Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2018/148 E. 2018/1070 K. 07.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/148 Esas
KARAR NO : 2018/1070 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2014/379 Esas 2017/412 Karar
TARİH : 13/04/2017
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/11/2018
İlk derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin tasfiye halinde bulunan davalı şirkette çalıştığını ve kendisine şirketten küçük bir hisse verildiğini, 12.11.2008 tarihinde şirket adına kredi ile araba alındığını, bu aracın alımı için kullanılan kredinin müvekkili tarafından kendi şahsi parası ve kendine ait aracın takası ile ödendiğini, müvekkilinin davalı şirket yetkilisine bu aracın devrinin kendi adına yapılması için yapmış olduğu girişimlerin sonuçsuz kaldığını, davalı şirket yetkilisiyle tartışmalar yaşandığını ve müvekkilin mağdur edildiğini, söz konusu araca icra takip dosyasından 21.03.2012 tarihinde taraflarınca haciz konulduğunu, ancak davalının usulsüz tebligattan dolayı dava açtığını ve Büyükçekmece İcra Hukuk Mahkemesinin 2012-359 E. ve 2012-527 K. sayılı dosyasından davanın kabulüne karar verildiğini, akabinde davalının icra takip dosyasında araç üzerindeki haczi kaldırarak aracı muvazaalı olarak üçüncü şahıs …’e devrettiğini, alacaklarının tahsili için Büyükçekmece .. İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyası ile yaptıkları takibe itirazın iptaline, icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile, Tasfiye memuru aleyhine takip başlatılmadığı için işbu davada husumet yöneltilemeyeceğini, yapılan tüm işlemlerden de görüleceği üzere davacının asıl amacının alacak tahsili değil şirket adına kayıtlı tek malvarlığı olan aracı üstüne geçirmek olduğunu, davacının araç alımı için kullanılan kredi taksitlerini kendisinin ödediğini belirttiğini fakat taksitlerin ödenmemesi nedeniyle banka tarafından müvekkili firma aleyhine icra takibi başlatıldığını ve aracın haciz edilerek muhafaza altına alındığını, söz konusu aracın şirket aracı olup davacının araç üzerinde şirket ortağı olmak dışında başka bir hak sahibi olmadığını, aracın tüm borçlarının müvekkili şirket tarafından ödendiğini, davacının şirket adına yaptığı ödeme dekontlarına kendi ismini yazdırmasının bu ödemelerin davacı tarafından yapıldığı anlamına gelmeyeceğini, bu nedenlerle, davacının şirket ortağı olduğu, dava dilekçesinde de belirtildiği gibi müvekkil şirketin davacıya bir borcu olmadığı, aracın kendi adına devir yapılmaması nedeniyle dava konusu takibin açıldığı, takibin gerçek bir alacağın tahsil amacıyla değil, şirket adına kayıtlı … plakalı aracı haciz yolu ile kendi adına geçirmek olduğunu, müvekkili şirketin hiçbir şekilde davacıya takipte belirtildiği gibi bir borcu bulunmadığını, davacının şirket ortağı olması nedeniyle bazı ödemelerin davacı aracılığıyla ödenmiş olmasının bu ödemeleri davacının kendi şahsi parası ile yaptığına delil olmayacağını, yapılan ödemelere ilişkin tüm bedellerin şirket hesabından ödendiğini, şirket tarafından yapılamayan ödemelerin biriktiği ve bu biriken tüm borçların yine şirketin araç satışı ile elde edilen gelirle ödendiğini, yapılan tüm borç ödemelerini araç satış bedeline mahsuben …’in yaptığını, bu sebeple davacı vekilinin muvazaa iddiasının hiçbir maddi hukuki dayanağı bulunmadığını, hukuki ve maddi dayanağı bulunmayan davanın reddi ile % 20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 13/04/2017 tarih 2014/379 Esas 2017/412 sayılı kararında;
Davacı tarafça iddianın ispatlanamadığı, teklif edilen yeminin davalı şirket tasfiye memuru tarafından yerine getirildiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
