Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1659 E. 2019/166 K. 06.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1659 Esas
KARAR NO : 2019/166 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/78 Esas 2017/957 Karar
TARİH : 18/10/2017
KARAR TARİHİ: 06/02/2019
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı dava dilekçesi ile, davacının, dava dışı …. Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu, bu şirketin, davalılarca birlikte, kasten batırılması sonucu maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek, davalılardan maddi ve manevi zararların tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar …Dış. Tic. Ltd. Şti., … ve … vekili cevap dilekçesi ile, davacının, dava dilekçesinde yer alan “sıfatsız, şahsiyetsiz, soysuz, namus yoksunu, dolandırıcı, portföy çalma, meşrep, ortak sevgili, kan davası” vs. sözlerinden ötürü hakkınde resen İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda bulunulmasını talep ettiklerini, taraflar arasında 2 yılı aşkın süredir devam eden davalarda bu eylemlerine ısrarla devam ettiğini, yargı sisteminin hantallığı ile kendisinin savcılık ve mahkeme ifadelerinden kaçması sebebiyle bu zamana kadar halihazırda basit yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından herhangi bir ceza almadığını, davacının ceza almamasına krıminal kişiliği de eklendiğinde bu durumdan cesaret aldığını, suç oluşturan söz ve eylemlerine de devam ettiğini savunarak, davaya cevap dilekçesindeki ayrıntılı açıklamaları kapsamında haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Tasfiye Halinde …i Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesi ile, usulü ilişkin olarakdava dilekçesinde bulunan ve taraflarına yöneltilen “Uluslararası ihanet ve kalleşlik” ve “Uluslarası Emperyal Sermaye Şirketlerinin Emperyalist oyunları” suçlamaları ile şirketinin kasten batırılma iddialarının gerçeği yansıtmamakla birlikte, dilekçenin diğer bölümlerinde de görüleceği üzere davacı tarafından sayısız şekilde hukuki saygı çerçevesinin dışına çıkılarak hareket edildiğini, davacının, dilekçesinde davalı şirkete yönelttiği hakarete varan bu mesnetsiz iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenle, HMK 32. maddesi uyarınca işlem yapılarak dava dilekçesinin yeniden düzenlenmesi gerekçesi ile davacıya (1) haftayı aşmayacak şekilde süre verilmesini, ayrıca, esasa ilişkin olarak da davalı şirketin tasfiye aşamasında bulunduğunu, hakkındaki davanın tasfiye süresinin uzaması nedeniyle zarara sebebiyet vereceğini, davalı şirketin, davacı ile değil, davacının hissedarı ve müdürü olduğu … ve Dış. Tic. Ltd. Şti. ile ticari ilişkisinin bulunduğunu, davalı şirket ile Medical Kozmetik arasında bu davaya konu olabilecek herhangi bir ilişki bulunmadığını savunarak, davanın davalı şirket yönünden husumet yokluğu yönünden reddine, esasa ilişkin olarak da haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 18/10/2017 tarih 2017/78 Esas 2017/957 sayılı kararında;
“İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, göre; mahkemenin 07/06/2017 tarihli ara kararı kapsamında; davacıya, dava dilekçesi ve cevap dilekçelerinin adli yazışma usul ve esaslarına aykırı uygunsuz ve ilgisiz ibare ve cümleleri taşıdığından; HMK 32-(2). maddesi kapsamında yeni dava ve cevap dilekçesi düzenleyerek mahkemeye sunması hususunda (2) aylık kesin süre verildiği; davacı tarafından verilen 29/06/2017 kayıtlı yeni dava ve cevaba cevap dilekçelerinde davaya konu vakıaları ve talebiyle ilgili açıklamalarında; davada iddia sınırlarının dışına çıkılarak; davalılara karşı uygunsuz ve ilgisiz ibare ve cümlelerin kullanılmaya devam edildiği görülmekle; davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan işbu davada; davacı tarafından düzenlenen dilekçelerin/ lâhiyaların gene adli yazışma usul ve esasalarına uygun düzenlenmediği; bu hususta, davacıya tanınan sürede yeni verilen dilekçesinin de aynı nitelikte bulunduğu görülmekle…”gerekçesi ile, Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan işbu davada; davacı tarafından düzenlenen dilekçelerin/lâhiyaların gene adli yazışma usul ve esasalarına uygun düzenlenmediği; bu hususta, davacıya tanınan sürede yeni verilen dilekçesinin de aynı nitelikte bulunduğu görülmekle; iş bu davanın HMK. nun 32-(2). maddesi uyarınca; HMK.nun 114-(1). ve 115-(2). maddeleri kıyasen uygulanarak davanın usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesince hukuki takdir ve değerlendirmede hataya düşüldüğünü,
Mahkemece 07.06.2017 tarihli bir ara karar oluşturulduğu ve müvekkiline 2 ay içerisinde dava dilekçesini HMK’nun 32-2 md.si kapsamında yeniden düzenleyerek sunması için süre verildiğini,
Bunun üzerine müvekkilinin kendisine verilen süre içerisinde 30.06.2017 tarihli dilekçesi ile istenilen düzeltmeleri yaparak mahkemeye sunduğunu, 6100 Sayılı HMK’nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi haklarıyla bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak, yargılamayla ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermekte olduğunu, mahkemenin iki tarafa eşit şekilde hukuki dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermesi gerektiğini, Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen “adil yargılanma hakkı”nın en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alındığını, bu hakka, tarafın hakime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denildiğini, Hukuki dinlenilme hakkının ana üç unsuru bulunduğunu, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunlu olduğunu, kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak yokluğunda karar verilmesinin kural olarak mümkün olmadığını, bu hakkın ikinci unsuru, açıklama ve ispat hakkı olduğunu, tarafların yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahip olduğunu, bu hakkının üçüncü unsurunun da tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirme yapılmasını, kararın gerekçeli olmasını,
