Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1516 E. 2020/10 K. 15.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1516 Esas
KARAR NO: 2020/10 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/81 Esas 2018/574 Karar
TARİH: 08/06/2018
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/01/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalıya mal sattığını, davalının fatura bedelini ödemediğini, alacağının tahsili amacıyla davalı şirkete karşı Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlu şirketin dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına davalı şirketin %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, davacı şirketin takibe ve davaya dayanak olarak sunduğu faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini, sevk irsaliyelerindeki imzanın ise müvekkili şirketin çalışanlarına ait olmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu ve %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/06/2018 tarih 2017/81 Esas 2018/574 sayılı kararında; ” TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir. TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle mündericatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır. TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.( Bkz 27.06.2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/15-472 E.,2011/608 K sayılı kararı) Takip dosyası, Bilirkişi Raporu ve tüm dosya kapsamına nazaran; davacının sözleşme ilişkisi ve mal teslimine ve irsaliye faturasında adı geçen kişinin davalı çalışanı olduğuna ilişkin ispat vasıtası getiremediği anlaşılmakla, ispatlanamayan davanın reddine, davacının takibinde kötü niyetli olduğu hususu da ispatlanamadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin de reddine karar vermek gerektiği…”gerekçesi ile, Davanın reddine, davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İtirazın iptali talepli olarak açılan davada İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama ve bilirkişi incelemesi neticesinde davanın reddine karar verildiğini, Öncelikle yerel mahkeme kararının hukuka, mevzuat hükümlerine ve Yargıtay içtihatlarına açıkça aykırı olduğunu, Yerel mahkeme kararında faturanın sözleşmeye ilişkin karine olması hakkında aksi ispatlanabilir adi bir karine olmasından bahsettiği dava konusu olay bakımından sözleşmenin varlığı ispat edilmediğinden ibraz edilen belgelerin fatura hükmünde olmadığını ve karinenin geçerli olmayacağını ifade ettiği, oysa ki dosyada ibraz edilen belgeler fatura hükmünde olduğu, zira dosya incelendiğinde görüleceği üzere ibraz edilen fatura Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanunuda öngörülen bütün şartları taşımakta olduğunu, Mahkeme kararında karinenin aksinin ıspatlanabileceği sonucuna varmışsa da bu ispat gerçekleşmeksizin karar verdiği, nitekim faturaya ilişkin karinenin aksinin ispatı için ticari ilişkinin yokluğu ispat edilmesi gerektiği, ancak davalı – borçlu tarafça bu husus ispat edilemediği, yalnızca bilirkişi incelemesine sunulan BA ve BS formlarında tarafımızla ilgili bir bildirimde bulunulmadığı beyan edildiği, oysa ki bu durum kanuni karinenin aksini ispat için yeterli olmadığı, kaldı ki taraflarınca bilirkişi incelemesine sunulan ticari defterleri ve bilirkişinin bu husustaki beyanları davalı – borçlu tarafın iddialarının aksine sonuç doğurmakta olduğunu, Usul ve yasa gereği mahkemece ispat edilmesi gereken hususlar araştırılıp ona göre hüküm kurulması gerekirken yerel mahkemece eksik inceleme sonucu hatalı hüküm kurulduğunu, Dosya kapsamı incelendiğinde, taraflarınca teslim edildiği iddia edilen mallar hususunda anlaşma olup olmadığı ile teslimin gerçekleşip gerçekleşmediği hususları ispata muhtaç olduğu, bu hususlarla ilgili olarak 27.03.2017 ve 25.05.2017 tarihli dilekçelerinde teslim gününe ait şirket kamera kayıtlarının celbini talep etmişlerse de mahkemece bu talep yerine getirilmediğini, ispat hukuku ve hakkaniyet gereği bu hususların ya taraflarınca talep edilen kamera kayıtları ya da mahkemece uygun görülecek bir vasıtayla ispat edilmesi gerektiği, Yargıtay içtihatlarında eksik inceleme başlıca bozma sebeplerinden biri olduğunu, (Hukuk Genel Kurulu 2011/19-426 E., 2011/516 K., Yargıtay 20. H.D. 2006/13971E. 2006/13569 K. vb) bu nedenle eksik inceleme sonucu verilen hukuka ve usule aykırı kararın kaldırılması gerektiğini, Ayrıca