Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1609 E. 2020/147 K. 05.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1609 Esas
KARAR NO: 2020/147 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 07/06/2018
DOSYA NUMARASI: 2017/426 Esas 2018/517 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/02/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 09/10/2006 tarihli “Hisse Alım ve Satım Sözleşmesi” ile …A.Ş.’nin hisselerinin tamamını davalılardan satın aldığını, hisse alım ve satım sözleşmesinin 1.maddesinde satıcıların temsilcileri olarak … ile … gösterilmiş ise de bu kişilerin vefat etmiş olduğundan, sözleşmenin 1.maddesinde gösterilen devredenlere karşı açıldığını, hisse alım ve satım sözleşmesinin 2.3.i maddesinde satıcıların taahhütleri (tazminat yükümlülüğü) düzenlendiğini, buna göre “..imza tarihinden önceki döneme ilişkin ve mizanda yer almayan borç ve yükümlülükleri ile imza tarihinden önceki bir tarihte hukuki nedeni ortaya çıkmış davalardan kaynaklanan yükümlülüklerden dolayı sorumlu olacaktır. Satıcılar bu madde kapsamında şirkete ödemekle yükümlü olduğu tutarları ve bu tutarlar ile ilgili dava harcı, avukatlık ücretleri ve sair zorunlu giderler gibi makul masrafları da 2.3(v) maddesi hükümleri uyarınca alıcılara ödeyecektir.” bu kural kapsamına giren 3 adet dava hisse alım ve satım sözleşmesinin imza tarihi olan 09/10/2006 tarihinden sonraki bir süreçte sonuçlandırılmış olup müvekkili şirket tarafından bu davaların davacılarına toplam 229.022,39 TL ödeme yapıldığını beyanla toplam 229.022,39 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile yargılama gider ve vekalet ücretiyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, yetkili mahkemelerin İstanbul (Çağlayan) Asliye Ticaret Mahkemelerinin olduğunu, yargı yolunun caiz olmadığını, dava konusu ihtilafa ilişkin olarak, şirket öncelikle ödeme bildirim yükümlülüğünü ifa etmesi gerektiğini, ödeme bildirim yükümlülüğünün ifasından sonra doğması muhtemel ihtilafın çözüm yolunun ise tahkim olarak belirlendiğini, bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davacının ancak kendi hissesi oranında talepte bulunabileceğini, davacının hissedarlarından ari olarak, tüm hissedarların birlikte talep konusu edilebileceği alacak için tek başına dava açma yetkisinin bulunmadığını, bu nedenle davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle ehliyet yönünden reddi gerektiğini, satıcılar arasında vefat etmiş bulunan …’nin mirasçılarının davaya dahil edilmeleri gerektiğini, davanın yalnızca satıcılar arasında sağ olanlara karşı açılmış olmasının hukuka aykırı olduğunu, şirket temsilcisi tarafından sözleşmeye uygun olarak zamanında ve usulüne uygun şekilde satıcılar temsilcilerine bildirim yapılmadığını, satıcılar temsilcileri görüşmelere davet edilmediğini, bu nedenle sözleşme hükümleri doğrultusunda sorumluluklarının bulunmadığını, alıcıların talep haklarının ortadan kalktığını, Gebze 1.İş Mahkemesinin 2008/519 Esas sayılı dosyasının şirket tarafından gereği gibi takip edilmediği ve ileri sürülebilecek itirazlarının zamanında eksiksiz olarak ileri sürülmediğini, netice itibariyle savunma hakkı gereği gibi kullanılmayacak davanın mevcut haliyle sonuçlandırılmasına sebebit verildiği, şirket tarafından kendi kusuruyla zararın artmasına sebep oldğu, bu nedenle ortaya çıkan sonuçtan satıcıların sorumluluğuna gidilemeyeceğinin açık olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 07/06/2018 tarih ve 2017/426 Esas – 2018/517 Karar sayılı kararında; “… HMK’ nın 17. maddesine göre ” Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 03/04/2014 tarih, 2014/208 E. 2014/4977 K. sayılı kararında da menfi tespit davasında yetki uyuşmazlığı üzerine ” …Yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde HMK’nun 17. maddesi uyarınca geçerlidir. Yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kalabilir. Taraflar, sözleşmeyle yetkili kıldıkları mahkeme yanında kanunen yetkili olan genel ve özel yetkili mahkemelerin de yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa, bunu ayrıca sözleşmede belirtmelidirler. Aksi halde davanın yalnız yetki sözleşmesiyle belirlenen mahkemede