Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1589 E. 2020/141 K. 05.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1589 Esas
KARAR NO: 2020/141 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/04/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/465 Esas – 2018/446 Karar
DAVA : Tespit
KARAR TARİHİ: 05/02/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …nin dekoratif duvar, cephe ve tavan kaplamaları imalat ve satışıyla iştigal ettiğini, bu ürünlerin imalatı sırasında kullanılan malzemenin içeriğinde polyester malzeme bulunduğu için yanıcı olduğunu, ancak buna rağmen davalı firmanın numunesi ekte sunulan ürün etiketinde ve sektör dergisindeki ilanlarda, internet sitesinde ve çeşitli görsel ve yazılı meteryallerde ürünlerinin A-2 sınıfında yanmaz ve alev almaz özellikte olduğunu ve bu durumu belgeleyen A-2 belgesine sahip olduğunu ilan ettiğini, oysa bir ürünün A-2 sınıfında alev almaz özelliğe sahip olabilmesi için sürekli ateş kaynağına tabii tutulması ve hiçbir şekilde alev almaması gerektiğini, ancak bu özelliklere haiz bir ürünün alev almaz özelliğe sahip olduğunu, 15 sn ateş kaynağına maruz bırakılan bir ürünün alev alması halinde bu ürünün A-2 değil, B-3 sınıfına dahil olabileceğini, ekte sunulan ve davalıya ait orijinal markalı ürünün çakmakla yanma görüntü videosu ve resimleri incelendiğinde, davalıya ait ürünün ciddi biçimde alev alarak yandığını ve bu nedenle A-2 özelliğine haiz olmadığını, davalı şirketin üretip satışını yaptığı ürünün halka açık restorant, kafe, bar, şirket ve evlerde, iç ve dış mekanlarda kullanılmasının yanı sıra ulusal bazda faaliyet gösteren …, …, …, … ve … Mağazalarında, … Bank, …. Bank, … Hastaneleri Grubu, … İnşaat, … İnşaat, … Kafe zinciri, … gibi bir çok kurumun dış mekanlarında kullanıldığını, yanmaz özelliğe sahip olduğu iddia edilen bu ürünün B-3 sınıfına dahil yanıcı özelliklere sahip olması nedeniyle yangın çıkması halinde yangına ve dumana maruz kalacak kişilerin can güvenliğini ciddi anlamda tehlikeye soktuğunu, bu nedenle öncelikle A-2 belgesinin kullanımı konusunda tedbir talep ettiklerini, yargılama neticesinde ürünlerin yanıcı nitelikte ve tehlikeli olduklarının anlaşılması halinde TTK’nın 55/1.a, 9,5 ve 2 maddeleri kapsamında gerçeğe aykırı, halkı aldatıcı ve yanıltıcı ve tehlikesi gizlenmiş ürünler nedeniyle haksız rekabette bulunduğunun tespitine, haksız rekabetin menine, A-2 yanmazlık belgesinin iptaline, davalı şirketin kullanmakta olduğu ürün, etiket, ambalaj, belge ve kataloglarından, basılı ve görsel ilanlarından, internet reklamlarından A-2 sınıfı alev almaz-yanmaz ibaresinin kaldırılmasına, hükmün masrafı davalı tarafça karşılanmak üzere tirajı yüksek 2 gazetede yayınlanmasına, hükmün kusurlu ürünü elinde bulunduranlar hakkında da teşmiline, dava sonuna kadar tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Usule ilişkin, davacı tarafın davalının iştigal ettiği panel sistemleri sektöründe faaliyet gösteren bir firma olduğunu, ancak davanın haksız ve hukuki mesnetten yoksun olduğunu, davacı tarafın davalının ürettiği ürünlerin polyester bazlı ürünler olması nedeniyle A-2 yanmazlık özelliğine sahip olmaması nedeniyle tüketicilerin can ve mal güvenliğini tehdit ettiği iddia etmiş ise de, davacının kendisinin A-2 yanmazlık özelliğine sahip olmayan paneller üreterek piyasaya sunduğunu, davacı ile davalı şirket arasında İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/145 Esas sayılı dosyasına konu dava nedeniyle husumetleri olduğunu, bu dava içerisinde bulunan İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/12 D.