Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1628 E. 2020/267 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1628 Esas
KARAR NO : 2020/267 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/193 Esas 2018/725 Karar
TARİH : 11/07/2018
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 27/02/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket ile davalı arasında ticari alım satımdan kaynaklı cari hesap ilişkisi bulunduğunu, davalının borcunu ödemediğini, müvekkilini oyaladığını, davalı aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibine başladıklarını, takibe itirazla durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın açılmasının usule aykırı olduğunu, müvekkili şirketin FETÖ/PDY kapsamında olduğunu ve kayyum ataması yapıldığını, KHK kapsamında TMSF’ye devredildiğini, davacı ile müvekkili şirket arasında ticari bir ilişkiden doğan herhangi bir borcun bulunmadığını, davanın hukuka aykırı ikame edildiğini belirterek davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesi 11/07/2018 tarih 2017/193 Esas 2018/725 Karar sayılı kararında; “Tüm dosya kapsamı bilirkişi raporu taraf beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davalı tarafın davalı şirketin FETÖ/PDY kapsamında kayyım atanan şirket olduğundan bahisle davanın KHK kapsamında usulden reddini talep ettikleri görülmektedir. Olağanüstü hal ilanından sonra çıkartılan 670 sayılı KHK’nın 5. maddesi ve 675 sayılı KHK’nın 16/1 maddesi kapsamında değerlendirildiğinde KHK düzenlemesi öncesinde açılan davalar ve icra takipleri konusunda düzenleme yapıldığı ve bu davaların usulden reddine karar verilmesinin gerektiğinin düzenlendiği, dava konusu alacak iddiası ile Bakırköy …. İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında yapılan takip tarihinin 13.2.2017 olup, 670 KHK’nın 5 maddesi ve 675 sayılı KHK 16/1 maddesi ilişkin düzenlemelerin takip öncesinde yapılan düzenlemeler olmasından dolayı mahkememizce usulden red talepleri yerinde görülmemiştir. Bununla birlikte celp edilen ticari sicil kayıtları itibariyle davalı şirketin KHK kapsamında ticari sicilden terkin edildiği, sonrasında TMSF devir itibariyle kayyım atanmak suretiyle tekrar ticari sicil kaydının aktif edildiği görülmektedir. Tüm dosya kapsamı bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde davacı şirketin davalıdan icra takibi itibariyle alacaklı olduğu anlaşılmış olduğundan davacının davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği Dava konusu alacağın faturaya dayandığı, likit olduğu, davalının kötü niyetle itirazla takibin durmasına sebebiyet verdiği anlaşıldığından %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği…”gerekçesi ile, Davacının davasının kabulü ile;Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptali ile takibin devamına,Takip konusu alacağın faturaya dayalı likit olduğu anlaşıldığından, kötü niyetli itirazla takibin durmasına sebebiyet verilmesinden dolayı %20’sini oluşturan 11.753,78.-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İstanbul Anadolu 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 17.11.15 tarihli ve 2015/ 2903 D. İş sayılı kararı mucibince, müvekkili şirketin de aralarında bulunduğu … A.Ş. ve Holding bünyesindeki firmalara ve iştiraklere, söz konusu şirketlerin FETÖ/PDY kapsamında ve bu şirketlerin söz konusu örgütün kontrolü altında yönetildiği şüphesiyle yönetim kurulu organın yerine geçecek şekilde kayyım ataması yapıldığı, bu karar ile yeni yönetim kurulu üyeleri müvekkili şirket lehine olan ve şirketin lehine olacak olan her türlü elzem iş ve işlemleri yapmaya yetkili olup bu hususta soruşturma kapsamına uygun ve şirketlerin lehine olan kararları uygulamaya koyduklarını, atanan kayyımlar 680 Sayılı KHK uyarınca, basiretli bir tacir gibi hareket etmek zorunda olduğu, aksi halde sorumlulukları doğacağı, bu minvalde, kayyımlar atanma amacına uygun olarak söz konusu kayyım atama kararından itibaren piyasadaki kişilerle ticari alım-satım ilişkilerini sürdürdüğü, şirketin menfaatine ve hukuk düzenine uygun şekilde şirketi yönetmekte olduklarını, Ancak yerel mahkemece dosyaya sunulan deliller