açılması gerekir. (HMK. mad 17). Bu yeni düzenleme, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak davalar bakımından uygulanır. Bu tarihten önce açılan davalarda, Yetki Sözleşmesi ile belirlenen mahkemeler yanında, kanunen yetkili olan genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkileri devam eder. Dosya kapsamından, taraflar arasında imzalanan sözleşme ile ihtilaf halinde Kaş-Antalya Mahkemelerinin yetkili olacağına dair yetki sözleşmesi yapıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda uyuşmazlığın Kaş Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) çözümlenmesi gerekmektedir. …” şeklinde karar verilmiştir. Mahkememize açılan işbu davada sözleşmeden kaynaklanmakta olup, davalılar vekili tarafından cevap dilekçesinde süresi içerisinde yetki itirazında bulunarak yetkili mahkemenin İstanbul Merkez Mahkemeleri olduğu bildirilmiştir. Öte yandan tüm davalıların da tebligat adresi yetki sınırlarımız dışarısında İstanbul’dur. Taraflar arasındaki sözleşmedeki bu açık yetki düzenlemesi nedeni ile HMK’ nın 17. maddesi gereğince davanın yetkili mahkemede açılması gerekir. Bu nedenle mahkememizin yetkili olmadığı, İstanbul Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduğu anlaşıldığından dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, Mahkememizin yetkisizliğine, istem halinde karar kesinleştikten sonra dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerektiği…”gerekçesi ile; ”1-Açılan davada HMK’ nun 114/1-ç maddesinde düzenlenen yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 115/2. maddesi gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, 2-Kararın kesinleşmesine müteakip süresinde müracaat halinde yetkili ve görevli İstanbul (Çağlayan) Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin gerekçesinin yasaya aykırı olduğunu, HMK md. 17’ye dayanılarak sözleşmede yetkili mahkemenin gösterilebilmesi için tüm tarafların tacir olmasının zorunlu olduğunu, somut olayda davalıların tamamının gerçek kişiler olduğunu, yani tacir olmadığını, bu nedenle somut uyuşmazlıkta bu hükmün uygulama alanı bulunmamakta olup genel yetki kurallarına göre yetkili mahkemenin tespitinin gerektiğini, Davalılardan …, … ve … sözleşmede yetkili vekil olarak gösterilen … ve …’a noterden vermiş oldukları vekaletnamelerde adreslerini “Organize Sanayi Bölgesi Gebze / Kocaeli” olarak gösterdiklerini, Davanın konusu sözleşmenin 2.3.i maddesi kapsamına giren davaların sonuçları uyarınca tahsil edilmesi gerekli miktarlarla ilgili olduğunu, özetle sözleşmenin uygulama alanı Gebze olduğunu, HMK’nun 10. maddesi “sözleşmeden doğan davalar sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” hükmü gereği davanın Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış olmasının doğru olduğunu, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 17. Maddesinde ancak ve yalnız tacirlerin veya kamu tüzel kişilerin kendi aralarındaki uyuşmazlıkta yetki sözleşmesi yapılabileceği belirtildiğini, her ne kadar davanın dayanağı sözleşme 09.10.2006 tarihinde akdedilmiş ise de HMK.’nun 448. maddesi gereğince 6100 Sayılı Yeni Kanun Hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydı ile derhal uygulanacağından davanın açılış tarihi itibariyle Sözleşme’nin 4.12’ci maddesinde yer alan yetkili mahkeme ile ilgili hüküm geçerliliğini yitirdiğini, Ayrıca bir yetki itirazının kabulü halinde dahi dosya içeriğinden görüleceği üzere davalılardan …, … ve …’ın adresleri “Üsküdar / İstanbul” ilçesinde olup dava dilekçeleri bu adrese tebliğe çıkartıldığını, HKM’nun 7. maddesi uyarınca davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir hükmü doğrultusunda yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemeleri olduğu görüldüğünü, yetki itirazının kabulü halinde dosyanın İstanbul Anadolu Nöbetçi Ticaret Mahkemesine gönderilmeden direk İstanbul Nöbetçi Ticaret Mahkemesine gönderilmesinin de hatalı olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanmış Hisse Alım Ve Satım Sözleşmesinden kaynaklı alacak davasıdır. Mahkemece, açılan davada HMK’ nun 114/1-ç maddesinde düzenlenen yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine, kararın kesinleşmesine müteakip süresinde müracaat halinde yetkili ve görevli İstanbul (Çağlayan) Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur Dosya içeriğinde fotokopisi bulunan 9 Ekim 2006 tarihli Hisse Alım Ve Satım Sözleşmesi incelendiğinde; Sözleşmenin 1. maddesine göre; ”Merkezi Avcılar/ İstanbul adresinde bulunan … A.