Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1541 E. 2020/197 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1541
KARAR NO : 2020/197
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/06/2018
DOSYA NUMARASI : 2009/379 Esas – 2018/350 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ : 13/02/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından müvekkilinden değişik vasıflarda toplam 278.107,94-TL lik mal alındığını, karşılığında 199.000,00-TL çek, 39.025,00-TL nakit, 30.298,66-TL malı iade edilerek fatura kesildiğini, ayrıca sözleşme gereği damacan grubundan 3.148,47-TL lik, … grubundan 3.875,04-TL lik, iade sodalardan alacağı bulunduğu, yine davacının iade alması gereken 6.796,80-TL tutarlı 19.lt 800 adet depozit damacan alacağı bulunduğunu, 200,00-TL tutarlı arçelik marka su sebilinin bedelinin ödenmesine rağmen teslim edilmediğini, sözleşmede 50.000-TL teminat mektubu verileceğinin kararlaştırılmasına karşın bu tutar kadar teminat bonosu verildiğini, davalının istenen malları teslimattan kaçındığını, bunun üzerine ihtar çekildiğini, ihtara cevabında müvekkilin borcu nedeniyle sevkiyatın durdurulduğunun belirtildiğini, taraflar arasındaki hesap anlamazlığı nedeniyle davalının teminat mektubunu icraya koyduğunu, bu nedenle 34.394,50-TL dah aödendiği belirtilerek sebepsiz ödenen 24.610,22-TL ve 16.347,17-TL alacağının faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili şirketten 18.941,11-TL, 2006 yılında devirle birlikte toplam 297.130,58-TL değerinde faturalı ürün aldığını, buna karşılık toplam 265.736,10-TL ödeme yaptığını, davacının kalan borcunun yasal faizi ile birlikte 34.394,48-TL olarak mutabakata varılarak taksitlendirme yapıldığını, davacının 199.000,00-TL çek ile, 39.185,00-TL nakit ödeme ve 27.551,10-TL nakit olmak üzere toplam 265.736,10-TL ödendiğini, damacana, pet su ve sodalardan kaynaklanan herhangi bir alacağı bulunmadığını, bu tür alacakları kota aşımına bağlı olduğunu, davacının kotayı dolduramadığını, 12/06/2008 tarihli ihtarname ile davacının 40.394,00-TL hesap ekstresi ve 51.000-TL vadesi gelmediğinden ödenmemiş çeki olmak üzere toplam 91.474,33-TL borcu olduğunun bildirildiğini, bayilik sözleşmesinin 7.g maddesinde damacanların bayi tarafından alınacağıının belirtildiğini, davacının damacan bedeli istemesinin yersiz olduğunu, 200,00-TL bedelli sebilin hangi tarihte fatura edildiğini, ne zaman ödemesinin yapıldığının belirtilmediğini, davalının böyle bir borcu bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/06/2018 tarih ve 2009/379 Esas – 2018/350 Karar sayılı kararı ile; ” Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında en son olarak 01/10/2017 tarihli bayilik sözleşmesi bulunduğu, 27/10/2016 tarihli kök rapor ile 14/07/2017 tarihli ek raporun esas hakkında karar vermeye yeterli ve elverişli bulunduğu, 14/07/2017 tarihli ek raporda belirtilen 10/05/2018 tarihli tutanakta davalı tarafından davacıya 3887 adet 19lt PC damacana verileceği, 12/05/2008 tarihli tutanakta davalı tarafından davacıya 1495 koli pet verileceğinin düzenlendiği, bu iki tutanağın taraflar arasındaki aktin 7/İ m.deki hüküm gereği düzenlendiği, davacı ile davalı arasında yapılan 01/10/2007 tarihli sözleşmenin 7/i maddesinde “bayi yılsonunda hedefe ulaşmasında pet sularda yıllık %5, 19 it pc su (iç su) için %10 bedelsiz su verilir ” denildiği, diğer yandan davacı ile davalı arasında düzenlenen 10.05.2008 tarihli tutanakta davalının davacıya 3887 adet 19 Lt. pc su verileceğinin belirtilmiş olduğu ve taraflarca imzalandığı, benzer şekilde davacı ile davalı arasında düzenlenen 