değerlendirilmeden hüküm verildiğini, müvekkili şirketin halihazırda TMSF yönetiminde olan bir şirket olup hiçbir evrakı hiçbir dosyaya ibraz etmekten kaçınmamak suretiyle ve hatta bu hususta yargı makamlarına yardımcı olacak şekilde hareket etmekte oldukları, bilindiği üzere HMK m. 195 ”… Mahkemeye getirilmesi mümkün olmayan deliller bulunduğu yerde incelenebilir, dinlenebilir.” hükmüne haiz olduğu, defterlerin fiziken mahkemeye sunulması müvekkili şirket nezdinde mümkün bulunmamakla birlikte bilirkişi tarafından eksik olarak incelendiği, müvekkili şirket defterlerinin tam ve doğru bir şekilde incelenmeden, yargılamanın nihayete erdirilmesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ulusal hukukumuzca koruma altına alınan adil yargılanma hakkını ihlal ettiği, HMK m. 27/2-c ‘de düzenlenli “HUKUKİ DİNLENİLME HAKKI” açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak değerlendirilmesini içerir.” şeklinde koruma altına alınmış olup bu yargılama sonucunda hukuki dinlenilme hakkı ihlal edildiğini, Bilirkişi tutar yönünden inceleme yapmadan önce mahkemeden tüm delilleri toplaması gerektiğini, Mahkemeye sundukları deliller ve cevap dilekçesi ekleri değerlendirilmeksizin hazırlanmış bilirkişi raporunun gerçeği yansıtmadığını, olayları vaki bilirkişi raporunda olduğu şekliyle ele almanın maddi gerçekliği ortaya çıkarmaya hizmet etme amacından uzak ve “kolaycı” bir tutum olduğunu,Kararın, salt davacının beyanları üzerine kurulu bir karar olduğu, ilk derece mahkemesinin dosyaya sundukları deliller ve cevap dilekçesi ekleri hakkında değerlendirme yapmaksızın karar verdiğini, bunları göz önüne almaksızın kurulan hükmün, salt davacı yanın beyanlarına dayalı, tarafsız ve adalete aykırı bir hüküm olduğunu, davacı yanın beyanlarına dayalı hüküm kurarken de vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin gerekçesiz olarak, hakkaniyete ve emredici hükümlere aykırı şekilde davalı müvekkiline yükletilmesinin yerinde olmadığını, Öte yandan, bir olgunun var olup olmadığına hakim ancak delillerin toplanıp ardından değerlendirilmesi sonucu ulaşabileceğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, talep gibi karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/193 Esas 2018/725 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, açık hesap ticari ilişkiden kaynaklı alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.Davacı, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı alacağın tahsili için yapılan takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.HMK’nın 190/1 maddesinde ispat yükü, Yargılamaya hakim olan ilkeler başlığı altında yer alan 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde ve AİHS’nin 6. maddesinde adil yargılanma hakkı düzenlenmiştir. Özellikle HMK’nın 27. maddesinde “- (1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.(2) Bu hak;a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,b) Açıklama ve ispat hakkını,c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut veaçık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.” denilmiştir.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, uyuşmazlığın çözümü için taraf ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğinden mahkemece 22/09/2017 tarihli duruşmada ticari defter ve belgeler üzerinde 31/10/2017 tarihinde duruşma salonunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, taraf vekillerine ticari defter ve belgeleri inceleme gün ve saatinde bilirkişi incelemesi için ibraz etmek üzere ihtar yapılmasına, davalı defterlerini yerinde incelemek üzere bilirkişiye yetki verilmesine karar verilmiştir. 31/10/2017 tarihli tutanağa göre belirlenen inceleme gün ve saatinde tarafların hazır olmadıkları, incelemeye esas ticari defter ve belgelerini hazır etmediklerinden incelemenin yapılmadığına ilişkin tutanak tutulduğu anlaşılmıştır. Bundan sonra mahkemece her hangi bir gerekçe gösterilmeksizin davacı ticari defterleri üzerinde talimat yoluyla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve talimat yoluyla davacı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır. Davalı ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır. Bunun gerekçesi açıklanmamıştır.Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu sadece davacı ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak hazırlanmıştır. Alınan ve hükme esas yapılan bilirkişi raporu uyuşmazlığı giderecek nitelikte değildir. Bilirkişi raporu davacı ticari defter kayıtlarına göre hazırlanmış olup, ticari kayıtlarda yer alan faturalar ile iade faturaları ve ödeme belgeleri konusunda yeterli açıklama içermemektedir. Özellikle davacı defterlerine göre davacı alacağını oluşturan iade faturalarının davalı tarafa teslim edilip edilmediği ile ödeme kayıtlarının belgeli olup olmadığı hususunda belgi içermemektedir. Bilirkişi davacı defterlerine ve dosyaya sunulan ve davalı tarafçada imzalanan form BA mutabakatına göre rapor oluşturmuştur. Söz konusu mutabakat sadece belli bir dönem ile ilgili davacı faturaları konusunda mutabakat içermektedir. Bu mutabakattan söz konusu döneme ilişkin faturaların karşılıklı ticari defterlere kaydedildikleri anlaşılmakta ise de taraflar arasında borç alacak yönünden bir mutabakat olarak nitelendirilemez. Davacının dosyaya sunduğu ve delil olarak dayandığı ve dönem sonu itibarıyla davacının alacaklı olduğunu gösteren mutabakat mektubunda davalı imzası bulunmamaktadır. Davacı da bu mutabakat mektubunun davalı tarafça kabul edildiğini ispatlayamamıştır. Buna göre alacağın varlığını ispata yeterli olmayan ve davacı tarafça tek taraflı düzenlenmiş olan, davalı ticari defterler ve kayıtları ile uyuştuğu konusunda inceleme bulunmayan, kayıtlarda yer alan fatura ve ödemelere esas teşkil eden belgeler hakkında bilgi içermeyen, davalı tarafça kabul edildiği ispatlanamayan ve davalı imzasını içermeyen mutabakat mektubuna, sadece belli bir döneme ilişkin BA form kayıtları hakkında mutabakatı içeren belgeye dayalı olarak hazırlanan bilirkişi raporuna dayanarak ve davalı ticari defter ve belgeleri konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmaması gerekçesi açıklanmadan davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.Mahkemece davalı ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ve yerinde inceleme için bilirkişiye yetki verilmiş olmasına rağmen herhangi bir gerekçe gösterilmeden bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, davalı delilleri toplanıp değerlendirilmeden karar verilmesi, HMK 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına, Anayasanın 36. ve AİHS’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil etmektedir.Anayasa’nın 141. maddesinde öngörülen mahkeme kararlarının gerekçeli olması ilkesinin bir sonucu olarak düzenlenen HMK’nin 297. maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır.6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.Mahkemece yapılacak iş tarafların iddia ve savunmalarının ispatı yönünden bildirdikleri delilleri toplamak, davacının delil olarak dayandığı ve davalı imzasını içermeyen mutabakat mektubu konusunda gerekmesi halinde taraf beyanlarını almak, sunulması halinde veya duruşma ara kararında belirtildiği üzere yerinde inceleme yetkisi verilerek davalı ticari defter ve belgeleri üzerinde de bilirkişi incelemesi yaptırılarak, oluşacak sonuca göre karar vermek olmalıdır.Bu nedenle davalı istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen şekilde eksik hususlar giderilip gerekmesi halinde konusunda uzman bilirkişiden rapor alınmak suretiyle taraflar arasındaki ticari ilişki belirlenerek, ispat hususundaki yasal düzenlemelerde gözetilerek, tarafların iddia ve savunmalarından hangilerinin ne şekilde ispatlandığı, bunlardan çıkan hukuki sonuç, taraf delillerinin toplanıp toplanmadığı bunun sebepleri de belirtilerek yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/07/2018 tarih ve 2017/193 Esas – 2018/725 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 1.003,62TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 3-İstinaf aşamasında davalı tarafından sarf edilen 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınıp davalıya verilmesine,4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/02/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.