Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1644 E. 2020/269 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1644
KARAR NO: 2020/269
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/06/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/1072 Esas – 2018/636 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 27/02/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davalıya 8 adet toplam 57.017,86 TL tutarlı fatura tanzim ve teslim edildiğini, müvekkilinin hesabına 15/08/2015 tarihinde 16.572,00 TL, 20/08/2015 tarihinde 6.102,53 TL, 26/08/2015 tarihinde ise 16.823,85 TL ödeme yapıldığını, yapılan ödemeler karşılaştırıldığında faiz hariç 17.519,49 TL tutarında davalından alacaklı olduğunu, faturaya konu malların davalıya teslim edildiğini, İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, yetki itirazı üzerine dosyanın Bakırköy …İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayısı aldığını, davalı tarafça borca itiraz edilerek takibin durduğunu belirterek davanın kabulü ile itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, yapılan görüşmelere istinaden fatura karşılığı 39.498,38 TL tutarındaki elektrik malzemesinin geldiğini, davaya konu 5 adet faturanın müvekkiline sehven gönderildiğinin davacı tarafından bilindiğini, davacının kötüniyetli olduğunu, bu faturalara dayanak herhangi bir sevk irsaliyesi, sipariş formu, sözleşme, protokol ve teslim tutanağı olmadığını, sunulduğu taktirde imza incelemesi yaptırılmasını istediklerini belirterek açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 25/06/2018 tarih ve 2017/1072 Esas – 2018/636 Karar sayılı kararı ile; “Dava, faturaya dayalı ilamsız icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkememizce yapılan yargılama, toplanan deliller, incelenen ticari defter ve belgeler ile itibar olunan bilirkişi raporu nazara alındığında davacı tarafça düzenlenen faturaların davacı ve davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, faturalara yasal süresi içerisinde itiraz edildiğine ilişkin delil ibraz edilmediği, belgelendirilen davalı yan ödemeleri düşüldüğünde davacı tarafın takip tarihi itibariyle davalıdan 17.519,47 TL alacaklı olduğu, davalının takip tarihinden önce temerrüde düşürüldüğüne ilişkin belge sunulmadığından takip tarihinden sonra faiz işletilmesi gerektiği anlaşılmakla açılan davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalının asıl alacak 17.519,49TL yönünden itirazının iptaline, takibin 17.519,49TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz işletilmesine, davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacağın % 20 si oranında 3.503,89TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği” gerekçeleri ile; “AÇILAN DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalının asıl alacak 17.519,49 TL yönünden itirazının iptaline, takibin 17.519,49 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz işletilmesine, Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacağın % 20 si oranında 3.503,89TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece, TTK. 1530/7′ ye göre işletilen ticari temerrüt faizi bakımından davanın kısmen reddine karar verildiğini, takip öncesi faiz taleplerine ilişkin kurulan hükmün eksik ve hatalı olduğunu, Her iki tarafın tacir olup takibe konu alacağın fatura alacağı olduğunu, bilirkişi raporunda; davalı/borçlunun, takibe dayanak söz konusu faturaların ticari defterlerinde işlenmiş olduğunun tespit edildiğini ve davalı/borçlunun ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalının davacıya borcunun bulunmadığının tespit edildiğini, Davalının dosyada mübrez dilekçelerinde ise davacının fazla fatura düzenlediği, bu durumun davacı tarafından bilindiği ve muhasebecilerinin bu faturaları yanlışlıkla işlendiği ifade edilmiş olmasına rağmen; fatura tarihleri ile aynı gün kayıtlı ödeme tutarlarının da davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğunun bilirkişi tarafından tespit edildiğini, neticeten bilirkişi raporunda davacının, davalıdan 17.519,49-TL alacaklı olduğu kanaatine varıldığını, fakat takip öncesi faiz taleplerine ilişkin değerlendirmede ise TTK 10. maddeye atıfla işlemiş faiz talebinin dayanağının olmadığı kanaatine