Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1530 E. 2020/82 K. 23.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1530 Esas
KARAR NO : 2020/82 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/132 Esas 2018/591 Karar
TARİH: 19/06/2018
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 23/01/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili banka ile dava dışı … Ltd.Şti arasında … Kart Sözleşmesi imzalanarak kredi kullandırıldığını, davalının iş bu sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladığını, borçluların kredi borçlarını ödemede temerrüde düştüklerini, keşide edilen ihtarnamenin sonuçsuz kalması üzerine giriştikleri icra takibine borçlu – davalının haksız yere itiraz ettiğini, itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına hükmolunmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin dava dışı şirketin davacı bankadan kullanacağı kredi için kefil sıfatıyla sözleşme imzaladığını, sözleşmeye ilişkin kullanılan kredinin ödendiğini, müvekkilinin ödenmiş krediden başka borcunun olmadığını, ayrıca müvekkilinin evli bir kişi olduğunu, eşinden kendi el yazısı ile kaleme alınmış bir icazeti olması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/06/2018 tarih 2016/132 Esas 2018/591 sayılı kararında; “Somut olayda hukuki ihtilaf taraflar arasında geçerli bir kefalet ilişkisinin bulunup bulunmadığı ve davacının bu kefaletten kaynaklı alacağının bulunup bulunmadığı ile miktarı noktasındadır. Dava dışı … şirketi ile davacı banka arasında Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi imzalanmış olup davalı bu sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalamıştır. İmzasına bir itirazı yoktur. Sözleşme 14.03.2012 tarihinde imzalanmış olup, kefalet limitinin 2.000.000,00 TL olduğu yazılıdır. Sözleşmenin 32. Maddesinde kredinin kullanılış şekillerinden birisinin kredi kartı verilmesi şeklinde kullandırabileceği de hüküm altına alınmış ve bu kartın kullanımından doğan her türlü alacak hakkının genel kredi sözleşmesinin bir kullandırım şekli olduğu, kredi limitinden kullandırılacağı belirtilmiş olup kefiller de 57 maddeden oluşan tüm hükümleri kabul ettiklerine dair imzalı kefalet beyanında bulunmuşlardır. Yani verilen ticari kredi kartı aslında genel kredi sözleşmesinin bir parçası ve bir kullandırım şekli olup, genel kredi sözleşmesindeki hükümler nedeni ile kredi kartı başvuru belgesinde davalının imzasının olup olmaması ve oradaki limit önem taşımamaktadır. Çünkü kart asıl genel kredi sözleşmesine istinaden verilmiş bir karttır. Sözleşme tarihinde eski BK hükümleri geçerli olup eş onayı zorunluluğu bulunmayan bir dönemde imzalanmıştır. Bu nedenle davalı yanın kefaletin geçersizliğine dair savunmaları yerinde olmadığından alacak miktarının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve buna göre davacı bankanın takip tarihi itibari ile 53.626,25 TL asıl alacak ve 7.811,56 TL işlemiş faiz, 390,58 TL BSMV olmak üzere toplam 61.828,38 TL alacaklı olduğu …”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulüne, davalı yanın İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile takibin 61.828,38 TL üzerinden devam olunmasına, takipten itibaren ana alacak 53.626,25 TL ‘ye Merkez Bankası’nca 3’er aylık dönemlerde belirlenen faiz oranı üzerinden %30,24 ve değişen oranlarda temerrüt faizi ve faizin %5’i BSMV uygulanmak suretiyle takibin devamına, %20 nispetinde hesaplanan 12.366,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp, davacıya verilmesine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Gerekçeli kararda 14.03.2012 tarihli genel kredi sözleşmesi 32. Maddeye dayanarak kredinin kullanılış şekillerinden birisinin kredi kartı verilmesi şeklinde kullandırılabileceğinin kararlaştırıldığını ve bu nedenle bu kartın kullanımından doğan her türlü alacak hakkının genel kredi sözleşmesinin bir kullandırım şekli olduğunu hatalı şekilde değerlendirerek davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, 14.03.