Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1576 Esas
KARAR NO: 2020/107 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2015/491 Esas 2018/525 Karar
TARİH: 02/05/2018
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/01/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin … Sigorta şirketinin acentesi olduğunu, davalı şirketin ecza deposuna ilişkin endüstriyel yangın kombine poliçesi, taşıyıcı mali sorumluluk abonman sözleşmesi, ticari sinai işletme poliçesi ve dava dışı … Ltd Şti lehine olmak üzere ticari sinai işletme poliçesi düzenlendiğini, müvekkilinin taraflar arasındaki önceki ticari ilişkileri nazara alarak iyi niyetli bir biçimde dava dışı … Sigorta A.Ş ‘ye primleri bir müddet ödemeye devam ettiğini, prim borçlarının ödenmemesi sebebiyle davalı şirketin poliçelerinin 07/11/2014 tarihinde iptal edildiğini, ödenmeyen primlerin tahsiline ilişkin davalıya ihtarname gönderildiğini, müvekkili tarafından düzenlenen poliçeler nedeniyle sigortalı olarak geçen gün sayısı baz alınarak … nolu poliçe için 37,13 TL, … nolu poliçe için 5.105,10 TL, … nolu poliçe için 4.262,82 TL, … nolu poliçe için 16.338,58 TL olmak üzere toplam 25.743,63 TL ödemede bulunduğunu, prim alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın müvekkili şirkete gönderdiği ihtarnamede 2 adet poliçe düzenlendiği iddia edilmesine rağmen dava dilekçesinde 4 adet poliçenin dava konusu edildiğini, davacının iddiasında bulunan yeni bir poliçe yapılmasına ilişkin onay ve taahhüt muvafakatinin olmadığını, yenileme poliçesi niteliğinde bulunmadığını, dava dışı … Ltd Şti ‘ye ait olduğu belirtilen poliçeden de müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, davacı tarafın tek taraflı işlemi ile müvekkili şirketin sorumlu tutulmak istendiğini, poliçelere konu olan depoların boş vaziyette bulunduğunu, bu nedenle poliçe tanzimi suretiyle sigorta ettirilmesinin mümkün olmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 02/05/2018 tarih 2015/491 Esas 2018/525 Karar sayılı kararında; “… Sigortaya yazılan müzekkere cevabında davacının dava konusu poliçelere ilişkin 25.743,63 TL ödemede bulunduğu anlaşılmaktadır. Dava, iş yeri, ticari sinai işletme poliçesi, yangın kombine poliçesi, taşıyıcı mali sorumluluk sigorta poliçesine dayalı prim borcunun ödenmemesi nedeniyle davacı tarafından ödenen prim borcunun talebine ilişkin alacak davasıdır. Davacı taraf davalının iş yerlerine ilişkin sigorta poliçesinden kaynaklanan prim borcunu ödemediğini iddia etmesine karşın davalı tarafından taraflar arasında kurulmuş sigorta ilişkisi bulunmadığını, sigorta poliçesi düzenlenmediğini, ödenen peşinat ya da taksit bulunmadığını beyan etmişlerdir. TTK ‘nın 1263 maddesine göre sigorta sözleşmesi hiçbir şekle tabi tutulmamıştır. Sigorta sözleşmesini yapmaya ehil kişilerin ve birbirlerine uygun irade açıklamalarıyla sigorta sözleşmesi meydana gelir. Sözleşmenin yazılı bir belgeye bağlanması ancak ispat açısından önem kazanır. Sigortacının TTK’nın 1265/1 ve 1267 maddeleri uyarınca imzalı bir sigorta poliçesini belli bir süre içerisinde sigortalıya vermesi zorunludur. TTK ‘nın 1265, 1267 ve 1295/1 maddeleri birlikte incelendiğinde sigorta şirketinin kendileri tarafından imzalanmış bulunan poliçenin bir örneğini sigortalının ikametgahına götürerek ona vermek dilerse bir suretini sigortalıya imzalattırarak almak ve özellikle primi veya ilk taksiti poliçenin teslimi karşılığı tahsil etmekle yükümlüdür. Davacı poliçenin davalıya teslim ya da tebliğ edildiğini, ispata yarar hiçbir delil ibraz etmemiştir. Davacının dayanağı olan … sigorta şirketine ödemede bulunulmuş olması davacı şirket ile davalı arasında sigorta poliçesinin düzenlendiği anlamına gelmeyeceği …”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Açılan davada, sigorta acenteliği yapan müvekkili şirketin, davalı şirketin talimatı ve bilgisi dahilinde yapılan poliçeler için ihbar olunan … Sigorta A.Ş.’ye iyiniyetle yaptığı prim ödemelerinin davalı şirket tarafından müvekkiline ödenmemesi üzerine söz konusu bedellerin ödenmesini talep ettiklerini, mahkemece, düzenlenen poliçelerin davalı şirkete teslim edildiğinin ispatlanamadığı, müvekkilince prim ödemesi yapılmasının taraflar arasında sigorta poliçesinin düzenlendiği anlamına gelmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğini, kararın eksik inceleme ve değerlendirme sonucu verildiğini, Davalının, davaya konusu poliçeler ile ilgili olarak hiç bir taahhüt ve talimatları olmadığını, kendi talimatları ile düzenlenen yalnızca 3 adet poliçe olduğunu ve bitiş tarihleri itibari ile yenilenmediklerini ifade ettiğini, dava konusu yeni poliçelerin, eski tarihli poliçelerin bitişinden 3 ay sonra, meteoroloji raporunda da ifade edilen olağanüstü yağış nedeni ile davalı tarafın talepleri ile düzenlendiğini, dahası düzenlenen poliçelerin de müvekkili şirket yetkilisi … tarafından elden davalı şirkete teslim edildiğini, Yapılan poliçeler itibari ile ekli olarak sunulan Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) tarafından “Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri ile Sigorta ve Reasürans Brokerleri İçim Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Yükümlülüklere İlişkin Temel Esaslar” başlıklı yazının ilgili kısmında belirtilen evrakların davalıdan poliçelerin düzenlediği tarih itibarıyla (08.04.2014) mail yolu ile talep edildiğini ve davalı tarafça da aynı gün mail yolu ile müvekkiline gönderildiğini, dolayısı ile davalı şirketin talep ve bilgisi olmadan poliçelerin düzenlenmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı gibi, poliçe düzenlenmesi hususunda bir anlaşma olmaması halinde evrakların istenmesinin de söz konusu olamayacağını, zira söz konusu evraklar poliçelerin düzenlenmesi için gerekli evraklar olup, poliçe düzenlenmesi için uyuşan taraf iradelerinden sonra söz konusu olabileceğini, dolayısı ile davalı tarafın poliçelere ilişkin talimatı olmadığı iddiasının gerçek olmadığını, Dosyaya sunulan 30.10.2017 tarihli raporun, uyuşmazlığın çözümüne tesir edemeyen ve oldukça eksik inceleme, yanlış değerlendirme ile düzenlenen rapor olup itirazlarının da değerlendirmeye alınmadığını, bilhassa poliçe primlerinin müvekkili tarafından 25/06/2015 tarihinde ödendiği sanrısı ile rapor düzenlenmesi karşısında ihbar olunan … Sigorta A.Ş. tarafından düzenlenen “Prim Tahsilat Makbuzlarındaki Tarihin” ödeme tarihi değil makbuzun mahkemeye sunulmak üzere düzenlendiği tarih olduğunu belirterek, kendi çabalarıyla … Sigorta A.Ş.’den temin ettikleri prim ödeme tarih ve miktarlarını gösterir listeyi sunmalarına ve dava konusu poliçelerin başlangıç tarihi ile primlerin ödendiği tarihlerin ihbar olunan … Sigorta A.Ş.’den sorulmasına yönelik talepleri hakkında hiçbir karar verilmeden ve değerlendirmeye alınmadan karar verildiğini, Dava konusu poliçelerin, 6762 Sayılı eski Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte bulunmadığı tarihte düzenlenmiş olmasına ve 6103 Sayılı Uygulama Kanununda eski TTK’nın uygulanacağına dair bir hüküm bulunmamasına rağmen kararda 6762 Sayılı kanun hükümlerine atıf yapıldığını, oysa kararda atıf yapılan eski TTK 1265/1 VE 1267. MADDE hükümlerinin karşılığı olan 6102 Sayılı TTK Md. 1424/f.3 hükmünün “poliçenin verilmediği hallerde sözleşmenin ispatı genel hükümlere tabidir.” şeklinde olup, kararda atıf yapılan eski kanunda bu hükmün karşılığı olmadığını, taraflar arasındaki mail yazışmaları poliçelerin başlangıç tarihinde olup, poliçelerin davalının bilgisi ve talimatı ile oluşturulduğunu, dolayısı ile ortada bir sözleşme olduğunu ortaya koymakta, bunu ispatlamakta iken ve poliçeler elden davalı şirkete teslim edilmiş olmakla birlikte, bu durum olmasa dahi sözleşmenin varlığının ispatının mümkün olduğunun kanunda açıkça düzenlendiğini, Müvekkili adından da anlaşılacağı üzere “Aracılık Hizmetleri” yürüten bir şirket olup, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Acentelik” başlıklı 102. Maddesinin 2. Fıkrası “Bu Kısımda hüküm bulunmayan hallerde aracılık eden acentelere Türk Borçlar Kanunu’nun simsarlık sözleşmesi hükümleri, sözleşme yapan acentelere komisyon hükümleri ve bunlarda da hüküm bulunmayan hallerde vekalet hükümleri uygulanır.” düzenlemesini içermekte olduğunu, müvekkilinin, davalının talimatı ile poliçe düzenlediğini, sigorta ettiren davalı şirket adına doğan prim borçlarının ödenmemesi üzerine, önceki ticari ilişkileri nazara alınarak ve iyi niyetli bir biçimde ihbar olunan … Sigorta A.Ş.’ye primleri bir müddet ödemeye devam ettiğini, Söz konusu duruma ilişkin olarak Türk Borçlar Kanunu’nun “Komisyon Sözleşmesine” ilişkin Md. 538 Hükmü “Komisyoncu, vekâlet verenin yararı için yaptığı bütün giderleri ve ödediği paraları faiziyle birlikte isteyebilir” düzenlemesini içermekte olup; buna paralel bir düzenleme de “Vekâletsiz İş Görmeye” ilişkin Md. 529 hükmünde söz konusu olup, “İş sahibi, işin kendi menfaatine yapılması halinde, iş görenin, durumun gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği zararı gidermekle yükümlüdür… İş gören, yapmış olduğu giderleri alamadığı takdirde, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ayırıp alma hakkına sahiptir” düzenlemesini içermekte olduğu, İstinafa konu kararda aleyhlerine hükmedilen vekalet ücretinin Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile müvekkilinden talep edilmekte olup, icranın geri bırakılması kararı verilmesi talep ettiklerini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/491 Esas 2018/525 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, 08/08/2014- 08/08/2015 tarihleri arasında geçerli olmak üzere düzenlenen endüstriyel yangın kombine poliçesi, taşıyıcı mali sorumluluk abonman poliçesi, ticari sınai işletme poliçelerine dayalı ödenmeyen prim borcunun tahsiline ilişkindir Davacı davalının sözlü talebi üzerine söz konusu poliçelerin düzenlendiğini, sigorta şirketine primlerin kendileri tarafından ödendiğini, prim taksitlerinin ödenmemesi üzerine poliçelerin iptal edildiğini belirterek davalı adına sigorta şirketine ödedikleri prim bedellerinin tahsilini istemiş, davalı ise taraflar arasında kurulmuş sigorta ilişkisi bulunmadığını, davacıdan söz konusu poliçelerin düzenlenmesini istemediklerini, poliçelerde kendilerinin imzasının bulunmadığını, poliçelerin kendilerine teslim edilmediğini, her hangi bir prim ödemediklerini belirterek davanın reddini talep etmiş mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlık davacı acenta ile davalı arasında geçerli sigorta sözleşmelerinin kurulup kurulmadığı ile sigorta prim borcunun davacı tarafından ödenip ödenmediği ve bunlardan davalının sorumlu olup olmadığı noktasında çıkmaktadır. TTK’nun 1401. maddesine göre, sigorta sözleşmesi hiçbir şekle tabi tutulmamıştır. Sigorta sözleşmesini yapmaya ehil kişilerin karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla sigorta sözleşmesi meydana gelir. Sözleşmenin yazılı bir belgeye bağlanması ancak ispat açısından önem kazanır. 1405. Maddesinde ‘ Sigortacı ile sigorta sözleşmesi yapmak isteyen kişinin, sözleşmenin yapılması için verdiği teklifname, teklifname tarihinden itibaren otuz gün içinde reddedilmemişse sigorta sözleşmesi kurulmuş sayılır”, 1406. Maddesinde ”(1) Bir kişi, diğer bir kişinin adına onu temsilen sigorta sözleşmesi yapabilir; temsilci yetkisiz ise ilk sigorta döneminin primlerinden sorumlu olur. (2) Adına sigorta sözleşmesi yapılan kişi, rizikonun gerçekleşmesinden önce veya 1458 inci madde hükmü saklı kalmak üzere, riziko gerçekleşince de sözleşmeye sonradan icazet verebilir.” ve 1408. Maddesinde ”Sigorta sözleşmesinin yapılması anında, sigortalanan menfaat mevcut değilse, sigorta sözleşmesi geçersizdir. Sözleşmenin yapıldığı anda varolan menfaat, sözleşmenin süresi içinde ortadan kalkarsa, sözleşme o anda geçersiz olur.” 1423. Maddesinde ”Sigortacı ve acentesi, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirir. Ayrıca, poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklar. (2) Aydınlatma açıklamasının verilmemesi hâlinde, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına ondört gün içinde itiraz etmemişse, sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur. Aydınlatma açıklamasının verildiğinin ispatı sigortacıya aittir.” 