Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/1497 E. 2020/174 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1497
KARAR NO : 2020/174
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2017
DOSYA NUMARASI : 2016/1095 Esas – 2017/1197 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 13/02/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından CMR sigortası ile sigortalanmış olan 13.038 kg ağırlık ve 22.945,46 Euro değere haiz boru emtiaı taşıma işinde 07/12/2013 tarihinde emtianın ve römorkun İtalya Trieste Limanından trene yüklenmesi yapılırken hasar meyadana geldiğini, emtia ve römorkun trene yüklenmesi sırasında römorkun brandası vinçlerin dorse babalarına baskı yapttığından brandada delikler oluştuğunu, branda da oluşan delikten giren yağmur suları nedeniyle emtiada ıslaklık ve paslanma meydana geldiğini, hasar sonucunda emtiaların sahibi …. Sanayi ve Ticaret Ltd Şti Şirketi tarafından sigortalı …Ticaret A.Ş.’ye hasar miktarına karşılık gelecek şekilde fatura kesildiğini, söz konusu emtiadaki hasarın sigortalı tarafından karşılanması neticesinde taşıma işini CMR sigortası kapsamında sigortalayan müvekkil sigorta şirketi tarafından sigortalı … Uluslararası şirketine 25.721,33 TL hasar tazminatı ödendiğini, Kadıköy …. Noterliği’nin … yevmiye ve 04/04/2014 tarihinde ihtarname ile davalı şirkete taşıma sırasında oluşuna hasar bilgisinin iletildiğini, hasar miktarının kendilerine rücu edileceği hususunun ihtarının bildirildiğini, sigortalı şirketin taşımayı CMR kapsamında üstlenen asıl taşıyıcı olduğunu, davalı şirketin taşımanın … gemisinden trene aktarılması kısmını üstlenen alt taşıyıcı konumunda olduğunu, alt taşıyıcı kendisinin sebebiyet verdiği hasardan hem asıl taşıyıcıya hem de emtiya sahibine karşı sorumlu olduğu, müvekkili şirketin zararının karşılanması için davalı hakkında başlattıkları icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğinden bahisle itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında dava dilekçesini tekrar etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu icra takibine 02/04/2015 tarihinde itiraz edildiğini, itirazın iptali davasının ise 08/10/2016 tarihinde açıldığını, itirazın iptaline ilişkin davanın icra takibine itirazın alacaklı tarafa tebliğinden itibaren 1 yıl içinde açılması gerektiğinden bahisle hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın usulden reddine karar verilmesini, süre itirazının yerinde görülmemesi halinde davaya konu hasara ilişkin olarak müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun söz konusu olmadığını, uyuşmazlık bakımından İstanbul Denizcilik İhtisas Mahkemesi sıfatıyla İstanbul 17. Asliye Ticeret Mahkemesi’nin görevli olduğunu, davacının öncelikle aktif dava ehliyetinin ispatlanması gerektiğini, davanın TTK’nın 1188.maddesi uyarınca bir yıl içerisinde açılması gerektiğini, ancak hasarın 07/12/2013 tarihinde meydana gelmesine rağmen 1 yıllık süre geçtikten sonra takibe başlanıldığından bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında cevap dilekçesini tekrar etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/12/2017 tarih ve 2016/1095 Esas – 2017/1197 Karar sayılı kararında; ” … Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali olduğu, davacı tarafça, dava dışı sigortalıya ait emtianın davalı tarafça taşınması sırasında hasara uğradığından bahisle sigortalıya ödenen bedelin rücuan davalıdan tahsilinin talep edildiği, davacı tarafça davanın görev, hak düşürücü süre, davacının aktif husumetinin bulunmaması nedeniyle öncelikle usulden, kabul görmediği takdirde zamanaşımı nedeniyle ve esastan reddine karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. Davalının usuli itirazları yönünden yapılan incelemede; her ne kadar davalı tarafça deniz taşıması yaptığından bahisle deniz ihtisas mahkemesinin görevli olduğu savunulmuş ise de, emtianın taşınması bakımından CMR hükümlerinin uygulanması gerektiği, bu nedenle de Mahkememizin görevli olduğu anlaşılmakla görev itirazı reddedilmiştir. Dosyamıza celbedilen hasar dosyası içerisinde bulunan dekont ile davacının, dava dışı sigortalısına ödeme yaptığı, bu nedenle aktif husumetinin bulunduğu, ayrıca davalının itirazının davacıya tebliğ edilmediği, bu nedenle eldeki davanın bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığının kabulü gerektiği anlaşılmakla davalının söz konusu usuli itirazları da hüküm kurulurken dikkate alınmamıştır. Davalının zamanaşımı itirazı bakımından; her ne kadar davalı tarafça TTK’ nın 1188. maddesi nedeniyle zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de; takip ve dava konusu alacak, CMR hükümlerine göre taşınan emtiadaki hasardan kaynaklanmış olduğundan ve TTK’nun 1301. maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca davacı sigortacının, dava dışı sigortalısının hakkından daha fazlasına sahip olamayacağından zamanaşımı def’ine ilişkin olarak davadışı sigortalı ile davalı taşımacı arasındaki taşıma ilişkisine uygulanması gereken uluslararası sözleşme olan CMR’nin 32. maddesinin dikkate alınmalıdır. CMR’ nin 32/1. maddesinde, sözleşme kapsamındaki taşımalardan kaynaklanan davalar bakımından zamanaşımı süresi 1 yıl olarak, taşımacının bilerek kötü hareket olarak kabul edilecek kusurlarının söz konusu olması halinde ise 3 yıl olarak belirlenmekle birlikte dosyamız kapsamında davalının bilerek kötü hareketi ile hasara neden olduğuna ilişki herhangi bir iddia bulunmadığından zamanaşımı süresi 1 yıl olarak kabul edilmiştir. Aynı madde de zamanaşımının başlangıcı düzenlenmiş ve hasarın niteliğine göre ve en erken teslim tarihinden başlayacağı, 32.maddenin 2. fıkrasında yazılı istem üzerine zamanaşımının duracağı, taşıyıcının yazılı istemi geri çevirdiği tarihten itibaren işlemeye devam edeceği, 3 fıkrasında da zamanaşımının kesilmesi ve durması hususları ile ilgili olarak davanın açıldığı mahkemenin hukukunun uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Davaya ilişkin olarak zamanaşımının durması ve kesilmesine ilişkin olarak yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 153 ve 154.maddelerinin uygulanması gerekmektedir. TBK’nın 154.maddesinde icra takibinin başlatılması ile zamanaşımı süresinin kesileceği belirtilmiş, 157/2.madde ve fıkrasında da “Zamanaşımı, icra takibiyle kesilmişse, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesine göre zamanaşımının takip ile kesilmesi halinde, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeni bir süre işlemeye başlayacak ve söz konusu yeni süre, asıl zamanaşımı süresi kadar, eldeki dava bakımından 1 yıl olacaktır. Eldeki davaya ilişkin zamanaşımı definin incelenmesinde; zamanaşımının başlangıcının tespiti bakımından, emtianın hasarına ilişkin olarak teslim anında herhangi bir tutanak düzenlenmediğinden, alıcıya teslim tarihi Mahkememizce tam olarak saptanamamakla birlikte emtianın davalıya teslim tarihinin 30/11/2013 olduğu ve hasar tarihinin 07/12/2013 olduğu, davacı tarafça davalıya 04/04/2014 tarihinde 1 yıllık süre dolmadan ihtarda bulunulduğu ve CMR 32/2.madde ve fıkrası uyarınca ihtar tarihinden itibaren zamanaşımının, ihtara karşı davalı tarafça cevap verilmesi anına kadar durduğu, ancak davalı tarafça ihtara herhangi bir yanıt verilmediği, bunun üzerine davacı tarafça zamanaşımının durduğu süre içerisinde 24/02/2015 tarihinde icra takibi başlatıldığı, davalının 02/04/2015 tarihinde takibe itiraz ettiği, İcra Müdürlüğü’nce 02/04/2015 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Takip dosyası bakımından dosyamız davalısı borçlunun 02/04/2015 tarihindeki itirazı ve aynı tarihli icra memurunun takibi durdurma kararı ile kesilen ve itiraz tarihinden sonra yeniden işlemeye başlaşan 1 yıllık süre içerisinde alacaklı tarafından zamanaşımını kesen bir takip işlemi yapılmadığı, davacı vekilince vekalet sunulmasının takibi bin adım ileriye götüren takip işlemi sayılamayacağı eldeki davanın da CMR 32. maddesinde yer alan 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu 03/04/2016 tarihinden sonra açıldığı