanan temerrüt faizi üzerinden devamına, Davacının fazlaya ilişkin 181.022,28 TL asıl alacak ve 1.772,79 TL işlemiş faize ilişkin istemlerin reddine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut olayda; davalı şirket İsviçre menşeyli biri freeze makinesi, diğeri taşlama makinesi olmak üzere 2 adet makineyi satın aldığı, mallar Erenköy Gümrük Müdürlüğü’ne geldikten sonra davalının ithal etmekten vazgeçtiği ve gümrüğe terk ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin ardiye ücreti ile ilgili istinaf sebebi incelendiğinde, Somut olayda, taraflar arasında bir ücret kararlaştırması olmadığı gibi ardiye sözleşmeside yoktur. Ardiye ücretinin tespitinde davacının belirlediği ücrete göre bilirkişilerce hesaplama yapılmış olup bu ücretin piyasa şartlarına göre normal olup olmadığı hususunda emsal ücret araştırması yapılmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekili tarafından İDM.ce alınan bilirkişi raporuna itiraz edilip itirazları doğrultusunda yeni veya ek rapor alınması talep edildiği halde mahkemece gerekçesiz olarak talebin ret edilmesi yerinde görülmemiştir. Y.11.H.D.’ nin 2010/9377 E. 2012/2160 K. Sayılı ilamı ile ” … Davacının kendi deposunda 1.020 kg kuru çayı depoladığı kabul edildiğine göre depo ücretinin serbest piyasa rayiçlerine göre belirlenmesi gerekirken….bozmayı gerektirmiştir,” Yukarıdaki Yargıtay ilamı da nazara alınarak, davacının malı kendi deposunda depoladığı da gözetilerek ardiyeye konulacak malın cinsi, kapladığı alan, kaldığı süre gözetildiğinde piyasa şartlarına göre normal olup olmadığı hususunda emsal ücret araştırması yapılıp depo ücretinin serbest piyasa rayiçlerine göre belirlenerek, malın davacının deposunda kaldığı süre tesbit edilip buna göre, depolama ücretinin piyasa rayiç değerine göre hesaplanması gerekirken eksik inceleme ile davacının kesmiş olduğu fatura miktarına göre değerlendirme yapılıp bu miktar üzerinden karar verilmesi yerinde olmayıp davalı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır. Sonuç itibariyle, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli ve esasa etkili olan delillerin toplanmamış ve değerlendirimemiş olması nedeniyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince diğer istinaf sebepleri incelenmeksizin kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/04/2018 tarih ve 2017/194 Esas – 2018/414 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 1.106,50.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf aşamasında davalı tarafından sarf edilen 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş – dönüş masrafı 23,50. TL olmak üzere toplam: 121,60.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/02/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.