1424. Maddesinde ” Sigortacı; sigorta sözleşmesi kendisi veya acentesi tarafından yapılmışsa, sözleşmenin yapılmasından itibaren yirmidört saat, diğer hâllerde onbeş gün içinde, yetkililerce imzalanmış bir poliçeyi sigorta ettirene vermekle yükümlüdür. Sigortacı poliçenin geç verilmesinden doğan zarardan sorumludur. (2) Sigorta ettiren poliçesini kaybederse, gideri kendisine ait olmak üzere, yeni bir poliçe verilmesini sigortacıdan isteyebilir. (3) Poliçenin verilmediği hâllerde, sözleşmenin ispatı genel hükümlere tabidir.” 1431. Maddesinde ”Sigorta priminin tamamının, taksitle ödenmesi kararlaştırılmışsa ilk taksidin, sözleşme yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir.” Hükümleri düzenlenmiştir. Sigortacının TTK’nun 1424/1 maddesi uyarınca imzalı bir sigorta poliçesini belli bir süre içerisinde sigortalıya vermesi zorunludur. Anılan maddeler birlikte incelendiğinde, sigorta şirketinin kendileri tarafından imzalanmış bulunan poliçenin bir örneğini sigortalıya götürerek ona vermek, dilerse bir suretini sigortalıya imzalattırarak almak ve özellikle primi veya ilk taksidi poliçenin teslimi karşılığı tahsil etmekle yükümlü olduğu görülecektir. Davacının dosyaya ibraz ettiği poliçe aslında davalı sigortalının imzası bulunmamaktadır. Davacı, davalının sigorta poliçesi düzenlenmesini talep ettiğini ispatlayamamıştır. 1423. Maddeye göre aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiği de ispatlanamamıştır. Davacı taraf poliçenin davalıya teslim ya da tebliğ edildiğini ispata yarar hiç bir delil ibraz etmemiştir. Buna göre taraflar arasında sigorta sözleşmesi kurulduğu kanıtlanamamıştır. Davacının TTK 102/2 fıkrası yollaması ile TBK’nın simsarlık, komisyon ve vekalet hükümlerinin uygulanacağına ilişkin istinaf sebebine gelince, davacı, davadışı sigorta şirketi ile davalı arasında usulüne uygun bir sigorta sözleşmesinin kurulmasına aracılık ettiğini veya komisyoncu olarak davalı adına sigorta poliçesi düzenlenmesi için kendisine vekalet verildiğini ve bu vekalete dayalı olarak sigorta sözleşmesi kurulmasını sağladığını ispatlayamamıştır. Bu nedenle bu hükümlere dayalı olarak ödediğini iddia ettiği primleri davalıdan tahsil edemeyecektir. Yine taraflar arasında bir vekalet ilişkisinin varlığı da ispatlanamamıştır. Vekaletsiz iş görme hükümlerine göre olayın değerlendirmesine gelince TBK’nın 529. Ve 530 Maddelerine göre davaya konu sigorta poliçelerinin davalı işsahibi menfaatine yapıldığını veya poliçe dolayısıyla menfaat temin ettiği, bu nedenle zenginleştiği davacı tarafça ispatlanamamıştır. Davacı, davalının söz konusu sigorta poliçeleri ile sigortalanacak menfaatinin bulunduğunu, davalının rizikosunun teminat altına alındığını, bu nedenle davalının menfaat temin etttiğini ispata yarar her hangi bir delil sunmamıştır. Sigorta poliçeleri davalıya teslim edilmediğinden davalının bir takım rizikolarının sigorta poliçesi ile teminat altında bulunduğunu bildiği ve bundan dolayı bir yarar sağladığı kanıtlanamamıştır. Bu nedenle davacının istinaf sebepleri yerinde olmadığından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98.10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35.90. TL harcın mahsubu ile bakiye 18.50. TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 30/01/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.