Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1657 E. 2020/330 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1657
KARAR NO : 2020/330
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : KOCAELİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/01/2017
DOSYA NUMARASI : 2016/98 Esas – 2017/21 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
KARAR TARİHİ : 05/03/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, 2008 yılında zor durumda borca batık bir şekilde iflas aşamasına gelen dava konusu … Ltd Şti ne 1.500,00TL ödemek sureti ile % 50 pay sahibi ve aynı oranda ortak olduğunu, şirketi o dönemde iflasın eşiğine getiren, piyasaya ve bankalara aşırı borçlanmasına neden olan ortaklığın diğer tarafını oluşturan davalılar başarılı bir yönetim sergileyemediklerinden ve müvekkili de bu durumu bildiğinden şirketin en az 5 yıl süre ile müvekkili tarafından ya da atayacağı bir müdür ile yönetileceğini birlikte kararlaştırdıklarını, davalıların mali sıkıntılar atlattıktan sonra çok kısa sürede sürekli şirkete ve müvekkiline ihtarlar çekmek, asılsız suçlamarla suç duyurusunda bulunmak, yönetim aleyhine sürekli davalar açarak yönetimi işlemez duruma getirmek sureti ile sürekli ihtilaf çıkarmaya ve müvekkilini yıldırmaya çalıştıklarını, en son 2016 yılı başlarında da şirketin seçili organlarının asılsız ve mesnetsiz ithamlarla şirkete kayyum atanmasına sebebiyet verdiklerini, şirketin 2016 yılı mart ayından bu yana kayyum eli ile yönetildiğini, şirket müdürü …. ün tedbiren 2016/147 esas sayılı dosya üzerinden görevden alındığını, 30/05/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurulda müdür olarak atanan müvekkilinin müdürlüğünün kayyum tarağından ilan edilmediğini, 30/07/2016 tarihinde kayyum çağrısı ile yapılan genel kurul da da ortaklar arasında oy çokluğu ile yeni bir müdür ataması yapılmadığını, şirketin birbirleri ile itilaflı ortaklarından her bir tarafın % 50 hisse ve payını oluşturduğundan şirkete yeni bir yönetici atanamadığını, davalı tarafın blok halinde hareket ettiğini, şirketin kayyum eli ile yönetiminin Kocaeli 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/147 esas sayılı dosyası üzerinde rütin ve sürekli hale getirildiğini, 30/05/2016 tarihli genel kurul tarihi ve günlerinin % 80 katılımı ile gerçekleşen 31/12/2015 tarihli genel kurulda oybirliği ile belirlenmesine rağmen ve gündemi ve diğer ayrıntıları Şubat 2016 tarihinde ortaklara müdür tarafından noter marifeti ile bildirilmesine binaen 30/05/2016 tarihinde belli edilen zaman ve şirket merkezinde yapıldığını, ortaklardan …’ün bu toplantıda usulüne uygun olarak seçildiğini, ancak bu seçimin kayyum tarafından ticaret siciline götürülerek ilan ettirilmediğini, mahkeme de bu hususta ticaret siciline bildirimde bulunmadığını ve kayyumluk görevini de sona erdirmediğini, şirkete bundan sonra müdür atanmasının da zor olduğunu, ortaklar arasındaki derin itilaflar sebebi ile mutabakat ile yönetici seçimi ve şirketin devamının da mümkün görünmediğini, şirketin petrol işinden inşaat işine yöneldiğini, kayyum elinde bulunan inşaatların de elinden gittiğini, yeni işe girilmesinin zor olduğunu, şirketin kayyum elinde devam etmesinin sadece mevcut mal varlığına erime ve eksilmeye sebebiyet verileceğini, bu sebeple şirketin TTK’nun 636 maddesi hükümlerine göre sona erdirilmesi ile tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ve karşı dava dilekçesinde özetle; davalı ve karşı davacı olan müvekkillerinin … Ltd Şti’nin hissedarı olduklarını, davanın T.K’nun 636. maddesine dayalı fesih davası olduğunu, bu davanın şirket tüzel kişiliğine karşı açılması