Ş.(…); …, …, …, …, …, … (Alıcılar) ile Sözleşmenin 1.ci maddesine göre;”Merkezi Gebze/Kocaeli adresinde bulunan … A.Ş.nin (Şirket) pay sahipleri olan; …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … (Satıcılar) olarak adlandırılacaktır, düzenlemesinin olduğu,sözleşmeyi satıcılar ile alıcıların imzaladığı, Satışın konusunun; ”SatıcılarŞirket’in mevcut sermayesinin toplam %100’ünü temsil eden 5.500.000,00 YTL. Nominal değerli tamamı ödenmiş 5.500 adet hisseyi (”satışa konu hisseler”) Alıcılar’a satmak istemekte ve Alıcılar işbu Sözleşme’de belirlenen hüküm ve şartlara bağlı olarak Satışa Konu Hisseler’i satın almak istemektedir,” düzenlenmesinin olduğu görülmüştür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/13-785 Esas 2016/145 Karar sayılı 10/02/2016 tarihli kararında da belirtildiği üzere, HUMK’ın yürürlükte olduğu tarihte imzalanmış olan yetki sözleşmeleri ile ilgili olarak diğer şartların bulunması halinde HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda yetkiye ilişkin olarak HMK’nın 17 maddesi hükümleri uygulanacaktır. Yargıtay 11 ve 19 Hukuk Dairelerinin istikrar kazanmış kararlarına göre; HUMK döneminde yapılmış olsalar bile tacirler arasında yapılmış olan yetkiye dair sözleşmeler HMK döneminde de geçerli olup anılan kanunun 17. maddesinde ;” Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır,”hükmü düzenlenmiş olup anılan kanunun 17. maddesine göre aksi kararlaştırılmadığı sürece ancak yetki sözleşmesi ile belirlenen mahkemelerde dava açılabilir. Taraflar arasında imzalanan 9 Ekim 2006 tarihli Hisse Alım Ve Satım Sözleşmesi’nin 4.12. maddesinde;”İşbu sözleşmeden dolayı çıkabilecek ya da sözleşme ile alakalı olarak oluşabilecek her türlü uyuşmazılık İstanbul Merkez Mahkemelerinde ve İcra Dairelerinde çözümleneceğinin,” düzenlendiği, davanın 9 Ekim 2006 tarihli Hisse Alım Ve Satım Sözleşmesi’nden kaynaklandığı, davalıların sözleşme tarihinde sözleşme konusu Merkezi Gebze/Kocaeli adresinde bulunan … A.Ş.nin (Şirket) pay sahipleri olduğu, sermaye şirketlerinin ortağı tacir olarak adlandırılmamaktadır. Zira, işletme faaliyeti tüzel kişiliği olan şirket adına yapılır. Buna göre somut olayda hissesi devredilen A.Ş. nin pay sahipleri olan davalıların tacir sayılmadığı, davalıların tacir olduğuna dair dosya kapsamı itibariyle delil olmadığı buna dair iddiada olmadığı ayrıca Yargıtay 20 HD.nin 17/06/2019 Tarih ve 2019/2392 Esas, 2019/4106 Karar sayılı içtihadında da belirtildiği üzere yetki sözleşmesinin kesin yetki olmadığı, 6100 Sayılı HMK.’nın 14/2 Maddesinde; ”Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir,” hükmünün düzenlendiği, buna göre davanın Hisse Alım Ve Satım Sözleşmesinden (ortaklık hukukundan) kaynaklı alacak davası olup sözleşmeye konu hissesi devredilen … A.Ş.nin dosya arasında bulunan sicil kaydına göre şirket merkezinin Gebze/Kocaeli adresinde olduğu, buna göre 6100 Sayılı HMK.nın 14/2 Maddesi uyarınca Gebze ATM. nin kesin yetkili mahkeme olduğu anlaşılmakla; ilk derece mahkemesince yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüştür. Sonuç itibariyle, davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmekle, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda ilk derece mahkemesi kararının, HMK 353/1-a3 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/06/2018 tarih ve 2017/426 Esas – 2018/517 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a3. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf eden tarafından, istinaf aşamasında sarf edilen istinaf kanun yoluna başvurma harcı 98,10.TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş – dönüş masrafı 38,10 TL olmak üzere; toplam: 136,20,TL’nin davalılardan alınarak istinaf eden davacı tarafa verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/02/2020 tarihinde HMK 353/1-a3 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi