Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1504 E. 2020/207 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1504
KARAR NO: 2020/207
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEME: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/07/2018
DOSYA NUMARASI: 2015/1052 Esas – 2018/627 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/02/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin … A.Ş. ile genel kredi sözleşmesi imzaladığını ve bankadan çeşitli elektrik dağıtım şirketlerine verilmek üzere 6 adette toplam 262.000-TL’ lik teminat mektubu kredisi kullanıldığını, genel kredi sözleşmesinin 9. maddesinin davalı bankaya rehin ve hapis hakkı tanınarak bloke edilen mevduata faiz yürütüp yürütmemekte serbesti tanıdığını ancak taraflar arasında düzenlenen kredi sözleşmesinin TBK’nın 20. ve diğer maddelerinde belirtildiği üzere genel işlem koşullarına tabi tek tip bir sözleşme olduğunu, TBK’nın 20. ve 25. maddeleri dikkate alındığında sözleşme özgürlüğünde güç dengesinin davalı banka lehine olmak üzere bozulduğunu, sözleşme özgürlüğüne müdahale edildiğini ve sözleşme adaletinin sağlanamadığının ortada olduğunu, yine ysasnın 21. maddesi gereğince aleyhe hüküm içeren bloke serbestisine ilişkin 9. maddenin yazılmamış sayılacağını, davacı bankanın tek taraflı olarak müvekkilinin 262.000-TL mevduatını 21/07/2015 tarihinde bloke ettiğini ve bloke ettiği bu meblağı da nemalandırmadığını, sonrasında da bu bloke işleminin neden yapıldığı konusunda açıklamada bulunulmadığını, müteakiben söz konusu teminat mektuplarının farklı zamanlarda iade edilmesi ile bloke tutarının tamamının kısım kısım çözüldüğünü, Beyoğlu … Noterliği’nin 22/07/2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin davalı bankaya keşide edilerek blokenin çözülmemesi ve nemalandırma yapılmaması nedeni ile oluşan zararın karşılanmasının istenildiğini, davalı banka tarafından cevaben Beyoğlu … Noterliği kanalı ile 27/07/2015 tarihinde … yevmiye no.lu cevabi ihtarname ile bankaca hapis hakkının kullanıldığı ve bankanın her zaman ek teminat isteyebileceği ve ihbarda bulunmadan rehin hakkını kullanabileceğinin kendilerine bildirildiğini, bunun üzerine bloke edilen mevduatın nemalandırılması gereken tutarının hesaplanarak İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasından icra takibine geçildiğini, ancak; davalı bankanın icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini, davalı bankanın haksız bloke işleminin TBK’nun 20. maddesinde yer alan genel işlem şartlarına açıkça aykırı olması nedeniyle müvekkilinin haksız olarak bloke edilen mevduatının bloke edildiği günden itibaren işleyecek belirsiz alacağı olan tutarın temyiz alt sınırı olan 2.080-TL tutarın müvekkiline iade edilmesi ve şimdilik kaydı ile 10.000-TL bedel için manevi tazminat talebinde bulunulduğunu, munzam zarar talep etme haklarının saklı bulunduğunu belirterek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı … A.Ş. firması ile banka arasında 03/04/2014 tarihli 1.500.000-TL’lik kredi sözleşmesi imzalandığını ve kredi ilişkisine girilerek davacı firmaya çeşitli elektrik dairelerine verilmek üzere 6 adette toplam 262.000-TL tutarında gayrinakdi teminat mektubu kredisi kullandırıldığını, kullandırılan nakdi ve gayrinakdi kredi borçlarının teminatı maksadıyla … A.Ş.’den doğmuş ve doğacak alacaklarının da temlik sözleşmesi kapsamında temlik alınmış olduğunu, temlik bedellerinin temlik sözleşmesi gereğince … tarafından müvekkili bulunduğu bankanın Levent Sanayi Şubesi’ndeki … no.lu bloke hesabına toplam 442.395-TL gönderildiğini, bu tutarın sadece teminat mektupları bedeli tutarı olan 262.000-TL’sinin haklı ve hukuka uygun bir şekilde akdi ilişki kapsamında bloke edilerek geri kalan miktarın davacı firmaya ödendiğini, sözleşmenin 9. maddesi ile bankaya rehin ve hapis hakkı tanındığını, yine sözleşmenin 48. maddesinde tarafların sözleşme maddelerini bilerek kabul ettiklerini beyan ettikleri hususunun açık olduğunu, sözleşmenin zorla imzalatıldığı gibi bir intiba yaratılmaya çalışıldığını, manevi tazminat yönünden ise davacı tarafın dava dilekçesinde bir gerekçe ve delil gösterilmeksizin 10.000-TL manevi tazminat talep ettiğini, bu kötü niyetli talebinin reddinin de elzem olduğunu ifade ederek; kanuni ve akdi herhangi bir nedene dayanmayan ve kötü niyetle ikame edilmiş olan davanın tüm talepleri ile birlikte reddini, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı tarafın üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 06/07/2018 tarih ve 2015/1052 Esas – 2018/627 Karar sayılı kararında; ” bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere, davacı … A.