gerektiğini, şirketin yönetimsiz kalması sebebiyle kayyım atandığını, şirketin halen kayyım eliyle yönetildiğini, şirketin feshini gerektirecek haklı bir sebebin bulunmadığını, davacının Limited Şirket ortaklığından çıkma hakkının bulunduğunu, mahkemenin de şirket feshi yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve şirketten çıkarılmasına karar verilebileceğini, davacı ile 02/01/2008 tarihli 23 maddelik hususi bir sözleşme imzalandığını ve davacının şirketin % 50′ lik hissesine sahip olduğunu aynı zamanda şirket müdürlüğüne de davacının kardeşi … atandığını, davacının şirkete hissedar olmasından sonra ve kardeşi de müdür olduktan sonra bir çok hukuksuzluklar gerçekleştirdiğini, davacının şirkete ortak olmasından bir kaç ay sonra … Ltd Şti’ ne 300 metre aşağıda … Petrolün tamamını satın aldıklarını ve her iki şirketi Eylül 2015 tarihine kadar tek bir şirket gibi yönettiklerini, davacı ve karşı davalının taraflar arasındaki iş ortaklığı sözleşmesinin 8. ve 15. Maddesini ihlal ederek 2010 yılında … Ltd Şti’nin … ile yaptığı bayilik anlaşmasını sonlandırarak … Ltd Şti’ne karşı İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/390 Esas sayılı dava dosyasında tazminat davası açılmasına sebep olduklarını, ortaklık sözleşmesinin 2 ve 4. Maddesinde belirtilen akaryakıt istasyonunun üzerinde faal olduğu … … Ada … Parsel sayılı taşınmazı ele geçirdiklerini, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/147 Esas sayılı dava dosyasında 21/12/2015 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının iptali için dava açıldığını, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/604 Esas sayılı dava dosyasında davacının sahip olduğu HMS Şirketine karşı haksız rekabetten kaynaklanan maddi tazminat davası açıldığını, Kocaeli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/1417 Esas sayılı dava dosyasında … Ada … Parsel sayılı taşınmazda müvekkillerinin bilgisi ve rızası dışında davacı … ile kira sözleşmesi imzalayarak akaryakıt faaliyeti sürdüren … Şirketine karşı tahliye davası açıldığını, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/52 Esas sayılı dava dosyasında davacının …Ltd Şti’ne ortak olduğu 02/01/2008 tarihli sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı olarak cezai şartın ödenmesi talebi ile müvekkilleri tarafından davacı tarafa karşı itirazın iptali davası açıldığını, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/409 Esas sayılı dava dosyasında müvekkilleri tarafından davacıya ve diğer ilgililere karşı …. Ltd Şti’nin kötü yönetildiği, yönetim kayyımı talepli, haksız rekabet ile şirketin zararlandırıldığı iddiasıyla 2008 ile 2015 yılları arasını kapsayan açılmış bir dava olup Yargıtay incelemesinde bulunduğunu, Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/547 Esas sayılı dava dosyasında … Ltd Şti’nin akaryakıt sahasında dahil olan Kocaeli ile … ilçesi, … Mah. … Ada … Parsel nolu taşınmazın davacı ile şirket müdürlüğünden azledilen davacının abisi … tarafından … Ltd Şti’nin akaryakıt sahasında hukuka aykırı olarak faaliyet gösteren … Petrol Şirketine satıldığını, bu taşınmazın tapusunun iptali için dava açıldığını, taraflar arasında imzalanan 02/01/2008 tarihli iş ortaklığı sözleşmesinin 17. maddesi ile … Ada … Parsel nolu taşınmazın tasarruf hakkının müvekkillerine bırakılmış olmasına rağmen taşınmazı cebren ele geçirmiş olan davacının yıllarca kendi tasarrufunda kullandığını, bu taşınmazın 300.000,00 TL kredi borcunun müvekkillerinin ödediğini ancak davacının bu 300.000,00 TL’yi inkar ettiğini, 2014 yılında davacı tarafından müvekkillerinin şirket ortaklığından çıkarma talepli