12.05.2008 tarihli tutanakta davalının davacıya 1495 adet pet su verileceğinin belirtilmiş olduğu ve taraflarca imzalanmış olduğu, dolayısıyla davalının yukarıda belirtilen miktarlarda ürün teslim etme borcu bulunduğunun kabulü gerektiği, tarafların da beyanlarına ilişkin olarak söz konusu ürünlerin tutarının ne olduğunun tespitine yönelik yapılan incelemede, söz konusu ürünlerin fiyatlarının taraflarca dava dosyasına bildirilmediği anlaşılmakla dava dosyasına davalı tarafından tanzim edilen ve en azından tutanakların tarihlerinde yada bu tarihlere yakın fatura örneklerinin ibraz edilmesi için taraflara süre verilerek tarafların faturaları dosyaya sundukları, sunulan bu faturalardan daha önce davacı tarafından sunulan diğer faturalarda damacanaların depozito bedelinin tahsil edildiği, depozitonun ise geri verilmek üzere alınan güvence bedeli olduğu, ilgili piyasadaki ticari teamüllere göre de, davacı tarafından davalıya yapılan ödemenin depozito mahiyetinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davacı iyi niyetle söz konusu damacanaları geri alması için davalıya iki kez ihtar çekildiği, dolayısıyla davacının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirtiği, buna göre davalının davacıya depozito bedeli olan 5.760,00 TL borcu olduğunun kabulü ve KDV bedelinin ise bu alacağın bir unsuru olmadığı, taraflar arasındaki 01/10/2017 tarihli aktin 14.m.de fiyatların belirlendiği, 8.m.de fiyat değişikliğinin düzenlendiği aktin 14.m.de 1 koli pet bedelinin 2.40 TL olduğu, buna göre 12/05/2008 tarihli tutanaktaki 1495 koli pet bedelinin 3.580-TL olduğu, tutanak üzerinde ise 1 koli pet bedelinin 2,97 olarak elle yazılı olduğu, aktin 7/i m.de 19lt PC su (iç su) için %10 bedelsiz su verileceğinin düzenlendiği ve bu madde ile ilgili olarak 10/05/2008 tarihli tutanakta davacıya 3387 adet 19lt PC damacana verileceğinin yazılı olduğu, aktin 7/i m.nin içeriği uyarınca 10/05/2008 tarihli tutanaktaki 19 lt PCA su (iç su) olarak kabul edilerek, taraflara pet koli ve 19lt PC su (iç su) bedeline dayanak faturaları sunmaları için süre verilerek sunulan faturalardaki bedeller nazara alınarak 3888 adet 19lt PC su bedelinin tespiti için 3887 adet x 0,75 +%8 KDV nazara alınarak 3.148,47-TL ile 1495 adet koli pet bedellerinin tespiti için 1495 adet x 2,97 TL nazara alınarak 4.440,00-TL olduğu, davalının davacıya depozito bedeli olan 5.760,00 TL, 3.148,47 TL iç su bedeli, 4.440,00-TL pet koli bedeli olmak üzere toplam 13.388,47-TL borcu olduğu … ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; 13.338,47-TL nin dava tarihinden itibaren yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 2-Fazlaya ilişkin talebin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı ve davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın eksik inceleme ve değerlendirme sonucunda verilmiş haksız bir karar olduğunu, Yerel Mahkeme tarafından dosyada yaptırılan tüm bilirkişi raporlarında ortak görüşle tespit edilen hususun taraflar arasındaki ihtilafın dosyada yer alan ve kendileri tarafından sunulan faturalar ve ödeme evraklarının karşılaştırılması sureti ile giderilmesinin en doğru yöntem olduğunu, bu ortak tespitten hareket edildiğinde ise 08/06/2011 tarihli ilk bilirkişi raporunda olduğu gibi davacının davalıdan 28.065,22 TL alacaklı olduğu hususundaki iddialarının ispat edilmiş olduğunu, sonraki raporlarda da bu tespitten hareket edildiğini, Taraflar arasındaki ticari ilişkinin 01/02/2006 tarihinde başladığını ve yenilenen 01/10/2007 tarihli sözleşme ile de feshe kadar devam ettiğini, davalı şirketi temsilen o tarihteki genel müdür … ile davacı arasında 10/05/2008 tarihinde, davacının 30/04/2008 tarihi itibariyle cari hesap borcunun toplam 84.501,81 TL borcu olduğu, buna karşılık vadesi gelmeyen çek toplamının da (bu aşamada henüz tahsil edilmediği için borçtan düşümü yapılmamış) 91.000,00 TL olduğunu ifade eden hesap mutabakatı yapıldığını, özetle davalı şirketin davacıdan anılan tarih itibariyle 84.501,81 TL cari hesabında alacaklı olduğunu ikrar ettiğini, Davacının bu hesap mutabakatından sonra, söz konusu çeklerin 3. kişilere ciro edildiği için eksiksiz olarak 91.000,00 TL olarak vadelerinde ödediğini, bu durumda davacının davalıya daha bu aşamada 6.498,19 TL fazladan ödeme yaptığını, dosyada mevcut ve tarafımızca itiraz edilen raporlarda, taraflar arasında 10/05/2008 tarihinde yapılan ve 30/04/2008 tarihi itibariyle davacının davalı şirkete cari hesabında görünen borcunun 84.501,81 TL olduğu ve henüz vadesi gelmediği için hesaptan düşülmemiş olan ve davalıya teslim edilmiş 91.000,00 TL tutarlı çek olduğu yönündeki hesap mutabakatından hiç bahsedilmediğini, bu husus dikkate alınmaksızın eksik inceleme ile rapor tanzim edildiğini, ancak söz konusu hesap mutabakatının davanın niteliği gereği, taraflar arasındaki dava konusu ihtilafın belirlenebilmesi için hesaplamalarda esas alınması gerekli yazılı delil olduğunu, zira söz konusu hesap mutabakatının hukuken geçerli olarak hazırlanmış olup davalı tarafın da kabulünde olduğunu, bu nedenle itiraz edilen son raporun da eksik inceleme ve değerlendirme neticesinde tanzim edildiğinden kabule ve hükme esas almaya elverişli olmadığını, Davalı şirketin sonrasında teminat olarak verdiği 50.000,00 TL tutarlı kambiyo senedini de Kocaeli …. İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı dosyası ile icra takibine koyduğunu ve davacının icra tehdidi altında 34.394,50 TL daha ödeme yaptığını, Dosyada mevcut bilirkişi raporlarının hükme esas almaya elverişli olmadığını, itiraz etmelerine rağmen Mahkemece itirazları dikkate alınmaksızın dosyanın karara çıkarıldığını ve haksız kararla davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiğini, Davacı ile davalı arasındaki ticari ilişki sebebiyle işleyen cari hesaba göre davacının davalıya ödemesi gereken miktarın 278.107,94 TL olduğunu, davacının bu süreçte davalıya toplamda iade edilen mallara ilişkin faturalar, çekle yapılan ödemeler, nakit ödeme ve icra takibi sebebi ile yapılan ödemeler olmak üzere toplamda ödediği miktarın 305.068,00 TL olduğunu, bu durumda davacının davalıya 26.960,06 TL fazladan ödeme yaptığını, bu hususun mahkemece yaptırılan 08/06/2011 tarihli bilirkişi raporunda da açıkça tespit edildiğini, bu rapora tespit edilen dışındaki diğer talepleri hakkında bir inceleme yapılmaması nedeniyle itiraz edildiğini, söz konusu itirazlarının mahkemece de haklı görülerek eksikliğin giderilmesi için yeniden bilirkişiye tevdine karar verildiğini, ancak bu aşamadan sonra, sonraki bilirkişi incelemelerinde bu haklı ve lehe tespitin doğruluğuna itibar edilmesine rağmen eksik inceleme nedeniyle hakkaniyete ve usule aykırı olarak aleyhe neticelere varıldığını, dosyada mevcut son bilirkişi incelemesi ve hazırlanan raporda da aynı eksik inceleme ve değerlendirmenin tekrar edildiğini, Dosyada karara mesnet olan bilirkişi raporlarının çelişkili ve eksik belge ve incelemeye dayalı olarak tanzim edildiğini, bu nedenle kısmen aleyhlerine verilen işbu karar hakkında tehiri icra istemleri ile istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğu hasıl olduğunu beyanla; Arz edilen ve re’ sen tespit edilecek hukuki nedenlerle istinaf incelemesi