anlaşılmakla davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerektiği …”gerekçesi ile, ” 1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE, … ” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,Yerel mahkeme tarafından kararın zamanaşımı sebebiyle reddedildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olup kaldırılması gerektiğini, zamanaşımının durması ve kesilmesi kavramlarının Borçlar Kanunu 153,154 ve 156. maddelerinde görüldüğü üzere zamanaşımının durması ve kesilmesi kavramlarının borçlar kanununda ayrı ayrı tanımlandığını ve zamanaşımının durması halinde ; zamanaşımının kesilmesi hükümlerinin birlikte uygulanmasının mümkün olduğunu, Zamanaşımının durması halinde; durmaya sebebiyet veren olgunun kalkması ile zamanaşımının kaldığı yerden devam edeceğini, zamanaşımın durduğu süre içerisinde alacaklı tarafın icra takibine girişebildiğini ya da dava açarsa zamanaşımının kesilmiş olduğunu, zamanaşımının durduğu süre içerisinde zamanaşımını kesen bir işlem yapıldığı takdirde zamanaşımının durmaya devam edeceğini ancak zamanaşımı kesildiği için 2 yıllık sürenin yeniden başlayacağını, ancak burada zamanaşımının başlayacağı sürenin kesilme tarihi değil zamanaşımını durduran sebebin ortadan kalktığı tarih olacağını, Davada zamanaşımının durmuş olup; davalı tarafından zamanaşımı süresini yeniden başlatmak için gerekli ihtarname gönderilmediğini, Yerel mahkemenin kararında hatalı bir görüş ile alacaklı tarafından yapılan takip işleminin zamanaşımını yeniden başlattığı kanaatinde olduğunu, Davalı tarafça icra dosyasına itiraz dilekçesi sunulduğunu ancak bu itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğ edilmediğini, tüm hususlar değerlendirildiğinde CMR özel hükmü uyarınca zamanaşımı durmuş olup zamanaşımının durduran nedenin ortadan kalkmadığını, davalı tarafından ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediğini, icra takibine yapılan itiraz cevap olarak nitelendirilse dahi; itiraz alacaklıya tebliğ edilmediğinden dolayı; itirazın iptali davasının açıldığı tarih itibariyle durmuş zamanaşımının yeniden işlemeye başlayacağını, davalının zamanaşımı itirazının yerinde olmadığını, ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2013/11872E. 2014/1837K. ) Davalının zamanaşımı itirazının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı tarafın zamanaşımı itirazının da usulüne uygun olarak yapılmadığını, cevap süresi içerisinde zamanaşımı defii ileri sürmediğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulüne,Yerel Mahkeme ilamının kaldırılmasına, Dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere yerel mahkemeye gönderilmesine ve davanın kabulüne, İstinaf incelemesi yapılırken icranın ertelenmesi amacıyla tehiri icra kararı verilmesine, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise re’sen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, nakliyat sigorta poliçesi ile sigortalı emtianın davalı tarafından İtalya Trieste Limanından trene yüklenmesi yapılırken hasar meyadana geldiği iddiasıyla sigortacının sigortalısına yaptığı ödemenin taşıyıcıdan rücuan tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut olayda uyuşmazlık, davanın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.Takip ve davaya konu alacak, CMR hükümlerine göre taşınan emtiadaki hasardan kaynaklanmış olup, bu nev’i talepler bakımından CMR’nin 32. maddesinin nazara alınması gerekmektedir.CMR’nin 32/1. maddesinde, sözleşme kapsamındaki taşımalardan kaynaklanan davalar bakımından zamanaşımı süresi 1 yıl olarak kabul edilmiş, taşımacının bilerek kötü hareket olarak kabul edilecek kusurlarının söz konusu olması halinde ise 3 yıl olarak belirlenmiştir.TTK 886. maddesine göre ; zarara, kasden veya pervasızca bir davranışla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinin veya ihmalinin sebebiyet verdiği ispat edilen taşıyıcı (ve adamları) sorumluluk sınırlamalarından yararlanamaz. Bu durumda taşıyıcının sorumluluğu artık sınırlı olmayıp, gerçek zararın tamamını kapsayan