varıldığını, bunun üzerine 07.08.2018 tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçelerinin sunulduğunu, Davalı-borçlunun takibe dayanak ve ticari defterlerinde kayıtlı olan faturalar için yapmış olduğu kısmi ödemenin de davalı-borçlunun temerrüde düştüğünü ayrıca ortaya koymakta olduğunu, TTK 1530. madde hükmü açık olmasına rağmen bilirkişi tarafından değerlendirmeye alınmadığı gibi mahkeme tarafından da incelenmediğini, TTK 1530/7′ ye göre işletilen faizin, davalı/borçlunun ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilen dava konusu takibe dayanak faturaların tarihlerinden 30 gün sonrasından itibaren başlatılan ticari temerrüt faizi olduğunu, Gerek yürürlükte olan TTK m. 1530 gerekse de Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2016/2860 E., 02.05.2016 tarih ve 2016/2783 K. sayılı kararı ile de işlemiş ticari temerrüt faiz taleplerinin haklı ve yerinde olduğunu gösterdiğini beyanla; Açıklanan ve re’ sen dikkate alınacak nedenlerle; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1072 Esas, 25.06.2018 tarih ve 2018/636 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde; sadece, asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz işletilmesi hükmünün kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak; talepleri doğrultusunda takip tarihinden önce ve sonra TTK 1530/7′ ye göre ticari temerrüt faizi işletilmesi taleplerinin kabulüne, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının delillerin yerinde değerlendirilmemesi sebebiyle hukuka aykırı şekilde tesis edildiğini, Müvekkili şirketin kamuya ait inşaat taahhüt işleri yaptığını, söz konusu işler kapsamında 2015 yılı Temmuz- Ağustos- Eylül- Ekim aylarında İstanbul Bahçelievler ilçesinde bulunan … Ortaokulu, … İlkokulu ve … İlkokulu’nun elektrik onarım işlerini üstlendiğini, Müvekkili şirketin, davacı şirket ile yapmış oldukları görüşmelere istinaden fatura karşılığı 39.498,38 TL tutarında elektrik malzemesinin belirlenen okul şantiyelerine geldiğini ve bedelinin ödendiğini, Ancak söz konusu davaya konu olan 5 adet faturanın sehven müvekkiline gönderildiğini, söz konusu faturalar sehven gönderildikten sonra müvekkili şirket muhasebesince işlerin yoğunluğundan işlenmiş ancak yapılan görüşmelere istinaden aradaki ticari ilişkiler münasebetiyle düzeltilmesine gerek görülmediğini, Davacının kötü niyetli olduğunu, söz konusu davaya konu olan 5 adet faturanın dayanağı olan herhangi bir sevk irsaliyesi, sipariş formu, sözleşme, protokol ve teslim tutanağı bulunmadığını, davacının dava dilekçesinde faturalara konu olan sevk irsaliyeleri ve teslim tutanaklarına değinmediğini, söz konusu 5 adet faturaya dayanak olan sevk irsaliyelerinin, sipariş formlarının, sözleşme, protokol ve teslim tutanaklarının davacı tarafından dosyaya celbini talep etmelerine rağmen Yerel Mahkemece bu taleplerinin karşılık bulmadığını, söz konusu irsaliyeler, sipariş formları, sözleşme, protokol ve teslim tutanakları dosyaya celbi sağlandıktan sonra mahkeme tarafından sevk irsaliyeleri ve teslim tutanakları üzerindeki imzaların kendileri tarafından bildirilecek o dönem çalışanlarının, imza örnekleri ile karşılaştırılması için Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesine gönderilmesi talepleri incelense idi haklılıklarının anlaşılacak olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 10.05.2017 tarih ve 2017/809 Esas , 2017/943 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere;”…İtirazın iptali davası da yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa (01.11.2011 tarihinden itibaren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa) göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Somut uyuşmazlıkta davalı borçlu alacaklı ile aralarındaki hukuki ilişkiyi inkar etmemiştir. İnkar edilen husus, takibe konu faturalar ve malların teslimi olgusudur. Bu halde faturaların dayanağı malların teslim edildiğini ispat yükü alacaklı davacıdadır. Davacı alacaklı bu hususta kabul edilmeyen her bir faturaya ilişkin sevk irsaliyelerini dosyaya sunmuştur. Bu belgelerde teslim alan adıyla isimsiz imzalar mevcuttur. Davalı şirket yetkilisi isticvaben verdiği 15.06.2012 tarihli beyanında bu irsaliyeler altındaki imzaların şirketin hangi çalışanına ait olduğunu bilmediğini ifade etmiştir. Bu halde imzaların kime ait olduğunun açıklığa kavuşturulması gerekir. Mahkemece davalı şirket temsilcisinin beyanları dikkate alınarak malın teslim edildiğini ispata yarar bu belgelerdeki imzaların borçlu şirketteki mal teslimine yetkili olduğu belirtilen kişilerden kime ait olduğunun tespiti ile neticesine göre hüküm kurulması gerekirken imza incelemesi yapılmasının gerekli olmadığı gerekçesi ile verilen direnme kararı yerinde değildir. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı BOZULMALIDIR…” Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 04.02.2014 tarih 2013/543 Esas ve 2014/681 Karar Sayılı ilamında belirtildiği üzere; “…Davacı akdi ilişkinin varlığını yazılı belgeyle usulen kanıtlayabilmiş değildir. Fatura düzenlenmesi tek başına akdi ilişkinin varlığını kabule elverişli olmayıp davanın reddine karar verilmesi gerekirken akdi ilişkinin varlığı kanıtlanmış gibi yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir…” şeklinde olduğunu, Davacı firma tarafından 2015 yılına ilişkin faturalardan kaynaklı alacaklı olduğunu iddia etmesinin kuşkusuz kötü niyetli olduğuna delalet etmekte olduğunu, söz konusu alacak üzerinden 2 yıl geçmiş olmasına rağmen herhangi bir hukuksal girişimde bulunmadığını ve fatura alacağına ilişkin müvekkili şirketi temerrüde düşürecek bir ihtar dahi göndermediğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkili şirket temerrüde düşürülmediğinden faiz talep edilemeyeceğini, söz konusu davacı şirketin vergi levhası incelendiğinde 2015 yılı Beyan olunan matrahın 15.378,63 TL olduğunu, 2015 yılında beyan olunan tüm matrahı 15.378,63TL olan bir şirketin 17.219.49 TL’ lik alacağını 2 yıl gibi bir sürede pas geçmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Yerel Mahkemece de cevap ve delil dilekçelerinde ileri sürdükleri hiçbir hususun araştırılmadığını, lehlerine olan delillerin toplanması hususunda hiçbir işlem tesis edilmediğini, yerleşik Yargıtay içtihatları ile sabit olduğu üzere faturanın, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerektiğini, fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerektiğini, faturayı alan borcu inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce bu borcu kanıtlaması gerektiğini, taraflar arasında bu tür bir borç ilişkisi yoksa, düzenlenen belgenin fatura olmadığını, bu belgenin belki icap olarak kabul edilebileceğini, buna itiraz edilmemesinin, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmayacağını, sadece faturanın tebliğ edilmiş olmasının borcun varlığını ispatlamayacağını, karşı tarafın borcu inkâr etmesi halinde tacirin, öncelikle borcu başkaca delillerle ispatlaması gerektiğini, borcun varlığının ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı olmadığını, faturanın ispat aracı olmasının, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerli olduğunu, sonuç olarak hem yerel mahkemece lehlerine olan deliller değerlendirilmeden hem de borcun varlığının davacı tarafça ispat edilmesi gerektiği gözetilmeden müvekkili aleyhine davanın kabulüne karar verilmesinin, kanuni hiçbir gerekçe gösterilmeksizin müvekkil aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırılık teşkil etmekte olduğunu, Müvekkilinin davacıya borçlu olmadığı, davacının açtığı davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğundan istinaf talebinde bulunduklarını beyanla; Açıklanan ve re’ sen dikkate alınacak nedenlerle; İlk derece mahkemesince kabul edilen davanın istinafen incelenerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, müvekkili aleyhine açılan davanın reddine, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı icra dosyasındaki takibin iptaline, davacının dava konusu faturayı takibe koymada kötü niyetli ve ağır kusurlu olduğu anlaşıldığından faturaya dayanan ilamsız takip konusu alacağın % 20’ sinden aşağı olmamak üzere tazminata ve alacağın % 10’u oranında para cezasına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1072 Esas 2018/636 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, faturadan kaynaklı alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Davacı, taraflar arasında ticari ilişki kapsamında davalı tarafa