neticesinde Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2009/379 E sayılı dosyasında kısmen aleyhe verilen kararın aleyhe kısmının kaldırılarak fazlaya ait talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile davanın kabulüne, – Davalıya sebepsiz ödenen 24.610,22 TL’ nin faizi ile birlikte davacıya iadesine, – 16.347,17 TL tutarlı alacağın da faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, – İstinafa konu Mahkeme kararında aleyhe olan kısmı için lehlerine tehiri icra kararı verilmesini, Her türlü yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme tarafından verilen kabul kararının yasa ve hakkaniyete aykırı olması sebebiyle kaldırılması için istinaf yoluna başvurulma gereği doğduğunu, Mahkemece karara esas olarak 27/10/2016 tarihli kök ve 14.07.2017 tarihli ek raporlar esas alınarak kısmen kabul kararı ihdas edildiğini, kısmen kabul kararını kabule imkan olmadığını, 10.05.2008 ve 12.05.2008 tarihli tutanaklar doğrultusunda müvekkil şirketin davacıya bedelsiz ürün borcu olduğu görüşü ile damacanalardan kaynaklı borcu bulunduğu kanaatinin yanlış ve hukuka aykırı olduğunu, Davanın başından itibaren kabul etmedikleri ve hukuken geçerli olmayan tutanakların imza tarihleri dikkate alındığında imzalayanların şirket adına imza yetkisi olmadığı bir durumda ve taraflar arasındaki sözleşme gereği ancak belli şartların gerçekleşmesi halinde verilecek bedelsiz ürünlerden, şartlar gerçekleşmemesine rağmen “tutanaklar var diyerek” müvekkil şirketi sorum altında bırakmaya yönelik bilirkişi görüşünü ve bu doğrultuda verilen kararı kabul etmediklerini, Bedelsiz ürün yönündeki alacakların ancak kota aşımında söz konusu olan alacaklar olduğunu, oysa davacı tarafın, belirlenen kotaları hiçbir zaman dolduramadığı gibi, bu konuda kendisinin defalarca ikaz edildiğini ve en son müvekkil şirketten gönderilen 03.06.2008 tarih ve 125 sayılı yazı ile mevcut sözleşme hükümlerine göre aylık olarak belirlenen kotaların doldurulması konusunda uyarıldığını, ancak yine de ancak yine de sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmediğini, 03.06.2008 tarihinde kotayı doldurması gerektiği yönünde ihtar edilen davacıya bedelsiz ürün verileceği yönünde tutanak olduğunun kabulünün hayatın olağan akışına ve ticari teamüllere aykırı olduğunu, anlaşılacağı üzere bahse konu tutanakların hem imzalayanların konumu hem de sözleşmeye aykırılık içermesi hem de akabinde davacıya gönderilen ihtar yazıları dikkate alındığında bir geçerliliğinin olmadığı açık olmasına rağmen müvekkili bu tür alacaklardan sorumlu tutan bilirkişi görüşü ve mahkeme kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Davacının ticari faaliyetini sürdürmek için aldığı damacanalar nedeniyle müvekkil şirketi sorumlu tutmanın, taraflar arasındaki ilişkiye ve ticari teamüllere aykırı olup kabulünün mümkün olmadığını, Raporda bilirkişilerin damacanaları demirbaş olarak kabul etmediklerini, oysa ” bir yerde kullanılan, bir yere kayıtlı olan, bir görevliden öbürüne teslim edilen dayanıklı eşya ” olan demirbaşın yalın haliyle kelime anlamı da göz önüne alındığında su işi ile uğraşan firmalar açısından damacananın demirbaş olduğunun açıkça ortada olduğunu, Müvekkil şirketle bayiler arasındaki sözleşmelerde bayilerin demirbaşları için müvekkilden hiçbir hak talep edemeyeceklerinin imza altına alındığını, böyle bir durumun imza altına alınmamış dahi olsa damacanaların demirbaş olduğu ve ticaretle uğraşanların demirbaşları için hak talebinde bulunamayacağının ticari örf ve teamüllerle açık olduğunu, Kendi ticari faaliyetinin gereği olarak alınan ve belirli ömrü olan