İlk derece mahkemesi kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu,
Müvekkilinin davalı borçludan alacağını alabilmek amacıyla Büyükçekmece .. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlattığını, takibin haksız yere itiraz edilerek durdurulduğunu, akabinde itirazın iptali için mahkemede görülen davanın açıldığını, dava devam ederken kötüniyetli davalının aracı … adlı 3.şahısa muvaazalı devrederek … plakalı aracı müvekkilinden kaçırdığını, söz konusu araç için … Bankasından 48 ay vadeli toplam kredi ödeme tutarı 74.409.TL olan kredi kullanıldığını, dava konusu araç için peşinat olmak üzere takas edilen… plakalı aracın satış bedeli olan 16.850.TL’nin ödendiğini, müvekkilinin kredi sözleşmesine aynı zamanda kefil olduğunu, ticari defterler incelendiğinde … Bankasına yapılan 16.850.TL’lik ödemenin defterlerde görülmediğini, bankaya yapılan peşinatın kim tarafından yapıldığının açıklığa kavuşturulmadığını, delillerin dikkate alınmadığını ve yeterince araştırılmadığını, 02/12/2008 tarihinin müvekkiline ait aracın takas tarihi olduğunu, yaklaşık 8 gün sonra 10/12/2008 tarihinde …. plakalı araç için kredi kullanıldığını, bankaya verilen peşinat miktarının davalı defterlerinde yer almadığını, dolayısıyla takas iddialarını doğruladığını,
Müvekkilinin ödediği bedellerden küçük bir kısmı olan 1.554,82.TL ve 1.608,16.TL’lik ödemelerin de müvekkili tarafından yapıldığının bilirkişi raporunda belirtilmesine rağmen ilk derece mahkemesi tarafından hükme esas alınmadığını,
İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucu kaldırılmasına, yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER :
Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/379 Esas 2017/412 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Dava, davalı şirkete borç olarak verildiği iddia edilen paranın istirdadı için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir.
Davacı, ortağı olduğu şirket adına alınan aracın peşinatının kendisine ait araç takas edilerek ve araç için kullanılan banka kredi borçlarının kendisi tarafından ödendiğini belirterek davalı şirketin kendisine borçlu olduğunu, söz konusu alacağın tahsili için yaptığı takibe itirazın iptalini talep etmiştir.
Mahkemece ispat külfeti kendisinde olan davacının iddiasını yazılı delillerle ispatlayamadığından ve davalı asilin yemini eda ettiğinden bahisle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK.nun 154/1 maddesinde ” Hâkim, tahkikat ve yargılama işlemlerinin icrasıyla, iki tarafın ve diğer ilgililerin sözlü açıklamalarını, gerekirse özet olarak zabıt kâtibi aracılığıyla tutanağa kaydettirir.” 154/3 maddesinde “Aşağıdaki hususlar mutlak olarak tutanağa yazılır:” 154/3-ç bendinde “Beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak kaydıyla ikrar, yeminin edası, davanın geri alınmasına muvafakat, davadan feragat, davayı kabule ilişkin beyanlar ve sulh müzakereleri ile sonucu” düzenlemesi bulunmaktadır.
Yemin HMK’nun 225 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, kesin hükmün sonuçlarını doğuran bir delildir.
Yeminin şekli HMK’nun 233. maddesinde detaylıca açıklanmış olup belli bir merasime tabidir.
Anılan maddeye göre, yemin mahkeme huzurunda eda olunur ve yemin eda edilirken hakim dahil hazır bulunan herkes ayağa kalkar. Hakim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır, yalan yere yemin etmesi halinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker.
Hakim yemin edecek kimseye,”size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” diye sorar. Yemin edecek kimse “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” şeklinde beyanda bulunduğu takdirde yemin eda edilmiş olur.
Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder. Yemin eden sebat ettiğini bildirirse yemin metni kendisine imzalattırılır ve yemin işlemi tamamlanmış olur
Somut olayda, mahkemece 13/04/2017 tarihli celsede davalı asile yemin eda ettirilmiş ve davalı yemini eda ettiğinden dava reddedilmiş ise de, davalıya yeminin anlam ve önemi anlatılmamış ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususu açıklanmamıştır. Ayrıca HMK 233/4 maddesinde öngörülen şekilde davalıya yemin ettirilmemiştir ya da bu hususların gereği gibi yapıldığı usulüne uygun olarak tutanağa geçirilmemiştir. Mahkemece, yeminin eda edilmesi hususunda, yeminin şekli başlıklı HMK 233/4 .maddede belirtilen usule uyulmaması, yeminin gereği gibi eda ettirilmemesi hatalı olmuştur. Mahkemece yapılacak iş HMK 233. maddede öngörülen şekilde yemin yaptırılarak ve bu husus tutanağa geçirilerek oluşacak sonuca göre karar vermektir.
Kabule göre ise, davacı söz konusu aracın şirket adına alınmasında peşinatın kendi aracının takas edilmesi ile ödendiğini, kullanılan banka kredi taksitlerinin kendisi tarafından ödendiğini ileri sürmüş ise de davalı şirket tarafından kullanılan kredi taksitlerinin 12.06.2012 tarih ve 1.554,82 TL ve 22.08.2012 tarih 1.608,16 TL kredi taksit ödemeleri dışında diğer ödemeler ile peşinat ödemesinin kendisi tarafından yapıldığını usulüne uygun yazılı delillerle kanıtlayamamıştır. Ancak dosya içine getirtilen banka dekontlarından ve kredi hesabına ilişkin hesap ekstresinden davalı tarafça kullanılan kredinin 12.06.2012 tarihli 1.554,82 TL’lik ve 22.08.2012 tarihli 1.608,16 TL’lik iki taksidinin davacı tarafından ödendiği anlaşılmakta olup davalı vekili de 20/10/2016 tarihli duruşmada imzalı beyanı ile bu ödemelerin davacı tarafından yapıldığını kabul etmiştir
6100 sayılı HMK’un 225. maddesine göre, yeminin konusunu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar teşkil eder. Yeminin konusu, uyuşmazlıkla ilgili olan ve davanın çözümü bakımından önem taşıyan vakıalardır. Davada çekişme konusu olmayan hususlar ile usulüne uygun olarak ispatlanmış vakıalar yeminin konusunu oluşturmaz.
6100 sayılı HMK düzenlemesine göre; taraf delillerini yemine hasretmedikçe önce diğer delilleri incelenir ve iddianın ispatlanmaması halinde son çare olarak yemin deliline başvurulur. Eğer iddia diğer delillerle ispatlanmışsa, yemin teklifine gerek yoktur. Hatta iddiasını ispat eden taraf buna rağmen yemin teklif edecek ve karşı taraf da yemin eda edecek olursa bunun herhangi bir hükmü yoktur.
Bu nedenle söz konusu iki taksidin davacı tarafından ödendiği çekişmesiz olup davacı bu hususu usulüne uygun delilerle ispatlamıştır. Dolayısıyla ispatlanan ve çekişme konusu olmayan bu husus yemin konusu yapılamaz. Mahkemece bu miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın tamamının reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6. maddesinde, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hususu davanın esası incelenmeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verilen hallerden sayılmıştır.
Bu nedenle, ilk derece mahkemesince davanın esasına yönelik uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli olan işlemlerin yapılmamış olması bakımından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-a-6. maddesi uyarınca kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
1-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/07/2017 tarih ve 2014/379 Esas – 2017/412 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a6 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf yönünden davacı tarafça yatırılan 85,70 TL başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 31,40 TL karar harcının talep halinde iadesine,
3-İstinaf başvuru harcı 85,70 TL ve istinaf posta gideri 25,00 TL toplamı 110,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine,
5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 07/11/2018 tarihinde HMK 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.