olarak Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/137 Esas sayılı dava dosyası ile dava açtığını, şirkete yönetim kayyımı atandıktan sonra davacı tarafın şirket yönetiminin hukuka aykırı olarak ele geçirmek, şirketin fiilen tasfiyesini sağlamak amacı ile hukuka aykırı girişimlerinin devam ettiğini, bu doğrultuda şirketin 30/05/2016 tarihinde olağan genel kurulu toplantısının kararlaştırıldığını ancak davacının cenazesi olması nedeni ile toplantıya katılamayacağını belirttiğini, buna rağmen davacının aynı gün müvekkillerinin ve kayyımın haberi olmaksızın toplantı gerçekleştirdiğini, bu durumun kayyım raporu ile belgelendirildiğini, şirketin akaryakıt sektöründen çekilerek inşaat faaliyetlerine yönelmesi müvekkillerinin bilgisi ve rızası dışında gerçekleştiğini, bu hususun davacının ve azledilen şirket müdürü kardeşi … kararları ile hayata geçtiğini, ortaklıktan çıkarılması talep edilen davacı ve karşı davalının tasfiye payına TTK’nun 636/4. Maddesi gereğince gerek müvekkillerinin gerekse şirketin uğradığı ve uğrayacağı zararların teminatı olarak ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz konulmasını talep ettiklerini, davacının… Ltd Şti’nin uğradığı ve uğrayacağı zararlardan tazmin yükümlülüğünün bulunduğunu, buna göre davacının İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/390 Esas sayılı dosyası üzerinden açılan davada …Ltd Şti’nin aleyhine yürütülmesi muhtemel ciddi bir tazminat borcunun olacağını, şirketin çalışanlarından bir tanesinin Kocaeli 4. İş Mahkemesinin 2015/97 Esas sayılı dava dosyasında hükmedilecek işçilik alacağından davacının sorumlu olduğunu, … Ada … Parsel nolu taşınmazın … Şirketi’ ne kiralanması nedeni ile Kocaeli Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/604 Esas sayılı dava dosyasında açmış oldukları tazminat davasında … Ltd Şti’ nin uğradığı zararlardan davacının sorumlu olduğunu, Kocaeli 1. Ticaret Mahkemesi’ nin 2014/409 Esas sayılı dava dosyasında davacının şirkete verdiği zararlardan sorumlu olduğuna ilişkin açmış oldukları davada verilen tazminattan davacının sorumlu olduğunu, … Ada … Parsel nolu taşınmaz ile ilgili açılan tapu iptali davasındaki yargılama giderlerinden davacının tasfiye payından tazmininin sağlanması gerektiğini yine davacı aleyhine 01/02/2008 tarihli sözleşmeye aykırılıktan açılan cezai şart davasında hükmedilmesi muhtemel alacağın davacının tasfiye payından tazmininin sağlanması gerektiğini, Kocaeli C. Başsavcılığının 2016/6911 Hazırlık soruşturmasında yürütülen soruşturma sonucunda muhtemel kamu davası sonucunda davacı karşı davalı tarafından gerek şirkete gerekse müvekkillerine verilen maddi ve manevi zararların tazmini nedeni ile davalar açılacak olup bu zararların tazmininin davacının tasfiye payından sağlanması gerektiğini, bu nedenle öncelikle davacının şirket ortaklığından kaynaklanan tasfiye payı üzerine teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına, açılan davanın mahiyeti ve taraflar arasında devam eden hukuki uyuşmazlıklar dikkate alınarak … Ltd Şti adına kayıtlı taşınır ve taşınmazların 3. Kişilere devrinin önlenmesini teminen tapu ve trafik kayıtlarına teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına ayrıca müvekkillerinin uğramış olduğu zararın yılı itibari ile tespiti ile davacı ve karşı davalıya isabet edecek olan tasfiye payından ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline, ayrıca şirketin feshine yönelik davacı tarafından açılan davanın reddi ile davacının şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 24/01/2017 tarih ve 2016/98 Esas – 2017/21 Karar sayılı kararı ile; ” Tasfiyesi istenen …. Ltd Şti’ nin halen müdürü bulunmamaktadır. Bu şirketin yönetilmesi konusunda Kocaeli 1 Ticaret Mahkemesi’ nin 2016/147 Esas sayılı dava dosyasında kayyum atanmasına karar verilmiş olup, bu dava dosyası halen Yargıtay incelemesinde bulunmaktadır. … Ltd Şti’ nin tüzel kişiliği devam etmekte olup, şirketi kayyum temsil etmektedir. Davacı, şirketin feshini talep etmiş ancak davalı olarak diğer % 50 hissedarlar olan …, … ve …’i göstermiştir. Şirketin feshi ile ilgili davanın şirket tüzel kişiliğine karşı açılması ve şirketin temsile yetkili olan kayyum ile davada temsil edilmesi gerekmektedir. Davalılar her ne kadar davalı şirketin % 50 hissedarı iseler de şirketi temsile yetkileri bulunmaktadır. Dolayısı ile şirketin feshi ile ilgili davada davalılara husumet yöneltilemeyeceği, davanın tüzel kişiliği devam eden …. Ltd Şti’ ne karşı açılması gerektiği anlaşıldığından, davacı …’ ün davasının husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiştir. Karşı davaya gelince; Davalılar cevap ve karşı dava dilekçesinde, davacının ve daha önce sorumlu müdür olarak atanan davacının ağabeyi … şirketi zarara uğrattığını, bu konuda Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/604 esas sayılı dava dosyasında davacı aleyhine haksız rekabetten kaynaklı maddi tazminat davası açtıklarını, şirketin … Ada … nolu parselinin kendilerinin rızası dışında HMS isimli şirkete kiraya verdiklerini, bu konuda Kocaeli 3 Sulh Hukuk mahkemesinin 2016/1417 esas sayılı dava dosyasında dava açtıklarını, Kocaeli 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/52 esas sayılı dava dosyasında cezai şartın ödenmesi sebebi ile davacıya karşı itirazın iptali davası açtıklarını, Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/409 esas sayılı dava dosyasında …Ltd Şti’nin kötü yönetilmesi sebebi ile dava açıldığını, bu dava dosyasının halen Yargıtay’da olduğunu, bu şekilde davacının şirketi zarara uğratması sebebi ile karşı dava açtıklarını belirtmişlerdir. Yalnız karşı davacılar karşı davada ne kadar talep ettiklerini açıkça belirtmemişlerdir. Sadece 29,20TL karşı dava için harç yatırılmıştır. Bunun yanında karşı dava olarak ileri sürülen hususlarda davacılar taleplerini açıkça belirtmedikleri gibi zaten karşı dava olarak ileri sürdükleri hususlarla ilgili davaların devam ettiğini dosya numaraları ile birlikte bildirmişlerdir. Dolayısı ile usul ve yasaya uygun bir şekilde açılmış karşı dava da bulunmamaktadır. Bu nedenle usulüne uygun bir şekilde açılmayan karşı davanın reddine ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” A-)ASIL DAVA YÖNÜNDEN; 1-Davacı …’ ün davasının husumet yokluğu nedeni ile REDDİNE, B-)KARŞI DAVA YÖNÜNDEN; 1-Davalılar ve karşı davacıların karşı davasının REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı/ karşı davacılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı/ karşı davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin vermiş olduğu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Müvekkilleri ile davacı/karşı davalı …Ltd Şti’ ne % 50 ortak olduğunu, davacı karşı davalının şirketin % 50 ortağı olarak, diğer % 50 ortaklığı temsil eden müvekkillerine husumet yönelterek dava açtığını, yerel mahkemede görülen davada tüm ortakların, davacı veya davalı olarak davada mevcut olduklarını, bu nedenle cevap ve karşı davalarını içeren dilekçelerinde talep etmiş oldukları gibi davacı karşı davalıya süre verilerek şirket tüzel kişiliğini de davaya dahil etmesi sağlanarak yargılamaya devam edilmesi gerekirken, davacı karşı davalının şirket tüzel kişiliğine husumet yöneltmeden dava açılmış olması nedeniyle asıl dava