İş sayılı dosyası üzerinden alınan 31/03/2015 tarihli bilirkişi raporuyla sabit olduğu üzere, iş bu davanın davacısı … Ltd. Şti’nin iş bu davanın davalısının tescilli endüstriyel tasarım hakkına tecavüz teşkil eden eylemler içinde olduğunun saptandığını, bu nedenle davalı ile olan ticari faaliyetleri itibariyle rekabet edemeyen davacının bu sebepten iş bu davayı açtığını, ayrıca davacının kendisi tarafından yanmazlık özelliğine sahip olmayan ürünler piyasaya sunulduğu halde davacının gerçek olmayan sebeplerle davalı aleyhine iş bu davayı açmasında hukuki yararı olmadığını cevaben beyan etmiştir. Esasa ilişkin, davalı müvekkillerinin panel sistemleri sektöründe faaliyet gösteren ülkemizdeki en köklü firma olduğunu, Türk Panent Enstütisü nezninde bir çok endüstriyel tasarım, marka ve patent/ faydalı modelin sahibi olduğunu, bu kapsamda sanayi haklarının korunmasına özen gösteren bir tacir olduğunu, uzun süre gerçekleştirdiği Arge çalışmaları sonucu ciddi yatırımlar yapmak suretiyle … Mimarlık Fakültesi Yapı Malzemeleri Bölümü ve …’den görüş almak suretiyle … Mimarlık Fakültesi Yapı Malzemeleri Laboratuvarında geliştirmiş olduğu ürünlerin ve kategorisinin tespiti için inşaat mühendisi ve aynı zamanda akademisyen olan Dr. … tarafından gerçekleştirilen onlarca bilimsel test sonucu hazırlanan teknik rapor ile ” Doğaltaş, ahşap, beton görünüm ve dokulu, fiberglas, dekoratif kaplama ürünü” nün karakteristik özelliği ve dayanıklılığı itibariyle ses yalıtım, ısı iletkenlik, barcol sertliği, kopma kuvveti ve kopma uzunluğu, dona dayanıklık, eğilme dayanaklılığı, asitliğe dayanıklılık, yangın performansı ve ateşe dayanım gibi bir çok açıdan A-2 (zor yanıcı) özellikte olduğunun saptandığı ve tüm bu hususları içeren … Mimarlık Fakültesi Yapı Malzemeleri Laboratuvarından alınan 29/05/2013 tarih ve … nolu teknik raporun cevap dilekçesi ekinde sunulduğunu, davacı tarafın sunduğu numuneler üzerinden tensip tutanağı ile… Metalurji ve Malzeme Mühendisliğine yazı yazılarak inceleme yapılması tensip edilmiş ise de, öncelikle bu numunelerin davalı şirketin imalatı ürünler olup olmadığının ispatlanması gerektiği ve incelemenin davalı şirket tarafından sunulacak numuneler üzerinden yapılması gerektiğini, bu amaçla Ek-3 ” …” markalı fiberglas markalı numunelerin sunulduğunu, kaldı ki … tarafından davalı şirkete verilen 29/05/2013 tarihli rapordan önce davalı tarafın A-2 özelliği olmayan paneller ürettiğini, A-2 özelliğine haiz ürünlerin rapordan sonra üretildiğini ve kataloglarına, internet sitesine ve bilumum reklamlarında A-2 özelliğinin 2014 yılından itibaren kullanılmaya başlandığını, davacı tarafın delil listesinde vermiş olduğu 2014 yılına ait … Dergisi Eylül-Kasım sayıları ile de A-2 özelliğinin 2014 yılından itibaren kullanılmaya başlandığının gösterdiğini, dolayısıyla 29/05/2013 tarihli rapordan önce ürünleri için A-2 yanmazlık özelliğini gösteren ibarenin kullanılmadığını ve ancak bu ibarenin haklı olarak ..’den alınan 29/05/2013 tarihli rapordan sonra kullanılmaya başlandığını, sunacakları ürünlerin A-2 yanmazlık özelliğine sahip olmadığının davacı tarafça ispatlanması gerektiğini, ispatlanamaması halinde haksız ve mesnetten yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 30/04/2018 tarih ve 2015/465 Esas – 2018/446 Karar sayılı kararında; “…Davalı taraf davacı şirketin üretip pazarlamakta olduğu ürünlerin de aynı nitelikte A-2 yanmazlık özelliğini sahip olmadığı halde o niteliğe haizmiş gibi pazarlandığını iddia etmiş ise de bu hususun ayrı bir davaya konu edilebilmesi karşısında taleple bağlılık ilkesi gereği iş bu davada incelenmesi imkanı bulunmadığı gibi böyle bir durum varlığı davalı şirketin haksız rekabet niteliğindeki eylemin varlığını da ortadan kaldırmadığından davalı tarafın bu yöndeki savunmasına itibar edilmemiştir. Aynı şekilde örneği dosyamız içerisinde bulunan İstanbul Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/145 Esas sayılı dosyasına konu davacısı … davalısı … Ltd. Şti. olan ve konusu tasarımın hükümsüzlüğü davanın iş bu davamıza konu uyuşmazlığın çözümünde etkili olmayacak kanaatiyle davalı tarafın davacı ile davalı şirket arasında husumet olduğu yönündeki savunmasına itibar edilmemiştir…”gerekçesi ile; ”1-Davanın KABULÜ ile davacı şirketin “…” isimli üründe ürünün karakteristik özellikleri ve dayanıklılığı itibariyle yüksek sıcaklığa ve yangına dayanıklılığını ifade için A-2 yanmazlık özelliğine sahip olmadığı halde bu ibarenin kullanılmasının 6102 sayılı TTK’nın 55/2 maddesi anlamında haksız rekabet olduğunun TESPİTİNE, 2-Davalı şirketin A-2 kalite derecesini gösteren ibareyi “…” ürünü bakımından kullanmaktan MEN-İNE, 3-A-2 kalite belgesinin tescilli olduğu dosya kapsamıyla sabit olmadığından iptali bakımından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 4-A-2 yanmazlık ibaresinin davalı şirketin ürün, etiket, ambalaj, belge, katalog şeklindeki basılı evraklarından ve görsel ilanlarından ve internet reklamlarından KALDIRILMASINA, 5-Hükmün bir nolu bendinin masrafı davalı tarafça karşılanmak üzere Türkiye’nin Ürün dergisi … Dergisinde ve tirajı en yüksek Türkiye genelinde yayın yapan bir gazetede İLANINA, 6-Dosya kapsamıyla A-2 yanmazlık belgesi kullanılan belgelerin hangi 3. kişiler elinde bulunduğu sabit olmadığından bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,” karar verilmiştir. Davacı vekili tavzih talepli dilekçesi ile; mahkeme kararında hüküm fıkrasının 1. Bendinde ” “…” isimli üründe” şeklinde ve 2. Bendinde ” “…” ürünü bakımından” şeklinde yazılan ifadelerin tavzihen “…” şeklinde düzeltilerek açıklanmasını talep etmiştir.
TAVZİH KARARI: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 22/05/2018 tarih ve 2015/465 Esas – 2018/446 Karar sayılı istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen tavzih kararı ile; ”Davacı vekilinin HMK 305 maddesine uygun bulunmayan tavzih talebinin REDDİNE,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu tavzih kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hatalı olduğunu, Yargıtayın yerleşik uygulaması haline gelen tavzihin reddi sebeplerinin bulunmasına rağmen inceleme yapılmadan karar verilmesinin bozma sebebi olduğunu, ( Yargıtay 20. HD., E. 2014/10701 K. 2015/11 T. 14.1.2015) İstinafa konu tavzih talebinin gerekçeli kararın yazım şeklinden kaynaklandığını, icrasında tereddüt uyandırdığını, davalının üretip satmakta olduğu tüm ürünlerin ortak adının “…” olduğunu, tek bir ürün adıymış gibi yorumlanma ihtimaline ve uyandırdığı tereddüte karşın kararın tavzihen “…” şeklinde düzeltilmesi için HMK m.305 uyarınca tavzih talebinde bulunduğunu ve bu sebeple istinaf kanun yoluna da başvurduklarını, İlk derece mahkemesince yukarıda belirtilen nedenle talep edilen tavzih kararı ile inceleme yapmaksızın ve gerekçe dahi belirtmeksizin reddedildiğini, İlk derece mahkemesi gerekçeli kararını yeterince gerekçelendiremediğini, kararda belirttiği sebep ise tavzih talebinin reddini gerektirecek ölçüde olmadığını,
6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanununun 27. maddesi uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olmasının gerektiğini, bu kuralın hukuki dinlenilme hakkının bir gereği olarak hukuk düzenin en önemli haklarından biri olduğunu, Mahkeme kararlarının gerekçeli olmaması veya gerekçelerin yeterince izah edilmemesi Yargıtay kararları gereğince bozma nedeni olduğunu, (Yargıtay 15. HD E. 2015/807 K. 2015/2796 T. 25.5.2015 ) Gerekçenin yeteri kadar açıklanmadığı mezkur ilk derece mahkemesinin kararı açık bir şekilde hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile gerekçeli kararın tavzihine ilişkin talebin reddi kararının bozulmasına, Tavzih talebi doğrultusunda hüküm fıkrasının 1. Bendinde “…” isimli üründe” şeklinde ve 2. Bendinde “…” ürünü bakımından” şeklinde yazılan ifadelerin tavzihen “…” şeklinde düzeltilerek onanmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davaya cevap aşamasında davalı tarafından sunulan … (…) Mimarlık Fakültesi yapı malzemeleri labaorutavarı tarafından verilen 29.05.2013 tarih ve … nolu rapor dikkate alınmadığını, Bilirkişi olarak …nden Prof. … mahkeme tarafından atandığını ve müvekkili fabrikasında bilirkişi huzurunda alınan nümuneler üzerinde yapılan detaylı yanmazlık testleri sonucu 28.10.2016 tarihli işbu rapor da müvekkili ürünlerinin A2 yanmazlık sınıfında olduğunun tespit edildiğini, İlk iki rapor karşısında davacının itirazlarını dikkate alan yerel mahkeme son alınan bilirkişi raporu olmaktan son derece uzak yazı karşısında ne davalının itirazlarını dikkate almadığını ne de resen inceleme yapma gereği duymadığını, İlk derece mahkemesi davalı tarafından dosyaya sunulan 06.03.2018 tarihli …’den alınan teknik özellikler raporunu ve 21.03.2018 tarihli Çevre ve Şehircilik Bakanlığı onaylı ulusal teknik onay kurluşu olan … LTD. ŞTİ. tarafından verilen tarafından verilen ulusal teknik onay belgesini dikkate almadan karar tesis etmesinin son derece hatalı olduğunu, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının yapılacak istinaf incelemesi sonrasında kaldırılmasına Davanın esasına yönelik yeniden yargılama talebinin kabulü ile yeniden yargılama yapılarak davanın esastan incelenmesine ve dava konusu uyuşmazlığın müvekkili lehine tepit edilerek haksız rekabet oluşmadığının tespitine, Yeniden yargılama talebinin kabul görmemesi halinde istinaf talepleri yönünden ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına – bozulmasına ve dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine, yargılama masrafları ile ücreti vekaletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, haksız rekabetin tespiti ve men-i davasıdır. Mahkemece, davanın KABULÜ ile 6102 sayılı TTK’nın 55/2 maddesi anlamında haksız rekabet olduğunun TESPİTİNE, yönelik karar verilmiş olup verilen karar taraf vekilleri tarafından istinaf edilmiştir. Uyuşmazlık, haksız rekabet şartlarının oluşup oluşmadığı ve mahkemece davanın kabulüne yönelik verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasındadır. Somut olayda davacı, davalı …nin dekoratif duvar, cephe ve tavan kaplamaları imalat ve satışıyla iştigal ettiğini, bu ürünlerin imalatı sırasında kullanılan malzemenin içeriğinde polyester malzeme bulunduğu için yanıcı olduğunu, ancak buna rağmen davalı firmanın numunesi ekte sunulan ürün etiketinde ve sektör dergisindeki ilanlarda, internet sitesinde ve çeşitli görsel ve yazılı meteryallerde ürünlerinin A-2 sınıfında yanmaz ve alev almaz özellikte olduğunu ve bu durumu belgeleyen A-2 belgesine sahip olduğunu ilan ettiğini, oysa bir ürünün A-2 sınıfında alev almaz özelliğe sahip olabilmesi için sürekli ateş kaynağına tabii tutulması ve hiçbir şekilde alev almaması gerektiğini, ancak bu özelliklere haiz bir ürünün alev almaz özelliğe sahip olduğunu, 15 sn ateş kaynağına maruz bırakılan bir ürünün alev alması halinde bu ürünün A-2 değil, B-3 sınıfına dahil olabileceğini, dilekçe ekinde sunulan ve davalıya ait orijinal markalı ürünün çakmakla yanma görüntü videosu ve resimleri incelendiğinde, davalıya ait ürünün ciddi biçimde alev alarak yandığını ve bu nedenle A-2 özelliğine haiz olmadığını, davalı şirketin üretip satışını yaptığı ürünün halka açık restorant, kafe, bar, şirket ve evlerde, iç ve dış mekanlarda kullanılmasının yanı sıra ulusal bazda faaliyet gösteren …, …, …, … ve … Mağazalarında, … Bank, … Bank, … Hastaneleri Grubu, … İnşaat, .. İnşaat, … Kafe zinciri, … gibi bir çok kurumun dış mekanlarında kullanıldığını, yanmaz özelliğe sahip olduğu iddia edilen bu ürünün B-3 sınıfına dahil yanıcı