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi 32. Madde “… KREDİ KARTI KREDİSİ AÇILMASI” başlığını taşımakta ve sadece … ile ilgili hükümleri düzenlemekte olduğunu, oysa dava konusu kredi kartının “…” değil “…” olduğunu, Davacı …’nın İnternet Sitesinden alınan çıktıdan da (EK) anlaşılacağı üzere davacı bankanın banka kartı ve kredi kartı olarak hepsi birbirinden farklı özelliklerde … Kart dışında …, …, …, …, …, …, …, …, …, … (ek) gibi çok sayıda banka kartı ve kredi kartı ürünleri mevcut olduğu, bu kartların herbiri farklı şartları taşımakta ve farklı özellikleri olduğundan her birinin müracaatları kendi ismi ile basıldığı, şartları belirlenmiş başvuru formları ile yapılmakta olduğu, bunun sebebinin her kartın farklı şartlara sahip kişilere, farklı şartlarda ve farklı özelliklerde verilmesinden kaynaklandığını, 14.03.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin 32. Maddesinin davacı bankanın bu çok sayıda banka kartı ve kredi kartı içinden sadece “…” için düzenlendiğini, oysa … ile dava konusu … KART tamamen farklı ürünler olduğunu, nitekim dava dosyasında mübrez … KART başvuru formunda bu kartın özellikleri ve diğer kartlara göre farklılıkları açıklandığı, yerel mahkemece bu husus dikkate alınmadan Genel Kredi Sözleşmesinin 32. Maddesinde tüm kredi kartlarını kapsadığı şekilde, müvekkili aleyhine yorum yapılarak sadece … ile sınırlandırılmış madde metninin kefil müvekkili aleyhine genişletildiğini, … Kart şirket harcamaları için şirket çalışanlarının da kullanımına açık, şirket harcamalarının yapılabildiği, şirket alımlarında nakit ve çek yerine kullanılabildiği, vadelendirmelerin yapılabildiği …’dan ve sıradan bir kredi kartından tamamen farklı özellikte bir kart olduğu, oysa 32. Maddede yazılı “…” şahsa ait bir kredi kartı olup sadece klasik şahsi harcamaların yapılabildiği bir kredi kartı olduğu, 14.03.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde müşteriye dava konusu … Kart’ın da verileceği ve bu kartın da Genel Kredi Sözleşmesi ne tabi olduğu veya bu maddenin davacı bankaya ait tüm kredi kartlarını kapsayacağı yazılı olmadığı, dolayısıyla müvekkili …’ün Genel Kredi Sözleşmesi’ndeki imzasının … Kart’ı da kapsar şekilde genişletilmemesi gerektiğini, Davacı banka Genel Kredi Sözleşmesinin 32. Maddesinde Bankanın tüm banka kartları ve kredi kartları için kredi açacağını değil sadece … için böyle bir kredi açacağını yazarak sınırlandırdığını, müvekkili kefil …’ün de bu sözleşme ile … Karta da 2.000.000-TL limitle kefil olacağını doğal olarak bilemeyeceği gibi müşteriye bu kartında verileceğini, bu karta da kefil olacağı yönünde iradesinin var kabul edileceğini bilmesinin imkansız olduğunu, davacı banka tarafından müşteriye sözleşmede yazılı olmayan bir kart verilerek kefilin kabul etmediği ve onaylamadığı bir kredi için durumu ağırlaştırılamayacağı, mevcut sözleşme ve 32. Maddenin müşteriye sınırsız şekilde, farklı özelliklerde kredi kartı verme şeklinde yorumlanamayacağını, Müvekkili …’ün kefil olarak müşteri ..Ltd. Şti. Nin tüm şirket harcamaları için … Kart verileceğini, hatta şirket çalışanlarına da aynı karttan çıkarılabileceğini ve bu kişilerin yaptığı harcamalara da kefil olacağını bilmesi halinde buna 2.000.000-TL limitle onay verip vermeyeceği mevcut genel kredi sözleşmesinden çıkarılamayacağı, davacı banka tarafından sunulan genel kredi sözleşmesinde davacı banka ve mahkemece dayanak yapılmış olan 32. Maddenin ve 36. Maddenin bulunduğu sayfalarda müvekkili kefilin imzası da bulunmadığını, bunun da müvekkilinden genel kredi sözleşmesine imza alınırken bu sayfaların okutulmadığını ve müvekkiline gösterilmediğini kanıtlamakta olduğunu, tüm bu durumlar TBK kefalet hükümlerine, kefalete ilişkin genel hukuk kurallarına, Yargıtay Kararlarına tamamen aykırı olup kefaleti geçersiz kıldığını, Dosyaya sunulan her iki bilirkişi raporunda da bilirkişi takdir hakkını mahkemeye bırakarak sonuçlara ulaşdığı ve kök rapordaki müvekkilinin bu kart borcundan sorumlu olmayacağı olsa dahi sadece kart limiti olan 15.000-TL kadar sorumlu olacağına yönelik dayanak ve gerekçelerinde ısrar ettiğini, 24.