Ş. Firmasının … A.Ş. ile genel kredi sözleşmesi imzaladığı ve bankadan çeşitli elektrik dağıtım şirketlerine verilmek üzere 6 adette toplam 262.000-TL’lik teminat mektubu kredisi kullandığı, bu teminat mektubu bedelleri kadar olan 262.000-TL tutarın, davalı banka tarafından taraflar arasında düzenlenmiş bulunan genel kredi sözleşmesinin 9. maddesinin davalı bankaya vermiş bulunduğu rehin ve hapis hakkı ile davacı firma ile davalı … A.Ş. arasında düzenlenmiş olan 02/06/2014 tarihli “Alacağın Devri Sözleşmesi” doğrultusunda temlik edilen tutarın (mevduat hesabına gelen temlik tutarının) kredi teminatı olarak tutulabilmesi kapsamlarında bulunduğu, belirtilen koşulların davalı bankaya rehin ve hapis hakkı tanımasının yanı sıra bloke edilen rehinli mevduata faiz tahakkuk ettirmeme hakkını da tanıdığı ve davacı firmanın davalı bankada rehin edilen ve bilahare mektupların iade edilmesi nedeni ile muhtelif tarihlerde çözülerek geri ödenen 262.000-TL’lik bloke edilmiş mevduatı kapsamında bu mevduatın nemalandırması talebinin yerinde bulunmadığının tespit edildiği anlaşılmakla … ” gerekçesi ile; ” 1-Davacının davasının reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkil şirketin davalı bankanın müşterisi olup, aralarında genel kredi sözleşmesi imzalandığını ve müvekkil şirket tarafından, çeşitli Elektrik Dağıtım Şirketlerine verilmek üzere teminat mektupları kullanıldığını, anılan mektupların banka tarafından keşide edilip, GKS’ye göre müvekkil şirkete verildiğini, ancak daha sonrasında davalı banka tarafından risk görülerek herhangi bir gerekçe dahi gösterilmeden taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmesi’ nin 9. maddesine dayanılarak hapis hakkı kullanıldığını ve müvekkilin banka hesabında bulunan 262.000 TL bloke edildiğini, işbu haksız ve hukuka aykırı işlemden dolayı müvekkilin uğramış olduğu faiz ve nemalandırma kayıpları ile manevi zararların tazmini için iş bu davanın açıldığını ve yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın kaldırılması gerektiğini, Genel Kredi Sözleşmesi’nin 9. madde hükmü incelendiğinde açıkça Genel İşlem Koşulu olarak kabul edilmesi gerektiğini müvekkil şirketin tacir olmasının, sözleşme hükümlerinin Genel İşlem Koşulu içermesini ortadan kaldırmadığını, hakkaniyete uygun olarak da karar verilmesi gerekirken, müvekkilin uğramış olduğu zararlar dahi incelenmeksizin, taraflı ve hukuka aykırı bilirkişi raporları esas alınarak hüküm kurulduğunu, sözleşme yapılırken düzenleyenin, çok sayıda benzer sözleşmede kullanılmak amacıyla, önceden tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümlerini ifade eden (TBK m. 20/I) genel işlem şartlarının denetimine ilişkin Türk Borçlar Kanunu nda düzenlemeler yapıldığı gibi, Türk Ticaret Kanunu’nda da dürüstlük kuralına aykırı işlem şartı kullanmanın haksız rekabet hali olarak düzenlendiğini, (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Haksız Rekabet’e ilişkin 55.maddesinin 1.fıkrasının (f) bendinde) Dosyada alınan bilirkişi heyetince sunulan hem kök raporda hem de ek raporda müvekkilin banka ve kredi işlemlerine ilişkin faaliyetlere yabancı olmadığından bahisle bankanın uygulayacağı koşulların sorgulandığı hususunda reel bir yaklaşım olduğunu ve bununla birlikte kredi kullanan şirketin bankanın rehin ve hapis hakkını, faiz oranlarını bilmeden kredi kullanıldığının kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve TTK’ ya göre tacirden beklenen basiretli davranışa aykırı olacağından mezkur hükmün genel işlem koşulları kapsamınında değerlendirilemeyeceğini ve taraflar arasında serbest irade beyanı ile düzenlenen sözleşme ve hükümlerinin geçerli olduğu şeklinde beyanlar sunulduğunu, bilirkişi