Somut olayda, meramını anlatmaya çalışan davacının uslubu münasebetsiz evrak olarak değerlendirilmişse de bu hususun düzeltildiği, sonrasında da dosya dilekçeler teatisi aşamasında iken verilen ara karar red kararı ile hukukî dinlenilme hakkının üç unusuru da ihlal edildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, davanın yeniden ve esastan ve de başka numaralı mahkemede incelenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı asil 23/11/2017 tarihli ek istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi nezdinde görülen davanın yeniden usul ve esaslarının yargılama konusu olacak şekilde başka üst sıralı veya HMK’nun ilgili hükümlerince takdir kılınacak şekilde başka mahkeme tarafından görülmesinin sağlanmasını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/78 Esas 2017/957 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK 355. Maddesine göre istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak, kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, dava dışı …. Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu; davalılar tarafından şirketin kasten batırılması nedeniyle zarar gördüğünü ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. 6100 sayılı HMK 119. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre, dava dilekçesinde bulunması gereken beş unsur b,c,ç,ğ,h bentlerinde belirtilmiş olup, bu hususlardan biri veya birkaçının eksik olması durumunda, hakim, davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verecektir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde, dava açılmamış sayılacak ve mahkemece HMK 119/2. Maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilecektir. Dava dilekçesinde beş unsurun dışındaki diğer unsurlarda eksiklik bulunması durumunda, bunların tamamlanması için kesin süre verilemez. Bunlar da dava dilekçesinde bulunması gereken ancak eksiklikleri, davanın görülmeye başlamaya engel oluşturmayan ve fakat tamamlanmamaları halinde, davacının davasını kaybetmesine dahi neden olabilecek unsurlardır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 32.maddesinde “Yargılamayı, hâkim sevk ve idare eder; yargılama düzeninin bozulmaması için gerekli her türlü tedbiri alır. Okunamayan veya uygunsuz yahut ilgisiz olan dilekçenin yeniden düzenlenmesi için uygun bir süre verilir ve bu dilekçe dosyada kalır. Verilen süre içinde yeni bir dilekçe düzenlenmezse, tekrar süre verilemez.” düzenlemesi yer almaktadır. Davalının imzalı dava dilekçesinde yer verilen ibarelerin, adli yazışmalarda ve özellikle mahkemelere verilen dilekçelerde yazılması alışılmış (mutad) olmayan, itiraz sınırlarını aşan, davanın aydınlığa kavuşması, hakkın ortaya çıkarılması yönünden etkisi ve yazılmasında zorunluluk bulunmayan gereksiz (icapsız) sözler olduğu görülmekle, mahkemece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 32. maddesinde anlamını bulan “uygunsuz” evrak niteliğinde bulunduğu, sadece hukuki nedenlerin açıklanıp belirtilmek suretiyle yeniden düzenlenmesi halinde inceleneceği sonucuna varılarak, HMK 32/2. maddesi uyarınca tamamen davanın konusu içinde kalınarak hukuki itirazlarını içeren yeni bir dava dilekçesi yazması için kendisine uygun bir süre verildiği ve bu süre içinde davacı tarafça yeni bir dilekçe verildiği halde, yeni dilekçenin de önceki dilekçesinden farklı olmadığı , HMK 32 . Maddesinde anlamını bulan” uygunsuz” evrak niteliğinde kabul edilmesinde isabetsizlik yoktur. HMK 32. Maddesine verilen kesin süre içinde usulüne uygun dava dilekçesinin hazırlanmamasının yaptırımı ile ilgili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’da bir düzenleme getirilmemiştir. Düzenleme yapılmamış olması her zaman kanun boşluğu anlamına gelmeyebilir. HMK 32. Maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılan işlem, aslında hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında yaptığı işlemdir. Davacı dava dilekçesini kendisine verilen süre içinde hazırlamadığına göre, dosya kapsamındaki deliller değerlendirilerek oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekmektedir. Aksine 6100 sayılı HMK’nın 119.maddesinin kıyas yolu ile uygulanmak suretiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve sorunun bu şekilde çözümlenmesinin yasanın amacına uygun düşmediği anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK 353/1-a-5. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, dosyadaki mevcut deliller kapsamında yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/10/2017 tarih 2017/78 Esas 2017/957 sayılı kararının HMK 353/1-a5 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davacı tarafından yatırılan 85.70.TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 31,40.TL karar harcının talep halinde iadesine,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 85,70.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 37,90.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam 123,60.TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,
5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/02/2019 tarihinde HMK 353/1-a5 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.