özelliklere sahip olması nedeniyle yangın çıkması halinde yangına ve dumana maruz kalacak kişilerin can güvenliğini ciddi anlamda tehlikeye soktuğunu, TTK’nın 55/1.a, 9,5 ve 2 maddeleri kapsamında gerçeğe aykırı, halkı aldatıcı ve yanıltıcı ve tehlikesi gizlenmiş ürünler nedeniyle haksız rekabette bulunduğunun tespitine, haksız rekabetin menine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince Kimya Mühendisi bilirkişisinden alınan rapor, … Kimya Bölümü Tekstil Laboratuvarı tarafından düzenlenen teknik rapor ile davalı tarafça … Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü tarafından düzenlenen rapor ile Ulusal Teknik Onay (UTO) tarafından düzenlenen teknik rapor çelişmekte olup ilk derece mahkemesince raporlar arasındaki çelişki giderilmediği gibi hangi nedenle … Kimya Bölümü Tekstil Laboratuvarı tarafından düzenlenen rapora üstünlük tanındığı ve hükme esas alındığının gerekçeli kararda gerekçesinin yazılmadığı görülmüştür. Kararın nasıl yazılacağı konusundaki şekil 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde gösterilmiş olup, bunlar arasında en önemlilerinden biri de kararların gerekçeli olmasıdır. Kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğunun belirtilmesi ancak gerekçeyle mümkün olacaktır. Mahkeme kararının gerekçeli olması hususu 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde belirtildiği gibi aynı zamanda Anayasa’nın 141. maddesinin de amir hükmü gereğidir. Bu nedenlerle; mahkeme kararları tarafların iddia ve savunmalarının özetini, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri mutlaka kapsamalıdır. Ayrıca gerekçede tarafların taleplerinin her biri hakkında değerlendirme yapılmalı, taleplerinin her biri hakkında ayrı ayrı bunların neden kabul edildiği veya edilmediği belirtilmelidir. Gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilir. Gerekçesiz bir kararın Bölge Adliye Mahkemesi tarafından denetlenmesi de mümkün değildir. Gerekçe, doyurucu olmalı, kararın neden, nasıl, hangi hukukî gerekçeyle ve hangi deliller değerlendirilmek suretiyle verildiği hususlarını içermelidir. Bu hususları içermeyen kararların gerekçeli olduğundan bahsedilemez. Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır. Tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirilebilmeleri ve Bölge Adliye Mahkemesinin hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçenin bulunması bu yasal ve Anayasal düzenleme karşısında zorunludur. Aksi halde, kararın gerekçeli olduğundan bahsetmek mümkün değildir. HMK’nın 297. maddesine uygun olarak verilmeyen kararın istinaf aşamasında denetlenmesine imkan bulunmamaktadır. HMK’nın 353/1-a-6. maddesinde tarafların davanın esası ile gösterdikleri delillerin toplanmadan veya deliller değerlendirilmeden karar verilmiş olmasını inceleme yapılmadan kararın kaldırılarak yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesi sebeplerinden saymıştır. Tarafların taleplerinin biri hakkında her hangi bir karar verilmemesi halini de bu madde kapsamında değerlendirmek gerekecektir. Sonuç itibariyle, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun esası incelenmeden kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına ve yukarıda tespit edilen hususlarda gerekçeli karar verilmek üzere dosyanın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Tarafların istinaf başvurularının KABULÜ ile; 1-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/04/2018 tarih ve 2015/465 Esas – 2018/446 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 98,10’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran tarafa iadesine, 3-İstinaf aşamasında sarfedilen giderlerin taraflar üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/02/2020 tarihinde HMK 353/1-a6 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.