damacanalar için hiçbir yükümlülüğü olmayan müvekkil şirkete sorumluluk yükleyecek şekilde ihdas edilen mahkeme kararının yanlış olduğunu, Mahkeme kararının dayanağı bilirkişi raporlarında da sabit olduğu üzere davacı ile müvekkil şirket arasında ticari defter ve kayıtlara göre hiçbir şekilde alacak borç ilişkisi olmadığını, Tarafların ticari kayıtlara göre birbirlerine karşı herhangi bir borç ve alacak ilişkisi yokken; hukuken geçerli olmayan tutanakların imza tarihleri dikkate alındığında imzalayanların şirket adına imza yetkisi olmadığı ve taraflar arasındaki sözleşme gereği ancak belli şartların gerçekleşmesi halinde verilecek bedelsiz ürünlerden, şartlar gerçekleşmemesine rağmen düzenlenmiş tutanaklar ve davacının kendi ticari faaliyetini sürdürmek için aldığı damacanalar nedeniyle müvekkil şirketi sorumlu tutan mahkeme kararının Kısmen Kabule yönelik kısmının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Açıklanan nedenlerle; Yerel Mahkemenin kısmen kabul kararının bozulması için istinaf kanun yoluna başvurmak gerekliliği hasıl olduğunu beyanla; – Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 28.06.2018 tarih ve 2009/379 E – 2018/350 K sayılı ilamındaki, “davanın kısmen kabul“ kararının istinaf incelemesi sonunda bozulmasına, davanın tümden reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’ sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında 1/10/2007 tarihinde imzalanan Bayilik (depolama-satış-dağıtım) sözleşmesinden kaynaklı davalıya fazla ödendiği iddia edilen 24.610,22 TL. İle sözleşme uyarınca davacının bedelsiz olarak almaya hak kazandığı iddia edilen ürün bedeli ve damacana depozit bedeli alacağı olan 16.347,17 TL. İle birlikte toplam:40.957,39 TL. Alacağın faiziyle birlikte tahsili talepli alacak davasıdır. Mahkemece, Davanın kısmen kabulü ile; 13.338,47-TL nin dava tarihinden itibaren yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı ve davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. HMK’nın 33. maddesi gereğince bir davada olayların anlatımı taraflara, hukuki nitelendirme görevi ise hakime aittir.Somut olayda, taraflar arasında 01/02/2006 tarihli bayilik sözleşmesi,20/08/2007 tarihli bayilik sözleşmesi ve 1/10/2007 tarihli Bayilik (depolama-satış-dağıtım) Sözleşmesi ile ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasında imzalanan 01/10/2007 tarihli sözleşmenin ödemeler başlıklı 7/ı maddesinde;” ihtilaf halinde şirket kayıtları esas alınacaktır,hesap mutabakatı yapılmadan ödeme yapılmayacaktır,” hükmü düzenlenmiştir. Mahkemece, yargılama aşamasında MM.Kamuran Soylu’dan 08/06/2011 tarihli rapor,Hukukçu Raif Karasu,Yeminli MM. Yılmaz Sezer’den 25/04/2014 tarihli rapor 20/02/2015 tarihli ek rapor, Hukukçu Özlem Yalıncak, MM.Soner Mutlu’dan 27/10/2016 tarihli rapor,13/07/2017 tarihli (14/07/2017 havale tarihli) ek rapor alınmıştır ve mahkemece 27/10/2016 tarihli kök rapor ile 14/07/2017 havale tarihli ek raporun dosya kapsamına göre karar vermeye yeterli ve elverişli görülerek 3. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapor doğrultusunda yukarıdaki şekilde karar verilmiştir.Davacı vekilinin, dosyada mevcut bilirkişi raporlarının hükme esas almaya elverişli olmadığını, itiraz etmelerine rağmen Mahkemece itirazları dikkate alınmaksızın dosyanın karara çıkarıldığını ve haksız kararla davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde; Bilirkişi raporu takdiri delil olup, HMK’ nın 282. maddesine göre hakim tarafından diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirilir. Olayda salt bilirkişi raporu ile karar verilmemiştir. Dosyadaki