yönünden husumet yokluğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacı karşı davalı aleyhine açmış oldukları karşı davada ise, şirketin feshi ve tasfiyesi isteminin reddine karar verilerek, öncelikle ortağın çıkma hakkını kullanmaksızın doğrudan doğruya şirketin tasfiyesini istemesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu göz önünde bulundurulması (Yargıtay 11. HD 20.06.2002 tarih ve E.3701, K. 6332 sayılı kararında da “…limited ortaklığından çıkma hakkı olanın bu hakkı kullanmayarak ortaklığın feshini istemesinin iyiniyetle bağdaşmayacağına” hükmetmiştir. ) ve TTK m. 636/3 çerçevesinde fesih isteyen ortağın istemi yerine “Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir” düzenlemesi gereğince davacı karşı davalının tasfiye payının hesaplanarak ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesinin talep edildiğini, Karşı davada, davacı karşı davalının tasfiye payı hesaplanırken, müvekkillerinin kendi adlarına ve şirket hesabına ve yararına davacı karşı davalı aleyhine açmış oldukları davalarda zarar ziyan hesabı yapılacağından, meydana gelen zararların davacı karşı davalının tasfiye payından mahsubunun istendiğini ve bu kapsamda ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz isteminde bulunulduğunu, karşı davanın harcının UYAP sisteminde mevcut olan dekonttan anlaşılacağı üzere yatırılmış olduğundan mahkemece usul ve yasaya uygun bir karşı dava bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, eksik olan harç var ise mahkemece eksikliğin giderilmesi için kendilerine süre verilmesi gerektiğini, Yerel Mahkemece, karşı davanın ret gerekçesi içerisinde karşı davada ne kadar talepte bulunulduğu belirtilmediğinden bahisle ret kararı verildiğini, 6100 sayılı HMK md 119/2 gereğince ” Birinci fıkranın ( a ), ( d ), ( e ), ( f ) ve ( g ) bentleri dışında kalan hususların eksik olması halinde, hakim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde dava açılmamış sayılır. ” hükmünü havi olduğunu, dava dilekçelerinde uğranılan zararın dayanağı ve açılan davaların belirtilmiş olup talepte netlik olmaması halinde de bu hususta kendilerine süre verilmesi ya da ilgili davaların bekletici mesele yapılarak yargılamanın icrası mümkün iken karşı davanın tümden reddine karar verilmesinin usule, yasaya, İHAS’ da düzenlenen -hukuki dinlenilme hakkı ve adil yargılanma hakkı – temel hak ve özgürlüklere aykırı bir durum oluşturduğunu beyanla; Açıklanan ve re’sen göz önüne alınacak nedenlerle; Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak talepleri gibi yeni bir karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’ sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava haklı nedenle şirketin feshi ve tasfiyesi, karşı dava ise haklı sebeple şirket ortaklığından çıkarılma davasıdır.Mahkemece asıl davanın şirket feshi davası olduğu, davanın şirkete karşı yöneltilmesi gerektiği, davalı ortakların husumet ehliyeti bulunmadığından bahisle husumet yokluğu nedeniyle reddine, karşı davanın ise karşı davada talebin açık olmadığı, karşı davacıların ileri sürdükleri hususlarda açılmış bulunan davalar bulunduğu davaların derdest olduğu, usule uygun açılmış dava bulunmadığı gerekçesi ile karşı davanın reddine karar verilmiş, karara karşı asıl dava davalısı, karşı dava davacısı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi istemli dava, kural olarak şirket tüzel kişiliği hasım gösterilerek açılması gerekir. Ancak, tüm ortakların taraf olduğu davalarda ayrıca tüzel kişiliğin hasım gösterilmemesi sonuca etkili bulunmamaktadır. (Yargıtay 11. HD. 2012/9121 E., 2014/728 K.; 2014/6043 E., 2014/18201 K.)Dosya içine