Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1521 E. 2020/196 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1521
KARAR NO : 2020/196
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/02/2018
NUMARASI : 2016/187 Esas 2018/171 Karar
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 13/02/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı ….San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davalı banka arasında 1994/1997 yılları arasındaki dönemde düzenlenen ve vekil edenin müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatının bulunduğu toplam 18 adet Genel Kredi Sözleşmesi uyarınca tahsis edilen kredi tutarının bu kredilerin kullandırılıp kullandırılmadığının ve kredi sözleşmeleri kapsamında yapılan ödemelerin bilinememesi ve aradan 19 yıl geçmesine rağmen davalı bankanın hacizleri düşürüp düşürüp yenilediğini, halen taşınmaz satışlarına devam edip bir türlü sonlandırmadığını, hesap kat ihtarnamesinde ve ihtiyati haciz kararında 154.430.400.284-TL olarak gösterilen miktarın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiğini, takipte neye göre 176.500,000-TL gösterildiğinin ve kredi sözleşmelerinde faiz oranı yokken neye dayanak %165 faiz işletildiğinin bilinmediğini, bu güne kadar yapılan toplam tahsilatın detaylarıyla beraber neler olduğnun öğrenilmesi ve varsa borç tutarının ne olduğu eğer fazlalık var ise istirdat yoluyla taraflarına iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili bankanın Merter Şubesi ile Kredi ilişkisine giren borçlu … San. ve Tic. Ltd. Şti.’ne muhtelif tarih ve meblağlı 18 adet Genel Kredi Sözleşmesi ithalat Akriditif Kredisi ve Döviz Kredisine istinaden kredi kullandırıldığını, diğer borçlular …, …, …. San. ve Tic. Ltd. Şti., … ve … San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nun bu sözleşmeleri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzalamak sureti ile borçtan aynı oranda sorumlu olduklarını, borçluların borçlarını vadesinde ödemediğini, müvekkili şirket tarafından ihtarname ile borcun ödenmesinin istendiğini, ancak borç tamami ile kapanmaması sebebiyle borçlular hakkında İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1997/2237 D.İş sayılı dosyasında ihtiyati haciz kararı alındığını ve İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile de takibin başlatıldığını, davacı borçlu/borçluların takibe itirazı neticesinde takibin durduğunu, mahkememizin 1997/1335 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davasının açılığını ve dosyanın karara bağlandığını, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmış olması sebebiyle borçlunun artık menfi tespit davası açmasının mümkün olmadığını, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/02/2018 tarih ve 2016/187 Esas – 2018/171 Karar sayılı kararı ile; ” … Mahkememizin 1997/19335 Esas, 2000/342 Karar, 05/04/2000 tarihli karar örneği dosya içerisine alınmış, tetkikinde; dosyamız davalısı Tasfiye Halinde … Bankası A.Ş. tarafından dosyamız davacısı ve dava dışı borçlular hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali istemine ilişkin mahkememizin 1997/1335 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açılmış olduğu, mahkememizce 05/04/2000 tarihinde davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … nolu takip dosyasına yaptıkları itirazın kısmen iptali ile takibin 185.818.057.511.TL’ si üzerinden devamına (Davalılardan … 57.45.375.000.TL’den sorumlu olmak kaydıyla), (davalılardan … 22.983.750.000.TL’den sorumlu olmak kaydıyla) ana borç olan 148.946.878.380.TL üzerinden (davalılardan …. 50 milyar TL’den, davalılardan … 20 milyar TL’den sorumlu olmak kaydıyla) takipten itibaren %165 temerrüd faizi ve %5 gider vergisi alınmasına, fazla talebin reddine, %40 inkar tazminat tutarı olan 74.327.223.004.TL’sinin (davalılardan … 22.983.750.000.TL’sinden, davalı … 9.193.5000.000. TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan alınıp davacıya verilmesine karar verildiği, dava konusunun dava dışı …San ve Tic. Ltd. Şirketinin davalı bankadan kullanmadığı Genel Kredi Sözleşmelerinden doğan kredi borcunun tahsili için asıl borçlu ile dosyamız davacısınında dahi olduğu kefiller hakkında yapılan icra takibine itirazın iptali davası olduğu, dava konusunun dosyamız davası ile aynı olduğu, kararın kesinleşmiş olduğu görülmüştür. Mahkememizce dosyamız resen tayin edilen bankacı bilirkişi … tevdi edilmiş, bilirkişi; kesinleşen mahkeme kararı esas alındığında davalı/alacaklı bankanın davalı borçludan 22/02/2016 dava tarihi itibari ile 148.946,84 TL asıl alacak, 4.010.262,83,-TL temerrüt faizi, faizin %5’i 200.513,14,-TL BSMV olmak üzere toplam 4.359.722,81,-TL alacağı hesaplandığı, mahkemece yeniden yapılan hesaplamanın benimsenmemesi halinde davalı/alacaklı bankanın davalı borçludan, 22/02/2016 dava tarihi itibari ile 154.430,40,-TL asıl alacak, 4.377.391,38,-TL temerrüt faizi, faizin %5’i 208.447,21,-TL BSMV olmak üzere toplam 4.531,81,78,-TL alacağı hesaplandığı, hesaplanan 4.359.722,81,-TL benimsenmemesi durumunda 22/02/2016 dava tarihinden, borç ödeninceye kadar 148.946,84,-TL, hesaplanan 4.359.722,81,-TL alacağın benimsenmemesi durumunda 22/02/2016 dava tarihinden borç ödeninceye kadar 148.946,84,-TL, 4.531.81,78,TL alacağın benimsenmemesi durumunda ise 154.430,40,-TL’lik matrahlar üzerinden hesaplanacak %165 temerrüt faizi ve bunun %5’i tutarında gider vergisinin istenebileceği hususunu 01/12/2017 tarihinde rapor etmiştir.Davacının dava dışı şirketin davalı bankadan 18 adet Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kredi kullandığı, davalının da bu kredilere kefil olduğuna dair uyuşmazlık bulunmamaktadır.Davaya konu 18 adet Genel Kredi Sözleşmesindeki davacının kefaletinden dolayı, itirazın iptali davası açılmış ve davalı Bankanın kayıtları incelenerek itirazın iptali kararı verilmiştir. Bu karar kesinleşmiştir.Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava konusu hakkında, dava açılmadan önce yargılama yapılmış ve davacının borçlu olduğuna dair kesin hüküm bulunmamaktadır. HMK 114. maddeye göre, aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmış olması dava şartı olarak düzenlenmiş olup, HMK 115. maddeye göre mahkeme dava şartının varlığını davanın her aşamada kendiliğinden araştırır. Dava şartı noksanlığı varsa davanın reddine karar verir. İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/04/2000 tarih, 1997/1335 Esas, 2000/342 Karar sayılı karar ile verilmiş olan karar dava konumuz hakkında kesin hüküm niteliğinde olduğundan davacının davasının kesin hüküm nedeniyle reddine, şartları oluşmadığından kötü niyet tazminatı isteminin reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” 1-Davacının davasının REDDİNE, şartları oluşmadığından kötü niyet tazminatı isteminin reddine, 2-Harçlar yasası uyarınca belirlenen karar harcı olan 35,90 TL’ nin, peşin alınan 2.637,28 TL harçtan mahsubu ile fazla harç olan 2.601,38 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucunda dava konusu hakkında daha önceden aynı mahkeme tarafından 05/04/2000 tarih ve 1997/1335 Esas – 2000/342 Karar sayısıyla karar verildiğini ve bu kararın kesinleştiği gerekçesiyle kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, yapılacak istinaf incelemesinde kaldırılması gerektiğini, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 05.04.2000 tarih ve 1997/1335 E. – 200/342 K sayılı kararı ile; itirazın kısmen iptaliyle takibin 185.818.057.511-TL si üzerinden devamına ilişkin kararının Yargıtay temyiz incelemesinden geçmediğini ve dava konusu edilen icra takibi dosyasında kararın verilmesinden sonra tahsilatların yapıldığını kesin hükmün varlığının gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkeme tarafından dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesi neticesinde dosyaya ibraz edilen 01.12.2017 tarihli bilirkişi raporunun, eksik incelemeye dayalı olarak hazırlandığından hükme esas alınamayacağını, Öncelikle kredilerin kullandırıldığı döneme ilişkin olarak diğer bankaların uyguladığı faiz oranlarının Merkez Bankası’ na yazılacak müzekkere ile tespiti yapıldıktan sonra dosyanın faiz oranının yeniden değerlendirilmesi amacıyla alanında uzman ve en az biri hukukçu olmak kaydıyla yeniden re’ sen belirlenecek bir bilirkişi heyetine tevdi edilmesi talep edilmesine rağmen bu taleplerinin reddedildiğini, Dava dilekçesinde belirtilmesine rağmen kullandırıldığı iddia edilen kredilerin gerçekte kullandırılıp kullandırılmadığına ilişkin teşvik edici mahiyette icra dosyasında ve dava dosyasında, itirazın iptali davasında bir belge bulunmamasına rağmen bu kredilerin kullandırıldığına ilişkin tespitlerinin somut delillere dayanmadığını, Keşfen inceleme talep edilmesine rağmen bu talebin de kabul görmeyerek bilirkişi raporunun yeterli görüldüğünü ve davanın hatalı ve usule aykırı şekilde reddedildiğini, Yukarıda ayrıntılı olarak izah edilen açıklamalar ışığında usul yasa ve yargısal içtihatlara açıkça aykırı olan ” kesin hüküm nedeniyle davanın reddi ” kararının kaldırılması ile duruşma açılmak suretiyle yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini kabul etme zorunluluğu doğduğunu, Yüksek Yargıtay Genel Kurulu’ nun kesin hüküm şekli ve maddi anlamda kesin hüküm olarak ikiye ayrılması ve bir hükmün şekli anlamda kesin hüküm niteliğinin alabilmesi için sözü edilen hükme karşı bütün olağan yasa yollarının işletilerek kapanması gerektiğini ve iki dava açısından dayanılan maddi olgularda farklılık bulunmaktaysa iki dava arasında sebep birliğinin mevcudiyeti bulunmadığından ilk davanın sonradan görülen dava yönünden kesin hüküm teşkil etmediğine ilişkin içtihatları da dikkate alınarak ret kararı verilen dava dosyasındaki taleplerinin çok büyük bir kısmının kesin hüküm diye kabul edilen İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi, 05.04.2000 tarih, 1997/1335 E. 200/342 K. Sayılı kararından sonraki dönemde İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile bu genel krediler için davalı tarafından açılan İstanbul …. İcra Müdürlüğü’ nün …E. ve … E. sayılı icra dosyalarındaki tahsilatlar nedeniyle borçlu bulunmadığı olgusuna dayandığını ve 01/12/2017 tarihli bilirkişi raporu da eksik ve hatalı incelemeye dayalı olarak tanzim edildiğinden buna ilişkin itirazlar değerlendirilmeden hatalı ve eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğini beyanla; – İncelemenin Duruşmalı olarak yapılması ile davacı taraf sıfatıyla yapılan istinaf başvurusunun “Esastan Kabulüne” karar verilmesini, – İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20/02/2018 tarih ve 2016/187 Esas – 2018/171 Karar sayılı “Kesin Hüküm Nedeniyle Davanın Reddi” kararının istinaf incelemesi neticesinde “Kaldırılmasını” ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda ” davanın kabulüne ” karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’ sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmelerinden kaynaklı İİK 72 Maddesine göre açılan menfi tespit ve istirdat davasıdır. Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dava şartları mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için gerekli olan unsurlardır. Diğer bir anlatımla dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının bulunup bulunmadığını kendiliğinden araştırıp inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkemece mesmu (dinlenebilir) olmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun 114’ üncü maddesinde dava şartları düzenlenmiştir. Buna göre dava şartlarından bazıları olumlu (davanın açılması sırasında var olması gerekli), bazıları ise olumsuz (davanın açılması sırasında bulunmaması gereken) şartlardır. Dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile (6100 sayılı HMK madde 114/1-i) çözümlenmiş olması da dava şartıdır. Bu şart, olumsuz dava şartı olarak adlandırılır. Dava konusu uyuşmazlık hakkında kesin hüküm bulunuyorsa aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Kesin hüküm itirazı davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle ve dava şartı yokluğundan reddetmesi gerekir. Kesin hüküm şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere ikiye ayrılır. Yargıtay HGK.’nun 24/01/2018 tarih ve 2017/2534 Esas, 2018/88 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, Maddi anlamda kesin hükmün koşulları 6100 sayılı HMK’nın 303/1. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre; “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.”Kesin hükmün ilk koşulu her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması, ikinci koşulu müddeabihin aynılığı, üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olayın değerlendirilmesine gelince; mahkemece İstanbul 5 ATM.nin 05/04/2000 tarih ve 1997/1335 Esas, 2000/342 Karar sayılı dosyasının eldeki dava açısından kesin hüküm oluşturduğu kabul edilmiştir. İstanbul 5 ATM.nin 05/04/2000 tarih ve 1997/1335 Esas, 2000/342 Karar sayılı dosyasının temyiz edilmemesi üzerine 12/07/2000 tarihinde kesinleştiği, davacı dava dilekçesinde, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05.04.2000 tarih ve 1997/1335 E. 200/342 K. Sayılı kararından sonraki dönemde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile bu genel krediler için davalı tarafından açılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … E. ve 2011/8509 E. sayılı icra dosyalarındaki tahsilatlar nedeniyle dava tarihi itibariyle borçlu olduğu miktarın tespiti ve fazla tahsilatlar var ise istirdadını talep etmiş olup davacı talebi ile kesin hükme konu İstanbul 5 ATM.nin 05/04/2000 tarih ve 1997/1335 Esas, 2000/342 Karar sayılı kararının hüküm fıkrası aynı olmadığından HMK 303 maddesindeki kesin hükmün şartları oluşmamış olup davacının icra takip hukuku bünyesinde halledilmesi mümkün olan hususları menfi tespit davası olarak genel mahkemede açmasında hukuki yararı olmadığından, mahkemece hukuki yarar dava şartı yokluğundan HMK 114/1-h, 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusu kısmen yerinde görülmüştür.Sonuç olarak; yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-a4, 353/1-b2 maddeleri uyarınca kaldırılarak dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan HMK 114/1-h, 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 20/02/2018 tarih ve 2016/187 Esas – 2018/171 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a4,353/1-b2 maddeleri gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; 1-Davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan HMK.114/1-h,115/2 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, İLK DERECE YÖNÜNDEN: 2- Dairemiz karar tarihi itibari ile alınması gerekli 54,40 TL harcın davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 2.637,28 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.582,88 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT.nin 7/2 Maddesi uyarınca davalı lehine hesap ve takdir olunan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Bakiye gider avansı bulunması halinde karar kesinleştiğinde avansı yatıran tarafa iadesine, İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 8-Davacı tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9- Dairemizce UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş-geliş masrafı 41,5 TL’ nin davalı avansından sarf edildiği anlaşılmakla; bu giderin davalı üzerinde üzerinde bırakılmasına, 10-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 13/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.