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda sonuç kısmında “Davacı bankanın Müşterek Borçlu müteselsil kefil … den takip tarihi 22.12.2015 itibariyle 15.000-TL kefalet limiti tutarında alacaklı bulunduğu, kefalet limiti aşılamayacağından, faiz isteminin Sayın Mahkemeniz takdirinde olduğu” kanaatine varıldığını, 28.12.2017 tarihli ek bilirkişi raporunda da bilirkişi 2. Sayfada ” 14.03.2012 tarihli … Card sözleşmesinin aşağıda sunulan fotokopilerinden görüldüğü üzere şirketin toplam … Card limitinin 15.000-TL olarak belirlendiği, bu limitin davalı yönünden de bağlayıcı olduğu kanaatine varılmaktadır. (Sözleşme limiti kefalet limiti olarak kabul edilmiştir.) “şeklinde açıklama yaparak önceki görüşü ile aynı kanaatini tekrarladığı, Mevcut kararla müvekkilinin 15.000-TL limitle sınırlandırılmış … Kart’tan dolayı 53.626,25-TL den sorumlu tutulmakta olduğunu, davacı bankanın bu kartın limitinin arttırıldığına ilişkin hiçbir yazılı belge sunamadığı gibi dayanak olarak sunulan … Kart başvuru formunun 27. Sayfasında da görüleceği üzere limit arttırımı ile ilgili müteselsil kefile de imza yeri açıldığı ancak kutucukların tamamının imzasız ve boş olduğunu, genel kredi sözleşmesinde hiçbir yerinde hiçbir şekilde … Kart’tan bahsedilmediğini, … Kart başvuru formunun hiçbir yerinde Genel Kredi Sözleşmesine atıf olmadığı halde müvekkili kefilin kart limiti olan 15.000.TL ile değil genel kredi sözleşmesi limiti olan 2.000,00.TL ile sorumlu tutulmasının hukuka, hakkaniyete ve kefalet hükümlerine tamamen aykırı olduğunu,Genel Kredi Sözleşmesinde gerek kredi miktarı gerekse kefalet miktarlarının sonradan farklı bir kalem ve el yazısı ile yazılmış olduğunun da açıkça görülmekte olduğunu, Genel Kredi Sözleşmesinde 2.000.000-TL kefalet limitinin olması daha sonra yapılan tüm diğer kredi veya kredi kartı sözleşmesinde de aynı kefaletin aynı limitle devam edeceği anlamına gelmeyeceğini, Dava konusunun … Card kredi kartından doğan borçlara ilişkin olduğunu, davacı banka tarafından davanın başından bu yana bu sözleşme dayanak yapıldığı ve icra takibinin dayanağı olarak ta bu sözleşme gösterildiğini, Kefalete ilişkin 17. maddede atıf yapılan 1. maddede kredi limiti belirlenmediğinden dolayısıyla kefalet limiti de belirlenmemiş olup kefaletin tümüyle geçersiz ve hukuka aykırı olduğunu, Kredi limiti sadece davacı banka ve asıl borçlu … ile imzaları bulunan, müvekkilinin imzası bulunmayan 14.03.2012 tarihli Kart Başvuru formunda 15.000-TL ile belirtildiğinden bu sayfada da müvekkili kefilin imzası bulunmadığından kefaletin yine geçersiz ve hukuka aykırı olduğunu, Kesinlikle kabul etmemekle birlikte söz konusu tutarın kefalet limiti olarak kabul edilmesi halinde de müvekkilinin kefalet limitini aşan asıl borçlunun … Card borçlarından sorumlu tutulamayacağını, bu halde dahi kefalet limitini aşan kısmın müvekkilinden talep edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Alacaklının kefalet limiti gösterilmeyen sözleşmeye dayanarak kefilden talepte bulunmasının mümkün olmadığını, (Yargıtay 13.H.D.E. 2005/10966 K. 2005/17589 T. 30.11.2005) 818 Sayılı Borçlar Kanunu Madde 484’de :” Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir mikdariraesine mütevakkıftır.” şeklinde belirtildiğini, Davacı banka ile kredi kartı borçlusu arasındaki kredi ilişkisi yeni borçlar kanunun yürürlüğü girdiği tarihte de devam ettiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın tamamen reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/132 Esas 2018/591 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Davacı, dava dışı şirket ile banka arasında … kart sözleşmesi imzalanarak kredi kullandırıldığını, davalının sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, ödemede temerrüde düşülmesi üzerine … kart sözleşmesinin ilgili hükümleri uyarınca borçlunun kredi hesabının kat edilerek ihtarname gönderildiğini ihtara rağmen borcun ödenmediğini, asıl borçlu ve müteselsil kefiller hakkında takip yapıldığını, davalının takibe haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece davalının asıl borçlu ile imzalanan genel kredi sözleşmesini 2.000.000 TL bedelle müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, genel kredi sözleşmesinde kredi kullandırım şekillerinden birinin de kredi kartı verilmesi şeklinde olacağının belirtildiği, verilen ticari kredi kartının aslında genel kredi sözleşmesinin bir parçası ve kredinin kullandırım şekli olduğu, genel kredi sözleşmesi hükümleri doğrultusunda kredi kartı başvuru belgesinde davalının imzasının bulunup bulunmamasının önemli olmadığı ve oradaki limitin önem taşımadığı, çünkü kartın asıl genel kredi sözleşmesine dayanılarak verildiği, bu nedenle davalının kefaletin geçersizliğine ilişkin savunmasının geçerli olmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içinde bulunan belgelerden davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında 14/03/2012 tarihinde 2.000.000 TL bedelli genel kredi ve teminat sözleşmesi, aynı tarihli … kredi kartı kredisi sözleşmesi imzalanmıştır. Kredi kartı sözleşmesinde limit gösterilmemiştir. Davalı her iki kredi sözleşmesini de müteselsil kefil olarak imzalamıştır. Genel kredi sözleşmesinde kefalet limiti 2.000.000 TL olarak belirtilmiş, kredi kartı kredisi sözleşmesinde limit belirtilmemiştir. Ancak aynı tarihli … kredi kartı talep formunda kredi kartı limiti olarak 15.000 TL yazılmıştır. Genel kredi sözleşmesinin … kredi kartı kredisi açılması başlıklı 32. Maddesinde müşterinin tahsis edilecek kredi limitinin tamamını veya bir kısmını worlcard kredi kartı kredisi olarak kullanabileceği düzenlenmiştir. Taraflar arasında ayrıca aynı tarihli ayrı bir … kredi kartı kredi sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı takipte davalının sorumluluğunu ayrı imzalanmış olan bu … kredi kartı kredisi sözleşmesine dayandırmış ve bu sözleşmeden doğan kredi alacağının tahsilini talep etmiştir. Dava dilekçesinde de bu hususu tekrarlamış, davalının sorumluluğunun bu kredi kartı sözleşmesinden kaynaklandığını belirtmiş, cevaba cevap dilekçesinde de ”14/03/2012 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan … card sözleşmesinden doğan alacak yönünden kefaletinin bulunduğu, … card alacağı yönünden müşterek ve müteselsil sorumluluğunun devam ettiği, diğer alacaklardan kefil sıfatı ile herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı” belirtilmiştir. Davacı gerek takip talebinde gerek dava dilekçesinde gerekse cevaba cevap dilekçesinde davalının sorumluluğunun … card kredi kartı kredisi sözleşmesinden kaynaklandığını, asıl borçluya genel kredi sözleşmesi gereğince kullandırılan kredi alacaklarından sorumluluğunun bulunmadığını belirtmiştir. Buna göre davalının sorumluluğu müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu 14/03/2012 tarihli … kredi kartı kredi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Mahkeme gerekçesinde sorumluluğun genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı kabulü hatalı olmuştur. Uyuşmazlık takip dayanağı kredi kartı kredisi sözleşmesinde yer alan kefaletin geçerli olup olmadığı ile kefalet limiti konusunda çıkmaktadır. Söz konusu kredi kartı kredi sözleşmesi 14/03/2012 tarihinde 6098 sayılı TBK yürürlüğünden önce imzalanmış olup, imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK hükümleri uygulanacaktır.818 sayılı BK’nın 484. Maddesinde ”kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir miktar iraesine mütevaffıktır.” hükmü düzenlenmiştir. Anılan yasa hükmüne göre kefaletin geçerli olabilmesi için yazılı olması ve kefilin sorumlu olacağı miktarın belirli veya belirlenebilir olması yeterlidir. Buna göre davaya konu kredi kartı kredisi sözleşmesinde her ne kadar limit yazılı değil ise de kredi kartı talep formunda limit gösterilmiş olduğundan 818 saylı BK 484 maddesinde ön görülen koşullar oluştuğundan kefalet sözleşmesi geçerlidir. Ayrıca 818 sayılı BK da eş muvafakatı şartı öngörülmediğinden bu yasanın yürürlükte olduğu tarihlerde yapılan kefalet sözleşmelerinde eş muvafakatı aranmayacaktır. Davalının bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Davacı açıkça takipte ve davada taraflar arasında ayrıca imzalanmış olan kredi kartı kredisi sözleşmesine dayandığından ve genel kredi sözleşmesi gereğince davalı müteselsil kefilin alacaktan dolayı sorumluluğu bulunmadığı belirtildiğinden, mahkemece genel kredi sözleşmesi gereğince davalının sorumluluğu yoluna gidilmesi hatalı olduğundan davalının bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerindedir. Davalı müteselsil kefilin kredi kartı borcundan sorumlu olduğu miktarın tespitine gelince kefil kendi kefaleti ve bunun sonuçları ile sorumlu olup, söz konusu kredi kartı sözleşmesinde davalının sorumlu olduğu miktar 15.000 TL olarak belirlenmiştir. Buna göre davalı kefalet limiti olan 15.000 TL ile ve bu miktar üzerinden kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumludur. Kat ihtarı davalıya 08/07/2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup ihtarda belirtilen 1 günlük sürenin dolması ile 10/07/2015 tarihinde temerrüde düşmüştür. Davalının temerrüd tarihinden takip tarihine kadar işlemiş temerrüd faizi ile BSMV’si resen tespit edilerek, asıl alacak ve ferileri kadar davacının takip yapmakta haklı olduğu bu miktar yönünden itirazında davalının haksız olduğu sonucuna varılmıştır. Davalı müteselsil kefil asıl borçlunun borcundan kefalet sözleşmesinde öngörülen limit dahilinde limitle sınırlı olmak üzere sorumlu olduğundan ve sözleşmede kefalet limiti 15.000 TL olarak belirlendiğinden bu miktar üzerindeki alacaktan sorumlu tutulamayacaktır.Bu nedenle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, davacının davasının kısmen kabulü ile davalının takibe itirazının 15.000 TL alacak ve asıl alacağa resen tespit edilen işlemiş temerrüd faizi ve faizin BSMV’si yönünden iptaline takibin bu miktar alacak ve alacağa takip tarihinden sonra takipte talep edilen oranda temerrüt faizi yürütülmek suretiyle devamına fazlaya ilişkin talebin reddine asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/06/2018 tarih ve 2016/132 Esas – 2018/591 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-Davanın KISMEN KABULÜNE; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına davalının yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin; 15.000,00.TL asıl alacak, 2.185,00.TL işlemiş faiz ile 109,25.TL %5 BSMV toplamı 17.294,25.TL üzerinden devamına, 2-Asıl alacağın %20’si tutarı (3.000,00.TL) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Asıl alacak miktarı olan 15.000 TL’ye takip tarihinden itibaren takip talebinde belirtilen oranda faiz uygulanmasına, 4-Fazlaya ilişkin talebin reddine, İLK DERECE YÖNÜNDEN: 5-Alınması gereken 1.181,37.TL harçtan davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 747,64.TL harcın mahsubu ile bakiye 433,73.TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 6-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 747,64.TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı tarafından sarf edilen toplam 180,00.TL posta gideri, 450,00.TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 630,00.TL yargılama giderinin kabul ve reddedilen miktarlar oranlanarak (%28 kabul) hesaplanan 176,40.-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 8-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 9-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 3.400,00.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 10-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 6.599,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,İSTİNAF YÖNÜNDEN : 11-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 1.053,00.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 12-Davalı tarafından sarf edilen 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 31,50.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam: 129,60.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 13-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 14-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/01/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.