getirtilen şirket kayıtlarından asıl dava bakımından fesih ve tasfiyesi istenen şirketin tüm ortaklarının davada taraf olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.Buna göre haklı nedenli şirketin feshi ve tasfiyesi amacıyla açılan asıl davada şirketin tüm ortakları taraf olarak gösterildiğinden, ayrıca şirket tüzel kişiliğinin de hasım gösterilmesi gerekmediğinden, anılan davanın şirkete karşı da açıldığının kabulü ile taraf delillerinin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, asıl davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.Karşı davada taleplerinden biri ise haklı nedenle şirket ortaklığından çıkarılmaya ilişkindir. Karşı davada davacılar haklı sebeple asıl dava davacısı ortağın şirket ortaklığından çıkarılmasını talep etmişlerdir. Mahkemece bu talep hakkında olumlu/olumsuz bir karar verilmemiştir. Mahkemece sadece alacak talepleri yönünden usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi ve çıkarma konusunda karar verilmemesi hatalı olmuştur.Bu nedenle davalı – karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme tarafından asıl ve karşı davaya ilişkin olarak verilen kararların kaldırılmasına, taraf delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı – karşı davacıların istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Kocaeli 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 24/01/2017 tarih ve 2016/98 Esas – 2017/21Karar sayılı ilamı ile asıl ve karşı davaya ilişkin olarak verilen kararının 6100 sayılı HMK353/1-a4 ve HMK353/1-a6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde istinaf talep edenlere iadesine, 3-İstinaf aşamasında davalı- karşı davacılar tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – dönüş gideri 43,60 TL olmak üzere; toplam 141,7 TL’ nin davacı – karşı davalıdan alınarak, davalı- karşı davacılara verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/03/2020 tarihinde HMK 353/1-a4 ve HMK 353/1-a6 maddeleri gereğince kesin olarak oy çokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Asıl dava şirketin feshi davası olup dava şirket ortaklarına karşı açılmıştır. Feshi talep edilen şirket tüzel kişiliğe sahip olup kayyım tarafından yönetilmektedir. Şirket feshi davalarının şirkete karşı açılması yeterli olup, davada husumet şirkete yöneltilmelidir. Şirkete karşı açılmış bir dava bulunmadığından ve davalı ortaklara karşı fesih davası açılamayacağından mahkemece husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davalıların husumetin şirkete yöneltilmesi için davacıya süre verilmesi yönündeki istinaf sebebine gelince, davalılar asıl davada davanın reddine talep etmiştir. Usulümüzde dahili davalı diye bir müessese bulunmamaktadır. Hakkında dava açılmamış birisinin davaya dahil edilmesine usulen olanak bulunmamaktadır. Ancak davacı doğru hasma karşı yeni bir dava açarak bu dava ile birleştirme talep edebilecektir. Mahkemece davacıya bu yönde süre verilebilecektir. Ancak dava şirket feshi davası olduğundan ve davalılar asıl davanın reddini talep ettiğinden ve mahkemece asıl davanın reddine karar verildiğinden asıl dava davalılarının asıl dava yönünden istinaf başvurusunda bulunmasında hukuki yararları yoktur. Bu nedenle davalıların asıl dava yönünden istinaf başvurusunun usulden reddi gerekir. Mahkemece, asıl dava yönünden verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan davalı-karşı davacıların istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği görüşünde olduğumdan, asıl dava yönünden sayın çoğunluğun istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına dair görüşüne katılmıyor, muhalif kalıyorum. 05/03/2020