diğer deliller de nazara alınarak hangi bilirkişi raporunun neden tercih edildiği de kararda tartışılmış olup, mahkemece kabulüne uygun olarak mahkemece resen yapılan hesaplama ile karar verildiği gözetildiğinde, davacı vekilinin yargılama aşamasında alınan çelişkili rapor kapsamında karar verildiği yönündeki istinaf nedeni yerinde değildir.Taraflar arasında imzalanan 01/10/2007 tarihli sözleşmenin ödemeler başlıklı 7/ı maddesinde;” ihtilaf halinde şirket kayıtları esas alınacaktır,hesap mutabakatı yapılmadan ödeme yapılmayacaktır,” hükmü düzenlenmiş olup mahkemece benimsenip kabul edilen 13/07/2017 tarihli ( 14/07/2017 havale tarihli ) ek bilirkişi raporunda; davalının 2006-2007 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil gücüne sahip olmadığı,2008 yılı ticari defterlerinin delil gücüne sahip olduğu, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinden kaynaklı tarafların birbirlerine karşı herhangi bir borç ve alacağının bulunmadığı, sözleşme ve tutanaklara göre davalının davacıya 3887 adet 19lt PC damacana su, 1495 adet pet su vermesi gerektiği ancak bunların tutarının ne olduğunun dava dosyası üzerinden tespit edilemediği, dosyaya sunulacak ek belge ve bilgiler üzerinden tespit edilecek birim fiyatlar üzerinden mahkemece tespit edilebileceği, sözleşme ve tutanak hükümlerine göre iade soda bedelinin ödenmesi gerektiği ile ilgili bir hükme rastlanmadığından bu kısma isabet eden alacak iddiasının yerinde olmadığı,damacana bedeli olarak ödenen tutarların depozito bedeli olarak faturalarda yer aldığından 5.760,00 TL. Davacının alacaklı olduğu, davacının su sebilinden kaynaklanan alacağı ile ilgili dayanak olarak sunduğu tutanak arasında ilişki bulunmadığı belirtilmiştir.Mahkemece dava dosyasına davalı tarafından tanzim edilen ve en azından tutanakların tarihlerinde yada bu tarihlere yakın fatura örneklerinin ibraz edilmesi için taraflara süre verilerek tarafların faturaları dosyaya sundukları, sunulan bu faturalardan daha önce davacı tarafından sunulan diğer faturalarda damacanaların depozito bedelinin tahsil edildiği, depozitonun ise geri verilmek üzere alınan güvence bedeli olduğu, ilgili piyasadaki ticari teamüllere göre de, davacı tarafından davalıya yapılan ödemenin depozito mahiyetinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davacı iyi niyetle söz konusu damacanaları geri alması için davalıya iki kez ihtar çekildiği, dolayısıyla davacının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirtiği, buna göre davalının davacıya depozito bedeli olan 5.760,00 TL borcu olduğunun kabulü ve KDV bedelinin ise bu alacağın bir unsuru olmadığı, taraflar arasındaki 01/10/2017 tarihli aktin 14.m.de fiyatların belirlendiği ve buna göre hesaplama yapılarak karar verildiğinin belirtildiği, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı ve davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan tarafların istinaf başvurularının HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı ve davalının istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcının, davacı tarafından istinaf aşamasında yatırılan toplam 227,9 TL ( 35,90 TL+192,00 TL) harçtan mahsubu ile bakiye 173,5 TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 4-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 911,15 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 228,00 TL harçdan mahsubu ile bakiye 683,15 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 7-Dosyada artan gider avansı bulunması halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/02/2020 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.