heyetinde bir hukukçu bilirkişi olmasına rağmen açıkça genel işlem koşullarının sadece tüketicinin taraf olduğu sözleşmelerde, sadece tüketicilerin korunması hususunda söz konusu olabileceğinin iddia edildiğini ve işbu sözleşme hükümlerinin serbest irade beyanları ile kabul edildiğinin iddia edildiğini, davalı bankanın verdiği hizmetin tekel niteliğinde olduğunun göz ardı edildiğini, bankaların her müşteri için özel olarak sözleşme düzenlemediğini ve karşılıklı mutabakata varılarak sözleşme hükümlerini düzenlemediğinin herkes tarafından bilinen bir gerçek olduğunu, işbu hakkaniyetten yoksun tespitlerin itirazlara rağmen yerel mahkeme tarafından kabul edildiğini, Sunulan raporlarda da yerel mahkemenin gerekçeli kararında da banka ve müvekkil şirket dengesinin asla gözetilmemiş olup, bilirkişi heyetinde bir emekli banka müdürü olmasına rağmen genel kredi sözleşmeleri bakımından şirketlerin müzakere etme imkanı bulunmadığı hususunun tamamen göz ardı edildiğini, zira bankaların şirketlere göre daha güçlü konumda olduğunu ve genel kredi sözleşmeleri hükümleri bakımından müzakere edilmesine imkan dahi tanınmadığının bilinen bir gerçek olduğunu, Her ne kadar sözleşmenin tarafları tacir olsa da davalı bankanın verdiği hizmetin tekel niteliğinde olması karşısında TBK. 20. ve 25. maddeleri de nazara alındığında sözleşme özgürlüğünde bulunması gerekli güç dengesinin bir taraf aleyhine bozulduğunu, sözleşme özgürlüğüne müdahale edildiğini ve sözleşme adaletinin sağlanamadığının belli olduğunu, müvekkilin anılan sözleşmenin kurulmasında kendi taleplerini de dile getirme şansı olsaydı yukarıda belirtilen durumu kabul etmeyeceğini, hapis hakkı kullanılarak bloke edilen bedele faiz yürütme tasarrufunu tek taraflı olarak davalı bankaya bırakmayacağını bu durumda davalı bankanın haksız olarak bloke ettiği parayı nemalandırmamış olmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, ancak ne bilirkişiler ne de yerel mahkeme tarafından gerekli incelemelerin yapılmadığını, kabul anlamına gelmemesi kaydıyla, genel kredi sözleşmesi kapsamında davalı bankaya faiz tahakkuk ettirmeme hakkı tanındığını zira söz konusu bedellerin düşük bedeller olduğunu, davalı banka tarafından gerekçesiz bir şekilde müvekkilin hesabındaki parayı kullanmasının engellendiğini, yerel mahkeme tarafından öncelikle yargılama kapsamında bloke işlemine ilişkin hukuki inceleme yapılmasını, daha sonrasında ise bloke işleminin haklı olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, zira hükme esas alınan raporda bilirkişiler tarafından gerekli incelemelerin yapılmadığını, müvekkil tacir olduğu için haklarının göz ardı edildiğini, hatta yetkilerinin dışına çıkıldığını, mahkemenin yerine geçilerek karar verildiğini, daha önceki dilekçelerde de belirtildiği gibi, müvekkil şirket tarafından alınan teminat mektuplarının farklı zamanlarda iade edilmek suretiyle bankadaki bloke edilen paranın kısım kısın çözüldüğünü, işbu nedenle de müvekkil tarafından bloke edilen bedelin işletilemediğini, müvekkilin işbu eylem dolayısı ile uğramış olduğu manevi zararların da telafi edilmediğini, zira müvekkilin köklü bir firma olup, bloke işlemi ile müvekkil şirketin ödemelerinin geciktiğini, ertelendiğini, çalıştığı firmalar ile sıkıntılar yaşadığını, ticari anlamda mağdur olma potansiyeli ortaya çıktığını, sektörde büyüme ivmesinin düştüğünü, kısacası müvekkil tarafından kendi parasının işletilmekten alıkonulduğu gibi, banka tarafından da müvekkilin maddi zararlarının karşılanmadığını, yerel mahkeme tarafından da yaşanan manevi sıkıntıların yok sayıldığını, Her ne kadar davalı banka tarafından sözleşme hükümlerine uygun olarak işlem yapıldığı iddia edilmiş olsa da, yapılan bloke koyma işleminin keyfekeder olduğunu ve müvekkili çok zor duruma düşürdüğünü, davalı bankanın bloke işlemini yaparken, müvekkile sağlanan kredi açısından bir riskin var olduğunu ortaya koyamadığını, ( Yargıtay 11. H.D. 2015/5022 E – 2015/12890 K – T. 2.12.2015, Yargıtay 11. H. D. 2014/15211 E – 2015/478 K – T. 16.1.2015 ) Huzurdaki davada da davalı banka tarafından haklı bir gerekçe gösterilmeksizin bloke işlemi yapılarak faiz tahakkuk ettirmemesi