satılan mallar karşılığı fatura düzenlenip tebliğ edildiğini, fatura bedellerinin bir kısmının ödendiğini kalan bedelin ödenmediğini, bunların tahsili için yapılan takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, davalı taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacıdan toplam 39.498,38 TL bedelli mal alındığını, bedelinin ödendiğini, davacının kalan 5 adet faturayı sehven düzenlediğini, sehven düzenlenen bu davacı faturalarının muhasebecinin işlerinin yoğunluğu nedeniyle ticari defterlere işlendiğini, davacı ile yapılan görüşmelere istinaden ve aradaki ticari ilişkiler münasebetiyle yanlışlığın düzeltilmediğini, davacının kötü niyetli olarak, teslime ilişkin sevk irsaliyesi, sipariş formu, sözleşme, protokol ve teslim tutanağı bulunmayan bu faturalardan dolayı alacak talep ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava ve takipte istenen alacak miktarı 20.544,19 TL’ dir. Mahkemece dava kısmen kabul edilerek 17.519,49 TL asıl alacak yönünden takibe itirazın iptaline karar verilmiş, 3.024,70 TL işlemiş faiz alacağı yönünden ise dava reddedilmiştir. Davada reddedilen miktar 3.024,70 TL olup karar tarihi itibarıyla HMK 341. maddesine göre kesinlik sınırı 3.560 TL’ dir. HMK 341/2-4 maddesine göre reddedilen miktar yönünden mahkeme kararı kesin olduğundan davacının istinaf dilekçesinin HMK 346/1 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekir. Davaya konu alacak faturadan kaynaklanmakta olup, davalı takip dayanağı davacı faturalarını ticari defterlerine kaydetmiştir. Söz konusu faturalara ve içeriğine süresi içinde itiraz etmemiştir. Cevap dilekçesinde faturaların yanlışlıkla ticari deftere kaydedildiğini ve davacı ile yapılan görüşme nedeniyle düzeltilmediğini savunmuştur. TTK 21/2 maddesine göre bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde faturanın içeriği hakkında itirazda bulunmamışsa içeriği kabul etmiş sayılır. Buna göre davalı faturalara süresi içinde itiraz etmediğinden içeriğini kabul etmiş sayılacağından fatura içeriği malların teslim edildiği, fatura kadar borçlu olduğu sabittir. Davalı, davacı ticari defterlerinde kayıtlı olanlar dışında fatura bedellerine mahsuben ödeme yaptığını ispatlayamamış, cevap dilekçesinde de faturalara karşılık 39.498,38 TL ödeme yaptığını savunmuştur. Kalan bedelin ödendiği ispatlanamadığından davacının 17.519,49 TL alacaklı olduğu sabittir. Takip faturaya dayalı olup alacak likit ve belirlenebilir olduğundan ve takibe itirazında davalı haksız bulunduğundan icra inkar tazminatı şartları oluşmuştur. Mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle davalının istinaf sebepleri yerinde olmadığından istinaf talebinin esastan reddi gerekir. Ancak mahkeme gerekçeli kararının hüküm fıkrasının 2. maddesinde Alınması gereken 1.196,76 TL nisbi karar harcından davacı tarafça peşin yatırılan 248,13 TL harcın mahsubu ile kalan 948,63 TL harcın davalıdan tahsiline karar vermesi gerekirken sehven yazım yanlışı yapılarak 248,13 TL’ nin tahsiline karar verilmiştir. Bu husus açık yazı hatası olup ilk derece mahkemesince yerinde düzeltilebileceğinden resen istinaf sebebi olarak değerlendirilmemiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre; davada reddedilen miktar karar tarihi itibari ile HMK 341/2-4 maddeleri gereğince kesin olduğundan 346/1 maddesi gereğince davacı istinaf dilekçesinin HMK 352/1 maddesi uyarınca usulden reddine, davalının istinaf talepleri yerinde olmadığından davalının istiinaf başvurusunun ise HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvuru dilekçesinin 6100 sayılı HMK’nun 352/1 maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 2-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince taraflarca yatırılan 98,10’ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle davacıdan alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL’ nin mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle davalıdan alınması gereken 1.196,76 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 299,19 TL harcın mahsubu ile bakiye 897,57 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 7-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda 27/02/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.