bir sorumluluktur.6102 sayılı TTK.’nın madde gerekçesinde, TTK 886. Md. nin, CMR 29 maddesine paralel olarak düzenlendiği belirtilmiştir. CMR md.29’a göre; hasar ve ziya taşıyıcının kendi kötü hareketinden veya davaya bakan mahkemenin kararı ile isteyerek kötü harekete eşdeğer sayılan kusurundan ileri gelmişse, taşıyıcı, sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan yahut kanıt yükümünü karşı tarafa yükleyen bu maddenin hükümlerinden yararlanamaz. Doktrinde “isteyerek kötü harekete eşdeğer sayılan kusur” kavramı, “ağır kusur” veya “ağır ihmal” olarak yorumlanmaktadır.TTK 886. madde düzenlemesindeki “pervasızca hareket” kavramı da bu kıstaslar çerçevesinde ele alındığında, taşıyıcı veya yardımcılarının yükün güvenliği ile ilgili hususları açıkça önemsemeden hareket etmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.Somut olayda, davalının bilerek kötü hareket veya mahkeme tarafından bilerek kötü hareket olarak kabul edilen kusurunun bulunmadığı kabul edilerek CMR 32/1-2.maddesi uyarınca zamanaşımı süresi 1 yıl kabul edilmiş, emtianın teslim tarihinin dosyaya ibraz edilen belgelerden tespit edilemediği ancak dosyaya ibraz edilen 24/12/2013 tarihli maillere göre;” hasarla ilgili tutanak düzenlenmemiş olduğu,CMR.’yede not düşülmediği ve malların müşteride olduğunun bildirildiği”nin görüldüğü, buna göre mal tesliminin 24/12/2013 tarihli mail yazışmasından önce yapıldığının anlaşıldığı,davacının sigortalısı … TİCARET A.Ş. Tarafından davalıya Kadıköy .. Noterliği’nden 04/04/2014 tarih ve …yevmiye no.lu ihtarname ile ihbarda bulunulduğu, ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiğine dair tebliğ belgesinin dosyada olmadığı, davacı tarafından sigortalısına 09/06/2014 tarihinde ödeme yapıldığı ve 03/06/2014 tarihli ibranamenin alındığı,davacı tarafça davalıya karşı 24/02/2015 tarihinde icra takibi başlatıldığı,davalı/borçlunun 02/04/2015 havale tarihli dilekçesi ile borca itiraz ettiği,icra müdürlüğünce 02/04/2015 tarihli karar ile icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür. CMR 32.maddenin 2. fıkrasında yazılı istem üzerine zamanaşımının duracağı, taşıyıcının yazılı istemi geri çevirdiği tarihten itibaren işlemeye devam edeceği, 3 fıkrasında da zamanaşımının kesilmesi ve durması hususları ile ilgili olarak davanın açıldığı mahkemenin hukukunun uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Davaya ilişkin olarak zamanaşımının durması ve kesilmesine ilişkin olarak yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 153 ve 154.maddelerinin uygulanması gerekmektedir. TBK’nın 154.maddesinde icra takibinin başlatılması ile zamanaşımı süresinin kesileceği belirtilmiş, 157/2.madde ve fıkrasında da “Zamanaşımı, icra takibiyle kesilmişse, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar,” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesine göre zamanaşımının takip ile kesilmesi halinde, alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra yeni bir süre işlemeye başlayacak ve söz konusu yeni süre, asıl zamanaşımı süresi kadar, eldeki dava bakımından 1 yıl olacak olup davalı/borçlunun icra dosyasına verdiği 02/04/2015 havale tarihli itiraz dilekçesi ve aynı tarihli icra memurunun takibi durdurma kararı ile kesilen ve itiraz tarihinden sonra yeniden işlemeye başlaşan 1 yıllık süre içerisinde alacaklı tarafından zamanaşımını kesen bir takip işlemi yapılmadığı, davacı/alacaklı vekilince icra dosyasına vekalet sunulmasının takip işlemi olmadığı, eldeki davanın da CMR 32. maddesinde yer alan 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu 02/04/2016 tarihinden sonra 08/10/2016 tarihinde açıldığı anlaşılmakla; İDM.nin zamanaşımı süresinin dolduğu yönündeki tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında detaylı şekilde tartışılıp değerlendirildiği, mahkeme gerekçesi ve tespitinin dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle; dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/02/2020 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.