nedeni ile müvekkil şirketin zarara uğradığını ve müvekkilin ticari hayatının riske atıldığını, çalıştığı firmalar üstündeki itibarın zarar gördüğünü, işbu nedenlerle yerel mahkemenin vermiş olduğu kararının kaldırılması gerektiğini beyanla; Açıklanan nedenlerle; İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 06.07.2018 tarih ve 2015/ 1052 E ve 2018/ 627 K sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi gereğince davacıya kullandırılan gayrı nakdi krediden kaynaklanan riskin teminatı olmak üzere davacı hesabına konulan bloke nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini talebine ilişkindir. Davacı, davalı banka ile genel kredi sözleşmesi imzalandığını, kredi sözleşmesi kapsamında 6 adet toplam 262.000 TL bedelli teminat mektubu kullanıldığını, davalı bankaca teminat mektupları tutarı kadar mevduat hesaplarına bloke konulduğunu, blokeli bu hesabın nemalandırılmadığını, kredi sözleşmesinin davalı bankaya bu hakkı tanıyan 9. Maddesinin TBK’nın 20. Maddesi gereğince genel işlem koşulu olduğundan yazılmamış sayılması gerektiğini, davalı bankanın haksız ve tek taraflı bloke işlemi nedeniyle mevduat hesabını kullanamadığını, bankanın bu blokeli hesaba faizde işletmeyerek maddi zarara uğramalarına sebep olduğunu, ayrıca bu haksız işlem nedeniyle manevi zarara uğradıklarını belirterek fazlaya ilişkin talepleri saklı kalmak kaydı ile şimdilik 2.080 TL maddi tazminat ile 10.000 TL manevi tazminatın tahsilini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur. Maddi tazminat talebi, bankanın uyguladığı bloke nedeniyle uğranıldığı belirtilen zarara ilişkindir. Taraflar arasında imzalanmış genel kredi sözleşmesinin 9. maddesinde bankanın kredi teminat mektupları riski nedeniyle herhangi bir ihbarda bulunmadan rehin ve hapis hakkı bulunduğu düzenlenmiştir. Yine aynı maddede rehin ve hapis hakkının kullanılması halinde faiz yürütüp yürütmeme ve faiz oranının belirleme hakkının davalı bankaya bırakıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre davacının hesaplarına teminat mektubu riski nedeniyle bloke konulması ve bloke konulan hesaba faiz işletilmemesi sözleşmeye aykırı değildir. Manevi tazminat davasına gelince davacı ticari şirket olup, haksız olduğunu belirttiği bloke işlemi nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü manevi zararlarına ilişkin olarak dava dilekçesinde bir sebep belirtmemiş genel olarak manevi zarara uğradığından bahsetmiş, cevaba cevap dilekçesinde konulan bloke nedeniyle bankacılık sistemine olan güveninin sarsıldığını, sektörde büyüme ivmesinin düştüğünü, şirket ortak, yönetim kurulu üyeleri ve çalışanlarının motivasyonunun düştüğünü bu şekilde manevi zarara uğradıklarını belirtmiştir. Davacı ticari şirket olup, davalı ile genel kredi sözleşmesi imzalayarak nakdi kredi kullanmıştır. Kredi sözleşmesinde yer alan ve davalı bankaya hesaplar üzerine bloke konulması yetkisi veren sözleşmenin 9. maddesi genel işlem koşulu niteliğinde değildir. Davacı tacir olduğundan, kredi kullanmadan önce çeşitli bankalar ile kredi şartlarında görüşme yapma ve kendisine en uygun şartlarda kredi imkanını sunan banka ile kredi sözleşmesi yapma konusunda seçim hakkına sahiptir. Dolayısıyla kredi sözleşmesini serbest iradesi ile ve sözleşmede öngörülen şartları inceleyerek kabul etmiştir. Bankanın yaptığı işlem sözleşmeye aykırılık oluşturmamaktadır. Ayrıca davacı hesaplara bloke konulması nedeniyle uğradığını iddia ettiği manevi zararının ispatı konusunda delilde göstermemiştir. Konulan bloke miktarı, blokenin teminat mektupları karşılığında kullanılmış olması, teminat mektuplarının iadesi karşılığında blokenin kaldırılması karşısında ve tüm bu işlemlerin kredi sözleşmelerinin doğası gereği yapılan işlemler olması dikkate alındığında sırf blokeli hesabın nemalandırılmamasının davacıda manevi zarara yol açmayacağı anlaşılmış olmakla davacının manevi tazminat talebine ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Bu nedenlerle, davacının maddi tazminat ve manevi tazminat talepleri yönünden dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/02/2020 tarihinde HMK’nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.