faturalarda imzası bulunan kişinin davalı/borçlu şirket çalışanı olup olmadığı hususu da yeterince araştırılmadığı, yalnızca SGK kayıtlarına dayanarak bir kişinin şirket çalışanı olmadığına karar vermek ülkemiz çalışma koşullarındaki kayıt dışılık oranı göz önüne alındığında hayli güç olduğu, bununla beraber imzası olan kişi iyice araştırılmalı, başka belgelerde imzası olup olmadığı sorgulanmalı, buna göre karar verilmesi gerektiğini, ancak mahkemece bu hususta eksik inceleme yapıldığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2011/19-426 E., 2011/516 K. ve 13.07.2011 tarihli ilamında açıkça belirtildiği üzere yeterli araştırma yapılmaksızın önkabul ve varsayımlarla verilecek kararlar bozma nedeni olduğunu, Davalı-borçlu taraf itiraz dilekçelerinde haksız ve kötü niyetli bir şekilde; taraflarına herhangi bir borçlarının olmadıklarını, beyan ettikleri, ancak bu iddialarının hiçbir dayanağı bulunmadığı, zira müvekkili tarafından davalı-borçluya 14.08.2015 tarihli ve 321052 sayılı fatura ile 9.692,20 TL. bedel karşılığında 19780 kg. ithal fındık kömür satıldığı ve aynı tarihli 016911 sayılı sevk irsaliyesi ile teslim edildiği, davalı tarafından gerek söz konusu faturaya, gerekse teslim edilen ürünlere süresi içerisinde itiraz edilmediği, davalı-borçlunun itirazlarını müvekkili tarafından düzenlenen faturaya karşı ileri sürmesi gerekirken, taraflarınca icra takibi başlatılıncaya kadar hiçbir itirazda bulunmayan davalı-borçlunun kötü niyetli olduğunu, tamamıyla kötü niyetli ve müvekkilinin hakkı olan alacağını tahsil etmesine engel olmak amacıyla yapılan itirazın iptali gerektiği,
Zira HMK. madde 200/1 ve İ.İ.K. m 169/a hükümleri uyarınca, İ.İ.K. m.68 normunda belgeye dayalı takibe itiraz eden borçlunun, borcun itfa edildiğini resmi yahut imzası alacaklı tarafından ikrar edilmiş belge ile ispat edilmesi gerektiği, davalı borçlunun borcunu ödediğini bu türden bir belge ile ispat etmesi gerektiği, takip konusu alacak borçlu tarafından süresinde itiraz edilmeyen faturaya dayalı olduğundan borçlunun borcu olmadığı iddiası İ.İ.K madde 68 gereğince “ imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dâhilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenit olmadıkça” geçerli olmayacağından mahkemece dikkate alınmaması gerektiği, Dosyanın ve delillerin incelenmesi halinde de davalı/borçlu tarafın haksız ve kötü niyetli olarak iş bu dosya konusu borca itiraz ettiği açıkça görüleceği, Davalı tarafın itirazları haksız ve mesnetsiz olduğunu, icra takibine yapılan itiraz yalnızca süre kazanmak amaçlı, müvekkili şirketin hakkını sürüncemede bırakan, hukuki dayanaktan yoksun bir itiraz olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki alacağa yönelik itirazlarının iptaline, talep doğrultusunda takibin devamına, takip tutarının %20’ sinden aşağı olmamak üzere davalı tarafça icra inkâr tazminatı ödemesine ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/81 Esas 2018/574 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava faturaya dayalı alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Davacı, davalıya fatura karşılığı mal sattığını, bedelini tahsil edemediğini, bedelin tahsili için yaptığı takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş.Davalı, taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını, faturanın tebliğ edilmediğini, fatura içeriği malın teslim edilmediğini bu nedenle borcunun olmadığını davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Dosyada taraf ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Alının bilirkişi raporlarına göre, takibe konu fatura davacı defterlerinde kayıtlı ise de davalı ticari defterlerinde kayıtlı değildir. Davalının BA formlarında da fatura belirtilmediği gibi, davacı ile ilgili bir bildirim bulunmamaktadır. Takibe konu fatura sevk irsaliyeli olup, sevk irsaliyesinde teslim alan olarak … (…) … isim ve imzası bulunmaktadır. Davalının gelen SGK kayıtlarında bu isimlerde bir çalışanı bulunmamaktadır. HMK 190 maddesine göre ispat külfeti davacı taraftadır. Davacı, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, davaya ve takibe konu faturanın davalıya tebliğ edildiğini veya fatura içeriği malın davalıya teslim edildiğini ispatlayamamıştır. Bu nedenle davacı istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/01/2020 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.